-
Rijkaard'ı Kim Gönderiyor?
Hikayede adı geçen şahıslar gerçektir ancak yapılan eşleştirmelerde ne karakter ne de kariyer benzerlikleri vardır. Birbirlerine kalın zincirlerle değil; ince tellerle bağlı şahıslar bunlar. Madem Frank Rijkaard'ın Galatasaray'a gelişiyle beraber her zamankinden çok daha fazla Barcelona kulübü telafuz ediliyor bu ülkede. O zaman benzer noktaları bulmaya çalışalım yakın tarihte. Önce filmi sona sarmamız gerekiyor...
Teknik adamlık kariyerinde Barcelona macerasına kötü başlayan Rijkaard, Galatasaray tam ters bir grafikle çıktı karşımıza. Oynadığı 16 resmi maçta sadece bir mağlubiyet alan Rijkaard'a yöneltilen futbol eleştirileri konumuz değil. Ne B planının olmaması, ne korkak bir teknik adam olup olmadığı; ne de Türkiye'nin İspanya'ya benzemediğinin farkında olup olmaması... Polat iktidarında Feldkamp'ın ardından Skibbe ve Bülent Korkmaz dönemlerinde yaşanan hayal kırıklıkları, görüşülen teknik adamlar arasında en kariyerlisiyle anlaşmasını sağladı Galatasaray'ın. Bir günde ya da bir ayda. Shuster, Ramos vs. vs... Tabiri caizse bu sefer eşeği sağlam kazığa bağladılar! İki beraberlik ve bir mağlubiyetin ardından tutulduğu eleştiri yağmurundan farklı haberler yazılıp çiziliyor. Mesele de budur. Rijkaard'ın Galatasaray'dan firar edeceği diyelim kısaca. Sezona kötü başlaması hiç de sürpriz olmayan Milan'da Guardiola modasını etkisiyle göreve getirilen Leonardo'nun koltuğuna eski bir Milan yıldızı olduğu gerekçesiyle yakıştırılıyor Rijkaard. Nerede peki? Ne hala attığı her futbol adımını takip eden Katalan medyasında; ne de Milan'da priz bozulsa manşete çıkartan İtalyan medyasında.
Rijkaard'ın Milan ile anlaştığı haberlerinin sadece bizim medyamızda yer almasının bir anlamı bir alt metni olmalı! Duyum üzerine yazılan ve spekülasyon olarak tarif edilen haber(ler)in fikri takibinin İtalya medyasında bir yansıması olması lazım, öyle değil mi? Ya da Milan, Rijkaard'ı çağırıyor diye yazıldığında ertesi gün Galliani'nin, Polat'ın, Rijkaard'ın, Haldun Üstünel'in vazife bilip bir açıklama yapması. Bunu bir kez deneyen Rijkaard oldu ve haberi kesin bir dille yalanladı. Üstelik bu dönemde Leonardo'nun en sıkıştığı Zürih maçının ardından bile İtalya'da manşetlere çıkan isim Van Basten'di. O zaman bu neyin ısrarı? Bugün "Milan istiyor" diye yazıp ertesi gün "Milan'ın istediği" ile devam edilen; bir gün sonra da "devre arasına kadar sabrederiz, o zaman gelirsin" ile geliştirilen bu senaryoların amacı ne? Ya da 16 maçta sadece bir mağlubiyet almış bu teknik adam için neden Galatasaray yönetiminin hayali "güveniyoruz" açıklamları, taraftarın "arkasındayız" haykırışları manşete çıkıyor. Rijkaard bu ülkeye demir atmadı, burada da yaşlanmayacak. Elbet bir gün gidecek. Peki neden sadece geldikten 3 ay sonra? Çok soru sordum, gelelim cevaplara...
O zaman filmi başa saralım ve Barcelona ve Galatasaray tarihinde bazı isimleri pamuk ipliğiyle birbirlerine bağlayalım. Barcelona'nın eski başkanı Nunez ve Özhan Canaydın; Johan Cruyff ve Fatih Terim; Joan Laporta ve Adnan Polat, Guardiola ve Bülent Korkmaz ve Rijkaard ile Rijkaard! Kısaca hatırlatarak gideyim. Cruyff'u kulüpten yollayan ve bunun vebalini 4 yıl boyunca ödedikten sonra Barcelona başkanlığını bırakıp giden adamdır Josep Lluis Nunez. Fatih Terim'in 2. kez Galatasaray'ın başına geçtiği döneme son noktayı koyan ve dönemin başkanı olarak bir numaralı sorumlusu olan ise Özhan Canaydın. Guardiola ve Bülent Korkmaz benzerlikleri herkesin ezberinde geçelim. Joan Laporta'nın başkanlığa geldiğinde sportif direktörlüğe getirmek istediği ve başaramadığı isim Guardiola'dır. Benzer başkanlık özellikleri çizen ve Laporta gibi kulübe farklı gelir kaynakları üreterek çıkış noktasına getiren Adnan Polat'ın da Feldkamp döneminde antrenör yapmak istediği isim Bülent Korkmaz'dır. Rijkaard ise adı geçen iki kulübün keşişme noktası.
Peki Rijkaard neden her gün Milan'a gönderiliyor? İşte bu da Barcelona tarihindeki Mavi Fil grubunun Galatasaray'daki aksini bularak ortaya çıkartılabilir. Galatasaray taraftarının mevcut kadro içinde gitti açıklaması yapıldığında kıyameti koparacağı -tabii bence- 4 isim var. Şiddet sırasıyla yazıyorum çoğalarak. Baros, Keita, Arda ve Rijkaard. Baggio'nun Fiorentina'dan ayrılıp Juventus'un yolunu tuttuğundaki kıyametin bir benzeri bugün ancak Arda ve Rijkaard ile gerçek olabilir. Adı geçen isimler Adnan Polat ve yönetiminin pırlantalarıdır. Arda her gün bir yere gönderiliyor, Rijkaard her gün aynı yere...
Yolun sonuna gelirken koşmaya başlayayım, gözlerinizi daha fazla yormayım. Rijkaard'ın Galatasaray'dan koparılma çabası ne tercih ettiği futbol taktikleriyle ne rakibin kalem lobisiyle açıklanamaz. Galatasaray'ın 2010 seçimlerine teknik adamı Rijkaard olarak girecek Adnan Polat'ın seçimde karşısında kimsenin duramayacağı aşikardır. Bunu da söyleyen ben değilim. Galatasaray camiası! Rijkaard ve ekibinin tası tarağı toplayıp gittiği bir ortamda "son 3 yılda 5 teknik adamla çalıştı" karvizitine sahip olacak Adnan Polat'ın o seçim kürsüsünde ve oy sandığında ne kadar yorulacağı da başka bir gerçektir. İşte bu Milan haberlerinin alt metini budur. Galatasaray'da seçim dönemi ortalıkta aday olmamasına rağmen beklenenden çok daha önce başlamış anlaşılan.
Barcelona'da Laporta ile yola çıkan Sandro Rossell, 2010 yılında Galatasaray gibi başkanlık seçimi yapacak Katalan kulübünde Laporta'ya karşı başkan adayı.
Galatasaray'ın da Barcelona gibi bir Mavi Fil grubu var mı?
Galatasaray'ın da üye sicil defterinde bir Sandro Rossell'i var mı?
Bunu ancak Mart 2010'da öğrenecek Galatasaraylılar. Emin olun o tarihten çok daha önce Rijkaard, bir B planının olup olmadığı sorusunun cevabını verecektir Türkiye'deki futbolsevere...
Şimdi, total futbol konuşmak isteyen?
Kaynak: http://acetobalsamico.blogspot.com/2...onderiyor.html
Muhteşem bir yazı. Kısaca ana tema; Ne Milan Rijkaard'ı istiyor, nede Rijkaard takımdan ayrılıyor. Rijkaard'ın gönderileceği vs haberler kasıtlı yapılarak Adnan Polat'ın mart 2010 daki seçimde gücünü azaltmak. Keza şuanki durumla Polat'ın önünde kimse duramaz. Camiada Rijkaard gidecek kuşkusu, şüphesi uyandırmak ve Adnan Polat'ın seçimler olacağı zaman yerindeki sağlamlığını sarsmak.
-
Her kulübün bir Sandro Rossell'i vardır.. bugün Rijkaard gidecek diyenler ya da Demirören'e yumurta attıranlar bizim yerli Rossell'lerimizdir. Bizde ana asıl kulubün içinden gelen insanların bazı baltalayıcı kimselerin kurduğu rakip kulüpler çoğunluktadır.. İnsan insanı çekemez doğrudur, muhalefet her zaman vardır..
Yanlız şunu unutmayalım ben de GSliyim ama, Rijkaard'tan olağanüstü şeyler beklemiyorum.. neden diyecek olursak.. Barça'da bir Cruyff faktörü var, onu geçelim daha bir çok işini bilen futboldan anlayan idari menejer, futbol şube sorumlusu(Begiristain) cart curt, profesyonelliği tavana vurmuş bir ekip var.. ve bu ekip yıllardır burada.. aynı şekilde bu adamlar koçları da, gözlemcileri de aynı şekilde yıllardır bu kulüpte.. aynı şekilde Milan'da öyledir.., Galliani'si,Cesare Maldini'si falan vardır.. Bugun önde gözüken Guardiola,Leonardo, ya da önceden Rijkaard bunlar işin neredeyse %25lik kısmını yapıyorlar.. ha kendilerini de diğerlerinin yanında geliştiriyorlar.. Neden Milan için Rijkaard, Van Basten isimleri geçiyor da (o da sözde geçiyor).. Neden Mancini, Spalletti, Scolari isimleri falan geçmiyor.. çünkü bu adamlar bu kulüplerin yönetim sistemine uygun değildir... Bizde de oldugu gibi, elin Galliani'si, elin Cruyff'u tabiri caizse soyunma odasına inmezse kudurur.. Onun için sevgili basın ve hemen başarı isteyen taraftar topluluğu eleştirilerinde biraz daha ölçülü olmalıdır beklemelidir.. zaten Rijkaard 'wondermaker' tipi bir çalıştırıcı olsa, Chelsea'de ya da en başından Milan'da olurdu..
Bir de yazıdaki Adnan Polat konusuna katılıyorum.. Eğer bu transferler, bu teknik ekip, tutarsa, kimya uyuşursa.. o zaman başarılı seçimler olduguna kanaat getiririz, o zaman Adnan Polat stadı da artık daha da eline yüzüne bulaştırmadan bitirirse GS'nin Aziz Yıldırım'ı olur..
Mesaj Yetkileri
- You may not post new threads
- You may not post replies
- You may not post attachments
- You may not edit your posts
-
Forum Rules