Sayfa 1 / 2 12 SonSon
1 ile 30 arası toplam 32 sonuç

Konu: Hakan Şükür

  1. #1

    Default

    Türkiyeye gelmiş geçmiş en iyi forveti bence

  2. #2

    Default

    kişiliginide cok seviorum

  3. #3
    Nesil
    2006
    Yer
    Türkiye
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,150

    Default

    An itibariyle Türkiye Ligleri'nin en golcü oyuncusudur. Hayırlı olsun. Ayrıca; geçmiş doğum günün kutlu olsun Kral.

  4. #4

    Default

    Türkiye Liginin en golcü futbolcusu Kral Hakan Sükür!

  5. #5
    Nesil
    2006
    Yer
    22 | 34
    Mesajlar
    13,628

    Default

    Türkiye'nin gururu.

  6. #6
    Nesil
    2006
    Yer
    # 5-5
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,103

    Default

    bize hep Metin Oktay'ı anlatırdı büyüklerimiz bizde onu anlatacağız..

    KRAL Hakan Şükür .

  7. #7

    Default

    http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=28192

    Anca bu kadar güzel anlatılabilirdi
    Hakan Şükür: Bir derin santrfor analizi

    Tam bir takım adamı, derin santrfor, kendini ölçebilen akıl, denge oyuncusu... Karizması var gibi görünmüyor, lakin yok gibi de durmuyor! Tıpkı Erdoğan gibi... Geçmiş ve geleceğin aynasında, Hakan’ın analitik serencamı bu satırlarda.


    Santrfor mevkii, çok farklı özelliklere sahip olmayı gerektirir. Şimdi forvet deyip geçiyorlar. Her forvet santrfor değildir. İki forvet iki santrfor hiç değildir.

    Seviyesi farklı olabilir; fakat önce santrfor olmak gerekir, kalite seviyesi ve özellikler kompozisyonu sonra gelir.

    Santrfor, gol vuruşunu düşünür. Hep o anı kollayıp bekler. Çok yönlü vasıflara da sahip olması gereği, daima o gol vuruşunun etrafında yahut altında yer tutar. İki ayağını da kullanacaktır, top kontrolü iyi olacaktır, yükselmeyi ve kafa vuruşu yapmayı bilecektir, driplingleriyle en kestirme yoldan top sürmeyi becerecektir, ikili mücadelelerde vücudunu kullanmayı başaracaktır, iki pozisyon sonrasını düşünme zekasına sahip bulunacaktır, dikey oynayacak ve gerek yan koşularında gerek zorunlu çalımlarında hep dikey ekseni kollayacaktır, pimi her an çekilebilen bir bomba gibi gol korkusu telkin edecek ve preslerini özellikle bu vasfı sebebiyle etkili kullanacaktır… Zor pozisyonlarda bile topa vurabilme yeteneği, rakip savunmaları özel tedbir almaya ve başka bir deyişle “o’na göre duruş belirleme yüzünden normal sistem düzenini uygulayamamaya” itecektir…

    Şu derecede yahut bu derecede; ama bu özelliklerin çerçevesinde bulunmayana santrfor denilmez.

    Metin Oktay santrfordu. O varken Eskişehirspor’lu Fethi, Vefa’lı Zeki, İstanbulspor’lu Sarı İbrahim de santrfordu… Bana göre, boşluğa kaçmayı bilmeyen ve bir dolu insanın üstüne gidip futbol hayatının yarısını sakatlıklarla geçiren FB’li Nedim, santrfor olamayanlardandı. Tam açıdan bakılırsa, Trabzonspor’lu Fatih ve FB’li Cemil de santrfor sayılmazlardı. Belki bazen “santrfor gibi” sürprizler yapabilen değerli oyunculardı.

