Bize maalesef ki taktiksel bilgisi ve yetenekleri üst düzeyde olan bir çalıştırıcı değil de, motive etme becerisi yüksek olan bir teknik adam gerekiyor. Oyuncularımız (gerek klüp gerek milli takım bazında) taktiksel uygulama, taktiksel disiplin ve oyunu okuyabilme yönlerinden zayıflar. Bir kere bu gerçeği kabullenmemiz gerekiyor. Ancak iş motivasyona geldimi bizim kadar güçlü motive olabilen yada bizim kadar çabuk demoralize olan çok az ülke var.
Alman çalıştırıcılar ile futbolcuların ülkemize çabuk uyum sağlayabildiği bilinen bir gerçek. Ancak onların dezavantajı, takımda disiplini sağlayacağım derken bizim amatör ruhlu, morali ufacık şeylere bozulan oyuncularımızı küstürmeleri. Tabi burda bizim profesyonellik konusundaki eksiklerimiz önplana çıkıyor.
Takımlarımızın başına gelecek çalıştırıcının, oyuncuları sürekli pohpohlaması, maçlarda yerinde oturmayıp sürekli sahaya yakın olması, onları herzaman "siz daha iyisiniz" şeklinde motive etmesi, başarısızlıkların ardından eleştirmemesi, takımda kolej havası dediğimiz ortamı yaratabilmesi ve herşeyden önemlisi oyuncuların kendisine saygı duymasını sağlayabilmesi yada oyuncuların saygı duyduğu bir isim olması gibi özelliklere sahip olması gerekiyor.
Bunların dışında kadro seçiminde bazı oyuncuları küstürmeden bir kadro oluşturabilmesi açıkçası çok zor. İlla ki bazı oyuncular seçilmedikleri için o teknik adama karşı tavır alacaklar, her fırsatta eleştirecekler. Bu gibi durumlarda ise görev federasyon ve medyaya düşüyor. Teknik direktörün arkasında sağlam duran bir federasyon olmalı (şimdiki gibi). Bunun dışında medya artık daha bilinçlenmeli. Tamam klüpler bazında ortalığı karıştırsınlari habere ihtiyaçları var ama milli takımlar bazından üzerlerindeki sorumluluğa göre hareket etmeliler. Hergün yok Fatih neden çağırılmıyor, yok Emre çirkef, yok hoca kibirli gibi haberler yerine daha destek olucu, toplumu daha olumlu yönde yönlendirici olmalılar.
Gelecek teknik direktörün artık bazı radikal adımlar atması da gerekiyor. Klüplerin işine gelmese de daha çok hazırlık maçı ayarlanarak yeni isimleri bu maçlarda denemek lazım. Tabi bunu tamamen yeni oyunculardan kurulu bir kadroyla yapmak bence pek sağlıklı değil. Her maçta 2-3 yeni oyuncuyu oturmuş milli takım kadrosuna adapte ederek performanslarını ve uyumlarını o şekilde değerlendirmek daha mantıklı olur. Tabi birde genç milli takımlardaki oyuncuları da ileride A milli takımda oynayabilecekleri seviyelere getirmek çok önemli. Genç milli takımlarımız zaman zaman önemli başarılara imza atıyorlar, çok yetenekli bazı oyuncular yıldızlaşıyorlar ancak ilerleyen zamanlarda nedense bunlardan birçoğunu A milli takımda göremiyoruz.
Daha bu konuda söylenebilecek çok şeyler var, özelliklede eksiklerimiz hakkında. Konu konuyu açar ve uzadıkça uzar. O yüzden şimdi bana göre milli takımın başına getirilebilecek ideal teknik kadro hakkındaki firilerimi yazacağım.
Yerli Çalıştırıcılar:
Türk teknik direktörler arasından milli takımda Fatih Terim'den daha başarılı olabilecek potansiyele sahip kimler var? Yada bu yükü kaldırabilecek düzeyde olanlar kimler? Tabi ki ilk başta Mustafa Denizli, Ersun Yanal, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam ve şimdilerde Bülent Uygun ilk akla gelenler. Bu saydıklarımdan ilk üçü zaten milli takımda görev yapmış isimler. Peki bu isimler yeterince umut verici mi? Hepsi de zaman zaman takdir toplayan zaman zaman ise çok sert bir şekilde eleştirilen çalıştırıcılar.
Açıkçası ben bu isimlerden hiçbirini tercih etmem. Bir tek Şenol Güneş görev yaptığı süre boyunca bana göre diğerlerinden daha doğru işler yapmış, daha başarılı olmuş bir isim. Özellikle Dünya 3.'sü olduğumuz şampiyonada oyuncu seçimleri ve maç içerisindeki oyuncu değişikliklerini beğenmiştim. Bunun dışında, en iyi dönemindeki Brezilya'ya karşı bile iki maçta da ezilmemiştik. Biraz hayalinizde canlandırısanız milli takımımızın taktiksel bir disiplin içerisinde oynadığı tek dönemde Şenol Güneş dönemiydi. Ancak ben şu anda Şenol Güneş gelse dahi oyuncuların ona gerekli saygıyı duymayacaklarına inanıyorum, bu yüzdende sıcak bakmıyorum.
Bülent Uygun'un getirilmesi ise bana göre tam bir facia olur. Sivasspor ile başarılarına saygı duyuyorum ancak "bana göre" kesinlikle bu görev için uygun bir isim değil.
Yabancı Çalıştırıcılar:
Benim ilk aklıma gelen isim Luiz Felipe Scolari. Maç içerisinde çok aktif, yerinde duramayan, sahaya yakın ve oyuncularıyla iletişim içerisinde olan bir teknik direktör. Herşeyden önemlisi de rakip takımlara herzaman saygı duyan bir isim. Yani rakipleri asla küçümsemiyor ki buda çok önemli. Ancak maalesef onun gelmesi şu şartlarda (takımının başına geçeli fazla olmadığı ve klübünden aldığı ücret çok yüksek olduğu için) çok çok zor.
İkinci bir isim olarak (pek yabancı sayılmaz ama) Christoph Daum düşünülebilir. Ha milli takımın başında bu seçimi yapan kişi olsam Daum'u kesinlikle getirmezdim o ayrı konu. Ben onun futbol anlayışını hiç beğenmiyorum. Genede F.Bahçe ve milli takımı aynı anda çalıştırması düşünülebilecek bir seçenek.
Bir diğer akla gelebilecek isimde Mircea Lucescu. Birçok kişinin sıcak baktığı bir isim. Bana göre tek dezavantajı, oyunculara yeteri kadar yakın ve sıcak değil. Belki oyuncular ona saygı duyar ancak takım içerisinde ağırlığını ne kadar koyabilir orası meçhul. Bu açıdan Lucescu konusunda da biraz tereddütlüyüm.
Açıkçası benim kafamda şekillenen net bir isim yok. Ancak netleşen bir fikir var.
Bana göre Türkiye'de oyuncuların performanslarını ve yeteneklerini en iyi analiz eden kişi Sergen Yalçın. Ayrıca taktiksel açıdan yapılan doğrular ve yanlışlar konusundaki yorumları da çok çok iyi. Kimseye eyvallahı olmayan biri olduğunu da biliyoruz. Rıdvan Dilmen'de bir takımın başına geçirseniz o takımı batırabilecek bir isim ancak nedense dışarıdan yaptığı yorumlar çok yerinde. Birde özellikle 4 büyükler dışındaki takımlardaki oyuncuları çok iyi tanıyor. Süperlig ve alt ligler dahil Türkiye'de kafasında en iyi oyuncu veritabanına sahip insan bana göre.
Yani burda anlatmak istediğim, ben milli takımın başına geçsem alırım bir yanıma Sergen'i, diğer yanıma Rıdvan'ı. Rıdvan'dan milli takıma çağrılabilecek oyuncuları tartışmak konusunda, Sergen'den ise milli takımda oynayan oyuncuların performans ve katkılarını tartışma açısından faydalanırım. Milli takıma çağrılacak oyuncuları gene bu iki isimle yapacağım toplantılar sonucunda belirlerim. Maç konuşmalarında onlarında soyunma odasında aktif olarak söz hakkına sahip olmalarına olanak tanırım. Taktiksel açıdan ise bir teknik direktörün dışarıdan gelecek fikirlere kapalı olması gerektiğini düşünüyorum. O konuda tamamen kendi doğruları ile hareket etmeli ancak yanlışlarını da görebilme ve kabul edebilme erdemine sahip olmalıdır.
Tabi ki tüm bu bahsettiklerim sadece milli takımın başına getirilecek isimle ilgili kendimce fikirler. Aslında sorunu çok daha kökten ele alıp, çok daha alt seviyelerden, çok daha güçlü ve programlı bir yapılanmanın temellerini kurmamız ve gerekirse birkaç seneyi feda etmemiz gerekiyor. Ve artık diğer ülkelerin belirli bir futbol anlayışı olduğu gibi bizimde kendimize ait oturmuş bir futbol anlayışımızın olması, bir Türk ekolü yaratmamız lazım. Yoksa asla istikrar yakalayamayacağız...
Lütfen sizde fikirleriniz paylaşın. Kim gelmeli ve Neden? O kişi gelirse size göre neler yapabilir, nasıl bir milli takım yaratır?