1 ile 23 arası toplam 23 sonuç

Konu: Atatürk Şiirleri ve Hikayeleri

  1. #1
    Nesil
    2006
    Yaş
    34
    Mesajlar
    6,844

    Post Atatürk Şiirleri ve Hikayeleri

    Atatürk için yazılan bir kaç şiir;
    AĞLAYALIM ATATÜRK'E
    Ağlayalım Atatürk'e
    Bütün dünya kan ağladı
    Süleyman olmuştu mülke
    Geldi ecel, can ağladı

    Doğu batı cenup şimal
    Aman tanrı bu nasıl hal
    Atatürk'e erdi zeval
    Memur mebusan ağladı

    Atatürk'ün eserleri
    Söyleyecek bundan geri
    Bütün dünyanın her yeri
    Ah çekti, vatan ağladı

    Fabrikalar icat etti
    Atalığın ispat etti
    Varlığın Türke terketti
    Döndü çarh devran ağladı

    Bu ne kuvvet, bu ne kudret
    Var idi bunda bir hikmet
    Bütün Türkler İnön'İsmet
    Gözlerimiz kan ağladı

    Tren hattı tayyareler
    Tükler giydi hep kareler
    Semerkantla Buharalar
    İşitti her yan ağladı

    Siz sağ olun Türk gençleri
    Çalışanlar kalmaz geri
    Mareşalin askerleri
    Ordular tümen ağladı

    Zannetme ağlayan gülmez
    Aslan yatağı boş kalmaz
    Yalnız gidenler gelmez
    Her gelen insan ağladı

    Uzatma Veysel bu sözü
    Dayanmaz herkesin özü
    Koruyalım yurdumuzu
    Dost değil, düşman ağladı

    AŞIK VEYSEL

    ATATÜRK’ÜN DAĞI
    Can oluğundan kan akıttım sulara
    Yeşersin yazdan önce
    Uyansın kuşlardan önce
    Açılsın yarılan iri bir nar gibi toprağım
    Bir kucakta büyüsün
    Bir memeden emsin çocuklar
    Bir beşikte söylesin ninnilerini çağım
    Yağmur güler yerler yeşil
    Tomurursan sevgi tomur
    Deşil ekinlere toprağım deşil
    Bir yonga da canımdan al
    Onar savaşta yıkılmış evleri
    Isıtsın ateşten donanları kucağım
    Mor menevişi gördün mü Van'dan İzmir'e
    Bilir misin kokusunu vargit çiçeklerinin yaylada
    Nasıl kıvrılır eğreltiler güzün sararır
    Öksüz çocuklara döner kızılağaç dalları
    Geyikler iner kuytulara titrek
    Sarıdan söylenir günlerin türküsü
    Karanlık uzar aydınlık kısalır
    Orda yüce bir ışıldağım
    Yaşarmış gözleri yurdumun
    Bıçak saplamış yüreğine koynunda büyüyenler
    Kurşun yemiş ekmek yedirdiklerinden
    Baktım bulutlar üstünden Edirne'den Ağrı'ya
    Can uğruna can verdim
    Kan yoluna kan döktüm
    Yakınlara yakın uzaklara uzağım
    Ben Hitit
    Ben Urartu
    Ben Likya
    Ben Frigya
    Çağların eskisinden en yenisine
    Bütün sevecen yürekleri birbirine
    Bağsız bağlayan bağım
    Ben Anadolu kokuşlu bir mavide tüten
    Geçmişten geleceğe
    Kara, yağmura, yele sıcak
    Büyüyen bir ocağım
    Ben doruklarında güneşin dinlendiği
    Eteklerinde korkak kurtlar çakallar uluyan
    Dağlar üstünde bir dağım


    İsmet Zeki Eyüboğlu

    MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM
    Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
    Yeleleri alevden al bir ata binmiş
    Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
    Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
    Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

    Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
    Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
    Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
    Arkasından dağ dağ ordular geliyor
    Her askeri Mustafa Kemal'i gibi

    Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
    Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
    Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
    Al bir ata binmiş yalın kılıç
    Koşuyor zaferden zafere...

    Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
    Ölmemiş bir kasım sabahı
    Yine bizimle beraber her yerde
    Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
    Yaşıyor damar damar yüreklerde.

    Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
    Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
    Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
    Uykularıma giriyor her gece.
    Ellerinden öpüyorum.


    Ümit Yaşar Oğuzcan

  2. #2
    Nesil
    2006
    Yer
    Hakkari
    Mesajlar
    1,443

    Default

    paylaştığın için saol
    [SIGPIC][/SIGPIC]

  3. #3
    Nesil
    2006
    Yer
    istanbul
    Yaş
    32
    Mesajlar
    0

    Red face atam atam

    Gazi (ATATÜRK) gözlerini açti, dogruldu, çevresine bakti,
    birtakim adamlar toplanmis..
    Sordu:
    -Ne yapiyorsunuz?
    -Her yil bugün yas tutuyoruz,eglence yerlerini kapatiyoruz,
    içkiyi yasak ediyoruz Atam..
    -Iyi halt ediyorsunuz,baska ne yapiyorsunuz?
    -Senin kurdugun "CHP" yi kapattik Atam..
    Gazi kaslarini çatti:
    -Neden?
    -.....
    -peki baska ne yaptiniz?
    -Ögretim birligi devrimini yiktik Atam!..Artik iki basli egitim
    yapiyoruz,imam liseleri açiyoruz. Imamlar öylesine çogaldiki
    hepsini önemli devlet görevlerine getiriyoruz.
    -Madem ki böyle isler yapiyorsunuz,neden mezarimin basinda
    toplaniyorsunuz?
    -Seni seviyoruz Atam!..
    -Susun maskaralar!..Anlatin baska neler yaptiniz?
    -Senin vasiyetini yirtip,çöp kutusuna attik Atam..
    -Yaaa!..Nasil yaptiniz o isi?
    -Hukuk devleti ilkelerini,Medeni kanunu, miras hukukunu
    çignedik;özel vasiyetnameni degistirdik; Türk Dil ve
    Tarih Kurumlarinin özerkligini yok ettik;kisiliklerini sildik..
    -Nasil oldu bu?
    -Oldu bir kere Atam..
    -Sonra?
    -Laik Cumhuriyeti korumak çok zor Atam!..Simdi Türk-Islam
    sentezini devletin resmi ideolojisi yapmaya çalisiyoruz..
    -Yapabildiniz mi?
    -Direnis var, daha tam basari kazanamadik Atam..
    -Sonra?
    -Atam!..Sen kalk,ben yatam..
    -Susun,saçmalamayin!..Nereden çikti bu münasebetsiz laf?
    -Seni sevenler çikarmis Atam..
    -Hay sevmez olaymislar..
    -Hayat zorlasti Atam!..Artik sensiz yasiyoruz, ama Amerikasiz
    yasayamiyoruz..
    -O ne biçim laf öyle?
    -Biçimsiz bir laf Atam..
    -peki, neden söylüyorsunuz?
    -Söyleyene degil,söyletene bak Atam!
    Amerika artik bizim herseyimiz Atam..
    -Ben böyle mi ögretmistim?
    -Borçlandik Atam,36 milyar dolar dis borcumuz var Atam,
    ABD'ye teslim olduk Atam.
    -Teslim mi oldunuz?
    -Halkevlerinin canina okuduk Atam, eski yaziyi canlandirmak
    istiyoruz Atam,siyaset namazi kilip, seçim orucu tutarak
    iktidar olabiliyoruz Atam, Washington'un desteklemedigi,
    CIA'in tavsiye etmedigi adam tasfiye ediliyor Atam,
    Amerika'dan icazet almadan iktidar olunamiyor Atam..
    -Söylediklerinizi kulaginiz duyuyormu?
    -Isler bildigin gibi degil Atam,biz Amerikasiz yasayamayiz Atam,
    "köseyi dönmek" için baska çare yok Atam..
    -Ne demek köseyi dönmek?
    -Artik ülkede iki temel siyaset var Atam; birincisi
    "köseyi dönelim",ikincisi "dön baba dönelim,
    hacilara gidelim" Atam..
    -peki, Cumhuriyeti emanet ettigim gençlik ne yapiyor?
    -Gençligi ezdik Atam!..
    Çeyrek yüzyildan beri baskaldiran gençleri öldürüyoruz,
    asiyoruz, iskenceden geçiriyoruz, ceza evlerine kapatiyoruz;
    geriye kalanlari da ya imam okullarina ya YÖK'e bagliyoruz,
    ama seni çok seviyoruz Atam,sen kalk, biz yatalim Atam..
    Gazi,kalabaliga mavi mavi bakti:
    -Siz kimsiniz yahu?
    -Biz Atatürkçüyüz Atam!..
    Gazi:
    -Yaaa!..dedi,öyleyse
    "Ben ATATÜRKÇÜ degilim

  4. #4
    Nesil
    2006
    Yaş
    34
    Mesajlar
    6,844

    Default

    Değişik bir hikaye paylaşım için sağ ol.

  5. #5
    Nesil
    2005
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    33
    Mesajlar
    0

    Default

    Atatürk'ün Yazmış Olduğu Şiir

    BİR ASKERİN MEZARINA
    Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
    Beyaz taş var, onun altında bayraklar
    Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
    Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
    İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
    Asker yatıyor...
    Onun hâbı istirahate çekildiği şu
    Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
    Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
    Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
    Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
    Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
    Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
    Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
    Ona nâilini intizar olmuş!...


    MUSTAFA KEMAL

    · Harbiye talebesi iken yazmıştır.

  6. #6
    Nesil
    2006
    Yer
    Karşıyaka 35½
    Yaş
    37
    Mesajlar
    8,683

    Default

    HAKİKAT NEREDE?
    Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
    Tuna ezelden Türk diyarıdır.
    Bilinen tarihler söylememiş bunu
    Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
    Dinleyin sesini doğan tarihin,
    Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak
    Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

    Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
    Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
    Doğudan çıkan biz
    Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
    Türk sadece bir milletin adı değil,
    Türk bütün adamların birliğidir.
    Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
    Ey yığın yığın insan gafletleri
    Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
    Hakikat nerede?

    MUSTAFA KEMAL
    "YÜCE ATATÜRK"

  7. #7
    Nesil
    2005
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    33
    Mesajlar
    0

    Default

    BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN
    Çıkıyor gönüllere istimdadı
    Sâmiamda vatanın feryâdı
    Çıkıyor gönüllere istimdadı
    Yaralı bir ananın evlâdı
    Etmesin mi anaya imdadı?

    Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
    Edelim sıhhatini istimzaç;
    Etmeyelim kimseyi izaç?

    Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
    Makedonya bunu tes'it ediyor.
    İnkırazı bize teyit ediyor.

    Yemenin purişi malumu cihan
    Ne için eyledi millet isyân?
    Zulme ister mi bu yoldan burhan
    Turuşkalar bile aldı meydan

    Hani kânun-u adaâlet nerede?
    Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
    Haricen mülk-ü himaye nerede?
    Bizde evvelki şecaat nerede?

    Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
    Eder elbette tahayyür ibraz
    Vatanın feyzine kâdir olamaz
    Yeniden fethine verseydi cevâz...

    Yıldırım görse şu ahvâlimizi
    Ateş kahrı yakar hâlimizi,
    Af eder mi bizim efâlimizi,
    Mahveder cumle-i emsâlimizi,

    Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un...
    Bu revş olmadı mı makbulün
    Sây ile toplanılan mahsulün
    Berhava oldu fakat meçhulün...

    Yazık oldu Vatana âh yazık...
    Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
    Acısın bizlere, âh yazık!


    MUSTAFA KEMAL

    · Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)

  8. #8
    Nesil
    2006
    Yaş
    34
    Mesajlar
    6,844

    Default

    Arkadaşlar şiirleri anladığım kadarıyla güzel ama çoğu kelime eski olduğu için anlayamadım.

  9. #9
    Nesil
    2006
    Yer
    Karşıyaka 35½
    Yaş
    37
    Mesajlar
    8,683

    Default Hala Uyanamadik

    Izmir kurtuldu, cok tatli bir yorgunluk,
    Ankara'ya hareket
    edecekler.
    Trene binerler
    kompartimana cekilirler.
    Ertesi gun
    kompartimanin kapisini calar yaveri, acar
    yorgun, bitkin, kravatini yikamaktadir Ataturk. Yaveri
    "ya
    pasam bu ne hal hic uyumadiniz herhalde niye
    boylesiniz" der
    "Ya çocuk
    kompartimanima yastikla battaniye koymayi
    unutmussunuz.
    Kolumu yastik yaptim agridi setremi yastik yaptim
    usudum bende
    uyumadim kalktim" der. Yaveri;
    "aman
    pasam!
    Birimize haber vereydiniz hemen size bir
    yastikla battaniye getirirdik" der. Ve bir ulke
    kurtarmaktan donen komutan soyluyor bunlari tarihi bir
    cevap der ki
    "Gec farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.
    Hicbirinize kiyamadim.
    Onemli olan benim uyumam degil milletimin rahat
    uyumasi".
    BUNU HIC DURMADAN MILYONLARA GONDERIN,
    GÖNDERIN KI..
    BELKI YUZLERI BIRAZ KIZARIR..ATAMIZ SAYESİNDE
    NE KADAR RAHAT UYUYORUZ

    HALA UYANAMADIK....



    1000. mesajımı Atamla ilgili bir konuya atayım dedim....
    "YÜCE ATATÜRK"

  10. #10
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    Yürüyen Köşk

    Atatürk bir gün Yalovadaki çiftliğe gittiğinde, Köşk'ün hemen yanındaki çıınar ağacının dallarını kesmeye
    çalışan bir bahçıvana rastlar . Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar.
    Bahçıvanın ağacın dalları uzamış ve binanın duvarlarına dayandığı için kestiğini söyler.Atatürk, Bunun üzerine ağacın kesilmeyip binanın yerinin değiştirilmesini emreder. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresi kazılır. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları döşenir.Santim , santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur ve bina yaklaşık 5 m kaydırılır ve ve çınar ağacıda kesilmekten kurtulur.

  11. #11
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    Kızkardeşi Atatürk'ü anlatıyor



    Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'ın, gazeteci Şemsi Belli'ye anlattığı anıları Selis Kitaplar tarafından yeniden yayınlandı. Makbule Hanım kitapta, Atatürk'ün çocukluğuna ve sonraki günlerine ait pek çok anekdotu samimiyetle aktarıyor.


    Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'ın "Ağabeyim Mustafa Kemal" isimli anıları Selis Kitaplar'dan çıktı. Merhum Makbule Atadan'ın vefatından önce gazeteci Şemsi Belli'ye anlattığı anıları ilk kez 1959'da yayınlanmıştı. 1885'te Selanik'te doğan ve 1930'da Ağabeyinin emriyle Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'na giren Makbule Hanım, kısa süren siyaset hayatının ardından köşesine çekilmiş ve 1935'te Mecdi Boysan ile evlenmişti. 1956'da vefat eden Makbule Atadan, kitapta ağabeyinin farklı yönlerini anlatıyor.

    Sekiz yıl sonra eve dönüş sevinci

    Makbule Hanım ve annesi Zübeyde Hanım, Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Selanik'ten İstanbul'a gelerek Beşiktaş Akaretler'de bir eve yerleşirler. Bu dönemde çeşitli cephelerde savaşan Atatürk, Makbule Hanım'ın anlattığına göre tam sekiz yıl evinden uzak kalmış. Makbule Hanım, Ağabeyinin dönüşünü şöyle anlatıyor: "İstanbula geleceğini haber aldığımız zaman sevincimize payan yoktu. On gün on gece hazırlık yaptık. Her tarafı sildik, süpürdük.. Sevdiği yemekleri yaptık. Sekiz senelik bir ayrılıktan ve zaferden sonra Ağabeyimin dönüşü bizi sevinçten deliye çevirmişti adeta. Ah! O gün.. O güzel ve mesut günü şu anda bile hatırladıkça içimde çok derin bir sızı hissediyorum."

    Silahla oynarken tabanca patladı

    Makbule Hanım Ağabeyi Atatürk'ün bir insan olarak çeşitli yönlerini de içtenlikle anlatır. Ağabeyinin çocukluk yıllarına dair pek çok anekdotu dile getirir. Makbule Hanım ağabeyinin çocukluk yıllarında her çeşit oyuncağa, özellikle de silaha düşkün olduğunu belirterek, daha o yıllarda askerliğe sempati duyduğunu dile getirir. Ne varki Atatürk'ün silahla oynaması az kalsın bir felakete yolaçacaktır. Atatürk, elindeki eski bir silahı temizlemesine yardım etmesi için kızkardeşini yanına çağırır. İşte o anı Makbule Hanım şöyle anlatır: "Karşısına geçtm. O elindeki lüveri temzilemeye başladı. Ne yaptı nasıl etti, bilmiyorum. Birden korkınç bir ses duydum. Annem korku ve heyecan içinde: 'Eyvah ! Kardeşini öldürdün Mustafa' dedi. Ben ise 'Ağabeyim öldü' diye ağlıyordum. Tabancanın dumanı kalkınca baktık ki ikimiz de sağız".

    Fareden çok korkardı

    Ağabeyi Mustafa Kemal'in köy türkülerini dilinden düşürmediğini, sanata ve sanatçılara karşı büyük saygı duyduğunu ifade eden Makbule Hanım'ın anlattığına göre çocuk Mustafa Kemal en çok fareden korkarmış. Anne Makbule hanım ise küçük Mustafa Kemal'i "Sen asker olacaksın! Asker korkar mı hiç?" diyerek teskin edermiş.

    'Biri beni, diğeri mevkimi sevdi'

    Makbule Hanım, Atatürk'le fırtınalı geçen bir evlilik yaşayan Uşşakızade Latife Hanım'la ilgili çok az şeyler nakleder. Atatürk'e aşık olan ve daha sonra intihar eden akrabası Fikriye de yer almaz bu anılarda. Atatürk'ün ikisi hakkında kendisine sadece şunu söylediğini nakleder: "Biri beni mevkim ve param için sevmiştir. Diğeri yalnız ben olduğum için. Yani biri mevkimi ve paramı, diğeri de hakikaten beni sevmiştir."

    Enver Paşa'ya kızdı içkiye başladı

    Ağabeyinin evde en çok irmik helvası ve yoğurdu sevdiğini söyleyen Makbule Hanım, kuru fasulyeye ise askeri mektepte alıştığını ifade eder. Atatürk'ün leblebi düşkünlüğü ise içkiye başladıktan sonradır. Makbule Hanım'ın aktardığına göre Atatürk'ün içkiye başlamasının nedeni Harbiye Nazırı Enver Paşa ile didişmesidir. Gerçekten de Atatürk, Enver Paşa ile savaş dönemi politikaları yüzünden çok kere karşı karşıya geldi. Alman subayların cephelerde komutanlık ve idarecilik yapmalarına şiddetle karşı çıktı.

  12. #12
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    ATAMIZLA ÖVÜNELİM

    Gazi Musatafa Kemal Atatürk en büyük devlet adamı (Franklin D. Roosevelt)ABD başkanı
    Mustafa Kemal hakkındaki bilgiyi onu çok iyi tanıyan birisinden edindim. SSCB'nin dışişleri bakanı Litfinofla görüşürken, onun fikrince bütün Avrupa'nın en değerli ve ilgi çekici devlet adamının bugün Avrupa'da yaşayamadığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söylemiştir.
    (üç adam Kemal Atatürk-Mussolini-Roosevelt 1937)

    Yüzyılımızın dahisi (D. Lloyd George) İngiltere Başbakanı
    Yüzyıllar nadir dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu. (1922)
    (Kemal Atatürk ve Milli Mücadele T.,1958)

    Ata'nın ölümü büyük kayıptır (Winston Churchill) İngiltere BaşbakanıSavaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın onun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka birşey değildir.

    Yüksek Anlayışlı Önder (V. İliç Lenin) Rus ihtilali lideri
    Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı,yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. O, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve sultanı da yaranıyla birlikte alt edeceğine inanıyorum. 1921
    (Tek Adam, 1961)

    Ona nasıl hayran olmayayım (Edouard Herriot) Fransa Başbakanı
    -Paşa, size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa'da laik bir hükumet kurmuştum. Bu hükumeti Papa'nın Paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Sizse bir Halife'yi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir bir devlet kurdunuz. Siz, bu taassup içinde bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur. 1933
    (Yazılmayan Yönleriyle Atatürk,1963)

    Türkiye övünebilir (Eleftherios Vanizelos) Yunanistan Başbakanı
    Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir. 31 Ekim 1933
    (Cumhuriyet, 29 Ekim 1969)

    Türk birliğinin mimarı (Dvright D. Eisenhover) ABD Başkanı
    Kemal Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebtiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. Onun gösterdiği yolda yürüyen büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan bu tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş bir zata çok yerinde bir saygıdır.
    (Anıtkabir Özel Defteri'nden, 1953)


    Atatürk ilham kaynağıydı (Habib Burgiba) Tunus Devlet Başkanı
    Sakarya savaşı, Sakarya zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemez miyim, onun ruhuna bu kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?
    (Cumhuriyet, 26 Mart 1965)

  13. #13
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    ATAÜRK E YANIT
    [COLOR="White"]Atatürk, Mersin'e yaptığı gezilerden birinde, kentte gördüğü büyük binaları göstererek sorar :

    - Bu köşk kimin?

