1 ile 13 arası toplam 13 sonuç

Konu: Çanakkale..!

  1. #1

    Default Çanakkale..!

    Biraz uzun ama Lütfen okuyun çok güzel bir yazı..
    Bu yaşanmış öyküyü aktaran, sayın Dr. Ömer Muşoğlu 85 yaşındadır ve halen
    İstanbul Moda`da oturmaktadır. 2005 )

    1957 yılında
    İstanbul Tıp Fakültesi`nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD`ye
    gitmiştim. Görev yaptığım hastahanede başımdan geçen ilginç bir hadise
    şöyledir:
    Amerika`ya gittiğim ilk yıllar... New York`da Medical Center Hospital`da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak,
    elektrokardiyografi çekmek gibi işler...
    Yeni gelmiş doktorlar hemen doğrudan hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuvarda çalışıyordum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen 75 yaşlarında. 'kan vereceğim
    kolunuzu açar mısınız?' dedim.
    Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım. Baktım pazusunda Türk Bayrağı dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim;
    'Siz Türk müsünüz?'
    Kaşlarını yukarıya kaldırarak 'hayır' manasına bir işaret yaptı.
    Ama ben hala merak ediyorum. 'Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?'
    'Aldırma öylesine bir şey işte.' dedi.
    Ben yine ısrarla: 'Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...'
    Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde
    sordu:
    -'Siz Türk müsünüz?'
    -Evet Türk’üm.
    İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı. Anlatmaya
    başladı;
    'Yıl 1915.
    Çanakkale diye bir yer var Türkiye`de. Orada savaşmak üzere bütün

    Hristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya Anzaklarındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki:
    -'Barbar Türkler Hristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerlerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.'
    Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık. Beynimizi yıkayan İngilizler Türk’lere karşı topladığı askerlerin tamamını
    Çanakkale`ye sevk ediyormuş. Bizi gemilere doldurup Mısır’a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale`ye getirdiler.
    Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor. Gökyüzünde havai fişekler geceyi gündüze çeviriyordu.
    Her taarruzda bizden de Türk’lerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türk’lerde ki gayret ve cesareti
    gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı
    bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey
    neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı
    gibi Türk’ler barbarlıktan böyle saldırıyorlar: Meğer bu
    barbarlıktan değil yüreklerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş.

    Biz karaya çıktık. Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi yine püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz... Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim.
    Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam. İngilizler bize Türk’leri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerinden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı.




    Şok oldum doğrusu. Dedim ki kendi kendime:
    'Bu adamlar isteseler beni şu anda öldürürler ama öldürmüyorlar, beni doyuruyorlar. Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbu ki beni cephenin
    gerisine götürdüler.'
    Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla `Yazıklar olsun bana` dedim. Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim? Bu
    İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış` diyerek pişman
    oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam
    diye düşündüm durdum günlerce.
    Nihayet bizi serbest bıraktılar.
    Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk Milletini ömür boyu unutmamak için
    koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte.'
    Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
    'Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzereyken yaralarımı iyileştirerek
    sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türk’lerdi. Şimdi de Amerika gibi
    bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk... Ne
    garip değil mi? Avustralya’dan Amerika`ya gelirken bir Türk’le
    böyle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türk’ler gerçekten
    çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle
    inanıyorum.'
    Bu sözlerin ardından nemli gözlerle 'Bana adınızı söyler misiniz?' dedi.
    'Ömer' cevabını verdim. Merakla tekrar sordu:
    'Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?'
    -Babam Müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını
    vermiş.
    -Senin adın Müslüman adı mı?
    Ben,
    -'Evet, Müslüman adı.' deyince yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta
    oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:
    -‘Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Josef Miller` şimdiden sonra
    'Anzaklı Ömer' olsun.'
    -'Olsun' dedim.
    -Peki hekim beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu?
    Şaşırdım, nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti? Meğer o bunu hep
    düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş.
    'Tabii' dedim.
    'Müslüman olmak çok kolay.'
    Sonra kendisine
    imanın ve İslam`ın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i Şehadet
    getiriyor, hem de ağlıyordu.
    Mırıldandı:
    ‘Siz Müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de
    yattığım yerden tesbih çekerek Tanrı’yı ansam olur mu?'

    Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Allah’ı zikretmeyi ihmal
    etmiyormuş. Sonrasında bir tesbih bularak kendisine getirdim. Hasta
    yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün
    yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti:
    'Beni yalnız bırakma olur mu?'
    -Ne gibi Ömer amca?
    -Ara sıra gel de bana İslam`ı anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.
    O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum:
    'Doktor Ömer, lütfen, 217 numaralı odaya gelin!'
    Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk Bayrağı, göğsünde imanıyla koskoca Anzaklı Ömer son anlarını
    yaşıyordu.
    Hemen başucuna oturdum, kendisine Kelime-i Şehadet söylettim, o şekilde kucağımda ruhunu teslim etti... Ne yalan söyleyeyim ağladım, ağladım…
    (Nakleden:KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ,Yenicağ Gazetesi, 01.08.2005)

  2. #2
    Nesil
    2006
    Yer
    Göçebe
    Mesajlar
    670

    Default

    güzel ve duygusaldı gerçekten
    Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
    Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram.

  3. #3
    Nesil
    2006
    Yer
    Başkent
    Yaş
    37
    Mesajlar
    4,122

    Default

    Gercektende cok güzel yazı paylasım için sagol.
    Fenerbahçe Cumhuriyeti

  4. #4

    Default

    hakkaten yaa her duydugumda içim gidiyor vallahi. çok sağol paylaşım için

  5. #5
    Nesil
    2006
    Yer
    Bursa
    Yaş
    33
    Mesajlar
    3,484

    Default

    Vay ßee ßunu Elin YaßancıLarı Anlıyor Dinimizin Ne kadar Mükemmel olduğunuda işte ßizim insanLarımız Anlamıyor ALLAH Mekanını Cennet Eylesin

  6. #6
    Nesil
    2006
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    0

    Default

    arkadaşım çok çok teşekkürler yazıyı paylaştığın için çok duygulandım

  7. #7

    Default

    gercekten cok güzel bir hikaye ve duygusal bir hikaye,ben duygulandim sahsen,paylasim icin saol.

  8. #8

    Default

    Allah rahmet eylesin doğru yolu bulmuş....

  9. #9
    Nesil
    2006
    Yer
    istanbul
    Yaş
    44
    Mesajlar
    0

    Default

    arkadaşım paylaşım için ve bunu bizede okumayı sağladığın için çok saol

  10. #10
    Nesil
    2006
    Yaş
    35
    Mesajlar
    6,844

    Default

    Bu yazı yanlış. İngilizler Anzaklıları kışkırtmak için Hristiyanlığı yok edecek demediler. İngilizler dedi ki eğer bu savaşı kaybedersek Türkler sizin topraklarını işgal edecekler. Diyerek Anzaklıları kışkıtrtılar ve böylece bu olayın yalan olduğu anlaşılıyor.

  11. #11
    S-B-Z Misafir

    Default

    yanlış değil batuhan bu olay yaşanmış bir olay.ben bunu daha önce bir destandır çanakkale adlı kitapta okumuştum.buna benzer nice harika hadiseler var çanakkalede.okumak lazım.
    paylaşımın için çok sağol ibrahim.

  12. #12
    Nesil
    2006
    Yer
    Bursa
    Yaş
    34
    Mesajlar
    1,974

    Default

    boyle bir paylaşım yaptığın sana çok tşk. ederim..

  13. #13
    Nesil
    2006
    Yer
    # 5-5
    Yaş
    41
    Mesajlar
    1,103

    Default

    geçen yaz şenlikler kapsamında Türkmenistan'dan bir gösteri ekibi gelmişti ve sahneledikleri şeylerden biride bu olaydı, çokta güzel canlandırmışlardı, herkes ağlamaklı olmuş ve gururlanmıştı tarihten bu sahne karşısında..

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •