View Full Version : Şike İddiaları ve Cihan Oskay
Universal
19.Aralık.2006, 16:54
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, mevcut Türkiye Futbol Federasyonu’nun, iddialar karşısında olağanüstü genel kurula gitme konusunda fedakarlık gösterebilmesi gerektiğini belirterek, "Genel kurul delegelerinin huzuruna, bütün bu iddialar karşısında ne düşündüğünü ifade edebilmeli ve adeta bir güven oyuna kendisini sunmalıdır" dedi.
Şahin, Dedeman Oteli’ne gelişinde gazetecilerin kulübümüz dün yapılan açıklamalar ve Futbol Federasyonu’nun olağanüstü genel kurula gitmesine ilişkin tartışmalara yönelik soruları yanıtladı. Olağanüstü genel kurul konusunda, bir kaç gün daha sabırla bekleyeceğini ifade eden Şahin, "Çünkü kulüplerin saygıdeğer delegeleri, gidişatın iyi olmadığını görüyorlar ve Futbol Federasyonunu olağanüstü toplantıya davet etmek için bir çalışma içindeler. Onun sonucunu bekliyorum" dedi.
"Futbol federasyonunu olağanüstü genel kurul yapmaya davet ediyor musunuz?" sorusuna da Şahin, şu karşılığı verdi: "Yönetim kurulu, bu işi yaparsa çok daha şık olur. Nitekim, İsviçre-Türkiye maçından sonraki bir takım iddialar ve eleştiriler nedeniyle nasıl ki Levent Bıçakçı yönetimi olağanüstü genel kurul kararı alabilmiş ve bu cesareti göstermişse, mevcut federasyonu da bunu göstermelidir. Çünkü hakkında böyle açılmış davalar falan da yoktu. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları da yoktu. Ama bu fedakarlığı göstermişti.
Mevcut federasyon da bunu gösterebilmeli. Genel kurul delegelerinin huzuruna, bütün bu iddialar karşısında ne düşündüğünü ifade edebilmeli ve adeta bir güven oyuna kendisini sunmalıdır. ’Çok iyi oldu davalar, çok memnun oldum’ demek, bütün bu iddialar ile ilgili olarak ’işi hafife almak’ demektir."
"GERÇEK AKTÖRLER"
Şahin, "Yönetimi olağanüstü genel kurula çağıracak mısınız?" sorusuna ise "Gayet tabii, çağıracağım. Yasaların bana yüklediği bir görevdir. Şu an gecikmemin nedeni, biraz önce izah ettim. Bu işi, futbol oyunun gerçek aktörleri yapsınlar. Bekliyorum, şık olan budur" dedi.
Bu çağrıyı ne zaman yapacağının sorulması üzerine de Şahin, "Sanıyorum bu hafta sonuna doğru bazı gelişmeler olur. Yani benim dışımda bazı gelişmeler olur, olmazsa tabii artık harekete geçeceğim" dedi.
"DENİZLİ-FENERBAHÇE MAÇINDA FEDERASYONUN KUSURLU OLDUĞU YÖNÜNDE BİR RAPOR VAR"
Şahin Futbol Federasyonu’na ilişkin iddiaların anımsatılması üzerine, bakanlık olarak yapabilecekleri tek şeyin bu iddiaları inceletmek olabileceğini belirtti. Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun 2004-2005 futbol sezonuna ilişkin iddiaları incelediğini, raporu tamamlayarak kendisine yeni geldiğini kaydeden Şahin, raporun tamamını inceleme imkanı bulamadığını ancak, raporda Federasyonun bazı iddiaların üstüne gitmeyerek savsakladığının ifade edildiğini bildirdi. Şahin, geçen sezon Denizli-Fenerbahçe maçıyla ilgili de Futbol Federasyonu’nun yönetimi kusurlu bulunduğuna ilişkin bir rapor da verildiğini belirtirken, “Henüz hepsini okuyamadım. Bu raporlarda Başbakanlık Teftiş Kurulu Futbol Federasyonu’nu olağanüstü toplantıya çağırmayı bana tekrar hatırlatıyor. Şuanda masamın üstünde olağanüstü toplantı çağrısını lüzumlu gören iki ayrı rapor bulunuyor” dedi. Şahin, Futbol Federasyonu’na yönelik çok sayıda iddianın bulunduğuna dikkat çekerek, “Bütün bu iddialar üzerine daha fazla pişkinliğe gerek yok, Birkaç gün daha bekleyeceğim” dedi. Şahin, olağanüstü toplantı çağrısı için, bu hafta sonuna doğru kendisinin dışında bir gelişme olabileceğini, bunun için bekleyeceğini ifade etti. Şahin, gerekli görmesi halinde olağanüstü toplantı çağrısında bulunacağını kaydetti. Şahin, Federasyon’a ilişkin masasında Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanmış ve olağanüstü toplantı çağrısını da içeren raporların bulunduğunu kaydetti.
Gelecek hafta Sri Lanka ve Endonezya’ya gideceğini ifade eden Şahin, döndükten sonra bir gelişme olmazsa artık yasanın kendisine verdiği görevi yerine getirmek zorun olduğunu bildirdi.
EreN
19.Aralık.2006, 17:09
Geç bile KAldı :D
eGowiCh
19.Aralık.2006, 17:21
Sonunda genel kurul toplanıyor. Umarım yan çizilmez eskiden olduğu gibi.
MeMo
19.Aralık.2006, 18:29
İnşallah ülke futoblu ulusoydan kurtulur.
GeNç KaRTaL
19.Aralık.2006, 19:00
valla ülke futbolu kaosa sürükleniyor gibi geliyor bana
TR.CaPTaiN
19.Aralık.2006, 22:29
"DENİZLİ-FENERBAHÇE MAÇINDA FEDERASYONUN KUSURLU OLDUĞU YÖNÜNDE BİR RAPOR VAR"
ulusoy federasyon baskanıyken bi rapor hiçbir işe yaramaz ne diye adil bir şey yapsınki ulusoy.
Genel kurul toplansında kendini aklayamayanlar federasyondan defolsun.
El Comandante
19.Aralık.2006, 23:52
yeter artik bu kadar aciz bir federasyon istemiyoruz,ülke futbolu gercektende koasa dogru hizlica ilerliyor.bir an önce istifa etmeli,yerinede yumrugunu masaya vurabilecek,güvenilir,futboldan anlayan biri gelmeli.
Valheru
20.Aralık.2006, 01:22
Ulusoy-tari İstİfa!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!
Ulusoy İstİfa,ulusooooyy İstİfa Yeter Artik.......
CeNTeR_TR
21.Aralık.2006, 16:22
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, Türkiye Futbol Federasyonu'nun olağanüstü genel kurula gitmesi gerektiği, gitmez ise elinde olan yetkiyi kullanacağını açıklamasının ardından Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'dan beklenen açıklama geldi.
"Görevimin başındayım, bırakmıyorum"
Haluk Ulusoy yaptığı açıklamada görevinin başında olduğunu belirtti. Moralinin bozuk olduğu gözlemenen Haluk Ulusoy Türkiye'de meyve veren ağacın taşlandığını ve insanlar için, Türk halkı için görev yaptığını söyledi. Yaptıklarının ardından pişmanlık var mı sorusuna ise "Görevimin başındayım. Sağduyulu insanlar beni görmek istediği sürece görevimin başındayım" dedi.
"Türkiye'yi sokaklara döktüm"
Spordan Sorunmlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in olağanüstü genel kurul kararı alınırsa daha şık olacağını söylemesi üzerine Ulusoy, bunun arkadaşlarıyla birlikte alabileceği bir karar olabileceğini açıklamasında bulundu.
Bakan Şahin'in bu kararın alınmasını neden şık olarak yorumladığını anlayamadığını söyleyen Ulusoy, "17 bin 500 YTL için dava açıldı. Bunun için Türkiye aylardır bu davayı konuşuyor. Malesef böyle. Ben ülke futbolu için çalıştım. 30 yıldır Türkiye için çalışıyorum. Mahkemeye gittim diye kurul isteniyor. Milyonlarca insanı sevinç ile sokaklara döktüm. Bu kadar olaydan sonra bugünleri yaşamak gerçekten üzücü" dedi.
"Patron Futbol Federasyonu'dur"
F.Bahçe Spor Kulübü'nün kendilerine yönelik 'Şike skandalında Federasyon da vardır' açıklamasını talihsiz olarak nitelendirilen Ulusoy, kurumlara saygı duyulması gerektiğini ve Türkiye'de futbolun patronu Futbol Federasyonu olduğunu vurguladı.
Özhan Canaydın ve Melih Gökçek'in kendisinin görevi bırakması için yapacakları öneriye ise Ulusoy, "İki büyük başkanın böyle bir hakkı yok. Genel Kurulumuz herşeyi belirler" diyerek sözleirni tamamladı.
GeNç KaRTaL
21.Aralık.2006, 16:25
evet insanları sokaklara döktün senden ve yönetiminden hiç kimse memnun değil
CeNTeR_TR
21.Aralık.2006, 16:31
evet insanları sokaklara döktün senden ve yönetiminden hiç kimse memnun değil
:D :D :D güzel açıklama olmuş
GeNç KaRTaL
21.Aralık.2006, 16:40
allahım yaa insanlar senin başarındanmı sokaklara döküldü türk milli takımının başarılarından sokaklara döküldü duyanda takımda oynadıda en iyi oynayan oldu sanacak
Mirza
21.Aralık.2006, 16:46
ulusoy su anda yusuf yusuf ..
TR.CaPTaiN
21.Aralık.2006, 21:02
Ne koltuk sevdalısı bi insanmıs bu ulusoy kimse memmun degil Basbakan yardımcısı hergün adeta defol diyor ama yine yok yok koltuga yapısmıs. Koltuguyla birlikte gidecek yakında :)
fenerbahce_1907
25.Aralık.2006, 00:52
Haluk Ulusoy'un siyasi amaçları için futbol federasyonunu kullandığını belirten Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, haftasonuna kadar bir gelişme olmazsa olağanüstü kongre çağrısı yapacağını söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un, federasyonunu, milli iradenin tecelli ettiği yer olan TBMM ile kıyaslayamayacağını belirterek, ''Bu haddini aşmak olur, kendisini Kaf Dağı'nın üzerinde görmek olur'' dedi.
Bakan Şahin, Haluk Ulusoy'un açıklamalarıyla ilgili, gazetecilere Sri Lanka'nın başkenti Colombo'da, havalimanında yaptığı açıklamada, TBMM'nin ne zaman seçime gideceğinin ya da götürüleceğinin Anayasa'da belirlendiğini ifade etti.
Türkiye'de 53 özerk federasyondan biri olan Futbol Federasyonu'nun başkanının milli iradenin tecelli ettiği yer olan TBMM ile federasyonunu kıyaslayamayacağını belirten Şahin, ''Bu haddini aşmak olur. Kendisini Kaf Dağı'nın üzerinde görmek olur. Özerklik Türkiye'de bir sporun gelişmesi için mali ve idari bakımdan kolaylık olsun diye federasyonlara verilmiştir. Özerklik hiçbir zaman Ali kıran baş kesenlik değildir, hatta krallık değildir. Federasyonların birilerinin krallığı olmadığını bu ülkede yetkili kurullar mutlaka göstereceklerdir. Sanırım sayın Ulusoy siyasete hazırlanıyor. Siyasi amaçlarına ulaşmak için de Futbol Federasyonundaki başkanlık sürecini kullanıyor. Takip edin göreceksiniz sayın Ulusoy siyasete atılacak'' dedi.
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 2 raporunun olağanüstü kongrenin çağrılması görevini bakanlığına verdiğini vurgulayan Mehmet Ali Şahin, bu konuda hafta sonuna kadar her hangi bir gelişme olmazsa bu yetkisini kullanacağını kaydetti.
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, geçtiğimiz günlerde basında yer alan açıklamalarında, ''Bugün sokaktaki vatandaş da bazı kurumlar da siyasette erken seçim istiyor. O zaman siyasette de erken seçim yapılsın. Haklarında soruşturma açılmış, ama dokunulmazlık zırhına sığınanlar var. Öyleyse onlar da istifa etsin ve erken seçime gidilsin'' demişti
koraygursoy
25.Aralık.2006, 01:56
Haluk Ulusoyu cok seviorum ve kaLmasindan yanayim turk futboLu onun sayesinde aLtin donemini yasamistir sagoLsun su araLar bazi pisLikleri de ortadan kaLdiriyor giderse turk futbolunun en buyuk ayiplarindan ve yanlislarindan biri yapilmis olur.. Tabii bunlar benim fikirLerim..
denzib
25.Aralık.2006, 02:16
Haluk Ulusoyu cok seviorum ve kaLmasindan yanayim turk futboLu onun sayesinde aLtin donemini yasamistir sagoLsun su araLar bazi pisLikleri de ortadan kaLdiriyor giderse turk futbolunun en buyuk ayiplarindan ve yanlislarindan biri yapilmis olur.. Tabii bunlar benim fikirLerim..
Bu tür konularda tarafsız olmak gerekir..
salyil
25.Aralık.2006, 12:59
haluk ulusoy kesinlikle kalmalı. Türk futbolundaki pislikler onun sayesinde temizleniyor.
Universal
29.Aralık.2006, 21:31
Fenerbahçe ile ilgili şike iddialarında bulunan itirafçı Cihan Oskay, Futbol Extra'ya verdiği röportajda Star televizyonundaki yayınla ilgili olarak "Mehmet Ali Yalçındağ dahil üst düzeydeki herkesle görüşüldü. En son Ertuğrul Özkök'ün kararına bırakıldı. O da kasetleri belgeleri inceledi Serhat'a "Tamamdır, bu haber beklemez, hemen yapalım" dedi.
Cihan Oskay Telegol programının perde arkasını ve yayına çıktığı ilk günden bu yana yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla anlattı;
- Peki, olayları anlatınca Serhat "Hemen yayınlarız" okeyi verdi mi size?
- Hayır, hemen okey vermedi. "Bu büyük bir olay, kasetleri de inceleyeceğiz" dedi. Sonra bu olayla ilgili Mehmet Ali Yalçındağ dâhil üst düzeydeki herkesle görüşüldü. En son Ertuğrul Özkök'ün kararına bırakıldı.
- Peki, bu yayınlama kararının Ertuğrul Özkök'e bırakılması programdan ne kadar önceydi?
