sananes
29.Ekim.2006, 21:36
Dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden birisidir Portekizli yıldız. Aslında O’na sıradan bir şekilde yıldız demek de çok doğru olmaz . Pek çok avrupalı yıldızdan farklı bir hayat ve futbol kariyeri O’nunki. Eusebio, Avrupa ve Dünya futbolunun önemli ve renkli ülkelerinden olan Portekiz’in efsanevi oyuncusu, golcüsü, her şeyi.
Efsane, 1942’nin Ocak ayının 25’inde Mozambik’in başkenti Lourence Marques’te (Maputo) dünyaya geldi. Bu siyahi çocuk, 15 yıl sonra dünya futboluna damga vuracak ve o “çok büyükler”in başının belası olacaktı. Bir Portekiz sömürgesi olan Mozambik’te bu denli yetenekli bir gencin kendi ülkesinde kalması pek olası bir durum değildi; zaten kalamadı da. Portekiz bu yoksul Doğu Afrika ülkesini 1975 yılına kadar sömürürken, belki de en önemli değerlerinden birine daha el koyuyordu. Aslında bu durumu; bu yetenekli gence başka bir şans bırakmayarak meydana getiriyor ve O’na bir Portekiz takımı formasını daha 16’sında giydiriyordu.
Eusebio, futbola 1958 yılında 16 yaşındayken Portekiz’in devi Sporting Lizbon’un Mozambik’teki takımı olan, Sporting Club of Lourence Marques’te başladı. Bu takım, Sporting Lizbon’un Mozambik’teki futbolcu devşirme kulübüydü bir anlamda. Başkent takımı Eusebio icin ilk adımdı.Burada futbol O’nun için 3 yıl sürdü.
1961’de Eusebio nasıl bir değer olduğunu ispatlamaya başlamıştı. Ülkesini sömüren Portekizlileri peşinden koştururken birbirine düşürmek üzereydi. 1961 yılında büyük bir sürprizle Eusebio, Lizbon’un altyapısındayken 7500 paund ücret karşılığında Benfica’ya transfer oldu. Öyle bir transfer oldu ki bu Benfica’lı yöneticiler, Eusebio’yu Lizbon’a indiği uçaktan aldı ve O’nu iki kulüp anlaşana kadar bir balıkçı kasabasında sakladılar. Nihayetinde Eusebio Benfica formasını giydi. Benfica ve Portekiz bundan sonra O’nun hayatının en büyük parçası olacaktı. Bu kulüpte ve bu milli forma altında efsane olacak; ismini tarihe yazacaktı. Hem de en başa oldukça parlak ve büyük harflerle…
Daha ilk sezonda Eusebio kendisini gösterecek ve Di Stefano’lu Puskas’lı Real Madrid’e Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde, 2 gol atıp takımına maçı 5-3 kazandırarak kupayı Benfica’nın müzesine götürecekti. Bu destansı performansı sayesinde Portekiz Milli Takım formasını da sırtına geçirecekti . Bu formayı tam 12 sene giyecek ve bu yıllar içerisinde oynayacağı 64 milli maçta 41 kez fileleri havalandıracaktı. Hızı, bitmek tükenmek bilmeyen gücü, güçlü ve etkili şutları ve kafa vuruşlarıyla “Kara Panter” lakabıyla anılarak Portekizlilerin futbol ilahi olacaktı. Her ne kadar Lizbon ile Benfica’nın hiç bitmeyecek çekişmesinin bir parçası haline gelse de Portekiz futbolunun efsanesi olarak her taraftarın sevdiği isim olacaktı.
1963’te Dünya Karması’na seçilecek, 1965 yılında ilk kez verilen “Altın Ayakkabı” ödülünü 42 golle kazanarak kariyerinin en tepelerine yaklaşacaktı. 5 yıl sonra aynı ödülü bu sefer 40 golle tekrar kazanacaktı. Benfica’da oynadığı 16 sezonda 7 kez gol kralı olacak ve bu formayla oynadığı 715 maçta atacağı toplam 727 golle efsanevi bir performansa imza atacaktı. Bu dönem içinde Benfica’yi 11 kez lig şampiyonu, 5 kez de kupa şampiyonu yapacaktı Eusebio.
Her başarısı çok önemliydi O’nun için ama öyle bir tanesi vardı ki, onun yeri bambaşkaydı. Yıl 1966, Dünya Kupası İngiltere’de. O yıl Portekiz futbolun zirvesine oynadı. 24 yaşındaki Eusebio’nun sırtladığı bu takım Dunya Kupası’nda üçüncü olurken Eusebio da “Altin Ayakkabı”yı 9 golle aldı .Bu dokuz golün dördünü attığı Kuzey Kore maçı da, unutulmazlar arasındaki yerini aldı. Tarihindeki tek Dünya Kupası’nı evinde almayı başaran İngilizlerin, evsahibi olma avantajları altında ezildikleri hep söylenegelecekti. Aksi takdirde kimse, Eusebio’nun 66 Kupası’nda durdurulabileceğini düşünmüyordu.Efsane ve takımı, Wembley’de 94000 kişi önündeki yarı final maçında İngilizler’e boyun eğiyordu. Eusebio, Bobby Charlton’un 2 golüne 82’deki golüyle karşılık verse de Portekiz’in sahadan 2-1 mağlup ayrılmasına engel olamıyor ve futbol tarihine ağlayarak sahadan ayrıldığı fotoğrafıyla bir kez daha geçiyordu. Tüm dünya onun içtenliğine şahit oluyordu bu kez.
Bu farklı futbol simasının sahalardan ayrılışı da çok erken oluyordu. 1975 yılında henüz 32 yaşındayken dizinde yaşadığı sakatlık sebebiyle yeşil sahalara veda ediyordu. Bu sakatlık O’nu Benfica’dan koparıyor önce Beira Mar gibi daha küçük bir Portekiz kulübüne sürüklüyor ardından buradan da alıp ABD’deki şehir takımlarına gönderiyordu. En sonunda Eusebio 1978’de Uniao de Tomar formasında futbola veda ediyordu. Kariyerinde Benfica formasını çıkarttıktan sonra asla eski günlerine dönemiyor; sakatlığından kurtulamayıp futbolu bırakıyordu.
Eusebio, biraz bu sakatlık sebebiyle biraz da o donem Portekiz’in turnuvalara katılamaması dolayısıyla; tartışmasız gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olduğu Portekiz’in formasını sadece 64 kez giyebiliyor ve bu formayı en çok giyen dokuzuncu oyuncu olabiliyordu. Tüm bunların yanı sıra Eusebio, futbolu bıraktıktan sonra tüm dünya yıllar sonra bile O’nun efsaneviliğini pek çok kez ödüllendirdi. IFFHS’nin “Dünya’da Yüzyılın Oyuncuları” sıralamasında 544 puanla 9. sırada yer aldı. IFFHS’nin “Avrupa’da Yüzyılın Futbolcuları” sıralamasında 6. sırayı aldı. Ayrıca UEFA’nın kendisine üye 52 ülkede belirlediği “Altın Oyuncu Ödülleri”nde Portekiz’in Altın Oyuncusu olarak adını Portekiz futbolunun tepesine bir kez daha yazdırdı.17 yıl suren bu eşsiz futbol hayatı süresince, tüm başarılarıyla sonsuza dek futbol dendiğinde akla gelen birkaç isimden biri olacağı şüphesiz Eusebio’nun. Benfica’nın o zamanki hocası Bela Guttmann’ın adını ilk kez Lizbon’da bir kuaför salonunda duyup keşfettiği KARA PANTER, bu sempatik ve farklı adam, 1966 Dünya Kupası’nda İngilizler’i o denli etkiledi ki balmumu heykeli hemen Madame Tussaud’s Müzesi’ndeki yerini aldı.
Eusebio, Pele ve Maradona’yla hep karşılaştırıldı ve daha geride görüldü. Bunun sebebi ise uluslararası alandaki şampiyonluklarının az olması, hep finallerden dönmesi olarak gösterildi. Ancak gözardı edilmemesi gereken en önemli gerçek Portekiz Milli Takımı’nın hiçbir zaman Brezilya veya Arjantin kadar başarılı olamamasıydı. Şimdilerde Eusebio, Portekiz futbolunda çok saygın bir noktadadır. En son EURO 2004 yarı finalinde İngiltere’ye karşı oynanan maçta; kaleci Ricardo’nun yanında görmüştük onu. Ricardo aralarındaki diyaloğun ardından penaltıyı kurtarmış ve sıradaki penaltıyı gole çevirerek, Portekiz’i finale taşımıştı. İşte bu efsane sadece sahada değil kenardayken bile ne denli büyük bir isim olduğunu bir kez daha göstermişti tüm dünyaya. Tabi Portekizlilerin onu ne kadar çok sevdiğini de görmüştük. İngilizlere bile kendisini bu denli sevdirebilen bu adam her daim dünya futbolunun baştacı olarak akıllarda ve gönüllerdeki yerini koruyacaktır.
Efsane, 1942’nin Ocak ayının 25’inde Mozambik’in başkenti Lourence Marques’te (Maputo) dünyaya geldi. Bu siyahi çocuk, 15 yıl sonra dünya futboluna damga vuracak ve o “çok büyükler”in başının belası olacaktı. Bir Portekiz sömürgesi olan Mozambik’te bu denli yetenekli bir gencin kendi ülkesinde kalması pek olası bir durum değildi; zaten kalamadı da. Portekiz bu yoksul Doğu Afrika ülkesini 1975 yılına kadar sömürürken, belki de en önemli değerlerinden birine daha el koyuyordu. Aslında bu durumu; bu yetenekli gence başka bir şans bırakmayarak meydana getiriyor ve O’na bir Portekiz takımı formasını daha 16’sında giydiriyordu.
Eusebio, futbola 1958 yılında 16 yaşındayken Portekiz’in devi Sporting Lizbon’un Mozambik’teki takımı olan, Sporting Club of Lourence Marques’te başladı. Bu takım, Sporting Lizbon’un Mozambik’teki futbolcu devşirme kulübüydü bir anlamda. Başkent takımı Eusebio icin ilk adımdı.Burada futbol O’nun için 3 yıl sürdü.
1961’de Eusebio nasıl bir değer olduğunu ispatlamaya başlamıştı. Ülkesini sömüren Portekizlileri peşinden koştururken birbirine düşürmek üzereydi. 1961 yılında büyük bir sürprizle Eusebio, Lizbon’un altyapısındayken 7500 paund ücret karşılığında Benfica’ya transfer oldu. Öyle bir transfer oldu ki bu Benfica’lı yöneticiler, Eusebio’yu Lizbon’a indiği uçaktan aldı ve O’nu iki kulüp anlaşana kadar bir balıkçı kasabasında sakladılar. Nihayetinde Eusebio Benfica formasını giydi. Benfica ve Portekiz bundan sonra O’nun hayatının en büyük parçası olacaktı. Bu kulüpte ve bu milli forma altında efsane olacak; ismini tarihe yazacaktı. Hem de en başa oldukça parlak ve büyük harflerle…
Daha ilk sezonda Eusebio kendisini gösterecek ve Di Stefano’lu Puskas’lı Real Madrid’e Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde, 2 gol atıp takımına maçı 5-3 kazandırarak kupayı Benfica’nın müzesine götürecekti. Bu destansı performansı sayesinde Portekiz Milli Takım formasını da sırtına geçirecekti . Bu formayı tam 12 sene giyecek ve bu yıllar içerisinde oynayacağı 64 milli maçta 41 kez fileleri havalandıracaktı. Hızı, bitmek tükenmek bilmeyen gücü, güçlü ve etkili şutları ve kafa vuruşlarıyla “Kara Panter” lakabıyla anılarak Portekizlilerin futbol ilahi olacaktı. Her ne kadar Lizbon ile Benfica’nın hiç bitmeyecek çekişmesinin bir parçası haline gelse de Portekiz futbolunun efsanesi olarak her taraftarın sevdiği isim olacaktı.
1963’te Dünya Karması’na seçilecek, 1965 yılında ilk kez verilen “Altın Ayakkabı” ödülünü 42 golle kazanarak kariyerinin en tepelerine yaklaşacaktı. 5 yıl sonra aynı ödülü bu sefer 40 golle tekrar kazanacaktı. Benfica’da oynadığı 16 sezonda 7 kez gol kralı olacak ve bu formayla oynadığı 715 maçta atacağı toplam 727 golle efsanevi bir performansa imza atacaktı. Bu dönem içinde Benfica’yi 11 kez lig şampiyonu, 5 kez de kupa şampiyonu yapacaktı Eusebio.
Her başarısı çok önemliydi O’nun için ama öyle bir tanesi vardı ki, onun yeri bambaşkaydı. Yıl 1966, Dünya Kupası İngiltere’de. O yıl Portekiz futbolun zirvesine oynadı. 24 yaşındaki Eusebio’nun sırtladığı bu takım Dunya Kupası’nda üçüncü olurken Eusebio da “Altin Ayakkabı”yı 9 golle aldı .Bu dokuz golün dördünü attığı Kuzey Kore maçı da, unutulmazlar arasındaki yerini aldı. Tarihindeki tek Dünya Kupası’nı evinde almayı başaran İngilizlerin, evsahibi olma avantajları altında ezildikleri hep söylenegelecekti. Aksi takdirde kimse, Eusebio’nun 66 Kupası’nda durdurulabileceğini düşünmüyordu.Efsane ve takımı, Wembley’de 94000 kişi önündeki yarı final maçında İngilizler’e boyun eğiyordu. Eusebio, Bobby Charlton’un 2 golüne 82’deki golüyle karşılık verse de Portekiz’in sahadan 2-1 mağlup ayrılmasına engel olamıyor ve futbol tarihine ağlayarak sahadan ayrıldığı fotoğrafıyla bir kez daha geçiyordu. Tüm dünya onun içtenliğine şahit oluyordu bu kez.
Bu farklı futbol simasının sahalardan ayrılışı da çok erken oluyordu. 1975 yılında henüz 32 yaşındayken dizinde yaşadığı sakatlık sebebiyle yeşil sahalara veda ediyordu. Bu sakatlık O’nu Benfica’dan koparıyor önce Beira Mar gibi daha küçük bir Portekiz kulübüne sürüklüyor ardından buradan da alıp ABD’deki şehir takımlarına gönderiyordu. En sonunda Eusebio 1978’de Uniao de Tomar formasında futbola veda ediyordu. Kariyerinde Benfica formasını çıkarttıktan sonra asla eski günlerine dönemiyor; sakatlığından kurtulamayıp futbolu bırakıyordu.
Eusebio, biraz bu sakatlık sebebiyle biraz da o donem Portekiz’in turnuvalara katılamaması dolayısıyla; tartışmasız gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olduğu Portekiz’in formasını sadece 64 kez giyebiliyor ve bu formayı en çok giyen dokuzuncu oyuncu olabiliyordu. Tüm bunların yanı sıra Eusebio, futbolu bıraktıktan sonra tüm dünya yıllar sonra bile O’nun efsaneviliğini pek çok kez ödüllendirdi. IFFHS’nin “Dünya’da Yüzyılın Oyuncuları” sıralamasında 544 puanla 9. sırada yer aldı. IFFHS’nin “Avrupa’da Yüzyılın Futbolcuları” sıralamasında 6. sırayı aldı. Ayrıca UEFA’nın kendisine üye 52 ülkede belirlediği “Altın Oyuncu Ödülleri”nde Portekiz’in Altın Oyuncusu olarak adını Portekiz futbolunun tepesine bir kez daha yazdırdı.17 yıl suren bu eşsiz futbol hayatı süresince, tüm başarılarıyla sonsuza dek futbol dendiğinde akla gelen birkaç isimden biri olacağı şüphesiz Eusebio’nun. Benfica’nın o zamanki hocası Bela Guttmann’ın adını ilk kez Lizbon’da bir kuaför salonunda duyup keşfettiği KARA PANTER, bu sempatik ve farklı adam, 1966 Dünya Kupası’nda İngilizler’i o denli etkiledi ki balmumu heykeli hemen Madame Tussaud’s Müzesi’ndeki yerini aldı.
Eusebio, Pele ve Maradona’yla hep karşılaştırıldı ve daha geride görüldü. Bunun sebebi ise uluslararası alandaki şampiyonluklarının az olması, hep finallerden dönmesi olarak gösterildi. Ancak gözardı edilmemesi gereken en önemli gerçek Portekiz Milli Takımı’nın hiçbir zaman Brezilya veya Arjantin kadar başarılı olamamasıydı. Şimdilerde Eusebio, Portekiz futbolunda çok saygın bir noktadadır. En son EURO 2004 yarı finalinde İngiltere’ye karşı oynanan maçta; kaleci Ricardo’nun yanında görmüştük onu. Ricardo aralarındaki diyaloğun ardından penaltıyı kurtarmış ve sıradaki penaltıyı gole çevirerek, Portekiz’i finale taşımıştı. İşte bu efsane sadece sahada değil kenardayken bile ne denli büyük bir isim olduğunu bir kez daha göstermişti tüm dünyaya. Tabi Portekizlilerin onu ne kadar çok sevdiğini de görmüştük. İngilizlere bile kendisini bu denli sevdirebilen bu adam her daim dünya futbolunun baştacı olarak akıllarda ve gönüllerdeki yerini koruyacaktır.