1 ile 21 arası toplam 21 sonuç

Konu: Fatih Tekke

  1. #1

    Default

    begenmıorum

  2. #2
    Nesil
    2006
    Yer
    ada'dan
    Yaş
    35
    Mesajlar
    9,233

    Default

    Kalitesi tartisilmaz, Turk oyuncusuna verilen bonservis rekorunu kirmistir, tabi sonrada Gokdeniz kirdi ama

  3. #3

    Default

    Takımı Zenit Petersburg bu sene Avrupa'da başarılı bir performans sergiliyor,Fatih Tekke çok iyi bir golcü,son vuruşları ve kafa gollerini çok beğeniyorum kendisinin.

    Zenit'te Pogrebnyak ve Arshavinle birlikte takımın gol yükünü sırtlıyor.

  4. #4
    Nesil
    2006
    Yer
    İzmir
    Yaş
    32
    Mesajlar
    1,335

    Default

    Tam bir santrafor hava hakimiyeti ve vuruşları mükemmel olan golcü çok geç 'keşfedilmiş' yazık edilmiş futbolcu

  5. #5
    Nesil
    2007
    Yer
    Kayseri
    Yaş
    32
    Mesajlar
    7,034

    Default

    Ftaih Tekke sevdiğim bir isimdir ancak dahada yükselmek istiyorsa rusyadan gitmeli

  6. #6
    Nesil
    2005
    Yer
    İstanbul/Antalya
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,141

    Default Fatih Tekke

    17 yaşında Trabzonspor A takımına yükselen; Hami,Ünal,Tolunay,Abdullah,Ogün,Orhan lı kadroda yer alan Fatih (Sultan) Tekke, tecrübesizliği ve agresifliği yüzünden Altay Spor Kulübü'ne kiralandı. Altay'da futbol hayatını sürdürürken Dardanel Çanakkalespor maçında ayağı kırıldı fakat genç yaşı çabuk toparlamasına olanak verdi. En büyük destekçisi kuzenleri oldu. Gökhan Tekke onun için birçok şey yaptı ama ne kadar başarılı oldu bilinmez.

    Trabzonspor'a geri döndü ama çalkantılı dönemlerden geçen Trabzonspor'da pek başarılı olamadı.Sürekli değişen teknik direktörler ve taktik anlayış içerisinde Fatih Tekke sürekli olarak farklı mevkilerde denendi ve başarılı olamadı. Bu dönemde Trabzonspor'dan ayrılıp Gaziantepspor'da top koşturan Fatih Tekke, buradaki formuyla A milli takıma kadar yükseldi. Bu formundan sonra 2002-2003 sezonunda Trabzonspor'a geri döndü, ve bu dönemden itibaren Trabzonspor'un ve milli takımın en önemli golcüsü oldu ve Trabzonspor'un kaptanlığını üstlendi. Takıma katılmasıyla Trabzonspor bir çıkış yakaladı ve 2 Türkiye Kupası'yla birlikte 2 lig ikinciliği kazandı. Ayrıca 2004-2005 sezonunda 31 golle gol kralı oldu.Ve o sezon 14de asist yapmıştı. Bu formu ile başta Türkiye'den Fenerbahçe olmak üzere Tottenham gibi Avrupa Kluplerinin transfer listelerinin başında duruyordu sonunda 2006-2007 sezonunun başında 7.5 milyon euro gibi rekor bir ücretle Rusya'nın Zenit St.Petersburg takımına transfer oldu. Ve şu ana kadar oynadığı 15 maçta 17 gol attı.

    Fatih Tekke, Türk Milli Futbol Takımı formasını da giymektedir.


    Kişisel Başarıları
    2004-2005 Turkcell Süper Lig gol krallığı (31 gol) Türkiye millî takımının 500. golünü attı, 2005 yılında Avrupa'da en çok gol atan ikinci oyuncu ödülünü aldı.
    Trabzonspor taraftarının Kral Kaptan Fatih Sultan Tekke'si oldu.

    Bu Fatih'in kısaca özgeçmişi aşağıdaki röportajı okursanız daha fazla bilgiye sahip olursunuz.

    Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler...

    “Yüreğimde, kaybolan o beş yılın yarası var. Belki kendi hatalarımdan, belki de adaletsizlikten dolayı beş yılımı kaybettim. Oysa şimdi herkes benden bahsediyor. Bilmiyorlar ki, 20-21 yaşında çok daha iyi bir Fatih vardı sahada...27 yaşındayım ve sadece 10 kez A Milli Takım’da oynadım. Gürcistan’la Trabzon’da oynadığımız maçta attığım golden sonraki sevincim, kaybolan o beş yılın sevinciydi. ‘Kaybolan yıllarımın hesabını kim verecek’ diyorum ama her şey nasip...”

    Fatih Sultan Tekke... Tribünlerde gördüğümüz bu pankart, belki de Trabzonspor tribün tarihinin önem sırası en önlerde olan pankartıdır. Trabzon’u ve İstanbul’u feth eden Fatih Sultan Mehmet’e atfen yazılan slogan, öyle kolay bir fırça atışının ürünü olamaz. Bu bir futbolcu için söyleniyor; Fatih Tekke için... Kurt hoca, eski başkan Özkan Sümer’in, “Futbol yaşantım boyunca gördüğüm en yetenekli futbolcu” dediği Fatih, başlıkta da dediğimiz gibi hasat vermeye başladı, hem de herkese yetecek kadar. Trabzonspor’a, A Milli Takım’a...
    Fatih’in çocukluğunu bilen ve bizim de tanıdığımız birinin, “Mahalle maçlarında hep kendi yaşlarından büyük abilerle oynardı. O abilerin yanında Fatih çelimsiz dururdu ancak onlar daha yapılı ve kendi yaşlarındakileri maçlara çağırmaz, Fatih’i ise her maça çağırırlardı” şeklindeki sözleri, büyük Fatih’in küçük Fatih iken bile büyük oynadığını anlatıyor bize. Trabzon’un dar sokakları adama futbol öğretir. O da sokaklardan, Trabzonspor altyapısına, oradan A Takıma, sonra gitmeler gelmeler ve kürkçü dükkanı misaline varış. Dükkanın en değerli kürkü... Bu kez bir farkla; artık herkes onu en değerli kürk statüsüne koyuyor, tartışmıyor bile...

    Yüreğimde yara var

    Fatih Tekke, geçmişte anlaşılamamak sıkıntısı (ön libero oynatılması) çekse de o badireli günleri çoktan geride bıraktı. Bugün neden bu kadar gözönünde onu da anlamak mümkün değil. Ancak yetenekli futbolcu fukarası bir memlekette, maç kazandıran, centilmen ve bir o kadar da yetenekli bir oyuncu konuşulmayacak da kim konuşulacak? Herkesin, sevgi, saygı ve güven duyduğu bu futbolcu için ortak görüşler herkesin bildiği şeyler aslında. İşini iyi yapıyor, en azından yapmak istiyor. Son vuruşları, çalımları ölümcül. Kaybettiği topu geri kazanmak için canhıraşhane mücadele ediyor. Hele top ona atıldığı an, kimse o topun akıbetini merak etmiyor. Çünkü onun topu kontrol edip kaptırmayacağına ve en doğru pası atacağına herkes inanıyor. Almak zordur ayağından onu. Sonra yüzünü kaleye döndü mü, bir çalım, bir pas ve şut... Gol... Onun gibi bitirici yeteneği olan kaç oyuncu tanıyoruz ki! A takıma on yedi yaşında çıktı, bugün 27’sinde... Malzemeden çalmayan, neyi var neyi yoksa, ortaya döken Fatih biraz yaralı:

