Beklediğim gibi bir ilk yarı geçmedi.Yaşadığım en büyük hayal kırıklığı derbi beraberliklerinden ziyade Avrupa Kupalarından erken elenmekti.Trabzon yenilgisi,Galatasaray ve Beşiktaş beraberlikleri de beni üzen bir diğer maçlardı.
Şu an liderin tam 9 puan gerisindeyiz.Çok zor bir 2.yarı geçecek.Şampiyonluğa giden yol içerde oynayacağımız Trabzon-Bursa-Kayseri ve deplasmandaki Galatasaray-Beşiktaş maçlarından geçiyor.
Takımın Sivasspor ve Bucaspor maçlarındaki görüntüsü 2.yarı için hiç umut vermedi.Umarım sağlıklı bir devre arası geçiririz.
Geçen sene şampiyonluğu son maçta kaçıran takımın üzerine 6 transfer yapılmasına rağmen sezona kötü bir giriş yaptık ve nasıl başladıysak öyle bitirdik. Hazırlık maçlarında ortaya konulan kötü futbol ve alınan rezalet skorlar Şampiyonlar Ligi öneleme ve Avrupa Ligi öneleme maçlarında da devam etti.
Geçmiş senelerin aksine güçsüz rakipleri ezip geçen, ancak zor maçların tamamından kayıplarlar ayrılan bir Fenerbahçe vardı. İlk yarıda Fenerbahçe yediği 21 golle tam 7 takımdan daha fazla gol yemiş. [Trabzon(10) Bursa(12) Kayseri (12) Beşiktaş (18) G.antep(15) İBB(18) Eses(17) ] Savunmada Gökhan gibi dinamik bir sağ bek, Lugano gibi Uruguay milli takım kaptanı, Yobo gibi Nijerya milli takım kaptanı olmasına rağmen. Hücumda ise Trabzonspor'la birlikte en golcü takım kimliğindeyiz.(40) Ancak buradaki asıl sıkıntı; bu gol yükünün tamamen 3 oyuncuya yüklenmesi. Gol yükümüzün çok büyük bir bölümü Alex-Niang-Semih üçlüsünün sırtına binmiş vaziyette. Bu da demek oluyor ki Alex ve Niang olmadığında gol kısırlığı yaşama ihtimali yüksek.
Geçen sene Ankara'da berabere biten Gençlerbirliği maçından sonra tribünlerin bir kısmı takımı yuhalamıştı, benim de içlerinde bulunduğum bir kısım ise alkışlamıştı. Neden alkışladım bilmiyorum ama sanki ellerim kendiliğinden hareket etmiş gibiydi. Belki de Fenerbahçe'nin Ankara'ya nadiren gelmesinden dolayıdır bilemiyorum. Neyse, maçtan geldikten sonra foruma girip mesajlarımızı yazmıştık. O maçtan sonra dahi ben ve birçok Fenerbahçeli arkadaş işimizin zor olduğunu ancak henüz yarışın bitmediğini söylemiştik. Nitekim o takım toparlandı ve yarışı sonuna kadar götürdü. 9 puan kapatılamayacak bir fark değil, ancak takım o ışığı vermiyor. Yarışı sonuna kadar götürebilir mi emin değilim.
Hayal kırıklığı yaşatan 3 maç: Kadıköy'deki Young Boys, Paok ve Galatasaray maçları
İlk yarının oyuncusu: Alex
Oyuncu Değerlendirmeleri
Volkan: Birkaç maç dışında takımın iyilerindendi. Yediği gollerde genellikle yapacak fazla birşeyi yoktu.
Gökhan: O da birkaç maç dışında iyidi. Takımı ateşleyen, sürekli ileri-geri çalışan yapısındaydı.
Lugano: Sanıyorum üzerinde hala Dünya Kupasının yorgunluğu var. Geçmiş senelerdeki formunda değil, umuyorum ikinci yarı toparlanır.
Yobo: Soğukkanlılığı, yerinde müdahaleleriyle kısa sürede kendini sevdirdi. Takımın iyilerindendi, umarım bonservisi alınır.
Caner: Gereğinden fazla eleştirildi. Evet savunma yönüyle eleştiriler haklı ancak çok iyi niyetli olarak çalıştı. Sol açıkta daha faydalı olacağı çok açık.
Mehmet: Bana göre takımın gizli kilit oyuncularındandı. Hücum olarak müthiş işler yapmasa da ortasaha direncine katkısı çok fazla. İyiler arasına koyabilirim.
Cristian: Son 2-3 maç dışında rezaletti. Ancak o 2-3 maçla sanıyorum teknik heyet ve yönetimi kandırdı.
Emre: İlk yarının en iyi 2. oyuncusuydu. Geldiği günden beri sürekli üzerine koyarak devam etti ve bu sezon muhteşem maçlar çıkardı. Emre de kilit oyunculardan.
