Uludere olayına yorumun nedir Del Piero, onu merak ettim nedense ?
Uludere olayına yorumun nedir Del Piero, onu merak ettim nedense ?
Tepkiler çok da samimi değilmiş.
40000 insan bombala, kimyasalla zehirle eski defterler.
Biber gazı, tazyikli su ''Devlet vatandaşını öldürüyor''.
Dersim eski defter ise, Yavuz Sultan Selim çok eski defter.
Kimin hatası ise cezasını çeksin. Yine de kasıtlı öldürmek ile bir tutulmaz.
ne alaka? o zaman bi başlayalım osmanlıya'da girelim bir sürü katliam çıkar ortaya. Canınız isteyince dönemin şartları öyleydi,canınız isteyince katliam yaptılar. İyi iş valla. Kaldi ki Dersim'le şu an yaşananların hiç bir alakası yok. Dersim'i tartişmak istiyorsan ve forum kurallarına müsaitse aç başlığını konuşalım,burayı saptırma.
"İngiltere'de 2 büyük takım vardır. 1-Liverpool, 2-Liverpool Genç Takımı" Bill Shankly
Eğer her yerde şiddet var ve insanlar birbirlerinden nefret eder duruma geldi ise herkes sistemin oyunu içindedir ben böyle bir sistemde yokum.
[YOUTUBE="lwuPQfnlzYk"]bogaz[/YOUTUBE]
Polisin gece Divan Otel’e yönelik gerçekleştirdiği müdahale sırasında orada olan ünlü gazeteci Can Dündar o anları bugünkü köşe yazısında anlattı. ‘Polisler Divan Otel’e gaz sıkıp plastik mermi attığında oradaydım. Kadınlar, çocuklar çığlık çığlığa kaçışıyordu. Yaralılar yerlerde, doktor yok ve polis revire gaz bombası atıyor’ diye yazısına başlayan Dündar’ın anlattıkları insanın kanını donduracak cinsten.
Vali Hüseyin Avni Mutlu’yu aradığını ancak yandaş basında yer aldığı gibi kendi çocuğu için bir şey istemediğini yazan Dündar, polisin başını hedef alarak plastik mermi sıktığı anları yazısında şu şekilde aktardı:
Adrese teslim plastik mermi
Tam otelin önündeyken, otelin sağ tarafından bir polisin hedef gözeterek otelin girişine doğru plastik mermi sıktığını gördüm. Mermi gelip bir kafamın bir karış üzerinde, otelin giriş kapısına çarptı. Şimdi içerde gaz, dışarda kurşun vardı.
Ve insanlar çığlıklar atarak yeniden içeri, gaza doğru kaçıştı.
Yaralıların alındığı alt kattaki balo salonu, sığınağa döndü. O dakikadan itibaren baygın halde onlarca insan, oraya taşındı, yerlere yatırıldı, eldeki imkânlarla nefes almalarına çalışıldı.
Öksürük krizindeydi herkes… “Doktor bulun, hemen” çığlıkları işitiliyordu. Ağırlaşanları kollarına girip acilen dışarı taşıdılar.
Eldeki tek savunma malzemesi, su şişelerinde hazırlanmış solüsyonlardı. Gaz yiyen çocuklara ve yaşlı kadınlara onunla yardım edildi.
Böyle sakin ifadelerle yazdığıma bakmayın; feciydi.
Gerçekten feciydi.
--
Milliyet'teki köşesinde, dün gece yaşanan dehşet anlarını kaleme alan Dündar, Vali Mutlu'nun ‘müdahale’ olarak nitelendirdiği saldırıların ardından canlı yayında yaptığı konuşmayı da eleştirdi.
‘Devlet saldırmaz’ diyenlere de tepki gösteren Dündar, “Biz tanıyorduk. 1 Mayıs 1977 Taksim’i görmüştük. Sivas’ı, Uludere’yi yaşamıştık. Açlık grevleri sırasında, hem de müzakerelerimiz sürerken nasıl cezaevlerine girilip katliam yapıldığını hatırlıyorduk,” dedi.
“Türk devleti, dünyanın gözü önünde barışçıl bir gösteriyi hiddetle, şiddetle bastırarak bütün ülkeyi ayağa kaldırmayı tercih etti,” diyen Dündar, “Ancak bir yandan da ülkeye ancak savaş, deprem hallerinde rastlanan bir dayanışma ruhu hediye ettiler. Bunun, ağır siyasi faturası olacaktır. Sadece emri verenler açısından değil, uyanlar açısından da ciddi sonuçları olacaktır,” diye belirtti.
İşte Can Dündar'ın Milliyet gazetesinde (16.06.2013) 'Revire biber gazı' başlıklı o yazısı:
Savaşın bile asgari bir ahlakı vardır. Hiçbir savaşta çocuklara gaz sıkılmaz mesela...
Elinde silahı olmayan, çadırı içinde oturan, barışçı bir gruba böyle saldırılmaz.
Yaralıların revire çevirdiği mekânlar gaza boğulmaz.
Bu emri verenler olabilir, ama o emir uygulanmaz.
Uygulamak zorunda kalanlar arasından vicdan sahibi birileri çıkar, istifa eder.
Savaş ahlakı bile çiğnendi dün...
"Yapmayın" bildirisi
“Devlet yapamaz. Bunca çocuğun üstüne saldıramaz” diyenler, devleti tanımıyordu.
Biz tanıyorduk.
1 Mayıs 1977 Taksim’i görmüştük. Sivas’ı, Uludere’yi yaşamıştık. Açlık grevleri sırasında, hem de müzakerelerimiz sürerken nasıl cezaevlerine girilip katliam yapıldığını hatırlıyorduk.
Devletin, güç gösterisi için her şeyi göze alabileceğini biliyorduk.
O yüzden akşamüstü Başbakan, seçim meydanından operasyon işaretini verir vermez bir grup sanatçı, gazeteci acilen buluşup “Yapmayın” mesajını ortak imzaya açtık.
Ancak çok geçti.
Tomalar hareketlenmişti.
Vali’nin hali
Bunun üzerine endişeyle İstanbul Valisi’ni aradım. Gün boyu haberleşmiştik. Oradaki tabloyu biliyordu. Çocukların kendi iradeleriyle barikatları, parti flamalarını kaldırdığının, bazı kitle örgütlerinin çadırları kaldırma kararı aldığının, oradaki kitlenin nispeten azaldığının farkındaydı.
O çocuklarla buluşup konuşmuş, orada bir terör yapılanması olmadığını öğrenmişti.
Dayanışma’nın tek ve büyük bir çadırda toplanması ihtimali belirince “Ben de gidip orada bir çaylarını içmek isterim” demişti.
Bunları hatırlatıp, “Yapmayın. Çok ağır sonuçları olur. Hepimizin çocuğu var orada...” dedim. Sonradan basın toplantısında söylediği gibi kendi çocuğum için bir şey istemedim. Oğlum Ankara’daki gösterideydi zaten...
Buna karşılık “Günlerdir uyarıyoruz. Artık yapacak bir şey kalmadı” diye cevap verdi.
Çaresizdi.
Çocuklar ve kadınlar
Az sonra Gezi Çarşısı’nın Divan Oteli tarafındaki ucundaydım.
Ses ve gaz bombalarının önce sesi, sonra sisi ve zehri yayıldı.
Polis, çadırdakileri arkaya doğru süpürdükçe kalabalık otele yığıldı.
Önce kapıları kapalı tutan korumalar, yığılma üzerine açtı.
Önce çocukları aldılar. 5-6 yaşında çocukların, yüzlerine bol gelen gaz maskeleri içinde, nasıl dehşet içinde çığlıklar atıp ağladığına tanık oldum. Ardından kadınlar girdi. Batan bir geminin paniği gibiydi.
Gaz odaları
Sonra panik halinde müthiş bir yığılma başladı.
Nefes almanın imkânsız olduğu otel lobisinde bayılanlar, fenalaşanlar, küfredenler, alt katlara doğru kaçıştı ve daha fazla gazla karşılaştı.
Yaralılar kapalı salona taşınırken dışarı çıkmayı denedik.
Adrese teslim plastik mermi
Tam otelin önündeyken, otelin sağ tarafından bir polisin hedef gözeterek otelin girişine doğru plastik mermi sıktığını gördüm. Mermi gelip bir kafamın bir karış üzerinde, otelin giriş kapısına çarptı. Şimdi içerde gaz, dışarda kurşun vardı.
Ve insanlar çığlıklar atarak yeniden içeri, gaza doğru kaçıştı.
Yaralıların alındığı alt kattaki balo salonu, sığınağa döndü. O dakikadan itibaren baygın halde onlarca insan, oraya taşındı, yerlere yatırıldı, eldeki imkânlarla nefes almalarına çalışıldı.
Öksürük krizindeydi herkes... “Doktor bulun, hemen” çığlıkları işitiliyordu. Ağırlaşanları kollarına girip acilen dışarı taşıdılar.
Eldeki tek savunma malzemesi, su şişelerinde hazırlanmış solüsyonlardı. Gaz yiyen çocuklara ve yaşlı kadınlara onunla yardım edildi.
Böyle sakin ifadelerle yazdığıma bakmayın; feciydi.
Gerçekten feciydi.
Çaresiz değil
O tablonun ortasında İstanbul Valisi aradı.
Halimizi sordu; anlattım.
Bu emre itaat edemeyeceğini, vicdanının sızladığını, istifa ettiğini açıklayacak sandım.
Meğer bir telefon bağlantısında “Çaresizim” dediğini söylememden rahatsız olmuş; onu düzeltmek istemiş. “Burada boğuluyoruz. Siz düzeltme peşindesiniz” dedim.
Bu zulmü yaşayan gençlerin içine nasıl öfke tohumları ekildiğini anlatmaya çalıştım.
Bu vesileyle düzeltmiş olayım; Vali çaresiz değilmiş. Çareyi biliyordu; çözümden umutluydu. Ne yazık ki yapmadı.
Sonradan basının karşısına çıkıp o çocukların o saldırı karşısında polise karşı şiddet kullanmadığını da açıkladı.
Ne kadar barışçıl olduklarını bizzat kanıtladı.
Şiddet seçimi
Böyle krizler karşısında devletler iki yöntem izler:
Akıllı yöneticiler, biriken enerjiyi uzlaşmayla göğüsleyip barışçıl kanallara akıtmayı dener.
Öfkesine yenik düşenler, silaha sarılır ve şiddet uygular.
Bu, devletin niteliğini de belirler.
Türk devleti, şiddet seçeneğini seçti dün...
Dünyanın gözü önünde barışçıl bir gösteriyi hiddetle, şiddetle bastırarak bütün ülkeyi ayağa kaldırmayı tercih etti.
Ancak bir yandan da ülkeye ancak savaş, deprem hallerinde rastlanan bir dayanışma ruhu hediye ettiler. Bunun, ağır siyasi faturası olacaktır. Sadece emri verenler açısından değil, uyanlar açısından da ciddi sonuçları olacaktır.
Devletle ilk kez tanışan o gençler de 15 Haziran tarihini ve yapılanları unutmayacaktır.
Dileyelim devletin onlara yaptığını yapmaya kalkışmazlar.
Sivil itaatsizliğin ne kadar büyük bir siyasi sonuç doğurabildiğini görüp hükümetin bütün kışkırtmasına rağmen, barış yolundan ayrılmazlar.
