Sayfa 1 / 2 12 SonSon
1 ile 30 arası toplam 37 sonuç

Konu: İşsizlik Maceraları

  1. #1

    Default İşsizlik Maceraları

    Öncelikle şunu belirteyim, görselden çok yazılı bir kariyer hikayesi olacak. Şu anda 4. sezonumdayım ve kariyere başlarken hikayeyi anlatmak gibi bir niyetim yoktu. Ama çok güzel şeylerle dolu bir kariyer olmaya başladı. Ben de sizlere aktarmaya karar verdim. Günlük tarzında olacak. Okuması zor, "hit"i az olabilir ama ben böyle yapmaya karar verdim şimdilik. İleride değişebilir. Görselleri ise futbolla ilgili sevdiğim görseller yapmak peşindeyim.




    İsim: Alex Ayberk Tuncer
    Yaş: 28
    Uyruk: Türk
    Geçmiş: Amatör Futbolcu

    olarak başladım kariyerime. Hedefim Avrupa'nın alt liglerinden bir takımda çalışmak ve Avrupa'da ünlenmekti. Hollanda, Rusya veya Almanya'nın alt liglerinden bir takım benim için çok iyi olurdu. Her gittiğim arkadaşıma, her gittiğim futbolla ilgili insana teknik direktör olarak işe başlamak istediğimi anlatıyordum. Anlatıyordum ki:

    - Ya sana ne diyeceğim?
    - De abi.
    - Bizim Faulkner var ya Kassel'daki. O görevi bırakıyormuş, geçer misin başına?

    diyaloğu yaşansın. Ama henüz hiç kimseden ses seda çıkmıyordu. Ligler başladı, Almanya 2. ligi'ndeki ve Jupiler League'deki bazı maçları tribünden izliyordum.Maç boyunca da kafamdan hamleler yapıp maça nasıl etki edeceğini düşünüyordum. Futbol camiasından kimden telefon gelse heyecanla açıyordum beklediğim haber gelsin diye.
    Böyle böyle üç ay geçirdim. Sonra bir gün Fc Dordrecht'in menajerinin kovulduğunu öğrendim. Hemen bir randevu aldım yönetim kurullarından. Telefonu kapattığımda yüreğim ağzımda, ağzım kulaklarımdaydı. Kaparım ben bu işi, diyordum. "Yürürüm ordan." Haberi aldığımda dışardaydım, koştur koştur eve gidip Fc. Dordrecht'le ilgili notlarımı karıştırmaya başladım. Toplantıya 1 hafta vardı ve ben bu 1 haftada yönetimin karşısına çıkıp takımı ne kadar iyi bildiğimi ispatlamalıydım. Tabi bu 1 hafta içinde ne kadar hısım-akraba-tanıdık-dost varsa aradı tebrik etti. Yaparsın'lar edersin'ler, senden iyisini mi bulacaklar'la dolu telefon konuşmalarıyla geçti 1 haftam.





    Toplantı günü geldi çattı, ben de heyecanlı heyecanlı gittim. Kulüp sekreterleri beni sporcu sandılar en başta. Bu kadar genç bir teknik direktör adayları olacağını düşünememişlerdi heralde. Velhasıl yöneticiler ve görevlilerle dolu bir toplantı başladı. Bana takımı ligde tutmanı bekliyoruz en azından dediler, tutarım dedim, transfer bütçemiz bu deyip "0" euroyı gösterdiler, olur dedim, bu kadar maaş bütçesi veriyoruz dediler, münasiptir dedim. Ne dedilerse he dedim ki işi alayım. Toplantı bittiğinde onlar da keyifliydi ben de. Hatta toplantı bittikten sonra bırakmış olsam da gidip bi' paket sigara aldım. Keyif sigaramı yakıp yürürken düşündüm ve kararımı verdim.


    "Toplantının sonucunu Almanya'da değil Hollanda'da bekleyecektim."

    Tabii tahmin ettiğiniz gibi oldu, 1 hafta bekledim ve beni almadılar. Yıkılarak döndüm Almanya'ya. Sonra aynı şeyi Emmen'le ve Rusya 1. lig'den Ufa'yla da yaşadım.


