Universal
18.Ağustos.2009, 03:02
Bedava Maça Gidin
Her şey 3 turisti Fenerbahçe formasıyla futbol muhabbeti yaparken görmem ile başladı. Bu tutku buraya da mı sıçradı? Fakat 55 TL.
55 TL´lik kale arkası biletlerinin sancısı devam ediyor‚ en azından biz öyle sanıyorduk. Kulübün açıkladığı gibi oluşan sancının sanal bir fırtına olduğunu -şimdilik- gördük. Sivas maçında tribünlerde cümbüş vardı. Güntekin Onay maçın ardından NTVSpor´da Maraton alt tribündeki satılamayan bazı kombineli yerleri işaret ederek statta boşluklar var diye hikaye yazdı.
55 TL´yi herkes veremiyor‚ herkes Kadıköy´ü içine çekemiyor. Biz de bu kutsal görevde sorumluluğu üzerimize alalım. Sivasspor maçına 55 TL´lik biletle gözlem yapa yapa gittim‚ gidemeyenler eşlik edin yazıya sizi de götürelim. Bedavaya maça gidin! Dikkat içinde maç unsuru barındırmaz‚ "duran toplar" gibi! Rotamız Telsim Tribünü...
TURİSTLER ALEX´İ KONUŞUYORLAR
Beşiktaş´tan yolculumuğuza başlıyoruz. Yarısı sarı yarısı laciverte akan bir vapur. Vapurlarda genelde çubuklu formalar ağırlıkta. Yolculuk devam ediyor etmesine de gözüm önümde İngilizce futbol muhabetti yapan‚ 3 çubuklu forma giymiş genç turiste takılıyor. Alex´in geri dönüp dönmediğini bile konuşuluyor. Lugano´nun sabah saatlerinde imza attığı da! Futbol‚ Fenerbahçe sen nelere kadirsin!
Vapurdan inip stada geçmek 10 dakikalık bir yürüyüşü gerektiriyor. Mesela sahadasınız‚ Gökhan Gönül olay diye sizi çağırıyorlar. Bu yürüyüşü böyle düşünün‚ bir tür ısınma. Farklı boyutlarda onlarca taraftar eşlik var. Ağzında borazan yoldan geçen taksilere bunu öttürüp arkadaşlarıyla kahkahalar içine sürüklenen kızlar gibi. Kızlar demişken bu arada‚ bir forma bu kadar mı yakışır. Bence takımların güzellik yarışmaları da olmalı‚ en güzel taraftar gibi. Brezilya´da mesela her takımın bir sembol bayan taraftarı var‚ İngiltere´de ise maskotlar. Türkiye´de tribünleri biraz daha ılımlı hale çevirmek için bu tip renkli şeyler ne zaman olacak?
MCDONALDS´A BİLE TEPKİ VAR
Yürüyüşümüz devam ediyor‚ McDonalds´ın önünden geçerken kırmızı renk görüp "Burada McDonalds istemiyoruz" diye bağıranların arasından geçtiğim bir yürüyüş bu ve boğaya ulaştık. McDonalds´ın kırmızı tabelasının tepki çektiğini söyleyelim. Kırmızı rengi F.Bahçe tribünlerini nefrete sürükleyen bir renk. Kadıköy´ün meydanında bir boğa heykeli var. 100 kişiye sorduk‚ 90´nın buluşma mekanı diyelim. Boğa denilince akıllara Serhat Akın da gelebilir aslında. O meşhur boğa kimbilir kaç milyon insanın facebook´unda fotoğraf albümlerinde bir karenin kahramanı değil mi?
Statın önüne geldiğimde kapıların erken açılmasıyla yoğun ilgiye rağmen sıranın oluşmayacağını hissediyorum sanki. Bu koca stada girmenin her zaman sorunlu olduğunu söylüyorlar taraftarlar çünkü. Bu kapıların erken açılması uygulaması ilelebet devam etmeli.
Bu kadar çok taraftar içinden geçerken‚ stadın önünde bu yoğunluğu ve heyecanı görmüşke keşke bir "Fanzone" olsa diye atıp tutuyorum içimden. Fanzone farklı bir konsept aslında da. Tamam‚ tamam Sivasspor maçı değil de Avrupa ve derbiler öncesi taraftarların daha iyi eğlenmeleri için bu tarza benzer bir uygulama yapılabilir. Stadyum önlerindeki esnafların işi düşmesin‚ orada satış yapma imkanı verilebilir. F.Bahçe yönetimine şık bir öneri olsun bu da.
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
FUTBOLUN İÇECEĞİ
Maç saati yaklaşırken binlerce taraftar stat dışında ne yapıyor peki? Her köşede bir doğum var sanki. Sevgiler sokağa saçılıyor. Kimi Fenerium´da‚ kimi geleneksel bekleyişinde. Nedir bu bekleyiş? Bir iki bira ile maça ısınmak mesela. Yazar olarak kimseye kötü örnek olmak istemem (hoş bizi dünyayı kurtaracak insanlar gibi gösterip‚ yazar takısını koyanlara da sevgilerim çoktur(!) ya) ama bu kızartma yaparken tavaya yağ koymaya benzer. İstenmeyen olaylara sebep vermediğiniz sürece‚ bir‚ iki‚ ben de eşlik ediyorum bunlara. Futbolun içeceği‚ Liverpool´un sponsoru‚ varın siz bulun.
Bu bekleyişte taraftarların grup grup tezahüratları bambaşka. Uluslararası çalışıyorlar. Bütün dertler yarına ertelenmiş. İnsanlar hayatı yaşıyor. Hayat onlar için Fenerbahçe. Burada başlayan şey‚ burada beklenen şey bir maçtan çok ötesi. Söylenen şarkılar‚ stat önünde geçen arabalar içine dikizlenen gözler. Uzun süredir görülmeyen arkadaşlar‚ sarılışlar‚ fanatik düşünceler de yok değil‚ sahalarda görmek istemediğimiz hareketler.
Derin bir nefes alma ihtiyacı duymadığınız‚ girdiğiniz anda soluğunuzu kasıp kavuran o stada adım atıyoruz. Bir dizi formaliteden aramadan sonra! Arkamdan geçen çocuğun "Abi ben buraya el bombası sokarım istersem" sözü de bir yerlere küpe olmalı sanki. Ayin başlıyor. Hakemlerin sahaya çıktığında herkesten kopan ıslık gibi‚ bunu hiçbir zaman anlamayacağım galiba. Hakemin kim olduğunu kimse önemsemiyor‚ hakem olması yeterli. Boğa kırmızı görünce çıldırır ya‚ bu da öyle bir şey. Geçmiş husumetler olsa gerek(!)
Fenerbahçeli futbolcuların bir kısmı tribünlere çağırılıyor‚ bir kısmı toplu tezahürat olmadığı için ısınma hareketlerine devam ediyor. Acaba içinden ne düşünüyordur? Bazıları isimden kaybediyor da. Bu arada dört tribüne birden giden Alex´in ısınma hareketlerini yarım bırakması da‚ orada "Sakatlanacak ısınmazsa" diye içimden bir düşünceye sebep oluyor ki sormayın‚ maçın henüz başında bu gerçekleşince nasıl bir ağzım olduğunu bol bol düşünüyorum. Biliyorsunuz bu ısınma hareketlerini bölen yumruş şovlar ülkemizde sadece‚ acımasız gerçeklerden biri işte.
BİR HOCA GARANTİSİ VERİYOR
Ayin demiştik değil mi? Gerçekten öyle. Mesela bu 55 TL karşılığınızda kulüp size tribünde bir teknik direktör‚ futbolcuyu "malı" zanneden bir taraftar‚ bir de "vefa" dolu yürekten bir seyirci armağan ediyor hemen yanınıza. Mutlaka oturduğunuz yerde bunlara rastlayacaksınız. Beni en zorlayan o teknik adam ile 90 dakika mücadele etmek oldu. Bir ara beni oyuna filan alacak sandım‚ futbol hakkında bu kadar emin ve ahkam kesince! Bunlar hep Rıdvan Dilmen yüzünden. O kadar çok -futbol- konuşursan maç sonları‚ stada gelen herkes hoca olur‚ sonra tazminat istemesinler de.
Maçın içindeki futbolu anlatmıyorum‚ siz izlediniz zaten. İzlemek derken stada girerken Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı´nın stat altında "Bedavaya maç keyfi" diye bağırması da ne kadar ironik değil mi? Ya da stattan Kadıköy´e doğru formalı insanların akması‚ hepsi televizyonlara‚ cafelere saldırıyorlar. Acaba biletler biraz daha düşük olsa neler olurdu?
