Brasília, Brezilya
-13 Temmuz 2010-
O günü hayal meyal hatırlıyorum. Aklımda kalanların tamamı, eşimden ayrılırken gözlerimin önünden geçenlerden ibaret. Senin için hafızamı zorlamak istiyorum. İçimdeki acıyı anlatabilmem çok zor. Bunu bir insana nasıl yapabildim hâlâ anlayabilmiş değilim.
Bir yaz günüydü, sanırım 2 Temmuz günüydü. Bu dönemde Brezilya'da çok sayıda doğum olurdu. O güne kadar yapılmamış bir deney yapmıştım. Daha önce bir deneyi ilk kez direkt insanlar üzerinde denemiştim. Yanımdaki insanlara güvenebilirim sanmıştım ama onlar beni ihbar ettiler. iki gün sonra evimi silahlı 10'a yakın kişi bastı ve hemen bileklerime kelepçe takıp beni daha önce hiç gitmediğim ıssız bir alana götürdüler. Burada iki tane bina vardı, çok değişik yapılardı. Brasillia'da böyle binalar hiç görmemiştim. Bu alana geldikten sonra sert tavırları bir anda değişti. Bana çok iyi davrandılar, ilk iş olarak kelepçeleri çıkardılar. Onların ne asker ne de polis olduğunu anlamıştım. Hiç konuşmuyorlardı, ben de korkudan konuşamıyordum. Birkaç gün beni bina içinde serbest bıraktılar ama kameralarla her hareketimi izliyorlardı. Gün sonunda neler yaptığımı bana özet şeklinde izlettiriyorlardı. Her şey çok anlamsız geliyordu ama daha neden orada olduğumu soracak cesarette değildim. 4. günün sonunda, Robert isminde 35 yaşlarında, şık giyinimli ve uzun boylu biri beni bir odada bir sandalyeye oturttu ve amaçlarını bana orada açıkladı. Yaptığım deneyi öğrenmişlerdi ve bunu kendileri için geliştirmemi istediler. Anlam veremiyordum, ne yapabilirdim ki onlar için? Çok geçmeden Robert bana açıkladı :
"Senden, bulduğun bu iksiri bizim istediğimiz kişilere enjekte etmeni ve devamında bunu geliştirmeni istiyoruz."
Yapamazdım! Çünkü bu sıvı, vücuda enjekte edildiği zaman insana çok büyük acılar vermekteydi. Oysa ben bu deneyi, ölmek üzere olan ve acı çekemeyecek kadar kötürüm durumdaki bir arkadaşıma yapmıştım. Fakat, onlar bana bu iksiri bir bebeğe enjekte etmemi istediler. Hem de sağlıklı bir bebeğe... Şok olmuştum. Yapamam dedim. Bana bir kağıt uzattılar, kağıdı okuduğumda gözlerimden bir damla aşağı doğru düştü elimden olmadan. Kağıt, benim bir insan üzerinde deney yaptığımı ve onu ölüme sürüklediğimi yazan bir ihbar mektubuydu ve bir kopyasının savcılığa doğru çoktan yola çıktığını söylediler. Bu durumu eşime de anlatmışlardı ve polise gitmemesi için her türlü önlemi almışlardı. Çaresizdim. Bu deneyi yapmak zorundaydım. Deney karşılığında bana büyük paralar ödeneceğini söylediler ama ben para istemedim, bu deneyi yapmamak için onlara yalvardıysam da onları dinletemedim.
Bir gün sonra ilk denek geldi. Daha 2 aylık bir bebekti. İsmini bile ben koydum, Ricardo. Colour Engineering isimli bir şirket için çalışacaktım. Denekler bulunurken, onların aileleriyle görüşülüyor ve onlara çocuklarının DNA'sını yeniden şekillendirerek, onların gelecekte ne isterlerse yapılabileceği anlatılıyor. Başarısız olma olasılığı % 0.001 kadar düşük. Bu nedenle ailelerden çok büyük miktarlarda para alınıyordu. Bebeklere şu anki ifademle, zehri her enjekte ettiğimde içimden bir şeyler kopuyordu. Bebeklerin çığlıkları 28 yıldır kulaklarımdan gitmedi. O eziyet dolu binadan çıkana kadar tam 63 denek geldi, bunlardan hiçbirinde başarısız olmadık. 6 tanesi en başarılılarındandı. Ricardo, ilk deneğimiz. David, Zlatan, Petr, Douglas ve Philippe diğerleriydi. Hiçbir zaman, acımasız bir planın yemleri olduklarını anlayamadılar. Kim bilir bu durum olmasaydı, dünyanın neresinde, nasıl yaşayacaklardı. Onlarla konuşabilmeyi, onları yakından görebilmeyi çok isterdim ama benim onlara yaptıklarımı bilselerdi acaba beni affederler miydi? Belki de ceza mı onlar verse bu pişmanlıklarım ve vicdan azabı bitebilirdi.
Caroline : Herika... İnanamıyorum... Bunu nasıl yaparsın? Bu deney bizim üzerinde hâlâ çalıştığımız bir şey, bu virüsü sen 28 yıl önce mi kullandın? Hem de bebeklere yaptın bunu.
Herika : O zaman ki şartlar bunu gerektirdi Caroline, çok üzgünüm. Ne kadar pişman olduğumu anlatamam.
Caroline : Bu lekeyi temizlemek için ne yapabiliriz? Bu bir cinayet!
Herika : Sanırım artık çok geç Caroline. Evet 63 kişinin katiliyim. Onlar artık başkalarının hayatlarını yayşayan insanlar. Bir denek. Ruhları çalınmış insanlar.
Caroline : Bu durumu hemen Moratti'ye anlatmamız lazım. O bize yardım eder.
(Hemen telefonla Moratti'yi arayıp randevu talep eder. Moratti, Caroline'ın eski sevgilisiydi. Caroline Brezilya'dan kopamayınca ayrılmışlardı. Ama Moratti onun hep yanında oldu ve onu korudu. Her sıkıntılı durumda yardıma koştu. Yine reddetmeyecekti, ona hayır diyemezdi. İkili, Moratti'ye durumu büyük bir soğukkanlılıkla anlattı, Moratti'nin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Çünkü Douglas kendi takımında oynuyordu. Ona bu gerçeği nasıl söyleyebilirdi? Moratti bunu ben yapamam diyordu, ama yapabilecek birini tanıyorum. Emrah Gürbüz!)
Caroline : Emrah kim?
Moratti : Eski can dostum. Takımımızı çalıştırmıştı ve çok iyi dost olduk (Burada Emrah Gürbüz'ü yarım saat boyunca övüyor, o yüzden atlıyorum). Onu çağıracağım tekrar. Kendisi çok acılar çekmiş biri, aynı zamanda aşk acısı yaşamış, biraz kendime benzetiyorum onu.
Caroline : Lütfen Massimo, şu anda bunları konuşmanın faydası yok. Bize yardım edecek misin?
Moratti : Elbette Caroline.
Telefonu kaldırır ve :
"Bana Emrah hocayı bağlayın."
"Sizi birkaç gün misafir edeyim Caroline. Biraz dinlenirsiniz. Sonra gönül rahatlığıyla dönebiliirsiniz Brezilya'ya. Bundan sonrasını bana bırakın."
"Emrah Gürbüz hatta efendim"
"Tamam bağla"
Moratti : Sevgili dostum Emrah, nasılsın?
Emrah : Oo başkanım iyiyim teşekkür ederim, sizi sormalı?
Moratti : Emrah lafı zatmadan ne kötü olduğumdan bahsetmek istiyorum.
Emrah :Hayırdır başkan?
Moratti : Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle Emrah, ondan sonra da teklifimi.
Emrah : Dinliyorum başkan.
Moratti : (Detaylı bir şekilde sorunu anlatır ve Emrah Gürbüz'ün yardımını ister, Mourinho'nun yapamayacağı bir görev alacaksın der).
Emrah : Başkan orda bil beni.
Moratti : Peki Emrah, teşekkür ederim, bekliyorum 2 gün içinde. Görüşmek üzere.
Aynı anlarda. Kadıköy / Türkiye'de :
Hakan : Abi oyna hadi ya bi saattir telefonla konuşuyorsun.
Emrah : Tamam len az sakin, al oynadım.
Gökhan : Ahah okey attın abi ya, dönmüyorum, biter oyun.
Hakan : Emrah abi bunun için mi beklettin bizi, o kadar bekledik en son okey attın ya, valla bi daha eşli oynamyacağım seninle.
Emrah : Benim işim çıktı da arkadaşlar, sonra görüşürüz olmaz mı?
Emrah : (İçinden geçirir) Tekrar İtalya'ya dönmek! Amacı ne olursa olsun tekrar orada olmak çok önemli benim için. Okey atarak akıllılık ettim. İlk uçak 3 saat sonra, hemen eşyalarımı toplayıp gitmeliyim.
Ve İnter'de Sir Gürbüz dönemi yeniden başlar. Basın ve taraftarlar heyecan içindedir. Uzun bir aradan sonra yeniden teknik direktörlük yapmaya hazırlanan Sir Gürbüz için büyük bir karşılama töreni hazırlanmaktadır.
Sir Gürbüz'ün futbol yaklaşımı genelde ofansif olmuştur ama onun bu heyecan verici futbolunda değişme olup olmadığını zaman gösterecek. Antrenman sistemini ve taktiklerini, futboldan uzak kaldığı dönemde gözden geçiren, sıfırdan yapan ve çok iddialı gelen bir Sir Gürbüz ile karşı karşıya olacağız. Bir söylentiye göre, o artık şu futbol mentalitesini sahaya yansıtacak.
Antrenman (Gizli içerik, görebilmek için mesaj yazınız) :
Maç ve taktik antrenmanı :
Takım taktik dizilişi :
Takım komutları :
Oyuncu komutları (Detaylı hazırlanmıştır) :
Moratti : Emrah kuralları kabul ediyor musun? Kabul etmiyorsan hiç gelme İtalya'ya.
Emrah : Ediyorum başkan, ayıp ettin.
Kurallar :
http://forum.turksportal.net/vb/showthread.php?t=92163