Last edited by Nocna Mora : 16.Haziran.2013 at 13:08
Football Manager araştırmasında gözlemlediğiniz eksiklikler ve hataları bildirebilirsiniz. Yazdıklarınız araştırma sorumluları tarafından değerlendirilecek ve veri tabanı üzerinde gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Futbolcu Bilgileri
Oyuncu profillerini buraya tıklayarak görebilirsiniz.
Alinti yapmayacagim demistim ama Cevap hakki dogdugu icin yapiyorum. Once o mesaji nasil , ne amacla attigima bir bak. Ben durup dururken yazmadim onu delpiero isimli arkadas gibi. Basbakan konusmasinda alevi-sunni ayrimi yapanlar var diye dem vuruyordu. kendi yaptigi ise bak diye yazsim. Sizin daha tam olarak yazilanlari okumadan laf atmaniz veyahut okuyup da anlamamaniz mantiga ters dusen hareketler.
alıntı
1934 İskan Kanunu, 1935 Tunç-eli Kanunu ve 4 Mayıs 1937 tarihli Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı bizzat Mustafa Kemal’in emriyle çıkarılmıştır. Bu karar ve kanunların altında Mustafa Kemal’in imzası vardır.
Hemen yandaş basın lafları başlamadan farklı bir kaynak vereyim.
http://www.devhaber.com/dosya/mustaf...ni-imzasi.html
Yahu insanlıgınızı kaybettiniz di mi siz ? okuma yazmayı da, vicdanı da unuttunuz degil mi ? BUGÜN YAPILANLARI MESRU KILMAK İCİN AMA "BAZILARIDA ESKİDEN YAPTI" demek ne kadar da korkakca ve aciz bir söylemdir farkındamısınız bilmiyorum ? Orada yalnızca Mustafa Kemal'i sevip sayanlar yok orada dindarlarda var, orada sosyalistlerde var orada milliyetcilerde var orada almanı da var orada ingilizi de var orada türkü de var orada kürtü de var. siz hala "dersim de böyle boyle oldu amaaaaaaaaaaaaaa" diyorsunuz. HASTANELERE gaz bombası atılmasına cevabınız var mı ? plastik mermi ile vurulan masum vatandaslara cevabınız var mı ? GÖZÜNÜ KAYBEDEN, ÖLEN insanlar icin bir bahaneniz var mı ? orda olmasaymıs mı diyeceksiniz . Bilmiyorsanız soyleyeyım onların orada olma hakkı var fakat polisin onları öldürme ya da yaralama hakkı yok.
Football Manager araştırmasında gözlemlediğiniz eksiklikler ve hataları bildirebilirsiniz. Yazdıklarınız araştırma sorumluları tarafından değerlendirilecek ve veri tabanı üzerinde gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Futbolcu Bilgileri
Oyuncu profillerini buraya tıklayarak görebilirsiniz.
nasıl ve ne amaçla attığını biliyorum merak etme yavuz meselesini tartışmamak için uzatmıyorum ama sırf başbakana nefretinden dolayı atasını kötüler duruma gelen zihniyete de yazıklar olsun bilmeden etmeden arih kitapları karalamadan yandaş palavralarıyla yavuz karalanıyor merak etmeyin yavuzu da yedirmeyeceiz![]()
Kusura bakmayın ama bu olayları da savunarak insanlık olarak da acizliğinizi gösteriyorsunuz. Yapmayın
Football is simple,but Football Manager is not
Bu bir samimiyet testi. Yoksa tabi ki geçmiş ile bu güne kıyaslamak mümkün değildir. Zira şapka giymeyenler ile adam asmaca oynamak, gezi parkını 3 günlük çağrı ve bir saatlik polis anonsunun ardından biber gazı ile boşaltmak ile kıyaslanamaz.
Yaşadığınız ülkenin tarihi gerçeklerinden, yaşanan kıyımlardan habersiz bu saçma sapan talepleriniz ile millet vicdanında ciddiye alınacağınızı mı sanıyorsunuz?
