Ouzy
03.Temmuz.2007, 19:50
Bir Hocanın Dramı
Günlerden Cuma, ders 6. ve son ders, sınıfta herkesin uyuz olduğu bir hoca. Zilin çalmasına dakikalar var, hoca dâhil 6-7 kişi kapının önünde beklemekte. Bu sırada Oğuz adlı şahıs sıranın altından çıkardığı Fotomaç'a arkadaşıyla beraber bakmaktadır. Uyuzluğuyla bilinen İngilizce hocası; gazeteyi görür görmez bir kalecinin, kale çizgisi üzerinde duran bir topa atladığı gibi gazeteye atlamıştır. Gazeteyi zorbalık yaparak aldıktan sonra tatmin olmuş bir Nuri Alço gülüşü fırlatmıştır Oğuz ve arkadaşlarına doğru. Gülmeye ve küstahlığa devam ederek "Bu gazete artık benim, teşekkürler" demiştir. Bu saatten sonra ise Oğuz'u durdurmak oldukça zorlaşır. Oğuz "Birşey değil de hocam, izin alsaydınız daha iyi olurdu" der. Bu lafın duyulmasıyla yakın sıralardaki arkadaşları (kızlar, mızlar) adeta gülme krizine girer, duymayanlar ise "Ne oldu? Ne oldu?" diye sormaya başlarlar. İngilizce hocasının hâli ise içler acısıdır. Yüzündeki küstah gülümseme, birden yerini filmlerdeki kötü adamın bileğine kelepçe vurulduğu anda ki şaşkınlık, üzüntü, öfke ve kısacası acınası bir surat ifadesine bırakmıştır. Lafı duyar duymaz bir tazı edâsıyla daha zil çalmadan sınıftan çıkıp gitmiştir.
Olaydaki Oğuz benim tabii ki.:) Edebî bir dille anlatmak istedim de.:) Bugünlük bu kadar, aklıma geldikçe yazarım.
Günlerden Cuma, ders 6. ve son ders, sınıfta herkesin uyuz olduğu bir hoca. Zilin çalmasına dakikalar var, hoca dâhil 6-7 kişi kapının önünde beklemekte. Bu sırada Oğuz adlı şahıs sıranın altından çıkardığı Fotomaç'a arkadaşıyla beraber bakmaktadır. Uyuzluğuyla bilinen İngilizce hocası; gazeteyi görür görmez bir kalecinin, kale çizgisi üzerinde duran bir topa atladığı gibi gazeteye atlamıştır. Gazeteyi zorbalık yaparak aldıktan sonra tatmin olmuş bir Nuri Alço gülüşü fırlatmıştır Oğuz ve arkadaşlarına doğru. Gülmeye ve küstahlığa devam ederek "Bu gazete artık benim, teşekkürler" demiştir. Bu saatten sonra ise Oğuz'u durdurmak oldukça zorlaşır. Oğuz "Birşey değil de hocam, izin alsaydınız daha iyi olurdu" der. Bu lafın duyulmasıyla yakın sıralardaki arkadaşları (kızlar, mızlar) adeta gülme krizine girer, duymayanlar ise "Ne oldu? Ne oldu?" diye sormaya başlarlar. İngilizce hocasının hâli ise içler acısıdır. Yüzündeki küstah gülümseme, birden yerini filmlerdeki kötü adamın bileğine kelepçe vurulduğu anda ki şaşkınlık, üzüntü, öfke ve kısacası acınası bir surat ifadesine bırakmıştır. Lafı duyar duymaz bir tazı edâsıyla daha zil çalmadan sınıftan çıkıp gitmiştir.
Olaydaki Oğuz benim tabii ki.:) Edebî bir dille anlatmak istedim de.:) Bugünlük bu kadar, aklıma geldikçe yazarım.