Stoch: Uyum sürecini henüz atlamadı gibi gözüküyor. Twenteli Stoch ve Fenerbahçeli Stoch'tan beklenilenler aynı şeyler olmadığından bunun sancılarını yaşıyor. Ancak ilerisi için umutluyum.
Alex: Sezon başında bana göre Aykut Kocaman'ın haksız eleştirilerine maruz kalsa da işine, formasına olan saygısında hiç azalma olmadı. Yine takımın en iyi oyuncusu olmayı başardı. Gol krallığında Emenike ile zirvede.
Niang: Fenerbahçe kariyeri çok iyi başladı. O da Yobo gibi kısa sürede kendisini sevdirdi. Fakat Galatasaray maçındaki sakatlığından sonra -genellikle boksörlerde görülen bir sakatlık- fizik olarak düşüşe geçti ve geldiğinde çarpanın devrildiği Niang ikili mücadeleleri ilk yarının son maçlarında kaybetmeye başladı. Ligde istatistik çıkarılsa herhalde ilk yarının en çok çekilen oyuncusudur. 2. yarıda gollerine devam etmesini diliyorum.
Santos: Brezilya milli takımında Real Madrid oyuncusu gibi performans sergileyip Fenerbahçe'de Konyaspor oyuncusu gibi oynarsan yedek kalmaya mahrumsundur. Kendini toparlayıp kafasını futbola verirse Fenerbahçe'de çok başarılı olur, ancak bu kafayla giderse sonu Kazım gibi olur.
Dia: Saman alevi gibiydi. Maçlarda zaman zaman parladı. Çok iyi işler yaptı fakat sonunu getiremedi. İlk 11'de çıktığı maçlarda 60. dakikadan sonra fizik olarak çok fazla düşüyor. Son vuruşlarını geliştirirse önemli bir silah olabilir.
Semih: Yedek olmasına rağmen her zamanki gibi üzerine düşeni yaptı. Yanlış hatırlamıyorsam 7 veya 8 golü var.
Serkan Kırıntılı: Ben kaleye geçsem daha faydalı olurdum.
Bekir: Fena değildi.
Fenerbahçe Cumhuriyeti
Hızlı takım, yavaş futbol
FENERBAHÇE
Sezon başında ideal 11’inin yarısını ve formasyonunu değiştirmeyi deneyen, sonra kısmen geri adım atan Fenerbahçe, 4 ay sonunda hâlâ kimlik sorununu aşamadı. Kocaman, ikinci yarılarda hızlı takımıyla yavaş oynamayı, bağlasan durmayan futbolcularla skor korumayı denedi. Bu denemeler birkaç kupayla, 18 puana mâl oldu.
Kocaman’ın Temmuz 2010’daki transfer politikasına bakınca kafasında Alex’siz bir düzen olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Kocaman çalıştığı her takımda 4-3-3 varyantlarını oynatmıştı; iki yeni transferi Stoch ve Dia da 4-3-3 oynayan ekiplerden gelmişlerdi. Bu düzene iki santrfordan (Niang ve Alex’ten) biri fazlaydı. Zaten Aykut Hoca da sezona Alex’siz başladı. Özellikle Young Boys rövanşının ikinci devresindeki ve Trabzon maçının ilk saatindeki Alex’siz performanslar hayal kırıklığı olunca niyet değişti, mesele yine iki santrforun (Alex ve Niang’ın) arkasına dizilecek 8 adamı bulmaya dönüştü. Ama bu 8 adamı bulmak da kolay değildi. Çünkü iki yeni hızlı kanat Dia ve Stoch, eski takımlarında (4-3-3 oynandığı, arkalarında ikişer kanat savunucusu olduğu için) hemen hiç savunma yapmadan oynamaya alışmışlardı. Ama Fenerbahçe’nin 4-4-1-1 (bu Alex’le aslında 4-4-2) düzeninde kanatta oynuyorsanız, arkanızda sadece Gökhan veya Caner var! Yani defans yapmak zorundasınız.
Eldeki malzemeye uygun plan kurulmadığı için, ya da plana uygun malzeme alınmadığı için bu düzen de tam olarak oturmadı. Kocaman, 23 yaş altı (yani hâlâ kodlanmaya açık) Dia ve Stoch gibi gençleri geri getirmeyi başaramadı. Onlar geri gelmeyince orta sahayı Cristian’lı kurup kanatlardaki açığı kapatmaya kalktı. Kesici (ama son 3 haftaya kadar başka işe yaramayıcı) Cristian da Fenerbahçe’nin kimliksizliğine yağ sürdü: Sarı-lacivertliler, ligin en çok topa sahip olan ve en fazla pas yapan takımı olmalarına rağmen Trabzon’dan az pozisyona girdiler, Belediye’den az korner, Ankaragücü’nden az frikik attılar! İlk devrelerde Barcelona gibi saldırıp, ikinci yarılarda ender gelişen Osasuna ataklarına dönüştüler! Oysa böyle kaliteli bir kadronun orta sahası Selçuk+Colman gibi yetenekli bir ikili olmalıydı, mevcut kadroda buna en uygun ikili Emre+Topuz’du. Onların da ömrü iki maç oldu.
Hızlı bir takım kurup yavaş futbol oynamanız mümkün değil. Bağlasan durmayan adamlarınız varken salt savunma yapmanız da. Eğer Fenerbahçe 90 dakika saldıran, maç boyunca topa sahip olmayı ve pozisyon üretmeyi hedefleyen bir takım olsaydı, aradaki kayıplar bu kadar göze batmazdı. Çünkü böyle planların oturması için 4 ay yeterli sayılmaz. Ama net bir hedefiniz yoksa, o planın oturmasına da yüzyıllar yetmez maalesef…
Dezavantajı
Şampiyonluk baskısı… Zaten hedefini ve planını oturtamamış bir takımken bir de ikinci yarıda kayba tahammülünüz yoksa işler sizin için daha da kötüye gidebilir. İlk iki maç, her zaman olduğu gibi Fenerbahçe için yine kritik.
Avantajı
Semih Şentürk… Hâlâ kötü giden işleri tek başına toparlama becerisine sahip. Hâlâ Portekizce bilmediği halde Alex’le en iyi anlaşan o. İkinci yarıda iki kritik maç kazandırıp ligin gidişatını etkileyebilir.
Transfer projeksiyonu
Lugano’nun sorumluluk tanımı çoktan değişmiş. Yobo da 2 diz operasyonu ve kiralık sözleşmesi sonrası Everton performansından çok uzak. Fenerbahçe’nin çok gol yemesinde stoperlerinin payı sanki görmezden geliniyor.
Satır başlarıyla Fenerbahçe
İlk yarının yıldızı: Alex de Souza
Artık bir “ofansif orta saha” değil, “defansif santrfor”… Niang, Alex gibi 12 gol ve 5 asist yapsa yere göğe sığdıramazdık! Üstüne üstlük Alex, ara ara gelip orta sahaya da yardım ediyor. Alex artık Türkiye’nin iyi orta saha oyuncuları arasında değil ama ülkenin en iyi santrforu.
En çok yükseliş gösteren: Okan Alkan
Türkiye Kupası’ndaki Ankaragücü maçının kaybedilmesinde sakat ve yorgun Gökhan Gönül’ün büyük payı vardı. Kulübede oynamaya hazır Okan varken Kocaman’ın Gökhan’a bu kadar yüklenmesi de maalesef genç Mardinli’nin şanssızlığı…
En çok düşen: Semih Şentürk
Çağdaş evliyaların da sabrı bir yere kadarmış demek ki! 10 yıl kulübede beklemek sadece bebek yüzlü katil Solskjaer’e mahsusmuş! Niang’da bu denli düşüş varken Semih’in oynayamaması herhalde Semih’te de düşüş olduğuna delalettir.
En iyi transfer: Mamadou Niang
Konya maçına kadarki performansı Ferdinand, Hakan Şükür veya Amokachi tadı veriyordu. Konya’da Türkiye’de futbolun nasıl oynandığını görünce geriledi. Son 2 aydaki kuvvetsiz ve çekingen görüntüsü de galiba bu yüzden.
En kötü transfer: İlhan Eker
Biz onun milli takıma çıkmasını beklerken, o Fenerbahçe’nin beşinci stoperi konumuna düştü! Demek ki Osman Özdemir yönetimindeki bir kolej takımında Giray’la oynamak büyük bir şansmış.
Anahtar sayı: 4 gol
17 maçta 40 gol atan takımda orta saha oyuncularının katkısı sadece 4 sayı (2 Emre, 1 Stoch, 1 Topuz)… İkinci yarıda bu bölgede daha istikrarlı oynayan ve daha fazla kaleyi düşünen adamlarla sahaya çıkmak gerekliliği ortada.
Uğur Meleke
Fenerbahçe Cumhuriyeti
İyiydik, hoştuk ama kim şu futbol maçlarını 90 dakika yapmış arkadaş? Eğer futbol 45 dakikalık bir oyun olsaydı, kesin açık ara liderdik. Bizim şampiyonluğumuzu engellemek için maçları 90 dakika oynatıyorlar; kınıyorım FİFA'yı...
İlk yarının Fenerbahçe adına bütün özeti budur.
