DisCo
19.Ağustos.2010, 04:05
Türk futbolunun gündemini meşgul eden tüm konulara açık açık cevaplar veren Özgener, Bloomberg HT’de Gülin Yıldırımkaya’ya birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu. Özgener, 2016 Avrupa Şampiyonası ile ilgili olarak, "ekonomik olarak çok büyük kaybımız oldu bizim hesaplamalarımıza göre üç milyar Euro'luk bir ekonomik girdisi olacaktı" dedi.
TFF Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye-UEFA ve FIFA ilişkilerine değindi. Futbolda 'Bahis ve Şike", kulüp yöneticileriyle yaşanan poemikler, tribün terörü, Fadıl Akgündüz'ün "Yeni lig kurma" tehdidi ve daha birçok konuda çok özel açıklamalar yaptı.
Altay'ın yöneticiliğini yaptığınızı söylediniz. İzmirlisiniz, bir Altay geçmişiniz var, herkes merak ediyor Mahmut Özgener hangi takımı tutuyor? Mesela sizin için 'Fenerasyon' diyenler varmış ama en çok tartışmaları Fenerbahçe Kulübü ile yaşamışsınız. Nereden doğuyor bu iddia, öyle bir şey var mı?
Bu iddia geldiğimden beri var. Zaman zaman başka kulüplerle de ilgili oluyor, geçmiş dönemde de oldu. Futbolu yönetmenin zorlukları bunlar, istediğiniz kadar objektif olmaya çalışın futbolun yorumlarını çok değişik yapan kesimler oluyor. Dolayısıyla onlar böyle yakıştırmalar yapabiliyor. Tabii ki bu yakıştırmalar hoşumuza gitmiyor ama bunlar beni etkilemiyor. Herkesin görüşüne saygı duymaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok çünkü Futbol Federasyonu futbolun çatı örgütü dolayısıyla bizim kurum olarak kimse ile küskünlük, kırgınlık, kavga etmek gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Biz Türk futbolunu yönetiyoruz, Türk futbolunu yönetirken de adil bir şekilde kendi bildiğimiz doğruları tarafsız bir şekilde uygulayarak futbolu yönetmeye çalışıyoruz ama futbolda aldığımız kararları herkesin beğenmesi hiçbir zaman söz konusu olamaz. Dolayısıyla memnun olmayanlar bu tür yakıştırmaları yapacaklardır, daha farklı eleştiriler yapabileceklerdir son derece doğal. Bu futbolun doğasında olan olmasını istemediğimiz ama maalesef futbolun doğasında olan bir şeydir. Benim en büyük amaçlarımdan biri de bu mentaliteyi değiştirebilmek, verilen kararların ardında hep bir art niyet aramamak. Dediğiniz gibi 'fenerasyon' yakıştırmasını yazan yazarlar da oldu, konuşan taraftarlar da oldu doğaldır, onlara kızmıyorum. Bunları kim söylüyorsa, olaylara daha objektif bakmalarını istiyorum.
2016 ADAYLIĞILINI KAYBETMEMİZİN TÜRKİYE’YE FATURASI 3 MİLYAR EURO!
Sanırım sizin de en çok üzüldüğünüz gecedir 2016'yı kaybettiğimiz gece, biz o gece ne kaybettik? Ekonomik kaybımız nedir?
Doğru, çok üzücüydü. Ekonomik kaybımız var, futbolun geleceği açısından önemli kayıplarımız var ama bizim pes etmememiz gerekir. Oylamanın yapıldığı gece tüm Türkiye gibi biz de çok üzüldük, bir kere orada çok büyük bir emek verildi. Kıl payı kaçırıldı, dolayısıyla üzülmemek mümkün değil. Ama dediğim gibi pes etmememiz lazım. Tabii bence şöyle de bir sevindirici noktası oldu; çıkan netice gösterdi ki UEFA bugün Türkiye'nin böyle bir organizasyonu –ki bu organizasyon biliyorsunuz ki dünyanın en büyük üçüncü spor organizasyonu- en iyi şekilde yapabileceğine dair hep bir fikir birliğine varmış oldu. Bu bizim gelecekte farklı organizasyonlara aday olabilmemiz için çok çok önemli, dolayısı ile o sevindirici yanı oldu. Tabii burada önemli alt yapı ve stat projelerimiz vardı 2016 adaylık kapsamı içerisinde, buradaki altyapı yatırımları hükümetimizin başlatmış olduğu ve 2014 yılına kadar tamamlanacağına dair taahhüt verdiği yatırımlardır. Bu tamamen 2016 adaylığımızdan bağımsız bir yatırımdır. Sayın Başbakanımız hükümetle birlikte bu süreçte bize çok büyük destek verdi. Keza Sayın Cumhurbaşkanımız oylama günü yanımızda oldu çok güzel ve önemli bir konuşma yaptı. Bunlar son derece sevindirici.
