m_o_11
23.Haziran.2006, 13:53
Terim asla
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, by-pass ameliyatı sonrası ilk kez konuştu: Fatih Hoca'ya asla görev vermem.
Yine zehir zemberek açıklamalar
Gitti, gidecek denirken ani bir dönüşle yeniden Fenerbahçe Başkanlığı'na aday olacağını açıklayan Aziz Yıldırım, Hakkı Yalçın'ı bürosunda ağırlayıp suskunluğunu Takvim'e bozdu. İşte Yıldırım'ın şok açıklamaları: Avrupa'da hemen başarı zor. Ancak 2010 yılında. Ben konuşursam Daum çok zor durumda kalır. Onun "Komisyoncu" manşetlerini ben durdurdum.
* Şu anda 6 yabancı hocayla birden görüşüyorum. Önümüzdeki hafta hoca konusu netlik kazanacak. Ünlü biri olacak.
* Sol Campbel ve Roberto Carlos'la görüştük. Kararı yeni hocamız verecek.
* Fenerbahçe'nin başına, Galatasaray'ın eski hocası Fatih Terim asla gelemez.
* 100'üncü Yıl'da, hem çok eğleneceğiz hem de tarihi bir yıl yaşayacağız.
* Ben asla yumuşak ve relaks biri olamam! Ben prensiplerimle yaşarım.
* Şampiyonluğun kaçtığı gece yaşadığımız hüznün telafisi mutlaka olacak.
***
Campbell ve Carlos'la Görüştük, karar hocanın
Görüştüğümüz 6 yabancı hocadan birini önümüzdeki hafta belirleyeceğiz. Hocamız kimi isterse onu alacağız... K Avrupa'da başarı zor. Fenerbahçe bu stratejiyle ancak 2010 yılında Avrupa devleriyle boy ölçüşebilir..
Kilo vermişti, yüzünde boşalmış bir stresin huzuru, omuzlarında alışılmış yükün sorumluluğu vardı. Geçen sezonun son sayfasını yakmış, yeni bir kitabın sayfalarını aralıyordu sanki. Kendisini bile üzmeye kalkışmayan bir rahatlık içinde, ben sordum, o cevapladı. "Başkanlığı bırakma kararını ne zaman aldınız?" Fırtınaya sarındığı gecenin ertesi gününe taşındı. Kalp krizinin temelini attığı günlere...
"Şampiyonluğu kaybettiğimizin ertesi günü toplantı yaptım, Fenerbahçe'ye zarar verilmesin diye gitmeye karar verdim..." "Giderken Aziz Yıldırım'ın 'takımıma zarar veriyorlar' tavrıyla, dönüşünde onu cesaretlendiren tavır arasında nasıl gelişmeler var?" İki gözü iki temmuz oldu. "Eski başkanlar, eski yöneticiler, taraftarlar ve sağduyulu insanların olumlu tepkileri, dönüş sebebimdir." Gözü arkada mı kalmıştı acaba? "Yoo. Başka biri de bu görevi üstlenebilir ama her şeyi toparlayıp, öyle bırakmak gerektiğini düşündüm.
* DAUM AYIP ETTİ
Gelecek zamanların gidiş dönüş biletlerini kontrol ettim. "Uzun yıllar başkanlık yapmam" dedi, yorgunluğunu hissettirdi.. "Fenerbahçe için her şeyi yaptım. Yine de yapacağım. Ama kulübü daha ileri götürecek insanların hazırlanması gerektiğini düşünüyorum." O anda edindiğim izlenimi kendisine ilettim. "Galiba 100. Yıl'dan sonra Aziz Yıldırım gerçekten köşesine çekilecek." Kuşları yarınlara uçurdu ama hangi yöne gittiğini söylemedi. "Şu anda o günü söyleyemem..." Üç yıllık dostluk kiliminin üzerinde tepinen Daum'u işaret ettim bu kez. Sesinin rengi değişti. "Bir kuruma hizmet eden insanlar, o kurumdan ayrıldıktan sonra böyle konuşmamalı.