Serdar Ali Çelikler yazdı...HaberTürk Spor/Alıntıdır
Yeni Malatya yenilgisi Fenerbahçeliler'in umut kırıntılarını da tüketti. 90'lı yılların efsane sorusu "Ne Olacak Bu Fener'in Hali" sorusu Aziz Yıldırım döneminde uzun bir aradan sonra yeniden sorulmaya başlandı. Her yerde; her ortamda, bu soruyla karşılaşır olduk. Sayın Başkan ve yönetimi "Aykut istifa eder, sezon sonu takımın bir kısımın tasfiye eder yine rahatlarım" diye düşünüyorsa; "Tesisleşmemiz süper; amatör branşlarda başarıdan başarıya koşuyoruz" demeye devam edip futbol takımının net başarısızlığının üstü kapatılır zannediyorsa fenal halde yanılıyor.
Bana en çok sorulan sorulardan biri de "Aziz Yıldırım ne yapacak? Bırakır mı?" şeklinde. Artık "Hep destek tam destek" misyonuna sahip Antu birliği bile "Yönetim istifa" topiclerinden geçilmiyorsa eski çamlar bardak oldu demektir.
"Artık Fenerbahçe taraftarını tesisleşme ya da amatör branşların süper başarılarıyla avutamazsınız" diyordum ki bir Fenerbahçeli taraftar da benzer şeyler düşünmüş ve bir şiir kaleme almış.
İşte bugün (15 Ocak 2011) LigTV'deki Günaydın Futbol programımıza mail atan Fenerbahçeli Bora Kayabey'in şiiri. Şiir tamamen Bora Kayabey'e aittir. Şiirin üstüne ekstra yorum yapmaya gerek yok. Buyurun okuyun efendim.
Nokta
Topuk yaylasında gezerim
İstifa demeyin vallah kızarım
Seneye yeni takım düzerim
Gelin topuk yaylasını gezelim
Kar kaplamış dört bir yanı bembeyaz
Yaz Alattin Metin dediğimi yaz
Bırakın inadı eylemeyin naz
Gelin topuk yaylasını gezelim
Taraftar boşuna çile çekiyor
Peyzajcılar çiçekleri ekiyor
Ektiğim tohumlar bakın bitiyor
Gelin topuk yaylasını gezelim
Özgener sağımda Kızıl solumda
Kuşlar ötüşüyor çamın dalında
Bolunun dağında düzce yolunda
Gelin topuk yaylasını gezelim
Tesislerde dünya markası olduk
Taraflı basından aferin aldık
Bakın kupalarda yalınız kaldık
Gelin topuk yaylasını gezelim
Günlük başarıyla olmaz işimiz
Sıkmakla kırılmaz korkmayın dişiniz
İstifa lafını lütfen geçiniz
Gelin topuk yaylasını gezelim
Taraftar takımdan bir hayli menmun
Aykut'un arkasında topluca durun
Bana inanmazsanız sinana sorun
Gelin topuk yaylasını gezelim
Yirmi dokuz yıl kupa bekledik
Ölmezsiniz bir yıl daha bekleyin
Derdinize yeni dertler ekleyin
Gelin topuk yaylasını gezelim
Ey oltulu saçmalayıp durursun
Kime kızıp kimden hesap sorulsun
Çok dokunma vallah ceza alırsın
Gelin topuk yaylasını gezelim
- Rıdvan Dilmen : "Brezilya Milli Takımı'nın sol beki fazla oynayamıyor Fenerbahçe'de, sebep?"
- Aykut Kocaman : "Brezilya Milli Takımı'nın sol bekinin bunu düşünmesi lazım."
Niang'ın bu halini görünce Güiza'nın acilen ilk 11'de oynamasını istiyor gönül. Eğer iyileşirse büyük yararı olur. Aykut'un sistemi için gerekli bir adam. Hiçbirşey yapmasa bile önde basıyor ve defansı yoruyor.
Niang kuvvetsizken hiç önde basmıyor, kanatlar zaten savunma yapmıyor önde de basmıyor. Bundan dolayıda rakipler orta sahamıza çabuk gelip orta sahayı çabuk geçiyor.
Son yılların en kötü ilk yarısıydı.Beşiktaş ve Galatasaray'ın daha kötü olması biraz teselli verdi bize umutlar 2.yarıya kaldı...
@Lim10;
Şiir klas bir hiciv örneği...
Şu günlerde Topuk Yaylası lafı kadar beni çıldırtan birşey yok. Hele bir kolunda Mehmet Ağar, bir kolunda Sinan Engin'le gördükten sonra... (Be adam, yıllarca "kirli ittifak" edebiyatı yaptın, yıllarca FB Tv'de "kirli ittifakın" merkezindeki isim olarak üstü kapalı biçimde Mehmet Ağar'ı adres gösterdin. Ahh, 2006'da Denizli'de kaçan şampiyonluk sonrası Serbest Atış proğramlarında Hasan Ali Atasoy'a söylettiklerinizin tekrarı yayınlansa da görsek... Birşey değil, Hasan Ali ters köşeye yatmış oldu.)