    “Yüreğimde kaybolan, o beş yılın yarası var. Bırakın beş seneyi, bir sene bile bir futbolcu için o kadar önemlidir ki! Yıllar önce, çok çok daha ileri noktalara gelebelicekken, belki kendi hatalarımdan, belki de adalatesizlikten dolayı beş yıl kaybettim. Oysa şimdi herkes benden bahsediyor. Bilmiyorlar ki, 20-21 yaşında çok daha iyi bir Fatih vardı sahada... Ancak o zaman kimse benle ilgilenmedi; arayıp sormadı. 27 yaşındayım ve sadece 10 kez A Milli Takım’da oynadım. Düşünün ki, bugün 21 yaşımdayım ve bu halimle hem takımımda hem de Milli takımda oynuyorum. Bakın, Gürcistan’la Trabzon’da oynadığımız maçta attığım golden sonraki sevincim, kaybolan o beş yılın sevinciydi. Kaybolan yıllarımın hesabını kim verecek? diyorum ama her şey nasip, demek nasip böyleymiş...”

    Geçmişin hesabını soruyor ama önce kendisine pay biçiyor. Açıkça, “Benim de hatalarım olmuştur” diyor\diyebiliyor. A Milli takımın Kazakistan ve Danimarka maçları için kamp yaptığı sırada görüştüğümüz Fatih, geçmişiyle ilgili çok şey konuşulduğunu oysa futbolda dünün olmadığını bilinmesini istiyor:

    “Futbolculuk ve futbol oynamak kolay bir iş değil. Hayatımızın on beş yılından fazlasını asker hayatı gibi yaşıyoruz. Senede yirmi gün tatilimiz var. Her gün antrenman, her hafta maç stresi... Hem beden hem de beyin olarak yoruluyoruz. Bunca emeğe, gayrete rağmen futbolda dün yok. Bugün iyiyseniz herkes alkışlar, kötüyseniz kimse alkışlamaz. Türkiye’de böyle maalesef... 20-21 yaşımda bugünden daha iyiydim, ama yoktum. Bugün varız, yarın olmayacağız. Bizden öncekiler nasıl geldiler, görevlerini yapıp gittilerse, aynı şekilde biz de üzerimize düşeni yapıp gideceğiz. Artık o arkadaşlar konuşulacak, biz değil. Futbol oynarken ve gözönündeyken etrafınız dolu oluyor, ancak futbolu bıraktıktan sonra yanınızda kimse olmayacak. Böyle olmamalı. Neticede futbolcular da insan ve yüzde 99.9’u da karakterli insanlar. Futbolu bıraktıktan sonra bu insanlara, futbol oynadıkları dönemde gösterdikleri emekten dolayı saygı duymamız gerekiyor. Futbolda bir doyum noktası var ancak Türkiye’de bu noktayı bıkkınlıkta arıyoruz. Yani adam oynuyor, oynuyor ama en son bıkıp da bırakıyor. Zevkle, neşeyle bırakan futbolcu sayısı az.”

    Sakatlık adaletsizdir

    Aslında onun üzüntüsü başkaları için sevinç olmuş belki de... “Kazanan haklıdır, futbolda kazanana hayat vardır” düsturunca badireli yollardan geçiş. Adaletsizliği sonuna kadar yaşayan Fatih, bir gün adaletin bile bu adaletsizliğe isayan edeceğini biliyor gibiydi. Futbolu gereğinden çok ciddiye almayan, alanlara da, “Abatıyorsunuz, o kadar da değil; bu bir oyun unutmayın” diye seslenen adam Fatih Tekke, oyun zekası ile bilgili, saha içinde ve dışındaki davranışlarıyla gerçek bir profesyonel... Sahaya ve topa bu kadar yakışan bir profesyoneli birçok maçta oynatmamak için adaletsiz bir yol tutanlar var: Sert adamlarla sertliğe başvurmak yolu... Geçen sezon İstanbul’da Galatasaray ile oynanan ve 2-1 Trabzonspor’un üstünlüğüyle sona eren maçta Bülent Korkmaz’dan yediği dayağın (!) izana, insafa sığan bir yanını biz bulamadık. Ya da Diyarbakırspor maçı! Neydi öyle! O oyuncular neden her maçta böyle cevval olmazlar, bunu da anlamak mümkün değil. Fatih dertli bu konuda: “Futbol hayatımda yaşadığım sakatlıklarla da haksızlıklara uğradım. Futbolcu için adaletsizliği işte o zaman büyük yaşar. Oynaması gerekirken, sakattır. Çok faul yapılan biriyim ve bugüne kadar çok fazla faule maruz kaldım. Hakemler göremiyor bazen...”

    Bundan sonrasını konuşalım diyor hep; eski defterleri aça aça, okuya okuya bıkmış. Geç de olsa hak ettiği noktaya gelse de, kendi adına değil, takımı ve şehri adına daha çok beklentisi olduğunu hatırlatıyor. İmkanlar varsa hayaller de vardır. Onun için hedef Avrupa... Öncesinde Trabzonspor’un şampiyonluğu:

    “Şampiyonlar Ligi’ni çok istedik ancak olmayınca olmuyor işte. Takdir-i ilahi, boyun eğmek zorundasınız. Belki tecrübesizlik de yaşadık. Gol çıkmaz dediğiniz anda gol yiyebiliyorsunuz. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalamamak manevi açıdan değil, maddi açıdan bizi olumsuz etkiledi. Bundan sonra ilk hedef Trabzonspor’un şampiyon olması. Ondan sonra da Avrupa’da iyi bir takıma gitmek istiyorum. Avrupa’da yokuz ancak, unutulmaması gereken bir nokta, Türkiye Ligi şampiyonluğunın bizim için apayrı ve çok önemli olduğu. Neyi tercih edersin diye sorsalar bana, Şampiyonlar Ligi Kupası yerine Süper Lig Kupası’nı kaldırmayı tercih ederim.”

    Trabzonspor felsefesine, ruhunun içinden gelen bir idealdir, şampiyonluk. O bunu söylerken kendi adına bir şey istemiyor; takıma oynuyor. Gazetelerin, televizyonların ve bilimum medyanın Trabzonspor’daki başarısında sadece iki ismi ön plana çıkarmasına şiddetle karşı çıkıyor. Yetenekli olduğunu biliyor, bunu söyleyenlerden yeni bir şey duymuş olmuyor.

    “Süper Lig şampiyonluğunın bizim için apayrı bir önemi var. Bana sorsalar, Şampiyonlar Ligi Kupası yerine Türkiye Ligi’ni ilk sırada bitirmeyi tercih ederim”

    Fatih-Gökdeniz değil, takım

    “Rıdvan hoca, Raul’dan iyi olduğumu yazdı. Çok sevdiğim takdir ettiğim bir insandır ancak ben Raul’u beğenmiyorum. Kendi ismimle sahalarda varolan bir oyuncuyum. Fatih Tekke adı var ve bu ismin arkasında da ben varım. İnsanlar ne derlerse desinler, her oyuncu kendini bilir zaten. Yetenekliyim ama bunu ben değil, başkaları söylesin istiyorum. Sadece şimdi değil, futboldan koptuktan sonra da ‘Kişiliğiyle örnek, oyunculuğuyla yetenekliydi’ desinler yeter. Takımımızın bir oyun sistemi var. Forvet gol atması lazım. Bir kaleden diğer kaleye topu götürmek öyle kolay bir şey değil. Ne demek bu? Kaleci, defans, orta saha ne kadar önemliyse forvet de o kadar önemli. Başarıda forvetin ne kadar payı varsa, defansın, orta sahanın da o kadar payı var. Fatih Tekke, Trabzonspor takımıyla var. Bazılarımız öne çıkıyor olabiliriz ancak neticede herkes taşın altına elini sokuyor. Medya Trabzonspor’daki başarıyı bana ve Gökdeniz’e yıktı hep ve bizi yazıp çizdiler. Hala daha öyle. Diğer arkadaşlarım bizim adımıza buna seviniyorlardır ancak yapılan yanlış. Trabzonspor, Fatih-Gökdeniz’den ibaret değil. Ortada büyük bir takım emeği var. Örnek veriyorum, Emrah, Volkan, Hüseyin, Hasan koşmazlarsa, bizi pozisyona sokmazlarsa nasıl gol atarız? Böyle olunca başarıda olduğu gibi başarısızlıkta da suçu kişilere atıyoruz; suç kişilerin değil, başarıyı sahiplenen herkesindir. Paylaşmak... Acıyı da, sevinci de... En iyi özelliğimiz de bu olsa gerek...”
    Geç gelen adalete isyan eden Fatih, hiç değişmediğini, taviz vermediğini, şöhretten ise uzak durması gerektiğinin bilincinde olduğunu söylüyor.

    “Trabzonspor’a adım attığım ilk günden itibaren, futbol adına duygularım ve karakterimden asla taviz vermedim. Karakter olarak şartlara ve konumlara göre değişme isteği olmayan biriyim. (Allah böyle bir şey yazdıysa da bozsun) Neysem oyum. Ahmet Tekke oğlu Fatih Tekke’yim. Dün de aynı Fatih’dim, bugün de aynı kişiyim ve bu yarın da böyle olacak inşaallah... Şöhret olduğumun farkındayım ancak, şöhret afettir. İnsan için güzel ama tehlikeli bir şey; yalnız yaşayışımdan bunu kaldırabildiğimi düşünüyorum.. Gazete okumuyorum ve hakkımda neler dendiğini sadece insanların yüzlerinden anlayabiliyorum. Her futbolcu gibi ben de kazancımı hak ediyorum. Maddi olarak Allah’a şükür kazancım çok iyi. Manevi olarak da insanların sevgisi var. Benim ve takımım adına güzel giden bir ortam var ve bu güzel gidişi şampiyonluk ve kupalarla taçlanması en büyük dileğimiz.”

    Her hocanın futbolcusu

    Takımla ilgili konuşurken ve eskiyi konuşmak istemeyen oyuncumuzla, Ziya hocayı da konuşuyoruz. Söz hocalardan açılmışken çalıştığı bazı hocaları da hatırlıyor:

    “Futbolcu arkadaşlarıma ne kadar yakınsam, Ziya hocama da o kadar yakınım. O da diğer arkadaşlarıma ne kadar yakınsa bana da o kadar yakındır. Ziya hoca takımın mücadele gücünü yüksellti; saha içi disiplinini artırdı. Bir hocanın takıma katkı sağlayabileceğinin en önemli kanıtı Ziya hocadır. Antrenman maçını bile kaybetmek istemeyen, disiplinli ve mücadeleci bir yapısı var; bunu bize de aşıladı. Yine Samet hoca, futbolcunun halinden anlayan, oyuncuyu sıkmayan ve bana göre bizde başarılı olan bir hocaydı. Sakıp Özberk sevdiğim bir hocadır. Erdoğan Arıca’yı, karakter ve hoca olarak farklı değerlendiririm ve de çok severim. Şunu unutmamak lazım; iyi bir kadro yakaladın mı, kötü hoca bile iyi hoca olabilir.”
    Gösterilen çabalar, ulaşılan hedefler arasında yaşanılan hayal kırıklıkları, mutsuzluklar, ya da tam tersi... Öz kaynakların futbola hediye ettiklerinden biri o... Şanslılarından olduğunu kabul ediyor:

    “Altyapıda yüzlerce oyuncu var. Tabii hepsi istenen çıkışı yapamıyor. Çok yetenekli olduğu halde gelmesi gereken noktaya gelemeyenler de var. Gençler çok çalışsın ancak onlar hakkında karar verenler de, yetenekli oyunculara bir değer gibi baksın. Avrupa’da çok az yetenekli bir oyuncuyu iyi bir eğitime alıp vitrine çıkarabiliyorlar. Türkiye’de ise çok yetenekli olsan bile bu işler biraz şansa bağlı. Mesela Mehmet İpek, Akın ve kaybolup giden diğer yetenekler. Onlar bir değerdi ama onlardan çok başımızdakilerde suç vardı. Trabzonspor efsane takımındaki çoğu futbolcu Trabzonlu’ydu ve “yerlinin yerlisi”yle o başarılar gelmişti. Bugün ise durum daha farklı. Trabzonspor’a dışarıdan çok futbolcu geliyor ve onlar da en iyisini yapmaya çalışıyor. Altyapıyı unutmayalım ancak artık bu tür söylemleri bırakmamız gerekiyor. Trabzonspor şampiyon olacak ve takımda hiç Trabzonlu olmayacak. Varsın olsun, yeter ki şampiyon olalım. Ben de altyapıdan gelen yetenekli çocukların yukarı çıkmasını ve takımda oynamasını isterim. Kolay değil tabii bu yapıyı oturtmak. Ancak şunu hep diyorum, Trabzon’a dışarıdan gelen ya da Trabzonlu olan diye oyuncuları kategorize etmek çok yanlış olur. Neticede hepimiz Trabzonspor’a hizmet ediyoruz.”