Daum'un yaptığı beyanlar yanlış. Daum'a sorarsanız bunları söylemedim diyecektir. Ama bana göre söylemiştir. Bu takımda yapılan bütün transferler onun onayıyla yapılmıştır. Appiah'ı kendisine sorduk aldık, Anelka'yı kendisine sorduk aldık. Alex'i beraber aldık. 8 yıldır buradayım, her şeyin hesabını veririm." Derin bir iç çekti, öfkesini kınında sakladı ama taş atmadan edemedi. "Ben konuşursam Daum çok zararlı çıkar. Ben Daum'a çok yardımcı oldum, hakkında çıkabilecek manşetleri bile ricayla durdurdum."
* İSTESE KALIRDI
O ilginç manşetleri merak ettim. "Transferde komisyonculuk konusundaki manşetler" dedi. Bu kez oku ona yönelttim. "Daum'un bu yıl takımın başında kalması, medyaya karşı tavrınızın bedeli miydi?" İtiraz etti. "Hayır" dedi, "Ben Daum'a inanıyordum. Asla pişman değilim. Onu 3 yıl bu takımın başında tutmakla doğru yaptım.
Son dakikada Appiah o topu içeri atabilseydi." Durdu, cümlesini bitirmedi. "Daum kalır mıydı?" diye sordum. Giden şampiyonluktan sonra bile, Daum'un kalmasından yanaymış. "Ama Daum kendi kendine gitmek sorunu yarattı" dedi. Bu yıl "mükemmel bir yavaşlığı" vardı Fenerbahçe'nin. Futbolcular yeni sezon için sahaya inerken, hala teknik adam yoktu da, 100. Yıl'da Fenerbahçe'nin başında kim olacaktı acaba. "6 yabancı hocayla birden görüşüyoruz" dedi. Bu teknik adamların karar vermek için Dünya Kupası'nın bitmesi, ya kupadan saf dışı kalmaları gerekiyordu. İsim vermedi ama
"Önümüzdeki hafta içinde bu mesele netleşecek" dedi. Fatih Terim, Oğuz Çetin ikilisi üzerindeki söylentilere açıklık getirmesini istedim. "Asla böyle bir şey yok." diye noktayı koydu. Konuşulan transferleri sordum. "Campbell ve Roberto Carlos'la görüştük, görüşmeler hala sürüyor. Bir yabancı hakkımız var, onu da yabancı hoca belirleyecek." "O halde Roberto Carlos veya Cambpell ikisinin alınması mümkün değil."
"Yabancı hoca isterse Carlos veya Cambpell'ı alır, istemezse almaz." Crespo kesinlikle söz konusu değildi, ama Fatih Tekke bekleniyordu. "Trabzonspor Kulübü'yle görüşmeler yaptık. Teklifimizi de yaptık. Onlardan cevap bekliyoruz." Tümer'in transferine döndüm, söylendiği gibi bir misilleme miydi? "Ben misilleme için adam almam. Birilerine kızdık diye, Fenerbahçe'nin paralarını sokağa atamayız. Ben internette bu transferle ilgili yalanlama yaptım. Ve o noktaya kadar da Tümer'le hiçbir görüşme yapmadık. Yalanlama yaptığımız günün akşamı saat beşte Tümer olayı gündeme geldi. Doğru bir transfer."
* NOBRE'Yİ İSTEMEDİK
"Yeni sezonda stratejinizde bir değişiklik olacak mı" diye sordum. "Ben daha geride duran, yalnızca işleri yürüten bir başkan olarak görünmek istiyorum. Bu kulüpte doğruları da yanlışları da arkadaşlarımla birlikte yapıyorum ama senaryolar hep benim üzerime yazılıyor. "Peki sizin geçen yıl, 'yanlış yaptım' dediğiniz bir şey var mı?" "Hayır ben yanlış yapmadım ama bazıları öyle gösterdi." İlhan Cavcav, "Benim davam Aziz Yıldırım'la diyordu da, Aziz Yıldırım'ın İlhan Cavcav'la bir davası var mıydı?
