Akıcı Türkçe’siyle, Ay-Yıldızlı dövmesiyle Mersin İdman Yurdu'nun sıra dışı Brezilyalı oyuncusu Andre Francisco Moritz ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik. Bu sırada takımın bir diğer Brezilyalısı Marcio Nobre de konuğumuzdu...
Futbol gittikçe ağırlaşıyor, ıslak odunlar hep etrafımızda. Son 1 yılda sıradan bir futbolseverin yaşadığı travma ve şoke olma sayısı üç basamaklı hanelere çıkmış durumda. Bazen de nefes alabiliyoruz ama meşin yuvarlak ile birlikte bize bunu sunanlar sevilen oyuncular.
Ligimizin aşina simalarından Andre Francisco Moritz konuğumuz. 2007 yılında Kasımpaşa macerası ile Türkiye serüveni başlayan, üç yıl sonra Kayserispor'da soluğu alan ve şimdi de Mersin İdmanyurdu için topa vuran Moritz bizim için Ahmet, Mehmet, Osman, Hasan, Veli, Ali gibi artık...
4.5 yıllık Türkiye macerası içinde çözdüğü akıcı Türkçe, sıcakkanlı tavırları ve sosyal medya aracılığıyla da bunu dışavurumuyla hepimizi güldüren oyuncuların başında geliyor belki de Moritz. O da Fatmagül'ü izliyor, o da Türk Milli Takımı'nın maçı öncesi komik tezahüratlar yapıyor.
Zaman kısıtlı, bir otelin piyano sesleriyle inleyen sofistike lobisindeyiz. Röportajı Türkçe gerçekleştiriyoruz, evet. İşte Futbol Ekstra Dergisi'nin Aralık sayısında da yayınlanan röportajın tamamı...
- Doğduğun yer olan Florianopolis de Mersin'e çok benzeyen bir şehir değil mi?
"Çok benziyor. Ben Mersin'e geldiğimde sanki kendi şehrime gelmiş gibi oldum. Tabii ki farklar da var ama denize kenarı vs. benim şehrimle çok benzer yönleri var."
- Kayseri ile Mersin arasında ne fark var?
-"Kayseri biraz kapalı bir şehirdi. Yani nasıl söylesem... (burada muhafazakar kelimesini arıyor)..."
- İngilizcesini söyleyebilirsin?
"Religious.."
- Yani inançlı...
"Evet ama Mersin öyle değil. Mersin daha rahat ve daha açık bir şehir."
"SOYUNDUM OLAY OLDU"
- Türkiye'nin kendine has özellikleri vardır. İlk geldiğin dönemde bu farklılıklar seni çok şaşırttı mı?
"Çok şaşırdığım bir şey olmadı. Çünkü ben kendimi futbolcu olmak için hazırlıyordum hep. Bu yüzden biliyordum ki başka bir ülkeye gidebilirdim ve kendimi değişik kültürlere hazırlamıştım. Ama mesela bir şey hatırlıyorum, Brezilya'da soyunma odasında herkes üzerini çıkarıp öyle duşlara giriyor. Türkiye'ye gelince de soyunma odasında tamamen soyundum. Olay oldu ve herkes şaşırdı, bana 'ne yapıyorsun sen' demeye başladı. İlginçti."
“AŞIRI KONSANTRE OLUNMAMALI”
- Peki Türk futbolcular ile Brezilyalı futbolcular arasında senin gözüne çarpan farklılıklar neler?
"Biz futbol oynarken çok ciddi ve profesyoneliz, ama ben biliyorum ki bir maça çok konsantre olursam o maçı kötü oynarım. Ben top oynarken eğlenmeyi seviyorum."
- Peki Türk futbolcusu neden bunu başaramıyor?
"Belki çok fazla 'iş' olarak gördüklerinden dolayı..."
"İYİ TAKIMSAN PLAY-OFF'TA DA ŞAMPİYON OLURSUN"
- Play-off uygulaması sence doğru mu?
"Ben play-off sistemi ile çok oynadım. Bu sistemle beraber en iyi takım belki play-off'ta şampiyon olamayacak."
- Ama işte ligi birinci bitiren takım belki de şampiyon olamayacak?
"Bana göre daha iyi. Hem seyirci için hem de heyecan açısından daha iyi olacaktır. Ben final maçını seviyorum. Tamam, bir takım 80 puan yapabilir, diğeri 50 puan yapabilir. 50 puan yapan şampiyon olabilir ama eğer gerçekten iyi takımsan 80 puanı yaptığın gibi play-off'ta da şampiyon olursun."
"BEŞİKTAŞ VE FENERBAHÇE FARKLI"
- Şu ana kadar izlediğin maçların ışığında sence şampiyonluğun favorisi kim?
"Oynadıklarımıza göre Fenerbahçe ve Beşiktaş, ligdeki diğer takımlardan daha farklı, daha kaliteli ve organize takımlar."
- “Final maçı seviyorum” dedin. Sen de eski bir Fluminense oyuncusu olarak Fla-Flu (Flamengo - Fluminense) derbisinde, Maracana Stadı'nda oynadın. Nasıldı o maçların atmosferi?
