Giriş :

Çok uzun zamandır bu oyun ile iç içeyim. 1993’te ilk bilgisayarımı aldım, bazılarınız bilmez belki, o zamanlar önce Commodore, ardından gene aynı üreticinin çok ses getiren devrim sayılan Amiga bilgisayarları vardı. Bende ilk olarak bir Amiga500+ almıştım(Pc’ye geçişim ise 1996). Bu oyunda ilk tecrübelerimi o bilgisayarla yaşadım. O zamanki adı Championship Manager idi. Benim oynadığım ilk versiyon ise oyunun ikinci versiyonu olan Championship Manager 93/94 oldu. O tarihten bu yana hiçbir versiyonunu kaçırmadan daha sonra Football Manager ismini alan bu oyunu her zaman aynı zevk ve iştahla oynadım.

Bazen Turksportal forumlarında vakit geçirirken diğer üye arkadaşlarımdan bazılarının oyunla ilgili olumsuz eleştirilerini okuyorum. Birçoğu oyundaki bazı “saçma” ya da “mantıksız” buldukları şeylerden yakınarak oyundan zevk alamadıklarını dile getirmişler. Hatta bu tür sorunlardan dolayı oyunu oynamayı bırakanlar da var.
Peki bunca senedir nasıl böyle sıkılmadan, usanmadan belirli dönemler hariç radikal değişiklikler yapmayan, genelde baktığımızda oyun mantığı hiç değişmeyen bu oyunu oynuyorum?

Başlamadan önce birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Öncelikle biz oyuncular bazı şeyleri beğenmez ve eleştiri yapmazsak zaten yapımcılarda en iyiyi bulamaz. Bu doğrultuda bazı şeylerden şikayet eden arkadaşlarımı kesinlikle “siz zevk almayı bilmiyorsunuz” tarzında eleştirmiyorum, haddime de değil. Aksine yapımcılar her sene daha iyiyi yapmaya gayret ediyorsa eğer bu, bu tür eleştirileri yapan arkadaşlarımın sayesinde olan bir şeydir. Benim amacım ve yazımda seslenmek istediğim kitle “kolaya kaçan” ya da “hedeflere çabuk ulaşan” dolayısıyla doyuma kısa sürede ulaşan arkadaşlarıma.
Gelin birde şöyle oynayın;


Oyundan zevk alma rehberi :

- 1. bölüm – Takım Seçimi

Doyum noktanızı kendinize sorun, ona göre uygun bir takımla oyuna başlayın.
Takım seçimi yaparken 2 şey önemli. Biz oyuncuların hangi tip oyuncu olduğumuz ve genelde nasıl bir kariyer yapmayı tercih ettiğimiz.
Takımımız için en üst düzey 2 hedef belirledik diyelim (şampiyonluk + şampiyonlar ligi). Peki bu iki hedefe hangi seviyeden takımlarla ve en çabuk ne kadar kısa zamanda ulaşabiliriz önce buna bakalım.
zd : zorluk derecesini ifade ediyor, 1 en kolay. (İngiltere, İspanya, İtalya gibi üst düzey ligler ve Bayern Münih, O.Lyon gibi üst düzey takımlar baz alınarak. Diğer ligler ve takımlar için ise ekstra olarak Avrupa genelindeki güç seviyelerine göre zorluk derecesi eklenmeli)

1- En üst ligden (örn. İngiltere Premier League) en güçlü takımlardan biri ile oyuna başlamak.İlk sezon şampiyonlar ligine katılıyor ise o sezon, katılmıyorsa 2.sezon her iki hedefe de ulaşma şansı var. (zd 1)
2- En üst ligden zirveyi zorlayacak bir takımla oyuna başlamak. Aynı şekilde 1 yada 2 sezonda hedeflere ulaşma şansı var. (zd : 2)
3- En üst ligden orta sıra takımlarından biri ile oyuna başlamak. Şampiyonlar ligine katılmadığını varsayarsak ilk sezon lig şampiyonluğu, ikinci sezon şampiyonlar ligine ulaşma şansı var. (zd : 3)
4- En üst ligden alt sıralardan bir takım ile oyuna başlamak. Aynı şekilde 2 sezonda hedefe ulaşma şansı var. (zd : 4)
5- Bir alt ligden en güçlü takımlardan biri ile oyuna başlamak. İlk sezon bir üst lige çıkma, 2. sezon en üst ligde şampiyonluk ve 3. sezon şampiyonlar ligini kazanma şansı ile en az 3 sezon. (zd : 1 + 4)
6- Bir alt ligden zirveyi zorlayacak bir takım ile oyuna başlamak. Aynı şekilde 3. sezonda hedeflere ulaşma şansı var. (zd : 2 + 4)

7, 8, 9……. Diye bu şekilde takım seçimimizi her bir alt lige doğru kaydırdıkça hedeflere ulaşma süresi ve zorluğu da gittikçe artıyor.
Sonuçta şampiyonlar ligine katılan herhangi bir takım ile o takımın güç seviyesi ne olursa olsun mantıksal olarak olmasa da matematiksel olarak daha ilk sezonda en yüksek noktaya ulaşma şansımız var.

Gelelim “oyuncu tipi”ne. Oyuncu tiplerini şöyle sıralayabiliriz;

- Çabuk sıkılanlar : Genelde takım seçiminde çok kararsız kalırlar, uzun süre düşündükten sonra bir takım seçerler. Ancak nasıl bir takım seçerlerse seçsinler kısa sürede sıkılırlar. Çabuk gelen başarıdan olduğu kadar daha alt seviyeden başladıkları zamanda bir süre sonra sıkılarak yarıda bırakırlar. Keşke bu takımı almasaydım derler.
- Kariyer yapmayı sevenler : Genelde favori olmayan takımlar ile oyuna başlamayı tercih ederler. Pek şans verilmeyen bir takımı alıp en üst seviyelere çıkarmak isterler. Oyun süreleri uzundur, genelde en az 5 sezon oynarlar. Oyundan en çok zevk alan tiplerdir.
- Öylesine oynayanlar : Takım seçimleri çabuk olur, fazla düşünmez ilk gözüne çarpanı yada oyunu açarken akıllarında olan bir takımı seçerler. Detaylarla fazla uğraşmazlar. Genelde kopuk kopuk zaman dilimlerinde oynarlar, bir süre oynamaz daha sonra daha önceden kaydettikleri bir oyunu açıp birkaç maç yapıp çıkarlar. Genelde vakit geçirmek için oynayanlardır.
- Kısa kariyer sevenler : Güçlü takımlardan birini alırlar, transfer canavarlarıdır. Oyundaki neredeyse tüm yıldızları bilirler. Hemen kadrodaki işe yaramaz oyuncuları satıp yıldızları kadrolarına katarlar. Sıkılana yada istedikleri kadroyu kurup en üst düzey kupaları alana kadar oynar sıkılınca yeni kariyer açarlar.

Özetle : Çabuk sıkılıyorsanız yapacak bir şey yok, kafanıza uygun bir takımı alıp vakit geçirmeye bakın. Ben alt liglerden bir takımı alıp yukarılara taşımak istiyorum ama zorluklar ve saçmalıklar hedefimden bir sene daha çalınca sinirleniyor ve sıkılıyorum diyorsanız ya forumlardan yardım alın (oyuncu yada taktik seçimi için) yada hedeflerinize daha yakın (daha güçlü) bir takım seçin. Zorluklardan hoşlananlar için diyecek bir şey yok, siz zaten yeterince zevk alarak oynuyorsunuz. Hedeflerine çabuk ulaşanlar ise her sezon aynı şeyler tekrarladığından bir süre sonra sıkılabilirler. Onlara tavsiyem ise kendinizi hedeflerden bir ya da birkaç adım uzaklaştıracak bir takım seçip oynama sürenizi uzatmanız.

- 2. bölüm – Yardımcı Programlar

Oyunun kendi editörünü açıp ya da internetten bulduğu yardımcı programlarla özellikle oyuncuların potansiyellerine (Potential Ability) bakan ve transferlerini ona göre yapanlar bence oyundan alınacak zevkten önemli bir miktarda feragat ediyorlar. Her şeye kolayca ulaşmak ya da istediği gibi düzenlemek bana göre keşfetmenin verdiği hazdan çok uzak. Ben bunlara hile programları gözüyle bakıyorum ve yıllar önce bir kez deneyip oyun zevkimi elimden aldıklarından bu yana kullanmıyorum.

- 3. bölüm – FM Siteleri

Siteleri genelde neyin ne olduğunu öğrenmek ya da takıldıklarınıza cevaplar bulmak için kullanın. Ya da forma paketleri, skinler gibi görselleri edinmek için. En iyi oyuncuları, taktikleri, antrenman programlarını vs. keşfetmek için değil fikir alışverişinde bulunmak için vakit geçirin. Bu keşifleri oyun içerisinde kendiniz yapın, keşfettikçe daha çok zevk alırsınız. Bunları söylerken FM sitelerine girmeyin demiyorum aksine bende burada oyuncular, taktikler yada antrenman konularında bilgi alışverişi yapıyorum, ilgimi çeken konuları okuyorum, forma paketlerini indiriyorum. Bu sitede geçirdiğim her vakit sonrası FM oynama isteği uyanıyor ve hemen oyuna dalıyorum.

- 4. bölüm – Detaylar

Sizi sıkan özellikleri (basın toplantısı, takım konuşması, antrenman gibi) uğraşamam yada uğraşmaktan sıkılıyorum diyorsanız asistanınıza bırakın. Hatta oyuncu satışlarını bile otomatiğe ayarlayabilirsiniz ve tek tek gelen tekliflerle uğraşmazsınız.

- 5. bölüm – Bakış Açısı

Her şeyden önce bu bir oyun, bunu unutmamak lazım. Elbette ki gerçekçiliğe ne kadar yaklaşırsa biz oyuncularda o kadar keyif alırız oynarken. Ancak beklentileri çok üst seviyelerde tutarsak kolay kolay beğenmeyiz ve oynadığımız oyundan zevk alamayız. 3D maç motorunda oyuncular saçma sapan hareketler yapabilir ya da aynı tarz pozisyonlar kendini tekrar edebilir.
Şunu unutmamak lazım ki Football Manager çok detaylı ve içeriği çok zengin bir oyun. Yapımcıların işi kolay değil, en iyi sonucu alabilmek için yapmaya çalıştıkları :
- Binlerce oyuncunun profillerini ve kariyer geçmişlerini oluşturup gerçeğe en yakın şekilde oyuna yansıtmak.
- Nerdeyse dünya genelinde tüm liglerdeki takımları finans durumundan stadyumlarına kadar her detayıyla eklemek.
- Oyuncu ve takımların yanı sıra hakemleri de gerçeğe en yakın şekilde oyuna eklemek.
- Dönem dönem oyuna radikal özellikler getirmek. Önce 2D ardından 3D maç motoru gibi.
- Ve antrenmanlardan basın toplantılarına kadar daha birçok detay…

En önemlisi de genel kullanıcı profiline uygun sistem özellikleri isteyen bir sonuç ortaya çıkarmak. Çok üst düzey bir işlemci ve ekran kartı isteyen bir oyun yapsalardı sizce oyunu oynayabilen kaç kişi olurdu dünyada?
Mesela 3D maç motorunu ilk duyduğumuzda hepimiz büyük bir beklenti ve merak içine girdik. Bu beklentilerimiz çok üst seviyelerde olduğu içinde birçoğumuz ortaya çıkan sonuca burun kıvırdık. Aranızda gerçekten iyi bir sisteme sahip olan ve oyunla ilgili beklentileri de bu doğrultuda olanlar var. Ancak çok büyük bir çoğunluk sizin sahip olduğunuz sisteme sahip değil. Dolayısıyla yapımcılarda bu konuda “orta yolu” bulmak durumundalar.
Tabi ki yapımcılar tüm bunlar için uğraşırken bunu babamızın hayrına yapmıyorlar.
Onların formülü açık :
Müşteri memnuniyeti + Genel sistem gereksinimleri ortalamasını yakalama = O kadar çok satış !
Bizde sonuçta bu oyunu parayla aldığımız için aldığımız üründen memnun olmadığımız zaman en doğal hakkımızı kullanarak onları eleştiriyor ve daha iyisini yapmaları konusunda zorluyoruz.


Son Söz :


Eğer tüm maçlarımızı kazansak, her sene şampiyon olsak ve istediğimiz her oyuncuyu alsak o zaman oyunun ne zevki ne anlamı kalıyor? Kaybettiği bir maçta sinirlenip oyundan çıkan ve tekrar açıp aynı maçı oynayanda çok var aramızda. Oyunun eksikleri kadar bazı şeyleri de biz kendi kendimize yapıyor ve oyun zevkimizi farkında olmadan azaltıyoruz bence. Ara sıra yenilmenin, istediğiniz oyuncuyu başka takıma kaptırmanın, şampiyonluğu son maçta kaçırmanın zevkini de yaşayın. Emin olun bunlar oyuna güzellik ve gerçekçilik katan unsurlar. FM2009’da eski versiyonlara nazaran çok daha fazla yıldız oyuncu var, bilinen isimlerin dışına çıkın yenilerini keşfetmeye ya da altyapıdan potansiyeli olan bir oyuncunuzu yeni bir yıldız yapmaya çalışın. Oyundaki bir çeşit “bug” olan kornerlerden gol atma yöntemlerini uygulamaktansa gerçek hayatta teknik direktör olsaydım kornerler için nasıl bir taktik verirdim diyerek onu uygulamaya ve kendi yöntemlerinizi bulmaya çalışın. Gerçek futboldan çok uzak abuk subuk dizilimlerle her maç 4-5 gol atarak kazanmaktan zevk alıyorsanız ne diyebilirim ki. Bu lafım bir eleştiri değil çünkü her maçı kazanarak yada dediğim şekillerde gol atarak oyundan zevk alanlar olabilir ve bence onlar o şekilde oynamalıdır. Çünkü amacımız oynadığımız oyundan keyif almak.

Not : Yazımın özeti sanki Football Manager’i savunuyormuşum gibi oldu belki ancak hayır, FM’i değil kendi oynayış tarzımızı tartışmak istedim.

Siz oynayış tarzınızla gerçeğe ne kadar yaklaşırsanız oyunda size o derece gerçekçilik sunar.
Bence…