İş bitme aşamasındaydı. Ne de olsa ortada müthiş bir rakam vardı. Kim çevirebilirdi ki bu parayı. Polat ve Üstünel’in içi rahattı. Ancak bir gün düşünmek için zaman isteyen Kone’yi, kesin kararını verdiğinde ikna etmek mümkün olmadı
Keşke hiç bitmeseydi Kone rüyası... Çok güzeldi! Başkan Canaydın bile uyanmak istemedi!
7’den 70’e her Galatasaraylı “civciv kafalı” futbolcunun İstanbul’a ayak basacağı anı bekledi.
Kim bilir, havaalanına kaç bin kişi gidecekti?
Ama gelmedi Kone...
Gelecekti ama gelmedi işte...
Geçen hafta Maraton’a telefonla bağlanıp, “Kone geliyor” dedim diye beni arayıp sitem edenler bile oldu... “Ne çok umutlandık abi; hani gelecekti” dediler; yanıt veremedim. Kaynağım beni hiç yanıltmamıştı ama yine de içime kurt düşmedi değil; kandırıldım mı yoksa diye şüphe ettim de...
Kısa bir araştırmadan sonra kandırılmadığımı anladım. Sahiden gelecekmiş de; son anda vazgeçmiş Kone... Serveti tepmiş hem de...
Şimdi bu transfer çalışmasını detaylı bir şekilde aktarayım size... Kone ismi gündeme gelince Haldun Üstünel, hemen Hollanda’ya gitti... Kone ile adam adama oynadı dense yeridir; sürekli yanındaydı günlerce... Ailesini, yakınlarını, eşini ikna etmek için çalıştı, çabaladı. Sıtma hastası olmadığını kanıtlayan sağlık raporunu aldı. Karşılıklı yemekler, sohbetler, hediye vermeler... Her şey iyiydi. Üstünel telefona sarıldı:
- Adnan abi iş tamam.
- Öyle mi? Bravo Haldun! Geliyorum hemen.
- Evrakları al gel abi!
Ertesi gün Adnan Polat da Hollanda’daydı.
Taraflar buluştu, tanışıldı, ailelerle görüşüldü tekrar... Bir servetti önerilen, reddedilemezdi! Bir de Song’un Polat’ın isteği üzerine defalarca kez araması vardı Kone’yi... “Şöyle ülke, böyle kulüp. Gel pişman olmazsın” diye az dil dökmedi!
Neyse... Kone “Bana yarına kadar izin verin, size yanıtımı vereceğim” deyip yanlarından ayrıldığında Polat ve Üstünel rahattı artık. Ne de olsa tam 40 trilyon vardı ortada... Kim geri çevirebilirdi ki bunu?
İşte o sırada “iş tamam, Kone geliyor” haberi çıktı ortaya...
Ben de Maraton’a bağlandım hemen, “haberi vereyim” diye...
Ama bir gün sonra anlarlar ki her şey para değilmiş demek ki...
40 trilyon lirayı elinin tersiyle iten Kone’nin kararı kesindi:
- Kusura bakmayın. Gelemem, çünkü İngiltere’de oynamak istiyorum.
“Yapma, etme, gitme, gel beriye” ısrarları boşunaydı artık...
Olayın özeti böyle işte...
Tamam, transfer gerçekleşmedi ama bir de şöyle düşünelim:
“Bence bu sıkışıklıkta 40 trilyon liralık bir kaynak bulup, bu futbolcuya talip olmak bile başarıdır. Polat ve Üstünel kutlanmalıdır.”
Ya sizce!