Bir Çağrı Zorkol Kariyeri :)
Herkese merhaba arkadaşlar;
Çeşitli yabancı sitelerin forumlarında gezen arkadaşlar bilirler. Oradaki üyeler kariyerlerini an be an gün be gün aktarıyorlar. Ve gerçekten okuması çok da zevkli oluyor. Ben de neden biz de böyle birşey yapmayalım diyerekten oturdum Football Manager'ın başına ve yepyeni bir hikaye yepyeni bir oyun açtım kendime. Ve bu oyunu an be an gün be gün sizlerle paylaşacağım. Tabii ki fotoğraflarla ve istatistiklerle... Öncelikle kendime kolay gelsin diyip sizlere de iyi okumalar diliyorum. Umarım güzel bir yazı dizisi güzel bir hikaye, heyecanlı ve başarılı bir kariyer bizi bekliyordur. İşte hikaye başlıyor :
------------------------------------------------------------------------
23 Mart 1976 İstanbul doğumlu Çağrı Zorkol'un başlangıç kariyeri aslında uluslararası futbolculukla başlıyor. Çeşitli kulüplerde oynadıktan sonra ilerleyen yaşlarda sakatlığı yüzünden futboldan emekli oluyor. En son oynadığı kulüp Amerika Birleşik Devletleri'nde 1.Lig'de bulunan LA Galaxy :p :o ABD'de oynadığı dönemlerde üstün başarılarından dolayı amerikan vatandaşlığını da getirilen Çağrı Zorkol 18 Haziran Pazar saat:09.00'da Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Polat'tan gelen bir telefonla uyanıyor. Konuşma aynen şöyle:
Adnan: Selam Çağrı. Uyandırdım ?
Çağrı: Yok hayır Adnan Bey. Uyanmıştım zaten. Egzersiz yapıyordum. Hayırdır bir sorun mu var ?
Adnan: Olmaz mı Çağrıcığım olmaz mı? Yeni sezona başlıyoruz. Eric Gerets'in bu sezon takımı sırtlayabileceğine güvenmiyoruz. O yüzden seninle konuşmak istiyorum. Uçak da yerin ayrıltıldı. Bu akşam ilk uçakla hemen buraya gelmen gerekiyor. Gelebilirmisin ?
Çağrı: Çok acilse gelirim tabii Adnan Bey. Yarın görüşürüz.
Adnan: Görüşürüz Çağrı. Hoşçakal...
Konuşma bittiğinde kafamda binbir türlü düşünce vardı. Daha teknik direktörlük lisansım çıkmamıştı. Beni teknik direktör olarak takımın başına getirseler bile başarıyı nasıl yakalardım ? Nasıl bu kadar çok güvenebilirlerdi bana ? Daha bir sürü bir sürü soru. Ama içimde iyi birşeyler yapabileceğime dair hisler vardı. Hemen eşyalarımı topladım. Adnan Bey'in ayırttığı bileti terminalden aldım ve havaalanına gittim direk. Uçağa bindim ve İstanbul'daydım....
Vatan hasreti... İstanbul'un kokusunu özlemişim. :) Beni Adnan Sezgin ve Adnan Polat karşıladılar. Beyoğlu Hasnun Galip Sokaktaki kulüp binasına gittik. Özhan Bey'de oradaydı. Özhan Bey hiç vakit kaybetmeden direkt konuya girdi:
Özhan: Çağrı vakit kaybetmeden konuya girmek istiyorum. Sana durumu Adnan (Adnan Polat'ı göstererek) anlatmış. Ne düşünüyorsun bu konu hakkında. Sana şu anda sonsuz güvenimiz var. Biliyorum daha lisansın yok teknik direktör olarak ama bizler senin geçmiş kariyerini biliyoruz. O Yüzden sana inanıyoruz. Ne düşünüyorsun ?
Çağrı: Valla Özhan Bey... Öncelikle bu çok güzel bir düşünce... Yani bana güvendiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Uçakta gelirken de çok düşündüm. İçimde başarılı olacağıma karşı çok büyük hisler var. Şu ana kadar hislerimde hiçbir zaman yanılmadım. Umarım bunda da yanılmam. O yüzden ben direk sözleşmeyi imzalamaya geldim buraya :D
Özhan: Adnan getir bakiyim sözleşmeyi...
Adnan Polat: Peki ağabey. :p :D
Özhan: Çağrı sana büyük bir güven duyuyorum bunu biliyorsun. O yüzden sana bu yıl 4 Milyon £ transfer bütçesi veriyorum. Ayrıca takımın maaş bütçesi aylık 975.000£ olacak. Kontratına gelince Mayıs 2007 tarihine kadar ayda 28.000£ alacaksın. Olur mu?
Çağrı: Peki Özhan Bey olur. Nereye imzalıyorum ?
Özhan: İmzayı basın önünde atarsın artık ;) Bu akşam bir yemek yeriz. Yarın da basın toplantısıyla sözleşmeyi imzalarsın. Hadi hayırlı olsun.
Çağrı: Saolun Özhan Bey... Güveninizi boşa çıkarmayacağıma emin olabilirsiniz...
Konuşmamız bittikten sonra hemen Beyoğlu'ndan çıkıp Florya Metin Oktay Tesisleri'ne gittim. Orada kalacaktım. Eşyalarımı yerleştirdim. O sırada kapı çaldı.
Kim mi geldi??? Hikayenin devamında... Az Sonra.... ;)
Antrenör Araştırması ve Kadro
Artık herkes beni Galatasaray'ın Menajeri olarak biliyordu. İlk antrenmana da çıkmıştım. Taraftarlar büyük sevgi gösterilerinde bulunmuştu. Fakat antrenman esnasında Orhan, Okan ve Mehmet Topal'ın sakatlıklarını beni biraz sinirlendirdi. Çünkü kondisyonlarının iyi olmaları gerekiyordu. Onlar ise daha ilk antrenmanda sakatlanıp gözümden düşmüşlerdi sanki. Ama saktlıkları düzeldiğinde eğer dostluk maçı oynuyo olursak tabii ki şans verip performanslarını görmek istiyorum. Bunu onlara da söylediğimde hepsi teşekkür ettiler ve böyle birşeyin bir daha olmayacağını söylediler. Bende "inşallah" deyip hepsini yolladım :D
İlk antrenmandan sonra kararımı vermiştim. Antrenörler arkadaşlarım da benim gibi başarıya aç olmalıydılar ki başarıyı yakalayabilelim. Tam performansı sergileyebilmek için başarıya aç olmak gerektiğine inanırım her zaman. Bu düşüncemi takımıma da vermek için hareket geçmiştim. Bu işi başaracağımızı umuyordum.
İnternet girip araştırmamı yaparken MSN'den birden bir mesaj geldi:
İmparator: Tebrik ederim Çağrıcığım. Başarılı olacağına yürekten inanıyorum. Şunu asla unutma teknik direktörler kaybetseler dahi umutlarını hiç bir zaman yitirmemelidirler. Bunun için İtalyanların ünlü bir sözü vardır : "Partene margeto olmaaaazki bonjorno picibesso." Yani burada demek istediği ne olursa olsun ümidini asla yitirmemen gerektiği Çağrıcığım. Tamam mı? Ben senin daima arkandayım. Eğer bir sorunun olursa aç sor. Bir telefon yakınındayım bunu asla unutma!!!
Çağrı: Valla Fatih Hocam. Neler söyleyeceğim inanın bilemiyorum. Beni gerçekten çok onurlandırdınız bu mesajınızla. İçimdeki kazanma isteği emin olablirsiniz ki daha da arttı. Sizin de desteğinizle çok çok iyi yerlere geleceğiz. Sırtımız yere gelmez artık sağolun.
Fatih Hoca da böyle söyleyince. Aman Tanrım dedim içimden ?? Neler oluyor bu alemde ?? İnsanlar bana gerçekten güveniyor. Bu gazla hemen antrenör, gözlemci ve doktor aramaya yani kendi ekibimi kurmaya başladım. Britanya, Almanya, İspanya ve Türkiye'deki eşe dosta haber saldım. Dedim bakın böyle böyle... Bana benim gibi başarıya aç sağlam adamlar bulun. Önüme hemen bir liste geldi. O listedekilerle irtibata geçtim. İlk maçım 2 Temmuz'da olduğu için en azından o zamana kadar kendi ekibimi hazırlamam gerekiyordu.
Tarih 28 Haziran 2006'yı gösterdiğinde Galatasaray Spor Kulübü Personel Kadrosu hazırdı. Kendi alanında başarıya aç ve gerçekten çok iyi elemanları toplamıştık. Yavaş yavaş gelişme gösteriyorduk. İşte Personel Listesi :
Artık yavaş yavaş taktiğimi de hazırlamam gerekiyordu. Bu konuda ekibimle bir toplantı yaptık. Toplantı sonucunda takımı en iyi 4-1-3-2 taktiğiyle ofansif olarak oynatabileceğimize karar verdik. Bunu da zaten hazırlık maçlarında en iyi şekilde görecektik. Hazırlık maçlarından sonra da bir toplantıyla tam olarak Galatasaray Futbol Kulübü'nü anlatacaktık yönetime...
Yavaş yavaş herşey yerine oturuyor rayında gitmeye başlıyordu. İnsanlar bizden bomba transferler bekliyorlardı. Aslına bakarsanız verilen 4 milyon£ ile doğru konuşmak gerekirse hiçbirşey yapamazdınız. Ama gözlemcilerimi göndererek şuanda yıldız olmasalar bile gelecekte kesin yıldız olabilecek ucuz oyuncular bulabilirdim.
Ama ondan evvel kadromu dikkatle inceliyordum. Nerede ne eksik var hangi mevkilerde eksik var nereye alternatifler yapmalıyız onları inceliyordum. İşte incelediğim kadrom:
Defansın sağ tarafında sorun yaşayabilirdim. O yüzden buraya 1 yada 2 oyuncu alıp transferi sonlandırmam yeterli olacaktı. Hemen gözlemcilerimle konuştum ve onları araştırma yapmaları için gönderdim.
Aslında istediğim gibi bir oyuncu bulmuştum. Hem de çok yönlü olması ve bir de genç olması benim için büyük avantajdı. İşte keşfettiğim isim:
Öyle sanıyorum ki teklif kabul edilirse bir sorun yaşamayacaktım. Hemen soruşturmaya başladım. Şimdiyse Altay'dan teklif bekliyorum. Çok yorucu bir gündü. 2 gün sonra Eskişehir maçı var. Onun için yedek kadroyla çıkmayı düşünüyorum. Bakalım önümüzde daha neler olacak.. Bunu hep birlikte göreceğiz.