İtalya'da değil, Türkiye'de yaşıyoruz..
Printable View
İtalya'da değil, Türkiye'de yaşıyoruz..
türkiyede bu zihniyet varken hiçbir şekilde dört büyüklerden biri büyük bir ceza almaz anadolu klüpleri ise çok zor ceza alır
sence turkiyede bu olay olurmu bir düşün takımların arkasında buyuk güçler yatıyor..
del piero ya katılıyorum !!!
Luce senden bi atasözü daha bekliyorduk biz :n: :n:
İtalya'da adalet çok sağlam, hakeden hakettiği cezayı aldı. Sevdiğim kulüp Milan da nasibini aldı tabi ama adalet önemli.
Türkiye'de ceza meza verilmez.
Türk futbolu şike iddialarıyla sarsılırken,bugün ilginç bir gelişme yaşandı
Birinci Lig Kulüpler Birliği Vakfı'nın geçtiğimiz hafta oluşturulan yeni yönetim kurulu, ilk toplantısını İstanbul'da yaptı.
Radisson SAS Otel'de, Özhan Canaydın başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, 9 yönetim kurulu üyesinden mazereti bulunan Çaykur Rizespor dışındakiler katıldı. Toplantıda, gündemde olmamasına rağmen Fenerbahçe ile ilgili bir televizyon kanalında yayınlanan şike ve teşvik iddialarının da görüşüldüğü bildirildi.
Başkan Canaydın, 3 saate yakın süren toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, spor kamuoyunun gündemine oturan ve haberi bir televizyon kanalında yayınlanan olayların kendilerini çok etkilediğini belirterek, ''Aldığımız bilgiye göre, olay şu an federasyonumuza ve yargıya intikal etmiş, soruşturma aşamasına gelmiştir. Gerçeklerin bir an evvel ortaya çıkmasını, konuyla ilgili mercilerin de en kısa zamanda gerekli incelemeleri yaparak sonuca varılmasını ivedilikle temenni ediyoruz'' dedi.
-FENERBAHÇE'YE DAVET-
Başkan Canaydın, gelecek hafta yapılacak Kulüpler Birliği Vakfı toplantısı'na Fenerbahçe Kulübü'nü de davet etti.
Kulüpler Birliği Vakfı toplantılarını, bir yıldır 17 kulüp olarak yaptıklarını hatırlatan Özhan Canaydın, şöyle konuştu:
''Önümüzdeki haftadan itibaren, 18 kulüp olarak toplanmayı istiyoruz ve bunun için gerekli çabayı gösteriyoruz. 18 kulüple beraber toplanarak, Türk futbolu için gereken huzur ortamanın yaratılması için tüm çabalar gösterilecektir. İnşallah Kulüpler Birliği, ismi gibi birlik içinde olacaktır ve bu bulutları Türk futbolunun üzerinden kaldırmak için çalışacaktır.''
30.11.2006
Kaynak : AA
italya'ya devam etmek isteyen varsa beri gelsin,ben buralardayım
http://forum.turksportal.net/vb/show...=13725&page=37
Yine sasırmasınlar.Bi yanlıslık oldu meselesı yanı.
Canaydın geri arar yanlışlıkla çağırdık diye :p
börek çörek yapmışlar mı çeyrek mi yarım altın mı alcaz :D:D
bu polyanacılık nereye kadar be Canaydın ;)Quote:
İnşallah Kulüpler Birliği, ismi gibi birlik içinde olacaktır ve bu bulutları Türk futbolunun üzerinden kaldırmak için çalışacaktır.
son dakika haberi beyler
serhat ulueren itirafçı Cihan oskay ve adnan polat hakkında inanılmaz açıklamalar yaptı ben şoktayım şahsen buyun sizde dinleyin
Download
muhabbetin özünü biliyorsun di mi :roll:
yani öylesine koydun di mi bunu ?
tamamen iftira
federasyon son kozlarini oynuyor
ceza filan alamaz 4 büyüklerden
Basarili bir ses kaydı :D
"ŞEREF TRİBÜNÜ" PROGRAMI NEDEN YAYINDAN KALDIRILDI?
