Kaynak: VATAN GAZETESİ
Tarih: 18.07.2006


Önce sizi vururum sonra da kendimi

D.Bakırlı futbolcular kendi taraftarlarınca bile yuhalanıyordu. Başkan Can, kızgın şekilde soyunma odasına daldı ve işi çözdü. Tabancasını çekti ve sözünü söyledi "Ya maçı verirsiniz ya da karışmam." 2. yarı D.Bakır çözüldü, Elazığ beklenen golü buldu



18.07.2006

Tarih 31 Mayıs 2003... Yer Diyarbakır... Ligin son maçı... Küme düşen ve kalanlar belli olacak... Futbol Federasyonu ise en güvendiği hakem Ali Aydın'ı bu maça atayarak karşılaşmaya gösterdiği önemi bir de bu yolla dile getiriyor. 90 dakika öncesi dedikodular D.Bakır'ın maçı Elazığ'a vereceği ve bordo-beyazlıları düşmekten kurtaracağı yolunda. Şehirden yükselen sesler de bu dedikoduyu destekler nitelikte... Kimse komşu Elazığ'ın küme düşmesini istemiyor...

D.Bakırsporlu futbolcular ise ligi alınlarının akıyla tamamlamak niyetindeler. Son maçı kazanıp tatile öyle girmek istiyorlar. Rakiplerinin durumu onları pek ilgilendirmiyor. Maç bu kararsızlık içinde başlarken, tribünlerden "Elazığ, Elazığ" tezahüratları yükseliyor. Fakat yine de D.Bakırlı futbolcular bu durumu duymazdan gelip tüm güçleriyle futbollarını oynuyorlar. Her geçen dakika Elazığ 2. lige daha da yaklaşıyor. İlk yarı kıran kırana geçerken, hem tribünlerde hem de protokol tribününde bir hoşnutsuzluk göze çarpıyor. Takım ve şehir adeta karşı karşıya geliyorlar.

Eren'den hayatının golü
Ali Aydın'ın ilk yarıyı bitiren düdüğüyle birlikte D.Bakır Başkanı Mücahit Can sinirle yerinden kalkıp hemen soyunma odasının yolunu tutuyor. Kapıdan girdiğinde suratındaki ifade futbolculara zaten gerekli mesajı veriyor ama o yetinmiyor... Başlıyor bağırmaya: "Siz kimsiniz ki koca şehrin isteğine karşı çıkıyorsunuz. Şimdi ikinci yarıda maçı paşa paşa Elazığ'a vereceksiniz. Yoksa karışmam." Derken elini beline götürüp tabancasını gösteriyor ve ekliyor: "Beyler ya bu maçı verirsiniz. Ya da önce sizi sonra kendimi vururum!" Soyunma odasında esen soğuk rüzgârlardan sonra D.Bakırlı futbolcular kendi taraftarlarının ıslıkları arasında sahaya çıkıyorlar. Bir an önce gol yemeliler...

Ve tabii gerekeni yapıyorlar... Elazığlı Eren 60 metre top sürüp ligin en güzel golünü atarken, D.Bakırlı futbolcuların sağa sola kaçışları hep tesadüflere denk geliyor. Elazığ Da Silva ile 2. golü bulup herkesi rahatlatıyor. Murat Hacıoğlu D.Bakır adına yanlışlıkla bir gol atarak skoru 2-1'e getirse de Elazığ maçı rahat rahat kazanıp ligde kalıyor.

Bu karşılaşmadan sonra Şike Tahkik Komisyonu kuruluyor, davalar açılıyor, ifadeler alınıyor ama Türkiye'de daha önceden alıştığımız gibi yine sonuç alınmıyor. Kervan yürüyor...

Kazansaydık ölürdük
İşte size bir sonuç alınamayan ama bu 90 dakikada yaşananlar yüzünden Beşiktaşlılar'ın hâlâ Bursa'ya giremediği, hatta önünden bile geçemediği bir maç daha...

Tarih 15 Mayıs 2004. Yer Rize. Oynayanlar Rizespor-Beşiktaş. Sezonun son maçı Ligin son haftasında Beşiktaş şampiyonluktan kopmuş, Rize ise ligde kalma savaşı vermektedir. Rize'nin tek şansı bu 90 dakikadan 3 puan çıkarmasında yatmaktır. Ve araya hatırlı büyük 'abiler' girer. Oscar Cordoba ve Giunti, "Oynamak istemiyorlar" denilerek İstanbul'da bırakılır. Sergen hatırlı abilere verdiği söz gereği yedek kulübesinden kafasını bile dışarı çıkartmaz. O 'abilere' yakın isimlerden stoper Emre Aşık ise sahada hayatının en kötü performanslarından birini sergiler.

Beşiktaş rakip kaleye bile gidemez ve ilk yarı biterken Rize'yi kendi ceza sahasına davet eder. Kaan Dobra komik bir penaltı yapar, Mustafa Çulcu komik bir penaltı çalar. Kaleci ters köşeye giderken Rize isteğini fazlasıyla almıştır. Hatta ikinci yanda Serdar Topraktepe gol atabileceği bir pozisyonda geri dönerek 'hata yapmamıştır.'

Sonuç olarak Rize maçı 1-0 kazanır ve ligde kalır. Lucescu maçtan sonra "Buradan puan alsaydık kötü şeyler olabilirdi" demeciyle dikkat çekmek ister ama sesi yine duyulmaz, duyulmak istenmez! Sergen ise alınan mağlubiyetten dolayı mutludur...

Bursa o maçı unutmadı
Ama bu maçın sonucu sadece Rize'yi bağlamamaktadır. Bursa küme düşmüştür. Ve onlara göre Beşiktaş bu konudaki tek suçludur. O günden beri her Bursa maçında Beşiktaş 'sevgiyle' (!) anılır. Öyle ki İnegöl'e giden Beşiktaş kafilesi şehir dışından geçirilir. İzmir'e maça gidecek Beşiktaş taraftarları da Çanakkale üzerinden gönderilirler.

Akla şimdi tüm yaşananlardan sonra iki soru geliyor: "Tüm Türkiye'nin bildiği bu olayı federasyon nasıl pas geçti? Bu sezon Beşiktaş, Bursa'ya nasıl gidecek?"

Yaşanan ayıplanın cezasız kalması herkesin kendi adaletini sağlamaya çalışmasıyla sonuçlanıyor. Umarız kötü olaylar çıkmaz.

Şampiyon bile temiz olmayabilir!
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, İtalya Serie A'da şike yaptıkları gerekçesiyle Juventus, Lazio, Fiorentina ve Milan takımlarına verilen cezaların şaibelerin gündeme geldiği ülkeler için ders niteliğinde olduğunu söyledi. Şahin, "Bir ülke Dünya Kupası'nı kazansa bile, bu durum o ülkede teiniz futbol oynandığı anlamına gelmiyor" dedi.

Dünya Kupası'nın kazanılmasının ardından İtalya'da ligin en köklü kulüplerine ağır cezalar verilmesinin örnek alınması gerektiğini belirten Şahin, şöyle konuştu: "Verilen ceza, İtalya Futbol Federasyonu bünyesindeki Federal Tahkim Kurulunun, soruşturma sonucu delillere ulaşarak vermiş olduğu bir ceza değildir. Savcılık tarafından yapılan araştırmalar sonucunda şike olayları ortaya çıktı. Tüm bunların ardından toplanan Federal Tahkim Kurulu bu cezayı verdi. Bu kurulun başında eski bir Anayasa Mahkemesi Başkanı bulunuyor. Kurul üyeleri ise eski yargıçlar. Demek ki bir ülkede, özellikle futbolda şike ve şaibe iddiaları ile ilgili sonuç elde edebilmek için sadece Futbol Federasyonunun yetkili kurullarının hareket etmesi yeterli olmuyor. Mutlaka bunun üzerine yargı erkiyle gidilmeli ve gereken sonuçlar alınmalı."

'Telefonlar dinleniyor'
Türkiye'de de zaman zaman şike iddialarının ortaya atıldığını dile getiren Şahin, "Biz de bununla ilgili Futbol Federasyonu bünyesinde Şike Tahkim Kurulunu oluşturduk, ancak iddia sahipleri delil açısından ortaya bir şey koyamıyor. Delil toplamada kolaylık sağlayacak yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Mesela mahkemeden izin alınarak telefon dinlenebilir, italya bu şekilde bir soruşturma yaptığı için neticeye vardı. Daha önce yaşanan olaylarda federasyonun içindeki kurullar cezayı verdi, ancak bunun mutlaka yargı ayağını da oluşturmamız gerekiyor. Bu konuyla ilgili yasal adımların atılması gerekiyor. Özellikle örgütlü suçlarla mücadelede, delil toplamada nasıl kolaylık sağlanıyorsa, bu tip durumlarda da kolaylık sağlanması lazım. Telefon konuşmaları bazı bulguları ortaya çıkarır. Böylelikle olayların üzerine gitmek daha da kolaylaşır. Bu konuda yeni birtakım düzenlemeler yapılırken italya örneğinden yararlanmak gerekir" ifadesini kullandı.