    - Kirkor'un.

    - Ya şu koca bina?

    - Yargo'nun.

    - Ya şu ?

    - Salomon'un.

    Atatürk bu kez biraz sinirlenerek sorar :

    - Onlar bu binaları yaparken ya siz neredeydiniz? Toplananların arkalarından bir köylünün sesi duyulur : “Biz mi neredeydik? Biz Yemen'de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağları’nda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk Paşam!

    Atatürk bu anısını aktarırken “Yaşamımda sözüne karşılık veremediğim tek kişi bu ak sakallı yaşlı olmuştur.” der dururdu. [/COLOR
    ]

  14. #14
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    BİR KAÇ ANISI VE ATATÜRK


    HAPI YUTARDI




    Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:
    -Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?
    Öğrenci,çabuk yanıt vermek için boş bulunup:
    -Hapı yutardı...dedi.
    Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti.Öğrenciye on numara verdi.


    YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR



    Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.
    Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.
    İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.
    O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
    Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
    -Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.

    DEVRİM BİR ANDA OLUR YA DA OLMAZ



    Atatürk yazı devrimini gerçekleştirmişti.
    Yaşlı,genç,kadın,erkek tüm yurttaşlar yeni harfleri öğrenmek için gece gündüz kurslara gidiyorlardı.
    Devrimi izleyen iki yıl içinde bir buçuk milyon vatandaş okur yazar olmuştu.
    yazı devriminin en dikkate değer yanı,Atatürk'ün bu devrimin yerleşmesinde en ufak bir ihmali bile kabul etmemiş olmasıdır.
    Örneğin bazı kimseler kendisine:
    -Paşam,ilkokulların ilk sınıflarından itibaren yeni harflerle öğretime başlayalım.
    O kuşakla birlikte ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi izletelim,diyorlardı.
    Atatürk bu görüş ve düşüncelerin hiçbirisine yanaşmadı. -Devrim ya bir anda olur,yada hiç olmaz,dedi.

    YAPACAKLARIMDAN SÖZ EDİN

    Bir soruşturma dolayısıyla,Atatürk'ün başardığı işlerden Vasıf Çınar söz açmıştı.
    Kendisine Sordu:
    -Sizin en büyük eseriniz hangisidir?
    Atatürk'ün kısa cevabı şu olmuştu:
    -Benim yaptığım işler,biri ötekine bağlı gerekli olan işlerdir.Fakat,bana yaptıklarımdan değil,
    Yapacaklarımdan söz edin
    .

    BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK



    Yazı devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
    Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
    Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
    -Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
    Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
    -Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
    Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
    Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
    Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
    Atatürk:
    -Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.

  15. #15
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    YUNANLI


    Yunan'ın İzmir'de denize dökülüşünden 12 yıl sonra... 1936'da... Bir Yunan yazarı "Kemal Atatürk" kitabı yazıyor. Kitabın kapağına da "Yunanlı gözüyle" ibaresini ekliyor.

    Yazarın adı: Thomas A.Vaidis.

    Yazar, "kitabın önsözünde" diyor ki:

    - ..... Kemal hakkındaki hükmü bir Yunanlı olarak vermem büyük hata olurdu... Zira... Olaylar çok taze... İnsan duygularını kolay kolay yenemiyor... Kitap, olup bitmiş şeyler, ırka dayanan nefret ve geçmişteki acı ile zehirlenirdi.

    Ve devam ediyor:

    - Yunanlı olduğumu elimden geldiği kadar unutmaya çalışacak ve hükmümü bir Avrupalı olarak vereceğim.

    Bugün, bu kitaptan bahsedeceğiz. (Kemal Atatürk-Yeni Türkiye'nin Kurucusu. Thomas A.Vaidis. Yunanlı Gözüyle Atatürk. Akşam Kitap Kulübü. Kasım 1967)


    ***

    İşte Yunanlı gözüyle Atatürk:

    - ...... Tarihte iyi ve kötü, mutlu ve mutsuz diye bir şey yoktur, sadece büyük ve küçük vardır... Mustafa Kemal'in eseri gerçekten büyüktür ve onu Fatih Mehmet ile Muhteşem Süleyman'ın düzeyine çıkartmaktadır.


    ***

    Yazar "Mustafa Kemal'den memnun olmayanların bulunduğunu" biliyor. Hatta...

    "Ona karşı gizli bir direnmenin varlığını da" vurguluyor. Ayrıca...

    "Yeni Türkiye'nin Kemal'in eseri olduğundan şüphe etmeye hazır" kesimlerin varlığının da farkında...

    "Ama" diyor:

    - Şüphe edilmeyecek bir şey var.

    O da şu:

    - Dostlarının saygı gösterdiği, düşmanlarının korktuğu Türkiye'nin Kemal'in ruhunda doğduğu, onun zekası ile işlendiği ve onun elleriyle gerçekleştiği.


    ***

    Kitaptan bazı alıntılar...

    Böylesine bir yıkıntıdan sonra... Böylesine bir kuruluş, Türkiye'den başka hiçbir yerde görülmemiştir.
    O hem ihtilali ve hem de Cumhuriyeti yanlış adımlardan korumuştur.
    O yalnız dünün galiplerini... Düşmanlarını yenmekle kalmamış... En büyük iç düşmanı... Yani uyuşukluğu da yenmiştir.
    Mustafa Kemal bir halk kahramanı, eşsiz bir liderdir.
    İçinde Asyalı bir kuvvet stoku da vardır... O hem Cengiz Han, hem Muhteşem Süleyman'dır.
    O dünü silkelemek ve aydınlık yarını garantilemek isteyen Türk ruhunun ta kendisidir.

    Kitapta "Türk kadını" diye de bir bölüm var. Yazar "Türk kadını şimdi köle değil" diye başlıyor. "Türk erkeği artık birden fazla kadınla evlenemiyor" diye devam ediyor. Ve sonra da...

    "Şunu" vurguluyor:

    - Türk kadını, kocasına duyduğu aşkı, artık başka kadınlarla bölüşmüyor.


    ***

    Atatürk'ün Türkiye'sinin "yeri" nerede?

    Thomas A.Vaidis, bunun yanıtını "1936'da" veriyor:

    - Türkiye, Avrupa topluluğu içinde, başta gelen yerlerden birini almış bulunuyor.


    ***

    Ve kitabın sonsözü:

    - ...... Atatürk geleceğin kahramanıdır... Dost ve düşmanları ister methedelim, ister hatalarını öne sürelim, onu hayranlıkla hatırlayacağız...

  16. #16
    Nesil
    2006
    Yer
    İSTANBUL
    Yaş
    37
    Mesajlar
    0

    Default

    GAZİYE PEYNİR GETİREN TEYZE

    Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına
    rasladık. Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu.

    - Merhaba nine
    Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;

    - Merhaba dedi.

    - Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle birduralayıp,

    - Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa

    bekçisi mi?
    Paşa gülümsedi.

    - Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türkmilletinin
    malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi

    nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını

    salladı.

    - Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey,

    otun güç
    bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim

    mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.

    - Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?

    - Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım

    da....Benim iki
    oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran

    kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum.

    Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o

    da bana bilet alıverip saldı Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu

    neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan

    oraya vurup duruyom bey.

    - Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadını
    birden yüzü sertleşti.

    - Tövbe de bey tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki...O bizim
    vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı.

    Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim

    ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun

    bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı?

    Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için

    düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir

    adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım

    yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok

    duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek,

    - Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır...Benim köylüm,
    benim vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini

    tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun,

    rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani

    Atatürk işte karşında duruyor.

    Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği
    yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir
    manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı,
    biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı
    kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini
    öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu
    beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;

    - Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada

    bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.

    Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;

    "Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün.

    Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."

    İşte duygusuz(!) Atatürk'ün duygulu bir anısı.

  17. #17

    Default

    paylaşımlarınız için sağolun arkadaslar. bilmiyorum bu verildimi ama varsa affedin..


    AY DA, GÜNEŞ’TE AYGÜNEŞ’TE GÖRDÜM
    ATATÜRK’Ü GÖRDÜM; MUSTAFA KEMALDE

    Atatürk’ü gördüm, Atatürk’ü Mustafa Kemalde
    Mustafa Kemal, Yılmaz’ın eli, Mustafa Kemalde
    Saçları, ak, masmavi gözleri, yürüyor enginlerde
    Mustafa Kemal, içimizden biri, daima sinemizde

    Ulu Çınarın, gölgesinde büyür, serpilir nesilleri.
    Atatürk’ün izi, Mustafa Kemallerin hep ayni izi
    Mustafa Kemal’in eli, dudağında koca tepedeydi
    Tarihimize yazdık silinmezcesine, sinemizede seni

    Mustafa Kemal, Yılmaz, yılmaz Atatürk’ün gençliği
    Duysun Dünya, Atatürk’ün, izinde, Ey! Türk Gençliği
    Mustafa Kemal, Aydın, umurluda, Atatürk, umurluda.
    Üç demet şiir, umurlu çiçeklerini, okuyun bir solukta

  18. #18

    Default

    Mustafa Kemal'in Kağnısı

    Yediyordu Elif kağnısını
    Kara geceden geceden
    Sankim Elif Elif uzuyordu, inceliyordu
    Uzak cephelerin acısıydı
    İnliyordu dağın ardı, yasla
    Her bir heceden heceden


    Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
    Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
    Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik
    Nam salmıştı asker içinde
    Bu kez yine herkesten evvel amıştı yükünü
    Doğrulmuştu yola, önceden önceden

    Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
    Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
    Kocabaş çok ihtiyardı, çok zayıftı
    Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
    Gecenin ulu ağırlığına karşı
    Hafiftiler inceden inceden

    İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
    Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
    Kınalı ellerinde rüzgar geçerdi daim
    Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
    Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişi
    Niceden niceden.

    Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu
    Nazar mı değdi göklerden ne?
    Dah etti, yok, dahha dedi, gitmez
    Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
    Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı
    Kahroldu Elifçik düşünceden düşünceden.

    Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
    Sür beni, öldür beni, koma yollarda beni
    Geçer götürür ana, çocuk mermisini askerciğin
    Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
    Bak hele üzerimdem ses seda uzaklaşır
    Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

    Kocabaş yığıldı çamura
    Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar
    Örtüldü gözleri örtüldü hep
    Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım
    Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik
    Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden...


    Fazıl Hüsnü Dağlarca
    .
    .
    .
    Birleştirilen Mesaj:
    KUVAYI MILLIYE'DEN

    Dusundu birdenbire kayalardaki adam
    kaynaklari ve yollari dusman elinde kalan butun nehirleri
    Kim bilir onlar ne kadar buyuk
    ne kadar uzundular?
    Bircogunun adini bilmiyordu
    yalniz, Yunan'dan once ve Seferberlik'ten evvel
    gecerdi Gediz'in sularini basi donerek.

    Daglarda tek
    tek
    atesler yaniyordu
    Ve yildizlar oyle isiltili, oyle ferahtilar ki
    sayak kalpakli adam
    nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden
    guzel, rahat gunlere inaniyordu
    ve gulen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda
    birdenbire bes adim saginda onu gordu.
    Pasalar onun arkasindaydilar.
    O, saati sordu.
    Pasalar: "Uc" dediler,
    Sarisin bir kurda benziyordu.
    Ve mavi gozleri cakmak cakmakti.
    Yurudu ucurumun basina kadar,
    egildi, durdu.
    Biraksalar
    Ince, uzun bacaklari ustunde yaylanarak
    ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
    Kocatepe'den Afyon ovasina atlayacakti


    Nazim Hikmet

    .
    .
    .
    Birleştirilen Mesaj:
    ATATURK'TEN SON MEKTUP

    Siz beni hala anlayamadiniz
    Ve anlamayacaksiniz caglarca da
    Hep tutturmus "Yil 1919 Mayisin 19u" diyorsunuz
    Ve eskimis sozlerle beni ovuyor, ovuyorsunuz
    Mustafa Kemal'i anlamak bu degil.

    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil
    Birakin o altin yapragi artik
    Birakin rahat etsin anilarda sehitler
    Siz bana neler yaptiniz ondan haber verin
    Hakkindan gelebildiniz mi yoklugun, sefaletin?
    Mustafa kemal'i anlamak yerinde saymak degil
    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

    Bana mustular getirin bir daha
    Uygar uluslara esit yeni buluslardan
    Kuru soz degil is istiyorum sizden anladiniz mi?
    Uzaya Turk adini Ataturk kapsulleriyle yazdiniz mi?
    Mustafa Kemal'i anlamak avunma degil
    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

    Hala o acikli agitlar dudaklarinizda
    Hala oturmus bana On Kasimlarda agliyorsunuz
    Uyanin artik diyorum, uyanin, uyanin!
    Uluslar fethine cikiyor uzak dunyalarin
    Mustafa Kemal'i anlamak goz boyamak degil!

    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil
    Beni seviyorsaniz eger ve anliyorsaniz
    Laboratuvarlarda sabahlayin, kahvelerde degil
    Bilim agartsin saclarinizi, kitaplar
    Ancak boyle aydinlanir o sonsuz karanliklar
    Mustafa Kemal'i anlamak aglamak degil
    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil

    Demokrasiyi getirmisim size ozgurlugu
    Goruyorum ki hala ayni yerdesiniz hic ilerlememis
    Birbirinize dusmussunuz halka egilmek dururken
    Hani koylerde isik, hani bolluk, hani kaygisiz gulen?
    Mustafa Kemal'i anlamak itismek degil
    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

    Arayi kapatmanizi istiyorum uygar uluslarla
    Bilime, sanata varilmaz rezil dalkavuklarla
    Bu vatan, bu canim vatan sizden calismak ister
    Paydos ovunmeye, paydos avunmaya, yeter yeter
    Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak degil
    Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.


