TR.CaPTaiN
28.Aralık.2006, 19:54
General Guro anlatıyor:
>
>Bir gün, bir taarruz sonrası cepheyi dolaşıyordum, yaralı bir Fransız
subayını gördüm ve elini sıkmak istedim. Elimi sıkmadı ve "benim değil, şu
Türk subayının elini sıkınız, o olmasaydı ben şimdi ölmüştüm" diyerek
ilerde baygın yatan Türk subayını gösterdi. Sebebini sordum, subay şöyle
devam etti:
>
>"İkimiz de ağır yaralı idik. O kendi yarasına aldırmadan sargı
paketini çıkardı ve benim şaşkın bakışlarım arasında boynumdaki yarayı
sardı. Rica ederim, yalvarırım onu kurtarınız."
>
>General çok meraklanır, acaba bu Mehmetçik neden kendi yarasına
bakmamış da, düşmanını tedaviye çalışmış. Merakını yenemeyip işin aslını
soruşturur ve şunları öğrenir.
>
>O Fransız subayı yaralanmıştır. Bir kenara çekilir, elini cebine atar
ve cebinden cüzdanını çıkarır. Cüzdanın içinden yaşlı bir kadın fotoğrafı
çıkarıp, bakar, bakar, sonra öper, yüzüne gözüne sürer... Mehmetçik, onun
annesi olduğunu tahmin etmiş ve demiştir ki: "Beni bekleyen ne annem var,
ne de babam... Ben ölsem arkamdan ağlayan kimsem olmaz... Ama bu arkadaşın
onu bekleyen bir annesi var. Bari o sağlığına ve annesine kavuşsun..."
_____________________________________
Hakkını Helal Et
O zamandan bu zamana hangi ozelliklerini kaybetti ve ısrarla
>kaybettirilmeye devam ediyor da bu hale geldi bu millet dusunmek gerek...
>
>Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı , kimi
Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı
getiriliyor...
>
>Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça
ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir.Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha
tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır.Nefes alıp vermesi oldukça
zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
>
>"Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım...Arkadaşıma
>ulaştırın..."
>
>Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
>
>"Ben...Ben köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç
>aldıydım...Kendisini göremedim.Belki ölürüm.Ölürsem söyleyin hakkını
helal etsin"
>
>"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış
alnını eliyle okşar.
>
>Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de "söyleyin
hakkını helal etsin" olur...
>
>Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor.
Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin
üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir
künye ve yine bir pusula.Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat
bulamamıştır.Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır.
Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de göz yaşlarına engel
olamaz...
>
>PUSULADAKİ NOT:
>
>"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi
beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız.Belki ben
dönemem.Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."
>
>Bir gün, bir taarruz sonrası cepheyi dolaşıyordum, yaralı bir Fransız
subayını gördüm ve elini sıkmak istedim. Elimi sıkmadı ve "benim değil, şu
Türk subayının elini sıkınız, o olmasaydı ben şimdi ölmüştüm" diyerek
ilerde baygın yatan Türk subayını gösterdi. Sebebini sordum, subay şöyle
devam etti:
>
>"İkimiz de ağır yaralı idik. O kendi yarasına aldırmadan sargı
paketini çıkardı ve benim şaşkın bakışlarım arasında boynumdaki yarayı
sardı. Rica ederim, yalvarırım onu kurtarınız."
>
>General çok meraklanır, acaba bu Mehmetçik neden kendi yarasına
bakmamış da, düşmanını tedaviye çalışmış. Merakını yenemeyip işin aslını
soruşturur ve şunları öğrenir.
>
>O Fransız subayı yaralanmıştır. Bir kenara çekilir, elini cebine atar
ve cebinden cüzdanını çıkarır. Cüzdanın içinden yaşlı bir kadın fotoğrafı
çıkarıp, bakar, bakar, sonra öper, yüzüne gözüne sürer... Mehmetçik, onun
annesi olduğunu tahmin etmiş ve demiştir ki: "Beni bekleyen ne annem var,
ne de babam... Ben ölsem arkamdan ağlayan kimsem olmaz... Ama bu arkadaşın
onu bekleyen bir annesi var. Bari o sağlığına ve annesine kavuşsun..."
_____________________________________
Hakkını Helal Et
O zamandan bu zamana hangi ozelliklerini kaybetti ve ısrarla
>kaybettirilmeye devam ediyor da bu hale geldi bu millet dusunmek gerek...
>
>Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı , kimi
Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı
getiriliyor...
>
>Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça
ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir.Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha
tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır.Nefes alıp vermesi oldukça
zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
>
>"Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım...Arkadaşıma
>ulaştırın..."
>
>Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
>
>"Ben...Ben köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç
>aldıydım...Kendisini göremedim.Belki ölürüm.Ölürsem söyleyin hakkını
helal etsin"
>
>"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış
alnını eliyle okşar.
>
>Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de "söyleyin
hakkını helal etsin" olur...
>
>Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor.
Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin
üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir
künye ve yine bir pusula.Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat
bulamamıştır.Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır.
Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de göz yaşlarına engel
olamaz...
>
>PUSULADAKİ NOT:
>
>"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi
beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız.Belki ben
dönemem.Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."