"Kimseyle davam yok. Hiçbir zaman kişisel davalarım olmadı." Anelka'nın gazetelerde yayınlanan sözlerini hatırlattım. "Ben okumadım" dedi. "Takıma katıldığında kendisinden gerekli bilgileri alacağız." Anelka'nın geçen yıl yüzde yüz verimli olamadığı konusunda hemfikir olduk. Ama "Verilen görevi yaptı" dedi. beni şaşırttı. Nobre'nin gidişini olağan karşılamıştı. "Çünkü kalması konusunda biz zaten ısrarlı değildik" diyerek meseleyi "temizledi. 100. Yıl'da nasıl bir Fenerbahçe bekliyordu acaba? "Ben 100. Yıl denince, yüz yıllık tarihi olan bir kurumun, bütün güzelliklerinin sergileneceği bir yıl anlıyorum. Bu şekilde kutlamalar yapılmasını istiyorum. Biz sadece futbolda değil, bütün dallarda mücadele edeceğiz. Başarılı olmak için bu yıl daha çok emek vereceğiz. Ama bunları yaparken de, geçmişi anımsayarak, hem eğleneceğiz, hem tarihi yaşayacağız.
Eğer sadece futbolda şampiyon olup da, asıl güzellikleri yaşamayacaksak, 100. Yıl'ın bir anlamı olmaz." Yani 100. Yıl'da Fenerbahçe şampiyon olmak zorunda değil mi? Yoo, Fenerbahçe'nin şampiyon olması için elimizden geleni yapacağız. Ama bunun yanında Fenerbahçe ruhunu ve 100 yıllık tarihi anlatmamız lazım." "Her yıl taraftara Avrupa'da başarı sözü veriliyor ve olmuyor. Bu yıl neler hedefleniyor?" Bu kez gerçekçi bir tavır takındı.
Avrupa'da başarı zor. Ben istediğim oyuncuları alırsam, ancak Avrupa'da başarılı olabiliriz. Ama bu şartlarda istediğim oyuncuları almam zor. Altı yabancı konusunda o yüzden direttim. Bu konuda kendisine karşı çıktım. "Elinizdeki iyi 6 yabancıya karşılık, iyi yerli futbolcularla da başarı gelebilir." "Şampiyonlar Ligi'ne bakın. Bir Chelsea, Barcelona ile baş edebilmek mümkün mü? Oyuncuların değerlerine bakın. Ronaldinho'nun 100 milyon dolar..." "Ronaldinho'yu bile Fenerbahçe'ye getirdiler" diye medyayı hatırlattım. "Ben gazete okumuyorum" diye bir kahkaha attı. Kendi gerçeklerini koydu önüme. "Yıllık 125 milyon dolar bütçesi olan bir kulüp olduk. Düşünün buna karşılık Ronaldinho 100 milyon dolar." Merak ettim, bütçe olsa alır mıydı? "Gerekirse alınır yani..." Asıl meseleye geldi. "Fenerbahçe bu tavrıyla ve stratejisiyle devam ederse, 2010 yılında Avrupa'nın devlerine karşı koyabilecek duruma gelir." Taraftarın duygularına tercümanlık yaptım. "Avrupa'da başarıya acıkmış taraftar, 2010 yılına kadar sabreder mi? "Başarının şekilleri var. Mesela biz üç yıl arka arkaya hiç şampiyon olamadık. Ben o gece en çok bunun için üzüldüm.
Benim gözümde 100. Yıl'daki şampiyonluk o kadar önemli değil. Ama üç yıl arka arkaya şampiyon olmak Fenerbahçe için çok şey anlam ifade ederdi, çok şeyler kazandırırdı. Geçen yılın hüzünlerinden kalan, gerçekleri istedim Başkan'dan. "Geçen sezon Fenerbahçe'ye karşı haksızlık yapıldı mı?" Hiç düşünmeden cevap verdi. "Çok yapıldı. Bugün Aziz Yıldırım'ın savunduğu şeyler hep doğru çıktı. Bugün İtalya'ya bakıyorsunuz. Yöneticilerin hakemlerle konuşmalarının bedeli ödetiliyor. Futbol federasyonu görevden alındı. Juventus gibi bir kulüp küme düşürülüyor. Milan geçmişte düştü, şimdi yeniden aynı cezayla karşı karşıya. Bizdeki durum ortada. Bazı takımların kulüp başkanları, 'Maçlar bitsin açıklama yapacağım" dedi, birileri bir şeyler söyledi. Ama hiç üstüne gitmediler. Ne oldu?" Hiçbir şey olmadı.
* YUMUŞAK OLAMAM
Yaralı yanına yaslanmasını fırsat bilip, "Peki, Türkiye'de Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu etkileyecek yanlışlar yapıldı mı?" diye sordum. "Olmuştur, elbette yapılmıştır. Ama bugün arkaya bakmanın bir anlamı yok artık. Ama herkes biliyor ki, kesinlikle haksızlık yapılmıştır." Aziz Yıldırım'ın "başkan duruşu", diğer kulüplerin sevgisiz tavrının ilham perisi olarak kabul edilmişti ya... Acaba Aziz Yıldırım'ın tavrında bir değişiklik olacak mıydı? "Nasıl yani" dedi... "Daha yumuşak, daha relaks bir Aziz Yıldırım mesela" dedim.
"Yumuşak ve relaks olmam ben. Benim kurallarım, prensiplerim vardır. Onlara göre yaşarım. Başkalarının hoşuna gitsin diye farklı davranamam." Sezon bitiminde, Fenerbahçe taraftarının ilk kez bu kadar hüzünlü olduğunu gördüğümü hatırlattım. "O hüznün bu yıl telafisi olacak mı?" diye sordum. "Kesinlikle olacak. Bu taraftarla, bu camiayla her şey güzel olacak." Taraftara ısmarladığı yeni düşlerin içinde bıraktım onu. Anlatılanları yaşanır kılmak için, en çok taraftara ihtiyacı vardı çünkü.
Kaynak Takvim Gazetesi Hakkı Yalçın
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, by-pass ameliyatı sonrası ilk kez konuştu: Fatih Hoca'ya asla görev vermem.
Yine zehir zemberek açıklamalar
Gitti, gidecek denirken ani bir dönüşle yeniden Fenerbahçe Başkanlığı'na aday olacağını açıklayan Aziz Yıldırım, Hakkı Yalçın'ı bürosunda ağırlayıp suskunluğunu Takvim'e bozdu. İşte Yıldırım'ın şok açıklamaları: Avrupa'da hemen başarı zor. Ancak 2010 yılında. Ben konuşursam Daum çok zor durumda kalır. Onun "Komisyoncu" manşetlerini ben durdurdum.
* Şu anda 6 yabancı hocayla birden görüşüyorum. Önümüzdeki hafta hoca konusu netlik kazanacak. Ünlü biri olacak.
* Sol Campbel ve Roberto Carlos'la görüştük. Kararı yeni hocamız verecek.
* Fenerbahçe'nin başına, Galatasaray'ın eski hocası Fatih Terim asla gelemez.
* 100'üncü Yıl'da, hem çok eğleneceğiz hem de tarihi bir yıl yaşayacağız.
* Ben asla yumuşak ve relaks biri olamam! Ben prensiplerimle yaşarım.
* Şampiyonluğun kaçtığı gece yaşadığımız hüznün telafisi mutlaka olacak.
***
Campbell ve Carlos'la Görüştük, karar hocanın
Görüştüğümüz 6 yabancı hocadan birini önümüzdeki hafta belirleyeceğiz. Hocamız kimi isterse onu alacağız... K Avrupa'da başarı zor. Fenerbahçe bu stratejiyle ancak 2010 yılında Avrupa devleriyle boy ölçüşebilir..
Kilo vermişti, yüzünde boşalmış bir stresin huzuru, omuzlarında alışılmış yükün sorumluluğu vardı. Geçen sezonun son sayfasını yakmış, yeni bir kitabın sayfalarını aralıyordu sanki. Kendisini bile üzmeye kalkışmayan bir rahatlık içinde, ben sordum, o cevapladı. "Başkanlığı bırakma kararını ne zaman aldınız?" Fırtınaya sarındığı gecenin ertesi gününe taşındı. Kalp krizinin temelini attığı günlere...
"Şampiyonluğu kaybettiğimizin ertesi günü toplantı yaptım, Fenerbahçe'ye zarar verilmesin diye gitmeye karar verdim..." "Giderken Aziz Yıldırım'ın 'takımıma zarar veriyorlar' tavrıyla, dönüşünde onu cesaretlendiren tavır arasında nasıl gelişmeler var?" İki gözü iki temmuz oldu. "Eski başkanlar, eski yöneticiler, taraftarlar ve sağduyulu insanların olumlu tepkileri, dönüş sebebimdir." Gözü arkada mı kalmıştı acaba? "Yoo. Başka biri de bu görevi üstlenebilir ama her şeyi toparlayıp, öyle bırakmak gerektiğini düşündüm.
* DAUM AYIP ETTİ
Gelecek zamanların gidiş dönüş biletlerini kontrol ettim. "Uzun yıllar başkanlık yapmam" dedi, yorgunluğunu hissettirdi.. "Fenerbahçe için her şeyi yaptım. Yine de yapacağım. Ama kulübü daha ileri götürecek insanların hazırlanması gerektiğini düşünüyorum." O anda edindiğim izlenimi kendisine ilettim. "Galiba 100. Yıl'dan sonra Aziz Yıldırım gerçekten köşesine çekilecek." Kuşları yarınlara uçurdu ama hangi yöne gittiğini söylemedi. "Şu anda o günü söyleyemem..." Üç yıllık dostluk kiliminin üzerinde tepinen Daum'u işaret ettim bu kez. Sesinin rengi değişti. "Bir kuruma hizmet eden insanlar, o kurumdan ayrıldıktan sonra böyle konuşmamalı.
Daum'un yaptığı beyanlar yanlış. Daum'a sorarsanız bunları söylemedim diyecektir. Ama bana göre söylemiştir. Bu takımda yapılan bütün transferler onun onayıyla yapılmıştır. Appiah'ı kendisine sorduk aldık, Anelka'yı kendisine sorduk aldık. Alex'i beraber aldık. 8 yıldır buradayım, her şeyin hesabını veririm." Derin bir iç çekti, öfkesini kınında sakladı ama taş atmadan edemedi. "Ben konuşursam Daum çok zararlı çıkar. Ben Daum'a çok yardımcı oldum, hakkında çıkabilecek manşetleri bile ricayla durdurdum."
* İSTESE KALIRDI
O ilginç manşetleri merak ettim. "Transferde komisyonculuk konusundaki manşetler" dedi. Bu kez oku ona yönelttim. "Daum'un bu yıl takımın başında kalması, medyaya karşı tavrınızın bedeli miydi?" İtiraz etti. "Hayır" dedi, "Ben Daum'a inanıyordum. Asla pişman değilim. Onu 3 yıl bu takımın başında tutmakla doğru yaptım.
Son dakikada Appiah o topu içeri atabilseydi." Durdu, cümlesini bitirmedi. "Daum kalır mıydı?" diye sordum. Giden şampiyonluktan sonra bile, Daum'un kalmasından yanaymış. "Ama Daum kendi kendine gitmek sorunu yarattı" dedi. Bu yıl "mükemmel bir yavaşlığı" vardı Fenerbahçe'nin. Futbolcular yeni sezon için sahaya inerken, hala teknik adam yoktu da, 100. Yıl'da Fenerbahçe'nin başında kim olacaktı acaba. "6 yabancı hocayla birden görüşüyoruz" dedi. Bu teknik adamların karar vermek için Dünya Kupası'nın bitmesi, ya kupadan saf dışı kalmaları gerekiyordu. İsim vermedi ama
"Önümüzdeki hafta içinde bu mesele netleşecek" dedi. Fatih Terim, Oğuz Çetin ikilisi üzerindeki söylentilere açıklık getirmesini istedim. "Asla böyle bir şey yok." diye noktayı koydu. Konuşulan transferleri sordum. "Campbell ve Roberto Carlos'la görüştük, görüşmeler hala sürüyor. Bir yabancı hakkımız var, onu da yabancı hoca belirleyecek." "O halde Roberto Carlos veya Cambpell ikisinin alınması mümkün değil."