Biz kaldığımız yere geri dönelim. Bu 55 TL karşılığında golleri herkesten 4-5 saniye önce görüyorsunuz. O kahvehanede izlediğiniz yayına goller kısa bir erteleme ile gidiyor. Tribünde yanımdaki‚ hafif saçları gitmiş o teknik adamı içimden bir yere savuruyorum ve insanları‚ o çubuklu formaları izlemeye devam ediyorum. Herkesin içinde kocaman bir heyecan‚ herkes zaman zaman ayakta.
Bu öyle bir tutku‚ öyle bir efelenme ki içinde "seviyorum" olan hayata karşı. Baktığım her yerde görüyorum bunu.
Statta yanınızda oturan adam su alıp‚ (bu arada çayın 4 TL olduğu bir stat orası) suyun yarısında yanında hiç tanımadığı ama gönülden sevdiği renkdaş kardeşine suyu ikram edebiliyor‚ yediğini paylaşabiliyor. Hepiniz aynı şeyi seviyorsunuz ve kıskanmıyorsunuz birbirinizi. Var mı dünyada başka böyle bir sevgi?
Maç devam ederken artan coşku içinizde kocaman bir lider yaratıyor. Kendinize olan güven artıyor‚ hele bir de sağdan Gökhan Gönül bindirmişse! Çünkü o statta o maçı izlerken temizleniyorsunuz‚ izlediğiniz şey sadece iki üç güzel pas değil. 40 binin üzerinde insanın sesi her şeyi hipnotize edecek güçte. O heyecan beyninizdeki bütük kireçleri yok ediyor.
Babası kızını ve çocuğunu almış yanına geliyor‚ sevgilini almış yanına bizim mahallenin genci geliyor‚ emekli olmuş ama sevgisini emekli edemeyen amcalar da geliyor‚ 18´lik gençler de. Maçı anlatmak istemiyorum‚ özetleri zaten izlediniz‚ gördüğümüz fazlalar bize kalsın. Bu 55 TL´lik tribünde kaleyi arkadan görüyorsunuz ama yine de stat elinizin altında. Kimse maç izlemeye gitmiyor aslında oraya‚ o yüzden şöyle görüyorsunuz‚ böyle görüyorsunuz demeyeceğim ama üst tribünlerde olmadığınız sürece Carlos´un iri kıyım baldırları rüyanıza girecek kadar etkileyebilir sizi..
Genelde insanlar birbirlerini bazı bölümlerde "otur otur" diye maç seyretmeye davet ediyor ama her tribünün belli bölgesinde heyecanları tavan yapmış‚ asla oturmayacaklar bulunuyor‚ bunlar da tribünü ayağa kaldırıyor.
PROMOSYONLAR İLE SAĞLANMAMIŞ BİR SEVGİ
Goller ardı ardına geldiğinde ayinin doruk noktası vurup kırıyor. Statta iki tane dev skorbord var‚ film izleyebilirsiniz yani. Keşke o Santos´un golünden sonra oraya o golün tekrarı verilseydi de Kandilli Rasathanesi Saracoğlu´ndaki hareketliliği ölçseydi. Bu arada gollerden sonra kısa bir süre sağa sola savrulacaksınız aman dikkat! Ağlayanlar da var bazen durduk yere‚ gol yokken‚ nerede olduğunun farkına varıp‚ sevinçten ve heyecandan ağlayanlar. Fenerbahçe sevgisi promosyonlar ile sağlanmamış‚ geniş aile!
Maçın sonuna doğru yaklaşırken‚ herkes yorulmuş ama herkes keyifli. Skorun buna katkısı büyük tabii ki. Skora katkı yapan oyuncular derken aslında yorumcular bunu diyor‚ çaktırmayın. Maçın sonunda futbolcuları tribüne çağırmak‚ onların orta sahada herkesi selamlaması perdeyi kapatıyor‚ en azından stat içindeki. Dönüş yolunda ne kritikler yapılacak kimbilir?
