PDA

View Full Version : Çanakkale..!



ibo
18.Aralık.2006, 19:09
Biraz uzun ama Lütfen okuyun çok güzel bir yazı..
Bu yaşanmış öyküyü aktaran, sayın Dr. Ömer Muşoğlu 85 yaşındadır ve halen
İstanbul Moda`da oturmaktadır. 2005 )

1957 yılında
İstanbul Tıp Fakültesi`nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD`ye
gitmiştim. Görev yaptığım hastahanede başımdan geçen ilginç bir hadise
şöyledir:
Amerika`ya gittiğim ilk yıllar... New York`da Medical Center Hospital`da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak,
elektrokardiyografi çekmek gibi işler...
Yeni gelmiş doktorlar hemen doğrudan hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuvarda çalışıyordum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen 75 yaşlarında. 'kan vereceğim
kolunuzu açar mısınız?' dedim.
Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım. Baktım pazusunda Türk Bayrağı dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim;
'Siz Türk müsünüz?'
Kaşlarını yukarıya kaldırarak 'hayır' manasına bir işaret yaptı.
Ama ben hala merak ediyorum. 'Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?'
'Aldırma öylesine bir şey işte.' dedi.
Ben yine ısrarla: 'Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...'
Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde
sordu:
-'Siz Türk müsünüz?'
-Evet Türk’üm.
İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı. Anlatmaya
başladı;
'Yıl 1915.
Çanakkale diye bir yer var Türkiye`de. Orada savaşmak üzere bütün

Hristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya Anzaklarındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki:
-'Barbar Türkler Hristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerlerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.'
Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık. Beynimizi yıkayan İngilizler Türk’lere karşı topladığı askerlerin tamamını
Çanakkale`ye sevk ediyormuş. Bizi gemilere doldurup Mısır’a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale`ye getirdiler.
Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor. Gökyüzünde havai fişekler geceyi gündüze çeviriyordu.
Her taarruzda bizden de Türk’lerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türk’lerde ki gayret ve cesareti
gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı
bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey
neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı
gibi Türk’ler barbarlıktan böyle saldırıyorlar: Meğer bu
barbarlıktan değil yüreklerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş.

Biz karaya çıktık. Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi yine püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz... Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim.
Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam. İngilizler bize Türk’leri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerinden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı.




Şok oldum doğrusu. Dedim ki kendi kendime:
'Bu adamlar isteseler beni şu anda öldürürler ama öldürmüyorlar, beni doyuruyorlar. Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbu ki beni cephenin
gerisine götürdüler.'
Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla `Yazıklar olsun bana` dedim. Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim? Bu
İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış` diyerek pişman
oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam
diye düşündüm durdum günlerce.
Nihayet bizi serbest bıraktılar.
Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk Milletini ömür boyu unutmamak için
koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte.'
Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
'Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzereyken yaralarımı iyileştirerek
sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türk’lerdi. Şimdi de Amerika gibi
bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk... Ne
garip değil mi? Avustralya’dan Amerika`ya gelirken bir Türk’le
böyle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türk’ler gerçekten
çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle
inanıyorum.'
Bu sözlerin ardından nemli gözlerle 'Bana adınızı söyler misiniz?' dedi.
'Ömer' cevabını verdim. Merakla tekrar sordu:
'Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?'
-Babam Müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını
vermiş.
-Senin adın Müslüman adı mı?
Ben,
-'Evet, Müslüman adı.' deyince yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta
oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:
-‘Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Josef Miller` şimdiden sonra
'Anzaklı Ömer' olsun.'
-'Olsun' dedim.
-Peki hekim beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu?
Şaşırdım, nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti? Meğer o bunu hep
düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş.
'Tabii' dedim.
'Müslüman olmak çok kolay.'
Sonra kendisine
imanın ve İslam`ın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i Şehadet
getiriyor, hem de ağlıyordu.
Mırıldandı:
‘Siz Müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de
yattığım yerden tesbih çekerek Tanrı’yı ansam olur mu?'

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Allah’ı zikretmeyi ihmal
etmiyormuş. Sonrasında bir tesbih bularak kendisine getirdim. Hasta
yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün
yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti:
'Beni yalnız bırakma olur mu?'
-Ne gibi Ömer amca?
-Ara sıra gel de bana İslam`ı anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.
O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum:
'Doktor Ömer, lütfen, 217 numaralı odaya gelin!'
Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk Bayrağı, göğsünde imanıyla koskoca Anzaklı Ömer son anlarını
yaşıyordu.
Hemen başucuna oturdum, kendisine Kelime-i Şehadet söylettim, o şekilde kucağımda ruhunu teslim etti... Ne yalan söyleyeyim ağladım, ağladım…
(Nakleden:KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ,Yenicağ Gazetesi, 01.08.2005)

tosunpasa
18.Aralık.2006, 19:34
güzel ve duygusaldı gerçekten :)

TR.CaPTaiN
18.Aralık.2006, 20:34
Gercektende cok güzel yazı paylasım için sagol.

azizuzu
18.Aralık.2006, 20:46
hakkaten yaa her duydugumda içim gidiyor vallahi. çok sağol paylaşım için

World Hollow o1
18.Aralık.2006, 20:48
Vay ßee :( ßunu Elin YaßancıLarı Anlıyor Dinimizin Ne kadar Mükemmel olduğunuda işte ßizim insanLarımız Anlamıyor ALLAH Mekanını Cennet Eylesin

dentaconstantin
18.Aralık.2006, 23:56
arkadaşım çok çok teşekkürler yazıyı paylaştığın için çok duygulandım

El Comandante
19.Aralık.2006, 00:11
gercekten cok güzel bir hikaye ve duygusal bir hikaye,ben duygulandim sahsen,paylasim icin saol.

cenk_khan
21.Aralık.2006, 00:12
Allah rahmet eylesin doğru yolu bulmuş....

esmeria
21.Aralık.2006, 15:39
arkadaşım paylaşım için ve bunu bizede okumayı sağladığın için çok saol

Universal
21.Aralık.2006, 17:57
Bu yazı yanlış. İngilizler Anzaklıları kışkırtmak için Hristiyanlığı yok edecek demediler. İngilizler dedi ki eğer bu savaşı kaybedersek Türkler sizin topraklarını işgal edecekler. Diyerek Anzaklıları kışkıtrtılar ve böylece bu olayın yalan olduğu anlaşılıyor.

S-B-Z
21.Aralık.2006, 18:01
yanlış değil batuhan bu olay yaşanmış bir olay.ben bunu daha önce bir destandır çanakkale adlı kitapta okumuştum.buna benzer nice harika hadiseler var çanakkalede.okumak lazım.
paylaşımın için çok sağol ibrahim.

bursa_mc
21.Aralık.2006, 19:11
boyle bir paylaşım yaptığın sana çok tşk. ederim..

nart_susruko
22.Aralık.2006, 03:58
geçen yaz şenlikler kapsamında Türkmenistan'dan bir gösteri ekibi gelmişti ve sahneledikleri şeylerden biride bu olaydı, çokta güzel canlandırmışlardı, herkes ağlamaklı olmuş ve gururlanmıştı tarihten bu sahne karşısında..