Bulut
18.Nisan.2006, 10:18
Son günlerde evrim olgusuna somut kanıt oluşturabilecek iki önemli bilimsel gelişme yaşandı. Bunlardan biri kol ve ayağa benzer yüzgeçleri olan bir balık fosilinin bulunmasıdır. Bu keşif türler arası geçiş süreci konusuna netlik kazandırırken, yeni moleküler biyoloji teknikleri bir hücrenin içindeki süreçlerin milyonlarca yıl boyunca nasıl evrildiğini gösteriyor.
1- Evrimin kayıp halkası bulundu!
Bilim adamlarının, Kanada'nın kuzeyinde Ellesmere Adası'nda buldukları bir fosil, evrim sürecinde balıktan kara hayvanlarına geçişteki kayıp halkayı oluşturuyor. Akıllı tasarımı savunanlar için bir darbe niteliği taşıyan bu fosil, canlıların 375 milyon yıl önce sudan çıkıp kara yaşamına nasıl uyum sağladığını göstermesi açısından çok önemli bir kilometre taşı.
Paleontologlar, Tiktaalik roseae adını verdikleri timsaha benzer hayvan buluntusu ile ilgili bulguları Nature isimli bilim dergisinin son sayısında yayımladılar. Bu fosilin, sürüngenler ile kuşlar arasında köprü oluşturan ünlü Archaeopterix fosili gibi evrimi temsil eden bir ikon olması bekleniyor.
Fosil kayıtlarındaki boşlukların daha yüksek bir gücün varlığını gösterdiğini iddia eden akıllı tasarım yanlıları için bu keşif bir darbe niteliği taşıyor.
Ünlü evrim biyoloğu Richard Dawkins , "Canlıların karada boy göstermesi evrim tarihindeki en önemli geçişlerden biridir. Bu nedenle Tiktaalik bu öykünün en önemli bağlantısını oluşturuyor" diyor.
SIĞ SUDA YAŞAYAN BALIK
İnuit dilinde büyük, sığ su balığı anlamına gelen Tiktaalik, suda yaşayan hayvanların karaya geçişinin kademeli olduğunu gösteriyor. Bu da balıkların karaya çıkmadan önce sığ sularda bir dönem geçirdiği anlamına geliyor. 417 milyon ile 354 milyon yıl önce Devonian Dönem'de yaşadığı tahmin edilen hayvanın, tetrapod denilen 4 bacaklı ilk hayvanlara benzer kafatası, boyun ve kaburgalarının olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra hayvanın balıklarda olduğu gibi pulları, yüzgeçleri ve ilkel bir çenesi var. Tiktaalik'i bulan bilim adamları, hayvanın keskin dişlere, timsah gibi bir kafaya ve 2.75 metre uzunluğunda bir gövdeye sahip olduğunu bildiriyor.
Nature'daki makalenin yazarlarından ve Cambridge Üniversitesi Paleontoloji Bölümü'nden Jennifer Clack , bu buluntunun önemini şöyle açıklıyor: "Bu fosilin önemi birden fazla nedene dayanıyor. En önemlisi bugüne dek çok iyi korunmuş ve tamam olması."
Bilim adamları, önceleri milyonlarca yıl önce balıkların sudan çıkıp kara yaşamına uyum sağlamaya yöneldiklerini öngörüyordu. Balık ile karaya uyumlu tetrapodlar arasında köprü oluşturan bir hayvanın var olduğundan kuşkulanıyorlar, fakat bu hayvanın varlığına ilişkin somut verilere ulaşamıyorlardı. Chicago Üniversitesi'nden biyolog Neil Shubin "Tiktaalik balık ile kara hayvanları arasındaki sınırı, anatomisi ve yaşam şekli ile ortadan kaldırıyor" diyor. Shubin, Tiktaalik'in bulunmasıyla sonuçlanan keşif gezisinin lideriydi.
Neredeyse hiç bozulmamış durumda olan fosil, Kuzey Kutbu'na 1000 kilometre mesafedeki Ellesmere Adası'nda bulundu. Bu ada Kanada'ya ait. Bu keşifte Philadelphia'daki Doğa Bilimleri Akademisi, Chicago Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi'nden bilim adamları hazır bulundu. Daha önce bilim adamları bu fosili aramak için buzul çöllerinin elverişsiz koşullarında arayışlarını sürdürmüşlerdi.