- Yaklaşık 10 gün önceydi. Serhat, Ertuğrul Özkök'le görüşüyor. Özkök, Serhat'ı Hürriyet'teki makamına çağırıyor ve kasetleri biraz daha inceleyeceğini söyleyerek "Ben size olup olmayacağını söyleyeceğim" diyor. Serhat çıkıyor oradan. Neyse, ertesi gün Ertuğrul Özkök Serhat'a "Tamamdır, bu haber beklemez, hemen yapalım" diyor. Ve pazartesi gününe özel program konularak yapılmasına karar veriliyor. Buraya kadar güzel. Ben Serhat'a kasetleri Ertuğrul Özkök'e getireceğini söylediğinde "Sen Ertuğrul Bey'e kasetleri verdiğin vakit kasetler aynen karşı tarafa gidecektir" dedim. Yanılmamışım. Benim aldığım bilgi, yaptığımız röportajın dökümü filan Fenerbahçe tarafına götürülüyor. Ve ondan sonra büyük bir savaş başlıyor. Mesela programın tanıtımları dönmeye başlamasına rağmen cumartesi günü bir anda bu işten vazgeçilmesine karar veriliyor. Sonra "Pazartesi günü buna karar verelim" deniyor bu olay o güne bırakılıyor. Ondan sonra Aziz Yıldırım'ın büyük mücadelesi başlıyor yayınlatmayın diye. Ben yayının olacağı gün pazartesi öğle saatlerinde Star'a gittim. O arada baktım müthiş bir mücadele var. Üst düzey tarafından trafik çok sıkıştı programın yayınlanmaması konusunda. İşte Aziz Yıldırım'a teklif yapıldı "Siz de programa katılın" diye.
SAAT 20.30'DA PROGRAMIN YAPILMAYACAĞI SÖYLENDİ
- Peki, bu teklifi kim yaptı Aziz Yıldırım'a?
- Üst düzeyden Serhat'a geldi Serhat da Aziz Yıldırım'ı aradı, o da "Yok" dedi. Serhat "Ben geleyim yayın arabasıyla, sizin yanınızda yapalım bu canlı yayını" dedi. Yıldırım "Yurt dışına gideceğim" dedi ve yanaşmadı. Serhat'a "Bunu yayınlama, yayınlarsan yanlış yaparsın" diye baskı yaptı. 20.30'da programın yayınlanamayacağı söylendi bir anda.
- Peki, ne oldu o anda?
- Üst düzeyden müthiş bir baskı var, telefonlar geliyor bilinen güçler tarafından. Çok anormal bir şekilde. Serhat ve ekibi de muazzam bir stres yaşıyordu.
- Arayanlar kimlerdi?
- Yukardan, işte "Yayınlamasanız olur mu?" diye. Fakat sonunda en üst düzey şuna karar veriyor. Yayınlanmasının tek sebebi var ben size söyleyeyim. Karşı tarafın bu kadar büyük panik ve telaşı yaşamasından dolayı bu işin yayınlanması kararı çıkıyor. 20.45'te, yani programa bir saat kala yayınlanması kesinlik kazanıyor.
- Sizce grubun yayınlama konusunda sıkıntı yaşamasının nedeni ne ?
- Bana verilen bilgi bu. Ama doğru, ama yanlış, onu bilemiyorum, Doğan Gurubu'nun reklam gelirlerinin yüzde 63'ünün Koç Grubu'na ait olduğunu söylendi. Bu şartlarda yayına çıkmak çok zor oldu bizim için tabiki.
NECİL ÜLGEN YAYINI ENGELLEMEYE ÇALIŞTI
- Yayından önce sizin direkt olarak "Yayınlanmasın" baskısına şahit olduğunuz kimler vardı?
- Yayından önce odaya sık sık Star'ın Genel Yayın Yönetmeni Fatih Eyüboğlu geliyordu. Ancak programın yayınlanmaması için değil, sadece telefon trafiği yönlendiriyordu. Çünkü her an telefonlar yağıyordu. Ama yayınlanmaması için gelen mesela Fanatik'in Genel Yayın Yönetmeni Necip Ülgen'di. İşte "Bu adam üç kağıtçıdır, bu adamı çıkarmayın" diyordu..
- Siz bunu kulaklarınızla duydunuz mu?
- Evet, çünkü onlar yan odadaydı, toplantı odasında. Ben bunları hep duydum. Necil Ülgen'le birkaç kez yemek yemişimdir ve kendisi Aziz Yıldırım için ağıza alınmayacak laflar söylemiştir zamanında. Birde Hasan Ali Atasoy vardı odaya girip girip çıkan.
TEŞVİK PARASI İKİ GÜN EVİMDE KALDI
- Programdan önce eşinizle konuştuğunuzu söylediniz. O bu olayı biliyor muydu?
- Eşim de olayları biliyordu. Para iki gün evde kaldı çünkü. Trabzonspor - Galatasaray maçında beklenen olmayınca gece parayla eve geldim. Ertesi gün de iş olmayınca parayı Tamer Yelkovan'a teslim ettim.
- Odaya gelip de "Yayınlanmasın" diye baskı yapan başkaları da oldu mu?
- Hayır, gördüğüm şahit olduğum bir tek Necil Ülgen oldu. Belki başkaları da olmuştur ama o hengâmede görmemiş olabilirim. Hasan Ali Atasoy vardı bir de, söyledim demin.
- Televizyona kaçta gittiniz?
- Saat üç gibi. Erken gel dediler çünkü. Programa taksiye binip, elimi kolumu sallaya sallaya gittim. Programdan sonra sabahın altısında etraftaki insanlar dağılınca ancak gizlice beni kaçırdılar oradan.
- Sizce bu işin yayınlanmasında Telegol'ü etkileyen neydi ?
- Şayet benim o kaset kayıtlarım olmazsa böyle bir yayının içine girmezlerdi, ben size söyleyeyim.
BEN HERKESİ KAYDA ALIRIM
- Cihan bey ilk kayıtlara 2002'de'de başladığınızı söylediniz peki o zaman mı bunu açıklamayı kafaya koymuştunuz?
- Hayır, ben bu işe o zaman karar vermedim. Bununla ilgili kayıtlara 2002'de başladım. Bir de ben her arkadaşımı kayda alırım. Mesela bir menajer vardı John Karyo; onun da telefonda ses kaydını aldım. İyi ki de almışım, sonra çok önemli bir iş gördü. Fenerbahçe Lorant'tan önce hoca arıyor. Hagi de Fenerbahçe'ye hoca olmak için Sadettin Saran'ı arıyor. O da "Menajerlik firmam var, orayı ara" diyor. Bunu da Hikmet Dağcı ile konuşuyorlar. Neyse ben bu olayı kaydetmiştim. Aldım yazdım bunu, o zaman Habertürk'te yazıyorum. Bazen de böyle lazım oluyor ses kayıtları. Yani 2002'de alınmaya başlanan bu kayıtlar bir gün bunları açıklayacağım diye yapılmış kayıtlar değil.
- Bu kayıtları üç-dört sene önce almaya başlamanız ve beş sene sonra açıklamanız tuhaf değil mi?
- Adam öldürüyor insan, sonra çıkıp 20 sene sonra teslim oluyor, "Ben öldürdüm" diyor. Şimdi burada hep kaçırılan olay şu. Terörizmde de böyle. Hep tetikçi yakalanır ama tetiği çektiren yakalanmaz. Ben burada bir şeyi işaret ettim. Aziz Yıldırım transferleri de kendisi yapıyordu. Bakın ne anlatacağım. Oktay, ben üçümüz (Aziz Yıldırım'la birlikte) Çırağan Oteli'nin lobisinde buluştuk. Daha Mart ayı. Oktay Gaziantep'te oynarken. İmzaları attık, vekaletleri bende var. Şimdi kötü adam olduk o ayrı. Ben Oktay adına 300 bin dolar aldım, 100 bin dolar aldım. Götürdüm Sümerbank Suadiye Şubesi'ne yatırdım. Niye "20 bin dolar" diyorlar biliyor musun? Öbürlerini söyleyemiyorlar. Makbuzları kulüpte, çıkarılsın bakılsın. Çünkü Oktay'la 1 milyon dolara mukavele yapılıyor. Ben Kadıköy 6. Noter'de Şaşkınbakkal'da imza attım. Bir baktım 200 milyar TL, yazıyor. Dedim "Bir yanlışlık olmasın?" Tabii olayların nasıl işlediğini bilmiyorum ya !. "Hayır" dediler, "O gene bir milyon dolarını alacak, sen imzayı at" dediler. Herkes doğru da ben mi yanlışım? Onu anlatmaya çalışıyorum.
- Peki Telegol programında sizi şaşırtan bir şey oldu mu?
- Ziya ağabey program sonrasında gelip beni tebrik etti. "Böyle bir şey yapmışsın seni tebrik ediyorum" dedi. Herkes şunu söyledi, "Bir yanlış yapmışsın, bu yanlışı söylemek bir erdemdir. Keşke o yanlışı yapmasaydın" dediler. Tutumları bu oldu.
- Programdan sonra ne oldu?
- Programdan sonra, saat 06.00'ya kadar toplantı salonunda durum değerlendirmesi yaptık. Çünkü dışarıda bine yakın Fenerbahçeli taraftar vardı. Hatta eski binaya kadar da gitmişler. Kendi kendime "Acaba biz adam mı öldürdük, adam mı kestik?" diye düşündüm.
- Sonra nereye gittiniz, nerede kaldınız?
- Star bana Dedeman Oteli'nde yer ayırtmış misafirleri olarak. Oraya götürdüler beni. Televizyonun şoförü götürdü.
- Peki, otele geldiğinizde personelinin tepkisi nasıldı?
- Gayet normal. Lobide oturdum bir süre, hatta kahve içtim. Bir anda bütün ülkeyi üstümde hissettim. Otelde kendi adıma kayıtlı odada kaldım. Odadan çıkamadım. Hatta güvenlik şefi aradı, ismi Ercan Bey, "Cihan Bey burada bizim güvenliğimiz altındasınız merak etmeyin" dedi, beni rahatlattı.
MEDYA BENİ LİNÇ ETTİ
- İyi cesaret lobide oturmak.
- Şöyle cesaretim var, çünkü kimseye iftira atmıyorum, yalan söylemiyorum, olmayan bir şeyi anlatmıyorum Gerçekleri söyledim. Beni en fazla öldürürler. Yani beni öldürdükleri zaman Türk futbolu temizlenecek mi? Bu cesaret, yürek işidir. Ne Fenerbahçe ne Federasyon bu yürekliliği gösteremedi. Bakanlığı katmıyorum. Çünkü onların görevi değil. Ben Fenerbahçe Kulübü'nün yerinde olsam, bir yazıyla Federasyon'a "Evet ben incelenmesini istiyorum" diye talepte bulunur ve iddiaların araştırılmasını isterdim. Bu işten kaçtılar. Bu söylediklerimi yurt dışında söylesem beni ayrı bir yerde tutarlar. Çünkü orada basın tarafsız. Hani ben çamur atıp yurt dışına çıkıyordum? Hani ortada yoktum? Bir kere bu olaya medya ambargo koydu. Kendimi ifade edemedim. Bana fırsat vermediler. Beni medya linç etti. Ben üçkâğıtçı, herkesi çarpan biri konumuna getirildim. Hürriyet'te bir sürü şeyler çıktı benimle ilgili, aslı astarı olmayan.
DOĞAN GRUBU ZEVAHİRİ KURTARMAYA ÇALIŞTI
- Peki, neden Hürriyet?
- Şimdi oraya geleceğim. Bir kere o grubun, yani Doğan Grubu'nun konuğuydum. Ne olursam olayım, ki öyle değilim, beni bir anda medya linç etti. İnanın Papa vurulsa benden bileceklerdi. "Papaya da suikastı Cihan Oskay yaptı" derlerdi. Mesela olaydan sonraki perşembe günü Kadir Çelik aradı, Objektif programından. Otelde kalıyordum. Serhat vermiş Kadir Çelik'e telefonumu. Bana "Telefonla bir bağlanır mısın, yaşadıklarını anlatır mısın?" dedi. "Olur" dedim. Başladılar benimle ilgili alt yazı geçmeye, "Hedef adam birazdan telefonla Objektif'e bağlanacak" diye. Bir baktım kuşak silindi. Dediler ki "Seni çıkaramıyoruz." Bence şu oldu; yönetime (Doğan grubu) bu yönde de kızgınım. Çünkü bana kendimi ifade etme şansı vermediler. Koca bir grup olaya inanmasa yayınlar mı? Hem de kaç kademeden geçti. Yayınladıktan sonra "zevahiri nasıl kurtarırız?" işine gittiler. Bu işi nasıl düzeltiriz diye...
İKİNCİ ÇEKİMİ YAYINLAMADILAR
- Kime karşı?
- Öbür tarafa, Aziz Yıldırım'aÖnce habercilik yaparak Türkiye'nin gündemine oturdular, sonra da öbür tarafa yaranmaya çalıştılar. "Tavşan kaç, tazı tut" misali. Sonra bakın perşembe günü tekrar Star'a gittim, yeni çekim yapıldı. Aziz Yıldırım'ın benimle ilgili söylediklerine karşı her şeyi detaylı bir şekilde tekrar anlattım. "Tanıtım dönelim bir daha" dediler. Baktım, tık yok. Yayınlamadılar. Üst düzey yönetim, bu konunun hiç konuşmamak üzere kapatılmasını istemiş.
ERCAN SAATÇİ BENİ TANIDIĞI İÇİN TEK SATIR YAZMADI
- Peki, bunu Serhat size nasıl söyledi?
- Serhat bana "Yasaklandı ağabey, bu işe giremiyoruz" dedi. Bence etik olarak çok büyük yanlış yaptı. Halbuki Ertuğrul Özkök beni damadı Ercan Saatçi'ye sorsa o çok iyi anlatırdı. Ercan'la ilk mesleğe başladığında yıllarca beraber çalıştık. Abi- kardeş çok iyi sevişiriz. Beni sever. Ercan'ı şu yönden takdir ediyorum, bu olayla ilgili hiçbir şey yazmadı. Çünkü neden? Benim içimi dışımı bilir.
- O zaman lehte yazabilirdi?
- Lehte yazamaz. Ben onu saygıyla karşılıyorum.
SERHAT YAYINLAMAYINCA TUĞRUL'A GİTTİM
- Serhat'a röportaj verdiniz, yayınlanmayınca ne yaptınız? Tuğrul Yenidoğan'ı mı aradınız?
- Evet, Tuğrul'u ben aradım. Çünkü Tuğrul'u gözüpek, hiçbir şeyden sakınmaz birisi olarak tanırım.
- Sizd e telefonu var mıydı ?
- Habertürk'ü aradım, telefona çıkan kızdan cep telefonu istedim ve öyle ulaştım kendisine. Kendisini aradım ve gelip beni aldı.
BİR SÜRE TAKİP EDİLDİM
- Nereden aldı?
- Dedeman Oteli'nden. Ama arkamızda bizi takip eden bir araba vardı. Belki de emniyetin aracıydı bilmiyorum. Onu atlatana kadar çok uğraştık. Kırmızı ışıkta bile geçtik. Sonra geldik, o çekimi yaptık. İstiyorsun ki, Türkiye bunu öğrensin ve temiz futbol sayfası açılsın; bunun miladı da ben olayım. Benim bütün rantım o. Ama bir baktım Türkiye bırakmış bu işi, Cihan Oskay'ın üstüne geliyor. Medya kapılarını kapamış, sistem kendini koruyor, onu anladım. Sonra Tuğrul'un da başına gelenler ortada.
ALTAYLI, "BİZİM EKRANIMIZI KİMSE KARARTAMAZ" DEDİ
- Peki, Teke Tek olayı nasıl oldu? Fatih Altaylı mı sizi buldu?
- Habertürk'ten bizim ortak bir dostumuz vardı, Sevilay Hanım. O Fatih Altaylı'yı aramış, o da "Ben çıkartırım" demiş. Beni aradı, söyledi. "Ben konuşayım Fatih Altaylı'yla" dedim. Sonra Fatih Altaylı aradı beni, "Cihan Bey, Bizim ekranımızı kimse karartamaz, istediğinizi konuşabilirsiniz" dedi. Ben de kabul ettim.
HERKESLE UĞRAŞILIR, FENERBAHÇE İLE UĞRAŞILMAZ
- ATV'ye nasıl geldiniz?
- Fatih Altaylı beni kendi aracını ve iki korumasını göndererek Tuzla'da kaldığım evden aldırdı. Çekimi yaptık, sonra yine kendi aracıyla bıraktırdı. Çekimden önce bana yalnızca tek bir cümle söyledi. "Babam bana bir nasihat etmişti Cihan Bey. O lafı unutamam. Siz de unutmayın. Medya olarak Türkiye'de Cumhurbaşkanı'yla uğraşabilirsin, Başbakan'la uğraşabilirsin, Genel Kurmay Başkanı'yla uğraşabilirsin, Yargıtay Başkanı'yla uğraşabilirsin ama sakın Fenerbahçe'yle uğraşma diye. Bu bana baba nasihatidir. Ben bu yüzden hayret ettim size. Bu nedenle de sizi çağırdım programıma" dedi. Ben de kendisine "Ben Fenerbahçe ile uğraşmıyorum, Fenerbahçe ile uğraşmak kimin haddine?" cevabını verdim.
Maksic
01.Ocak.2007, 02:02
İstanbul'da bir kar havası sormayın... Yemek saati, etraf kalabalık. Ama ses kayıt cihazıma uygun bir yer bulduk ve konuşlandık. Sıcacık mis gibi çaylarımız da geldi. Ahmet Çakar'ın tercihi ise nescafe... Meslek hayatındaki alışkanlıkların da etkisiyle otoriter bir yapıya sahip olduğunu düşündüğüm Ahmet Çakar, disiplinli bir hayatın insanı olduğunu anlatıyor... Her gün 07.15'te kalkan Çakar; çocuklarını okuluna bırakan, gazetesi ve hekimlik yaptığı adres arasında yol alan, kendi tabiriyle "mazbut" bir hayatın insanı...
Yaptığı yorumlarında kimi izleyenlere, "tam benim adamım!" dedirten, ekran başında bazı seyircilerin ise sinir katsayılarını yükselten Ahmet Çakar, bugün sözleriyle geniş kitleleri etkileyen bir isim haline nasıl geldi? Bunu öğrenmek için basın dünyasına ilk olarak nasıl girdiğini soruyorum... "Beni basın dünyasının içine çektiler" sözleriyle geride kalan yıllara çevrilen spotlar arasında Ahmet Hoca'nın rahatsız olduğu bir vicdan azabını da öğreniyorum. Kendisinden dinleyelim isterseniz:
"Birçok kanal teklifte bulundu. Kanal D'de ve Milliyet gazetesinde yorumlara başladım. Daha sonra Star'a transfer oldum. Vurulduktan sonra 2004'te Star'dan ayrıldım. 5 hafta kadar bir NTV dönemi var. Hayatımda utanç duyduğum, kendimi affetmediğim ve hesabını veremediğim 5 haftadır. NTV'ye ayıp ettim. Anlaştım. 5 hafta sonra onları yarı yolda bıraktım. Büyük bir mahcubiyet içindeyim. NTV'den Rıdvan olsun, Güntekin olsun ya da yöneticilerden birini görünce hakikaten mahcup oluyorum...Suçluluk duygusu içindeyim..."
"Serhat Ulueren ismi benim için mazide kal-mış-tır"
Ahmet Çakar'a, Telegol'deki yorumları ve yaşadığı kurşunlanma olayı ile ilgili sorumu yöneltmeye hazırlanıyorum...
Girişi yaptım. Site ziyaretçilerinden de gelen sorular arasında büyük bir yer tutuyor.
"Telegol ile yolları neden ayrıldı? Ahmet Çakar ile Serhat Ulueren arasında neden soğuk rüzgârlar esiyor?..."
Daha ben sözümü tamamlamadan Ahmet Çakar'dan sözcükler gelmeye başlıyor...
"Şu an beni hafife alan arkadaşlarımla bir dönem Telegol'de çok güzel işlere ve başarılara imza attık. Fakat, özellikle size verdiği röportajdaki sözlerinden sonra, Serhat Ulueren ismi benim için mazide kalmıştır... Çok kırgınım. Nokta..."
Bu derece hissi bir karşılık beklemiyordum... Daha ketum bir tavır beklerken, bana yapılan bir açıklama olması... Ben de adını veremediğim bir ruh hali içindeyim... Ama bu sorunun vakti.
- Bu ekipte çalışmış olmaktan pişman mısınız?
"Hayatımda hiç kimseyle birlikte olduğum için, çalıştığım için, hiç kimseyle kavga ettiğim için pişmanlık duymadım. Yaşanmış yaşanmıştır. Pek az pişmanlıklarım var. Bu olayda da asla pişman değilim."
"Kurşunla yaşıyorum"
Kendine has üslubu, kimi zaman zehir zemberek açıklamalarıyla, bazen teşbihlerle olayları yorumlayan Ahmet Çakar, Telegol ekibi içindeyken, müessif bir olay yaşadı. Hangi el tarafından çekildiği bilinmeyen tetikle 5 kurşunun hedefi oldu Ahmet Çakar... Peki bu olay üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen bir aşama kaydedilememiş olması ilginç değil mi? Cevap içinde cevap, işte:
"Emniyete beni vuracaklarından şüphe ettiğim 3 ismi verdim. Aradan 2.5-3 yıl geçti. Yakalanıp yakalanmadığı konusunda bana ulaşan bir bilgi yok. Ayrıca, o günden bu yana resmi polis korumasında geziyorum. 5 kurşun yedim. Bir tanesi halen vücudumda. Şu anda herhangi bir sağlık sorunu yaşatmıyor bana. Psikolojik açıdan ise en ufak bir korku ya da ürkeklik yaratmadı."
Fevri çıkışlarına ekrandan alışık olduğum, Ahmet Hoca'ya, "Bu size has bir davranış. Beni hiç şaşırtmadı, doğal değil mi?" dediğimde, bir itiraf alıyorum Çakar'ın sözlerinden... "Buna doğal değil, delilik diyelim. Ben de fazla bir sıkıntı yaratmadı. Sadece yüksek sesli bir gürültü olduğunda sanırım beyin o günlere dönüyor ve kurşun yerleri sızlıyor. O kadar."
- Futbolla ve kurallarla harmanlanmış bir hayatın insanı Ahmet Çakar. Peki maçlarını takip ettiği, yorumladığı faal hakemlerden en fazla kimi beğeniyor?
"Tam kafama uygun, bak bu çok büyük hakem olacak diye net bir isim yok. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus fena değil. Tepede bulunan isim olarak gösterilen Selçuk Dereli'yi hiç beğenmiyorum."
"Gerets'i sevmek zorunda değilim"
Ülkemizde en beğendiği yerli futbolcuyu soruyorum Ahmet Çakar'a... Bir müddet düşündükten sonra geliyor yanıt: "Arda'yı beğeniyorum. Ufak tefek hatalarına rağmen, geleceği anlamında beğeniyorum." Türkiye'deki yabancı oyuncular içinde Alex'i seven Ahmet Çakar, Appiah'ı ise beğeniyor...
Okuyucularımızdan yoğun şekilde gelen Gerets ile ilgili düşüncelerini alıyorum Ahmet Çakar'ın... "Galatasaray gibi bir markayı şampiyon yapmış bir teknik direktörün göklere çıkartılmasın karşıyım. Çünkü, Galatasaray Avrupa Şampiyonu. İz bırakacak övülecek bir teknik direktör Galatasaray'ı içinde bulunduğu şartlarda Avrupa'da bir yerlere getirebilmesi gerek. Lucescu, mütevazı kadroyla yapabildi. Gerets'in Galatasaray'da başarılı bulduğumu söyleyemem. Ayrıca, insan olarak da hoca olarak da beğenmiyorum. Sevmek zorunda da değilim."
Türk futbolunda her açıdan var olan sıkıntıların temiz bir futbola ulaşmak için nasıl ortadan kaldırılabileceği soruma Ahmet Çakar, hepimizin ekrandan aşina olduğu tavırla başlıyor yanıtlamaya...
"Hayır efendim! Türkiye'de de futbol temizlenmez, dünyada da... Ayrıca ülkemizde siyaset temiz mi? Bürokrasi temiz mi? İnsan ilişkileri temiz mi? Mali hukukumuz temiz mi? Neyimiz temiz ki, futbolumuz temiz olsun?!.. Tüm dünyada böyle midir peki? Tüm dünyada futbol belli oranda kirlidir. En temiz olduğu ülkede dahi futbol kirlidir... Bir örnek, dünyanın sosyal anlamda en centilmen, kurallara saygılı ülkeleri İskandinav ülkeleridir. Ama gelin görün ki, bundan 3 sene önce Avrupa Futbol Şampiyonası'nda İsveç ile Danimarka'nın bir üst tura çıkması için maçın ancak 2-2 bitmesi gerekiyordu. İsveç ve Danimarkalı oyuncular şike yaptılar ve maç 2-2 bitti. Kirlilik her yerde belli oranda var. Türkiye'de belli oranın üzerinde kirlilik var. Nasıl temizlenir? Ne zaman ki Türkiye bir İsveç, bir Norveç, bir Finlandiya gibi sosyal düzende, adalette, bürokraside de olabildiğince temiz bir ülke olur, futbol da aynı oranda temizlenir. Ama yine de bir kirlilik kalır..."
"Takımların yüzde 70'i şike yapmıştır"
- Şike ispatlanamaz mı hocam?
"İspatlayamazsınız. İnsanlar konuşuyor: İtalya yaptı, biz yapamaz mıyız?.. İtalya yaptı ama şansa yaptı. Çünkü, İtalya'da bu iş, bir mafya grubunu takip etmekle görevli futbolcular bir de bu tür maç sonuçlarını maniple eden yöneticilerin telefonlarına takılmaya başladı. Resmi dinlemede, polis kayıtlarında şike ispatlandığı için ceza verildi. Bu, bundan 5 sene önce bizde de oldu. Susurluk Çetesi neticesinde bazı insanlar firar etmesin diye Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bir telefon takibi yaparken, hakem konuşmalarına rastladılar. Sadık İlhan olayları hatırlayın... Şikede para pul kayıt dışıdır. Dekontla mekontla olmaz. 'Rüşvetin belgesi mi olur' sözü Türk lügatine adeta kazınmıştır. Ama rüşvet işini yapan adamlar aptalsa olur... İtalya'da bu iş şansa oldu. Türkiye'de de bir gün bu olabilir. Bakın, bugün hiçbir bant kaydı yasal izinle alınmamışsa delil değildir. Mesela, Cihan Oskay bir takım bant kayıtları almış. O kayıtlar dönecek Cihan Oskay'ı mahkum ettirecek. Çünkü, o kayıtlar yasadışı alınmıştır.
- Türk futbolunda bir çok isim şike yapıldığını biliyor, ama konuşmuyor, neden?
"Çünkü ispat edemiyor... Türkiye'de eli yüzü düzgün, maddi durumu fena sayılmayacak erkeklerin yüzde 70'i en az bir kere eşini aldatır. Ama bununla ilgili bir adama suçlama getirdiğiniz vakit, ispatlayamazsanız, hüküm giyersiniz. Bu konuda erkeklere bir anket yapın, sonuç yüzde 5 çıkar. Kimse kabul etmez ama herkes yapar. Türkiye'de bugün şampiyonluğa, küme düşmemeye oynayan takımların yüzde 70'i hayatlarının bir döneminde şike yapmıştır. Ama şike, ama teşvik pirimi... Kimse kıvırmasın... Cihan Oskay'ın söyledikleri doğru olabilir. Ben yalan söylüyor demedim. Fenerbahçe ile ilgili suçlamalarının bir kısmı doğru olabilir. Ama suçlamaları getirdiğin vakit, bunu delillendireceksin. Bugün birine 'şikeci' ya da 'ahlaksız' suçlaması yaparken delillerinizi tam koymadığınız vakit kan dökülür!.. Cihan Oskay Fenerbahçe Kulübü'nü, Başkanını şike ve ahlaksızlıkla suçladı. Bu kişi için 'geçmişi karanlık', 'dolandırıcı' diyorlar ben bilmem. Ayrıca bu da doğal. Bu tür işleri iyi aile çocukları yapmaz. Cihan Oskay'ın kaç sene ceza alacağını hep beraber göreceğiz."
"Kimseyi parayla konuşturtmam"
- Cihan Oskay ilk olarak size gelmiş hocam. Sizden ne istedi?
"Bu cafe'den 50 metre aşağıdaki köfteciye geldi. Bizden 10 bin Euro para ve Hollanda'ya çoluğu çocuğu için uçak bileti talep etti. Biz dedik 'veremeyiz'. Ben sordum, 'Parayı aldım-verdim diyorsun. Karşı taraf almadım derse ne yapacaksın?' Mustafa Çebi torun torba sahibi bir adam tanımam ama iyi adam diyorlar. Canlı yayında, 'Şerefsizlik yapma, gelir kafanı gözünü yararım' dedi. Yücel Uyar bugün dava açtı, beni aradılar. Kimse 'Almadım' diyor. İspat edemezsen yandın. İftiraya girer."
- Cihan Oskay sizinle sadece eşinin rahatsızlığı için konuştuğunu iddia ediyor oysa... Eşinin rahatsızlığı nedir?
"Yalan söylüyor. Geldiği gün Aygün Özipek ve Ersin Düzen de yanımdaydı. Eşiyle ilgili hiç bir şey konuşmadık. Ayrıca eşi 5 kurşun mu yedi? Eşinin rahatsızlığı için neden bana Aygün ile geliyor? Ne yapacağını telefonla sorar. Ben de bilgi veririm. Cerrah değilim ki. Bir başka programda ise 'Evet bir yemek yedik, şike de konuştuk' diyor. Hayatımda bir kere gördüm Cihan Oskay'ı neden yalan söyleyeyim?
- Telegol ekibiyle yaptığımız röportajda Gökmen Özdenak, Cihan Oskay konusunda sizin 'Biz Sabah Gazetesi olarak halka açılıyoruz. Böyle bir durumda Fenerbahçe taraftarını karşımıza alamayız' dediğinizi iddia etti. Ne diyeceksiniz?
"Ne alakası var? Gökmen o masada var mıymış, nereden duymuş? Halka açılmak ile Fenerbahçe camiasını karşımıza almanın, almamanın payı ne? Biz gerekirse her türlü camiayı karşımıza alırız. Sakın bana "gazetecilik nasıl yapılır", "bir tarafı karşımıza alır mıyız" filan diye konuşmasın. Türkiye'de eğer bir adam varsa münferit bazda birilerini karşısına almaktan hiç korkmayan, bunların başında ben gelirim. İsteyenle de sabaha kadar tartışırım... Ben kendi adıma gazeteciyim. Kimseyi parayla konuşturtmam. Adam benden para istedi. Ben de vermedim. Yanımda iki tane de şahidim var. Bakın ayrıca onun Hollanda'da yakını olduğunu nereden bileyim? Bir camiadan korkma ya da korkmama... Bunu da en iyi Telegol ekibi bilir. İstanbulspor, Star'ın bir yan kuruluşuyken, biz İstanbulspor'u darmadağın ettik canlı yayında. Allah'ı var, Cem Uzan'ı gazetecilik adına minnetle anıyorum. Bir günden bir güne bize 'Arkadaşlar yapmayın, ya da vurun' demedi.
"Eşim dahi eski tuttuğum takımı bilmez!"
Futbolla bu kadar haşır neşir insanın gönlünde bir takım vardır elbette diyorsunuz değil mi? Bunu soruyu yöneltmem için sayısız e-mail aldım. Elbette soruyorum Ahmet Çakar'a... Ama gelgelelim. Ser veriyor, sır vermiyor.
"Gençliğimde takım tuttum. Dumura uğradım ve bıraktım. Aşık olursunuz, çarpılırsınız ama 3-5 sene sonra o kişi geride kalır. Onun gibi bir şey. Zamanında 20-25 yaşına kadar bir takımım vardı. Fakat hakemlikle birlikte tarafsızlığı seçtim."
- Ahmet Çakar güzel şeylere temas ediyorsunuz, ama hala eskiden tutmuş olsanız dahi takımınızı öğrenemedim.
"Bilmez, kimse bilmez, tahmin ederler ama kimse bilmez."
- Peki o halde kayda almıyorum. Ben bileyim. Yani Of the record...
Bu sözlerim karşısında Ahmet Hoca'dan gelen yanıt... "Emin olun eşim dahi tuttuğum takımı bilmez!" Eeee bu da son nokta... Artık diyecek bir şey kalmıyor...
Tarafsızlığın dayanılmaz hafifliği
"Hakemliğe başladığım günden bu yana 28 yıldır tarafsız ve objektiflik içindeyim. Tarafsızlığın dayanılmaz bir hafifliği vardır. Tarafsızlık sarhoşluk gibidir. Çakırkeyif olduğunuzda nasıl kendinizi mutlu hissedersiniz. Bu sunidir ama. Alkolün etkisidir. Ya ondan sonra sızarsınız, sapıtırsınız, yerden yere yuvarlanırsınız ya da eski hale dönünce acılarınızla baş başa kalırsınız. Dayanılmaz bir mutluluk verir insana bu. Tıp dilinde karşılığı eforidir... Tarafsızlığın mutluluğunu herkese tavsiye ederim. Hiçbir kulübe gönülden, mideden bağlı olmamanın dayanılmaz keyfini Allah benim gibi herkese nasip etsin!.."
- Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe'ye karşı operasyon başladı sözlerinizi açmanızı istesem?
"Fenerbahçe 7-8 puan öndeydi. 'Fenerbahçe'ye operasyon yapılacak' dedim. Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetti. 6 ay sonrasını gördük."
- Bu tür öngörülerinizin temeli sadece bilgi mi, yoksa hissi kablel-vuku mu?
"Söylüyorum: İstihbarat, bilgi, tecrübe, altıncı his, koku alma ve malum olma. Onlardan bir armoni yapın. Önceden konuşabilme hakkınız oluyor. Öngörülerim de yüzde 70 oranında çıkar."
- Bu size keyif veriyor mu?
"Tabii, olmaz mı? Şu anda çok yakın arkadaşlarım ya da beni eleştirenler hakkında öngörülerim var. İstiyorsanız bir kağıda yazayım, mühürleyeyim. Siz de kalsın. 2 sene sonra 'Hanımefendi, açın lütfen ne yazmışım' diyeyim, çıkar... Tamamıyla analiz, tamamıyla matematiksel...
"Peki, bir sıralama yapalım o halde" dediğimde Ahmet Hoca, "Sıkıntı yaşarız.
Başına bir iş gelir, polis beni çağırır. Sizin başınızı da derde sokmak istemem" sözleriyle konuyu noktalıyor.
3 büyükler ve 3 başkan
Sohbetimiz sırasında Ahmet Çakar'a 3 büyük kulübün başkanlarını birer cümle ile değerlendirmesini rica ediyorum...
- Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarına Ahmet Çakar yorumu, buyrun...
"Aziz Yıldırım: Türk toplumunda mafya, hain, kötü, şikeci bir adam olarak izlenim yaratmasına rağmen kendisi göründüğü kadar kötü değil. Fakat basın toplantılarında konuşmaya başladığı vakit, haklı davasında haksız oluyor. Çünkü konuşmasını bilmiyor. O zaman konuşmayacak. Kullandığı laflar, diksiyonu, vermek istediği mesaj, hepsi kötü..
Özhan Canaydın: Hain, sert, ketum, vakur görüntüsünün altında tatlı, sevimli ve şakacı bir adam yatıyor. Nüktedan, aynı zamanda insana pozitif elektrik veren bir kişilik. Ciddiyetinin altında sıcak, temiz kalpli bir adam.
Yıldırım Demirören: Bu iki isme nazaran çok daha genç jenerasyon. Çok fazla tanıdığımı söyleyemem. Hayat deneyimi yok, fazla mücadele ederek hayatta bir yerlere gelmemiş. Umumiyetle iyi bir ailenin evladı olarak ister istemez şımartılmış. Ben de fazla tanımıyorum, fazla bir yorum hakkına sahip değilim."
"Haluk Ulusoy mutlaka gidecek"
- Fenerbahçe'ye yapılan son olay sizce çifte standart mı?
"Verilen 3 maç asssslannn gibi doğru karar. Fakat çifte standart şu. Türkiye'de bunun benzeri veya daha fazlası başka statlarda olduğunda hiç böylesine büyük ceza verilmedi. Aziz Yıldırım'a verilen 1 sene hak mahrumiyeti cezası var. Ama Trabzonspor Başkanı Albayrak, Cem Deda ve babası Sadık Deda'ya 'Bunlar, baba oğul çete' dedi. Aziz Yıldırım üstü kapalı federasyona çete dedi 1 sene aldı. Albayrak, hakem ve hakemin babasına hakaret etti 10'da 1 ceza aldı..."
Futbol Federasyonu'nda sular durulmuyor. Bunları sık sık irdeleyen isimlerden biri de Ahmet Çakar. Bir dinleyelim bakalım...
- Haluk Ulusoy yönetimi gitmeli mi?
"Ben 5-6 yıldır Haluk Ulusoy'a karşı mücadele eden bir insanım. Ben Avustralya'da Dünya Gençler Futbol Şampiyonası Finali'ni yönettiğim için tabii delegeyim. Ulusoy'un suratına karşı da 'Sana ölünceye kadar oy vermeyeceğim" dedim. Bundan 6 ay önce gideceğini söylemiştim. Ocak, bilemedin şubat ayında gidecek. Kimse gitmek istemez, ama en demokratik şekilde, oylarla gidecek."
- Hamdi Akın doğru bir isim mi?
"İş hayatına baktığınızda temiz, iyi bir isim. Başarılı olabilir mi? bakacağız. Ama 'Hayır, bu adam nereden çıktı?' diyecek bir isim değil."
"MHK Başkanı olsam, kafa kopartırım"
Her gönülde bir aslan yatar. Bunca futbolun içinde kurallar, yeşil saha, başarılar ile halli hamur edilmiş bir hayatta Ahmet Çakar'ın gönlündeki nedir acaba... Şimdi bunun için bir soru...
- MHK başkanlığı için Levent Bıçakcı'nın teklifi için 'İlerde belki' dediniz, hâlâ aynı fikirde misiniz?
"İnsanların ilerleyen yıllarda ne istediklerini bilemem. Ama ben o günde MHK Başkanı olmak istemiyordum, bugün de istemiyorum. Şu anda kafamda başka şeyler var. Yaşım 44, daha erken buluyorum. Çocuklarım büyüyor. Onlarla tatilimi yapmak istiyorum. Yaz semineri, kış semineri... Hakemlerin peşinden koşmak istemiyorum. Açık söyleyeyim mi? İnsanların bana MHK Başkanlığı'nı yakıştırmasını kabul edemiyorum. Neden Futbol Federasyonu Başkanı olmuyorum da MHK Başkanlığı?.. Bu konumda başkanlık yapmış ya da yapacak olanlar benden daha mı üstün? Her şeyimle kıyaslayın, eğitimime bakın. Futbola emeğime bakın, 25 yıl kemiksiz. Sakın Federasyon Başkanı olmak istiyorum imajı çıkmasın... Beni üzen bu kişiler bana neden MHK Başkanı değil de, 'Futbol Federasyonu Başkanı ol' demiyorlar?"
- Biraz fikir jimnastiği yapalım. Başkan oldunuz varsayalım, ilk icraatınız ne olurdu?
"Gelir gelmez canlı yayında en az 5-6 hakemin kafasını kopartırdım. İsim veremem. Görevin ilk günü bir basın toplantısı yapardım. 'Merhaba Türkiye' sözlerimin ardından 'Hakemlerime ilk seminerimi yapıyorum. Eyy hakemler, maç yönetirken önce Allah'tan, sonra benden ya da başka birinden korktuğunuzu görürsem, gidin ananızın bahçesinde maç yönetin. Şu hakemlerin bu müessese ile ilişkileri sona ermiştir' der, toplantıyı da bitiririm. Basın toplantısı toplam 1 dakika sürerdi."
- Türk hakemlerine neden maç verilmiyor?
"Kötü çünkü benim hakemlerim. Yeteneksiz ve kötüler."
'Peki kriterleri yukarı taşıyamaz mıyız?' diyerek üsteliyorum Ahmet Çakar Hoca'yı... Ama o ısrar ediyor.
"Yok, yapıları belli. Bu hem şahıslardan, hem de onların dizayn ediliş şekillerinden kaynaklanıyor. Kötü adamlar içerisinde büyüdüler."
- Size herhangi bir talep gelmez mi, şu noktada tıkandık şeklinde...
"Son 8-10 sene MHK Başkanlığı yapmış başkanların hepsi beni yancımdı. Yani yanımda 4. hakemdi. Avrupa'ya benimle gittiler. Soyunma odasında direktif aldılar. Ben onlara dadılık ve ağabeylik yaptım, yol gösterdim. Mustafa Çulcu'ya da, Sabri Çelik'e, de Bülent Yavuz'a da... Avrupa maçlarında benden habersiz su dahi içemez, ayak ayak üstüne atamazlardı. Benden habersiz bir yere gidemezlerdi. Çünkü yabancı dilleri yoktu. Bülent'i tenzih ederim, bugün attığında hiçbiri mangalda kül bırakmıyor."
"Hakem, zaman zaman insan değildir!"
Geçen sene ligin son günü, son saatlerinde yaşanan gerginlik için görüşlerini alıyorum Ahmet Çakar'ın..
- Fenerbahçe-Denizlispor maçı 16 dakika inkitaya uğradı.
"Belli ki seyirci maçı 16 dakika inkitaya uğratacak varyasyonlar içine giriyorsa bunu adı manipülasyondur. Buna izin verilmez."
- Peki Selçuk Dereli, bu maçın iptalinin maçta yapılacak hatalardan daha büyük tepki çekeceğini düşünmüş olabilir mi?
"Eğer insani şeyleri düşünürsen, sen hakem değil, insansındır. Zaman zaman insan olmayacaksın. Gereğinde üzüleceksin, gereğinde acı çekeceksin ama kalemini kıracaksın. Çünkü hakemsin. Yoksa yoldaki adamı, ya da anaokulu öğretmenini çıkartırlar sahaya, maçı o yönetir.
Fenerbahçe - Ç.Rizespor maçında Ali Aydın'ın çift sarı kartı ise Ahmet Çakar'ın son yıllarda hatırladığı en büyük hakem hatası olarak notları arasına düşülmüş.
"Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim"
- Gönlünüzün bir köşesinde Federasyon Başkanlığı var mı?
"İlerisi için bir şey söyleyemem. Hayır demem. İlerisi, ilerisi..."
Birçok konuya değindik. Vakit daraldı. Zamanın sonundayız. Bu olayı siyasi bir partinin aktif bir milletvekili iken cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek gibi algılıyorum ben. "Daha yapacağım çok şey var, onları gerçekleştireyim düşüncesi içindesiniz" diyerek kendi düşüncelerimi sıralarken, bir yandan da röportajımızı bitirdik, çaylarımızı içtiğimiz masadan kalkıyoruz. Bu yoruma katıldığını yüz ifadesinden anlıyorum Ahmet Çakar'ın, ama hem yürüyüp hem konuşurken "Gibi, gibi" diyor. Ardından da ekliyor. "44 yaşındayım. Ben daha genç bir çocuğum. Büyüyünce çok enteresan şeyler yapabilirim!.."
Bordo61Mavi
01.Ocak.2007, 19:40
Demmeki zamaninda kendiside karismis $ike olaylarina yoksa boyle laflar edemez
TR.CaPTaiN
01.Ocak.2007, 21:01
Ahmet Cakar bildiklerini acıklasa yer yerinden oynar.
pumacell
02.Ocak.2007, 00:29
sike var diyebilmek icin illa sikeye karismis olmak gerekmez. eger her hangi bir kuluple icli disliysaniz yani kulup haberlerini takip etrmekten bahsetmiyorum, kulubun aktif faaliyetlerinin kenarindan kosesinden icindeysiniz mutlaka sike tesvik vs olaylarina tanik olursunuz,
herhangi bir hakem futbolcu hocaya (kacinci ligde oldugu hic onemli degil ) sorun sike varmi die yuzde yuzu cok rahat bi sekilde hic suphesi olmadan var cevabini verir tabi ses kaydi kamera vs olmadigi bir ortamda,
hersene mutlaka sike yapan takim topcu olur. ve hadise kabak gibi ortadadir bu durumdan madur olacak takim da bunun farkindadir ama bunu ispatlayamaz, bunu da dillendiremez cunku tum futbol sektoru ustune cullanir cunku hepsinin gecmiste dosyasi kabariktirr
Powered by vBulletin® Version 4.2.2 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.