    Futbol mu önemli, futbol oynayanlar mı? Herkes kendine göre bir cevap verecek. Öz futbol olduğuna göre cevap da belli gibi... Fatih, farklı renklerin kardeşliğinin bir terene olmadığını, futbolcuların gerçekten dost olduğunu hatırlatıyor taraftara:
    “İnsanlar, futbol yüzünden birbirlerini üzmesin, kırmasın; dövüşmesin... Bizim yaptığımız 90 dakika içinde sahada güzel hareketler göstermek... Bir yarışma yani... Stadyuma gelen de rahat rahat maçını seyretsin ve evine dönsün. Bizim için her maç aynı. Fenerbahçe ya da Denizlispor maçı, bu bilinçle çıkılan maçlar. Üstelik, çoğu takım oyuncularını tanıyoruz ve dostuz. Bir Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Fenerbahçeli ya da her hangi bir takımdaki oyuncu –adı ne olursa olsun- arkadaşımızdır. İki farklı renkteki takımı birbirlerine düşman diye gösteren medyadır. Sporun içinde olmayan, sporla bağdaşmayan düşmanlık medyanın ürettiği bir durumdur. Bu noktada Trabzonspor taraftarı, dünyanın en merhametli ve anlayışlı taraftarıdır. Erdemli taraftar örneği gösteriyorlar. Onlara çok güveniyorum.”

    Ve Trabzon şehri... Her şey kendine has jargonlarla yaşanır orada. Şehir küçük, takım büyüktür. İnsanların da büyük takımdan küçük beklentileri olmamıştır. Bu bakımdan bazen şehir-Trabzonspor hattında kısa devreler yaşanmıştır. Fatih, idman ve işleri dışında çok fazla dışarda olmadığını ancak, şehir-takım diyaloğunun yerli yerinde ve sağlıklı yürüdüğünü düşünüyor ve “Trabzonlu’yum ve kendi şehrimdeki insanlarla çok iyi diyaloglar kuruyorum. Biliyorum ki şehir takımı sahipleniyor, seviyor.” Fatih, tavır-davranış ve yaşayışıyla geleneksel Karadenizli gibi; yani sizden bizden biri...
    “Aldığım kararları tek başıma almam. Eşim, annem, babam ve abilerimle ortak karar alır ve uygularız. İki çocuğum var; onların önce hayırlı evlat olmalarını isterim. Oğlumun futbolcu olmasını isterim ancak önce hayırlı evlat olsun. Eşim, yeni yeni futboldan anlıyor ancak, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın evde bu tür konulara pek girmeyiz. Zaten o da bana, ‘şöyle oynasaydın, ya da böyle oynasaydın’ demez. Futbolcu kendi kendisinin aynasıdır; eksiğini kendisi daha iyi görür. Ancak abilerim beni rahat bırakmaz. Mehmet, Salih ve Ali abilerimle devamlı futbol konuşuruz.”

    Türk futbolunun en iyi futbolcularından biri, gücünün yerinde olduğunu ve daha oynayacak çok maçı olduğunu büyük bir şevkle ifade ediyor: “Ben de her futbolcu gibi futbolu bırakacağım. Bıraktıktan sonra ‘Keşke’ demek istemiyorum. Yapabileceklerimi yapmak istiyorum. Sonunda nereye gelirim bilmiyorum ama geleceğim yeri de Allah’a bırakıyorum. Futbol yeteneklerimi tam anlamıyla göstererek, kopmak istiyorum yeşil sahalardan. Bunun sonucunda para en az önemli olanı...”

    Hatalarından arınmış lider vasıflarıyla donatılmış bir düşünceye teslim olmuş artık. Düşünsel olarak aynı adam Fatih, “İki şekilde düşünelim Birinde 90 dakika mücadele ediyorsun, takımın girdiği pozisyonlarda senin katkın çok, yani görevin neyse tam anlamıyla yerine getiriyorsun. Sonuçta mağlup oluyor ya da berabere kalıyorsun. Bir de 90 dakika boyunca hiçbir şey yapmıyor, koşmuyor, mücadele etmiyorsun ancak top birden bire sana geliyor, vuruyorsun, gol... Ben bu ikinciyi istemiyorum işte. İlki benim için daha değerli.”

    1977 yılında Sürmene’de doğdu, Trabzon Telekomspor’dan Trabzonspor altyapısına geçti. 17 yaşında A takıma yükseldi. Ancak A takımda şanssız maçlar yaşadı, Altay’a gitti. İlk kez A Milli olma sevincini burada yaşadı. Altay-Galatasaray maçı oynanıyor; Galatasaray Altay’dan 3 gol yiyor, hiç gol atamıyor. Gollerin üçü de ondan. Bir hafta sonu ve bu kez rakip Çanakkale Dardanel... Bugün Trabzonspor’da oynayan Tolga’yla ikili mücadelede yerde kalıyor, ayağı üç yerden kırılıyor... On ay sahalardan uzakta...... Tekrar dönüş Trabzon’a... Ancak, dönmek için vakit daha erken. Trabzon dönüşünde de kolu kırılıyor; bu kez üç ay yok. Yeni çoğrafyalara uzanma vakti; bu kez durak Gaziantep... Gurbette bir başka güzel, hep güzel... Trabzonspor’da Samet Aybaba dönemi ve onun gibi gurbete giden özkaynaklardan gelen oyuncuların toplanma zamanı. 2002-2003 sezonunda Adanaspor maçından birkaç gün önce dönüş yine aynı yere; Trabzon’a... Şimdi 27 yaşında, Türkiye’nin en yetenekli oyuncusu deniyor: On yıldır ligde top oynuyor ancak sadece 10 kez A Milli...

    Fatih Tekke yazısını yazar Alfred Souza’nın kısa ve yalın anlatımıyla bitirelim:
    “Uzun bir zamandan beri hayatın-gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıstıştım. Fakat her zaman yolumun üzerine bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki, bu engeller benim hayatımdı.”

    Röportaj: Aytekin AKAY
    Kaynak: Trabzonspor Dergisi

  7. #7
    Nesil
    2006
    Yer
    Hakkari
    Mesajlar
    1,443

    Default

    Kuşkusuz Trabzonspor'un çıkardığı en iyi forvetlerden.Bizde oynadığı dönemlerde gol sıkıntısı hiç çekmemiştik.Gidişiyle beraber takımın hali ortada..
    [SIGPIC][/SIGPIC]

  8. #8
    Nesil
    2006
    Yaş
    35
    Mesajlar
    0

    Default

    31 golle gol kralı olduğu sezon büyülemişti beni,müthiş bir santrafor
    Forumlarımızda küfür etmek yasaktır. Küfürlü mesaj yazdığı için hesabı kapatılmıştır.

  9. #9
    Nesil
    2006
    Yer
    22 | 34
    Mesajlar
    13,628

    Default

    Quote Originally Posted by dick View Post
    31 golle gol kralı olduğu sezon büyülemişti beni,müthiş bir santrafor
    Çok golcü demekki baksanıza 31 gol atmış

    Ama bu futbolcunun oynadığı futboldan pek hoşlanmıyorum.

  10. #10
    omer-faruk-14 Misafir

    Default

    Daha çok kafalarıyla tanıdığım Trabzonspor'un en iyi forvetlerinden biri olan milli oyuncumuz.

