Yazı epey uzun; ama okuyun derim. e-bilet alma, aldırma!
PassoLig, PassoFişleme, PassoGeçirmece
6222 no’lu sözde sporda şiddetle mücadele yasası çıktığında temeli atıldı e-bilet denilen ucubenin. Biz o dönem başka şeylerin derdine düştük, kendine taraftar diyen, demese de statta maç izlemeyi zevkleri, hobileri arasında sayan herkese hayatın sonrasını tamamen cehenneme çevirecek bu işin üzerinde durmadık, duramadık. BirGün’deki köşemde bu hafta biraz değinmeye çalıştım ama malum, o da basılı mecra olduğundan yer sıkıntısı derdin tamamını anlatmaya yetmedi, buradan deneyeyim şansımı dedim.
İşin kendisinin uygulamasıyla ilgili son hatta bir sürü ekstra saçmalık var ancak doğrudan onlardan şikayetçi olmaya geçmek sistemin kendisini kabullenip işleyişiyle ilgili “konfor” sorularına dönüştüğünden, insanın dili varmıyor.
En evvelinde, bu resmi bir fişleme operasyonu. Maça bilet almak için size bir “taraftar” kimliği veriliyormuş gibi sözde naif bir kılıfı var ancak arkasına baktığınızda statta maç izlemek isteyen herkesin kendi bilgilerini gönüllü olarak devlete teslim etmesi ve kendini fişletmesinden başka bir şey değil. Statlarda küfür ve/veya şiddetin olması böyle bir fişlemeye mahal vermemeli. Daha dün Meclis’te bir ziyaretçinin bir parti başkanını darp edebildiği bir ortamda Meclis’te şiddet uygulamak için bir ön fişleme yok. O Meclis ki, kavga gürültü konusunda benim diyen stattan da aşağı kalmaz!
Sokak, kaldırım, trafik, işyeri, okul, bar, kafe, restoran. İnsanın olduğu her yerde şiddet varken, bunu statlara doğru örnekleştirip maça giden herkese önden bilgilerini gönüllü olarak teslim ederek iyi niyet göstermesi gereken potansiyel suçlu muamelesi yapılacak olması felaket.
Finansal tarafı, bunun sezonluk olması üzerinden, üstelik bir de yandaş banka aracılığıyla oluşturulan sabit rant iyice iğrenç. An itibariyle yıllık 20-25 TL gibi bir ücretten bahsediliyor ama bunun yarın ne olacağı belli değil. Kulüplere dağıtılarak gelir kapısı elde edilecek sözde ama bunun kaçıracağı taraftarın oluşturacağı kaybı karşılar mı, orası da muallak.
Sözün özü şu; maçlara gitmeniz istenmiyor. Bu, canlı yayınlanan maçlarda televizyonlardan evlere giriveren küfürlü tezahüratlar veya ekrana yansıyan tribün arbedeleri yüzünden böyle değil. İnsanların toplanması istenmiyor. Birlikte bir uğurda (ne olduğu çok önemli deği) bağırması istenmiyor. Kendilerine bağırılıyorsa hariç tabii ki. Tribünlerin “bazılarının” zaten protest olması, bazılarının ise giderek protestleşmesi, doğal olarak belli başlı diğer “bazılarını” rahatsız ediyor, edecek. 80′ler sonrası siyasetten uzak tutulmak istenen gençlik statlara yönlendirilmişti, orada deşarj olsunlar, sokakta siyaseten birbirlerinin kafasını gözünü yarmasınlar diye, şimdi herhalde sokaktaki şiddet ve polis düzeni sindirmek ve bastırmak için yeterli görülüyor ki “Tamam lan, maça da gitmeyin artık, evinizde oturun” denilmeye başlanmış oluyor.
Spor Bakanı’mız şöyle buyurmuşlar konuyla ilgili:
“…e-bilet uygulaması, olumsuz olayların engellenmesi açısından ciddi bir olay. Kartlar şu anda talep eden spor taraftarlarına ulaştırılıyor.
Koyduğumuz tarih olan 14 Nisan’a da bağlı kalacağız. Benim ricam, spor seyircisi ve futbol seyircisi olanlar, bu kartlarla statlara girecek olan vatandaşlarımız lütfen elektronik ortam üzerinden veya gişelerden talep etsinler. Hızlı bir şekilde sayıyı arttıracağız. Tam hayata geçince vatandaş da rahat edecek. Önemli şey, kimin nerede olacağını bileceğiz. Vatandaş da sorumluluk içinde olması gerektiğini bilecek. e-bilet uygulaması olumsuz olayların engellenmesi açısından ciddi bir olay.
Televizyonlara yansıyan olayları çıkartan kişiler kulüplerinin taraftarı olamazlar. Bunlar spor seyircisi falan değil. Elindeki bir kayayı sahaya atan, arabanın camını kıranlar, bunlar taraftar değil. Bunlar bildiğimiz vandal. Kimse kusura bakmasın. Bu işler, yasa dışı ve insan haklarına aykırı hareketlerdir. e-bilet bunları önleyecek bir sistem.
Olumsuzluklarda yargıya çok büyük görev düşüyor. Yargının da kanuna göre karar vermesi gerekiyor. Taraftar stada giriş cezası alacaksa, bunu alacak. Trabzonspor-Fenerbahçe maçındaki kaya hadisesi. Sahaya atılan kayanın, bir basın mensubunu, bir emniyet mensubunun veya top toplayıcı çocuğun kafasına geldiğini düşünebiliyor musunuz? Büyük derbi öncesinde araçta yapılan müdahaleler…”
Yine klasik, sorunu çözmekten uzak, caydırıcılığı dahi soru işareti, tekile bakıp geneli zor durumda bırakma, sıkıştırma, cezalandırma halleri. Zaten amca kararını vermiş, kimin taraftar kimin vandal olduğuna dair şüphesi yok. Mesaj da net:
“…Önemli şey, kimin nerede olacağını bileceğiz…”
Taşı atanı yakalamak için güvendiği şey bu plastik parçası:
passolig
Sanılıyor ki, lanet olsun diyip bu kartı alıp cebine koyan, bilet almak için bu mecburiyeti kullanan taraftarlar olsaydı o gün Avni Aker’in tribünlerinde aynı olaylar olmayacaktı. Neden? Çünkü tespit edileceklerdi yerlerinden. Görürsem söylerim. Bu insanlar hiç statta, ama öyle protokolde, locada filan değil, kale arkasında, hardcore taraftarın içinde hiç maç seyrettiler mi? Daha da komiği Samandıra’daki saçma sapan ve gerzekçe otomobil saldırısını dahi bu karta bağlamak. Sanırsınız Samandıra’ya girişte turnike vardı. Aslında tam da kastettiğimiz şeyin ispatı bu; bu kart hiçbir şeye engel olmaz olamaz.
Şimdi bu kartın yürürlüğe girmesiyle birlikte “herkesin yerinde oturacağı” zannediliyor. Ben söyleyeyim, bu belli yerlerde, belli statların belli tribünlerinde olur, belli yerlerde, belli statlarda, belli tribünlerde olmaz. İnsanlar güvenliği filan kullanıp yerinde oturanı kaldırırlar ederler belki de, zaten “Ah, pardon, sizin yeriniz miymiş” diyip kalkıp kendi yerine geçecek adam sahaya kayayı biraz zor atar. Ayrıca yine kart uygulaması sonrası bir de statların güvenlik kamerası donanımları yükseltilmek zorunda bir çok statta. Bu yapılmak zorunda ki, herhangi taşkınlık yapanın önce yeri belirlenebilsin. Sonrasında zaten kendi elinizle kendinizi sobelettiğiniz için önce adınıza, sonra adresinize erişip sizi ayıklayabilsinler. Bu ikisini toplayınca şu çıkıyor; siz biletinizde yazılı yeri işgal edenden yerinizi talep etmediğiniz veya edip de alamadığınız bir durumda (ki bu mümkün, stat güvenliğinin de caydıramayacağı öküzler statlarda mevcut), sizin koltuğunuzda oturan adamın yaptığı taşkınlık önce size patlayacak. Şansınız yaver giderse, kamera görüntülerindekinin siz olmadığını ispat edebilir ve kurtulabilirsiniz ama burası Türkiye, siz aslen esmer ve kel iken, sarışın lepiska saçlı birinin attığı bozuk parayı atanın siz olduğuna emin olacak savcı ve hakimlerimiz olacaktır; “Ya peruk taktıysan?”.
Maça gitme eyleminin bir kaç adım gerisine gidelim; kartı alırken size taraftarlık durumunuz soruluyor. Diyelim Fenerbahçelisiniz, kendinize kartı çıkarttırdınız. Deplasman yasağı olan derbilerde, rakip takımları tutan arkadaşlarınızla birlikte efendi uslu bir şekilde durarak onların arasında maç izleme şansınız yok. Çünkü kendinizi “Fenerbahçeli” diye fişlettiğiniz için, deplasman yasağı olduğundan siz maça bilet almaya kalktığınızda o PassoLig kartınızla size bilet satılmayacak.
Hadi, derbi yasağını geçtim, Ankara’da yaşayan bir Fenerbahçelisiniz ve canınız o hafta Gençlerbirliği – Bursaspor maçına gitmek istedi. Size o PassoLig kartıyla bu maça bilet satılacağı şüpheli. Bir de Gençlerbirliği taraftarı gözüktüğünüz PassoLig kartı mı alacaksınız?
Bir diğer soru; PassoLig internet sitesi “kendi biletinizi kendiniz okutup rahatlıkla yerinize geçebileceksiniz” diyor. Şu anda statlarda biri stat girişinde, biri tribün girişinde asgari iki kez polis üstünüzü arıyor. Elektronik barkodlu bilet veya kombine sahibiyseniz, başında güvenlik duran turnikelerden okutup geçiyorsunuz. Bu turnikelerde PassoLig kartı veya onunla alınan e-bileti okutup içeri girecekseniz, elinizdeki bu kart ve/veya biletle sizin kimliğiniz karşılaştırılmayacaksa içeri girenin o kartın sahibi olduğunun ispatı yine mümkün olmayacak. Siz önceden bilet aldığınız ama gidemeyeceğiniz bir maçın biletini bir arkadaşınıza, kardeşinize vesaire verdiğinizde onun stada girmesini engelleyecek bir kontrol mekanizması yok. Dahası, yerinize gidenin yaptığı veya ister istemez ortasında kaldığı bir tribün arbedesinde polisin sonradan yine gelip sizin kapınızı çalması kuvvetle muhtemel. “Babana bile güvenme” de diyor yani sistem sana.
Bir başkası; 5 kişi maça gideceksiniz, doğaldır ki tribünde yanyana olmak istiyorsunuz. Yoğun bilet alımı olan bir maçta, olasıdır ki altyapısı yetersiz olduğu için sürekli kilitlenecek bir elektronik sistemde (selam Biletix!) 5 kişi aynı anda sisteme girip yan yana bilet alabilecek misiniz? Maçlarda bilet satışlarında şimdiye kadar koltuk seçilebilenine rastlamadım, en fazla blok seçebiliyorsunuz, sıra bile seçmek mümkün değil. Bir kişinin tek kartla 5 bilet almasına herhalde izin vermeyecek bu sistem, aksi takdirde biletler alınırken kullanılan kartın sahibi, geri kalan 4 kişinin velisi konumuna mı girecek?
Deplasman kovalayan, hardcore bir taraftarsınız diyelim. Zaten öyleyseniz devlet sizi çoktan fişlemiştir de, sizin 18 tane PassoLig almanız gerekiyor maçlara girebilmek için. Yaklaşık 400 lirayı daha hiçbir maça gitmeden Çalık Grubu’nun bankasına toka etmek zorundasınız. Ha, bu 400 lira da, bugünkü 20.5 liralık tek kart bedeli üzerinden hesaplanan. 2013-14 sezonunun kalan 6 haftası için belirlenen bu meblağın 34 maçlık (+kupa) 2014-15 sezonu için ve sonraki sezonlar için kaç para olacağı da belli değil.
Ve son olarak; TFF şu anda, örneğin Fenerbahçe Spor Kulübü’ne diyor ki; sen zaten bilet ve kombine satışları için kendi taraftar kartını neredeyse zorunlu kıldın (“neredeyse” diyorum çünkü teorik olarak taraftar kart sahibi olmadan maç bileti almak hâlâ mümkün, kombine değil). Senin bu sistemin zaten var, gel bunu da PassoLig altına alalım. Fenerbahçe Spor Kulübü, kategorilendirdiği ve o kategoriler üzerinden farklı seviyelerde gelirler elde ettiği ve ona göre de avantajlar sağladığı kendi gelir kalemini neden TFF’ye teslim etsin? Ha, bu yarı-gönüllülük esasıyla kulübe gelir kapısı açan ve kulübün bilfiil kendi eliyle kendi taraftarını fişlediği sistemin kendisini Fenerbahçe taraftarı zaten sorgulamalı ve sorguladı da, bir yere varamadı, o ayrı konu. Ama öyle veya böyle, kulübün, taraftarın da dönem dönem maddi sıkışıklıklara karşı araç olarak kullanarak büyüttüğü bu ticari kapı neden kayıtsız şartsız federasyona ve onun bu ucube sistemine devredilsin? Dahası, yukarıda sözünü ettiğim güvenlik kamera ve izleme sistemi için de Fenerbahçe’nin yönetmeliklerdeki sistemi kurdurması isteniyor, halbuki Şükrü Saracoğlu’ndaki güvenlik sistemi halihazırda o yönetmeliklerdeki gereklilikleri sağlıyor. Olasıdır ki o yönetmeliklere uygun sistemi kuran ve yine rantın ve yandaşlığın içinde olan bir de güvenlik kamerası kurucu şirket var ve onun da bu işten nemalanması için “Olsun sen bizimkinden de al” deniyor.
Bunlar bir çırpıda akla ilk gelenler. Yazının altına yorumlarınızla sizin aklınıza gelen senaryoları da mutlaka yazın, işin içinde daha ne nasıl çarpıklıklar olduğunu hep birlikte görelim.
Velhasıl, ne yazık ki şimdi yangın, rüzgar yapılıyor gibi gözükse de “Ben maça gitmeden yapamam” noktasına sıkışan, devleti boykot ediyorum derken gönül verdiği takımı yalnız bırakmak zorunda kaldığı hissine yenilen, “Gidelim, protestoyu da yine statta yapalım” diye cengaverliğe soyunan, veya zaten sisteme, tepedeki faşist güce biat etmekte sakınca görmeyip “Büyüklerimiz n’eylerse güzel eyler” diyip kendini karta koşarken bulanlarımız bu ve benzeri itirazlara kulak asmayacak, çarkın içine girecek. İlk bir kaç uygulamada hiç akla sığmaz bir sürü acayiplik daha yaşanacak, türlü türlü arbedeler çıkacak, nice güvenlik görevlileri darp edilecek, “normal şartlarda” çıkmayacak kavgalar çıkacak ve o kavgalar kavgaların nedeni olan kart üzerinden cezalandırılacak! Sonra zeki Türk insanı çok daha nefis çözümler bularak onları uygulamaya başlayacak, zaten devletin, güvenliklerin vesaire de hevesi kaçacak, canları sıkılacak ve buradan çıkarılan ilk bir kaç furyayla köşeyi dönen döndüğüyle kalacak. Hiç alakası yokken sırf bu yüzden ya stada gidip karambole gelerek mağdur olan, ya da sistemi reddedip takımını canlı izleme zevkinden kendini mahrum bırakarak mağdur olanın da mağduriyeti yanına kâr kalacak. Ve belki de son nokta aşağıdaki gibi olacak…
passoligev
Not: Yazının sahibi ileriye dönük olarak bu çarka girip girmeme zorunluluğuna karşı kendi konumunu da henüz kestirememektedir.
Not 2: İsmini açıklamak istemeyen biz izleyicimiz yukarıdaki sorulardan bir kaçına açıklık getirdi, yazının ilk halini bozmamak adına buraya yazıyorum;
PassoLig’e adapte edilen turnikelerde kartı okuttuğunda turnikenin iç tarafında fotoğrafın gözükecekmiş ve kart-kişi doğrulaması böyle yapılacakmış. Siz aldığınız bir bileti arkadaşınıza verseniz dahi, o kendi PassoLig kartı yoksa zaten stada giremeyecekmiş.
Sizin biletinizi/kombinenizi eşe dosta vermeniz durumunda da yine internetten “Bu maça benim yerime şu TC kimlik no’lu şu kişi gidiyor” diye bildirim yapma yükümlülüğünüz olacakmış ki, o kişi bir şey yaparsa iş sizin başınıza patlamasın.