5
BÖLÜM II: GELİŞMEYE DOĞRU..
...İşten ayrıldıktan sonra bir süre daha buralara kaldım, 6 yıllık birikim beni bir süre idare ederdi ama ya sonrası..? arayı fazla açmadan bi iş bulmam lazımdı neyse iş mevzusuna zaten geri döneriz başıma gelen bi kaç ilginçlikten bahsediyim ben size...
Cumartesi akşamı Pub'ta otururken bi kız vardı yanımda 23 25 yaşlarında oda barda oturuyordu benim gibi, deli gibi içiyordu ama enteresan olan şuydu ki içtikçe ağlıyordu, bi ara yüzüme baktı anlamsızca gülümsedi.. bilirdim bu halleri.. kendimden tanıyordum zira onu.. viski, bira, tekila falan saçma sapan işlere girişince dayanamayıp sordum gerçi söyleceklerimi anlıyacağını pek sanmıyordum ya neyse..
Saatler geçti, bar yavaş yavaş boşalıyordu ama kız hala ordaydı önünde bir bira ona bakıyordu öylece arada yanına gelip salça olmaya kalkışan bi herifin kafasına patlatmıştı kupayı ama hala ordaydı..
Durduk yere bizde bi beyin travması geçirmeyelim soruları kafamı kurcalarken dayanamadım yanına gittim, amacım teselli vermek falan değildi zaten herhangi bir tesellisi olsa saatlerdir buralarda olmazdı..
Birasından son bi yudum aldı ve bana baktı :
''Benim param bittide bi bira ısmarlarmısın bana'' dedi. Barmene 2 bira daha getirmesini işaret ettim, geldi içti, yüzüme baktı
''neden'' dedi.. Ne neden dememe kalmadan
''boşver ya'' dedi ve olduğu yere yığıldı..
Orada öylece bırakacak değildim ama ne yapacağımıda bilmiyordum kızı bardan çıkarırken; Thorstein yanıma geldi :
''Oooo kanka hatunu pert etmişsin ne iş'' diye zırvaladı gene boşboğaz.. aldırış etmeden bi taksiye bindim ve eve doğru yola çıktık.. Yolda kendine gelir gibi oldu; ''nerdeyiz, nereye gidiyoruz'' soruları falan klasik işte.. ''Adresini söylersen eğer evine bırakayım seni'' dedim yüzüme bakıp gülümsedi ve yine sızdı. Yapıcak bişey yoktu çaresiz benim eve gittik.. Merdivenlerden çıktık kapıyı açtım, uyanır gibi oldu gene yüzüme baktı ve gülümsedi.. Hiç beklemediğim bir şekilde beni öpmeye başladı, (Ya arkamdan zorla herif bardan karı kaldırdı diceksiniz ama devamını bi dinleyin hele) Alkollüydüm, e benimde kafam hafif çakırdı bende onu öpmeye, üzerindekileri çıkarmaya başladım..
Birden ağlamaya başladı ve dudaklarından şu kelimeler dökülüyordu :
''Öpüşmek var, sevişmek yok.. öpüşmek var, sevişmek yok...''
Neyse bu kısma sonra geri döneceğiz biraz bekleyin, bizde kariyerimize odaklanmaya çalışalım bakalım...
---------------------------------------------------------------
-------------------------------------
---------------------------------------------------------------
Bir süre sonra pro lisans eğitim semineri için yaptığım başvuruya cevap geldi ve Köln Spor Akademisindeki seminere davet edildim. İşte buydu.. artık pro lisansımı aldıktan sonra kimseye mum olmadan daha sağlam basacaktı ayaklarım yere, artık tek yapmam gereken bavulumu toplayıp Kölne gitmekti.. Bavulu toplamadan önce havaalanını arayıp uçak biletimi ayırttım, internetten yaptığım bir kaç araştırma sonrası Köln'de bi otel buldum rezervasyonumu yaptırdım ve kalkış saatini beklemeye başladım...
Ertesi gün saat 11:30 suları...
... ve uçak nihayet Köln'e indi bende koşar adım taksiye atladığım gibi otele gittim eşyalarımı yerleştirdim ve aynı hız ve heyecanla Akademiye doğru yola koyuldum. Seminer salonuna girdiğimde inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştım, bir ton futbol aşığı adeta... Seminerde eğitim verecek, konuşma yapacakların listesine baktığımda heyecanım bir kaç kat daha arttı; Dünyaca ünlü hocalar, spor adamları.. Louis Van gaal, Mircea Lucescu, Fatih Terim, Marcelo Lippi, Johann Cruyff ve bir çoğu.. bu müthiş birşeydi...
Total futbolun mucitlerinden Johann Cruyff konuşmaya başlıyordu; fakat amacı futbolun teknik taktik yönlerinden ziyade endüstrinin, yani paranın futbolu nasıl ele geçirdiğiydi.. Konuşmasına şöyle devam ediyordu:
''Bizim bu oyunu oynamaya başladığımız zamanlar sadece eğlence ve vakit geçirmek içindi, daha sonra tutkuya dönüştü.. meşin yuvarlağa aşık olmuştuk adeta, sonrasında ilk prof. sözleşmemi altyapısından çıktığım Ajax'la yaptım, öyle para falanda konuşmadık zaten tek amacım futbol oynamaktı... Sonrasında Barcelona'ya gittim büyük bir rüya gerçekleşti benim için ve para kazanmaya başladım, orası yuvam oldu ve efsaneleştik.. Yaşımız ilerledikçe hayallerimiz büyüdükçe mevcut maddiyatın artık dar geldiğini ve paraya olan ihtiyacımızın artmaya başladığını farkettik..
ve işte tamda bu noktada endüstirinin futbola girişi başladı hayatlarımızda..''
Kıssadan hisse Cruyff şunu demek istedi belkide;
''Futbol aslında basit bir oyundur ve onu zorlaştıran bizleriz, insanoğlu var oldukça paraya olan ihtiyaç her zaman artacaktır ve en masum anımızda bile aklımızda onun ibaresi yer alacaktır''
Nam-ı diyar Sarı Fare'nin bu konuşmaları şimşekleri çaktırmayı başladı beynimde.. artık hayatımı, amacımı endüstriyel futbola karşı savaşarak geçirecektim.. Amaçsız dünyamda tek tutkum bu olacaktı..
Ve en nihayetinde futbol dünyasının en büyük endüsti devi olanın karşısında olarak geçirecektim hayatımı..
Bu hedefimiz doğrultusunda tahminlerimiz var mı bakalım ahali ?