Redrum
02.Mart.2007, 18:19
Gökhan Gönül melek mi?
Futbol dışı yanları uzun yıllar hatırlanacak olan GS-FB maçında Gökhan Gönül'le ilgili değerlendirmemiz Fenerbahçeli dostlarımızın tepkisine yol açtı.
Efendim, nasıl olur da bendeniz "Gökhan kendini attırdı" dermişim! Bu konuda hakemin ne kadar hatalı olduğunu bütün Türkiye görmüş... Bu kadar taraflı bakış olmazmış... (Buradan yola çıkıp Zaman aboneliğini bırakma tehditlerinden, kendilerinin yanlış birşey söyleme olasılığını da göze alıp hakkımı helal etmemi dileyenlere kadar çok geniş bir yaklaşım çeşitliliği var. Herşeyi en iyi ben gördüm iddiasındaki okurlar arasında 'Hakan Şükür ayırmak istiyormuş gibi yaparken rakibine yumruk attı!' diyen bile çıktı. Bu kadar "çeşitlilik" insanı yoruyor ama ne yapalım, okur, velinimetimiz.)
Evet, yazılı ve görsel yayınların bu yönde olduğunu bilmiyor değilim. Cüneyt Çakır'ın gösterdiği kartların büyük bölümünün yersiz olduğu da kabul ediliyor. Ancak bütün bunlar Gökhan Gönül'ün durumunu tam açıklamıyor.
Üzerinden yeterli zaman geçtiğine göre şimdi durumu daha sakin biçimde ele alabiliriz. Şunu da söylemem gerekiyor: Oturduğum yer itibarıyla o pozisyona en yakın kişilerden biriyim. Gökhan Gönül'le ilgili durumu sadece televizyondan izleyen hatta özetlerdeki yetersiz görüntülerle yetinen dostlarımız gerçeğin tamamını bilmiyorlar.
Ayrıca buna benzer durumları herkes istediği gibi görüp yorumlayabilir. Hatta ben de yanlış görüp öyle değerlendirme yapmış olabilirim. Bunlara hiçbir itirazım yok. Ancak benim gördüğüm olay, söylenenlerden biraz farklı.
Öncelikle Gökhan'ın o sırada bir türlü kullanmadığı taç atışı, köşe bayrağının tam dibinden yapılmalıydı, çünkü top oradan çıkmıştı. Gökhan bilinçli olarak yaklaşık 15 metre ileri geldi. Bu nedenle hakemin atışa izin vermeyeceğini düşünüp böylece zamanı kendi lehine değerlendirmeyi amaçlıyordu. Ayrıca, yerdeki topu da bir türlü eline almıyor, hakemin faul vermiş olabileceği gibi bir yanlış anlama müsameresiyle zamana oynuyordu...
O kadar da değil, oyuncu değişikliğiyle ilgili hazırlıklar da vardı. Zico, Kezman'la konuştu, bunun ardından Sırp futbolcu sahanın en uzak bölgesine doğru gitti. Bu şekilde değişiklik sırasında biraz daha zamanı öldürme amacındaydı. Öyle de oldu. Bütün bunların tansiyonu nasıl etkileyeceğini sağduyunuza bırakıyorum...
Geçelim: Gökhan'ın kendisine atılan topu rahatlıkla kafasıyla, göğsüyle, eliyle dışarı atabileceğini hepimiz gördük. Bunu yapmayıp eğildi. Peki, yapması gereken bu muydu?
Bunun cezası elbette ki sarı kart olmamalıydı. Ancak hakem ilk yarıdaki taç atışı sırasında aynı kartı Volkan Yaman'a göstermişti. İşte o gereksiz kart Çakır'ı bir kez daha sıkıntıya soktu. Hem standart sağlamak hem de o sıradaki skorla elenmiş durumdaki taraftarın öfkesini yatıştırmak için kartını çıkardı.
Burada işin en can alıcı yanını kimse görmek istemiyor: Gökhan, böyle bir durumun doğmasına çok rahat engel olabilirdi ve yapması gereken de buydu.
Ona topu atan çocuğun suçlanması çok komik! Çünkü sahaya ikinci topun atılmış olması Galatasaray'ın aleyhine bir durum oluşturuyor! (NTV'de yorum yapan MHK eski başkanlarından saygıdeğer ağabeyimizin bu durumu yorumlama şekli tuhaf bir şaka gibiydi ve ne olduğunu anlamadığı izlenimini doğuruyordu.)
Bu tür maçların sonrasında medyanın büyük bölümü "mazlumdan yanaymış" tavrını çok sever. Çünkü o sırada bu durum iyi prim yapar. Hele Fenerbahçe sözkonusu olursa medyayı kimse tutamaz.
Ancak olayın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra gerçekler ortaya çıkmaya başlar. Merak etmeyin, yarın öbürgün insaf ve iz'an sahibi birileri çıkıp Gökhan Gönül'ün orada yanlış yaptığını söyleyecek hatta kendisi de bunu kabul edecektir.
Gökhan Gönül, Fenerbahçe ve Türk futboluna daha çok uzun yıllar başarıyla hizmet edecek bir kardeşimiz. Ancak sonuçta o da hepimiz gibi bir insan, melek değil. O da hata yapmış olabilir. İşin biraz da bu yönüne bakalım.
Zaman spor yazarlarından Ahmet Çakır'ın imzasıyla beğendiğim bir yazı..