"Çok güzeldi. Sonuçta Fla-Flu oynuyoruz. Eskiden en büyük derbiydi, şimdi de ilk 5 büyük derbi içerisinde sayabiliriz. Maracana'da oynuyorsunuz, tarihi değeri olan bir stadyum. 70-80 bin kişi sizi izliyor. Çok güzel ve çok heyecanlı maçlardı."
PANPA'NIN PERDE ARKASI
- Twitter'da herkesle çok sıcak bir ilişkin var. İnsanlara “panpa” diye bile hitap ediyorsun? Öncelikle panpa kelimesini nerden öğrendin? Takım arkadaşlarınız arasında birbirinize böyle hitap ediyor musunuz?
"Öylesine bir yerden kulağıma geldi ve öğrendim gerçekten. Takım içinde de söyleyenler var ama kimden duydum ilk hatırlamıyorum."
- Peki normalde de böyle sıcakkanlı birisi misin?
"Normalde de böyleyim. Benim babam da şaşırıyor; 'neden bu kadar iyi davranıyorsun' diye. Çünkü bazen gerçekten rahatsız ediyorlar. Bazen muhabbet ediyorsun ama adam sanki en yakın arkadaşınmış gibi davranıyor sana. Ama ben de taraftardım sonuçta çocukken. Ben de futbolcu görünce onlarla konuşmak istiyordum, biraz muhabbet etmek istiyordum. Bu yüzden herkese iyi davranmaya özen gösteriyorum."
- Kolunda ay yıldız dövmesi var. Hikayesi nedir bu dövmenin?
"Bu dövmeyi 1 sene önce yaptırdım. Ben Türkiye'yi gerçekten seviyorum. 4,5 sene geçirdim burada. Kendimi evimde gibi hissediyorum. Futbol olarak da kendimi burada buldum. Dediğim gibi burada kendimi evimde, Brezilya'da gibi hissediyorum. Zaten iki tane dövmem var. Bir tanesini anne ve babam için yaptırdım 'Hayatımın Sebebi' (The Reason of My Life) yazıyor, bir de Türk bayrağı var. Şimdi bir de yeni dövme yaptırmak istiyorum ama..."
- Neyle ilgili?
"Yani bilmiyorum açıkçası. Sadece dövme yaptırmış olmak için yaptırmak istemiyorum. Bir anlamı olsun istiyorum."
"DİREKT GİDİYORUM DEDİM GİTTİM"
- Türkiye'ye ilk transfer hikayen nasıldı? Teklif geldiğinde ne düşündün?
"Ben Brezilya'dayken çok büyük bir takımda yani Fluminense'de oynuyordum. Ama o aralar artık Brezilya'dan kaçmak, yurt dışında oynamak istedim. Çünkü, ben çocukken Fluminense taraftarıydım ve hep bu takımda oynama hayali kuruyordum. Bir takım tutuyorsun, o takıma geliyorsun, yanlış şeyler görüyorsun ve pişman oluyorsun. Kulüp içinde yanlış şeyler görüyorsun ve kendi kendine 'niye geldim buraya?' diyorsun. Bu olayları gördükten sonra artık gitmek istiyorum dedim. Menajerime gitmek istiyorum dedim ve ardından Kasımpaşa'dan teklif geldi. Hiç tanımadığım, araştırmadığım bir takım."
- Gelirken hiç araştırmadın mı ya da Brezilyalı futbolcuları arayıp sormadın mı?
"Hayır, direkt ben gidiyorum dedim ve gittim."
"ARABİSTAN GİBİ BİR ÜLKE BEKLİYORDUM"
- Nasıldı peki ilk günlerin?
"İstanbul'a geldiğimde çok şaşırdım. Ben daha az gelişmiş bir şehir bekliyordum. Arabistan gibi bir ülke bekliyordum, çünkü hiç araştırmamıştım. Ama buraya gelince gerçekten çok şaşırdım."
İstanbul'a gelip gider misin sık sık?
- "Maalesef gelemiyorum fazla. Kayseri'de oynarken 5-6 kere gelebildim. Mersin'de 3 aydır yaşıyorum bir kere gelebildim. Ben İstanbul'u çok seviyorum, ama İstanbul'daki trafik başka bir yerde yok ya! Saat kaç olursa olsun hep trafik var. Bir yere gideceksen 2 saat önce çıkacaksın evden."
- Peki Mersin İdman Yurdu'na gittiğin için mutlu musun?
"Çok mutluyum. Az önce de dediğim gibi hem benim doğduğum şehre benziyor hem de Mersin şehri futbola çok bağlı, taraftarı ateşli ve destek veriyor."
- Mersin'den önce görüştüğün takımlar var mıydı özellikle İstanbul takımlarından?
"Teklifler vardı ama ben Mersin'den teklif gelince direk Nurullah Hoca'yla konuştum ve bana burası daha sıcak geldi. İstanbul takımlarındansa teklif gelmedi. Nurullah Hoca zaten beni aradı, gelmek ister misin diye sordu. Ben de biraz araştırdım, Tabata ve Beto ile konuştum ve Hoca için Brezilyalıları çok sever dediler ve ondan çok iyi bahsettiler. Ben de burayı seçtim."
SPORX