Kupa "Süper" ancak futbol "geçer" bile değil. Ligimizin iki büyük takımına yakışmayan, seyir zevki düşük bir müsabaka oldu. Sahada futbolcular ekran başında ve tribünde ise bizler uyuduk...

Beşiktaş takım savunmasını diri tutmak isterken toplu hücumu unuttu. Fenerbahçe ise çocukken sıkça duyduğumuz "bir varmış, bir yokmuş" söz öbeğini uygulamaya koydu...

Çok sık yaptığım birşey değildir fakat maçın önemine binâen tek tek oyuncu analizlerine geçmek istiyorum:

BEŞİKTAŞ

Rüştü: Maçın başında klasikleşen hatalarını yapsa da kurtarışları yerindeydi.Gollerde hatasızdı.Ancak Şampiyonlar Ligi için "Buradayım" diyemedi.

Erhan:Göze batmadı. Fakat çok ürkek oynadı. Havada başarılı, yerde vasattı. Hücuma destek veremedi. Özgüvene ihtiyacı var.

Sivok:Geceye iyi başladı kötü bitirdi. Yaptığı hatalar maçın gitmesine sebep oldu. Konsantrasyon problemi tavan yaptı.

Ferrari:Çok şey beklendi, bekleneni veremedi. Yaptığı iki kritik zamanlama hatası uyum sürecinde olduğu sinyali verdi. Zapotochny'den daha mı iyiydi? Muamma...

İsmail Köybaşı:Çok çalıştı. Erhan gibi özgüven eksiği var. Antep'te hücuma katkısıyla alkış alan İsmail bugün sahada yoktu. Garanti oynadı, geçer not aldı.

Ernst:Bıraktığı yerden başlayamadı. Fiziği diri ama zihni yorgundu.

Fink:Gücü nispetinde var olmaya çalıştı. Hücum yetersizliği göze battı.

Tello:Çok koştu. Sağ tarafta oynadığı için mevkisini yadırgadı. Ortaya geçtiği dakikalarda "Varım" dedi.

Yusuf:"El Classico" ... Top aldı, yürüdü, yaratıcı olmaya çalıştı, beynini sahaya yansıttı. Başlarda etkiliydi, sonrasında ayakları "buraya kadar" dedi...

Bobo:Önünde Gökhan değil de Vederson olsaydı herşey daha farklı olabilirdi. İstekliydi. Mücadelesi geçse de mantalitesi sınıfta kaldı...

Mert Nobre:Çok mücadele etti. Diriydi. Ancak bir forvetten ziyade ön libero gibi oynadı. Football Manager tabiriyle "Çalışma Oranı" 18 , "Bitiricilik" 0'dı...


FENERBAHÇE

Volkan Demirel:Çok iş düşmedi.

Gökhan Gönül:Bildiğimiz, alıştığımız Gökhan değildi. Ancak yine de takımının en iyilerindendi.

Önder:Ne Edu ne de Lugano kadar olabildi.Eski savunmayı özleteceğinin sinyallerini verdi. 2 defa adamını kaçırarak tehlike yaşanmasına sebep oldu, göze hoş gelen hamlesi de olmadı.

Bilica:Beşiktaş'ın Nobre gibi ağır bir oyuncuyla tek forvet oynaması bugün Bilica'nın şansıydı.Patlamaya hazır bomba gibiydi. Sürekli ileri gitmek istedi, dönene kadar maç bitti. Bu şekilde devam ederse Fenerbahçe kontra ataklarda çok gol yiyecektir.

Vederson:Sudan çıkmış balık gibiydi. Ne yapacağını bilemedi. Kontrolsüz çıkışları geride potansiyel tehlike bıraktı. Adeta yeni transfer gibi uyumsuz oynadı.

Emre:Honved maçındaki alevi söndü. Sürekli savunmayı düşününce Alex'in arkasında kayboldu. Mücadele etmek istedi, o da olmadı.

Cristian:İhtiyacı karşılayamadı.Zaman zaman savunma arasında kayboldu. Ne beklenen pasları atabildi ne de hücuma katkı sağlayabildi. "Zaman istiyorum" dedi...

Dos Santos:Honved ve Bolu karşılaşmalarından sonra ilk ciddi sınavında sınıfta kaldı. Dar alanda etkili olmaya çalıştı. Topsuz oyunda yoktu.Zaman zaman pozisyon karmaşası yaşadı. Morali de bozulunca ne şutlarda ne de ortalarda bekleneni verebildi.

Kazım:Bugün çok şey beklenip hiçbirşey veremeyenlerdendi. Çıkana dek her pozisyona koştu ama yerden kalkamadı.

Alex:Topu ayağına aldığında "Şeytan" topsuz alanda ise "Melek" gibiydi.Ancak yine de ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu skor tabelasında gösterdi.

Güiza:Bildiğimiz gibiydi. Yine çok koştu. Bitirici olamadı. Alex'e kestiği orta akılda kalan olumlu hareketiydi...




İki dipnot paragrafı açarak yazımı tamamlamak istiyorum.

Birincisi; yahu Türkiye'de başka stadyum mu kalmadı da tadilatta olan bir stada böyle büyük bir maç konuyor? Mustafa Denizli'nin "plastik sandalye" üzerinde maç yönetmesi hem trajik hem de dramatikti.

İkincisi; o ilk yarıdaki hakem formaları neydi öyle kıpkırmızı.Gece yarısı film kuşağı gibi. Hoş maç da 24:00'den sonra değildi ama... Kimbilir belki de kızaran yüzleri örtmesi için tercih edilmiştir. E saadetler dileyelim öyleyse...