PDA

View Full Version : Atatürk Şiirleri ve Hikayeleri



Universal
14.Temmuz.2006, 15:41
Atatürk için yazılan bir kaç şiir;
AĞLAYALIM ATATÜRK'E
Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Süleyman olmuştu mülke
Geldi ecel, can ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrı bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Memur mebusan ağladı

Atatürk'ün eserleri
Söyleyecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti, vatan ağladı

Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türke terketti
Döndü çarh devran ağladı

Bu ne kuvvet, bu ne kudret
Var idi bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnön'İsmet
Gözlerimiz kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Tükler giydi hep kareler
Semerkantla Buharalar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşalin askerleri
Ordular tümen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalnız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil, düşman ağladı
AŞIK VEYSEL

ATATÜRK’ÜN DAĞI
Can oluğundan kan akıttım sulara
Yeşersin yazdan önce
Uyansın kuşlardan önce
Açılsın yarılan iri bir nar gibi toprağım
Bir kucakta büyüsün
Bir memeden emsin çocuklar
Bir beşikte söylesin ninnilerini çağım
Yağmur güler yerler yeşil
Tomurursan sevgi tomur
Deşil ekinlere toprağım deşil
Bir yonga da canımdan al
Onar savaşta yıkılmış evleri
Isıtsın ateşten donanları kucağım
Mor menevişi gördün mü Van'dan İzmir'e
Bilir misin kokusunu vargit çiçeklerinin yaylada
Nasıl kıvrılır eğreltiler güzün sararır
Öksüz çocuklara döner kızılağaç dalları
Geyikler iner kuytulara titrek
Sarıdan söylenir günlerin türküsü
Karanlık uzar aydınlık kısalır
Orda yüce bir ışıldağım
Yaşarmış gözleri yurdumun
Bıçak saplamış yüreğine koynunda büyüyenler
Kurşun yemiş ekmek yedirdiklerinden
Baktım bulutlar üstünden Edirne'den Ağrı'ya
Can uğruna can verdim
Kan yoluna kan döktüm
Yakınlara yakın uzaklara uzağım
Ben Hitit
Ben Urartu
Ben Likya
Ben Frigya
Çağların eskisinden en yenisine
Bütün sevecen yürekleri birbirine
Bağsız bağlayan bağım
Ben Anadolu kokuşlu bir mavide tüten
Geçmişten geleceğe
Kara, yağmura, yele sıcak
Büyüyen bir ocağım
Ben doruklarında güneşin dinlendiği
Eteklerinde korkak kurtlar çakallar uluyan
Dağlar üstünde bir dağım

İsmet Zeki Eyüboğlu

MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal'i gibi

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Cyzio
14.Temmuz.2006, 15:57
paylaştığın için saol

gookhan
18.Temmuz.2006, 23:52
Gazi (ATATÜRK) gözlerini açti, dogruldu, çevresine bakti,
birtakim adamlar toplanmis..
Sordu:
-Ne yapiyorsunuz?
-Her yil bugün yas tutuyoruz,eglence yerlerini kapatiyoruz,
içkiyi yasak ediyoruz Atam..
-Iyi halt ediyorsunuz,baska ne yapiyorsunuz?
-Senin kurdugun "CHP" yi kapattik Atam..
Gazi kaslarini çatti:
-Neden?
-.....
-peki baska ne yaptiniz?
-Ögretim birligi devrimini yiktik Atam!..Artik iki basli egitim
yapiyoruz,imam liseleri açiyoruz. Imamlar öylesine çogaldiki
hepsini önemli devlet görevlerine getiriyoruz.
-Madem ki böyle isler yapiyorsunuz,neden mezarimin basinda
toplaniyorsunuz?
-Seni seviyoruz Atam!..
-Susun maskaralar!..Anlatin baska neler yaptiniz?
-Senin vasiyetini yirtip,çöp kutusuna attik Atam..
-Yaaa!..Nasil yaptiniz o isi?
-Hukuk devleti ilkelerini,Medeni kanunu, miras hukukunu
çignedik;özel vasiyetnameni degistirdik; Türk Dil ve
Tarih Kurumlarinin özerkligini yok ettik;kisiliklerini sildik..
-Nasil oldu bu?
-Oldu bir kere Atam..
-Sonra?
-Laik Cumhuriyeti korumak çok zor Atam!..Simdi Türk-Islam
sentezini devletin resmi ideolojisi yapmaya çalisiyoruz..
-Yapabildiniz mi?
-Direnis var, daha tam basari kazanamadik Atam..
-Sonra?
-Atam!..Sen kalk,ben yatam..
-Susun,saçmalamayin!..Nereden çikti bu münasebetsiz laf?
-Seni sevenler çikarmis Atam..
-Hay sevmez olaymislar..
-Hayat zorlasti Atam!..Artik sensiz yasiyoruz, ama Amerikasiz
yasayamiyoruz..
-O ne biçim laf öyle?
-Biçimsiz bir laf Atam..
-peki, neden söylüyorsunuz?
-Söyleyene degil,söyletene bak Atam!
Amerika artik bizim herseyimiz Atam..
-Ben böyle mi ögretmistim?
-Borçlandik Atam,36 milyar dolar dis borcumuz var Atam,
ABD'ye teslim olduk Atam.
-Teslim mi oldunuz?
-Halkevlerinin canina okuduk Atam, eski yaziyi canlandirmak
istiyoruz Atam,siyaset namazi kilip, seçim orucu tutarak
iktidar olabiliyoruz Atam, Washington'un desteklemedigi,
CIA'in tavsiye etmedigi adam tasfiye ediliyor Atam,
Amerika'dan icazet almadan iktidar olunamiyor Atam..
-Söylediklerinizi kulaginiz duyuyormu?
-Isler bildigin gibi degil Atam,biz Amerikasiz yasayamayiz Atam,
"köseyi dönmek" için baska çare yok Atam..
-Ne demek köseyi dönmek?
-Artik ülkede iki temel siyaset var Atam; birincisi
"köseyi dönelim",ikincisi "dön baba dönelim,
hacilara gidelim" Atam..
-peki, Cumhuriyeti emanet ettigim gençlik ne yapiyor?
-Gençligi ezdik Atam!..
Çeyrek yüzyildan beri baskaldiran gençleri öldürüyoruz,
asiyoruz, iskenceden geçiriyoruz, ceza evlerine kapatiyoruz;
geriye kalanlari da ya imam okullarina ya YÖK'e bagliyoruz,
ama seni çok seviyoruz Atam,sen kalk, biz yatalim Atam..
Gazi,kalabaliga mavi mavi bakti:
-Siz kimsiniz yahu?
-Biz Atatürkçüyüz Atam!..
Gazi:
-Yaaa!..dedi,öyleyse
"Ben ATATÜRKÇÜ degilim