"Yabancı hoca isterse Carlos veya Cambpell'ı alır, istemezse almaz." Crespo kesinlikle söz konusu değildi, ama Fatih Tekke bekleniyordu. "Trabzonspor Kulübü'yle görüşmeler yaptık. Teklifimizi de yaptık. Onlardan cevap bekliyoruz." Tümer'in transferine döndüm, söylendiği gibi bir misilleme miydi? "Ben misilleme için adam almam. Birilerine kızdık diye, Fenerbahçe'nin paralarını sokağa atamayız. Ben internette bu transferle ilgili yalanlama yaptım. Ve o noktaya kadar da Tümer'le hiçbir görüşme yapmadık. Yalanlama yaptığımız günün akşamı saat beşte Tümer olayı gündeme geldi. Doğru bir transfer."
* NOBRE'Yİ İSTEMEDİK
"Yeni sezonda stratejinizde bir değişiklik olacak mı" diye sordum. "Ben daha geride duran, yalnızca işleri yürüten bir başkan olarak görünmek istiyorum. Bu kulüpte doğruları da yanlışları da arkadaşlarımla birlikte yapıyorum ama senaryolar hep benim üzerime yazılıyor. "Peki sizin geçen yıl, 'yanlış yaptım' dediğiniz bir şey var mı?" "Hayır ben yanlış yapmadım ama bazıları öyle gösterdi." İlhan Cavcav, "Benim davam Aziz Yıldırım'la diyordu da, Aziz Yıldırım'ın İlhan Cavcav'la bir davası var mıydı?
"Kimseyle davam yok. Hiçbir zaman kişisel davalarım olmadı." Anelka'nın gazetelerde yayınlanan sözlerini hatırlattım. "Ben okumadım" dedi. "Takıma katıldığında kendisinden gerekli bilgileri alacağız." Anelka'nın geçen yıl yüzde yüz verimli olamadığı konusunda hemfikir olduk. Ama "Verilen görevi yaptı" dedi. beni şaşırttı. Nobre'nin gidişini olağan karşılamıştı. "Çünkü kalması konusunda biz zaten ısrarlı değildik" diyerek meseleyi "temizledi. 100. Yıl'da nasıl bir Fenerbahçe bekliyordu acaba? "Ben 100. Yıl denince, yüz yıllık tarihi olan bir kurumun, bütün güzelliklerinin sergileneceği bir yıl anlıyorum. Bu şekilde kutlamalar yapılmasını istiyorum. Biz sadece futbolda değil, bütün dallarda mücadele edeceğiz. Başarılı olmak için bu yıl daha çok emek vereceğiz. Ama bunları yaparken de, geçmişi anımsayarak, hem eğleneceğiz, hem tarihi yaşayacağız.
Eğer sadece futbolda şampiyon olup da, asıl güzellikleri yaşamayacaksak, 100. Yıl'ın bir anlamı olmaz." Yani 100. Yıl'da Fenerbahçe şampiyon olmak zorunda değil mi? Yoo, Fenerbahçe'nin şampiyon olması için elimizden geleni yapacağız. Ama bunun yanında Fenerbahçe ruhunu ve 100 yıllık tarihi anlatmamız lazım." "Her yıl taraftara Avrupa'da başarı sözü veriliyor ve olmuyor. Bu yıl neler hedefleniyor?" Bu kez gerçekçi bir tavır takındı.
Avrupa'da başarı zor. Ben istediğim oyuncuları alırsam, ancak Avrupa'da başarılı olabiliriz. Ama bu şartlarda istediğim oyuncuları almam zor. Altı yabancı konusunda o yüzden direttim. Bu konuda kendisine karşı çıktım. "Elinizdeki iyi 6 yabancıya karşılık, iyi yerli futbolcularla da başarı gelebilir." "Şampiyonlar Ligi'ne bakın. Bir Chelsea, Barcelona ile baş edebilmek mümkün mü? Oyuncuların değerlerine bakın. Ronaldinho'nun 100 milyon dolar..." "Ronaldinho'yu bile Fenerbahçe'ye getirdiler" diye medyayı hatırlattım. "Ben gazete okumuyorum" diye bir kahkaha attı. Kendi gerçeklerini koydu önüme. "Yıllık 125 milyon dolar bütçesi olan bir kulüp olduk. Düşünün buna karşılık Ronaldinho 100 milyon dolar." Merak ettim, bütçe olsa alır mıydı? "Gerekirse alınır yani..." Asıl meseleye geldi. "Fenerbahçe bu tavrıyla ve stratejisiyle devam ederse, 2010 yılında Avrupa'nın devlerine karşı koyabilecek duruma gelir." Taraftarın duygularına tercümanlık yaptım. "Avrupa'da başarıya acıkmış taraftar, 2010 yılına kadar sabreder mi? "Başarının şekilleri var. Mesela biz üç yıl arka arkaya hiç şampiyon olamadık. Ben o gece en çok bunun için üzüldüm.
Benim gözümde 100. Yıl'daki şampiyonluk o kadar önemli değil. Ama üç yıl arka arkaya şampiyon olmak Fenerbahçe için çok şey anlam ifade ederdi, çok şeyler kazandırırdı. Geçen yılın hüzünlerinden kalan, gerçekleri istedim Başkan'dan. "Geçen sezon Fenerbahçe'ye karşı haksızlık yapıldı mı?" Hiç düşünmeden cevap verdi. "Çok yapıldı. Bugün Aziz Yıldırım'ın savunduğu şeyler hep doğru çıktı. Bugün İtalya'ya bakıyorsunuz. Yöneticilerin hakemlerle konuşmalarının bedeli ödetiliyor. Futbol federasyonu görevden alındı. Juventus gibi bir kulüp küme düşürülüyor. Milan geçmişte düştü, şimdi yeniden aynı cezayla karşı karşıya. Bizdeki durum ortada. Bazı takımların kulüp başkanları, 'Maçlar bitsin açıklama yapacağım" dedi, birileri bir şeyler söyledi. Ama hiç üstüne gitmediler. Ne oldu?" Hiçbir şey olmadı.
* YUMUŞAK OLAMAM
Yaralı yanına yaslanmasını fırsat bilip, "Peki, Türkiye'de Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu etkileyecek yanlışlar yapıldı mı?" diye sordum. "Olmuştur, elbette yapılmıştır. Ama bugün arkaya bakmanın bir anlamı yok artık. Ama herkes biliyor ki, kesinlikle haksızlık yapılmıştır." Aziz Yıldırım'ın "başkan duruşu", diğer kulüplerin sevgisiz tavrının ilham perisi olarak kabul edilmişti ya... Acaba Aziz Yıldırım'ın tavrında bir değişiklik olacak mıydı? "Nasıl yani" dedi... "Daha yumuşak, daha relaks bir Aziz Yıldırım mesela" dedim.
"Yumuşak ve relaks olmam ben. Benim kurallarım, prensiplerim vardır. Onlara göre yaşarım. Başkalarının hoşuna gitsin diye farklı davranamam." Sezon bitiminde, Fenerbahçe taraftarının ilk kez bu kadar hüzünlü olduğunu gördüğümü hatırlattım. "O hüznün bu yıl telafisi olacak mı?" diye sordum. "Kesinlikle olacak. Bu taraftarla, bu camiayla her şey güzel olacak." Taraftara ısmarladığı yeni düşlerin içinde bıraktım onu. Anlatılanları yaşanır kılmak için, en çok taraftara ihtiyacı vardı çünkü.
Kaynak Takvim Gazetesi Hakkı Yalçın