Stattan çıkarken herkesin farklı sesler çıkarması‚ herkesin farklı tezahüratları söylemesi sanki "aşığım" diye haykırmak etrafa. Şükrü Saracoğlu oldukça büyük bir yer. Başkanlığı döneminde de ülke içinde büyüktü bu isim‚ o dönem de bu dönem de olduğu gibi iktidar Fenerbahçe´ydi. Sanki ruhu insanların üzerinde.
Sözü yeteri kadar uzattıktan sonra toplamak gerekirse‚ ki gerekmeli artık. Dikkat ettiyseniz futbola girmedim pek‚ gördüklerim bende kaldı. Bilica´nın Önder´e bir şeyler demesi ve Önder´in anlamıyor gibi durması mesela‚ dil problemi mi acaba. Futbol ve futbolcu bazlı izlenimler ömür boyu sizin olsun ben Kadıköy´e uğurlamak istedim sizi sadece.
55 TL´ye değer mi bu dünya? 55 TL az bile‚ Mastercard reklamı gibi "Paha biçilemez" olmalı da burası maalesef Türkiye. Bir kesim kazanıyor‚ bir kesim onlara kazandırıyor‚ büyük bir kesim kazanmak için çabalıyor. Herkesin durumu yok‚ herkesin bu kadar harçlığı da. Fakat yine de bu iş kutsal bir mesela gibi sanki o taraftarlar içinde. Üzerlerine çubuklu giyiyorlar‚ hayatlarındaki en büyük dertleri bir süre de olsa rafa kaldırıyorlar.
Birlikte seviyorlar‚ birbirlerine sarılıyorlar. Hepsi aynı şeyi seviyorlar‚ aynı hayatı yaşıyorlar. 40 bin kişinin önünde‚ o tüyleri ürperten ses ile birilerinin vurduğu şut kadar‚ tribünlerdeki gönülleri de hissetmek‚ yaşadığınızı farketmek‚ keşke 55 TL olmasa ama‚ değer‚ değer‚ değer!
Romantik futbol Arjantin değil‚ Türkiye...
Ve bir sonraki yazıda yazmayı planladığım bir şey var. Beyzbol mu? Futbol mu? İçimdeki beyzbol aşkı çünkü bir hayli bambaşka...
Sevgiler! An be an Esat DERGİ
http://twitter.com/esatd
Her şey 3 turisti Fenerbahçe formasıyla futbol muhabbeti yaparken görmem ile başladı. Bu tutku buraya da mı sıçradı? Fakat 55 TL.
55 TL´lik kale arkası biletlerinin sancısı devam ediyor‚ en azından biz öyle sanıyorduk. Kulübün açıkladığı gibi oluşan sancının sanal bir fırtına olduğunu -şimdilik- gördük. Sivas maçında tribünlerde cümbüş vardı. Güntekin Onay maçın ardından NTVSpor´da Maraton alt tribündeki satılamayan bazı kombineli yerleri işaret ederek statta boşluklar var diye hikaye yazdı.
55 TL´yi herkes veremiyor‚ herkes Kadıköy´ü içine çekemiyor. Biz de bu kutsal görevde sorumluluğu üzerimize alalım. Sivasspor maçına 55 TL´lik biletle gözlem yapa yapa gittim‚ gidemeyenler eşlik edin yazıya sizi de götürelim. Bedavaya maça gidin! Dikkat içinde maç unsuru barındırmaz‚ "duran toplar" gibi! Rotamız Telsim Tribünü...
TURİSTLER ALEX´İ KONUŞUYORLAR
Beşiktaş´tan yolculumuğuza başlıyoruz. Yarısı sarı yarısı laciverte akan bir vapur. Vapurlarda genelde çubuklu formalar ağırlıkta. Yolculuk devam ediyor etmesine de gözüm önümde İngilizce futbol muhabetti yapan‚ 3 çubuklu forma giymiş genç turiste takılıyor. Alex´in geri dönüp dönmediğini bile konuşuluyor. Lugano´nun sabah saatlerinde imza attığı da! Futbol‚ Fenerbahçe sen nelere kadirsin!
Vapurdan inip stada geçmek 10 dakikalık bir yürüyüşü gerektiriyor. Mesela sahadasınız‚ Gökhan Gönül olay diye sizi çağırıyorlar. Bu yürüyüşü böyle düşünün‚ bir tür ısınma. Farklı boyutlarda onlarca taraftar eşlik var. Ağzında borazan yoldan geçen taksilere bunu öttürüp arkadaşlarıyla kahkahalar içine sürüklenen kızlar gibi. Kızlar demişken bu arada‚ bir forma bu kadar mı yakışır. Bence takımların güzellik yarışmaları da olmalı‚ en güzel taraftar gibi. Brezilya´da mesela her takımın bir sembol bayan taraftarı var‚ İngiltere´de ise maskotlar. Türkiye´de tribünleri biraz daha ılımlı hale çevirmek için bu tip renkli şeyler ne zaman olacak?
MCDONALDS´A BİLE TEPKİ VAR
Yürüyüşümüz devam ediyor‚ McDonalds´ın önünden geçerken kırmızı renk görüp "Burada McDonalds istemiyoruz" diye bağıranların arasından geçtiğim bir yürüyüş bu ve boğaya ulaştık. McDonalds´ın kırmızı tabelasının tepki çektiğini söyleyelim. Kırmızı rengi F.Bahçe tribünlerini nefrete sürükleyen bir renk. Kadıköy´ün meydanında bir boğa heykeli var. 100 kişiye sorduk‚ 90´nın buluşma mekanı diyelim. Boğa denilince akıllara Serhat Akın da gelebilir aslında. O meşhur boğa kimbilir kaç milyon insanın facebook´unda fotoğraf albümlerinde bir karenin kahramanı değil mi?
Statın önüne geldiğimde kapıların erken açılmasıyla yoğun ilgiye rağmen sıranın oluşmayacağını hissediyorum sanki. Bu koca stada girmenin her zaman sorunlu olduğunu söylüyorlar taraftarlar çünkü. Bu kapıların erken açılması uygulaması ilelebet devam etmeli.
Bu kadar çok taraftar içinden geçerken‚ stadın önünde bu yoğunluğu ve heyecanı görmüşke keşke bir "Fanzone" olsa diye atıp tutuyorum içimden. Fanzone farklı bir konsept aslında da. Tamam‚ tamam Sivasspor maçı değil de Avrupa ve derbiler öncesi taraftarların daha iyi eğlenmeleri için bu tarza benzer bir uygulama yapılabilir. Stadyum önlerindeki esnafların işi düşmesin‚ orada satış yapma imkanı verilebilir. F.Bahçe yönetimine şık bir öneri olsun bu da.
.
.
.
Birleştirilen Mesaj:
FUTBOLUN İÇECEĞİ
Maç saati yaklaşırken binlerce taraftar stat dışında ne yapıyor peki? Her köşede bir doğum var sanki. Sevgiler sokağa saçılıyor. Kimi Fenerium´da‚ kimi geleneksel bekleyişinde. Nedir bu bekleyiş? Bir iki bira ile maça ısınmak mesela. Yazar olarak kimseye kötü örnek olmak istemem (hoş bizi dünyayı kurtaracak insanlar gibi gösterip‚ yazar takısını koyanlara da sevgilerim çoktur(!) ya) ama bu kızartma yaparken tavaya yağ koymaya benzer. İstenmeyen olaylara sebep vermediğiniz sürece‚ bir‚ iki‚ ben de eşlik ediyorum bunlara. Futbolun içeceği‚ Liverpool´un sponsoru‚ varın siz bulun.
Bu bekleyişte taraftarların grup grup tezahüratları bambaşka. Uluslararası çalışıyorlar. Bütün dertler yarına ertelenmiş. İnsanlar hayatı yaşıyor. Hayat onlar için Fenerbahçe. Burada başlayan şey‚ burada beklenen şey bir maçtan çok ötesi. Söylenen şarkılar‚ stat önünde geçen arabalar içine dikizlenen gözler. Uzun süredir görülmeyen arkadaşlar‚ sarılışlar‚ fanatik düşünceler de yok değil‚ sahalarda görmek istemediğimiz hareketler.
Derin bir nefes alma ihtiyacı duymadığınız‚ girdiğiniz anda soluğunuzu kasıp kavuran o stada adım atıyoruz. Bir dizi formaliteden aramadan sonra! Arkamdan geçen çocuğun "Abi ben buraya el bombası sokarım istersem" sözü de bir yerlere küpe olmalı sanki. Ayin başlıyor. Hakemlerin sahaya çıktığında herkesten kopan ıslık gibi‚ bunu hiçbir zaman anlamayacağım galiba. Hakemin kim olduğunu kimse önemsemiyor‚ hakem olması yeterli. Boğa kırmızı görünce çıldırır ya‚ bu da öyle bir şey. Geçmiş husumetler olsa gerek(!)
Fenerbahçeli futbolcuların bir kısmı tribünlere çağırılıyor‚ bir kısmı toplu tezahürat olmadığı için ısınma hareketlerine devam ediyor. Acaba içinden ne düşünüyordur? Bazıları isimden kaybediyor da. Bu arada dört tribüne birden giden Alex´in ısınma hareketlerini yarım bırakması da‚ orada "Sakatlanacak ısınmazsa" diye içimden bir düşünceye sebep oluyor ki sormayın‚ maçın henüz başında bu gerçekleşince nasıl bir ağzım olduğunu bol bol düşünüyorum. Biliyorsunuz bu ısınma hareketlerini bölen yumruş şovlar ülkemizde sadece‚ acımasız gerçeklerden biri işte.
BİR HOCA GARANTİSİ VERİYOR
Ayin demiştik değil mi? Gerçekten öyle. Mesela bu 55 TL karşılığınızda kulüp size tribünde bir teknik direktör‚ futbolcuyu "malı" zanneden bir taraftar‚ bir de "vefa" dolu yürekten bir seyirci armağan ediyor hemen yanınıza. Mutlaka oturduğunuz yerde bunlara rastlayacaksınız. Beni en zorlayan o teknik adam ile 90 dakika mücadele etmek oldu. Bir ara beni oyuna filan alacak sandım‚ futbol hakkında bu kadar emin ve ahkam kesince! Bunlar hep Rıdvan Dilmen yüzünden. O kadar çok -futbol- konuşursan maç sonları‚ stada gelen herkes hoca olur‚ sonra tazminat istemesinler de.
Maçın içindeki futbolu anlatmıyorum‚ siz izlediniz zaten. İzlemek derken stada girerken Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı´nın stat altında "Bedavaya maç keyfi" diye bağırması da ne kadar ironik değil mi? Ya da stattan Kadıköy´e doğru formalı insanların akması‚ hepsi televizyonlara‚ cafelere saldırıyorlar. Acaba biletler biraz daha düşük olsa neler olurdu?
Biz kaldığımız yere geri dönelim. Bu 55 TL karşılığında golleri herkesten 4-5 saniye önce görüyorsunuz. O kahvehanede izlediğiniz yayına goller kısa bir erteleme ile gidiyor. Tribünde yanımdaki‚ hafif saçları gitmiş o teknik adamı içimden bir yere savuruyorum ve insanları‚ o çubuklu formaları izlemeye devam ediyorum. Herkesin içinde kocaman bir heyecan‚ herkes zaman zaman ayakta.
Bu öyle bir tutku‚ öyle bir efelenme ki içinde "seviyorum" olan hayata karşı. Baktığım her yerde görüyorum bunu.
Statta yanınızda oturan adam su alıp‚ (bu arada çayın 4 TL olduğu bir stat orası) suyun yarısında yanında hiç tanımadığı ama gönülden sevdiği renkdaş kardeşine suyu ikram edebiliyor‚ yediğini paylaşabiliyor. Hepiniz aynı şeyi seviyorsunuz ve kıskanmıyorsunuz birbirinizi. Var mı dünyada başka böyle bir sevgi?
Maç devam ederken artan coşku içinizde kocaman bir lider yaratıyor. Kendinize olan güven artıyor‚ hele bir de sağdan Gökhan Gönül bindirmişse! Çünkü o statta o maçı izlerken temizleniyorsunuz‚ izlediğiniz şey sadece iki üç güzel pas değil. 40 binin üzerinde insanın sesi her şeyi hipnotize edecek güçte. O heyecan beyninizdeki bütük kireçleri yok ediyor.
Babası kızını ve çocuğunu almış yanına geliyor‚ sevgilini almış yanına bizim mahallenin genci geliyor‚ emekli olmuş ama sevgisini emekli edemeyen amcalar da geliyor‚ 18´lik gençler de. Maçı anlatmak istemiyorum‚ özetleri zaten izlediniz‚ gördüğümüz fazlalar bize kalsın. Bu 55 TL´lik tribünde kaleyi arkadan görüyorsunuz ama yine de stat elinizin altında. Kimse maç izlemeye gitmiyor aslında oraya‚ o yüzden şöyle görüyorsunuz‚ böyle görüyorsunuz demeyeceğim ama üst tribünlerde olmadığınız sürece Carlos´un iri kıyım baldırları rüyanıza girecek kadar etkileyebilir sizi..
