Sırada Gaziantep maçı vardı. Akhisar galibiyetinden sonra kendimi büyük ölçüde garantiye almıştım. 6. ile aramdaki fark 6 puan olmuştu. artık her şey benim elimdeydi. alacağım 1 puan beni kesin bir şekilde Avrupa Ligine götürecekti.

Medya maçta takımımızı favori gösteriyordu.



Medyanın sezon bitmeden bizim tarafımızda olacağını düşünmüyordum. Yanılmışım. Gaziantep artık herhangi bir hedefi kalmamış orta sıralarda kendine yer bulmaya çalışıyordu. Maça hızlı başladık.

Dakika 12 yi gösterirken Lugo'nun golleri ile 2-0 yapıyorduk durumu. 8. ve 12. dakikada atıyordu gollerini. herşey güzel gidecek gibi gözüküyordu. 34. dakikada Antep 2-1'e getiriyordu durumu. ilk yarıda başka gol olmadı. soyunma odasında biraz küçümseme hissettim oyuncularımda. dikkatli olmaları konusunda uyardım oyuncularımı. Keza antepin nefesi ensemizdeyd. Ama beni kale almış gibi görünmüyorlardı.

İkinci yarı başlar başlamaz Antep baskı altına aldı bizi ve 47. dakikada durumu 2-2 yaparak beraberliği yakaladılar. Oyuncularım inanılmaz kötü oynuyorlardı ikinci yarıda. saha kenarında adeta çıldırıyordum. inanılmaz pas hataları, pozisyon hataları yapıyor inanılmaz fırsatları harcıyorlardı. Bütün bunlarla birlikte Gaziantepte cesaretlenmeye başlamıştı bizim kötü oyunumuzla. Sonunda 79. dakikada Antep Necmettin ile 3-2 öne geçiyordu. adeta saha kenarında kudurmuştum. Sinirimden elimdeki su şişesi ile yedek kulübesinin pleksi-glass yan ceperini krımıştım. ilk defa değildi bu. Oyuncularım belli ki geçmişten hiç ders almamışlardı.




Bitiş düdüğü çalar çalmaz soyunma odasına yöneldim. Bu kez bu performansı affetmeyecektim. Bu kadar kolay vazgeçemezlerdi oyundan. Oyuncuların tamamı odaya girince sadece tercümanı yanımda bırakmıştım. Diğer bütün teknik heyeti dışarı yollayıp kapıyı kilitledim. Oyuncularıma avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bir komutan misali. bu bir tatbikat değildi. Bütün uyarılara rağmen 2-0'dan 3-2 vermişlerdi maçı. Bütün hepsi sahada adeta öölmüşlerdi. Elime bir matara alıp aynaya doğru fırlattım. aynanın kırılma sesi ile dışarıdan Asistanım Leon Osman'ın seslendiğini duydum. İçeri almamı istiyordu kendisinin ısrarla. Sonunda aldım onu içeri.

Sakinleşmem gerektiği konusunda beni telkin etmeye çalıştı. Ama dinmiyordu öfkem. Önümüzde Trabzon ve Beşiktaş maçları vardı. Osman bana takımın önümüzdeki maçlarda daha iyi performans göstereceğine ikna etmeye çalıştı. Takıma son kez dönüp eğer önümüzdeki maçlarda bu performanslarını affettirmezler ise sonuçlarına katlanacaklarını söyledim ve kapıyı çarpıp çıktım.