    Halim Yagcioglu
    .
    .
    .
    Birleştirilen Mesaj:
    Bu Bayragi Yerden Kaldiriniz!

    Kin ve nefret, insan duygusunun en olumsuz yanlarını oluşturur. İnsanlığın mutluluğu
    bu duyguların yerini hoşgörüye bırakmasıyla olağandır. Sömürgeci ulusların saldırısına
    uğrayan mazlum bir ulusun önderi olan Atatürk, savaş meydanlarında bile sevgi ve
    hoşgörü duygus an ayrılmamıştır. O, düşmanların yöntemleriyle hareket etmemiş,
    davranışlarıyla ulusların onurunun kutsallığını ortaya koymuştur. Aşağıda yer alan
    iki anekdot Atatürk'ün bu husustaki duyarlılığını yansıtması açısından önemli .

    30 Ağustos 1922 günü sabahı Başkumandan Mustafa Kemal cephede dolaşırken
    binlerce insan ve hayvan cesedi karşısında duygulanmış ve şunları söylemişti:

    - Bu korkunç manzara bütün insanlığı utandırabilir. Ama bu, meşru bir vatan
    savunmasının doğal sonucudur. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarına aynı
    şeyi yapmayacaklardır. Bizi buna zorladılar.

    Yerde yatan bir Yunan bayrağını görünce de:

    - Bunu yerden kaldırınız, bayrak, dedi, bir milletin bağımsızlık sembolüdür.
    Düşmanın da olsa saygı gerekir.

    .
    .
    .
    Birleştirilen Mesaj:
    > > Bir ögrenci anlatiyor, Mahmut SADI:
    > >
    > > "Yil 1923. Istanbul Üniversitesinde ögrenci olduğum siralar.Okul
    >duvarinda bir ilan görüyorum. "Avrupa'ya talebe yollanacaktir. "Allah Allah
    >diyorum, ulke yikik dökük yil 1923.. Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir
    >sey, ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi
    >seçilmisiz.
    > >
    > > Benim ismimin yanina ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmis.
    >Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam öyle karisik ki gitsem mi kalsam
    >mi orada i unutur mu bunlar, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne
    >yaparim?
    > >
    > > Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sirada bir müvezzi ismimi
    >çagirdi:
    > >
    > > "Mahmut SADI, Mahmut SADI, telgrafin var".
    > >
    > > Telgrafi açtim aynen sunlar yaziyordu:
    > >
    > > "Sizleri birer kivilcim olarak gönderiyorum; alevler olarak
    >geri dönmelisiniz".
    > >
    > >
    > > Var mi böyle bir şey?

    > > 11 ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hesap edebilen bir
    >lider, DÜNYA LIDERI olmasin da ne olsun!!
    > >
    > > Yil 1923, biz evimizde bir çocugumuzun huyunu degistiremiyoruz bir
    >huyunu. Tüm ulkenin huyu degisiyor. Bununla ugrasan bir insan, yolladigi 11
    >ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hissedebiliyor.
    > >
    > > Mahmut Sadi devam ediyor:
    > >
    > > "Gel de simdi gitme, git de orada çalisma, dön de bu ulke için canini
    >verme!!" diyor

  19. #19
    Nesil
    2006
    Yer
    İstanbul- Samsun- Isparta
    Yaş
    35
    Mesajlar
    0

    Default

    Quote Originally Posted by EmperoR View Post
    > > Bir ögrenci anlatiyor, Mahmut SADI:
    > >
    > > "Yil 1923. Istanbul Üniversitesinde ögrenci olduğum siralar.Okul
    >duvarinda bir ilan görüyorum. "Avrupa'ya talebe yollanacaktir. "Allah Allah
    >diyorum, ulke yikik dökük yil 1923.. Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir
    >sey, ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi
    >seçilmisiz.
    > >
    > > Benim ismimin yanina ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmis.
    >Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam öyle karisik ki gitsem mi kalsam
    >mi orada i unutur mu bunlar, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne
    >yaparim?
    > >
    > > Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sirada bir müvezzi ismimi
    >çagirdi:
    > >
    > > "Mahmut SADI, Mahmut SADI, telgrafin var".
    > >
    > > Telgrafi açtim aynen sunlar yaziyordu:
    > >
    > > "Sizleri birer kivilcim olarak gönderiyorum; alevler olarak
    >geri dönmelisiniz".
    > >
    > >
    > > Var mi böyle bir şey?

    > > 11 ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hesap edebilen bir
    >lider, DÜNYA LIDERI olmasin da ne olsun!!
    > >
    > > Yil 1923, biz evimizde bir çocugumuzun huyunu degistiremiyoruz bir
    >huyunu. Tüm ulkenin huyu degisiyor. Bununla ugrasan bir insan, yolladigi 11
    >ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hissedebiliyor.
    > >
    > > Mahmut Sadi devam ediyor:
    > >
    > > "Gel de simdi gitme, git de orada çalisma, dön de bu ulke için canini
    >verme!!" diyor
    Ah atam ah.Bu kadar akıllı,bu kadar düşünceli bir kişi nasıl olurda kendini düşünmezde o sigara zehirinin içerisinde kendini boğar....

  20. Default

    10 KASIM 1952

    Sabahlar, her zaman güzel değildir,
    Her zaman ayrılık akşamla gelmez.
    Al atlar sırtında hoyrattır fecir,
    Hoyrattır, ne kalbler kırmıştır, bilmez.
    Sabahlar her zaman güzel değildir.

    Vakti, bir yerinden bölünce şafak
    İri ve rüyalı gözlerle müphem;
    Nur olmuş içimde sanırım ak pak
    Ayrı bir mânada korktuğum adem,
    Eski düşüncemde, rahat ve uzak.

    Fethe çıkmış gibi duyarım birden
    Eşsiz gururunu bir cihangirin.
    Ufuklar üstünde yüzen tekbirden
    Vatanca büyümüş asil ve derin
    Bir matem tütmekte şimdi fecirden

    Nefti yalnızlığı başlar zamanın
    Mağfiret ürperir, dağılır, uçar.
    Ölüm korkusuyle dolu bir anın
    Müphem uzletinde ebedî ruhlar;
    Nefti yalnızlığı başlar zamanın.

    Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur,
    Bir garip hali var Dolmabahçe'nin;
    Hala içimizde yüzen gecenin
    Aydınlık bilmeyen devamı durur,
    Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur.

    Ruh için, ölümsüz, derler cihanda,
    Her mevsim onunla güzel her seher
    Bütün esatiri parçalasan da
    Atatürk önünde mağlupsun kader!
    Ruh için, ölümsüz derler cihanda.

    Vehbi KIZILGÜL
    ________________________________


    "1919-1933"TEN BİR PARÇA


    O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun'a,
    Yürüdü etrafında ümitler suna suna.
    Bu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,
    Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk'ün derdi,
    Bu milyonla dert ona veriyordu başka hız,
    Yürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.

    O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,
    Saçı güneşi emmiş bir demet altın başak.
    O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
    Ondört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
    O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
    Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.

    O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,
    Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
    Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
    Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.
    Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,
    Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir
    O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
    Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.

    Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
    Bir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.
    Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,
    Biri elinde salip, biri elinde Mushaf,
    İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
    Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
    Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!

    Bunların karşısında ikişimşekli nazar
    Diyordu: Bu topraklar size olacak mezar!
    Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
    Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
    Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
    Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
    Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,
    Sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.
    Şimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl
    Bir süngü ormanıyle dağlar doldu muttasıl.
    Bir kale heybeti var vatanın her taşında,
    Her işin başında O, her iş O'nun başında

    Faruk Nazif ÇAMLIBEL

    ____________________________________

    ATATÜRK

    Atatürküm eğilmiş vatan haritasına
    Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
    Atatürk neylesin memleketin yarasına
    Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler

    Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri
    Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
    Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
    Atatürküm ben ölecek adam değildim der.

    Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
    Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
    Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
    Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister.


    Cahit Sıtkı TARANCI




    _________________________________


    AĞIT


    "Tanrı'yı düşündü de kendisi gibi yüce
    Türk, göğe Tanrı dedi seni görmeden önce
    Yeryüzünde bu adı yalnız dağlara verdi."

    Göçen bir ordu değil, bir milletin başbuğu,
    Bu millet Türk milleti, gökten alındı tuğu!
    Suçunu gizlemesin kızıl günahkâr doğu.

    Işıklar yanmaz ola; gün, ay yasa bata Türk,
    Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

    Ne tat kaldı acunun baharında, güzünde;
    Ne heybet var gökünde, ne ışık gündüzünde,
    En büyük gücü sendin Tanrı'nın yer yüzünde,

    Dağlar, taşlar ağlaya; gün, ay yasa mata Türk
    Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

    Destanını haykırdım bu yurda âşık diye,
    Dünya Türk'e, Türk ona acısın yazık diye,
    Tanrı kıskandı seni, kendinden ışık diye.

    Gözler yoluna dala; gün ay yasa bata Türk,
    Ey tanrı milletinin en büyüğü Atatürk!.

    Ne doğudan sel gibi kopan Atillâ, Cengiz,
    Sana eş olamadı ne yel, ne dağ, ne deniz,
    Bunak din büyükleri!. Nerede mahşeriniz?

    Yedi kat gök yıkıla, gün, ay yasa bata Türk,
    Ölüm olam kavuşam sana nola Atatürk!.

    Şükrü KURGAN
    _______________________________________

    AĞIT

    Yok gayri bizlere uyku dünek vay
    Kime bel bağlayak kime dönek vay
    Vay amansız ecel alçak felek vay

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağyasın gayrı

    Ağla gözüm ağla yaşlar dil olsun
    Kurumuş dereler baştan sel olsun
    Çiçek kara açsın çayır kül olsun

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    En büyük en güzel en yiğit kayıp
    Dereler denizler çağlar ağlayıp
    Rabbim de gözyaşı dökmezse ayıp

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Her gittiği yerde o şan verirdi
    Aslan bakışını görse erirdi
    Kaşları yeleden nişan verirdi

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Bakışları şimşek gibi çakardı
    Yarını görürdü düne bakardı
    Kürsüye çıktı mı, arşa çıkardı

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Her belâyı önler arda atardı
    Dermandı her dalda hemen yeterdi
    Babamızdı elimizden tutardı

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Kaybını yıldızlar bile bileler
    Kırıla kanatlar sola yeleler
    Kurt kuş duyup cenazene geleler

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Millet Atan gitti başın sağ olsun
    Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
    Dağlar birer birer yanar dağ olsun

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Gitti her ocağın söndü alevi
    Yeryüzü dediğin bir ölü evi
    Cihan türbe olsa almaz o devi

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Dönmüş denizler gözyaşı taşına
    Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasına
    Her evden bir ölü çıkmışcasına

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
    Düştü üstümüze gerilen kanat
    Onsuz dünya yarım, insanlık sakat

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    O hep dolu tuttu boş atmadıydı
    Söz verince yaptı aldatmadıydı
    On beş yıl tek burun kanatmadıydı

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Bizdendi sevinci bizdendi derdi
    Biz uyurduk o bizleri beklerdi
    Uyudu nöbeti bizlere verdi

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Kuru yapraklara benzedik bu güz
    Her göz kan içinde sapsarı her yüz
    Milyonlarız bir babadan öksüzüz

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Gök düşsün toprağa toza belensin
    Mezarına gece yıldız elensin
    Şehitler doğrulsun nöbet dolansın

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Dünya hem kahr olur hem onu gömer
    Yıldızlar kandildir semalar kemer
    Sus boğulayazdın sus Aşık Ömer

    Türklük yüreğini dağlasın gayrı
    Cihan da bizimle ağlasın gayrı

    Behçet Kemal ÇAĞLAR

    ______________________________________

    ASIRLARCA -Dünyanın en büyük ölmezine-

    Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
    Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
    Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
    "İstersen çiğne" diye önüne atacağım...

    Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
    Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
    Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
    Hamuruna harç diye kanımı katacağım.

    Yansam da masalların "Aşık Kerem"i gibi,
    Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
    Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
    Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım

    Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!

    Behçet Kemal ÇAĞLAR


    _____________________________________



    ATAM

    Bir yüz tanıdım ruhuma nakşoldu zamanla,
    Bir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,
    Ben yalnız onun resmine daldım heyecanlı,
    Benden çocuğum yalnız onun şi'rini duydu.
    Bir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,
    Bir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde.
    Hasretle bakarken gecenin rengine günler,
    Seyretti yanan gözleriniz fecri o yüzde.

    Tarih onun emriyle kımıldandı yerinden,
    Birkaç yıla toplandı hemen birçok asırlar.
    İsa eli geçmiş sanılır yurt üzerinden,
    Gül bahçesi olmuş dün ayak bastığı yerler.

    Ondan geliyor, her günümüz başka baharsa,
    Ondandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var...
    Kalbim nefesim dursa, düşüncem sona varsa,
    Dünyayı unutsam da unutmam bir Atam var.

    Faruk Nafiz ÇAMLIBEL



    ______________________________________


    ATATÜRK

    Türk'ü ölümden
    Odur kurtaran
    Odur yeniden
    Türklüğü kuran.

    Yaptığı ordu
    Düşmanı kovdu.
    Ulusu, yurdu
    Odur yaratan.

    Türk'ün dileği
    Onun ereği.
    Yüce yüreği
    Türklüğe vatan.

    Bu memleketi,
    Cumhuriyeti
    Canıyle etti
    Bize armağan.

    Atamızsın sen,
    Adımız senden.
    Yürür izinden
    Sana inanan.

    Ülküm yürüsün,
    Türklük büyüsün
    Sen Atatürk'sün
    Ey yüce Başkan!

    Hasan Ali YÜCEL

    _______________________________________


    MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM

    Mustafa Kemal’i düşünüyorum
    Yeleleri alevden al bir ata binmiş
    Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
    Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
    Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…

    Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
    Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
    Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
    Arkasından dağ dağ ordular geliyor
    Her askeri Mustafa Kemal gibi

    Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
    Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
    Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
    Al bir ata binmiş yalın kılıç
    Koşuyor zaferden zafere…

    Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
    Ölmemiş bir kasım sabahı!
    Yine bizimle beraber her yerde,
    Yaşıyor dört köşesinde vatanın.
    Yaşıyor damar damar yüreklerde.

    Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
    Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
    Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
    Uykularıma giriyor her gece,
    Ellerinden öpüyorum.

    Ümit Yaşar OĞUZCAN

  21. #21
    Nesil
    2007
    Yer
    Newcastle
    Yaş
    39
    Mesajlar
    5,935

    Default

    Beşike Hadisesi

    Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
    Tuna ezelden Türk diyarıdır.
    Bilinen tarih söylememiş bunu,
    Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
    Dinleyin sesini doğan tarihin,
    Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
    Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
    Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
    Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
    Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
    Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
    Hep insanlar kendini bilseler,
    Bilinir o zaman ki hep biriz.
    Türk sadece bir milletin adı değil
    Türk bütün adamların birliğidir.
    Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
    Ey yığın yığın insan gafletleri!
    Yırtılsın gökteki gafletten perde,
    Hakikat nerede?

    Mustafa Kemal Atatürk

  22. #22

    Default

    Konu başlığı ŞiiR&Hikaye olmasıNa rağmen Ata'mızın en sevdiği şarkıları bu konu altında toplayacağım...

    SEVDİĞİ ŞARKILAR

    YEMEN TÜRKÜSÜ

    HAVADA BULUT YOK, BU NE DUMANDIR ?
    MAHLEDE ÖLÜM YOK, BU NE ŞİVANDIR ?
    ŞU YEMEN İLLERİ NE DE YAMANDIR.
    AH O YEMENDİR, GÜLÜ DİKENDİR,
    GİDEN GELMİYOR, ACEP NEDENDİR ?
    BURASI MUŞ'TUR, YOLU YOKUŞTUR;
    GİDEN GELMİYOR, ACEP İŞTİR ?

    KIŞLANIN ÖNÜNDE REDİF SESİ VAR,
    BAKIN ÇANTASINDA ACEP NESİ VAR ?
    BİR ÇİFT KUNDURASI, BİR DE FESİ VAR.
    AH O YEMENDİR...

    KIŞLANIN ÖNÜNDE GEZİYOR KAZLAR,
    ELİM, KOLUM AĞRIR, YÜREĞİM SIZLAR,
    YEMEN'E GİDENE AĞLIYOR KIZLAR.
    AH O YEMENDİR...

    KIŞLANIN ÖNÜNDE BİR BİNEK TAŞI,
    YOKLAMA YAPIYOR BİZİM BİNBAŞI,
    SEFERE GİDERLER ÇAVUŞ, ONBAŞI.
    AH O YEMENDİR...

    ÇANAKKALE İÇİNDE

    ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
    ANA BEN GİDİYOM DÜŞMANA KARŞI
    ÇANAKKALE İÇİNDE BİR UZUN SELVİ
    KİMİMİZ NİŞANLI KİMİMİZ EVLİ
    ÇANAKKALE ÜSTÜNÜ DUMAN BÜRÜDÜ
    ON ÜÇÜNCÜ FIRKA HARBE YÜRÜDÜ
    ÇANAKKALE İÇİNDE BİR DOLU TESTİ
    ANALAR BABALAR MEKTUBU KESTİ


    VARDAR OVASU

    MAYA DAĞDAN KALKAN KAZLAR
    AL TOPULU BEYAZ KIZLAR
    YARİMİN YÜREĞİ SIZLAR
    EĞLENEMEM ALDANAMAM
    BEN BU YERLERDE DURAMAM

    VARDAR OVASI VARDAR OVASI
    KAZANAMADIM SILA PARASI

    MAYA DAĞIN YILDIZIYIM
    BEN ANNEMİN BİR KIZIYIM
    EFENDİMİN SAĞ GÖZÜYÜM
    EĞLENEMEM ALDANAMAM
    BEN BU YERLERDE DURAMAM

    VARDAR OVASI VARDAR OVASI
    KAZANAMADIM SILA PARASI

    YANIK ÖMER

    YANIK ÖMER, HER SAVAŞTAN BİR YARA TAŞIYOR;
    YANIK ÖMER, YİĞİT ÖMER ÖĞÜNMEDEN YAŞIYOR.
    KURTULUŞ SAVAŞINDA YİRMİ SEKİZ YAŞINDA,
    MANGASININ BAŞINDA, TAŞIYOR...
    YANIK ÖMER, YİĞİT ÖMER SİPERLERİ AŞIYOR.

    SAVAŞ BİTER. YANIK ÖMER KÖYE DÖNER;
    KÖYLÜ BÜTÜN BAYRAM EDER.
    YANIK ÖMER KUTLULANIR;
    NİŞANLISI MUTLULANIR.

    YANIK ÖMER ATTAN İNER,
    PEMBEGÜL'E BAĞLAR KEMER;
    KÖYLÜLERE GİDER HABER
    DÜĞÜNE, DÜĞÜNE!...

    ELİNE KINA YAKAR, BAŞINA TELLER TAKAR;
    BELİNDE ALTIN KEMER, ÖYLE ALANA ÇIKAR.
    PEMBEGÜL ALLANIR, PULLANIR;
    YANIK ÖMER'İN KÖYÜNE DÜĞÜN ALAYI YOLLANIR.

    KIRMIZI GÜLÜN ALI VAR

    KIRMIZI GÜLÜN ALİ VAR
    HER GÜN AĞLASAM YERİ VAR
    BUGÜN BENİM EFKARIM VAR
    BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ

    KIRMIZI GÜLÜ BUDARLAR
    ALTINA MECLİS KURARLAR
    GÜZELİ CANDAN SEVERLER
    BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ

    KIRMIZI GÜLÜN BÜRÇEĞİ
    ÖNÜNDE OYNAR KÖÇEĞİ
    NEYLEYİM YARSIZ DÖŞEĞİ
    BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SEN

    ALİŞİMİN KAŞLARI KARA

    ALİŞİMİN KAŞLARI KARE
    SEN AÇTIN SİNEME YARE
    BULAMADIM DERDİME ÇARE
    GÖRMEDİM HİÇ AH CİVAN ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

    EVLERİ VAR HANE HANE
    BENLERİ VAR TANE TANE
    SARAMADIM KANE KANE
    GÖRMEDİM HİÇ AH ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

    EVLERİ VAR YOL BAŞINDA
    BENLERİ VAR SOL KAŞINDA
    SARAMADIM GENÇ YAŞINDA
    GÖRMEDİM HİÇ AH ALİŞİMİ TUNA BOYUNDA

  23. #23

    Post

    ATATÜRK'TEN BİR ANI

    Bir devlet toplantısında din meselesi görüşülüyordu.
    Atatürk ise din meselesine noktayı koydu ve demiştir ki:
    -Herkesin dini kendine göre yücedir.Fakat İslam dini bunları en büyüğü
    en yücesindir demiştir.

    (Atatürk'ün dinsiz olarak niteleyenler acaba bu hikayeye ne diyecekler çok merak ediyorum.)

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •