
Originally Posted by
meddah
Bu muhabbet ne yeni bir muhabbet, ne de sizin anlayıp karşı çıktığınız gibi bir muhabbet.
Posta gazetesinden atom çekirdeği kadar hazzetmediğim için, bu konuyu çooook daha önce bir romanında açan popüler bir yazarımızın ismini verip, tepkiyi ona kaydırmayayım (Gerçi o muhterem bile olayı başka bir açıdan ele alıyordu).. Ki muhtemelen Posta gazetesinin körkütük öküz muhabiri de haberini bu yazarın kitabına falan dayandırıyordur, roman olduğu halde..
Bu soru; Mevlana ile Şems-i Tebrizî'nin ruhani münasebetini, bu münasebet neticesinde oluşan muhabbetin mümkün mertebe en derinini anlayamayacak, hatta hayal bile edemeyecek kadar dangalak olanların ilerde daha daha sık soracakları bir sorudur.
Örnek verelim:
Uyduda Tasavvuf ağırlıklı bir TV kanalı var. Bu kanalda haftada bir yayınlanan bir programda, alanında ünlü bir profesör Mesnevi'yi şerhediyor (Şerh = Ayrıntılı bir şekilde mealini açıklama)..
Mesnevi şöyle başlar:
"Bişnev in ney, çün şikâyet mîküned / Ez cûdayîhâ hikâyet mîküned"
(Dinle neyden, nasıl şikayet ediyor / Ayrılıkları nasıl anlatıyor)
Program haftada bir ve bir saat sürüyor. Altıncı program sonunda, yani bir anlamda altı saat sonunda, adam hâlâ ilk kelime olan "Bişnev (Dinle)" in açıklamasını bitirebilmiş değil.
Bilmem nasıl bir fikir deryasından bahsedildiğini anlatabildim mi.. Ama herhalde, her olaya mankenin arka, iş adamının ön tamponu mantığıyla yaklaşan bir zihniyetten bunu anlamalarını bekleyemeyiz. Ama kızmak da normal; memlekette aleni fuhuş yapan mankenler - şarkıcılar, aklı belinde paralı hergeleler bitti de, iş Mevlana'ya, Fatih'e (Daha durun, bu dangalakların biraz düşünenlerinin en acımasızca saldırdığı padişah IV.Murad'dır) mi geldi..? İdrak damarlarınız tıkalı ise, ki öyle, anlamadığınız işe burnunuzu, anladığınız şekilde sokmanız mı lazım..?
İster Mevlana ile Şems olsun, ister bir padişah ile bütün çocukluğunun saniye ayrılmaksızın beraber geçtiği nedimi olsun; tarih sayfalarında yanyana gelmiş hemen her iki aynı cinse eşcinsel damgası vurmak nasıl bir maksadın ürünüdür anlayamıyorum..
"Kişi kendinden bilir işi" demek istiyorum.. Acaba, iddia sahiplerinin bilinçaltarında yer etmiş çocukluklarından kalma acı bir inşaat hatırası mı vardır? Ki böyle, saniyesinde, fikri sahada olsun, ilmi sahada olsun her aynı cins münasebetinden bu manayı çıkarabiliyorlar.