Futbol dışı yanları uzun yıllar hatırlanacak olan GS-FB maçında Gökhan Gönül'le ilgili değerlendirmemiz Fenerbahçeli dostlarımızın tepkisine yol açtı.
Efendim, nasıl olur da bendeniz "Gökhan kendini attırdı" dermişim! Bu konuda hakemin ne kadar hatalı olduğunu bütün Türkiye görmüş... Bu kadar taraflı bakış olmazmış... (Buradan yola çıkıp Zaman aboneliğini bırakma tehditlerinden, kendilerinin yanlış birşey söyleme olasılığını da göze alıp hakkımı helal etmemi dileyenlere kadar çok geniş bir yaklaşım çeşitliliği var. Herşeyi en iyi ben gördüm iddiasındaki okurlar arasında 'Hakan Şükür ayırmak istiyormuş gibi yaparken rakibine yumruk attı!' diyen bile çıktı. Bu kadar "çeşitlilik" insanı yoruyor ama ne yapalım, okur, velinimetimiz.)
Evet, yazılı ve görsel yayınların bu yönde olduğunu bilmiyor değilim. Cüneyt Çakır'ın gösterdiği kartların büyük bölümünün yersiz olduğu da kabul ediliyor. Ancak bütün bunlar Gökhan Gönül'ün durumunu tam açıklamıyor.
Üzerinden yeterli zaman geçtiğine göre şimdi durumu daha sakin biçimde ele alabiliriz. Şunu da söylemem gerekiyor: Oturduğum yer itibarıyla o pozisyona en yakın kişilerden biriyim. Gökhan Gönül'le ilgili durumu sadece televizyondan izleyen hatta özetlerdeki yetersiz görüntülerle yetinen dostlarımız gerçeğin tamamını bilmiyorlar.
Ayrıca buna benzer durumları herkes istediği gibi görüp yorumlayabilir. Hatta ben de yanlış görüp öyle değerlendirme yapmış olabilirim. Bunlara hiçbir itirazım yok. Ancak benim gördüğüm olay, söylenenlerden biraz farklı.
Öncelikle Gökhan'ın o sırada bir türlü kullanmadığı taç atışı, köşe bayrağının tam dibinden yapılmalıydı, çünkü top oradan çıkmıştı. Gökhan bilinçli olarak yaklaşık 15 metre ileri geldi. Bu nedenle hakemin atışa izin vermeyeceğini düşünüp böylece zamanı kendi lehine değerlendirmeyi amaçlıyordu. Ayrıca, yerdeki topu da bir türlü eline almıyor, hakemin faul vermiş olabileceği gibi bir yanlış anlama müsameresiyle zamana oynuyordu...
O kadar da değil, oyuncu değişikliğiyle ilgili hazırlıklar da vardı. Zico, Kezman'la konuştu, bunun ardından Sırp futbolcu sahanın en uzak bölgesine doğru gitti. Bu şekilde değişiklik sırasında biraz daha zamanı öldürme amacındaydı. Öyle de oldu. Bütün bunların tansiyonu nasıl etkileyeceğini sağduyunuza bırakıyorum...
Geçelim: Gökhan'ın kendisine atılan topu rahatlıkla kafasıyla, göğsüyle, eliyle dışarı atabileceğini hepimiz gördük. Bunu yapmayıp eğildi. Peki, yapması gereken bu muydu?
Bunun cezası elbette ki sarı kart olmamalıydı. Ancak hakem ilk yarıdaki taç atışı sırasında aynı kartı Volkan Yaman'a göstermişti. İşte o gereksiz kart Çakır'ı bir kez daha sıkıntıya soktu. Hem standart sağlamak hem de o sıradaki skorla elenmiş durumdaki taraftarın öfkesini yatıştırmak için kartını çıkardı.
Burada işin en can alıcı yanını kimse görmek istemiyor: Gökhan, böyle bir durumun doğmasına çok rahat engel olabilirdi ve yapması gereken de buydu.
Ona topu atan çocuğun suçlanması çok komik! Çünkü sahaya ikinci topun atılmış olması Galatasaray'ın aleyhine bir durum oluşturuyor! (NTV'de yorum yapan MHK eski başkanlarından saygıdeğer ağabeyimizin bu durumu yorumlama şekli tuhaf bir şaka gibiydi ve ne olduğunu anlamadığı izlenimini doğuruyordu.)
Bu tür maçların sonrasında medyanın büyük bölümü "mazlumdan yanaymış" tavrını çok sever. Çünkü o sırada bu durum iyi prim yapar. Hele Fenerbahçe sözkonusu olursa medyayı kimse tutamaz.
Ancak olayın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra gerçekler ortaya çıkmaya başlar. Merak etmeyin, yarın öbürgün insaf ve iz'an sahibi birileri çıkıp Gökhan Gönül'ün orada yanlış yaptığını söyleyecek hatta kendisi de bunu kabul edecektir.
Gökhan Gönül, Fenerbahçe ve Türk futboluna daha çok uzun yıllar başarıyla hizmet edecek bir kardeşimiz. Ancak sonuçta o da hepimiz gibi bir insan, melek değil. O da hata yapmış olabilir. İşin biraz da bu yönüne bakalım.
Zaman spor yazarlarından Ahmet Çakır'ın imzasıyla beğendiğim bir yazı..