Bu alt yapı yatırımları inşallah 2014'de bitmiş olacak 2016'yı almamış olmamıza rağmen. Bizim için önemli olan stat projelerimizin ne olacağı, her ne kadar ben şunu söylemiş olsam da UEFA bugün bu organizasyonu Türkiye'nin yapabileceğine artık inanıyor desem de bir sonraki adaylık sürecinde ki bu üç sene sonra başlayacak bir süreçtir. Tabii üç sene sonraki süreçle ilgili bugün benim resmi sıfatla bir şey söylemem mümkün değildir ama ben bugünkü konumum itibari ile kişisel olarak bunları belirtiyorum. Stat projelerimizin en azından birkaç tanesini hayata geçirebilirsek yani kısaca özetlersek bir sonraki adaylık başvurumuzda hazır olmuş olursak, bitecek projelerle değil bitmiş projelerle aday olursak artık bu işi bize vermemelerine imkân yok diyorum.
2016 adaylığını kaybetmemizin ekonomik kaybına gelecek olursak, ekonomik olarak çok büyük kaybımız oldu bizim hesaplamalarımıza göre üç milyar Euro'luk bir ekonomik girdisi olacaktı. Yapılacak yatırımlar, gelecek seyirciler vs. ile birlikte üç milyar Euro'luk bir potansiyeli olan bir proje idi. Dolayısı ile ondan mahrum kalmış olduk. Türkiye'nin tanıtımı açısından son derece önemliydi. Çünkü geçmişteki bazı turnuvalara baktığımızda enteresan istatistikler gördük. Örneğin Portekiz'de 2004'teki Avrupa Şampiyonası'na giden seyircilerin %70 kadarının bir sonraki yıl Portekiz'e tekrar gittiğini gördük. Bu turizm açısından inanılmaz bir potansiyel, Türkiye zaten bir turizm cenneti bizim seçtiğimiz iller turizm açısından özellikle yaz aylarında potansiyeli çok yüksek yerlerdi o açıdan büyük bir tanıtım fırsatı doğardı. Turizmimiz iyi yerlerde ama en azından daha fazla önemli sayıda insanı buraya çekebilirdik.
Bu pazarlıklar yürürken mesele sadece futbol mu? Çünkü şu da çok yazılıp
çizildi; orada Almanya ve Fransa Türkiye'nin karşısında durdu ve bu ülkeler
özellikle Fransa Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne karşı çıkan iki ülke
şeklinde. Bu sonuç biraz da politik mesaj içeriyor olabilir mi?
Biliyorsunuz oy verecek on üç ülke federasyonunu yerinde hem de birkaç kere
yerinde ziyaret ettik. Çok yoğun bir süreç yaşadık, haftanın her günü uçağa bindiğimiz aylar oldu. Burada değişik politikalar siyasetende olmuş olabilir ama futbol siyaseti açısından da tabii enteresan şeyler oldu. Doğaldır, bir şey demiyorum Almanya Fransa'yı 2016'da destekledi, Fransa'da Almanya'yı Dünya Bayanlar Şampiyonası'nda destekleyecek. Böyle bir ikili anlaşma yapmışlar dolayısıyla doğaldı zaten, Almanya'nın oyunun bize gelmeyeceğini baştan biliyorduk.
İnşallah bundan sonraki organizasyonlara ev sahipliği yaparız diyoruz ama bu süreçte 2016'da bu kararlar verilirken 2018 ya da 2022'ye dair pazarlıklar gündeme geldi mi? Ya da Türkiye ilerleyen organizasyonlarda gücünü nasıl kullanacak, bununla ilgili bir politikamız var mı?
Bu süreçte oluştuğunu zannetmiyorum ama bundan sonraki süreçlerde mutlaka
oluşması gerektiğine inanıyorum. Zaten bu bizim üst üste üçüncü adaylığımızdı. Biz 2016'ya aday olmaya karar verdiğimizde ve hızla çalışmaya başladığımızda ilk yaptığımız iş; 2008 ve 2012'yi neden alamadığımız sorusunun cevabını aramak oldu. Bu sorunun cevabını iyi incelememiz gerektiğine inandık ve iyi de incelediğimize inanıyorum. Çünkü özellikle 2012'de Türkiye daha ilk turda elendi. 2020'de de aynı şeyi yapmamız lazım 2016'yı neden alamadığımızı kendi aramızda tahlil etmemiz gerekir. Eksiklerimiz neydi, siyaseten, proje bakımından, her konuda neyi eksik yaptık onu iyi değerlendirmemiz lazım ve biz onun değerlendirmesini kendi aramızda tabii ki yapıyoruz.
"O dönem herhangi bir pazarlık olmadı" diyorsunuz?
Hayır, olmadı.
Türkiye'nin UEFA ve FIFA ile ilişkilerini sağlıklı buluyor musunuz?
Ağırlığımızı ne kadar koyabiliyoruz?
Bizim onursal başkanımız UEFA birinci başkan vekili, baktığınızda çok önemli bir konumda, FIFA'da da yönetim kurulunda. Bizim bu süreçte neyi eksik yaptığımızı kendi aramızda iyi değerlendirip, neyin eksik olduğunu görüp 2020 için yol almamız gerekir.
UEFA’DA GÖREV YAPAN KİŞİ FEDERASYONLA BİRLİKTE STRATEJİ BELİRLEMELİ
UEFA'da ve FIFA'da her ülkenin federasyon başkanları da görev alıyormuş ama bizim ülkemizde uzun yıllardır bu böyle değil. Acaba siz orada olursanız daha iyi olabilir mi? Orada ikinci bir başkan var evet, ama sonucu gördük. Siz de oraya aktif olarak dâhil olsanız tablo daha iyi gelişmez mi?
Büyük çoğunluk söylediğiniz gibi federasyon başkanı ama on altı kişinin hepsi federasyon başkanı değil. Burada federasyon başkanının UEFA'da görev yapmasının yani icra kurulundaki kişinin federasyon başkanı olmasının ötesinde farklı bir gözle bakmamız gerektiğine inanıyorum. Bu görevi yapan kişi ülkesinde federasyon başkanı da olabilir ya da olmayabilir de, mühim olan o ülke futbolunun stratejisinin belirlenirken her ne olursa olsun stratejinin o görevde bulunan kişilerle, federasyon başkanı ve yönetimin ortak geliştirmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü neticede ülkede futbol stratejisinin geleceğini futbol federasyonları her ülkede belirliyor. Dolayısıyla ben bunu bir handikap olarak görmüyorum yani icra kurulundaki kişi federasyon başkanı ya da değil burada handikap olabilecek şey şudur; bir strateji belirleniyorsa oradaki kişi ile futbol federasyonu başkanı aynı kişi değilse ortak bir araya gelip o stratejiyi belirlemesi gerekir.
Bu tip pazarlıklar dönerken oradaki teke tek markaj, biraz kulis, ilişkilerde önemlidir ya onun için de söyledim.
O da olabilir ama biraz önce söylediğim gibi en mühim mesele demin dediğimdir. Yani karar verilirken neticede ülke futbolunu etkileyecek stratejik kararların beraber verilmesi gerekiyor.
FUTBOLDAKİ CARİ AÇIĞIN KAPANMASI LAZIM
Türkiye'nin ihracat ve ithalatında büyük bir cari açık var. Federasyon bununla ilgili bir şey yapmayı düşünüyor mu?
Tabii gönlümüzden geçen çok daha fazla sayıda oyuncumuzun yurtdışında oynuyor olması, bir ara bir artış söz konusuydu ama son yıllara baktığımızda bir azalış göze çarpıyor. Bunu Türkiye'de artık futbolcu yetişmiyor gözüyle bakmamız, değerlendirmememiz gerekir diye düşünüyorum. Çünkü öyle olsaydı mesela biz en son 2008 Avrupa üçüncülüğünü kazanamazdık diye düşünüyorum. Bu cari açığın kapanması lazım, yabancı futbolcu sayısında artış var bu doğru yabancı futbolcu sayısı hakkında bir soru soracak mısınız bilmiyorum ama.
Yabancı futbolcu sayısını artırmıştınız, daha fazla bir artış olacak mı?
Aslında ben bunu bir artış olarak görmüyorum. Orada bir yanlış anlaşılma olduğunu üzülerek ifade etmek istiyorum ki ben bunu defalarca anlatmaya çalıştım. Mevcut şey 6+2 ydi biliyorsunuz. Yani altı kişi oynayabiliyor iki kişi yedek kulübesinde. Biz artı iki daha getirdik ama baktığınız zaman ilave gelen artı iki tribünde, yani aslında saha içindeki yabancı sayısında bir değişiklik yok. Bunu neden yaptık? Kulüplerimizin açık söylemek gerekirse bir takım yanlış transfer politikaları neticesinde ellerinde kontenjandan fazla yabancı oyuncular bulunmaya başladı. Tabii bunların sözleşmelerini feshetmeleri gerektiğinde kulüplerin bir zararı söz konusu hatayı yapmışlar ama biz gene de kulüplerimiz zarar görsün istemedik. Çünkü kulüplerin zararı demek mali açıdan Türk futbolunun zararı demek biz sadece kulüplerimize feshetmek istedikleri oyuncularla ilgili pazarlık gücü verebilmek amacı ile ve iki yıllığına olmak üzere bu kararı getirdik. Bu kararı aldığımız gün şunu söylemiştim: "Bu karar çıktı, bu sene hep beraber 31 Ağustos'ta transfer bitiyor. 1 Eylül sabahı Türkiye'de kaç futbolcu var, yabancı futbolcu sayısını artırır mı artırmaz mı hep beraber göreceğiz. Ben artırmayacağından yana iddia ediyorum" dedim. Fazla zaman kalmadı yaklaşık iki hafta sonra bitiyor hep beraber göreceğiz. Bu kadar kıyamet koparıldığı gibi, bazı kişilerin söylediği gibi "Yabancı sınırı kalkıyor, milli takımda oynayacak oyuncuların önü kapanıyor, Türk futbolu batıyor" gibi algılayanlarla kesinlikle hem fikir değilim.
TFF Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye-UEFA ve FIFA ilişkilerine değindi. Futbolda 'Bahis ve Şike", kulüp yöneticileriyle yaşanan poemikler, tribün terörü, Fadıl Akgündüz'ün "Yeni lig kurma" tehdidi ve daha birçok konuda çok özel açıklamalar yaptı.
Altay'ın yöneticiliğini yaptığınızı söylediniz. İzmirlisiniz, bir Altay geçmişiniz var, herkes merak ediyor Mahmut Özgener hangi takımı tutuyor? Mesela sizin için 'Fenerasyon' diyenler varmış ama en çok tartışmaları Fenerbahçe Kulübü ile yaşamışsınız. Nereden doğuyor bu iddia, öyle bir şey var mı?
Bu iddia geldiğimden beri var. Zaman zaman başka kulüplerle de ilgili oluyor, geçmiş dönemde de oldu. Futbolu yönetmenin zorlukları bunlar, istediğiniz kadar objektif olmaya çalışın futbolun yorumlarını çok değişik yapan kesimler oluyor. Dolayısıyla onlar böyle yakıştırmalar yapabiliyor. Tabii ki bu yakıştırmalar hoşumuza gitmiyor ama bunlar beni etkilemiyor. Herkesin görüşüne saygı duymaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok çünkü Futbol Federasyonu futbolun çatı örgütü dolayısıyla bizim kurum olarak kimse ile küskünlük, kırgınlık, kavga etmek gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Biz Türk futbolunu yönetiyoruz, Türk futbolunu yönetirken de adil bir şekilde kendi bildiğimiz doğruları tarafsız bir şekilde uygulayarak futbolu yönetmeye çalışıyoruz ama futbolda aldığımız kararları herkesin beğenmesi hiçbir zaman söz konusu olamaz. Dolayısıyla memnun olmayanlar bu tür yakıştırmaları yapacaklardır, daha farklı eleştiriler yapabileceklerdir son derece doğal. Bu futbolun doğasında olan olmasını istemediğimiz ama maalesef futbolun doğasında olan bir şeydir. Benim en büyük amaçlarımdan biri de bu mentaliteyi değiştirebilmek, verilen kararların ardında hep bir art niyet aramamak. Dediğiniz gibi 'fenerasyon' yakıştırmasını yazan yazarlar da oldu, konuşan taraftarlar da oldu doğaldır, onlara kızmıyorum. Bunları kim söylüyorsa, olaylara daha objektif bakmalarını istiyorum.
2016 ADAYLIĞILINI KAYBETMEMİZİN TÜRKİYE’YE FATURASI 3 MİLYAR EURO!
Sanırım sizin de en çok üzüldüğünüz gecedir 2016'yı kaybettiğimiz gece, biz o gece ne kaybettik? Ekonomik kaybımız nedir?
Doğru, çok üzücüydü. Ekonomik kaybımız var, futbolun geleceği açısından önemli kayıplarımız var ama bizim pes etmememiz gerekir. Oylamanın yapıldığı gece tüm Türkiye gibi biz de çok üzüldük, bir kere orada çok büyük bir emek verildi. Kıl payı kaçırıldı, dolayısıyla üzülmemek mümkün değil. Ama dediğim gibi pes etmememiz lazım. Tabii bence şöyle de bir sevindirici noktası oldu; çıkan netice gösterdi ki UEFA bugün Türkiye'nin böyle bir organizasyonu –ki bu organizasyon biliyorsunuz ki dünyanın en büyük üçüncü spor organizasyonu- en iyi şekilde yapabileceğine dair hep bir fikir birliğine varmış oldu. Bu bizim gelecekte farklı organizasyonlara aday olabilmemiz için çok çok önemli, dolayısı ile o sevindirici yanı oldu. Tabii burada önemli alt yapı ve stat projelerimiz vardı 2016 adaylık kapsamı içerisinde, buradaki altyapı yatırımları hükümetimizin başlatmış olduğu ve 2014 yılına kadar tamamlanacağına dair taahhüt verdiği yatırımlardır. Bu tamamen 2016 adaylığımızdan bağımsız bir yatırımdır. Sayın Başbakanımız hükümetle birlikte bu süreçte bize çok büyük destek verdi. Keza Sayın Cumhurbaşkanımız oylama günü yanımızda oldu çok güzel ve önemli bir konuşma yaptı. Bunlar son derece sevindirici.
Bu alt yapı yatırımları inşallah 2014'de bitmiş olacak 2016'yı almamış olmamıza rağmen. Bizim için önemli olan stat projelerimizin ne olacağı, her ne kadar ben şunu söylemiş olsam da UEFA bugün bu organizasyonu Türkiye'nin yapabileceğine artık inanıyor desem de bir sonraki adaylık sürecinde ki bu üç sene sonra başlayacak bir süreçtir. Tabii üç sene sonraki süreçle ilgili bugün benim resmi sıfatla bir şey söylemem mümkün değildir ama ben bugünkü konumum itibari ile kişisel olarak bunları belirtiyorum. Stat projelerimizin en azından birkaç tanesini hayata geçirebilirsek yani kısaca özetlersek bir sonraki adaylık başvurumuzda hazır olmuş olursak, bitecek projelerle değil bitmiş projelerle aday olursak artık bu işi bize vermemelerine imkân yok diyorum.
2016 adaylığını kaybetmemizin ekonomik kaybına gelecek olursak, ekonomik olarak çok büyük kaybımız oldu bizim hesaplamalarımıza göre üç milyar Euro'luk bir ekonomik girdisi olacaktı. Yapılacak yatırımlar, gelecek seyirciler vs. ile birlikte üç milyar Euro'luk bir potansiyeli olan bir proje idi. Dolayısı ile ondan mahrum kalmış olduk. Türkiye'nin tanıtımı açısından son derece önemliydi. Çünkü geçmişteki bazı turnuvalara baktığımızda enteresan istatistikler gördük. Örneğin Portekiz'de 2004'teki Avrupa Şampiyonası'na giden seyircilerin %70 kadarının bir sonraki yıl Portekiz'e tekrar gittiğini gördük. Bu turizm açısından inanılmaz bir potansiyel, Türkiye zaten bir turizm cenneti bizim seçtiğimiz iller turizm açısından özellikle yaz aylarında potansiyeli çok yüksek yerlerdi o açıdan büyük bir tanıtım fırsatı doğardı. Turizmimiz iyi yerlerde ama en azından daha fazla önemli sayıda insanı buraya çekebilirdik.
Bu pazarlıklar yürürken mesele sadece futbol mu? Çünkü şu da çok yazılıp
çizildi; orada Almanya ve Fransa Türkiye'nin karşısında durdu ve bu ülkeler
özellikle Fransa Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne karşı çıkan iki ülke
şeklinde. Bu sonuç biraz da politik mesaj içeriyor olabilir mi?
Biliyorsunuz oy verecek on üç ülke federasyonunu yerinde hem de birkaç kere
yerinde ziyaret ettik. Çok yoğun bir süreç yaşadık, haftanın her günü uçağa bindiğimiz aylar oldu. Burada değişik politikalar siyasetende olmuş olabilir ama futbol siyaseti açısından da tabii enteresan şeyler oldu. Doğaldır, bir şey demiyorum Almanya Fransa'yı 2016'da destekledi, Fransa'da Almanya'yı Dünya Bayanlar Şampiyonası'nda destekleyecek. Böyle bir ikili anlaşma yapmışlar dolayısıyla doğaldı zaten, Almanya'nın oyunun bize gelmeyeceğini baştan biliyorduk.
İnşallah bundan sonraki organizasyonlara ev sahipliği yaparız diyoruz ama bu süreçte 2016'da bu kararlar verilirken 2018 ya da 2022'ye dair pazarlıklar gündeme geldi mi? Ya da Türkiye ilerleyen organizasyonlarda gücünü nasıl kullanacak, bununla ilgili bir politikamız var mı?
Bu süreçte oluştuğunu zannetmiyorum ama bundan sonraki süreçlerde mutlaka
oluşması gerektiğine inanıyorum. Zaten bu bizim üst üste üçüncü adaylığımızdı. Biz 2016'ya aday olmaya karar verdiğimizde ve hızla çalışmaya başladığımızda ilk yaptığımız iş; 2008 ve 2012'yi neden alamadığımız sorusunun cevabını aramak oldu. Bu sorunun cevabını iyi incelememiz gerektiğine inandık ve iyi de incelediğimize inanıyorum. Çünkü özellikle 2012'de Türkiye daha ilk turda elendi. 2020'de de aynı şeyi yapmamız lazım 2016'yı neden alamadığımızı kendi aramızda tahlil etmemiz gerekir. Eksiklerimiz neydi, siyaseten, proje bakımından, her konuda neyi eksik yaptık onu iyi değerlendirmemiz lazım ve biz onun değerlendirmesini kendi aramızda tabii ki yapıyoruz.
"O dönem herhangi bir pazarlık olmadı" diyorsunuz?
Hayır, olmadı.
Türkiye'nin UEFA ve FIFA ile ilişkilerini sağlıklı buluyor musunuz?
Ağırlığımızı ne kadar koyabiliyoruz?
Bizim onursal başkanımız UEFA birinci başkan vekili, baktığınızda çok önemli bir konumda, FIFA'da da yönetim kurulunda. Bizim bu süreçte neyi eksik yaptığımızı kendi aramızda iyi değerlendirip, neyin eksik olduğunu görüp 2020 için yol almamız gerekir.
UEFA’DA GÖREV YAPAN KİŞİ FEDERASYONLA BİRLİKTE STRATEJİ BELİRLEMELİ
UEFA'da ve FIFA'da her ülkenin federasyon başkanları da görev alıyormuş ama bizim ülkemizde uzun yıllardır bu böyle değil. Acaba siz orada olursanız daha iyi olabilir mi? Orada ikinci bir başkan var evet, ama sonucu gördük. Siz de oraya aktif olarak dâhil olsanız tablo daha iyi gelişmez mi?
Büyük çoğunluk söylediğiniz gibi federasyon başkanı ama on altı kişinin hepsi federasyon başkanı değil. Burada federasyon başkanının UEFA'da görev yapmasının yani icra kurulundaki kişinin federasyon başkanı olmasının ötesinde farklı bir gözle bakmamız gerektiğine inanıyorum. Bu görevi yapan kişi ülkesinde federasyon başkanı da olabilir ya da olmayabilir de, mühim olan o ülke futbolunun stratejisinin belirlenirken her ne olursa olsun stratejinin o görevde bulunan kişilerle, federasyon başkanı ve yönetimin ortak geliştirmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü neticede ülkede futbol stratejisinin geleceğini futbol federasyonları her ülkede belirliyor. Dolayısıyla ben bunu bir handikap olarak görmüyorum yani icra kurulundaki kişi federasyon başkanı ya da değil burada handikap olabilecek şey şudur; bir strateji belirleniyorsa oradaki kişi ile futbol federasyonu başkanı aynı kişi değilse ortak bir araya gelip o stratejiyi belirlemesi gerekir.
Bu tip pazarlıklar dönerken oradaki teke tek markaj, biraz kulis, ilişkilerde önemlidir ya onun için de söyledim.
O da olabilir ama biraz önce söylediğim gibi en mühim mesele demin dediğimdir. Yani karar verilirken neticede ülke futbolunu etkileyecek stratejik kararların beraber verilmesi gerekiyor.
FUTBOLDAKİ CARİ AÇIĞIN KAPANMASI LAZIM
Türkiye'nin ihracat ve ithalatında büyük bir cari açık var. Federasyon bununla ilgili bir şey yapmayı düşünüyor mu?
Tabii gönlümüzden geçen çok daha fazla sayıda oyuncumuzun yurtdışında oynuyor olması, bir ara bir artış söz konusuydu ama son yıllara baktığımızda bir azalış göze çarpıyor. Bunu Türkiye'de artık futbolcu yetişmiyor gözüyle bakmamız, değerlendirmememiz gerekir diye düşünüyorum. Çünkü öyle olsaydı mesela biz en son 2008 Avrupa üçüncülüğünü kazanamazdık diye düşünüyorum. Bu cari açığın kapanması lazım, yabancı futbolcu sayısında artış var bu doğru yabancı futbolcu sayısı hakkında bir soru soracak mısınız bilmiyorum ama.
Yabancı futbolcu sayısını artırmıştınız, daha fazla bir artış olacak mı?
Aslında ben bunu bir artış olarak görmüyorum. Orada bir yanlış anlaşılma olduğunu üzülerek ifade etmek istiyorum ki ben bunu defalarca anlatmaya çalıştım. Mevcut şey 6+2 ydi biliyorsunuz. Yani altı kişi oynayabiliyor iki kişi yedek kulübesinde. Biz artı iki daha getirdik ama baktığınız zaman ilave gelen artı iki tribünde, yani aslında saha içindeki yabancı sayısında bir değişiklik yok. Bunu neden yaptık? Kulüplerimizin açık söylemek gerekirse bir takım yanlış transfer politikaları neticesinde ellerinde kontenjandan fazla yabancı oyuncular bulunmaya başladı. Tabii bunların sözleşmelerini feshetmeleri gerektiğinde kulüplerin bir zararı söz konusu hatayı yapmışlar ama biz gene de kulüplerimiz zarar görsün istemedik. Çünkü kulüplerin zararı demek mali açıdan Türk futbolunun zararı demek biz sadece kulüplerimize feshetmek istedikleri oyuncularla ilgili pazarlık gücü verebilmek amacı ile ve iki yıllığına olmak üzere bu kararı getirdik. Bu kararı aldığımız gün şunu söylemiştim: "Bu karar çıktı, bu sene hep beraber 31 Ağustos'ta transfer bitiyor. 1 Eylül sabahı Türkiye'de kaç futbolcu var, yabancı futbolcu sayısını artırır mı artırmaz mı hep beraber göreceğiz. Ben artırmayacağından yana iddia ediyorum" dedim. Fazla zaman kalmadı yaklaşık iki hafta sonra bitiyor hep beraber göreceğiz. Bu kadar kıyamet koparıldığı gibi, bazı kişilerin söylediği gibi "Yabancı sınırı kalkıyor, milli takımda oynayacak oyuncuların önü kapanıyor, Türk futbolu batıyor" gibi algılayanlarla kesinlikle hem fikir değilim.