3.fragmanda çok iyi devamını merakla bekliyoruz:)
Printable View
3.fragmanda çok iyi devamını merakla bekliyoruz:)
Türkiye mi dönüyon noluyor abi :D
Başladığın yere geri dönersin. Ya Fenerbahçe ya Şanlıurfaspor :) Ama Türkiye'ye döneceğine eminim.
Bakalım yolun sonu mu olacak yoksa ... ?
Hapise mi dönüyorsun yoksa ?
Mahpus yolları gözüktü :D
Futbolculuk hayatı bitip menejer de olabilir. :)
İbrahim dediğine göre gerçek kimliğini bilen biri. Bence Türkiye'den polisler ya da dedektif falan olabilir. Futbol hayatını böyle bir suç bitirmez ama İngiltere'den sınır dışı edilir. Türkiye'ye dönerse Fenerbahçe'ye gidebilir. İbrahim hocam Fenerbahçeli olduğundan orası evi sayılır. Dönüş orası olur.
Genc bir menajerin hikayesi olacak galiba :p
Başlayamadan bitecek mi şimdi futbolculuk maceramız :)
Çok güzel ilerliyor.Bildiğimiz film gibi. Adıda Yeşil Roman Holiganları olsaydı tadından yenmezdi :)
Part III için sağlam beyin fırtınası yapmışız tebrikler beyler (:
Orjinal bir kariyer , tebrik ederim :)
Teşekkürler kısa bir süre sonra (sürenin kısalığı tartışmaya açık sanırım gün sonunu bulabilir) Part III yayında olacak.
Hadi abi Part III bekliyoruz. O kadar tahmin yaptım bakalım tutmuş mu :n:
Yazıyorum şuan, son bölümlerdeyim.
İşten geldik ne olacağını bekliyoruz. :)
Son olarak şunu söyleyeyim. Bence futbolculuk hayatı bitti. :) 25 yaşında bir menejer olarak Türkiye Ligi'nden bir takımla devam edeceksin.
Arkamı döndüğümde gizli servisten bir üst yetkili olan Bulgar asıllı İtalyan Sevgin Ivalyo Benarrivo kendini tanıttı. Söyleyeceğim her şeyin mahkemede aleyhime delil olacağını savunup sessiz kalmamı ve kendisi ile gelmemi söyledi.
İzmir'de işler karışmış Sinyor Selim yaşadığı bir olay sonrasında polislerle çatıştığı sırada vurularak hayatını kaybetmişti. Ondaki bilgi ve belgeler üzerinden harekete geçen özel servisler uzantıları Londra'da tespit edip önce Luciano Ferro'yu tutuklamış daha sonra beni bulmuştu.
Gözlerimin önüne bir anda karanlık bir hücre ve yok olup giden hayallerin resmi canlandı. Sesimi çıkaramadım. Arsene Wenger'e doğru dönüp bakmak istedim ancak kafamı çevirdiğimde o orada yoktu. Kapıdan çıktığımız zaman bir anda İzmirdeydik. Mahkemeye bile çıkarılmadan direk hapishaneye gönderiliyordum. Hücreme doğru ilerlerken her yerin sallandığını ve renk değiştirdiğini gördüğüm anda yandaki bir hücrede ankesörlü bir telefonun çaldığını duydum. Ellerimdeki kelepçeler bir anda eridi ve yok oldu. Telefona doğru yaklaştım. Sürekli çalıyordu, çalıyordu, çalıyordu....
...
...
...
Derken kan ter içinde uyandım. Az önce yaşadığım her şey o kadar gerçek gibiydi ki artık yolun sonunun geldiğini hissetmek ölüm gibiydi. Bu kabustan geriye kalan tek gerçek telefonun deli gibi çalmaya devam etmesiydi.
Beynim zongluyor, kendimi aptal gibi hissediyordum. Bu arada telefon hala çalmaya devam ediyordu. Acaba açsam mı? diye kendime sorular soruyor ancak hala rüyanın etkisinde olduğumdan dolayı buna cesaret edemiyordum. Ceketimi aldığım gibi kendimi sokağa attım. Yakınlarda bir bara giderek biraz içmek ve kafa dağıtmak iyi gelebilirdi.
Barda oturup bir şeyler yudumlarken arkamdaki masada tek başına genç ve alımlı bir bayanın oturduğunu fark ettim. Gençtim ve deli çağlarımdı. Yalnız takılmak, Dünya'nın tüm yalnızlıklarını belinde taşımak gibi ağır geliyordu. Ancak yine de bu gibi durumlarda biraz cahildim. Oysa o kız oldukça soğukkanlı, kendine güveni tam biri izlenimi veriyordu. Barmen'e genç Bayan'ın kim olduğunu sordum. Tanıdığı kadarıyla bana anlattı. Kendime biraz güvenim gelmişti, tam da onun yanına gidecekken ;
[YOUTUBE="http://www.youtube.com/watch?v=rv7N6anw5QM"]Tanışma[/YOUTUBE]
Katy'i -adını sohbetimizin sonlarına doğru öğrendim- rahatsız eden adamın yanından bu ufak numarayla kurtarmıştım. Ketum biriydi. Pek belli etmese de hoşuna gitmişti. İlerleyen saatlerde biraz daha muhabbet edip oradan ayrıldım. Ayrılırken numaramı bıraktım. Çıkacağım zaman geriye dönüp baktığımda numaramı yazdığım kağıt buruşuk bir şekilde yere doğru fırlatılmış olsa da bir umut, belki o telefon bir gün umut içinde çalar?