05 Aralık 2006 13:33
Haber Türk Televizyonu'nda dün akşam başladıktan kısa bir süre sonra yayından kaldırılan "Şeref Tribünü" Programının hangi gerekçelerle yayından kaldırıldığını program yapımcısı Tuğrul Yenidoğan ve Haber Türk Genel Yayın Müdürü Melih Meriç'e sorduk. İşte Yanıtlar;
Önce Tuğrul Yenidoğan’ın Maraton.Com.Tr’ye yaptığı özel açıklamalar:
“Aziz Yıldırım’ın basın toplantısından sonra kendisiyle görüştüm ve ‘Sayın Başkan önce tarihimize saldırdılar diyerek bizleri de suçladınız. Biz Fenerbahçe tarihi ile ilgili haber yaparken sizin müzenizden de yetkilileri davet ettik. Buna rağmen neden bizi bu olayın içine çektiniz?’ diye sordum. Bunun üzerine Sayın Aziz Yıldırım ‘Bana sormadan o yayını yaptığın için böyle davrandım’ dedi. Medyanın geldiği hale bakar mısınız?. ! Ben hiçbir programı yaparken kimseye sormam. Aziz bey RTÜK Başkanı mı, benim televizyonumun yöneticisi mi neden sorayım?.. Kaldı ki ben televizyonumun yöneticilerine de yayınlayacağım haberler hakkında bilgi vermem. Bizim dün gece yayınlayacağımız VTR'de Aziz Yıldırım’ın basın toplantısında söylediklerini çürütecek görüntüler vardı. Cihan Oskay’la son zamanlarda hiç görüşmediğini söylüyordu biz 2005 yılında Mahmut Uslu ve Cihan Oskay’la birlikte bir oteldeki görüntülerini yayınlayacaktık. Aziz bey, Cihan Oskay’ın kendi ofisine hiç gelmediğini belirtmişti ama biz 1999 yılında Show Tv tarafından çekilen görüntülerde Alpay Özalan ve Cihan Oskay’ın Aziz Yıldırım’ın ofisine gittiğini görüntülerle kanıtlayacaktık. Bu arada Basın toplantısında Cihan Oskay’ı ağır şekilde eleştiren ve kanunlar önünde de suçlu olduğunu ifade eden Ali Koç’a da, Oskay’ın 6 yıl Koç grubunda çalıştığını ve daha sonra İngiltere’ye gittiğini kanıtlayacaktık. Bana VTR'yi yayınlama, çık aslanlar gibi programını yap dediler, ilkelerime ters düştüğü için yapmadım. Kemal ağabey (Belgin) ve Tayfun'la birlikte programa devam etmemeye karar verdik. Reklam baskısına kurban gittik. Medya bu hale geldi… Ayrıca Samsun-Fenerbahçe maçında yaşananlardan dolayı hiç kimsenin bu saatten sonra bir şey yapamayacağını kanıtlayacaktık. Çünkü yönetmelikler değişti ve bir sonraki sezon başlayana kadar işlem yapılmadığı için bugün hiç kimse o maçla ilgili bir işlem yapamaz. Bunu Fenerbahçe’de biliyor. Dolayısıyla çok büyük bir oyun var, oyun içinde oyun var… Samsun’da şike teşvik davası açılmadığını sadece telefon konuşmalarının izinsiz kayıt edilmesi nedeniyle dava açıldığını ortaya koyacaktık.”
Ve İşte Melih Meriç'in konuyla ilgili açıklamaları.
"Programdan yaklaşık 5 saat önce yapımcı Tuğrul Yenidoğan'la konuştum. Ben Tuğrul'un hem arkadaşıyım, hem de program yaptığı kanalın genel yayın müdürüyüm.. Tuğrul'a bu konuşma sırasında Cihan Oskay'la ilgili herhangi bir bir kaset olup olmadığını sordum. Bana o işlerin arkası pis. Biz buna girmeyeceğiz. Fenerbahçe-Galatasaray maçındaki tribün olayları var cevabını verdi. Ben yapımcıların kasetlerini genellikle izlemem ama her yapımcıya program öncesinde hangi konularını işleyeceklerini sorarım. Bu benim zaten asli görevim. Bir genel müdürün kanalda şiir yayınlansa bile haberi olması gerekmez mi?.. Ancak, Tuğrul Yenidoğan işleyeci konuyu ve göstereceği kasetleri benden sakladı. Oysa, Tuğrul'un bugüne kadar yaptığı her işin arkasında durduk. Program başlayınca altyazılardan ve tanıtım kasetinden Cihan Oskay konusuna gireceklerini anladım. Kanalı aradım, reklama girince Tuğrul'la beni konuşturmalarını istedim. Tuğrul'a "Benden neden sakladın. Kasetleri izleyelim. Haftaya aynen yayınla ancak bu akşam verme. Eğer programa başladım, kesemem diyorsan ekrana çık, sorumluluğu Melin Meriç'in üstüne, yani bana at dedim. Kabul etmedi, bırakıyorum programı dedi. Telefonda yarım saat rica ettim. Bırakma, devam et dedim, dinletemedim. Biz özgür ve bağımsız haberleriyle tanınan bir kanalız. En ufak bir sansür anlayışımız olmaz ama kabul edelim ki, özgür ve bağımsız haberler de gazetecilik disiplini altında verilmelidir. Bize Fenerbahçe Kulübünden, Koç grubundan, ya da bir başka yerden en ufak bir baskı gelmedi. Zaten Cihan Oskay haberinin gireceğinden ben dahil kimsenin haberi yoktu. Bugüne kadar Tuğrul'un arkasında hep durduk, çok kritik davaların hepsini kazandık. Aynı disiplin, aynı anlayış içinde bu dosyada yayına girebilir. Bizim açımızdan bir sakıncası yok. Ancak, özgür ve bağımsız haberleri gazetcilik disiplini altına yapmak koşuluyla. "
........................................
Bu arada Haber Türk Genel Yayın Müdürü Melih Meriç kanalın resmi internet sitesinde şu açıklamalarda bulundu;
Dün gece ilk reklam arasından sonra yayınına devam etmeyen Şeref Tribünü programıyla ilgili olarak spor medyasından çok değerli dostlarımız, olayın neden meydana geldiği yönünde bana sorular yöneltmişlerdir. Esas itibariyle “programı kesmek veya yayından kaldırmak” yönünde bir talimatım olmadığı için bu soruların doğru muhatabının ben olmadığımı düşünüyorum. Benim yaptığım şey, yapımcıları tarafından yarıda bırakılan programın yerine yayının devamlılığını sağlamak açısından yeni programlar koymaktır. Ancak,bu konuda bana gelen yoğun sorular ve kamuoyunun merakı üzerine zorunlu olarak bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim.
Tuğrul Yenidoğan, başarılı haberlere imza atmış, çok değerli bir yayıncıdır. Kimi rahatsız ederse etsin, kime dokunursa dokunsun, belgelere ve güvenilir bilgilere dayanan haberleri ile HABERTÜRK’e her zaman güç vermiş, Türkiye kamuoyunun aydınlanmasına büyük katkılarda bulunmuştur. Başarılı yayıncılığının yanısıra iyi de bir dostumdur.
Habertürk'ün bağımsızlık ve özgürlük konusundaki kararlığını en iyi bilen kişilerin başında da bizzat o gelmektedir.
Habertürk, bağımsızlığını ve özgürlüğünü elbette bu mesleğin disiplinine ve usüllerine sıkı sıkıya sadakatle bağlı olmasına da borçludur. Bunun içindir ki, bugüne kadar yayınladığı ve kamuoyunu şok eden dosyaların hiç birinde bir dava kaybetmemiş, haberleri yalanlanamamıştır.
Diğer saygın medyalarda olduğu gibi, Habertürk de bir genel yayın müdürü yönetiminde yayıncılık yapar. Hiçbir yerde olamayacağı gibi, Habertürk'te de Genel Yayın Müdürü olarak, benden gizlenen bir yayının yapılmasına izin veremem, vermedim, vermeyeceğim.
Dün akşam, bütün programlar için her zaman yaptığım gibi, programdan saatler önce Tuğrul Yenidoğan’ı aradım. “Bu akşam programında neler var?” diye sordum. Bana, önemli bir sey bulunmadığını, maçları konuşacaklarını, Kadıköy’de Fenerbahçe-Galatasaray maçında yaşanan tatsız olayların üzerinde duracaklarını söyledi. Yaklaşık 5 dakika süren bu telefon görüşmemiz her zamanki gibi gayet samimi ve dostane bir konuşma oldu.
Saat 23:30’da program başladığında, altyazılar ve sözlü olarak canlı yayında, Cihan Oskay’la ilgili bir bandın yayınlanacağı duyuruldu. Elbette, buna çok şaşırdım, çünkü Tuğrul Yenidoğan bana böyle bir dosya veya banttan sözetmemişti.
Reklam arası verilince kendisini telefonla aradım. “Ben seninle konuştum, neden bana bu olaydan sözetmedin?” diye sordum. Bandın içeriğini değil, neden bana söylemediğini sordum. Bu konuyu bana söylememesinin hata olduğunu, ancak bu bantta önemli bir sey bulunmadığını, bandı yayınlamak zorunda olduğunu, buna izin vermemi söyledi. Ben kendisine “Bantta ne olduğu beni ilgilendirmiyor, önemli veya önemsiz. Ona veya buna, dokunur veya dokunmaz. Ben orasıyla ilgilenmiyorum. Ben Genel Yayın Müdürüyüm. Benden gizleyerek yayıncılık yapamazsın. Bu konuyu benden gizlemeni kabul edemem. Ayrıca şahsen de beni by-pass etmene çok kırıldım. Bu nedenle bu bandı yayınlamana izin vermiyorum. Yayına çık, benim bunu yayınlamana izin vermediğimi söyle. Sorumluluğu alıyorum. Yarın gelirsin, konuyu benimle konuşursun, önümüzdeki hafta programında yayınlarsın.” dedim. Tuğrul Yenidoğan ise, “ben bunu yayınlamak zorundayım, eğer izin vermiyorsanız, ben de veda ederim” dedi. Ben kendisine cevaben “ Bugüne kadar senin arkanda nasıl durduğumu, en iyi sen bilirsin. Bu akşam konuyu benden gizlemen hataydı, programı yarıda bırakman ikinci hata olur. Çıkıp veda etmene izin vermiyorum. Programına devam edeceksin. “ dedim. Kendisi, programa devam etmeme kararı aldı ve stüdyodan ayrıldı.
Olay bundan ibarettir.
Genel yayın müdürü olarak, bana verilen görev ve yetkilerin sınırını çok iyi biliyorum. Bu yetkimin aşındırılmasına izin veremem. İzleyicilerin hiç bir sansüre uğramadan haber alma hakkına ne kadar değer veriyorsam, benim de şahsen "sansürlenmemem gerektiğine" de o kadar önem veririm.
Meselem, konunun özüyle değil, usülü ile ilgilidir. Mesleğimin usüllerine bağlı kalmak, izleyicilerin haber alma özgürlüklerinin de garantisidir.
Somut olayda, Tuğrul Yenidoğan ile aramızdaki görüş ayrılığı esas itibariyle bu usül tartışmasına dayanmaktadır. Şu ana kadar sözkonusu bandı ne izledim, ne de içeriğini tam olarak biliyorum. Eminim izlesem, bunun yayınlanmasına izin verirdim.
Tuğrul Yenidoğan'ın kamuoyunu şok eden haberlerinin büyük bölümü benim Genel Yayın Müdürlüğüm döneminde yayınlanmıştır. Üsuller dışında, yayınların esasına ilişkin tek bir müdahalem, uyarım olmamıştır. Cesaretimizi kanıtlamaya ihtiyacımın olmadığını düşünüyorum. Yayınlarımız ortadadır.
Bütün kişisel duygularımın, dostluğumun üstünde, iş prensiplerim gelir.
Habertürk, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da, kime dokunursa dokunsun, kimi rahatsız ederse etsin bağımsız ve özgür haberciliğin kalesi olacaktır. Bunun en büyük garantisi, mesleğimizin usüllerine olan sadakatimizdir. Gazeteci kalırsak, gazetecilik yapmaya hakkımız olur.
Kamuoyuna saygılarımla bildiririm.
Melih MERİÇ
HABERTÜRK Genel Yayın Yönetmeni
..........................................
MARATON.COM.TR ÖZEL HABER
Bu isin sonu iyi degil... Aziz Yildirim bitiriliyor... (kisisel dusuncemdir - zaman gosterecek)