Universal
22.Temmuz.2006, 13:03
Değişik bir hikaye paylaşım için sağ ol.

Krusty
23.Temmuz.2006, 17:15
Atatürk'ün Yazmış Olduğu Şiir

BİR ASKERİN MEZARINA
Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor...
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!...


MUSTAFA KEMAL
· Harbiye talebesi iken yazmıştır.

Sekopej
23.Temmuz.2006, 17:20
HAKİKAT NEREDE?
Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Hakikat nerede?


MUSTAFA KEMAL

Krusty
23.Temmuz.2006, 17:20
BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Yaralı bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?

Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?

Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor.
İnkırazı bize teyit ediyor.

Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi millet isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan

Hani kânun-u adaâlet nerede?
Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
Haricen mülk-ü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?

Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
Eder elbette tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Yeniden fethine verseydi cevâz...

Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumle-i emsâlimizi,

Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un...
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu fakat meçhulün...

Yazık oldu Vatana âh yazık...
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
Acısın bizlere, âh yazık!


MUSTAFA KEMAL
· Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)

Universal
23.Temmuz.2006, 22:46
Arkadaşlar şiirleri anladığım kadarıyla güzel ama çoğu kelime eski olduğu için anlayamadım. :D

Sekopej
27.Temmuz.2006, 23:41
Izmir kurtuldu, cok tatli bir yorgunluk,
Ankara'ya hareket
edecekler.
Trene binerler
kompartimana cekilirler.
Ertesi gun
kompartimanin kapisini calar yaveri, acar
yorgun, bitkin, kravatini yikamaktadir Ataturk. Yaveri
"ya
pasam bu ne hal hic uyumadiniz herhalde niye
boylesiniz" der
"Ya çocuk
kompartimanima yastikla battaniye koymayi
unutmussunuz.
Kolumu yastik yaptim agridi setremi yastik yaptim
usudum bende
uyumadim kalktim" der. Yaveri;
"aman
pasam!
Birimize haber vereydiniz hemen size bir
yastikla battaniye getirirdik" der. Ve bir ulke
kurtarmaktan donen komutan soyluyor bunlari tarihi bir
cevap der ki
"Gec farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.
Hicbirinize kiyamadim.
Onemli olan benim uyumam degil milletimin rahat
uyumasi".
BUNU HIC DURMADAN MILYONLARA GONDERIN,
GÖNDERIN KI..
BELKI YUZLERI BIRAZ KIZARIR..ATAMIZ SAYESİNDE
NE KADAR RAHAT UYUYORUZ

HALA UYANAMADIK....



1000. mesajımı Atamla ilgili bir konuya atayım dedim....

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:25
Yürüyen Köşk

Atatürk bir gün Yalovadaki çiftliğe gittiğinde, Köşk'ün hemen yanındaki çıınar ağacının dallarını kesmeye
çalışan bir bahçıvana rastlar . Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar.
Bahçıvanın ağacın dalları uzamış ve binanın duvarlarına dayandığı için kestiğini söyler.Atatürk, Bunun üzerine ağacın kesilmeyip binanın yerinin değiştirilmesini emreder. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresi kazılır. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları döşenir.Santim , santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur ve bina yaklaşık 5 m kaydırılır ve ve çınar ağacıda kesilmekten kurtulur.

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:29
Kızkardeşi Atatürk'ü anlatıyor



Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'ın, gazeteci Şemsi Belli'ye anlattığı anıları Selis Kitaplar tarafından yeniden yayınlandı. Makbule Hanım kitapta, Atatürk'ün çocukluğuna ve sonraki günlerine ait pek çok anekdotu samimiyetle aktarıyor.


Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'ın "Ağabeyim Mustafa Kemal" isimli anıları Selis Kitaplar'dan çıktı. Merhum Makbule Atadan'ın vefatından önce gazeteci Şemsi Belli'ye anlattığı anıları ilk kez 1959'da yayınlanmıştı. 1885'te Selanik'te doğan ve 1930'da Ağabeyinin emriyle Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'na giren Makbule Hanım, kısa süren siyaset hayatının ardından köşesine çekilmiş ve 1935'te Mecdi Boysan ile evlenmişti. 1956'da vefat eden Makbule Atadan, kitapta ağabeyinin farklı yönlerini anlatıyor.

Sekiz yıl sonra eve dönüş sevinci

Makbule Hanım ve annesi Zübeyde Hanım, Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Selanik'ten İstanbul'a gelerek Beşiktaş Akaretler'de bir eve yerleşirler. Bu dönemde çeşitli cephelerde savaşan Atatürk, Makbule Hanım'ın anlattığına göre tam sekiz yıl evinden uzak kalmış. Makbule Hanım, Ağabeyinin dönüşünü şöyle anlatıyor: "İstanbula geleceğini haber aldığımız zaman sevincimize payan yoktu. On gün on gece hazırlık yaptık. Her tarafı sildik, süpürdük.. Sevdiği yemekleri yaptık. Sekiz senelik bir ayrılıktan ve zaferden sonra Ağabeyimin dönüşü bizi sevinçten deliye çevirmişti adeta. Ah! O gün.. O güzel ve mesut günü şu anda bile hatırladıkça içimde çok derin bir sızı hissediyorum."

Silahla oynarken tabanca patladı

Makbule Hanım Ağabeyi Atatürk'ün bir insan olarak çeşitli yönlerini de içtenlikle anlatır. Ağabeyinin çocukluk yıllarına dair pek çok anekdotu dile getirir. Makbule Hanım ağabeyinin çocukluk yıllarında her çeşit oyuncağa, özellikle de silaha düşkün olduğunu belirterek, daha o yıllarda askerliğe sempati duyduğunu dile getirir. Ne varki Atatürk'ün silahla oynaması az kalsın bir felakete yolaçacaktır. Atatürk, elindeki eski bir silahı temizlemesine yardım etmesi için kızkardeşini yanına çağırır. İşte o anı Makbule Hanım şöyle anlatır: "Karşısına geçtm. O elindeki lüveri temzilemeye başladı. Ne yaptı nasıl etti, bilmiyorum. Birden korkınç bir ses duydum. Annem korku ve heyecan içinde: 'Eyvah ! Kardeşini öldürdün Mustafa' dedi. Ben ise 'Ağabeyim öldü' diye ağlıyordum. Tabancanın dumanı kalkınca baktık ki ikimiz de sağız".

Fareden çok korkardı

Ağabeyi Mustafa Kemal'in köy türkülerini dilinden düşürmediğini, sanata ve sanatçılara karşı büyük saygı duyduğunu ifade eden Makbule Hanım'ın anlattığına göre çocuk Mustafa Kemal en çok fareden korkarmış. Anne Makbule hanım ise küçük Mustafa Kemal'i "Sen asker olacaksın! Asker korkar mı hiç?" diyerek teskin edermiş.

'Biri beni, diğeri mevkimi sevdi'

Makbule Hanım, Atatürk'le fırtınalı geçen bir evlilik yaşayan Uşşakızade Latife Hanım'la ilgili çok az şeyler nakleder. Atatürk'e aşık olan ve daha sonra intihar eden akrabası Fikriye de yer almaz bu anılarda. Atatürk'ün ikisi hakkında kendisine sadece şunu söylediğini nakleder: "Biri beni mevkim ve param için sevmiştir. Diğeri yalnız ben olduğum için. Yani biri mevkimi ve paramı, diğeri de hakikaten beni sevmiştir."

Enver Paşa'ya kızdı içkiye başladı

Ağabeyinin evde en çok irmik helvası ve yoğurdu sevdiğini söyleyen Makbule Hanım, kuru fasulyeye ise askeri mektepte alıştığını ifade eder. Atatürk'ün leblebi düşkünlüğü ise içkiye başladıktan sonradır. Makbule Hanım'ın aktardığına göre Atatürk'ün içkiye başlamasının nedeni Harbiye Nazırı Enver Paşa ile didişmesidir. Gerçekten de Atatürk, Enver Paşa ile savaş dönemi politikaları yüzünden çok kere karşı karşıya geldi. Alman subayların cephelerde komutanlık ve idarecilik yapmalarına şiddetle karşı çıktı.

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:31
ATAMIZLA ÖVÜNELİM

Gazi Musatafa Kemal Atatürk en büyük devlet adamı (Franklin D. Roosevelt)ABD başkanı
Mustafa Kemal hakkındaki bilgiyi onu çok iyi tanıyan birisinden edindim. SSCB'nin dışişleri bakanı Litfinofla görüşürken, onun fikrince bütün Avrupa'nın en değerli ve ilgi çekici devlet adamının bugün Avrupa'da yaşayamadığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söylemiştir.
(üç adam Kemal Atatürk-Mussolini-Roosevelt 1937)

Yüzyılımızın dahisi (D. Lloyd George) İngiltere Başbakanı
Yüzyıllar nadir dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu. (1922)
(Kemal Atatürk ve Milli Mücadele T.,1958)

Ata'nın ölümü büyük kayıptır (Winston Churchill) İngiltere BaşbakanıSavaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın onun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka birşey değildir.

Yüksek Anlayışlı Önder (V. İliç Lenin) Rus ihtilali lideri
Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı,yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. O, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve sultanı da yaranıyla birlikte alt edeceğine inanıyorum. 1921
(Tek Adam, 1961)

Ona nasıl hayran olmayayım (Edouard Herriot) Fransa Başbakanı
-Paşa, size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa'da laik bir hükumet kurmuştum. Bu hükumeti Papa'nın Paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Sizse bir Halife'yi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir bir devlet kurdunuz. Siz, bu taassup içinde bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur. 1933
(Yazılmayan Yönleriyle Atatürk,1963)

Türkiye övünebilir (Eleftherios Vanizelos) Yunanistan Başbakanı
Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir. 31 Ekim 1933
(Cumhuriyet, 29 Ekim 1969)

Türk birliğinin mimarı (Dvright D. Eisenhover) ABD Başkanı
Kemal Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebtiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. Onun gösterdiği yolda yürüyen büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan bu tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş bir zata çok yerinde bir saygıdır.
(Anıtkabir Özel Defteri'nden, 1953)


Atatürk ilham kaynağıydı (Habib Burgiba) Tunus Devlet Başkanı
Sakarya savaşı, Sakarya zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemez miyim, onun ruhuna bu kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?
(Cumhuriyet, 26 Mart 1965)

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:33
ATAÜRK E YANIT
Atatürk, Mersin'e yaptığı gezilerden birinde, kentte gördüğü büyük binaları göstererek sorar :

- Bu köşk kimin?

- Kirkor'un.

- Ya şu koca bina?

- Yargo'nun.

- Ya şu ?

- Salomon'un.

Atatürk bu kez biraz sinirlenerek sorar :

- Onlar bu binaları yaparken ya siz neredeydiniz? Toplananların arkalarından bir köylünün sesi duyulur : “Biz mi neredeydik? Biz Yemen'de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağları’nda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk Paşam!

Atatürk bu anısını aktarırken “Yaşamımda sözüne karşılık veremediğim tek kişi bu ak sakallı yaşlı olmuştur.” der dururdu.

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:38
BİR KAÇ ANISI VE ATATÜRK


HAPI YUTARDI



Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:
-Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?
Öğrenci,çabuk yanıt vermek için boş bulunup:
-Hapı yutardı...dedi.
Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti.Öğrenciye on numara verdi.

YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR



Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.
İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.
O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.
DEVRİM BİR ANDA OLUR YA DA OLMAZ



Atatürk yazı devrimini gerçekleştirmişti.
Yaşlı,genç,kadın,erkek tüm yurttaşlar yeni harfleri öğrenmek için gece gündüz kurslara gidiyorlardı.
Devrimi izleyen iki yıl içinde bir buçuk milyon vatandaş okur yazar olmuştu.
yazı devriminin en dikkate değer yanı,Atatürk'ün bu devrimin yerleşmesinde en ufak bir ihmali bile kabul etmemiş olmasıdır.
Örneğin bazı kimseler kendisine:
-Paşam,ilkokulların ilk sınıflarından itibaren yeni harflerle öğretime başlayalım.
O kuşakla birlikte ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi izletelim,diyorlardı.
Atatürk bu görüş ve düşüncelerin hiçbirisine yanaşmadı. -Devrim ya bir anda olur,yada hiç olmaz,dedi.
YAPACAKLARIMDAN SÖZ EDİN

Bir soruşturma dolayısıyla,Atatürk'ün başardığı işlerden Vasıf Çınar söz açmıştı.
Kendisine Sordu:
-Sizin en büyük eseriniz hangisidir?
Atatürk'ün kısa cevabı şu olmuştu:
-Benim yaptığım işler,biri ötekine bağlı gerekli olan işlerdir.Fakat,bana yaptıklarımdan değil,
Yapacaklarımdan söz edin.

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK



Yazı devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:41
YUNANLI


Yunan'ın İzmir'de denize dökülüşünden 12 yıl sonra... 1936'da... Bir Yunan yazarı "Kemal Atatürk" kitabı yazıyor. Kitabın kapağına da "Yunanlı gözüyle" ibaresini ekliyor.

Yazarın adı: Thomas A.Vaidis.

Yazar, "kitabın önsözünde" diyor ki:

- ..... Kemal hakkındaki hükmü bir Yunanlı olarak vermem büyük hata olurdu... Zira... Olaylar çok taze... İnsan duygularını kolay kolay yenemiyor... Kitap, olup bitmiş şeyler, ırka dayanan nefret ve geçmişteki acı ile zehirlenirdi.

Ve devam ediyor:

- Yunanlı olduğumu elimden geldiği kadar unutmaya çalışacak ve hükmümü bir Avrupalı olarak vereceğim.

Bugün, bu kitaptan bahsedeceğiz. (Kemal Atatürk-Yeni Türkiye'nin Kurucusu. Thomas A.Vaidis. Yunanlı Gözüyle Atatürk. Akşam Kitap Kulübü. Kasım 1967)


***

İşte Yunanlı gözüyle Atatürk:

- ...... Tarihte iyi ve kötü, mutlu ve mutsuz diye bir şey yoktur, sadece büyük ve küçük vardır... Mustafa Kemal'in eseri gerçekten büyüktür ve onu Fatih Mehmet ile Muhteşem Süleyman'ın düzeyine çıkartmaktadır.


***

Yazar "Mustafa Kemal'den memnun olmayanların bulunduğunu" biliyor. Hatta...

"Ona karşı gizli bir direnmenin varlığını da" vurguluyor. Ayrıca...

"Yeni Türkiye'nin Kemal'in eseri olduğundan şüphe etmeye hazır" kesimlerin varlığının da farkında...

"Ama" diyor:

- Şüphe edilmeyecek bir şey var.

O da şu:

- Dostlarının saygı gösterdiği, düşmanlarının korktuğu Türkiye'nin Kemal'in ruhunda doğduğu, onun zekası ile işlendiği ve onun elleriyle gerçekleştiği.


***

Kitaptan bazı alıntılar...

Böylesine bir yıkıntıdan sonra... Böylesine bir kuruluş, Türkiye'den başka hiçbir yerde görülmemiştir.
O hem ihtilali ve hem de Cumhuriyeti yanlış adımlardan korumuştur.
O yalnız dünün galiplerini... Düşmanlarını yenmekle kalmamış... En büyük iç düşmanı... Yani uyuşukluğu da yenmiştir.
Mustafa Kemal bir halk kahramanı, eşsiz bir liderdir.
İçinde Asyalı bir kuvvet stoku da vardır... O hem Cengiz Han, hem Muhteşem Süleyman'dır.
O dünü silkelemek ve aydınlık yarını garantilemek isteyen Türk ruhunun ta kendisidir.

Kitapta "Türk kadını" diye de bir bölüm var. Yazar "Türk kadını şimdi köle değil" diye başlıyor. "Türk erkeği artık birden fazla kadınla evlenemiyor" diye devam ediyor. Ve sonra da...

"Şunu" vurguluyor:

- Türk kadını, kocasına duyduğu aşkı, artık başka kadınlarla bölüşmüyor.


***

Atatürk'ün Türkiye'sinin "yeri" nerede?

Thomas A.Vaidis, bunun yanıtını "1936'da" veriyor:

- Türkiye, Avrupa topluluğu içinde, başta gelen yerlerden birini almış bulunuyor.


***

Ve kitabın sonsözü:

- ...... Atatürk geleceğin kahramanıdır... Dost ve düşmanları ister methedelim, ister hatalarını öne sürelim, onu hayranlıkla hatırlayacağız...

cesur_cocuk3425
11.Kasım.2006, 13:45
GAZİYE PEYNİR GETİREN TEYZE

Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına
rasladık. Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu.

- Merhaba nine
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;

- Merhaba dedi.

- Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle birduralayıp,

- Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa

bekçisi mi?
Paşa gülümsedi.

- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türkmilletinin
malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi

nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını

salladı.

- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey,

otun güç
bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim

mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.

- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?

- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım

da....Benim iki
oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran

kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum.

Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o

da bana bilet alıverip saldı Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu

neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan

oraya vurup duruyom bey.

- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadını
birden yüzü sertleşti.

- Tövbe de bey tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki...O bizim
vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı.

Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim

ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun

bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı?

Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için

düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir

adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım

yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok

duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek,

- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır...Benim köylüm,
benim vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini

tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun,

rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani

Atatürk işte karşında duruyor.

Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği
yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir
manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı,
biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı
kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini
öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu
beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;

- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada

bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.

Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;

"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün.

Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."

İşte duygusuz(!) Atatürk'ün duygulu bir anısı.

azizuzu
20.Kasım.2006, 21:42
paylaşımlarınız için sağolun arkadaslar. bilmiyorum bu verildimi ama varsa affedin..


AY DA, GÜNEŞ’TE AYGÜNEŞ’TE GÖRDÜM
ATATÜRK’Ü GÖRDÜM; MUSTAFA KEMALDE

Atatürk’ü gördüm, Atatürk’ü Mustafa Kemalde
Mustafa Kemal, Yılmaz’ın eli, Mustafa Kemalde
Saçları, ak, masmavi gözleri, yürüyor enginlerde
Mustafa Kemal, içimizden biri, daima sinemizde

Ulu Çınarın, gölgesinde büyür, serpilir nesilleri.
Atatürk’ün izi, Mustafa Kemallerin hep ayni izi
Mustafa Kemal’in eli, dudağında koca tepedeydi
Tarihimize yazdık silinmezcesine, sinemizede seni

Mustafa Kemal, Yılmaz, yılmaz Atatürk’ün gençliği
Duysun Dünya, Atatürk’ün, izinde, Ey! Türk Gençliği
Mustafa Kemal, Aydın, umurluda, Atatürk, umurluda.
Üç demet şiir, umurlu çiçeklerini, okuyun bir solukta

El Comandante
03.Şubat.2007, 16:54
Mustafa Kemal'in Kağnısı

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sankim Elif Elif uzuyordu, inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden heceden


Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez yine herkesten evvel amıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı, çok zayıftı
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler inceden inceden

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinde rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişi
Niceden niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu
Nazar mı değdi göklerden ne?
Dah etti, yok, dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı
Kahroldu Elifçik düşünceden düşünceden.

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Sür beni, öldür beni, koma yollarda beni
Geçer götürür ana, çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimdem ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım
Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden...

Fazıl Hüsnü Dağlarca
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
KUVAYI MILLIYE'DEN

Dusundu birdenbire kayalardaki adam
kaynaklari ve yollari dusman elinde kalan butun nehirleri
Kim bilir onlar ne kadar buyuk
ne kadar uzundular?
Bircogunun adini bilmiyordu
yalniz, Yunan'dan once ve Seferberlik'ten evvel
gecerdi Gediz'in sularini basi donerek.

Daglarda tek
tek
atesler yaniyordu
Ve yildizlar oyle isiltili, oyle ferahtilar ki
sayak kalpakli adam
nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden
guzel, rahat gunlere inaniyordu
ve gulen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda
birdenbire bes adim saginda onu gordu.
Pasalar onun arkasindaydilar.
O, saati sordu.
Pasalar: "Uc" dediler,
Sarisin bir kurda benziyordu.
Ve mavi gozleri cakmak cakmakti.
Yurudu ucurumun basina kadar,
egildi, durdu.
Biraksalar
Ince, uzun bacaklari ustunde yaylanarak
ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasina atlayacakti

Nazim Hikmet
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
ATATURK'TEN SON MEKTUP

Siz beni hala anlayamadiniz
Ve anlamayacaksiniz caglarca da
Hep tutturmus "Yil 1919 Mayisin 19u" diyorsunuz
Ve eskimis sozlerle beni ovuyor, ovuyorsunuz
Mustafa Kemal'i anlamak bu degil.

Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil
Birakin o altin yapragi artik
Birakin rahat etsin anilarda sehitler
Siz bana neler yaptiniz ondan haber verin
Hakkindan gelebildiniz mi yoklugun, sefaletin?
Mustafa kemal'i anlamak yerinde saymak degil
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Bana mustular getirin bir daha
Uygar uluslara esit yeni buluslardan
Kuru soz degil is istiyorum sizden anladiniz mi?
Uzaya Turk adini Ataturk kapsulleriyle yazdiniz mi?
Mustafa Kemal'i anlamak avunma degil
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Hala o acikli agitlar dudaklarinizda
Hala oturmus bana On Kasimlarda agliyorsunuz
Uyanin artik diyorum, uyanin, uyanin!
Uluslar fethine cikiyor uzak dunyalarin
Mustafa Kemal'i anlamak goz boyamak degil!

Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil
Beni seviyorsaniz eger ve anliyorsaniz
Laboratuvarlarda sabahlayin, kahvelerde degil
Bilim agartsin saclarinizi, kitaplar
Ancak boyle aydinlanir o sonsuz karanliklar
Mustafa Kemal'i anlamak aglamak degil
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil

Demokrasiyi getirmisim size ozgurlugu
Goruyorum ki hala ayni yerdesiniz hic ilerlememis
Birbirinize dusmussunuz halka egilmek dururken
Hani koylerde isik, hani bolluk, hani kaygisiz gulen?
Mustafa Kemal'i anlamak itismek degil
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Arayi kapatmanizi istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varilmaz rezil dalkavuklarla
Bu vatan, bu canim vatan sizden calismak ister
Paydos ovunmeye, paydos avunmaya, yeter yeter
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak degil
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Halim Yagcioglu
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
Bu Bayragi Yerden Kaldiriniz!

Kin ve nefret, insan duygusunun en olumsuz yanlarını oluşturur. İnsanlığın mutluluğu
bu duyguların yerini hoşgörüye bırakmasıyla olağandır. Sömürgeci ulusların saldırısına
uğrayan mazlum bir ulusun önderi olan Atatürk, savaş meydanlarında bile sevgi ve
hoşgörü duygus an ayrılmamıştır. O, düşmanların yöntemleriyle hareket etmemiş,
davranışlarıyla ulusların onurunun kutsallığını ortaya koymuştur. Aşağıda yer alan
iki anekdot Atatürk'ün bu husustaki duyarlılığını yansıtması açısından önemli .

30 Ağustos 1922 günü sabahı Başkumandan Mustafa Kemal cephede dolaşırken
binlerce insan ve hayvan cesedi karşısında duygulanmış ve şunları söylemişti:

- Bu korkunç manzara bütün insanlığı utandırabilir. Ama bu, meşru bir vatan
savunmasının doğal sonucudur. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarına aynı
şeyi yapmayacaklardır. Bizi buna zorladılar.

Yerde yatan bir Yunan bayrağını görünce de:

- Bunu yerden kaldırınız, bayrak, dedi, bir milletin bağımsızlık sembolüdür.
Düşmanın da olsa saygı gerekir.
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
> > Bir ögrenci anlatiyor, Mahmut SADI:
> >
> > "Yil 1923. Istanbul Üniversitesinde ögrenci olduğum siralar.Okul
>duvarinda bir ilan görüyorum. "Avrupa'ya talebe yollanacaktir. "Allah Allah
>diyorum, ulke yikik dökük yil 1923.. Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir
>sey, ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi
>seçilmisiz.
> >
> > Benim ismimin yanina ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmis.
>Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam öyle karisik ki gitsem mi kalsam
>mi orada i unutur mu bunlar, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne
>yaparim?
> >
> > Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sirada bir müvezzi ismimi
>çagirdi:
> >
> > "Mahmut SADI, Mahmut SADI, telgrafin var".
> >
> > Telgrafi açtim aynen sunlar yaziyordu:
> >
> > "Sizleri birer kivilcim olarak gönderiyorum; alevler olarak
>geri dönmelisiniz".
> >
> >
> > Var mi böyle bir şey?

> > 11 ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hesap edebilen bir
>lider, DÜNYA LIDERI olmasin da ne olsun!!
> >
> > Yil 1923, biz evimizde bir çocugumuzun huyunu degistiremiyoruz bir
>huyunu. Tüm ulkenin huyu degisiyor. Bununla ugrasan bir insan, yolladigi 11
>ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hissedebiliyor.
> >
> > Mahmut Sadi devam ediyor:
> >
> > "Gel de simdi gitme, git de orada çalisma, dön de bu ulke için canini
>verme!!" diyor

ultraslanerdem
06.Şubat.2007, 09:40
> > Bir ögrenci anlatiyor, Mahmut SADI:
> >
> > "Yil 1923. Istanbul Üniversitesinde ögrenci olduğum siralar.Okul
>duvarinda bir ilan görüyorum. "Avrupa'ya talebe yollanacaktir. "Allah Allah
>diyorum, ulke yikik dökük yil 1923.. Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir
>sey, ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi
>seçilmisiz.
> >
> > Benim ismimin yanina ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmis.
>Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam öyle karisik ki gitsem mi kalsam
>mi orada i unutur mu bunlar, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne
>yaparim?
> >
> > Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sirada bir müvezzi ismimi
>çagirdi:
> >
> > "Mahmut SADI, Mahmut SADI, telgrafin var".
> >
> > Telgrafi açtim aynen sunlar yaziyordu:
> >
> > "Sizleri birer kivilcim olarak gönderiyorum; alevler olarak
>geri dönmelisiniz".
> >
> >
> > Var mi böyle bir şey?

> > 11 ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hesap edebilen bir
>lider, DÜNYA LIDERI olmasin da ne olsun!!
> >
> > Yil 1923, biz evimizde bir çocugumuzun huyunu degistiremiyoruz bir
>huyunu. Tüm ulkenin huyu degisiyor. Bununla ugrasan bir insan, yolladigi 11
>ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hissedebiliyor.
> >
> > Mahmut Sadi devam ediyor:
> >
> > "Gel de simdi gitme, git de orada çalisma, dön de bu ulke için canini
>verme!!" diyor

Ah atam ah.Bu kadar akıllı,bu kadar düşünceli bir kişi nasıl olurda kendini düşünmezde o sigara zehirinin içerisinde kendini boğar....

mustafa35
25.Mart.2007, 17:21
10 KASIM 1952

Sabahlar, her zaman güzel değildir,
Her zaman ayrılık akşamla gelmez.
Al atlar sırtında hoyrattır fecir,
Hoyrattır, ne kalbler kırmıştır, bilmez.
Sabahlar her zaman güzel değildir.

Vakti, bir yerinden bölünce şafak
İri ve rüyalı gözlerle müphem;
Nur olmuş içimde sanırım ak pak
Ayrı bir mânada korktuğum adem,
Eski düşüncemde, rahat ve uzak.

Fethe çıkmış gibi duyarım birden
Eşsiz gururunu bir cihangirin.
Ufuklar üstünde yüzen tekbirden
Vatanca büyümüş asil ve derin
Bir matem tütmekte şimdi fecirden

Nefti yalnızlığı başlar zamanın
Mağfiret ürperir, dağılır, uçar.
Ölüm korkusuyle dolu bir anın
Müphem uzletinde ebedî ruhlar;
Nefti yalnızlığı başlar zamanın.

Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur,
Bir garip hali var Dolmabahçe'nin;
Hala içimizde yüzen gecenin
Aydınlık bilmeyen devamı durur,
Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur.

Ruh için, ölümsüz, derler cihanda,
Her mevsim onunla güzel her seher
Bütün esatiri parçalasan da
Atatürk önünde mağlupsun kader!
Ruh için, ölümsüz derler cihanda.

Vehbi KIZILGÜL
________________________________


"1919-1933"TEN BİR PARÇA


O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun'a,
Yürüdü etrafında ümitler suna suna.
Bu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,
Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk'ün derdi,
Bu milyonla dert ona veriyordu başka hız,
Yürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.

O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,
Saçı güneşi emmiş bir demet altın başak.
O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
Ondört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.

O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,
Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.
Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,
Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir
O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.

Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
Bir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.
Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,
Biri elinde salip, biri elinde Mushaf,
İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!

Bunların karşısında ikişimşekli nazar
Diyordu: Bu topraklar size olacak mezar!
Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,
Sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.
Şimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl
Bir süngü ormanıyle dağlar doldu muttasıl.
Bir kale heybeti var vatanın her taşında,
Her işin başında O, her iş O'nun başında

Faruk Nazif ÇAMLIBEL

____________________________________

ATATÜRK

Atatürküm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler

Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
Atatürküm ben ölecek adam değildim der.

Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister.


Cahit Sıtkı TARANCI




_________________________________


AĞIT


"Tanrı'yı düşündü de kendisi gibi yüce
Türk, göğe Tanrı dedi seni görmeden önce
Yeryüzünde bu adı yalnız dağlara verdi."

Göçen bir ordu değil, bir milletin başbuğu,
Bu millet Türk milleti, gökten alındı tuğu!
Suçunu gizlemesin kızıl günahkâr doğu.

Işıklar yanmaz ola; gün, ay yasa bata Türk,
Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

Ne tat kaldı acunun baharında, güzünde;
Ne heybet var gökünde, ne ışık gündüzünde,
En büyük gücü sendin Tanrı'nın yer yüzünde,

Dağlar, taşlar ağlaya; gün, ay yasa mata Türk
Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

Destanını haykırdım bu yurda âşık diye,
Dünya Türk'e, Türk ona acısın yazık diye,
Tanrı kıskandı seni, kendinden ışık diye.

Gözler yoluna dala; gün ay yasa bata Türk,
Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

Ne doğudan sel gibi kopan Atillâ, Cengiz,
Sana eş olamadı ne yel, ne dağ, ne deniz,
Bunak din büyükleri!. Nerede mahşeriniz?

Yedi kat gök yıkıla, gün, ay yasa bata Türk,
Ölüm olam kavuşam sana nola Atatürk!.

Şükrü KURGAN
_______________________________________

AĞIT

Yok gayri bizlere uyku dünek vay
Kime bel bağlayak kime dönek vay
Vay amansız ecel alçak felek vay

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağyasın gayrı

Ağla gözüm ağla yaşlar dil olsun
Kurumuş dereler baştan sel olsun
Çiçek kara açsın çayır kül olsun

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

En büyük en güzel en yiğit kayıp
Dereler denizler çağlar ağlayıp
Rabbim de gözyaşı dökmezse ayıp

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Her gittiği yerde o şan verirdi
Aslan bakışını görse erirdi
Kaşları yeleden nişan verirdi

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Bakışları şimşek gibi çakardı
Yarını görürdü düne bakardı
Kürsüye çıktı mı, arşa çıkardı

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Her belâyı önler arda atardı
Dermandı her dalda hemen yeterdi
Babamızdı elimizden tutardı

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Kaybını yıldızlar bile bileler
Kırıla kanatlar sola yeleler
Kurt kuş duyup cenazene geleler

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Millet Atan gitti başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz o devi

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Dönmüş denizler gözyaşı taşına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasına
Her evden bir ölü çıkmışcasına

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
Düştü üstümüze gerilen kanat
Onsuz dünya yarım, insanlık sakat

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

O hep dolu tuttu boş atmadıydı
Söz verince yaptı aldatmadıydı
On beş yıl tek burun kanatmadıydı

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Bizdendi sevinci bizdendi derdi
Biz uyurduk o bizleri beklerdi
Uyudu nöbeti bizlere verdi

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Kuru yapraklara benzedik bu güz
Her göz kan içinde sapsarı her yüz
Milyonlarız bir babadan öksüzüz

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gök düşsün toprağa toza belensin
Mezarına gece yıldız elensin
Şehitler doğrulsun nöbet dolansın

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Dünya hem kahr olur hem onu gömer
Yıldızlar kandildir semalar kemer
Sus boğulayazdın sus Aşık Ömer

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Behçet Kemal ÇAĞLAR

______________________________________

ASIRLARCA -Dünyanın en büyük ölmezine-

Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye önüne atacağım...

Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.

Yansam da masalların "Aşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım

Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!

Behçet Kemal ÇAĞLAR


_____________________________________



ATAM

Bir yüz tanıdım ruhuma nakşoldu zamanla,
Bir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,
Ben yalnız onun resmine daldım heyecanlı,
Benden çocuğum yalnız onun şi'rini duydu.
Bir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,
Bir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde.
Hasretle bakarken gecenin rengine günler,
Seyretti yanan gözleriniz fecri o yüzde.

Tarih onun emriyle kımıldandı yerinden,
Birkaç yıla toplandı hemen birçok asırlar.
İsa eli geçmiş sanılır yurt üzerinden,
Gül bahçesi olmuş dün ayak bastığı yerler.

Ondan geliyor, her günümüz başka baharsa,
Ondandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var...
Kalbim nefesim dursa, düşüncem sona varsa,
Dünyayı unutsam da unutmam bir Atam var.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL



______________________________________


ATATÜRK

Türk'ü ölümden
Odur kurtaran
Odur yeniden
Türklüğü kuran.

Yaptığı ordu
Düşmanı kovdu.
Ulusu, yurdu
Odur yaratan.

Türk'ün dileği
Onun ereği.
Yüce yüreği
Türklüğe vatan.

Bu memleketi,
Cumhuriyeti
Canıyle etti
Bize armağan.

Atamızsın sen,
Adımız senden.
Yürür izinden
Sana inanan.

Ülküm yürüsün,
Türklük büyüsün
Sen Atatürk'sün
Ey yüce Başkan!

Hasan Ali YÜCEL

_______________________________________


MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal’i düşünüyorum
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın.
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece,
Ellerinden öpüyorum.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

El Barto
24.Haziran.2007, 19:42
Beşike Hadisesi

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

Mustafa Kemal Atatürk

Fıratcan Alçınkaya
25.Haziran.2007, 11:44
Konu başlığı ŞiiR&Hikaye olmasıNa rağmen Ata'mızın en sevdiği şarkıları bu konu altında toplayacağım...

SEVDİĞİ ŞARKILAR

YEMEN TÜRKÜSÜ

HAVADA BULUT YOK, BU NE DUMANDIR ?
MAHLEDE ÖLÜM YOK, BU NE ŞİVANDIR ?
ŞU YEMEN İLLERİ NE DE YAMANDIR.
AH O YEMENDİR, GÜLÜ DİKENDİR,
GİDEN GELMİYOR, ACEP NEDENDİR ?
BURASI MUŞ'TUR, YOLU YOKUŞTUR;
GİDEN GELMİYOR, ACEP İŞTİR ?

KIŞLANIN ÖNÜNDE REDİF SESİ VAR,
BAKIN ÇANTASINDA ACEP NESİ VAR ?
BİR ÇİFT KUNDURASI, BİR DE FESİ VAR.
AH O YEMENDİR...

KIŞLANIN ÖNÜNDE GEZİYOR KAZLAR,
ELİM, KOLUM AĞRIR, YÜREĞİM SIZLAR,
YEMEN'E GİDENE AĞLIYOR KIZLAR.
AH O YEMENDİR...

KIŞLANIN ÖNÜNDE BİR BİNEK TAŞI,
YOKLAMA YAPIYOR BİZİM BİNBAŞI,
SEFERE GİDERLER ÇAVUŞ, ONBAŞI.
AH O YEMENDİR...

ÇANAKKALE İÇİNDE

ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
ANA BEN GİDİYOM DÜŞMANA KARŞI
ÇANAKKALE İÇİNDE BİR UZUN SELVİ
KİMİMİZ NİŞANLI KİMİMİZ EVLİ
ÇANAKKALE ÜSTÜNÜ DUMAN BÜRÜDÜ
ON ÜÇÜNCÜ FIRKA HARBE YÜRÜDÜ
ÇANAKKALE İÇİNDE BİR DOLU TESTİ
ANALAR BABALAR MEKTUBU KESTİ


VARDAR OVASU

MAYA DAĞDAN KALKAN KAZLAR
AL TOPULU BEYAZ KIZLAR
YARİMİN YÜREĞİ SIZLAR
EĞLENEMEM ALDANAMAM
BEN BU YERLERDE DURAMAM

VARDAR OVASI VARDAR OVASI
KAZANAMADIM SILA PARASI

MAYA DAĞIN YILDIZIYIM
BEN ANNEMİN BİR KIZIYIM
EFENDİMİN SAĞ GÖZÜYÜM
EĞLENEMEM ALDANAMAM
BEN BU YERLERDE DURAMAM

VARDAR OVASI VARDAR OVASI
KAZANAMADIM SILA PARASI

YANIK ÖMER

YANIK ÖMER, HER SAVAŞTAN BİR YARA TAŞIYOR;
YANIK ÖMER, YİĞİT ÖMER ÖĞÜNMEDEN YAŞIYOR.
KURTULUŞ SAVAŞINDA YİRMİ SEKİZ YAŞINDA,
MANGASININ BAŞINDA, TAŞIYOR...
YANIK ÖMER, YİĞİT ÖMER SİPERLERİ AŞIYOR.

SAVAŞ BİTER. YANIK ÖMER KÖYE DÖNER;
KÖYLÜ BÜTÜN BAYRAM EDER.
YANIK ÖMER KUTLULANIR;
NİŞANLISI MUTLULANIR.

YANIK ÖMER ATTAN İNER,
PEMBEGÜL'E BAĞLAR KEMER;
KÖYLÜLERE GİDER HABER
DÜĞÜNE, DÜĞÜNE!...

ELİNE KINA YAKAR, BAŞINA TELLER TAKAR;
BELİNDE ALTIN KEMER, ÖYLE ALANA ÇIKAR.
PEMBEGÜL ALLANIR, PULLANIR;
YANIK ÖMER'İN KÖYÜNE DÜĞÜN ALAYI YOLLANIR.

KIRMIZI GÜLÜN ALI VAR

KIRMIZI GÜLÜN ALİ VAR
HER GÜN AĞLASAM YERİ VAR
BUGÜN BENİM EFKARIM VAR
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ

KIRMIZI GÜLÜ BUDARLAR
ALTINA MECLİS KURARLAR
GÜZELİ CANDAN SEVERLER
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ

KIRMIZI GÜLÜN BÜRÇEĞİ
ÖNÜNDE OYNAR KÖÇEĞİ
NEYLEYİM YARSIZ DÖŞEĞİ
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SEN

ALİŞİMİN KAŞLARI KARA

ALİŞİMİN KAŞLARI KARE
SEN AÇTIN SİNEME YARE
BULAMADIM DERDİME ÇARE
GÖRMEDİM HİÇ AH CİVAN ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

EVLERİ VAR HANE HANE
BENLERİ VAR TANE TANE
SARAMADIM KANE KANE
GÖRMEDİM HİÇ AH ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

EVLERİ VAR YOL BAŞINDA
BENLERİ VAR SOL KAŞINDA
SARAMADIM GENÇ YAŞINDA
GÖRMEDİM HİÇ AH ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

maNga 33
09.Kasım.2007, 01:17
ATATÜRK'TEN BİR ANI

Bir devlet toplantısında din meselesi görüşülüyordu.
Atatürk ise din meselesine noktayı koydu ve demiştir ki:
-Herkesin dini kendine göre yücedir.Fakat İslam dini bunları en büyüğü
en yücesindir demiştir.

(Atatürk'ün dinsiz olarak niteleyenler acaba bu hikayeye ne diyecekler çok merak ediyorum.)