Sayfa 3 / 3 İlkİlk 123
61 ile 63 arası toplam 63 sonuç

Konu: Beyler Hep Birlikte Posta Gazetesini Dava Edelim!!!(ÇOKKK ÖNEMLİ)

  1. #61
    Nesil
    2005
    Yer
    Belli bir yerim yok adımd
    Mesajlar
    0

    Default

    meddah walla çok teşekkür ederim kendi adıma kısa ve öz bir şekilde mükemmel özetlemişssin konuyu.herkez her cümleden istediği anlamı çıkarıyor kendine göre yorumluyor.
    ne demiş erman toroğlu"Anlayana sivrisinek saz anlamayana 30 santim az..."

  2. #62
    S-B-Z Misafir

    Default

    Quote Originally Posted by meddah
    Bu muhabbet ne yeni bir muhabbet, ne de sizin anlayıp karşı çıktığınız gibi bir muhabbet.
    Posta gazetesinden atom çekirdeği kadar hazzetmediğim için, bu konuyu çooook daha önce bir romanında açan popüler bir yazarımızın ismini verip, tepkiyi ona kaydırmayayım (Gerçi o muhterem bile olayı başka bir açıdan ele alıyordu).. Ki muhtemelen Posta gazetesinin körkütük öküz muhabiri de haberini bu yazarın kitabına falan dayandırıyordur, roman olduğu halde..

    Bu soru; Mevlana ile Şems-i Tebrizî'nin ruhani münasebetini, bu münasebet neticesinde oluşan muhabbetin mümkün mertebe en derinini anlayamayacak, hatta hayal bile edemeyecek kadar dangalak olanların ilerde daha daha sık soracakları bir sorudur.

    Örnek verelim:
    Uyduda Tasavvuf ağırlıklı bir TV kanalı var. Bu kanalda haftada bir yayınlanan bir programda, alanında ünlü bir profesör Mesnevi'yi şerhediyor (Şerh = Ayrıntılı bir şekilde mealini açıklama)..
    Mesnevi şöyle başlar:

    "Bişnev in ney, çün şikâyet mîküned / Ez cûdayîhâ hikâyet mîküned"
    (Dinle neyden, nasıl şikayet ediyor / Ayrılıkları nasıl anlatıyor)

    Program haftada bir ve bir saat sürüyor. Altıncı program sonunda, yani bir anlamda altı saat sonunda, adam hâlâ ilk kelime olan "Bişnev (Dinle)" in açıklamasını bitirebilmiş değil.

    Bilmem nasıl bir fikir deryasından bahsedildiğini anlatabildim mi.. Ama herhalde, her olaya mankenin arka, iş adamının ön tamponu mantığıyla yaklaşan bir zihniyetten bunu anlamalarını bekleyemeyiz. Ama kızmak da normal; memlekette aleni fuhuş yapan mankenler - şarkıcılar, aklı belinde paralı hergeleler bitti de, iş Mevlana'ya, Fatih'e (Daha durun, bu dangalakların biraz düşünenlerinin en acımasızca saldırdığı padişah IV.Murad'dır) mi geldi..? İdrak damarlarınız tıkalı ise, ki öyle, anlamadığınız işe burnunuzu, anladığınız şekilde sokmanız mı lazım..?

    İster Mevlana ile Şems olsun, ister bir padişah ile bütün çocukluğunun saniye ayrılmaksızın beraber geçtiği nedimi olsun; tarih sayfalarında yanyana gelmiş hemen her iki aynı cinse eşcinsel damgası vurmak nasıl bir maksadın ürünüdür anlayamıyorum..


    "Kişi kendinden bilir işi" demek istiyorum.. Acaba, iddia sahiplerinin bilinçaltarında yer etmiş çocukluklarından kalma acı bir inşaat hatırası mı vardır? Ki böyle, saniyesinde, fikri sahada olsun, ilmi sahada olsun her aynı cins münasebetinden bu manayı çıkarabiliyorlar.
    sağolasın mehmet gerçekten çok güzel açıklamışsın,mevlevi damadından beklenen bir biçimde yakışanı yapmışsın.tebrikler.
    bu konu gerçekten çok derin ve içine daldığımızda çıkamayacağımız bir konu.
    kısaca özetlemek gerekirse tarih boyunca bu tür aptallar hep oldu,yine olacaktır.bizzat konyalı olmam ve burada yaşamam hasebiyle olaylara biraz daha vakıfım ve bu açıklamadan sonra buna inanıp,bu iddiaları savunan insanlar gerçekten çoğaldı ama Mevlananın yüce şahsiyetini idrak etmiş,ve o bilinçle konuya yaklaşanlar elbette ezici bir çoğunlukta.
    İddialar gerçekten insanı güldürecek ci,nsten yani açıp mesneviden bir hikaye dahi okuyan kimse bu tür iddiaların ne kadar ahmakça olduğunu anlayacaktır.
    Diyorlarki iki erkek bu kadar birbirini severmi?
    İlk başta Peygamber efendimiz Hz.Muhammed mustafa (s.a.v.) örnek vermek istiyorum.yaşamı boyunca Hz.Ebubekirle,Ebu Hureyreyle sürekli biraradaydı ve özellikle Hz.Ebubekiri canından çok severdi.
    Diyorlarki Kabak hikayesini kendisine yakıştırıp nasıl anlatmış;
    bunu söylerken ellerinde hiçbir kanıt yok Mevlananın böyle bir hikaye yazdığını ben zaten sanmıyorum ama yazdıysa bile muhakkak ibretlik bir durum var bu hikayede.
    Diyorlarki Mevlana ne Alimdi,ne de ilim adamıydı;
    Mevlananın babası sultan-ül ulema (alimlerin sultanı) diye anılıyordu ve MEvlana daha çok küçük bir yaştayken babası koltuğunu Sen buraya daha layıksın diyerek oğluna yani Hz.Mevlanaya devretti.
    İddialarına verecek cevaplar çok basit ve her platformda veriyorum cevabımı ama karşıdaki sadece anlayabileceği kadarını alınca böyle manzaralar çıkıyor ortaya.
    bu iftirayı atanların kendi .... nelikleridir bu esas.

  3. #63
    Nesil
    2005
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    33
    Mesajlar
    336

    Default

    her zaman posta okurum....böyle bir habere rastlamadım

Sayfa 3 / 3 İlkİlk 123

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •