1 ile 5 arası toplam 5 sonuç

Konu: Turksportal Deprem Rehberi

  1. #1

    Default Turksportal Deprem Rehberi

    GİRİS:

    Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

    Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

    Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.

    Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.

    DEPREM NEDİR ?

    Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

    Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

    Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.

    DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:

    Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

    Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

    Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

    Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

    İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

    Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.

    Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

    İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

    Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

    Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

    Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

    Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

    FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

    Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.



    DEPREM TÜRLERİ :

    Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

    Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

    Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.

    DEPREM PARAMETRELERİ :

    Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için "DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

    ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)
    Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.

    DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
    Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

    ODAK DERİNLİĞİ :
    Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

    EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :
    Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

    ŞİDDET :
    Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

    Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri" depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

    Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

    VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

    MAGNİTÜD :
    Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

    Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

    Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

    Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

    Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

    Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

    Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

    Siddet / Richter Magnitüdü
    IV - 4
    V - 4.5
    VI - 5.1
    VII - 5.6
    VIII - 6.2
    IX - 6.6
    X - 7.3
    XI - 7.8
    XII - 8.4

    DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :

    Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.

    DEPREM ŞİDDET CETVELİ :

    Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:

    A Tipi : Kırsal konutlar, ker*** yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.

    B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.

    C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar.

    Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.

    Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :

    Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır.

    Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır.

    Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.

    Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır.

    Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.

    Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.

    Bunlardan;

    a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,

    b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar,

    c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.

  2. #2

    Default

    MSK Siddet Cetveli :

    I- Duyulmayan
    (a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

    II- Çok Hafif
    (a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

    III- Hafif
    (a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

    IV- Orta Şiddetli
    (a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.

    V- Şiddetli
    (a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
    (b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir.
    (c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.

    VI- Çok Şiddetli
    (a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.
    (b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
    (c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.

    VII- Hasar Yapıcı
    (a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
    (b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür.
    (c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.

    VIII- Yıkıcı
    (a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.
    (b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
    (c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.

    IX- Çok Yıkıcı
    (a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
    (b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
    (c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.

    X- Ağır Yıkıcı
    (b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.
    (c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.

    XI - Çok Ağır Yıkıcı
    (b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
    (c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.

    XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
    (b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
    (c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.



    DEPREM ANINDA YAPILMASI GEREKENLER

    DEPREMDEN ÖNCE

    Topraklarının %92 si deprem kuşağında olan Türkiye'de bir depreme karşı her zaman bilinçli ve hazırlıklı olmak gerekiyor. Türkiye Deprem Vakfı'ndan derlenen bilgilere göre depremde hayatta kalmanın altın kuralları :

    • Öncelikle yaşadığınız yerleşim biriminin deprem tehlikesi hakkında doğru bilgileri ilgililerden öğrenin
    • Aile bireyleri arasında olağanüstü bir durumda nasıl davranacağınızı konuşun, bir "ev deprem planı" yapın
    • Evinizin elektrik, gaz, su şebekelerini kapatabilmek için ana şalter ve vanaların yerlerini va nasıl kapatılacağını öğrenin
    • Kitaplık, yüksek mobilya gibi kolay devrilebilir eşyalar ile ağır eşyaları duvara veya bir döşemeye sıkıca bağlayın
    • Su ısıtıcılarını duvara iyi monte ettirin
    • Mutfak dolapları gibi kırılacak eşyaların içinde bulunduğu dolaplara sağlam kilitler takın
    • İlk Yardım öğrenin
    • Olağanüstü durumlarda hemen kullanavbileceğiniz el feneri, radyo ve yedek pilleri, ilk yardım çantası ve gerekli ilaçlarınızı, iş eldivenini önceden bir çantaya koyup kolayca ulaşabileceğiniz bir yere koyunuz.
    • Ailenin bağlantı kurabileceği şehir dışında birilerini belirleyin
    • Evde olmadığınız zaman eve gözcülük edebilecekleri bir sistem oluşturun
    • Depremin gece meydana gelebileceğini düşünerek, yatağınızı pencerenin önünden ve yukarıdan eşyaların dökülebileceği yerden uzak tutun
    • Binadan acil çıkış yolları üzerinde eşya bulundurmayın
    • Binanın su, doğalgaz vanaları ve elektrik panellerin bulunduğu krokileri görülebilecek yerlere asın.

