Her ne kadar endüstriyel futbol kitle imha silahları gibi sokak futbolcularını bitirip yerine mekanik adamları zorunlu kılsa da futbolun büyüsü, çekiliciliği sokaktan gelir.
Vuvuzela illetinden dolayı tribündeki insan faktörünün değerini bir kez daha anladığımız şu dönemde Futbol-Taraftar-Futbolcu bileşimini daha iyi idrak ettik belki de.
Endüstriyel futbola inat; Felipeler, Keitalar, Hagiler, Hasan Şaşlar geldi geçti. Hagi sokak futbolunun son büyük yıldızıydı.
Çağdaş futbol denen ve maalesef endüstriyel amaçlar doğrultusunda bir çerçevede oluşturulan futbola uyum sağlayamadık geçtiğimiz yıl. Bloklar arası boşluklar ve sınırlı kalitedeki orta saha elemanlarımızın yanında bu başarısızlığın en büyük nedenini iki kanadımızın çağdaş futbola ayak uyduramamasıydı. Gio zaten uyum sağlayamamışken, Keita’nın bencilliği, Arda’nın form düşüklüğü takımın ritmini bozmuştu. Nitekim yeni sezonda önce Gio’da opsiyon kullanılmadı, akabinde Keita ile yollar ayrıldı. Bir sokak futbolcusu olan Keita “mahallede topu olan tek çocuk” gibiydi. ”Top benim” diyordu. Galatasaray, sistemi sekteye uğrattığı seviyede taraftarları etkileyen, böylesi büyük bir oyuncu ile yollarını ayırırken ciddi bir risk alıyordu. Fakat akıllı bir hamle olarak, Keita hamlesinden önce düşünülmüştü.
Juan Pablo PINO. Nam-ı Diğer “EL MAGO”, yani Sihirbaz.
Galatasaray, gecikmeli gerçekleşen transferlerden birini daha bitirdi. Geçtiğimiz sezon Türkiye ve Fransız basınında sıkça geçmişti Juan Pablo Pino’nun adı.
1987 Kolombiya doğumlu genç oyuncu, 1.76 cm boyunda ve 72 kg. Henüz 16 yaşındayken, Kolombiya 1.Ligi takımlarından Independiente Medellin ile ilk resmi maçına çıkan Pino; burada 3 yılda 40 maça çıkıp, 4 gol kaydetmişti. 2006 yılında Paraguay’da düzenlenen Güney Amerika 20 Yaş Altı Şampiyonası’nda Kolombiya U-20 Milli takımındaki performansı sonucu Avrupa takımlarının dikkatini çeken Pino; özellikle Kolombiya’nın Arjantin ile oynadığı maçta, 7 kişi arasından yaptığı asistle tüm dikkatleri üzerine çekiyordu.
Şampiyona sonrası Chelsea, Boca Juniors, Sao Paulo, Udinese, Porto gibi takımların dikkatini çekmişti. Udinese’ye transferi son anda gerçekleşmeyen El Mago, Fransa devi Monaco’nun teklifini kabul ediyor ve Ocak 2007’de henüz 19 yaşındayken Fransız kulübüne imza atıyordu.
Kolombiya U-20 takımıyla 23 maça çıkıp 13 gol kaydeden Pino, 2007’de düzenlenen Copa America’da Kolombiya kadrosunda yer bulamadığı için büyük hayal kırıklığı yaşarken, devre arasında geldiği Fransız Kulübünde 8 maçta forma giyme şansı bulabiliyordu. Sonraki sezonda 18 maçta ve kısıtlı sürelerle forma şansı bulan Pino, devre arasında Belçika’dki pilot takım(!) olarak anılan ekiplerden Charleroi’ye kiralanıyordu. Ocak ayında geldiği Belçika ekibinde sadece 4 maç oynayabilen Pino, burada sakatlıklarla boğuşuyordu. 2 sezon art arda sezon öncesi hazırlıkları kaçırmış olmanın yarattığı sorunları aşmak için Monaco’ya geri dönerken, 2008-2009 sezonunda 18. haftada Valenciennes ağlarına gönderdiği gol, Ligue 1′deki ilk golü oluyordu. O sezonda Pino, 25 maçta 6 gole ulaşarak takımına ciddi bir katkı sağlarken, adından da söz ettiriyordu. Geçtiğimiz yıl 14 maçta 1 asist yapan Pino, özellikle tekniğiyle dikkat çekiyor. Oldukça tempolu bir oyuncu olarak hızı, asistleri ve kendine has futboluyla sokak futbolunun zevkini bize yaşatacaktır. Şutları oldukça etkili olan oyuncunun, Keita’dan boşalan mevkide kendine has futboluyla ayrı bir tat bırakacağı konusunda bir şüphemiz yok. Son iki sezondur yaşadığı sakatlıklardan sıyrılan Pino’nun Galatasaray’da muazzam işler yapacağına inanıyorum.
Sihirbaza, Scoutgs Ailesi olarak “Galatasaray’a Hoş Geldin” diyoruz.