Genelde insanlar birbirlerini bazı bölümlerde "otur otur" diye maç seyretmeye davet ediyor ama her tribünün belli bölgesinde heyecanları tavan yapmış‚ asla oturmayacaklar bulunuyor‚ bunlar da tribünü ayağa kaldırıyor.
PROMOSYONLAR İLE SAĞLANMAMIŞ BİR SEVGİ
Goller ardı ardına geldiğinde ayinin doruk noktası vurup kırıyor. Statta iki tane dev skorbord var‚ film izleyebilirsiniz yani. Keşke o Santos´un golünden sonra oraya o golün tekrarı verilseydi de Kandilli Rasathanesi Saracoğlu´ndaki hareketliliği ölçseydi. Bu arada gollerden sonra kısa bir süre sağa sola savrulacaksınız aman dikkat! Ağlayanlar da var bazen durduk yere‚ gol yokken‚ nerede olduğunun farkına varıp‚ sevinçten ve heyecandan ağlayanlar. Fenerbahçe sevgisi promosyonlar ile sağlanmamış‚ geniş aile!
Maçın sonuna doğru yaklaşırken‚ herkes yorulmuş ama herkes keyifli. Skorun buna katkısı büyük tabii ki. Skora katkı yapan oyuncular derken aslında yorumcular bunu diyor‚ çaktırmayın. Maçın sonunda futbolcuları tribüne çağırmak‚ onların orta sahada herkesi selamlaması perdeyi kapatıyor‚ en azından stat içindeki. Dönüş yolunda ne kritikler yapılacak kimbilir?
Stattan çıkarken herkesin farklı sesler çıkarması‚ herkesin farklı tezahüratları söylemesi sanki "aşığım" diye haykırmak etrafa. Şükrü Saracoğlu oldukça büyük bir yer. Başkanlığı döneminde de ülke içinde büyüktü bu isim‚ o dönem de bu dönem de olduğu gibi iktidar Fenerbahçe´ydi. Sanki ruhu insanların üzerinde.
Sözü yeteri kadar uzattıktan sonra toplamak gerekirse‚ ki gerekmeli artık. Dikkat ettiyseniz futbola girmedim pek‚ gördüklerim bende kaldı. Bilica´nın Önder´e bir şeyler demesi ve Önder´in anlamıyor gibi durması mesela‚ dil problemi mi acaba. Futbol ve futbolcu bazlı izlenimler ömür boyu sizin olsun ben Kadıköy´e uğurlamak istedim sizi sadece.
55 TL´ye değer mi bu dünya? 55 TL az bile‚ Mastercard reklamı gibi "Paha biçilemez" olmalı da burası maalesef Türkiye. Bir kesim kazanıyor‚ bir kesim onlara kazandırıyor‚ büyük bir kesim kazanmak için çabalıyor. Herkesin durumu yok‚ herkesin bu kadar harçlığı da. Fakat yine de bu iş kutsal bir mesela gibi sanki o taraftarlar içinde. Üzerlerine çubuklu giyiyorlar‚ hayatlarındaki en büyük dertleri bir süre de olsa rafa kaldırıyorlar.
Birlikte seviyorlar‚ birbirlerine sarılıyorlar. Hepsi aynı şeyi seviyorlar‚ aynı hayatı yaşıyorlar. 40 bin kişinin önünde‚ o tüyleri ürperten ses ile birilerinin vurduğu şut kadar‚ tribünlerdeki gönülleri de hissetmek‚ yaşadığınızı farketmek‚ keşke 55 TL olmasa ama‚ değer‚ değer‚ değer!
Romantik futbol Arjantin değil‚ Türkiye...
Ve bir sonraki yazıda yazmayı planladığım bir şey var. Beyzbol mu? Futbol mu? İçimdeki beyzbol aşkı çünkü bir hayli bambaşka...
Sevgiler! An be an Esat DERGİ
http://twitter.com/esatd