Bu hayvan, sudan karaya geçiş sınırındaki bir hayvanın ilk eksiksiz kanıtı. "Bu keşif bir düşün gerçeğe dönüşmesinden başka bir şey değil" diye konuşan Amerikan Doğa Bilimleri Akademisi'nden Ted Daeschler , "Ellesmere Adası'ndaki kayaların sudan karaya geçiş için en ideal konumu ve ortamı oluşturduğunun farkındaydık" diyor.
Tiktaalik yaşarken Kanada'nın Kuzey Kutbu bölgesi, Ekvator'un üzerine oturan kara kütlesinin bir parçasıydı. Bugünkü Amazon Havzası gibi astropikal iklime ve bu iklime uygun hayvanlara sahipti. İskelet de zaten hayvanın, vücudunu yerçekimi kuvveti altında desteklediğini gösteriyor. Harvard Üniversitesi'nden Farish Jenkins , "Bu, aralarında insanların da olduğu, bacakları olan hayvanların evriminde çok kritik erken bir evreyi temsil ediyor. Tiktaalik ayrıca biyologlara yüzgeçlerin bacaklara nasıl dönüştüğü konusunda da bilgi veriyor.
Tiktaalik'in yüzgeç kemikleri, karada yaşayan hayvanların kollarının üst kısmını, dirsek ile bilek arasındaki kısmını ve ilkel bir eli içeriyor. "Yüzgecin belli başlı eklemleri bu balıkta son derece işlevsel" diye konuşan Profesör Shubin, "Omuzlar, dirsek, hatta bileğin bazı kısımları, ilk kara hayvanlarınınkine benziyor" diyor.
Fosili inceleyen Dr. Clack, "Denizden karaya ilk evrimsel geçiş havayı solumayı öğrenmekle başlamış olabilir. Bu bağlamda Tiktaalik balıklarda bulunan bazı kemikleri kaybetmiş. Bu kemikler, solungaçları örtüyordu ve solungaçlarla soluk alıp verme mekanizmasını destekliyordu. Havayı solurken kafa ile omuz kemerleri arasındaki bazı kemiklerin yok olması hayvanın boynu olduğunu gösteriyor. Böylece hayvan havayı içine çekmek için kafasını daha kolay kaldırabilmiş. Esnek ve güçlü kolların ortaya çıkışı da soluk almak için kafayı sudan dışarı çıkarma sırasında evrilmiş olabilir" diyor.
Reyhan Oksay
http://img53.imageshack.us/img53/2770/b1401006oy.jpg
Kaynak: www.guardian.co.uk
BBC News/Science /Nature
2- Evrime, moleküler temelde doğrulama!
Son yapılan bir çalışma karmaşık biyolojik yapıların moleküler bazda nasıl evrimleştiğini ortaya çıkartıyor. Bu bulgular moleküler gelişimin Darwin'in evrim kuramıyla tamamen uyum içinde olduğunu gösteriyor. Böylece evrim kuramına karşı çıkanların öne sürdüğü 'sadeleştirilemez karmaşa" kuramının ne kadar büyük bir yanılgı olduğu anlaşılmış oldu.
Soyları uzun süredir tükenmiş olan hayvan genlerinin yeniden oluşturan bilim adamları, varolan parçaları değiştirerek, ilk kez evrimin aşama aşama yeni bir moleküler yapıyı nasıl yaratmış olabileceğini ortaya çıkarttılar.
Science isimli saygın bilim dergisinin son sayısında yayımlanan makaleye göre bu bulgular, küçük değişikliklerin canlı hücrelerin içindeki karmaşık mekanizmayı nasıl yarattığını anlamakta zorluk çeken evrim karşıtlarına bir yanıt niteliği taşıyor. "Karmaşık sistemlerin evrimi, evrim biyolojisinin en çok sorgulanan konularından biridir" diye konuşan Oregon Üniversitesi'nden biyoloji profesörü Joseph W.Thornton , "Bizler, yani evrim biyologları, bu sistemin moleküler düzeyde nasıl evrildiğini öğrenmek istedik. Bizim hedefimiz, sistemin evrilip evrilmediğini değil bundan kesinlikle eminiz- bu sistemin nasıl evrimleştiğini anlamaktı. Bizim çalışmamız da zaten bunu gösteriyor" diyor.
Charles Darwin "Türlerin Kökeni" isimli kitabında bu konuda şöyle diyordu: "Benim kuramım, herhangi bir kompleks organın çok sayıda ve birbiri ardına meydana gelen küçük değişikliklerle oluştuğu varsayımına dayanır."
ANAHTAR VE KİLİT ROLÜNDEKİ HORMONLAR
Dr. Thornton'un deneyleri iki hormon reseptörü üzerine odaklandı. Bunlardan biri stres tepki sisteminin bir parçası, diğeri, şekli aynı olmakla birlikte, farklı bir biyolojik süreç içinde yer alır. Bunların arasında gelişmiş hayvanlardaki böbrek fonksiyonları da dahildir. Hormonlar ve hormon reseptörleri, kilit ve anahtar çifti gibi çalışan protein molekülleridir. Hormonlar spesifik reseptörlere bağlanır ve bu bağlantı hücre fonksiyonlarının açılıp kapanması için sinyal gönderir. Hormon ve reseptörlerin uyumu, yeni hormon-ve-reseptör çiftinin nasıl evrimleştiğini sorgulamamıza yol açar. Çünkü bunlardan biri olmadığı zaman diğeri hiçbir işe yaramaz..
Bilim adamları, yılan balığı şeklinde yuvarlak ağızlı bir su hayvanı (Petromyzon) ile yine yılan balığına benzeyen ve başka balıkların vücuduna başını sokarak yaşayan ufak deniz balığı (hagfish) gibi zamanımıza kadar gelmeyi başaran iki çenesiz ilkel türdeki stres hormonu reseptörünün modern versiyonunu buldular. Ekip ayrıca, köpekbalığı sülalesinden gelen bir başka balıkta (Raja batis), bu reseptörün iki adet modern versiyonunu daha buldu. Bunları üreten genleri bulan ve bu genleri birbiriyle karşılaştıran bilim adamları bunların 450 milyon yıl önce varolan tek bir ortak genden geldikleri sonucuna vardılar. O dönemde hayvanlar daha sudan karaya çıkmamış ve kemik daha evrimleşmemişti.
Ekip bu eski reseptörü laboratuvar ortamında yeniden yarattı ve bunun böbrekleri düzenleyen aldosteron'a ve stres hormonu kortizol'e bağlandığını keşfetti. Böylece aldesteron reseptörünün aldesterondan önce varolduğu anlaşıldı. Aldestron yanızca kara hayvanlarında bulunur ve bunlar onlarca milyon yıl sonra ortaya çıkmıştır. Dr. Thornton, "Bunun fonksiyonu çok farklıydı ve hormon sahneye çıkınca yepyeni karmaşık bir sistem içinde yerini aldı. Bu deneyler evrimin fonksiyonları zaman içinde nasıl yenileştirdiğini gösteriyor. Bunun kompleks moleküler sistemlerin evriminde temel bir mekanizma olduğunu düşünüyorum. Bu bulgular, Leigh Üniversitesi'nden biyokimya profesörü Michael J.Behe 'nin 'sadeleştirilemez karmaşa' kavramını yalanlıyor" diyor.
Akıllı tasarım fikrinin en şiddetli savunucularından olan Dr. Behe, yaşamın çok karmaşık olduğunu söyleyerek bu yapının ancak akıllı bir varlığın yaratıcı gücü ile açıklanabileceğini savunuyor. Dr.Thornton hormon ve reseptörlerin anahtar-ve-kilit mekanizmasının, sadeleştirilemez karmaşa olarak tanımlanan sisteme çok açık bir örnek oluşturduğunu ileri sürüyor.
Kaynak. www.nytimes.com
www.sciencemag.org
Benim Kaynağım;Cumhuriyet Gazetesi/Bilim Teknik Eki - www.cumhuriyet.com.tr
Evet arkadaşlar ne diyorsunuz bu 2 büyük buluş için ..
Bence cidden çok müthiş 2 buluş ile karşı karşıyayız. Bu 2 iki buluş evrim teorisi kanıtlanma yolunda önemli bir adım daha atıldı..
Artık bundan sonra evrim teorisinin yalanma ihtimali de pek kalmadı gibi duruyor..
1- Evrimin kayıp halkası bulundu!
Bilim adamlarının, Kanada'nın kuzeyinde Ellesmere Adası'nda buldukları bir fosil, evrim sürecinde balıktan kara hayvanlarına geçişteki kayıp halkayı oluşturuyor. Akıllı tasarımı savunanlar için bir darbe niteliği taşıyan bu fosil, canlıların 375 milyon yıl önce sudan çıkıp kara yaşamına nasıl uyum sağladığını göstermesi açısından çok önemli bir kilometre taşı.
Paleontologlar, Tiktaalik roseae adını verdikleri timsaha benzer hayvan buluntusu ile ilgili bulguları Nature isimli bilim dergisinin son sayısında yayımladılar. Bu fosilin, sürüngenler ile kuşlar arasında köprü oluşturan ünlü Archaeopterix fosili gibi evrimi temsil eden bir ikon olması bekleniyor.
Fosil kayıtlarındaki boşlukların daha yüksek bir gücün varlığını gösterdiğini iddia eden akıllı tasarım yanlıları için bu keşif bir darbe niteliği taşıyor.
Ünlü evrim biyoloğu Richard Dawkins , "Canlıların karada boy göstermesi evrim tarihindeki en önemli geçişlerden biridir. Bu nedenle Tiktaalik bu öykünün en önemli bağlantısını oluşturuyor" diyor.
SIĞ SUDA YAŞAYAN BALIK
İnuit dilinde büyük, sığ su balığı anlamına gelen Tiktaalik, suda yaşayan hayvanların karaya geçişinin kademeli olduğunu gösteriyor. Bu da balıkların karaya çıkmadan önce sığ sularda bir dönem geçirdiği anlamına geliyor. 417 milyon ile 354 milyon yıl önce Devonian Dönem'de yaşadığı tahmin edilen hayvanın, tetrapod denilen 4 bacaklı ilk hayvanlara benzer kafatası, boyun ve kaburgalarının olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra hayvanın balıklarda olduğu gibi pulları, yüzgeçleri ve ilkel bir çenesi var. Tiktaalik'i bulan bilim adamları, hayvanın keskin dişlere, timsah gibi bir kafaya ve 2.75 metre uzunluğunda bir gövdeye sahip olduğunu bildiriyor.
Nature'daki makalenin yazarlarından ve Cambridge Üniversitesi Paleontoloji Bölümü'nden Jennifer Clack , bu buluntunun önemini şöyle açıklıyor: "Bu fosilin önemi birden fazla nedene dayanıyor. En önemlisi bugüne dek çok iyi korunmuş ve tamam olması."
Bilim adamları, önceleri milyonlarca yıl önce balıkların sudan çıkıp kara yaşamına uyum sağlamaya yöneldiklerini öngörüyordu. Balık ile karaya uyumlu tetrapodlar arasında köprü oluşturan bir hayvanın var olduğundan kuşkulanıyorlar, fakat bu hayvanın varlığına ilişkin somut verilere ulaşamıyorlardı. Chicago Üniversitesi'nden biyolog Neil Shubin "Tiktaalik balık ile kara hayvanları arasındaki sınırı, anatomisi ve yaşam şekli ile ortadan kaldırıyor" diyor. Shubin, Tiktaalik'in bulunmasıyla sonuçlanan keşif gezisinin lideriydi.
Neredeyse hiç bozulmamış durumda olan fosil, Kuzey Kutbu'na 1000 kilometre mesafedeki Ellesmere Adası'nda bulundu. Bu ada Kanada'ya ait. Bu keşifte Philadelphia'daki Doğa Bilimleri Akademisi, Chicago Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi'nden bilim adamları hazır bulundu. Daha önce bilim adamları bu fosili aramak için buzul çöllerinin elverişsiz koşullarında arayışlarını sürdürmüşlerdi.
Bu hayvan, sudan karaya geçiş sınırındaki bir hayvanın ilk eksiksiz kanıtı. "Bu keşif bir düşün gerçeğe dönüşmesinden başka bir şey değil" diye konuşan Amerikan Doğa Bilimleri Akademisi'nden Ted Daeschler , "Ellesmere Adası'ndaki kayaların sudan karaya geçiş için en ideal konumu ve ortamı oluşturduğunun farkındaydık" diyor.
Tiktaalik yaşarken Kanada'nın Kuzey Kutbu bölgesi, Ekvator'un üzerine oturan kara kütlesinin bir parçasıydı. Bugünkü Amazon Havzası gibi astropikal iklime ve bu iklime uygun hayvanlara sahipti. İskelet de zaten hayvanın, vücudunu yerçekimi kuvveti altında desteklediğini gösteriyor. Harvard Üniversitesi'nden Farish Jenkins , "Bu, aralarında insanların da olduğu, bacakları olan hayvanların evriminde çok kritik erken bir evreyi temsil ediyor. Tiktaalik ayrıca biyologlara yüzgeçlerin bacaklara nasıl dönüştüğü konusunda da bilgi veriyor.
Tiktaalik'in yüzgeç kemikleri, karada yaşayan hayvanların kollarının üst kısmını, dirsek ile bilek arasındaki kısmını ve ilkel bir eli içeriyor. "Yüzgecin belli başlı eklemleri bu balıkta son derece işlevsel" diye konuşan Profesör Shubin, "Omuzlar, dirsek, hatta bileğin bazı kısımları, ilk kara hayvanlarınınkine benziyor" diyor.
Fosili inceleyen Dr. Clack, "Denizden karaya ilk evrimsel geçiş havayı solumayı öğrenmekle başlamış olabilir. Bu bağlamda Tiktaalik balıklarda bulunan bazı kemikleri kaybetmiş. Bu kemikler, solungaçları örtüyordu ve solungaçlarla soluk alıp verme mekanizmasını destekliyordu. Havayı solurken kafa ile omuz kemerleri arasındaki bazı kemiklerin yok olması hayvanın boynu olduğunu gösteriyor. Böylece hayvan havayı içine çekmek için kafasını daha kolay kaldırabilmiş. Esnek ve güçlü kolların ortaya çıkışı da soluk almak için kafayı sudan dışarı çıkarma sırasında evrilmiş olabilir" diyor.
Reyhan Oksay
http://img53.imageshack.us/img53/2770/b1401006oy.jpg
Kaynak: www.guardian.co.uk
BBC News/Science /Nature
2- Evrime, moleküler temelde doğrulama!
Son yapılan bir çalışma karmaşık biyolojik yapıların moleküler bazda nasıl evrimleştiğini ortaya çıkartıyor. Bu bulgular moleküler gelişimin Darwin'in evrim kuramıyla tamamen uyum içinde olduğunu gösteriyor. Böylece evrim kuramına karşı çıkanların öne sürdüğü 'sadeleştirilemez karmaşa" kuramının ne kadar büyük bir yanılgı olduğu anlaşılmış oldu.
Soyları uzun süredir tükenmiş olan hayvan genlerinin yeniden oluşturan bilim adamları, varolan parçaları değiştirerek, ilk kez evrimin aşama aşama yeni bir moleküler yapıyı nasıl yaratmış olabileceğini ortaya çıkarttılar.
Science isimli saygın bilim dergisinin son sayısında yayımlanan makaleye göre bu bulgular, küçük değişikliklerin canlı hücrelerin içindeki karmaşık mekanizmayı nasıl yarattığını anlamakta zorluk çeken evrim karşıtlarına bir yanıt niteliği taşıyor. "Karmaşık sistemlerin evrimi, evrim biyolojisinin en çok sorgulanan konularından biridir" diye konuşan Oregon Üniversitesi'nden biyoloji profesörü Joseph W.Thornton , "Bizler, yani evrim biyologları, bu sistemin moleküler düzeyde nasıl evrildiğini öğrenmek istedik. Bizim hedefimiz, sistemin evrilip evrilmediğini değil bundan kesinlikle eminiz- bu sistemin nasıl evrimleştiğini anlamaktı. Bizim çalışmamız da zaten bunu gösteriyor" diyor.
Charles Darwin "Türlerin Kökeni" isimli kitabında bu konuda şöyle diyordu: "Benim kuramım, herhangi bir kompleks organın çok sayıda ve birbiri ardına meydana gelen küçük değişikliklerle oluştuğu varsayımına dayanır."
ANAHTAR VE KİLİT ROLÜNDEKİ HORMONLAR
Dr. Thornton'un deneyleri iki hormon reseptörü üzerine odaklandı. Bunlardan biri stres tepki sisteminin bir parçası, diğeri, şekli aynı olmakla birlikte, farklı bir biyolojik süreç içinde yer alır. Bunların arasında gelişmiş hayvanlardaki böbrek fonksiyonları da dahildir. Hormonlar ve hormon reseptörleri, kilit ve anahtar çifti gibi çalışan protein molekülleridir. Hormonlar spesifik reseptörlere bağlanır ve bu bağlantı hücre fonksiyonlarının açılıp kapanması için sinyal gönderir. Hormon ve reseptörlerin uyumu, yeni hormon-ve-reseptör çiftinin nasıl evrimleştiğini sorgulamamıza yol açar. Çünkü bunlardan biri olmadığı zaman diğeri hiçbir işe yaramaz..
Bilim adamları, yılan balığı şeklinde yuvarlak ağızlı bir su hayvanı (Petromyzon) ile yine yılan balığına benzeyen ve başka balıkların vücuduna başını sokarak yaşayan ufak deniz balığı (hagfish) gibi zamanımıza kadar gelmeyi başaran iki çenesiz ilkel türdeki stres hormonu reseptörünün modern versiyonunu buldular. Ekip ayrıca, köpekbalığı sülalesinden gelen bir başka balıkta (Raja batis), bu reseptörün iki adet modern versiyonunu daha buldu. Bunları üreten genleri bulan ve bu genleri birbiriyle karşılaştıran bilim adamları bunların 450 milyon yıl önce varolan tek bir ortak genden geldikleri sonucuna vardılar. O dönemde hayvanlar daha sudan karaya çıkmamış ve kemik daha evrimleşmemişti.
Ekip bu eski reseptörü laboratuvar ortamında yeniden yarattı ve bunun böbrekleri düzenleyen aldosteron'a ve stres hormonu kortizol'e bağlandığını keşfetti. Böylece aldesteron reseptörünün aldesterondan önce varolduğu anlaşıldı. Aldestron yanızca kara hayvanlarında bulunur ve bunlar onlarca milyon yıl sonra ortaya çıkmıştır. Dr. Thornton, "Bunun fonksiyonu çok farklıydı ve hormon sahneye çıkınca yepyeni karmaşık bir sistem içinde yerini aldı. Bu deneyler evrimin fonksiyonları zaman içinde nasıl yenileştirdiğini gösteriyor. Bunun kompleks moleküler sistemlerin evriminde temel bir mekanizma olduğunu düşünüyorum. Bu bulgular, Leigh Üniversitesi'nden biyokimya profesörü Michael J.Behe 'nin 'sadeleştirilemez karmaşa' kavramını yalanlıyor" diyor.
Akıllı tasarım fikrinin en şiddetli savunucularından olan Dr. Behe, yaşamın çok karmaşık olduğunu söyleyerek bu yapının ancak akıllı bir varlığın yaratıcı gücü ile açıklanabileceğini savunuyor. Dr.Thornton hormon ve reseptörlerin anahtar-ve-kilit mekanizmasının, sadeleştirilemez karmaşa olarak tanımlanan sisteme çok açık bir örnek oluşturduğunu ileri sürüyor.
Kaynak. www.nytimes.com
www.sciencemag.org
Benim Kaynağım;Cumhuriyet Gazetesi/Bilim Teknik Eki - www.cumhuriyet.com.tr
Evet arkadaşlar ne diyorsunuz bu 2 büyük buluş için ..
Bence cidden çok müthiş 2 buluş ile karşı karşıyayız. Bu 2 iki buluş evrim teorisi kanıtlanma yolunda önemli bir adım daha atıldı..
Artık bundan sonra evrim teorisinin yalanma ihtimali de pek kalmadı gibi duruyor..