Bugün 1 Nisan. Genelde şaka mevsimi olarak kutlanır ve herkes karşılıklı olarak yaptığı şakalarla eğlenir. Bugün alacağım bir haber de bana şaka olarak görünse de bir gerçek olarak kaderimi değiştirecekti.
Son aylarda hızlı bir gelişim içerisindeydim. Mentor eğitimime Lukas'tan sonra Olivier Giroud ile devam ediyordum. Olivier Hem Fransa Ligue 1 hem de Ligue 2'de gol kralı olmuş kaliteli bir golcüydü. Bu sezon ligde 22 maçta 2 gol atarak kötü bir grafik çizse de bunun takımın kötü gidişatından kaynaklandığını düşünüyordum.
Ben ise U18 takımımızla çeşitli müsabakalarda çıktığım 38 karşılaşmada 22 golle göz dolduruyor, yukarıya göz kırpıyordum. Premier Lig'in bitmesine 6 hafta kalmıştı. Son senelerin en kötü performansını sergiliyorduk.
Bütün eleştiri okları Menajerimiz Arsene Wenger'in üzerindeydi. O ise bu sezonun kayıp olduğunu ve önümüzdeki sezonun planlamasını yapmak istediğini basın açıklamasında beyan ediyordu.
[YOUTUBE="http://www.youtube.com/watch?v=kn_uW5tvpj8"]Röportaj[/YOUTUBE]
Altyapı antrenörümüz Steve Gatting'in önerisiyle A takıma yükseltilmiş, hafta sonunda oynanacak Cardiff maçında ilk 11 oynatılacağım bildirilmişti. İnanılmaz mutlu ve heyecanlıydım. Mutluluğumu Sinyor Selim ile paylaştım. Hafta sonunda gurur ile beni izleyeceğini söyledi.
Günler saatler geçmek bilmiyor, maç saati bir türlü gelmiyordu. İçim kıpır kıpır, kötü giden sezonda hayal kırıklığına uğramış taraftarımıza bir umut, bir ışık olmak adına ortaya koyacağım performansımı herkes gibi ben de merakla bekliyordum. Nihayet maç günü geldi ve kadrolar maçtan 1 saat önce Federasyona verildi.
İleri uçta Walcott ile beraber oynayacaktım. Arkamda ise Mesut Özil oynayacaktı. Mesut ile daha önce bir kaç defa karşılaşmış sadece merhabalaşmıştık. A takımdaki çoğu oyuncuyla uzun süreli muhabbetim hiç olmamıştı ancak şimdi onların arasında bir Premier Lig mücadelesine çıkıyordum.
15 dakika süren ısınmanın ardından yavaş yavaş tünele doğru hareket ettik. Hazırlanıp tekrar sahaya çıkmak için giderken tribünden bana doğru gelen destekleri, ışıl ışıl olan gözlerimle görmek inanılmaz bir duyguydu.
Maç başlamıştı. Bir anda durgun olan tempo saniyeler sürdü. Daha 15 saniye geçmeden nefesimin kursağımdan kesildiğini hissediyordum.
Dakikalar 28'i gösterdiğinde Walcott sağ çaprazdan ceza alanına giriyor ve
topa çok sert bir vuruş yaparak ağlara gönderiyordu. Üzerimdeki baskının biraz hafiflediğini hissediyordum. Bu golden 2 dakika sonra Orta alanda topla buluşan Mesut oldu. Bana doğru bakarak ileriye doğru koşmamı işaret etti.
Ancak topu geriye doğru Honda'ya attı. Ben ise deli gibi ileriye koşmaya devam ediyordum. Topu alan Honda ile bir an göz göze geldik. En son gördüğüm gök yüzünden bir topun hızlı bir şekilde ceza alanına yöneldiği olmuştu.
Top ceza alanında sekmişti, kaleci topa doğru yönelirken arkamda, nefeslerini ensemde hissettiğim 2 Cardiffli oyuncu topa hamle yapmadan önce bana engel olmaya çalışıyordu.
Top sol ayağıma doğru düşmüştü. Sadece topa odaklandım kalenin nerede olduğunu görmedim bile. Ayağım sert bir şekilde doğru geldi veee....
Part III Sona Erdi, Devam Edecek.
Rüya olması iyi olmuş. Sanırım ilk gol geldi. :) Bundan böyle yükseliş başlar.
Tanışma sahnesi Hitch filminden galiba değil mi ? :)
Bu arada tam hapse girdin her şey bitti derken A takıma yükseldik ve ilk golümüzü de attık galiba o pozisyon gol olur :D
Bakalım, pozisyondan her şey çıkar (:
yine efsanevi bir kariyer yapıyosun beklediğim kariyer açıldı da yorum yapmada biraz geç kaldım :smismileyiw2:
o pozisyonda ayak kırılır kariyer biter gibime geldi ;)
Hocam harika gidiyor, bekliyoruz heyecanla.
Bence direk ten geri dönecek:) Devamını bekliyoruz.
Rıdvan Dilmen gibi "Gol olur" demek istiyorum.
Bu arada, tam bir İtalyan gizli servis elemanı adı vermişsin bana, tebrik ederim. :D
Gol Olur :d
Caulker reyiz sert topçudur. Sağ arka adeleyi parçalar gibime geliyo :D
Pozisyonu kaçırırsın sonra rakip takım oyuncusuyla tartışırsınız, kafa atarsın adama kırmızı kart görürsün, ertesi pozisyonda Cardiff golü bulur, maçın sonlarında da bir gol daha bulup kazanırlar.Senin kariyerde biter :D
Atamazsan döverler abi:D