Yaşar'a bak be, dizmiş sıralı taşları, aslanım benim. Hayatından bezmiş şekilde poz verin dedim ama beni benden başka dinleyen olmamış, mutlu mesut çıkmışlar herkes. Umut'un yüzü gözükmüyor ama güldüğüne eminim.




Ve zor da olsa herkes dağıldıktan sonra sahilde çekilebildiğimiz fotoğraf. Karşıyaka sahili ilk defa bu kadar kalabalık gördüm ama fotoğraf çekecek adam bulamamamız gayet ilginçti, belli yaşın üstündekilere söylenmez, çiftlere söylenmez, söylenecek tipler ya uzaktan geçer ya adam uçmuştur işe yaramaz.

Neyse zor bela birini bulduk ama çocuğun ablası olduğunu düşündüğümüz bir bayan, fotoğraf çekilebilir miyiz sorumuza önce evet deyip, sonra neden acaba diye sormasıgaribimize gitti. Kız kendisiyle fotoğraf çektirmek istediğimizi düşündü sanırım, hevesliydi çünkü, kabul de etmişti, sonra yok çocuk bizi çeksin deyince tamam dedi. Çocuk da çekmeyi beceremedi gerçi, bir daha çek dedik ki ablası çağırdı, kızmış bize sanırım kız. Çocuğun su şisesi kapakları toplaması, çocuk bizden uzaklaşırken burada da var kapak bak abicim diye arkasından seslenişimiz, çok feci bir durumdu yani.

Neyse, şansımızı denemeye devam ettik, gözümüze kestirdiğimiz 1-2 kişinin yolonu değiştirmesiyle havanın neredeyse karardığı ana kadar fotoğraf çektiremedik, neyse ki bir abi, bu iş için uygundu ve teklif ettik. Evet çektim, ekranda da göründü dedi, adama teşekkür ettik ve gönderdik, bir baktık ki fotoğraf yine yok. 2. deneme de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Bu başarısız 2 deneme bizi yıldırmamıştı ama hırs yapmıştık, bu fotoğraf mutlaka çekilecekti. Evet çekilecekti ve o esnada işte karşımıza o çıktı, bizi fotoğraflayacak kişi. Kim mi? Fırsatçı çiğdem satıcısı. Çocuk fotoğrafınızı çekeyim çekirdek alın dedi, kabul etti, sonra da 4 liramızı aldı gitti. Ama helal olsun, zahmet etti, çekirdek çıkmasın diye uğraştı ama çekirdeğinin bir kısmı sol alt köşede fotoğrafa girmiş.

Bütün zamanı fotoğraf çektirmekle mi geçirdiniz demeyin, sonra bu fotoğrafları birbirimize atarken de baya süre harcadık, bir telefon diğerini görürken, o ötekini görmüyordu, sonra biri geldiğinde diğerinde öteki gidiyordu, 3 telefon da aynı anda diğer 2 telefonu göremedi ama uzun uğraşlar sonucu bu engeli de aşabildik.

Bir de midye yerken çekmemiş miydin bizi Yaşar, çıkmamış mı onlar? Ulen ne çok şey yapmışız bak, tüfekle atış yaptığımız da aklıma geldi, adama bir espri yaptım, adam öyle ciddi baktı ki elindeki tüfekle beni vuracak sandım. Baran'ı 3'te 2 isabetinden ötürü de tebrik edelim. Tüfekçiyi yererken mideyeci amcanın da hakkını verelim, 27 midey yemişiz 25 parası aldı, sağ olsun.

Yazmayı burada kesiyorum, devam ettikçe aklıma başka şeyler de geliyor, yoksa yazmaktan asla gönder tuşuna basamayacağım. Bu arada Amerikan Kültür Derneği'nin telefonundaki son 2 rakam 86 86.