  11. #11
    Nesil
    2006
    Yer
    Fikstüre Bak..
    Mesajlar
    3,064

    Default

    Fatih Sultan Tekke Trabzonsporda efsane oldu artık o...kapımız sana her zaman açık

  12. #12
    Nesil
    2007
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    8,046

    Default

    Çok iyi bir golcü kafatoplarında harika

  13. #13
    Nesil
    2006
    Yer
    istanbul
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,719

    Default

    Tam bir son vuruş ustası...

  14. #14
    Nesil
    2006
    Yer
    TRaBZoN
    Yaş
    37
    Mesajlar
    1,941

    Default

    Aman .. ztn sen beğenmiyosun diye adam da Zenit'e gitti .. Görmeyesin diye

  15. #15
    Nesil
    2007
    Yer
    Bursa
    Mesajlar
    7,745

    Default

    Fatih iyi golcüydü ! Zenit'te alışamadı.Ama Akıl almaz kafa gollerini bitirici vuruslarını hatırlıyorumda.Ts'nin zamanında en iyi futbolcularından biriydi.ama iyi bir fiyata gitti Zenit'e...
    Nush İle Uslanmayanı Etmeli Tekdir
    Tekdir İle Uslanmayanın Hakkı Kötektir

  16. #16
    Nesil
    2005
    Yer
    İstanbul/Antalya
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2,141

    Default

    Güçlü fizik isteyen, sahaları soguk nedeniyle taş gibi olan bir lige giderek kariyerini bitirmiştir.Şuandada Zenit yedek kulübesinin en degişilmez isimlerinden biridir.İnşallah bundan sonra tekrar toparlanır ve eski günlerine döner.

  17. #17
    Nesil
    2007
    Yer
    Foruma katıldığınız yer
    Mesajlar
    2,828

    Default

    Quote Originally Posted by nekop View Post
    Güçlü fizik isteyen, sahaları soguk nedeniyle taş gibi olan bir lige giderek kariyerini bitirmiştir.Şuandada Zenit yedek kulübesinin en degişilmez isimlerinden biridir.İnşallah bundan sonra tekrar toparlanır ve eski günlerine döner.
    Gerçekten çok yazık oldu Fatih gibi bir golcüye, umarım bir şekilde toparlanır ve tekrar gollerini izleriz..
    Haddini bilmediği için siteden uzaklaştırılmıştır.

  18. #18

    Default

    Son haftalarda yedek kulübesine abone oldu.Fatih kesinlikle haketmiyor yedek kulübesinde oturmayı,umarım kısa sürede toparlanır tekrardan ..

  19. #19

    Default

    Bana göre

    Gelmiş Geçmiş En İyi Türk Forvet

    [YOUTUBE="QGwuMjod9yE"]Fatih Tekke || The Hero || HD ||[/YOUTUBE]

  20. #20
    Nesil
    2006
    Yer
    İzmir
    Yaş
    38
    Mesajlar
    11,339

    Default

    6 yıllık bi konuyu ortalığı karıştıracak sözlerle hortlatmışsın bravo
    sen tanjuyu aykut kocamanı prekaziyi hiç izlemedin sanırım
    fatih tekke adamdır ama o kadar da deği

  21. #21

    Default

    Quote Originally Posted by _yoLcu_ View Post
    6 yıllık bi konuyu ortalığı karıştıracak sözlerle hortlatmışsın bravo
    sen tanjuyu aykut kocamanı prekaziyi hiç izlemedin sanırım
    fatih tekke adamdır ama o kadar da deği
    Futbolcular bölümünde başlık açıcaktım, başlıkları genel bir inceledim. Bazı başlıkların içine girdim ve Fatih Tekke'yi görünce yazmak istedim.

    Ortalığı karıştıracak sözler derken? Ben bana göre yazarak kendi fikrimi belirttim. Hiç bir futbolcuya hakaret etmedim, hiç kimsenin fikrine hakaret etmedim.

    Herkesin görüşü farklıdır. Bunu anlamak bu kadar zor olmamalı.

    Açıklamalarım yeterli mi ?

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •