Çok kötü bir rüya gördüm dün gece...
Kan ter içinde uyandım sabah sabah...
Gündüz niyetine dedim kendi kendime...
Kalktım , hemen lavaboya koştum...
Yüzüme avuç avuç su çaldım da kendime geldim...
Rüyamda Nou Camp'tayım... Barcelona-Real Madrid maçını izliyorum...
İnanılmaz bir haz inanılmaz bir zevk...
"Yaşadın Be Evren... Ölmeden de buraları gördün ya dünya gözüyle" diyorum kendi kendime...
Maçın başlamasına dakikalar var...
O da ne?
Bir de bakıyorum ki, göbekli, esmer bir adam taklalar ata ata santradan yedek kulübesine doğru ilerliyor takımı seramoniye giderken...
Sessizden bir besmele çekiyorum...
Yumruklarımı sıkıp, işaret parmaklarımla göz çukuruma iyice bastırarak şöyle iyice bir ovuşturuyorum bu ne diye...
İnanılır gibi değil... Üzerinde Bordo-Mavili eşofmanla Yılmaz Vural yuvarlana yuvarlara yedek kulübesine geçiyor...
Anlaşıldı...
Bir cebinden alıp diğer cebine koyduğu Guardiola'yı deviren Yılmaz Vural, Barcelona'nın teknik direktörü olmuş...
Vay anasını diyorum yine içimden...
Ve maç başlıyor...
ikinci dakikada nasıl yani diyorum...
Tabela kalkıyor Messi'yi kenara alıyor Yılmaz Hoca...
Messi başı önde geliyor kulübeye...
Bir şok daha...
İnanılır gibi değil... Yılmaz Vural, Allah yarattı demeden kafa göz dalıyor Messi'ye...
Yanımdakine soruyorum 'Neden' diye...
"Kümeye oynuyoruz" diyor adamcağız ağlamaklı gözlerle...
Tekrar gözlerimi oyun alanına çeviriyorum...
Barcelona'da Moritz ile Cenk İşler (!) golleri kaçırıyor üst üste...
Türkçe "Bu kadar da şanssızlık olmaz ki" diyorum kendi kendime...
Ve bir bakıyorum Yılmaz Hoca tribünde bana dönüyor aniden...
Bir anda iki elini göğe açıp iki kaşlarını aşşağıya sallandırarak "Ceeenkkk, Ya Ceeenkk!" haykırışı dökülüveriyor dudaklarından...
Yanımdakine dönüyorum tekrar ve soruyorum:
"Yılmaz Hoca'yı nereden buldunuz?" diye...
Zavallı Katalan kısaca özetliyor...
"Sorma Beyim... Bu adamcağız, Daum ile Rijkaard'ı önüne katmış Kapıkule'ye kadar kovalamış... Adamcağızlar da topukları bir yerlerine deye deye kaçarken, Vural da buraya kadar geldi... Nasıl oldu biz de bilmiyoruz... Kulübün kapısına dayandı... Önüne geleni tokatladı... Başkanı tehdit etti. Çok korktuk... Çaresiz teslim olduk" dedi...
Cenk'in yanında inşallah İbra oynuyordur diye düşünüyorum...
Bakıyorum ki İbrahimovic'in iki gözü birden bantlı, elinde değnekle, ailesinin yanında oturuyor çaresiz...
Sonradan hatırlıyorum... Evet gazetede okumuştum...
Önceki maçta saha çizgisi kenarında Yılmaz Hoca ikili pres yap derken iki parmağını birden gözüne sokuveriyor İbra'nın...
Zavallı milyon Euroluk golcünün orada sönüveriyor iki gözünün feri...
Sür manşette de Mourinho'ya sallıyordu şimdi hatırlıyorum...
"Kendini beğenmiş herif... Gel burada çalış bakalım...Sen hiç elde çamaşır yıkadın mı? Diskoteklerde fedailik yaptın mı?" dediğini okuyorum... Belki de yanlış anlıyorum, İspanyolcam yanıltıyor beni...
Neyse...
Nefes nefese uyanıyorum...
Çok korkmuşum...
Anladım ki Yılmaz Vural'ın Gazete Habertürk'ten Elif Key'e verdiği röportajın etkisinden kurtulamamışım...
İşimiz kesinlikle birilerinin avukatlığını yapmak değil...
Ama birşeyler söylemek de görevimiz bir yerde...
Yapma Yılmaz Hocam yapma...
Hani bir yerde Münir Özkul'un Neşeli Günler filmindeki Şener Şen'e yönelttiği klişe repliği geliyor akla...
"Atma Ziya atma" diyesiniz geliyor aslında...
Kariyerinizde Türkiye içinde neredeyse çalıştırmadığınız takım kalmadı...
Büyükse alın size Trabzonspor...
orada yaptıklarınız ortada...
Daum gelsin Kasımpaşa'yı çalıştırsın" diyorsanız Daum'un Köln Genç ve A Takımları'ndaki başarılarına bakmanız yeterli...
Yapmayın Hocam, ne olur yapmayın...
Tüm Türkiye size sempatiyle bakarken, bunu karalamayın...
Siz başarın, yapın, yaratın, inşa edin...
Birileri zaten sizi bulacaktır...
Sistemi eleştiriyor, yerli teknik direktörlere şans verilmiyor diyorsunuz...
Türk Milli Takımı'nı Dünya 3.sü yapan Şenol Güneş bildiğim kadarıyla Japon değildi...
G.Sarayla UEFA Kupası başta olmak üzere sayısız kupa kazanan Fatih Terim'de de pek İngiliz tipi de yok...
3 büyüklerin başında şampiyon olan tek teknik direktör olan Mustafa Denizli'de de Akdenizli tipi var ama İtalyan değil o da...
Demek oluyor ki... Haklısınız Türk teknik direktörleri yabancılardan daha iyi...
Ancak hepsi değil... Bazıları...(!)
Sözü uzatmaya gerek yok...
Yılmaz Hoca'nın da bu bombardımandan vazgeçeceği olmadığı gibi..
O zaman şöyle yapalım;
Bir tavsiye Herr Daum'a...
Eğer çok istiyorsa...
Bu 23 Nisan'da...
Yılmaz Hoca...
5 dakikalığına Daum'un koltuğuna...
Nasıl fikir ama?
Evren Alanlı
Habertürk
Çok güzel bir kabus olmuş doğrusu![]()