    DEPREM SIRASINDA

    • Her odada üzerinde bir şeyin düşmeyeceği sağlam bir masa altı veya bir iç duvar yanı gibi güvenli bir yer seçin.
    • Yere yatma, kafayı koruma ve bir şeye tutunmayı öğrenin. Sağlam bir Masa altı yara sıranın altına girin, eğer yoksa pencerelerden ve üzerinize düşebilecek bir kitaplık yada bir mobilyadan uzak bir iç duvarın yanında yere oturun.
    • Eğer deprem sırasında bina içerisinde iseniz, deprem sırasında sakin olup paniğe kapılmayın, cesaretinizi toplayın ve konuşun. Depremler genellikle hafif bir sarsıntı, gürültü ile başlar ve birkaç saniye sonra daha yıkıcı sarsıntılar gelir. Bu birkaç saniye ne yapacağınızı belirleyin.
    • Büyük bir depremde ayakta durmayınız, koşmanız mümkün değildir. Çömelin yada döşemeye yatın. Sağlam bir masa, sıra, mobilya veya kapı kasasının arkasına girin ve başınızı koruyun. Masaya tutunun ve onunla birlikte hareket etmeye hazır olun. Pozisyonunuzu sallantı duruncaya kadar bozmayın.
    • Tiyatro, okul, sinema, büro gibi kalabalık yerlerde iseniz, kesinlikle merdivenlere, asansörlere koşmayın. Unutmayın ki bu yerler hasar görmese dahi aynı anda yüzlerce kişinin panik halinde koşarak çıkış yerinden binayı terk etmeleri mümkün değildir.
    • Bina dışında iseniz, binalardan dökülecek yıkıntılar ve camlardan, elektrik direklerinden uzakta güvenli bir yerde depremin bitmesini bekleyin
    • Araç kullanıyorsanız, bulunduğunuz yer eğer güvenli ise durun ve araç içinde kalın. Normal trafikten, köprü, tünel ve üst geçitlerden uzak durun.
    • Eğer bina dışındaysanız diğer binalardan, enerji hatlarından ve ağaçlardan uzaklaşarak açık bir alana gidin
    • Araba kullanıyorsanız köprü kavşak ve yüksek binalardan uzaklaşarak araba içinde kalınız.
    • Deprem sırasında dağlık bir bölgedeyseniz yamaçlarda, taş ve kaya düşebilecek yerlerde durmayın

    DEPREM SONRASINDA

    • Deprem sonrasında bulunduğunuz yapıyı soğukkanlılıkla terk edin. Asansörü kullanmadan daha önce tespit edilen toplanma alanına gidin
    • İkinci bir sallantıya karşı hazırlıklı olun
    • Yangına karşı mücadele ve ilk yardım sağlanmasında ortak hareket edin
    • Telefonu acil durumlar dışında meşgul etmeyin
    • Bina zarar görmemişse içeri girmek için en az bir saat bekleyin
    • Depremin gün içinde olabileceğini düşünerek en az üç günlük ihtiyaçlarınızı sağlayın



    BÜYÜKLÜK (MAGNITÜD) NEDİR?

    Deprem, yerkabugunun gerilme etkisi sonuncu, belirli bir derinlikte kirilmasi olarak tanimlanabilir. Depremin büyüklügü ise kirilan yüzeyin büyüklügünü, ve dolayisiyla ortaya çikan enerjinin düzeyini belirten bir ölçüdür. Örnegin M=2.0 büyüklügünde bir deprem, yeryüzünün derinliklerinde yaklasik bir futbol sahasi büyüklügünde bir kirigin meydana geldigini gösterir. Büyüklük bir birim artarsa, yani 3.0 büyüklügünde bir deprem olusmus ise, yaklasik 10 futbol sahasina esit bir alanin kirilmis oldugu anlasilir.

    Gerçekte, depremin büyüklügü sadece kirilan yüzeyin alani ile oranli degildir. Büyüklügü etkileyen iki etmen daha vardir: atim ve berklik (rijidite). Atim, kirilan yüzeyin iki tarafinda kalan kayaçlarin birbirlerine göre bagil olarak ne kadar yer degistirdigini belirtir. Berklik ise, kirilan kayaçlarin sertligine bagli bir parametredir. Ancak depremin meydana geldigi derinliklerde genelde berklik degeri hemen hemen hep aynidir ve sabit kabul edilebilir. Atim degerinin ise genelde kirilan yüzeyin büyüklügüne hep orantili oldugu gözlenmistir. Bu nedenle, büyüklügün bilinmesi için sadece kirilan alanin yüzöçümünün tahmin edilmesi yeterli sayilabilir.

    Büyüklük nasil ölçülür?

    Depremi olusturan kirik genelde yer kabugunun derinliklerindedir, ancak büyük depremlerde yeryüzeyine kadar ulasir ve bizim fay kirigi dedigimiz yüzey kiriklarini olusturur. Bir deprem oldugunda, derinlerde olusan kirigi dogrudan gözle görmek mümkün olmadigindan, onun yüzölçümünü dolayli olarak tahmin etmek zorunda kaliriz. Bir baska deyisle deprem kirigini kendisini görmesek de, onun ortaya çikardigi etkileri inceleyerek büyüklügü hakkinda bir fikir edinebiliriz.

    Buna örnek olarak, birisinin bir havuza tas attigini, ancak bizim tasin büyüklügünü bilmedigimizi kabul edelim. Tasin havuza düserken çikardigi sesi dinleyerek veya havuzda olusan dalgalanmalarin boyutuna bakarak tasin küçük mü, yoksa büyük bir tas mi oldugunu tahmin edebiliriz. Depremin büyüklügünü kestirmek de tamamen buna benzer bir süreçtir. Deprem de, yerkabugu içerisinde havuzdaki suya benzer sekilde dalgalanmalar olusturur.
    Yerkabugunda olusan dalgalanmalari ölçmek için sismometre dedigimiz aygitlar kullanilir. Hangi yöntem kullanilirsa kullanilsin, büyüklük hesaplanirken, depremin merkezinin dogru bir sekilde belirlenmis olmasi esastir. Havuza atilan tas örnegine dönecek olursak, su üzerinde olusan dalgalarin genligi, kaynak noktasindan uzaklastikça yavas yavas azalir. Bu nedenle, dalgalanmalarin genligini yorumlarken onun ne kadar uzak bir mesafeden geliyor oldugunu bilmek sarttir. Gözönünde tutulmasi gereken önemli bir nokta, yerkabugunun hiçbir zaman havuzun suyu gibi yalin bir yapiya sahip olmamasi, katmanlar, kivrimlar, vb içeren çok karmasik bir dokuya sahip olmasidir. Bu nedenle depremle olusan yerkabugu dalgalanmalari yayildigi yöne bagli olarak çok farkli degisimlere ugrayabilir. Olasi bu bozulmalar gözönüne alinarak, büyüklügü belirlemek için çogu zaman tek bir sismometrenin sonuçlari ile yetinilmez. Depremi farkli yönlerden ve farkli uzakliklardan izleyebilmis birçok simometre ölçümünün ortalamasi alinarak daha güvenli bir sonuç elde edilir.

    Neden birden fazla Deprem Büyüklügü tanimi vardir?

    Yukarida deginildigi gibi depremin büyüklügünü belirlemek dolayli biçimde yapildigi için pek de kolay degildir. Üstelik deprem büyüklügünü belirlerken, tüm ölçek için tek bir yöntemin kullanilmasi malesef mümkün degildir. Belirli bir yöntem belirli bir büyüklük araliginda ve belirli bir uzakliktaki depremler için geçerliyken, daha büyük veya daha uzak depremler için daha farkli yöntemler kullanmak gerekir.

    Buna örnek olarak, depremin büyüklügünü belirlemeyi bir insanin yasini belirlemeye benzetebiliriz. Yirmi yasindan daha küçüklerin yasini tahmin etmek için o kisinin boyuna bakmak yeterli sayilabilir. Ancak yirmi yasinin üzerindekilerde boy fazla degismeyecegine göre, yasi anlamak için daha farkli bir özellige, mesela saçlarin kirlasmasina veya ciltde olusan kirisikliklara bakarak bir tahmin yapmak zorunda kaliriz. Benzer sekilde, deprem büyüklügünü belirlerken de, bulundugumuz uzakliga ve depremin büyüklügüne göre farkli farkli yöntemlere basvurmak zorunda kaliriz. Hatta, bu farkli yöntemleri ayni depreme uyguladigi taktirde, farkli degerler etme olasiligi da vardir. Ancak en güvenli olani, o büyüklük ve uzaklik için en uygun olan yöntemin verdigi sonuçtur.

    Büyüklügü ölçmek için kaç tane yöntem vardir? Bunlar nelerdir?

    Süreye Bagli Büyüklük (Md)
    Daha büyük bir depremin, sismometre üzerinde daha uzun bir süre için salinimlara yolaçacagi ilkesinden hareket edilir. Depremin, sismometre üzerinde ne kadar uzun süreli bir titresim olusturdugu ölçülür ve deprem merkezinin uzakligi ile ölçeklenir. Bu yöntem küçük (M<5.0) ve yakin (Uzaklik<300 km) depremeler için kullanilir.

    Yerel (Lokal) Büyüklük (Ml)
    Bu yöntem 1935'da Richter tarafindan depremleri ölçmek için önerilen ilk yöntemdir. Bu yöntem, havuza atilan tas örnegine dönecek olursak, tasin suya çarparken olusturdugu ses dalgalarinin suyun içerisine yerlestirilmis bir mikrofon ile dinlenmesine benzetilebilir. Ses kayidinda olusan en yüksek genlik degeri, uzaklik ile ölçeklenerek tasin büyüklügü hakkinda bilgi verecektir. Depremin büyüklügünü kestirirken de ayni ilke uygulanir. Bu yöntem de görece küçük (büyüklügü 6.0'dan az) ve yakin (uzakligi 700 km'den az) depremeler için kullanilir. Dogru degerlerin bulunmasi için sismometrelerin çok iyi kalibre edilmis olmasi esastir.

    Yüzey Dalgasi Büyüklügü (Ms)
    Bu yöntem ilk iki yöntemin yetersiz kaldigi büyük depremleri (M>6.0) ölçmek için gelistirilmistir. Havuz örnegine geri dönecek olursak, suyun yüzeyinde olusan ve halkalar seklinde merkezden çevreye yayilan dalgalarin en yüksek genliginin ölçülmesi esasina dayanir. Bu tür dalgalar yeryüzünde kaynaktan çok uzak mesafelere yayilabilirler. Diger yöntemlerin aksine bu yöntemin güvenilirligi uzak mesafeden yapilan ölçümlerde daha da artar.

    Cisim Dalgasi Büyüklügü (Mb)
    Bu yöntem Yüzey Dalgasi yöntemine benzer, tek farki yüzeyden yayilan dalgalar yerine derinliklerde ilerleyen dalgalarin kullanilmasidir. Havuz örnegine dönersek, tasin suya çarpmasi ile olusan ses dalgalari (akustik dalga) suyun içerisinde uzak mesafelere yayilabilir. Bu ses dalgalarinin bir mikrofon ile dinlenebilir ve ulastigi en yüksek genlik tasin büyükügü konusunda bilgi verir. Deprem için de durum benzerdir. Ancak yerkabugu içerisinde sadece ses dalgasi degil, kesme dalgasi adi verilen bir baska dalga türü de üretilir. Bu iki dalga türünün tümüne Cisim Dalgalari adi verilir. Sismometreler, mikrofondan farkli olarak her iki dalga türünü (Cisim Dalgalari) de kaydedebilir.

    Moment Büyüklügü (Mw)
    Bu büyüklük türü, digerlerine göre en güvenilir olanidir. Bilim dünyasinda, eger bir deprem için moment büyüklügü hesaplanabilmisse, diger büyüklük türlerine gerek kalmadigi düsünülür. Belirleme açisindan hepsinden çok daha karmaşıktır. Esas olarak depremin olusumunun matematiksel bir modelinin yapilmasina karsilik gelir. Bir arastiricinin gerçeklestirebilecegi bilimsel bir çalisma süreci ile hesaplanabilir ve bu yüzden hesaplamalarin belirli bir zaman almasi kaçinilmazdir. Otomatik olarak uygulamaya konulabilimesi ise zordur, dünyada sayili birkaç gözlemevinde, sadece belirli bir büyüklügün üzerindeki depremler için rutin olarak hesaplanmaktadir. Uygulamada, sadece belli bir büyüklügün üzerindeki depremler için (M>4.0) Moment Büyüklügü hesaplanabilir.

  3. #3

    Default

    BIR YÖREDE DEPREM AKTIVITESININ ARTMASI NE IFADE EDER?
    DEPREM FIRTINALARI, ÖNCÜ ve ARTÇI DEPREMLER

    Bir deprem firtinasi, ufak bir bölgede, genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasindaki bir süre içinde meydana gelen çok sayidaki depremden olusur. Bir firtina olusturan deprem gurubunda hiçbir deprem, büyüklük bakimindan, digerlerine göre, belirgin olarak, ön plana çikmaz. Deprem firtinalarinin bir ana deprem ile bir iliskisi de yoktur. Deprem firtinalarinin, çogunlukla, küçük ve orta büyüklüklerdeki depremlerin meydana geldigi derinliklerde, kayalarin içindeki kirik, çatlak gibi gözeneklerde yer alan akiskanlarin çevrelerine uyguladiklari basincin artmasi sonucu meydana geldikleri gözlenmektedir.

    Deprem firtinalari, olusacak bir ana depremin mutlak bir habercisi olarak kabul edilmemelidir. Nitekim Türkiyenin birçok yöresinde bu tanima uygun geçici deprem aktiviteleri gözlenmekte ve belirli bir süre sonra da bunlar kaybolmaktadir. Bu aktiviteler yakin yerlesim alanlarinda hissedildigi taktirde, bir öncü aktivite olup olmadigi konusunda süphe ve söylentilerin ortaya atilmasina yolaçmakta ve hakli olarak o yörede yasayanlari tedirgin etmektedir. Ancak herhangi bir deprem yogunlasmasinin, bir öncü aktivite mi, yoksa bir süre sonra kaybolacak geçici bir deprem firtinasi mi oldugunu belirlemek çok zordur. Genel olarak bakildigindan jeo-termal bir alanda olusan, baskin bir kirilma yönü ve türüne sahip olmayan, daha önceden belirlenmis aktif bir fay zonu üzerinde olmadigi bilinen yogunlasmalarin, geçici bir aktivite olma olasiligi daha yüksektir.

    Deprem firtinalarindan tamamen farkli bir tür olan öncü ve artçi depremler ise, kendilerinden belirgin olarak daha büyük olan bir ana deprem ile zaman ve yer bakimindan siki bir iliskiye sahipdir. Hemen hemen her büyük bir depremin ardindan, mutlaka bir artçi deprem aktivitesi ortaya çikmissa da, öncü depremler çok daha seyrek olarak gözlenmistir. Türkiyedeki örneklerden yola çikilacak olursa, özellikle normal atimli faylanma içeren büyük depremlerin bazilarinda (örn. 1995 Dinar Depremi), yörede 'öncü aktivite' olarak nitelendirilebilecek deprem yogunlasmalari gözlenmistir. Ancak bu gözlemleri genellemek zordur. Nitekim 2001-3 yillari arasinda Denizli, Milas-Güllük, Kula-Sigacik gibi yörelerde aktivitenin zaman zaman arttigi görülmüs, ancak hiçbirisinin ardindan (bugüne kadar) büyük bir deprem izlenmemistir. Yanal atilimli büyük depremlerde öncü deprem aktivitesi örnekleri daha da az gözelnmistir.

    Öncü deprem etkinligi, zaman zaman 'öncü deprem firtinasi' olarak da adlandirilir. Bu tür depremlerin olusumunda da yüksek gözenek basincinin rol aldigina inanilmaktadir; ancak, olusumlari için düsünülen mekanizma olagan deprem firtinalarininkinden farklidir. Deprem firtinalari arasinda 'öncü' ayirimi yapma girisiminde bulunabilmek için, bu firtinalarin, çesitli jeolojik özellikleri nedeniyle, önceden, aday olarak belirlenmis yerlerde meydana gelmeleri ve firtinadaki depremlerin sayi-büyüklük iliskilerinin ayrintili olarak incelenebilmis olmasi asgari zorunluluktur. Gelecekte, bilimsel arastirmalarin gelismesi ile birlikte, öncü deprem firtinalari belki de büyük bir depremin önceden kestirilmesinde potansiyel bir ipucu olarak düsünülecektir. Ancak, günümüz bilgi ve teknolojileri ile bunu belirlemek simdilik imkansizdir.


    BIR DEPREM BIR BASKA DEPREMI TETIKLEYEBILIR MI?


    Büyük depremlerin, bir baska büyük bir depremi tetikleyip tetiklemeyecegi sorusu bilim dünyasinda güncel bir tartisma konusudur. Büyük bir depremin, yakin çevresinde daha küçük depremleri tetikledigi kuskuya yer birakmayan bir gerçektir, ve biz bu depremlere artçi depremler adini veririz.. Ancak daha uzak mesafeler söz konusu olunca, örnegin 500 km'den daha uzak mesafeler söz konusu oldugunda, bu tetikleme etkisinin geçerli olup olmadigi konusu bugün için tatismalidir.

    Geçmisteki örneklere bakildiginda, bu sekilde tetiklenmis olabilecegi ileri sürülen depremlerin sayisi çok azdir ve bu örnekler bile bilim dünyasinin bir bölümü tarafindan tetiklenmis deprem olarak kabul edilmemektedir. Örnegin Izmit depreminden 3 ay sonra yakin bir çevrede olusan Düzce depreminin, bir tetiklenme etkisi tasidigi yönünde genel bir kani olusmustur. Ancak, Izmit depreminden yaklasik bir ay sonra olusan Atina depreminin tetikleme etksisi altinda gelisip gelismedigi halen bir tartisma konusudur. Bu büyük depremlerin yanisira, Izmit depremi sonrasinda, Yunanistan'in genelinde büyüklügü 3.5 civarinda çok sayida depremin tetiklenmis olduguna yönelik gözlemler de ileri sürülmüstür.

    Gerilme alanlarina yönelik hesaplamalara bakildiginda, çok uzak mesafelerde depremlerin tetiklenmesi olasiligi çok azdir. Uzak bir depremin (>1000 km) yaratacagi ektra gerilim çok küçüktür, ve genelde gel-git mekanizmalarinin hergün yarattigi gerilim degisiminin bile altinda kalmaktadir. Bununla beraber, çok seyrek sayida da olsa, uzaktan tetiklenmis oldugu kabul görmüs olan örnekler de vardir ( örn. Landers ve Little Skull Mountain deprem çifti, 1992 - California, ABD). Bu tür uzaktan tetikleme iliskilerinin varligi, enazindan istatiksel anlamda dogrulanmissa da, olusum mekanizmasinin kesin olarak anlasilamadigini söylemek mümkündür.

    Özet olarak denilebilir ki: büyük bir depremin uzaklarda yeni depremleri tetikleme olasiligi vardir; ancak, bu olasilik yüksek degildir ve olasi bir tetiklenmenin yerini, günümüzdeki bilgilerimizle, bilimsel bir yaklasim ile belirleme asamasina henüz ulasilamamistir.


    Bu döküman için "Alper DARÇIN"a teşekkürlerimi sunarım...

  4. #4
    Nesil
    2006
    Yer
    istanbul
    Mesajlar
    0

    Default

    eline sağlık kardeş, birçok kişinin bilgi alabileceği bir konu

  5. #5

    Default

    Quote Originally Posted by Scocco View Post
    eline sağlık kardeş, birçok kişinin bilgi alabileceği bir konu
    Rica ederim Scocco

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •