Kendi halinde voleybolcu bir kızcağızın işi gücü yoktu gitti etiket etti kendini öyle mi ?
Printable View
Kendi halinde voleybolcu bir kızcağızın işi gücü yoktu gitti etiket etti kendini öyle mi ?
doğan grubu ve benzeri gastelerin mantığı da bu arkadaşlar aynı zaman gastesinin mantığının öyle olduğu gibi :)Quote:
1950'li yıllarda Hatay'ın Reyhanlı ilçesinin Müftüsü'nün keçisi çalınır; Cumhuriyet Gazetesi “Müftü Keçi çaldı!” diye haber yapar.
Gayesi dine ve din ile anılan insanlara çamur atmak ya, müftüleri hırsız, imamları üfürükçü ve ırz düşmanı göstermek icin fırsatı iyi kullanır Cumhuriyet.
Gariban Müftü “Yahu ben keçi çalmadım, keçim çalındı” diye çırpınsa da dinleyen yok; Cumhuriyet çamur atmaya devam eder. Müftü Efendi mahkemeden tekzip kararı çıkarttırır ama Cumhuriyet yayınlamaz.
herkes kendi gözlüğüyle bakıyor
oysa kuranda ne diyor Allah
biri size bi haber getirince tam olarak araştırmadan innanmayın
ama biz napıyoruz aaa bak bu şunlardan kesin yapmıştır
aaa bak bunun damgası var bu yapmıştır
bırakalım artık bu cahillikleri inş olay aydınlanır kim ne yapmışsa cezasını bulur
Önceki konu sanırım silinmiş. Ama o konuda herşey belirsiz olduğu için boş yere tartışmalar çıkmıştı. Şimdi herşey netleştiğine göre konunun durmasında bir zarar yoktur umarım. İfadelere ulaşılmış ve olayın yalan, abatma, çarptırma olduğu ortaya çıkmış.
Bizim halkımız maalesef olayın netleşmesini beklemeden saldırıya geçtiği için basında bunu çok iyi kullanıyor.
Haberin amacı yazıda geçiyor.
--------------
Otobüsteki şortlu sporcu kıza dayak haberi son günlerin en çok konuşulan haberi oldu. Kendisine şiddet uyguladığını iddia ettiği kişi hakkında suç duyurusunda bulunan Nurcan İbrahimoğlu'nun ifadesinde şorttan bahsetmemesi, ifade veren otobüs şoförü ve görgü tanığının farklı beyanları tartışmayı farklı bir noktaya taşıdı.
Yaşanan olay ve haberleştirilme sürecine tepki gösteren Star Gazetesi yazarı İbrahim Kiras, 'Bu hayvanı bulun gazeteciliği' başlığıyla dikkat çeken satırlar kaleme aldı.
İşte Star yazarının o yazısı:
'Bu hayvanı bulun' gazeteciliği
Tahmin ettiğim gibi oldu. "Şortlu kıza otobüste dayak" haberi konusundaki kuşkularımı doğrulayacak belgeler ortaya çıktı.
Dünkü yazımda sorduğum soruların başında şu vardı:
Haberin tek bir kaynağı var. Söz konusu genç kızın anlatımları. Otobüs şoförü ve yolcuların ne dediğini merak etmemek olur mu?
OTOBÜS ŞOFÖRÜ VE YOLCULARIN İFADESİ
Haberi büyük bir kampanya çerçevesinde büyüterek kullananların neden olayın diğer taraflarıyla veya görgü şahitleriyle görüşme gereği duymadıkları sorusunun cevabını ben bilemem. Ama hem otobüs şoförünün hem de yolculardan bazılarının olay hakkında verdikleri ifadeler şu anda elimizde.
Öncelikle "şort giydiği" için dayak yediği söylenen genç kızın kendi ifadeleri dikkat çekici. Çünkü Nurcan İbrahimoğlu isimli genç kız 29 Temmuz günü Maslak Akpınar Polis Merkezi'ne başvurarak yaptığı şikâyet üzerine alınan ifadesinde "otobüs içinde ayak uzatma" konusundan kaynaklanan bir tartışma olduğunu tartıştığı kişi tarafından darp edildiğini söylüyor.
Bu ifadede "şort giydiği" için dövüldüğüne ilişkin bir ima bile yer almıyor. Hatta ifade metninde "şort" kelimesi hiç geçmiyor!
ŞORTLU OLDUĞU AYRINTISI!
Oysa bu olayla ilgili haberlerde nedense söz konusu genç kızın şortlu olduğu ayrıntısı özellikle öne çıkarılmış ve hatta Nurcan İbrahimoğlu'nun şortlu olduğu için dövüldüğü iddia edilmişti. Zaten toplumda bir öfke ve infialin oluşması da bu yüzdendi. İnsanlar bir genç kız şort giydiği için dövüldü diye tepki gösterdiler.
Galiba istenen de buydu.
***
"Şortlu kıza otobüste dayak" haberinin benim için kuşku uyandıran yönlerinden biri de otobüs yolcularının tamamının olan bitene seyirci kaldığı iddiasıydı. Şunu söyledim: Türkiye'de bir genç kızın yumruklanmasına bir otobüs dolusu adamın sessiz kalmış olması hiç inandırıcı değil.
Hem otobüs şoförünün hem de yolcuların verdiği ifadeler benim kuşkumu doğruluyor. Hem şoför hem yolcular aslında olaya müdahale etmişler. Ama onların anlatımlarına göre olay zaten Nurcan İbrahimoğlu'nun anlattığı gibi cereyan etmemiş.
KIZIN UYGULADIĞI ŞİDDET
Ayrıntılarını haber sayfalarımızda okuyacağınız üzere, otobüs şoförü ve yolcuların polise verdikleri ifadelerde genç kıza yönelik bir saldırı olmadığı, sözlü tartışma sonrasında genç kızımızın bir erkek yolcuya sinirlenip elindeki bir cisimle vurduğu ayrıntısı var.
Diyeceksiniz ki bu anlatımın doğru olduğu ne malum? Belki de şoför ve yolcular doğruyu söylemiyorlar. Olabilir... Ama problem zaten haberin tek yanlı bir anlatıma dayanarak hazırlanmış olmasındaydı. Tek yanlı bir anlatımdan yola çıkılarak buradan genel sonuçlara varmaktan geri durulmamasıydı.
RAMAZAN ÖNCESİ YAŞANAN HABER RAMAZAN'DA PATLATILDI
İkincisi 28 Temmuz'da gerçekleşen bir olayın Ramazan gündemi gözetilerek bugün"patlatılması" ayrı bir soru işareti doğurmuştu.
Üçüncü ve en mühim kısım ise, bu habere dayanarak toplumdaki kırılgan fay hatlarını harekete geçirmeye yönelik bir medya kampanyası düzenlenmesiydi.
***
İlk günkü haberlerde olay hakkında polisin ilgisiz davrandığı, Adli Tıp doktorlarının ise genç kıza darp raporu vermediği iddia edilmişti. Ortaya çıkan belgeler polisin konuyla ilgilendiğini ve şikâyetçi genç kıza Kâğıthane Devlet Hastanesi'nden Adli Tıp raporu verildiğini ortaya koyuyor.
HABERDEKİ TEK DOĞRU KIZIN ADI
Yani, bu konuda çıkan haberlerin neredeyse tamamı yanlış. Bir tek söz konusu genç kızın adı doğru yazılmış bu haberlerde. Onun dışında doğru yok gibi!
***
Bir de "olay 28 Temmuz günü gerçekleştiği halde neden bunca zaman sonra gündeme getirildi" diye sormuştum. Bu sorunun cevabı hâlâ yok.
Bu sorunun cevabını verecek olanlar söz konusu haberi böyle bir zamanlama ile dolaşıma sokanlar olmalı. İlk önce hangi haber ajansı, hangi muhabir, hangi köşe yazarı "patlattıysa" bu haberi; twitterda "buhayvanibulun" kampanyasını kim başlattıysa onlar vermeli bu sorunun cevabını. Verebilirlerse tabii.
ensonhaber.com
Taşıyan moda teşekkürler. O kadar arama terimi kullandım nasıl olduysa bulamadım konuyu :)
Kaynağa bakar bakmaz okumayı bıraktım.
Bundan sonra nickine bakar bakmaz okumayı bırakacağım demek ki.
"Yalan haber" dediğimiz şey her gün her gün çıkıyor ortaya. Ve bir kere çıkması yetiyor kirletmesi için, temizlenmesi asıl zor olan oluyor.
Bu haber için söylediklerim geçerli değil fakat, yanlış haber olma ihtimaline bile inanmamak, nasıl bir şeydir ben çözemedim.
İnternette gördüklerimin %90'ına inanmıyorum ben.
Neden bunun yalan olduğunu sadece Zaman, Vakit, Taraf, Star gibi gazeteler iddia ediyor? Neden birilerine bir şeyler kanıtlama peşindeler ? Kendilerine "dinci" dendiğinde neden bu kadar karşı çıkılıyor onu anlamadım. Kendileri birçok kesime "laikçi, ateist, dinsiz" derken iyi ya. Ben de diyorum bu dinci ve liboş zihniyet oldukça kızlarımız otobüslerde daha çok dayak yer.
Geçen gün bu listede ismi geçen gazetelerden birinde bir haber-yorum vardı, şöyle diyordu özetle:
"Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de 38 milyon kişi sektirmeksizin oruç tutuyormuş; bunların içerisinde delisi var, psikopatı var, asabisi var... 4 milyon kişi de hiç tutmuyormuş. Bu şartlar altında daha çok kızımız dayak yer, daha çok münferit olay gazeteler tarafından bütün müslümanlara yahut bütün ateistlere mal edilir."
Yaftalamamak lazım, herkesi, her şeyi.
Bu tarz şeyler insanların kutuplaşmasına katkıdan başka bir şey değil.Bir taraf ülke elden gidiyor,özgürlüklerimiz kısıtlanacak düşüncesinde ne kadar haklı olduğunu düşünür bu tarz haberleri okuduğunda. (haberin %100 doğru olup olmadığı önemli değildir,sonuçta doğru olmasını gerektirecek bir takım durumlar mevcuttur) Diğer bir taraf bu haberlerin kendi düşünce tarzlarına bir saldırı olduğunu,kasıtlı olarak bu tarz haberler yapıldığını düşünür.(İlk çıkan haberlere şüpheli yaklaşır,sonrasında kendi düşüncesine yakın kaynaklarca yalanlanınca haklı olduklarını düşünürler) İnsanların bir takım yargıları vardır ve bunları değiştirmek için belgeymiş,kanıtmış önemli değildir.Minareyi çalan kılıfını uydurur düşünce tarzı ağır basar genelde.TRT hamam sahnesine sansür uygulamış.TRT'nin yaptığı yayın akışını etkilememek için 25 dakikalık kesim yaptık açıklaması önemli değildir mesela.Tabii burada olayları objektif bakış açısıyla değerlendirebilen insanları tenzih ediyorum ama genel olarak durum böyle malesef.
Çok haklısın Şemsi Abi.
Özellikle etnik köken ve dini kutuplaşmalar çok tehlikeli.Bu olayların yaşandığı ülkeler geri dönülemez yollara giriyorlar.Özellikle basın bu olayların etkilerini hafifletmek yerine olayı daha çok körüklüyor.A gazetesi B gazetesi farkı olmadan söylüyorum bunu.Bu olaylarda aslında tartışmadan kaçınmak gerekli.Karşındaki insanın düşüncesini kesinlikle değiştiremiyosun.Sadece tartışmakla kalıp birde her olaya ön yargılyla yaklaşmaya başlıyorsun.
İşte o okumadığınız yazı da sizin dediğinizi söylüyor zaten.
İnslanları birbirine düşürmeye çalışıyor basın.
İşte bu da sizin ön yargınızın bir kanıtı. Benim zaman grubunu savunduğumu düşünüyorsunuz çoğunuz. Ama öyle bir durum yok. Aksine bende onların yaptığı çoğu haberden rahatsızım. Onlar da çoğu zaman bu gruplaşmayı tetikliyor.
Daha fazla çok konuşulur bu konuda ama siyasete dayanıyor ucu.
Önemli değil :)
Ama şunu belirtmek isterim. Bir olayı değerlendirirken tek pencereden bakmak iyi değil. 2 tarafın, hatta 3 tarafın da yazılarını okumak lazım.
Zaman gurubu kesin bir haber koyamaz mı ? Her dediği yalan olacak diye birşey yok. Her haberine yalandır gözüyle bakmak yanlış. Bu haberde polis ifadeleri hakkında ve sağlık raporları hakkında bilgiler var. Resmi raporlar hakkında bilgi verildiyse çok büyük ihtimalle doğrudur. Çünkü resmi rapor hakkında yanlış bilgi vermek büyük suçtur.