Parktaki insanların sopalanarak boşaltıldığını mı zannediyorsun? İzan sahibi olan eylemciler zaten müdahale öncesi orayı boşalttı, bu yüzden polisin oraya girmesi 5 dakika sürmedi. Bugün kimse parkta çadırını kurup ben bundan sonra burada takılıyorum diyemiyorsa, siz de diyemezsiniz. Polisin müdahale hakkı vardır. Bir saatlik anonsa rağmen hala çocukların ile orada bekliyorsan, devlet o çocukları senin elinden alır, senin zulmünden kurtarır. Çocuk istismarının karşılığı her yerde aynıdır.
Ben Mustafa Kemal'in hiç bir etkinliği yok demedim hocam.Evet o gün devletin başında olan herkes suçluydu,ortada bir isyan vardı ancak bu isyanı devlet katliama dönüştürdü,buraya kadar kabul ancak masum insanların acımasızca öldürülmesinin arkasında Celal Bayar'dan başkası yoktur,o katliamlar yapılırken Atatürk hastaydı bildiğiniz gibi.Evet yanlışları olmuştur,kim bilir nasıl bilgilendirildi ancak bu kadar üst düzey bir askeri dehanın bu kadar aptalca bir askeri harekat düzenlemesine inanıyor musunuz ? Dersim'le alakası yok demiyorum,aksine Dersim harekatını planlayan kişiydi ancak planına uyulmadı tekrar ediyorum o katliamların baş sorumlusu Celal Bayar'dan başkası değildir,milletin işine gelmediği için ağızlarına bile almıyorlar Celal Bayar ismini.
Paylaştığınız haber'de imza 1937'den önce çünkü katliamlar sırasında başbakan Celal Bayar'dı.
Mutluluk sadece paylaşıldığı zaman gerçektir. - Alexander Supertramp
Osman Pamukoğlu'nun sözüne güvenir misin bilmem
‘MUSTAFA KEMAL PAŞA BAŞIMIZA TAŞ YAĞDIRDI’ Atatürk’ün Dersim isyanını bastırmak için harekat yönettiğini savunan Pamukoğlu şunları söyledi: “Hünerleri olmadığı için ölülerle ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki insanlar ile de uğraşıyorlar. ‘Atatürk’ diyemiyorlar, meydanı boş buldukları zaman onu da diyecekler. Hiç uzatmanın gereği yok. Dersim birkaç kere ayaklanma teşebbüsünde bulundu. Atatürk sağdı, her şeyi yaptıran Atatürk’tü. O kadar Atatürk’tür ki Trabzon’da Atatürk’ün kaldığı bir ev var. O evde Atatürk bu Dersim isyanında Karadeniz bölgesindeydi, bizzat haritaya kırmızı ve mavi, kendisi işaretlemiştir. Bizim kuvvetlerimiz ve isyancıların kuvvetleri diye. Kendi el yazısı ve farklı askeri şekiller çizmiş, oklar çizmiş ve harekatın nasıl yapılacağını ve ortadan kaldırılacağını bizzat kendisi eli ile yazmış ve şekillendirmiştir. Harita Trabzon’dadır. Hatta doğuda görevliyken, isyanlarda bulunan çok yaşlı bir Kürt vatandaş ile sohbet ettim. O isyanları bana anlattı. Söylediği söz, ‘Mustafa Kemal Paşa başımıza taş yağdırdı’. İsyanları devletler nasıl bastırdıysa, Atatürk’te öyle bastırdı. Bundan sonra olacaksa yine aynı şekilde bastırılacaktır” dedi.
Sabah LYS sınavı var ama müdahale ediyorsun, neden ?
Şu zamanda - ortalık bu kadar karışıkken - miting yapılmasının hiçbir iyi niyetli yanı olamaz. resmen gövde gösterisi. Ben kazandım demek istiyorsun. Bugün olaylar çıkarsa iki grup arasında yine tek sorumlusu başbakandır o meşhuuur faiz lobisi değil. Dış mihrapların oyunu diyorsun. hadi diyelim öyle olsun. sen kendi kendine niye tuzağa düşüyorsun. bu mitingin amacı çok açıktır , kazanan benim demek istiyor başbakan.
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.
Arkadaşım : Biz gecmeyelim diye vapurlar metrobusler iptal ama metrobusler "ozel hizmetle" kazlicesmeye insan tasiyor, koprude yanimdan gecti 8 tane
Football is simple,but Football Manager is not
Polis serefini kaybetmistir Teror mitinglerini ...... gibi seyreden polis bu yurdun oz evlatlarina acimasizca katil gibi saldirmakta..
Tamam hocam,istediğinize inanın siz,aman Celal Bayar diye birini tanımayın sakın ha.1937-1938'de olmuş olaylarla 1934-1935'te atılmış imzaları gösterin,Celal Bayar yok,yaşamadı bile1986 yılında 103 yaşında o ölmedi başkası öldü.En büyük cezası 103 yıl yaşamak oldu o adamın.
Mutluluk sadece paylaşıldığı zaman gerçektir. - Alexander Supertramp
Arif'i İspanya'da zor tutuyoruz![]()
Football is simple,but Football Manager is not
Muhakeme yeteneğin yokmuş gibi davranıyorsun. Yok demiyorum 27 yaşında adamsın eminim vardır ama yokmuş gibi davranıyorsun. Benim Yavuz Sultan Selim'i kötülemeye çalıştığım falan yok. O mesajdan bunu nasıl çıkarabiliyorsun anlamış değilim. Ben diyorum ki başbakan alevi-sunni ayırımı yapmaya çalışanlar var diye ağlanırken (ki bunu kim yapıyor onu da bilmiyoruz) kendisi gidip böyle bir iş yapıyor , köprüye bu ismi vererek. Bilerek ve isteyerek yapılmış bir şeyi başkasına yıkmaya çalışıyor her zamanki gibi. Bunun neresinden Yavuz'u kötülediğimi çıkartıyorsun anlayamıyorum gerçekten anlayamıyorum. Rabbim çok şükür insan olarak yaratmış bizi ve en büyük hediyemiz de düşünce gücümüz. Parayla değil istediğiniz kadar kullanabilirsiniz , ciddiyim.
Bu da son cevabım.
1930'lara gidilmiş yine.
Kardeşim sene 2013. Senin polisin revir niyetine kullanılan oteli basmaya çalışırken, sen hala kalkıp burada 1930'larda da şöyle olmuştu, dersim falan diyorsun.
Hala bu olaylara karşı "şöyle de olmuştu" diyerek kendini, vicdanını rahat tutmaya çalışıyorsan, yorulma kardeşim. Vicdan niyetine sizin kafalar samanyolu tv ile doldurulmuş.
Yorma kendini. Gitme 1930'lara. Test etme samimiyetimizi. Sana sorulan soru, söylenen şey basit.
Bu olaylara onay veriyorsan, insan değilsin. Net.
Dün başlayan müdahele artık olması gerekiyordu. İlk müdahele de polis geri çekilmekte biraz geç kalsa da geri çekildikten bu eylemlerin devam etmesi bu müdaheleyi zorunlu hale getirmiştir.
Öyle sokağa çıkıp ağaç falan diyerek hükümet yıkılamaz. Eğer hükümeti istemiyorsan, çıkar aday olursun alırsın iktidarı.
Hasteneyelere, oralara buaralara atılan biber gazlarına da inanmıyorum. Daha önce görmüştük metroya bile biber gazı atıyorlar haykırışlarını.
Ethem Sarısülük'ün cenazesi bile engellendi güvenlik güçleri tarafından. Ama onlar da töreni orada yapmak istemeseymiş değil mi yani?
Hadi bunu da yazın çok rica ediyorum , yapacaklar var biliyorum çünkü.