Uluslararası düzeyde popülaritesi olan İngiliz menajer Martin Jolsen uzun süredir işsizdi. Artık bir kulübe kendini adayıp başarılı olmasının vaktide gelmişti. Yaklaşık 1.5 yıldır takım çalıştırmıyordu. Zorunlu vatani görevi yüzünden futboldan bir hayli uzak kalmıştı. O nedenle ilk başlarda teklif bekledi bir kulüpten bekledi bekledi bekledi... Tabi ki gelmedi. İngiltere gibi kaliteli futbol ligi olan bir ülkeden teklif gelmesinin zor olduğunun farkındaydı. Hedefi Kendi ülkesi ile bitişik Galler-İskoçya gibi ülkelerin en üst liginden bir takım çalıştırmaktı. Bu nedenle koltuğu sallanan menajerleri araştırdı. Galler'de menajer arkadaşı Hamdi Thompson ile iş birliği yaparak o menajerlerin iş güvenliğini sarsmaya başladı. Yaptığı yanlıştı ama o menajerler aktif oldukları için kovulsalar dahi piyasaları vardı ve iş bulabilerdi. Kendisi ise askerden gelmiş yorgun birisiydi. Piyasası yoktu. Ünlüydü ama maalesef bu ün sadece futbolculuk döneminden geliyor, menajer olarak pek bir işine yaramıyordu. İngiliz Ordu'suna hizmet vermenin gururunu taşımakta ve hala askerlikten izler taşımaktaydı. Arkadaşlarıyla sürekli askerlik muhabbetleri yapıyor, Deniz Kuvvetlerinin Donanmasındayken her uğradığı limanda bir sevgilisinin olduğundan bahsediyordu. Küçük kardeşinin kulağından şafak alıyor ve arada bir askeri üniforma giyip evinin önüne çıkıyordu. Askerliği sevmiş ve unutamamıştı. Hatta uzun süre bir iş bulamayınca İngiltere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na Uzman Çavuş olmak için başvurmayı bile düşündü ancak yaşı geçmişti. Kader kendisini yine futbola yönledirdi. Derken Arkadaşı Türk asıllı Galler vatandaşı Hamdi Bey telefona çağrı attı. Martin telefona beni ara çağrısını anlamsız buldu çünkü kendisininde durumu kötüydü ve kendisine gelen çağrıyı arayamazdı. Hamdi'ye kızdı bu yüzden. İş bulması ona bağlıydı açtı telefonu karşısında Hamdi vardı artık:
H: Abi nasıl gidiyor, sana bir iş ayarladım.
MJ: Kabul geliyim mi hemen?
H: Abi dur bir şartları sunayım takımı söyleyim.
MJ: Gerek yok. Bizim mahallede köşedeki işkembeciye gel. 10 dakikan var.
H: Tamam abi ordayım şimdi.
Bu konuşmadan sonra ikili işkembecide buluştu ve şartları masaya yatırdı:
H: Nasılsın abi, Donanmada olduğundan beridir ayrı düştük, pek görüşemedik.
MJ: Ne olsun Hamdi ekmek parası yok veresiye alıyorum. Durum bu.
H: Abi biliyorum durumunu ama sana iyi bir iş ayarlayacağım. Bir kaç menajere kumpas kurdum. Yakında bir koltuk boşalacak. Oraya seni koyarız.
MJ: Valla bu sözlerin lafta kalırsa acımam döverim seni.
H: Yok abi çok büyük oyun oynuyorum. Gör bak. Karnın doyacak bundan sonra.
MJ: Neyse ben kalkıyorum, hava bulandı. Çamaşırlar vardı balkonda. Toplayımda ıslanmasınlar. Telefonunu bekliyorum ona göre.
H: Tamam abi eyvallah.
İkili bu konuşmadan sonra ayrıldı. Aradan bir hafta geçti. Somut olarak bir gelişme olmasada Hamdi'nin büyük oyunu işe yaramış ve bazı yayın organlarında bir kaç takım için adının geçtiğini öğrenmişti. Demekki Hamdi'nin medyada da tanıdığı isimler vardı. İşin ciddi olduğunu şimdi daha iyi anlamış ve güveni artmıştı. Ancak ekmek alacak parası dahi yoktu. Deniz Kuvvetlerinde yaşadığı bir olay sonrası görevinden istifa etmişti. Hiç değilse emekli maaşım olsaydı diye düşündü. Ancak bunu düşünmenin kendisine hiç bir fayda sağlamayacağını anlayınca tekrar geleceğe odaklandı.
Bu arada kuralları kabul ettim.