dnz498
03.Eylül.2006, 18:12
"ÇALIŞIR SAVAŞIR, KAZANIRIM"
TÜRK Milli Basketbol Takımı Fransa ile Japonya’da 5.’lik-6.’lık maçı oynadığı dakikalarda, biz Florya’da ülkemize gelen ilk Japon futbolcu Inamoto ile röportaj yapıyorduk. Dünya gerçekten küçüktü. G.Saray’ın son dakika transferi, yanımıza gelirken üzerine giydiği tişört dikkatimizi çekti. “Camus, Sartre ve Kafka” yazılı siyah t-shirt pek de futbolcuların üzerinde görmeye alışkın olmadığımız tarzdaydı. Fazla enteldi. ’Varoluşçu’yazarları üzerinde taşıyan Inamoto, acaba G.Saray’da varolma savaşı vereceğinin farkında mıydı?
‘3 GÜN ÖNCE TEKLİF’
TÜRKİYE ile ilgili ilk izlenimlerini sorduk... “Daha birşey görmedim” dedi ve ekledi: “3 gün önce teklif aldım. Hiç araştırmadan kabul ettim. Ne Türkiye’yi, ne İstanbul’u ne de G.Saray’ı tanıyorum. Tek bir Türkiye Ligi maçı izlemedim. Ama hepsi hakkında yakın zamanda bilgi sahibi olurum. Müslüman bir ülkeye geldim. Böyle yaşamayı da öğrenmeliyim. Hata yapmak istemem. İngiltere’den sonra ilk dikkatimi çeken şey yemekler oldu. Kebap gerçekten çok lezzetli. İngiliz mutfağı ile karşılaştırılmayacak kadar ileridesiniz. Yağda kızarmış balık ve patates (Fish and chips) yemekten gerçekten sıkılmıştım. Kulübümün hedefleri ve çıkarları doğrultusunda çalışacağım.”
Sıcak bir yaklaşımı vardı. Dürüstçe ne düşünüyorsa söylüyordu. Hiç de “Burada ne işim var” havasında değildi. “İki Dünya Kupası oynadın. Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez oynayacaksın. Ne düşünüyorsun?” sorumuza cevabı bizi düzelterek oldu: “İlk değil, ikinci kez oynayacağım. Arsenal’de katılmıştık Şampiyonlar Ligi’ne. (Ama o hiç oynamamıştı.) Dünya Kupası benim için özel, çünkü Japonya katılıyor ve ben oynuyorum. Fakat şu bir gerçek ki Şampiyonlar Ligi futbolun zirvesi. En iyiler orada. Benim için büyük bir şans. Grubumuz zor. Liverpool favori. Biz de birincilik için oynayacağız. Ama şansımızı takımımı tanıdıktan sonra söylemeyi tercih ederim. Hasan Şaş dışında yüzünü gördüğümde tanıdığım arkadaşım yok. Dün sabah kahvaltıda onu görünce hemen tanıdım. 2002’de bende büyük bir iz bırakmıştı. Hem Türkiye’ye yenilmiştik hem de o çok iyi bir turnuva çıkarmıştı. Bir de Hakan Şükür’ü biliyorum. Çünkü o Nakata ile Parma’dan takım arkadaşıydı. Çok da büyük bir ismi var. Türk Emre Belözoğlu’nu da İngiltere’de oynadığım dönemden tanıyorum, kısa boylu ama çok iyi bir futbolcu.”
Futbolculuğuna ve geçirdiği ağır sakatlığa giriyoruz. Bileğini göstererek başlıyor: “Kırıldığında düzelmesi 6 ay sürdü. Kondisyon kaybım vardı. Ama şimdi hepsi geride kaldı. Oynamaya hazırım diyecek kadar antrenmanlıyım. Sezon öncesi kamplara katıldım. Orta sahanın ortasında defansa yakın oynuyorum. Galiba o bölgeye ‘6 numara’ deniyor. Oyunun yönünün değiştirmeyi ve uzun top atmayı çok severim. Ve bunu iyi yaptığımı düşünüyorum. Japonya’nın karakteristik özelliklerinii taşırım. Çalışırım. Savaşırım. Detaylara önem veririm. Kaybetmeyi hiç sevmem. Bilginin benim için, takımım için önemli olduğunu bilirim. Bilgi edinmek için araştırırım. Benden ne isteniyorsa eksiğini değil, fazlasını yapmayı görev edinirim.”
Aslında bu cevapları G.Saraylılar’ın içini rahatlatmaya yetecek cinstendi. Çünkü oynayacağı yer dolayısıyla görev bilincine sahip olmalıydı. Ki söylediklerinde bu fazlasıyla mevcuttu.
Inamoto daha Gerets ile fazla konuşmamış. Türkiye’ye geldikten sonra sadece 5 dakika merhabalaşmışlar fakat rakipleri Tigana ve Zico’yu iyi tanıyor Japon futbolcu. Çünkü daha önce ikisinin de öğrenciliğini yapmış bir futbolcu. Onlardan bahsederken “Şimdi hem Tigana hem de Zico ile arkadaşız” diyecek kadar iyi hatırlıyor rakip teknik direktörleri. “İkisinden de çok şey öğrendim. Şimdi rakip olmamız tamamen kaderin bir oyunu” diyerek onlara da selam gönderiyor.
‘SAMURAYIM’
TÜRKİYE’DE onu şaşırtan ilk şeyin ise bir gazete manşeti olduğunu belirtiyor Inamoto: “Bir gazete benim resmimi bir Samuray vücuduna monte etmişti. Güzel olmuştu açıkçası. Galiba burada Samuray sözünü çok duyacağım. Ama şunu belirteyim. Bu beni hiç rahatsız etmiyor ve etmeyecek. Çünkü ben bir Japonum. Ve Samuraylar bizim ülkemizin kültürüdür. Ülkemi burada eğer böyle tanıtacaksam ve temsil edeceksem ne mutlu bana. Başarılı olmak istiyorum. Ve elime geçen ilk elçi olma fırsatını iyi değerlendirmek zorundayım. Bu benim Japon futbolu adına bir misyonum. Futbolumuz sizin futbolunuz kadar ilerlemiş değil. Burada öğrenip ülkeme katkı da yapmalıyım.”
Inamoto, İstanbul’un kargaşasında G.Saray’ın gel-gitlerinde, Türkiye’nin acımasız rekabetinde sakin ve güleç tavırlarıyla ne kadar başarılı olacağını bizlere sahada oynayacağı futbolla gösterecek. Fakat dünkü röportajımız boyunca sergilediği tavırlarla insan ilişkilerde zorluk çekmeyeceğini gösterdi. Bir yabancı futbolcunun Türkiye’de başarılı olması için gereken ilk özellik de bu değil mi?
‘Bekârım, daha doğrusu özgürüm!’
JAPON yıldız İnamoto ile Florya Metin Oktay Tesisleri’nde yaptığımız röportajda biraz da futbol dışı konuştuk, özel yaşantısı ve hobileri konusunu irdeledik: “Evden çıkmayı pek sevmem. Oturur film seyrederim, internete girerim. Ama İstanbul’da görecek çok yer olduğu için pek bunlara fırsatım olmaz ilk başlarda. Yaşayacağım şehri tanımak isterim. Fakat ilk kez trafiğin sağdan gittiği bir ülkeye geldim. Araba kullanmak zor olacak. Çünkü hem Japonya’da hem de İngiltere’de trafik soldan gidiyor. Şoföre ihtiyacım olabilir. Kitap okurum. Bekârım. Daha doğrusu özgürüm.” (Burada söze hemen G.Saray’ın basınla ilişkiler sorumlusu Jako giriyor ve patlatıyor espriyi: ‘Yarının manşeti çıktı: Kızlar dikkat. Özgürüm’)
Doğal olarak bu konuya girince akla Japonya’da şöhreti olan İlhan Mansız geliyor. Inamoto “O Japonya’da çok tanınıyor. İlhan’a bütün kızlar aşık. Güzel bir yüzü var. Ve bunu iyi değerlendiriyor” diyerek ‘İlhan’ diye bahsettiği Mansız’ı övüyor.
‘Reklam filmi çekiminde Roni yarım saatte gitti’
“RONALDINHO ile çevirdiğim reklam filminde onunla arkadaş olacak kadar birlikte olamadım. Reklam filmi çekimlerinde ben 8 saat kaldım. Ama o yarım saatte istenilenleri yaptı ve gitti. Sadece beraber bir reklam filminde oynadık. Yoksa arkadaş değiliz. Onun futboluna saygı duyuyorum.”
‘Doğu ve Batı’da oldum en iyisi burada durmak’
“G.Saray'da çıktığım ilk antrenmanda Türk futbolcunun karakteristik özelliklerini daha iyi anladım. Burada futbol daha güzle ve hızlı oynanıyor. Benim evim en doğuda, Japonya’daydı, sonra yıllarca batıda, İngiltere’de oynadım. Şimdi ikisinin ortasındayım. Galiba en iyisi burada, ortada olmak.”
VATAN
Hoşgeldin bu sıcak açıklamalarınla SAMURAY
TÜRK Milli Basketbol Takımı Fransa ile Japonya’da 5.’lik-6.’lık maçı oynadığı dakikalarda, biz Florya’da ülkemize gelen ilk Japon futbolcu Inamoto ile röportaj yapıyorduk. Dünya gerçekten küçüktü. G.Saray’ın son dakika transferi, yanımıza gelirken üzerine giydiği tişört dikkatimizi çekti. “Camus, Sartre ve Kafka” yazılı siyah t-shirt pek de futbolcuların üzerinde görmeye alışkın olmadığımız tarzdaydı. Fazla enteldi. ’Varoluşçu’yazarları üzerinde taşıyan Inamoto, acaba G.Saray’da varolma savaşı vereceğinin farkında mıydı?
‘3 GÜN ÖNCE TEKLİF’
TÜRKİYE ile ilgili ilk izlenimlerini sorduk... “Daha birşey görmedim” dedi ve ekledi: “3 gün önce teklif aldım. Hiç araştırmadan kabul ettim. Ne Türkiye’yi, ne İstanbul’u ne de G.Saray’ı tanıyorum. Tek bir Türkiye Ligi maçı izlemedim. Ama hepsi hakkında yakın zamanda bilgi sahibi olurum. Müslüman bir ülkeye geldim. Böyle yaşamayı da öğrenmeliyim. Hata yapmak istemem. İngiltere’den sonra ilk dikkatimi çeken şey yemekler oldu. Kebap gerçekten çok lezzetli. İngiliz mutfağı ile karşılaştırılmayacak kadar ileridesiniz. Yağda kızarmış balık ve patates (Fish and chips) yemekten gerçekten sıkılmıştım. Kulübümün hedefleri ve çıkarları doğrultusunda çalışacağım.”
Sıcak bir yaklaşımı vardı. Dürüstçe ne düşünüyorsa söylüyordu. Hiç de “Burada ne işim var” havasında değildi. “İki Dünya Kupası oynadın. Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez oynayacaksın. Ne düşünüyorsun?” sorumuza cevabı bizi düzelterek oldu: “İlk değil, ikinci kez oynayacağım. Arsenal’de katılmıştık Şampiyonlar Ligi’ne. (Ama o hiç oynamamıştı.) Dünya Kupası benim için özel, çünkü Japonya katılıyor ve ben oynuyorum. Fakat şu bir gerçek ki Şampiyonlar Ligi futbolun zirvesi. En iyiler orada. Benim için büyük bir şans. Grubumuz zor. Liverpool favori. Biz de birincilik için oynayacağız. Ama şansımızı takımımı tanıdıktan sonra söylemeyi tercih ederim. Hasan Şaş dışında yüzünü gördüğümde tanıdığım arkadaşım yok. Dün sabah kahvaltıda onu görünce hemen tanıdım. 2002’de bende büyük bir iz bırakmıştı. Hem Türkiye’ye yenilmiştik hem de o çok iyi bir turnuva çıkarmıştı. Bir de Hakan Şükür’ü biliyorum. Çünkü o Nakata ile Parma’dan takım arkadaşıydı. Çok da büyük bir ismi var. Türk Emre Belözoğlu’nu da İngiltere’de oynadığım dönemden tanıyorum, kısa boylu ama çok iyi bir futbolcu.”
Futbolculuğuna ve geçirdiği ağır sakatlığa giriyoruz. Bileğini göstererek başlıyor: “Kırıldığında düzelmesi 6 ay sürdü. Kondisyon kaybım vardı. Ama şimdi hepsi geride kaldı. Oynamaya hazırım diyecek kadar antrenmanlıyım. Sezon öncesi kamplara katıldım. Orta sahanın ortasında defansa yakın oynuyorum. Galiba o bölgeye ‘6 numara’ deniyor. Oyunun yönünün değiştirmeyi ve uzun top atmayı çok severim. Ve bunu iyi yaptığımı düşünüyorum. Japonya’nın karakteristik özelliklerinii taşırım. Çalışırım. Savaşırım. Detaylara önem veririm. Kaybetmeyi hiç sevmem. Bilginin benim için, takımım için önemli olduğunu bilirim. Bilgi edinmek için araştırırım. Benden ne isteniyorsa eksiğini değil, fazlasını yapmayı görev edinirim.”
Aslında bu cevapları G.Saraylılar’ın içini rahatlatmaya yetecek cinstendi. Çünkü oynayacağı yer dolayısıyla görev bilincine sahip olmalıydı. Ki söylediklerinde bu fazlasıyla mevcuttu.
Inamoto daha Gerets ile fazla konuşmamış. Türkiye’ye geldikten sonra sadece 5 dakika merhabalaşmışlar fakat rakipleri Tigana ve Zico’yu iyi tanıyor Japon futbolcu. Çünkü daha önce ikisinin de öğrenciliğini yapmış bir futbolcu. Onlardan bahsederken “Şimdi hem Tigana hem de Zico ile arkadaşız” diyecek kadar iyi hatırlıyor rakip teknik direktörleri. “İkisinden de çok şey öğrendim. Şimdi rakip olmamız tamamen kaderin bir oyunu” diyerek onlara da selam gönderiyor.
‘SAMURAYIM’
TÜRKİYE’DE onu şaşırtan ilk şeyin ise bir gazete manşeti olduğunu belirtiyor Inamoto: “Bir gazete benim resmimi bir Samuray vücuduna monte etmişti. Güzel olmuştu açıkçası. Galiba burada Samuray sözünü çok duyacağım. Ama şunu belirteyim. Bu beni hiç rahatsız etmiyor ve etmeyecek. Çünkü ben bir Japonum. Ve Samuraylar bizim ülkemizin kültürüdür. Ülkemi burada eğer böyle tanıtacaksam ve temsil edeceksem ne mutlu bana. Başarılı olmak istiyorum. Ve elime geçen ilk elçi olma fırsatını iyi değerlendirmek zorundayım. Bu benim Japon futbolu adına bir misyonum. Futbolumuz sizin futbolunuz kadar ilerlemiş değil. Burada öğrenip ülkeme katkı da yapmalıyım.”
Inamoto, İstanbul’un kargaşasında G.Saray’ın gel-gitlerinde, Türkiye’nin acımasız rekabetinde sakin ve güleç tavırlarıyla ne kadar başarılı olacağını bizlere sahada oynayacağı futbolla gösterecek. Fakat dünkü röportajımız boyunca sergilediği tavırlarla insan ilişkilerde zorluk çekmeyeceğini gösterdi. Bir yabancı futbolcunun Türkiye’de başarılı olması için gereken ilk özellik de bu değil mi?
‘Bekârım, daha doğrusu özgürüm!’
JAPON yıldız İnamoto ile Florya Metin Oktay Tesisleri’nde yaptığımız röportajda biraz da futbol dışı konuştuk, özel yaşantısı ve hobileri konusunu irdeledik: “Evden çıkmayı pek sevmem. Oturur film seyrederim, internete girerim. Ama İstanbul’da görecek çok yer olduğu için pek bunlara fırsatım olmaz ilk başlarda. Yaşayacağım şehri tanımak isterim. Fakat ilk kez trafiğin sağdan gittiği bir ülkeye geldim. Araba kullanmak zor olacak. Çünkü hem Japonya’da hem de İngiltere’de trafik soldan gidiyor. Şoföre ihtiyacım olabilir. Kitap okurum. Bekârım. Daha doğrusu özgürüm.” (Burada söze hemen G.Saray’ın basınla ilişkiler sorumlusu Jako giriyor ve patlatıyor espriyi: ‘Yarının manşeti çıktı: Kızlar dikkat. Özgürüm’)
Doğal olarak bu konuya girince akla Japonya’da şöhreti olan İlhan Mansız geliyor. Inamoto “O Japonya’da çok tanınıyor. İlhan’a bütün kızlar aşık. Güzel bir yüzü var. Ve bunu iyi değerlendiriyor” diyerek ‘İlhan’ diye bahsettiği Mansız’ı övüyor.
‘Reklam filmi çekiminde Roni yarım saatte gitti’
“RONALDINHO ile çevirdiğim reklam filminde onunla arkadaş olacak kadar birlikte olamadım. Reklam filmi çekimlerinde ben 8 saat kaldım. Ama o yarım saatte istenilenleri yaptı ve gitti. Sadece beraber bir reklam filminde oynadık. Yoksa arkadaş değiliz. Onun futboluna saygı duyuyorum.”
‘Doğu ve Batı’da oldum en iyisi burada durmak’
“G.Saray'da çıktığım ilk antrenmanda Türk futbolcunun karakteristik özelliklerini daha iyi anladım. Burada futbol daha güzle ve hızlı oynanıyor. Benim evim en doğuda, Japonya’daydı, sonra yıllarca batıda, İngiltere’de oynadım. Şimdi ikisinin ortasındayım. Galiba en iyisi burada, ortada olmak.”
VATAN
Hoşgeldin bu sıcak açıklamalarınla SAMURAY