PDA

View Full Version : Benim babam öldü.



Nocna Mora
16.Ocak.2008, 07:15
Benim babam öldü.

Hiçbir şey diyemedim, ağlayamadım bile... Yıllar geçti, hala ne zaman o aklıma gelse, koca bir yumru da gelir boğazıma yerleşir. Hiç ağlayamadım, hala daha da ağlayamıyorum. Söyleyeceğim bir dolu şey vardı. Kim dinler ki, onun artık dinleyemediklerini... Eksik kalmış onca konuşmayı, aramızda kalmış, halledilmemiş onca konuyu da aldı götürdü gittiği yere.

Hiç ölmez sanırdım ben o heybetli adamı. Çok güçlüydü, alev alev yanan bakışlarıyla dağları delerdi; güçlü nefesiyle bir of çekse dünyayı yıkardı... Dağ gibi adamdı, dağları taşırdı sırtında; gün geldi kendini taşıyamaz oldu. Taşı sıksa suyunu çakaran adamı son mekanına taşımak bana düştü. Anlayamadım nasıl olduğunu, nasıl öldüğünü. Yaşasa yaşardı; ama öldü...

Evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan vazgeçtim; adam olduğumu bile göremedi. Hep kendimi ona karşı varetmiştim ben; artık var olma, adam olma şansım da kalmadı. Kendi doğrularımın peşinde koşarken, yanlışları buldum. Bulduğum yanlışları onun sırtına yükleyip gönderirdim gittiği yere... Ama o gittiği yere benim yanlışlarımı götüremedi; ebelik bende kaldı...

Yaşarken onu suçlamak kolaydı. Hem o tüm heybetiyle, yıkılmaz cüssesi, çelik gibi sinirleriyle kolaydaydı; hem de ben kolayca suçlayabilecek kadar toydum. Yabani oluşumdan dolayı hep suçladım onu, başarısız ilişkilerimden, hayatımdan dolayı suçladım. Suçsuz olduğunu ancak öldükten sonra anlayabildim. Iyiliğimi istiyordu, kendisi gibi yabani bir insan yetiştirirken. Zamanı gelirse, geldiğinde kendi çocuklarımla da benim benzer sorunlar yaşayabileceğimi çok sonraları farkedebildim. Bunun sıradan bir döngü olduğunu çok geç farkettim ve artık ona farkettirecek zamanım kalmamıştı. Ölmeden önce suçlu bulurdum, öldükten sonra şanslı bulmaya başladım onu. Dünyanın dertlerini dünyada bırakıp gitti...

Benim artık suçlayabileceğim bir babam kalmadı. Kendimi suçluyorum artık hep... Babamı üzdüğüm gibi üzülmekten korktuğum için evlilikten ve çocuk fikrinden soğudum. Bir ömür boyu mutlu olabileceğimiz kadınları her seferinde kendimden soğuttum. Ya ilgimle; ya ilgisizliğimle boğdum aşkları... Babamla ilişkimi rayına koyamadım; kimseyle koyamadım. Ondan en iyi öğrendiğim şeyi yaptım hep. Kavgalarda dünyanın en cüretkar adamı, aşklarda dünyanın en korkak adamı oldum...

Ben artık onunla öfke değil, sevgi sözcükleriyle konuşmam gerektiğini farkettiğimde zamanımız dolmak üzereydi. Ölmeden hemen önce sarılabildim ilk defa babama, "Baba, seni seviyorum..." sözlerini duyduktan iki saat sonra da öldü. Nefesi kalmamıştı pek, benimle konuşamadı. Ben odadan çıkınca anneme, "Beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum" demiş. Ben babamı hep sevdim; ama hep korkuyla sevdim. Bütün aşklarımı sevdiğim gibi sevdim onu da. Korkuyla...

Korkuydu bütün hayatımı gurbete çeviren. Kavgalardaki cesaretim gitti; ama aşklardaki korkularım kaldı. Çocuklarımın beni sevdiğini ölüm döşeğinde anlamaktan, onları sevdiğimi ölüm döşeğindeyken göstermekten çok korkuyorum... Ben babamı affettim, o beni affetti. Ama hayat aynen kaldı. Affettikten sonra birlikte yaşayacağımız zamanımız kalmadı. Ölmesin isterdim; hayatı paylaşalım isterdim; ama öldü...




alıntıdır