Tarih Bu Adamları Kıskanıyor...
Bir Haziran gecesiydi... Aileme İspanya'ya gideceğimi söylediğimde bana tepki göstermişlerdi. Çünkü yurtdışında çalışmamı istemiyorlardı. Ben de onları razı etmeden gitmeyi düşünmüyordum. Henüz ayrıldığım Malatyaspor klübü yöneticileri, başta eski başkanımız Sn. Hikmet Tanrıverdi olmak üzere bir çok sözü geçen kişiyi ,benimle görüşmek için görevlendirmişlerdi. Ve Madrid'e gideceğim güne kadar evimiz hiç boş kalmamıştı. Malatyaspor bana 5 yıllık yeni bir anlaşma teklif etmişti. Ancak ben kafamda Madrid'e çoktan gitmiştim.
Tek hayalim sevdiğim Atetico Madrid klübünü, Real Madrid'in üzerine çıkarmaktı. Zaten yeni başkanım Sn. Enrique Torres'in klübün hedefiyle ilgili meşhur bir sözü vardır : "Eğer, Real Madrid 20. olacaksa, biz şimdiden 19. luğu kabul ediyoruz". İşte bu hedef için gidecektim Madrid'e. Malatyaspor klübünü kibarca reddettikten sonra ailemi de razı edip yola koyuldum.
Önce Madrid'e ordan da klübün tesislerine kadar bir kişi bana rehberlik etti ve tesislere vardım. Ancak ortalık çok sessizdi, sanki Madrid taraftarı gelmemi istemiyor gibiydi. Türkiye'deki taraftarların o müthiş karşılama görüntüleri aklıma geldikçe tesislere girene kadar bu durum beni düşündürüyordu. Yönetim, asıl hedefin benim Madrid'e gelişim değil, Real Madrid ile gireceğimiz yarış olduğu fikrini verebilmek için taraftarları organize etmiş ve havaalanında karşılama yapılmamasını taraftar derneklerinden rica etmişti. Ben bunu öğrenince, başkanın yanına çıktım ve onu tebrik ettim.
"Başkanım, daha Madrid'e gelir gelmez klübün ne kadar profesyonel olduğunu gördüm. İşte tam bana göre bir klüp!" dedim ve başkanla tanıştım. Daha sonra tesisleri gezdim. Basın toplantısında ise hedeflerimi açıkladım. Sonra takımımla tanışıp çalışmalara başladım. İşte Madrid'e gelişim ve bu süreçte yaşadıklarım.
Bundan sonra artık asıl işimiz olan takımımızla ilgilenmeye başladık ve ilk sezon için çalıştık. İlk sezonda R.Madrid'i geçebilmiştik ancak, küçük de olsa var olan şampiyonluk beklentisine yanıt verememiştik. Biz de takımın bu kadroyla uzun süre başarılı olamayacağını, gençleştirilmesi gerektiğini düşündük. Teknik ekibimle birlikte gönderilecek oyuncularla teker teker konuşup bu güne kadarki çalışmalarından dolayı teşekkür ettik ve kapımızın bundan sonra da onlara açık olacağını belirterek yollarımızı ayırdık. Gelecek oyuncuların ise genç olması gerekiyordu ama sıradan gençler yerine, sürekli gündemde olan yıldız adayı gençlere yöneldik. Birkaçını kadromuza kattık. Artık bu yenilenme planımız ilerleyen yıllarda da devam edecekti ve oldu da. Ancak her sezon sıralamada bir basamak daha geri gidiliyordu. Üstelik R.Madrid, bizi ilk sezon hariç hep geçmişti. Bu durum taraftarda bir burukluk yaratmıştı ki bu tabloya bu sezon dur dememiz gerektiğini anladık.
Bu sezon yine birçok gencin yanısıra Atalanta'dan Adriano(free), Milan'dan Seedorf(1 milyon TL), başarılı sağ bek Cristian Zaccardo (12.5 milyon TL), Fenerbahçe'den Volkan Babacan(free), Real Madrid'den Aythami(9.5 milyon TL), Roma'dan Vucinic(24.5 milyon TL), Beşiktaş'tan Delgado(free)'yu alarak kadroyu bir şampiyon adayına yakışır hale getirdik. Vucinic ve Aythami'den çok şey bekliyorduk. Kadromuzda bulunan Sergio Agüero'yu 74, süperstar kalecimiz Ochoa'yı da 49 milyon TL'ye Milan'a vermiştik. Aslında Ochoa'yı başkanımız gönderdi, ben kesinlikle onun gönderilmesini istemiyordum ama bir klüpte herşey istediğiniz gibi olamayabiliyor. Gabi'yi Lazio, Jesus Navas'ı PSG, Lupoli'yi PSG, Seitaridis'i Liıverpool'a ve daha birçok oyuncumuzu da göndererek transferi kapattık. Kerlon'a gelen müthiş teklifleri elimizin tersiyle ittik. Sezonun ilk maçı R.Madrid ile yapılacak İspanya süper kupa finaliydi ve R.Madrid'i 4-0 mağlup ettik. Evet yanlış duymadınız tam 4-0 yendik. Bu maçta F.Torres hattrick yaparken Vucinic ise bir gol ve asistleriyle yıldızlaşıyordu. Ne kadar iyi bir transfer olduğunu böylece ispatlıyordu Vucinic. Hemen ardından 4. sezonumuz başlıyordu ve ilk maç Valladolit'leydi. Bu maçı 2-0 alıyorduk ve lige iyi bir başlangıç yapıyorduk. Daha son sahamızda R.Sociedad'la berabere kalmıştık ama 3. maç deplasmanda Espanyol ileydi. 2 kez yenik duruma düştüğümüz maçta, skor 2-1 iken Kerlon'u oyuna almıştım ve Kerlon son 10 dk içinde 2 gol atarak 3 puanı bize getiriyordu. Hemen ardından bu kez maçın adı Atletico Madrid - Zaragoza'ydı. 0-1 yenik duruma düşmüştük, üstüne üstlük Sivok da kırmızı kart görmüştü. Zaten F.Torres Espanyol maçında kırmızı kart gördüğü için bu maçta yoktu ama yılmadık ve 0-1 geriye düştüğümüz maçı Vucinic'in müthiş performansıyla 3-1 kazanmıştık. Artık bir şampiyon gibi oynuyorduk ve sırada UEFA eleme, Genk maçı vardı. İlk maçta kendi sahamızda yaklaşık 30 pozisyonda Genk kalecisi inanılmaz oynamıştı ancak 70. dakikada kalecileri sakatlanınca Atletico Torres ile 1-0 öne geçmişti. İkinci maçta ise o müthiş kalecileri yoktu ve Torres ve Vucinic'in harika uyumuyla maçı 0-4 almıştık. Artık UEFA'dayız ve grubumuzda Rosenborg, Newcastle, Rangers, Boavista bulunuyor. Bu gruptan ilk iki sırada çıkmak hedefimiz. Yani artık namağlup bir takımımız var ve bu sene şampiyon olacağız. Ya olacağız ya olacağız!!!
Quote:
Originally Posted by
kazma
ben de atletico ile oynuyorum ilk sezon 3.oldum torres72milyon ytlye man utdye maxiyi 32ye arsenale sattim cassani,owen,veron,fiore.pisculishi,sarkies vb transferler yaptim nasilim?
Torres'i satman çok yanlış bir karar ama iyi bir forvet bulurum diyorsan n'apalım. Maxi'yi ucuza bırakmışsın. Bence 1 sezon oynatıp iki katına satabilirdin. Pisculishi iyi forvet ama Torres'in yerini zor doldurur. Hava toplarında iyi forvet olması çok avantajlı oluyor. Owen kısa bir oyuncu sorun yaşayabilirsin.