    YALNIZLIĞI PAYLAŞMAK

    Vasat oyuncu olur, “vasat santrfor” olmaz. Santrfor, özellikli adamdır. O özelliklerin parlaklık derecesi bir başka konudur. Ronaldo santrfor, Romario santrfor, De Stefano santrfor; Ronaldinio değil. Eski santrfor yeni santrfor tipleri bu değerlendirmenin mantığını etkilemez. Pivotu, minisi olmaz bunun. Golcü, golcüdür. Golcü, birbirinden ayrılmaksızın “en kısa ve en etkili” yolu bulabilen ve kullanabilen kişidir.

    “Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılınca yalnızlık kalmaz” denilir. Ne var ki yardım almak anlamındaki paylaşma, yalnızlığın yükünü azaltsa da kendisini ortadan kaldırmaz. İnsan bazen kalabalık ev yahut çevre kadrosu içinde de yalnızlığı yaşayabilir. Santrfor, yalnızlığını paylaşacak arkadaşlarını arar futbolun diliyle. Sadece “pas” işi de değildir bu. Hatta her topu ona postalamak, işleri zorlaştıran bir kolaycılıktır. Santrfor daha zekice yardımlar bekler. Duruşunu, niyetini, hesabını sezebilenlerin ince yardımlarını… Santrforun yalnızlığı tam bitmez. O yardımı alsa da bitmez. Bu noktada, santrfor farklılaşmaları önem kazanır.

    Her santrforun var olma özelliklerindeki genel çerçeve bellidir; ama, o özelliklerin nisbî gelişmişlikleri farklılık gösterir. Bütün özelliklerin aynı derecede gelişmişliği ideal ve mükemmel olanıdır ki, yaklaşılsa bile gerçekleşmez. En yaklaşmış olanların bir örneği olan Metin Oktay’da, mesela bir istikrar zaafı (belki de çok duygusal olma zaafı) vardı. Bazı maçlarda hiç yokmuş gibi dursa bile, takımdan alınamazdı, alınmazdı. (Alınırsa bitecek kadar duygusaldı) Onun beklediği en büyük yardım, antrenörünün onu anlamasıydı. Gündüz Kılıç anlıyordu ve Metin onun sayesinde Metin olmuştu. Seçilmiş başbakanını asan bir ülkeyiz biz; Metin Oktay gibi birini erken terhis ayrıntıları yüzünden hapse atmışlığımız da vardı! O halde çıktı, harika bir maç oynadı. Çünkü anlayanlarının desteği vardı… Bir gönül hikâyesi yaşıyor ise, biraz acılandıysa, dururdu Metin Oktay… Kurcalamak istemiyorum.

    Tam burada Hakan Şükür’ü düşünmek gerekir. Hakan kendini korumayı da, psikolojik darpları karşılamayı da iyi beceren bir denge direncine sahiptir. Çok dengelidir, ayrıca çocuksu espri terapileriyle bu dengeli duruşu hafifletip renklendirmeyi bilir, yani “denge” halinin antipatik dezavantajlar oluşturmasına izin vermez.

    TEKNİK AÇIDAN TAM BİR TAKIM ADAMI

    Teknik açıdan durum daha da farklıdır. İlk gördüğümde Hakan’ı santrfor saymamıştım. Patlamalar yapma özelliği pek yoktu, bir basınç oluşturarak sonuç alıyordu. Yorarak, sürekli tedirginlik doğurucu hamlelerle savunmanın düzenini bozarak ve hata yaptırarak, plaselerle gol atıyordu. Gol vuruşları (Tanju da öyleydi) “dokunmatik” idi! Hep köşelere giden, riskli dokunmalar! Metin kapalı açıları delen adamdı; Hakan ise 3 adımdan bile köşeye, (ille de köşeye!) plaseleyen kişi… Metin, beklediği özel yardımı almışsa, futbol dahilindeki engellemeleri yıkıp geçen bir koçbaşıydı. Hakan ise “garanti” bilmeyen ve hem negatif hem pozitif risklere tamamen açık “köşe plasesi” risklerinden kopamayacak bir başka düzenin adamı… Şöyle canlandırabilirim: Oyunun kaderini belirleyecek bir penaltı oluşursa, Metin onu köşeye falan vurmaz. Açıyı fazla genişletmeden ayağını kapatır ve bir bazuka göndererek halleder. Hakan ise, yine riskli köşe plasesini kullanır! Yani hayati penaltıları Hakan’a attırmak, pek rasyonel değildir! Hakan ilk etapta yardım almayı değil, “yardımının alınmasını” bekler. Arif bunu çok iyi yapıyordu… Yamacımda dur ve topla! Bu bir alternatif zenginliktir. Driblinglerle ileriye taşıyamaz, ama seyyar bir hava alanı gibi (uçak gemisi gibi) habire indirir. Onu ileride tek bırakırsan, bu imkân heder olur gider. Fakat pozisyon koklayabilen birini yakınlarında bulundurursan; her uzun top, ortalığı karıştırır. 40-50 pasla ileriye gitmeye çalışmak yerine, Hakan’ı kullanmak büyük bir avantajdır ve hâlâ öyledir. En önemli yansıma, savunmayı sürekli meşgul etmesi ve rakip savunmanın hücuma katılmasını büyük ölçüde engellemesidir. Sadece kendi takımının değil, rakip takımın da “Hakan’a göre” oynaması gerekir ki; bu bambaşka bir etki gücüdür… Uygun olmayan zamanda Hakan’ı oyundan alırsanız, gol atma şansınızın azalmasından ziyade, gol yeme riskiniz büyür! Çünkü rakip savunma ileriye çıkma imkanına kavuşur.

    “Topsuz oyun”da hiçbir santrfor, Hakan kadar var olamaz. Yaptığı presler, top kapma değil, şaşırtma ve verimsizleştirme presleridir. Topu o kapmaz, fakat bir çalkantıdan sonra transfer gerçekleşir. Bencilce gol pozisyonu arayan adam değil, önce takımına gol pozisyonu kazandıran oyuncudur Hakan. Takımına kazandırdığı gol pozisyonlarını da bazen kendisi kullanır. Bu özellik alışılmış deyişle “10 numara”ları tarif eder gibidir ama Hakan’daki ayrı bir şeydir. İndirmeleriyle fermuar gibi açar takımının forvetini! Yani “10 numara”ların da işini kolaylaştırır. Eğer takımında santrfor olmak yeteneğinde biri varsa, Hakan onun için bulunmaz bir nimet gibidir. “Çekemiyor” lakırdıları tek kelimeyle komiktir. Çekemiyor ne demek, onu sırtında taşır! Gol egoizminin zerresi yoktur onda. 18 yayındaki Arif’e 6 pastan top çıkardığını, Arif’in “bu kadarı da olmaz” diye elini sallayarak koştuğunu ve nasıl güldüğünü hatırlıyorum şu an…

    Tam bir takım adamı... Ekibin takım olmasını sağlayanların başında gelen futbol emekçisi... Fatih Terim’in ilk zamanlarında, Ali Sami Yen’e güya antrenman için gelip “ben varım” deyişi, Terim’in anlamazlıktan gelip iteleyişine gösterdiği sabır, “takım adamı” oluşundaki o sözsüz, gösterişsiz, çelikten bağın nasıl güçlü olduğunu belirtir. Hırpalanıyormuş, olsun! Gururu inciniyormuş, olsun! Yakınlarda da dolaşır. Kulübede de oturur, “Adnan abi bana onu hep söyler. Sevdiği için söyler” tahammülüyle gülümsemeyi bilir o.

    KENDİNİ ÖLÇEBİLEN AKIL

    “Performans ekonomisi” diye bir şey vardır. Bazıları çıkıp deli gibi koşar, yarım saatte biter. Hakan ise gücünü 90’a bölüp yayar. Başlangıçtaki sermayesini de iyi tespit eder. Hiçbir zaman 25 yaşıyla kıyaslamaz kendini. “Bu yaşta böyle oynanır, böyle oynamanın da bir anlamı hâlâ vardır” muhasebesiyle belirler tavrını. Aynısını Metin Oktay da yapmıştı. Bir noktadan sonra vites küçültmüş, pasörlük tarafını devreye koymuştur. Basıp veriyor, hemen şaha kalkmadan aktarıp bir sonraki aşamada topla buluşuyordu. Son yılları böyleydi ve yine de çok güzeldi…

    Oynayabilirim diyorsa oynar. Hesaplamasını yapmadan demez bunu. Boşuna saldırıyorlar. Geçen akşam bir sataşmacı “Hakan, iki de gol attın, bonservis bedelin ne olmuştur acaba?” diye bir soru yöneltti. Cevap tam Hakan’caydı: “Böyle meşguliyetlerim, hele bu dönemde hiç olmaz. Futbolu GS’da bırakacağımı herkes bilir. Ama siz yorumcusunuz, uzman sayılırsınız, daha yi değerlendirirsiniz.” Saçmalıkları ciddiye almış gibi görünüp ortam temizliği yapar gibi nazikçe kenara koymak, efendice reaksiyon göstermeyi bilenlerin işidir. Cevabı alan, anlayıp sustu.

    Hakan muhtemelen bu yılın sonunda futbolculuğu bırakacak. Futbolu değil, futbolculuğu… Ama yolu futbolla ilgili her şeye açık olacak… Yorumculuk, teknik direktörlük, Galatasaray başkanlığı, federasyon başkanlığı vs… Hakan, dolu bir insandır. Kıvamlı dengenin adamıdır. Gülümseyen ciddiyetin mütevazı; fakat yüksek hedefli emekçisidir… Bu bir mutluluk manzumesidir, vezni şiiriyetine engel değildir; futbol bunun bir parçasıdır sadece. Hakan için en önemli mesnet; ailedir, aileyi aile yapan değerlerdir… Mesnedi sağlam olan güzelliğin her parçası güzeldir. Deprem zamanlarının perişanlığı içinde, onların başarısı ve güzelliği ne kadar hüzünlü, ne kadar dostça tesellilerdi. İyi niyetle çırpınan teselli kelebekleri gibi pencerelerimize omuzlarımıza kondular, etrafımızda uçuştular…

    DERİN SANTRFOR

    “Derin santrfor” idi Hakan. Yüzeysel plandaki eksikliklere derinden alternatif üreten çocuk! Doğuştan var olan bazı özellikleriyle bir noktaya çakılıp, mimiklerle, el-kol jestleriyle, uzun saçıyla ayakkabısıyla oynayıp poz kesen ve iz bırakmadan kayıplara karışanlar onu hiç ilgilendirmedi. Onun bir tarafı, benzersiz ciddiyetine rağmen hep çocuk kaldı. Bu olmazsa zaten futbol oynanamaz. Bütün mesele, çocuk kalan tarafınızın bir ciddiyet çerçevesine alınıp alınamamasındadır. Çocuk tarafınız hep öne çıkarsa, gelişme ve büyüme şansınız kalmaz. Futbolun sınavıdır bu! Ne yazık ki, bu sınavı kaybetmiş bir sürü boş yorumcu kalem oynatıp duruyor ve bunların bir kısmı da Hakan’ı küçültmeye çalışıyor; büyüyememiş çocuklara benzediklerini hiç fark edemeden…

    Karizması var gibi görünmüyor, lakin yok gibi de durmuyor! Belki yadırganacaktır ama; bu hal, futbolun Hakan’ında ve siyasetin Erdoğan’ında mevcut. Tecessüm etmiş tevazu, bazen perdeymiş gibi gelir. Hep bizden biriymiş, sıradanmış gibi davranırlar; fakat o davranışların bir tavır çizgisi oluşturduğu yerde bambaşka bir portre çıkar ortaya… Anlatabildiğimden emin değilim; biraz belirtebildiysem ne âlâ! “Metin Oktay’ı tanıyan, Hakan’ı daha iyi anlar” desem, işler daha da uzayacak. Geçelim!

    Zihnimde iki futbolcu resmi var… En kritik noktada, seyircilerin sahaya bile bakamadığı çok heyecanlı bir gerginlik anında; ellerini beline dayamış, saçları hafiften uçuşan, hiç sinirleri yokmuşçasına bir heykel gibi gözlerini kaleye saplamış öylece duran bir Metin Oktay… Ve, şampiyonluk merasimine, beyaz takım elbisesiyle yavrusunu kucağına almış bir aile babası görüntüsüyle çıkan Hakan Şükür… İkisi de unutulmazlık karakteri taşıyor. Metin Oktay, hüzzam; Hakan Şükür nihavend bir şarkıdır. (Bunu açmak için yeni bir yazıya başlamam lazım!)

  8. #8

    Default

    Manisa'da yaşadığım için haftasonu manisa-gs maçına gittim ve kralın rekor sevincini canlı yaşadım. çok büyük bir golcü. hala çok iyi oynuyor. devamı da gelecektir gollerinin.

  9. #9

    Default ronberk

    o bir kral ve iyi bir kaptan

  10. #10
    Nesil
    2006
    Yer
    Türkiye
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,150

    Default Hakan Şükür

    Kişisel Bilgiler
    Doğum Tarihi: 29 Temmuz 1971
    Doğum Yeri: Sakarya, Türkiye
    Boy: 191 cm.
    Lakap: Boğazın Boğası, Kral
    Kulüp Bilgileri
    Oynadığı Kulüp: Galatasaray
    Numarası: 9
    Pozisyon: Forvet
    Profesyonel Kariyer
    1987-1990 Sakaryaspor
    1990-1992 Bursaspor
    1992-1995 Galatasaray
    1995 Torino
    1995-2000 Galatasaray
    2000-2002 Inter Milan
    2002 Parma
    2002-2003 Blackburn Rovers
    2003-..... Galatasaray





    Hakan Şükür Kosova-Priştine göçmeni bir ailenin 2. çocuğu olarak 1 Eylül 1971'de Sakarya'da doğdu. İsmi Galatasaray ile özdeşleşmiş olan Türk futbolcudur. Kağıt üzerindeki doğum tarihinin aksine gerçek doğum tarihi 29 Temmuz 1971'dir.
    Sakarya'nın merkez ilçesi Adapazarı'nda (Çıracılar Caddesi Bostan Sokak) dünyaya gelmiştir. Gerçek doğum tarihi 29 Temmuz 1971 olmasına rağmen, futbol aşığı babasının o sırada kampta olması nedeniyle nüfus kaydı ancak 1 Eylül tarihinde yaptırılabilmiştir. Sakarya'da doğdu ve kariyeri, doğum yeri olan Sakarya'da başladı Basın danışmanlığını Cüneyt Yalınkılıç yapmaktadır.
    BAŞARILARI
    Hakan Şükür kişisel görüşüme göre zamanının en iyi santraforlarındandı. Türkiye'nin ise zaten gelmiş geçmiş en büyük golcüsü. Bu sezon Karl Heinz Feldkamp'ın gelmesiyle kırılmadık rekor bırakmaz. Göreceksiniz, Boğazın Boğası Hakan Şükür belki de son yılında başarıdan başarıya koşacak.

  11. #11
    Nesil
    2005
    Yer
    Adana
    Yaş
    36
    Mesajlar
    4,045

    Default

    Demekki yaş küçültmüş
    Türkiyenin ,futbol hayatının sürdüren, gelmiş geçmiş en iyi forveti.

  12. #12
    Nesil
    2007
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    8,046

    Default

    Türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi forveti ... bence artık bırakması gerek

  13. #13
    Nesil
    2006
    Yer
    Türkiye
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,150

    Default

    Bence Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Hakan Şükür'dür.

  14. #14
    Nesil
    2006
    Yer
    # 5-5
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,103

    Default

    Lakap: Boğazın Boğası, Kral
    Boğazın Boğası Şükür, ...



    Kral attı 5 oldu

  15. #15
    Nesil
    2007
    Yer
    Kayseri
    Yaş
    34
    Mesajlar
    7,034

    Default

    En büyük Türk golcülerin başında geliyor ama artık tadında bırakıp futbolu bırakması gerek bence

  16. #16

    Default

    Türkiye nin gelmiş geçmiş en büyük forvetlerinden...

  17. #17

    Default

    Türkiye'nin Metin Oktay'dan sonra yetişen tek gerçek Kralı

  18. #18
    omer-faruk-14 Misafir

    Default

    Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 3 forvetinden birisi.

  19. #19
    Nesil
    2007
    Yer
    Foruma katıldığınız yer
    Mesajlar
    2,828

    Default

    Metın Oktay'dan sonraki tek kral yazacaktım ki Baran benden önce davranmış..
    Haddini bilmediği için siteden uzaklaştırılmıştır.

  20. #20
    Nesil
    2006
    Yer
    Antalya
    Yaş
    36
    Mesajlar
    9,834

    Default

    Kral Hakan Şükür, seni çekemeyen bütün ... (:

  21. #21
    Nesil
    2006
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    1,209

    Default

    Cok iyi bi forvet...Artık bırakması lazım...

  22. #22
    Nesil
    2006
    Yer
    22 | 34
    Mesajlar
    13,628

    Default

    KRaL...!

  23. #23

    Default

    MAF,Lefter,Sinyor Bartu ,Metin Oktay,Tanju Çolak,Hakan Şükür Bunlar var aklıma gelen Türkiye'de en baba hücum elemanları

  24. #24

    Default

    Quote Originally Posted by EmperoR View Post
    Türkiye'nin Metin Oktay'dan sonra yetişen tek gerçek Kralı
    beyler Tanju Çolak'ı unutmayalım

  25. #25
    Nesil
    2007
    Yer
    Bursa
    Mesajlar
    7,745

    Default

    Kelimeler kifayetsiz kalır türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi golcüsü
    Nush İle Uslanmayanı Etmeli Tekdir
    Tekdir İle Uslanmayanın Hakkı Kötektir

  26. #26
    Nesil
    2006
    Yer
    Türkiye
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,150

    Default

    Özledik Kral, birgün mutlaka geri döneceksin bir şekilde...

  27. #27
    Nesil
    2006
    Yer
    Başkent
    Yaş
    37
    Mesajlar
    4,122

    Default

    Ezeli rakibimizde forma giymiş hatta sembolleşmiş olmasına rağmen büyük saygı duyduğum hatta ağırbaşlılığına, efendiliğine hayran olduğum oyuncudur Hakan Şükür. Bir insan eğer övülürken kafası öne eğiliyorsa o insanın da önünde saygıyla eğilmek gerekir.

    Geçenlerde bir programda Galatasaray'da zor günler geçirdiği bir dönemde Fenerbahçe'nin açık çekini Fenerbahçeli olan babasının baskılarına rağmen teşekkür ederek geri çevirdiğini açıklamıştı.
    Fenerbahçe Cumhuriyeti

  28. #28
    Nesil
    2006
    Yer
    ıstanbul
    Mesajlar
    613

    Default

    metin oktay ve tanju colagı ızleme fırsatım olmadıgından 17 yıllık omrumde gordugum en ıyı turk forvet....

  29. #29
    Nesil
    2006
    Yer
    Türkiye
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,150

    Default

    Bir futbol efsanesi. Zamanının en iyi pivot santraforlarından. Özlüyoruz Kral...

  30. #30
    Nesil
    2007
    Yer
    Bursa
    Mesajlar
    7,745

    Default

    Suan bile cok aradıgımız bir golcü.
    Nush İle Uslanmayanı Etmeli Tekdir
    Tekdir İle Uslanmayanın Hakkı Kötektir

Sayfa 1 / 2 12 SonSon

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •