FoRZa SKiNCLuB_I9o3
17.Ekim.2010, 14:33
11 yıl önce Ahmet Kaya, Kürtçe şarkı söylemekten, kaset doldurmaktan söz ettiği için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 11 yıl sonra ülkenin en büyük futbol kulüplerinden birinin, Fenerbahçe’nin maçı, televizyondan (hem de devlet televizyonundan) Kürtçe olarak anlatıldı ve yorumlandı. Bu organizasyonun mimarları Batmanlı Bakan Şimşek’e ve Fenerbahçe’ye minnettarız.
Harika bir gündü salı… 5 bin kişilik 16 Mayıs Şehir Stadı tıklım tıklım dolu, kentteki bütün kahvehanelerde Alex, Kâzım, Mehmet Topuz heyecanı yaşanıyor.
Binlerce Batmanlı’nın hayali saat 3’ü gösterdiğinde gerçek oluyor, il tarihinde ilk kez bir büyük takım 16 Mayıs Stadı’na çıkıyor. Batmanlı 20 küsür gencin rüyası gerçekleşiyor, sarı-lacivertli topçularla karşı karşıya, omuz omuza futbol oynuyorlar. Batmanlı Bakan’ın hayalleri ete kemiğe bürünüyor, sırtına Fenerbahçe forması geçirip yeşil çimenlere basıyor.
Geriye galiba sadece birkaç milyon hayal kalıyor. Mesela kentteki herkes herhalde birbirine şunu soruyor: Acaba Fenerbahçe’yi bir gün burada, resmi bir maçta, 16 Mayıs Şehir Stadı’nda izlemek mümkün olacak mı? Hatta sadece stattaki Batmanlılar değil, televizyon başındaki Hakkârililer, Iğdırlılar, Tuncelililer düşünüyorlar: Acaba bir gün bizim şehrin takımı da Fenerbahçe’nin Saracoğlu Stadı’na konuk olabilecek mi?
Öyle ya… Tunceli, Ardahan, Iğdır, Bitlis, Hakkâri, Muş… Süper Lig’de yok. Bank Asya 1. Lig’de yok. İkinci ligde yok. Üçüncü ligde yok.
Bu illerin sadece takımları değil hiçbir yerde olmayan… Bazılarının Süper Lig’de bir tane oyuncuları bile yok: Ligde Ağrılı yok. Hakkârili yok. Şırnaklı yok. Zeki Korkmaz’dan başka Bingöllü yok… Bir tane Vanlı, bir Iğdırlı, bir Ardahanlı, bir Karslı var, bine yakın futbolcunun mücadele ettiği Süper Lig’de…
* * *
Oysa ne güzeldi Fenerbahçe’yle Batman’ın maçı… Ne mutluydu Batmanlı çocuklar, bir gün kendilerinin de Alex’le, Cristian’la, Caner’le karşı karşıya oynadıklarını hayal ederken… Eğer onlar da Batılılar gibi sarı-lacivertli çubuklu formayla, ya da kırmızı-beyazlı kendi formalarıyla Süper Lig’de futbol oynadıklarının hayalini kurabilseler, meşin top atsalar birbirlerine sokakta, taş atarlar mıydı acaba?
* * *
Deniz Arman’dan öğrendiğim, garip bir tesadüf, 10 Ekim 2010, teröristbaşının Suriye’den çıkarılışının 12’nci yıldönümüymüş. Şırnak’ın Cizre ilçesinde bu hadiseyi protesto etmek için bir araya gelen (pardon, ne olduğunu bile bilmedikleri, duymadıkları, görmedikleri bir hadise için bir araya getirilen) 10-12 yaş arası çocuklar, ellerinde taşlarla polis barikatına doğru ilerlerken birden duraksadılar. Çünkü karşılarındaki polisler, onlara bu kez biber gazıyla değil, plastik top çuvallarıyla karşılık veriyordu… Polisler çocuklara doğru topları attıkça, çocuklar polislere doğru koşmaya başladılar. Ellerinden taşları bıraktılar, çünkü hepsi o 50 kuruşluk plastik toplara hasrettiler. Taşları unuttular, canları istediği gibi, rüyalarında gördükleri gibi, hayalini kurdukları gibi plastik toplarla oynadılar sokakta… Sonra da dağıldılar evlerine akşam olunca, yorulunca, diğer bütün yaşıtlarının yaptığı gibi…
Cizre’de 50 kuruşluk bir plastik topun yapabildikleri bu kadar… Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim: Iğdır’da bir meşin top, Şırnak’ta birkaç yeşil futbol sahası, Hakkâri’de bir profesyonel futbol takımı neler yapabilirdi, neleri çözebilirdi acaba?
Bence şimdi o Cizreli çocuklar bir sonraki protesto gününün düşlerini kuruyorlar, büyüklerinin onları meydana gönderecekleri günü iple çekiyorlar… Hayır, teröristbaşının bilmem nereden bilmem nereye gidişiyle ilgilendikleri için değil, sadece birkaç plastik topa daha sahip olup, mahallelerinde “Alex! Alex!” diye bağırarak futbol oynamak için…
Uğur Meleke
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
gerçekten harika bir yazı...
Harika bir gündü salı… 5 bin kişilik 16 Mayıs Şehir Stadı tıklım tıklım dolu, kentteki bütün kahvehanelerde Alex, Kâzım, Mehmet Topuz heyecanı yaşanıyor.
Binlerce Batmanlı’nın hayali saat 3’ü gösterdiğinde gerçek oluyor, il tarihinde ilk kez bir büyük takım 16 Mayıs Stadı’na çıkıyor. Batmanlı 20 küsür gencin rüyası gerçekleşiyor, sarı-lacivertli topçularla karşı karşıya, omuz omuza futbol oynuyorlar. Batmanlı Bakan’ın hayalleri ete kemiğe bürünüyor, sırtına Fenerbahçe forması geçirip yeşil çimenlere basıyor.
Geriye galiba sadece birkaç milyon hayal kalıyor. Mesela kentteki herkes herhalde birbirine şunu soruyor: Acaba Fenerbahçe’yi bir gün burada, resmi bir maçta, 16 Mayıs Şehir Stadı’nda izlemek mümkün olacak mı? Hatta sadece stattaki Batmanlılar değil, televizyon başındaki Hakkârililer, Iğdırlılar, Tuncelililer düşünüyorlar: Acaba bir gün bizim şehrin takımı da Fenerbahçe’nin Saracoğlu Stadı’na konuk olabilecek mi?
Öyle ya… Tunceli, Ardahan, Iğdır, Bitlis, Hakkâri, Muş… Süper Lig’de yok. Bank Asya 1. Lig’de yok. İkinci ligde yok. Üçüncü ligde yok.
Bu illerin sadece takımları değil hiçbir yerde olmayan… Bazılarının Süper Lig’de bir tane oyuncuları bile yok: Ligde Ağrılı yok. Hakkârili yok. Şırnaklı yok. Zeki Korkmaz’dan başka Bingöllü yok… Bir tane Vanlı, bir Iğdırlı, bir Ardahanlı, bir Karslı var, bine yakın futbolcunun mücadele ettiği Süper Lig’de…
* * *
Oysa ne güzeldi Fenerbahçe’yle Batman’ın maçı… Ne mutluydu Batmanlı çocuklar, bir gün kendilerinin de Alex’le, Cristian’la, Caner’le karşı karşıya oynadıklarını hayal ederken… Eğer onlar da Batılılar gibi sarı-lacivertli çubuklu formayla, ya da kırmızı-beyazlı kendi formalarıyla Süper Lig’de futbol oynadıklarının hayalini kurabilseler, meşin top atsalar birbirlerine sokakta, taş atarlar mıydı acaba?
* * *
Deniz Arman’dan öğrendiğim, garip bir tesadüf, 10 Ekim 2010, teröristbaşının Suriye’den çıkarılışının 12’nci yıldönümüymüş. Şırnak’ın Cizre ilçesinde bu hadiseyi protesto etmek için bir araya gelen (pardon, ne olduğunu bile bilmedikleri, duymadıkları, görmedikleri bir hadise için bir araya getirilen) 10-12 yaş arası çocuklar, ellerinde taşlarla polis barikatına doğru ilerlerken birden duraksadılar. Çünkü karşılarındaki polisler, onlara bu kez biber gazıyla değil, plastik top çuvallarıyla karşılık veriyordu… Polisler çocuklara doğru topları attıkça, çocuklar polislere doğru koşmaya başladılar. Ellerinden taşları bıraktılar, çünkü hepsi o 50 kuruşluk plastik toplara hasrettiler. Taşları unuttular, canları istediği gibi, rüyalarında gördükleri gibi, hayalini kurdukları gibi plastik toplarla oynadılar sokakta… Sonra da dağıldılar evlerine akşam olunca, yorulunca, diğer bütün yaşıtlarının yaptığı gibi…
Cizre’de 50 kuruşluk bir plastik topun yapabildikleri bu kadar… Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim: Iğdır’da bir meşin top, Şırnak’ta birkaç yeşil futbol sahası, Hakkâri’de bir profesyonel futbol takımı neler yapabilirdi, neleri çözebilirdi acaba?
Bence şimdi o Cizreli çocuklar bir sonraki protesto gününün düşlerini kuruyorlar, büyüklerinin onları meydana gönderecekleri günü iple çekiyorlar… Hayır, teröristbaşının bilmem nereden bilmem nereye gidişiyle ilgilendikleri için değil, sadece birkaç plastik topa daha sahip olup, mahallelerinde “Alex! Alex!” diye bağırarak futbol oynamak için…
Uğur Meleke
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
gerçekten harika bir yazı...