    Artık umudumu kesmiştim. Mevsim yaza dönmüştü. Teknik direktörlüğün çocukluk hayali olduğunu ve çocukluğumun da geride kaldığını düşünmeye başlamıştım. 1 senedir takımların peşinde değil çocukluğumun hayallerinin peşinde koşmuştum. Ama artık çocuk olmadığıma göre bunları bir kenara bırakıp başka işlere yönelmem gerekiyordu. Frankfurt'taki fuarlara gelen firmalara çevirmenlik yaparak paramı kazanıyordum. Artık tek teknik direktörlüğüm halı saha turnuvalarına katıldığımız takımımız için gerçekleşiyordu.

    Sıradan bir gündü, hem de epey sıradan. Sıkıcı pazar öğleden sonraları vardır ya işte tam manasıyla ondandı. Bir telefon aldım. Fuarda tanıştığımız Ankaralı bir arkadaştı. Selamsız sabahsız konuya girdi.

    - Abi koş gel Ankara'ya.
    - Hayırdır Engin ne oldu?
    - La oğlum Şekerspor var bizim burda. İkinci ligde. Başkan teknik direktör arıyor. Ben sana haber vermeden konuştum. Randevu da aldım. Başkanla görüşeceksiniz.
    - He, ne, iyi, tamam, ne zamana?

    Aynı şeyleri yaşamaktan epey çekindim. Ama içimdeki çocuk hala daha "atari"sini kapatmamış olacak ki, 2 gün sonra Ankara'daydım.
    Toplantıyı doğrudan ve sadece başkanla gerçekleştirdik, benim için çok şaşırtıcıydı. Birebir konuştuk başkanla. Takımın ligde kalmasını istediğinden ama maddi zorluklardan bahsetti. Sohbet havasındaydı. "Sevdim seni." dedi. "Yarın öğle gel de, imzayı atalım. Sözleşmeyi hazırlattırıyorum."

    Türkiye'deki futbol, siyaset işlerinden, altyapı ve tesis kötülüğünden dolayı Türkiye'de çalışmak istememiştim başlarda. Ama önünde sonunda buraya gelmiştim işte. Başkan da hemen imzayı atalım demişti. Kulübü hiç mi hiç tanımıyordum. Oyuncuları bilmiyordum. Ama "Vira Bismillah" dedim, "Altından kalkılır."

    Ertesi gün başkanla birlikte attık imzaları. Şekerspor'un başına geçtim.

    "Sen Almancısın şimdi belki bilmiyorsundur kulübün tarihiyle ilgili bi text yollatayım sana." dedi başkan. "Bi de yerel gazetelere röportaj verirsin." , sonra da iyi günler diledi gitti. Sekreterliğe gidip "Teknik ekiple tanışmayacak mıyım?" dedim. "Yok ki" dediler. Yok ki mi? İster istemez güldüm. 1 yıllık imzayı atmıştım ve daha teknik ekipleri yoktu. Teknik ekipleri değil, teknik ekibim yoktu! Başkanı aradım öğrenir öğrenmez, "Bulacaz ya, getirecez. 1 hafta önce teknik direktör de yoktu." dedi.

    Şekerspor'daydım. İşsizliğim bitmişti ama nasıl bir işin içindeydim hiç anlamamıştım.

  2. #2
    Nesil
    2007
    Yer
    İstanbul & İzmir
    Yaş
    33
    Mesajlar
    7,913

    Default

    Başarılar dilerim.
    Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.

  3. #3

    Default

    Güzel başlangıç, güzel hikaye inşallah devamı gelir

  4. #4
    Nesil
    2013
    Yer
    Elazığ
    Mesajlar
    3,531

    Default

    Hikaye güzel, başarılar dilerim

  5. #5
    Nesil
    2013
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    31
    Mesajlar
    407

    Default

    Başarılar dilerim

  6. #6
    Nesil
    2010
    Yer
    Karabük
    Mesajlar
    1,899

    Default

    Başarılar takipteyim

  7. #7
    Nesil
    2012
    Yer
    Kastamonu
    Yaş
    27
    Mesajlar
    5,256

    Default

    Başarılar.

  8. #8

    Default

    İyi dilekler için çok teşekkürler.


    Başkan öyle deyince beni bu işe getiren arkadaşı aradım. Dedim "Durum bu, yol bilmem-iz bilmem. Beni getirdin buraya ne antrenör var ne bir şey. Yardımcım bile yok. Ne yapacağız?", "Gel." dedi, "Yemekte konuşuruz." ve beni yemekte önümdeki 2 yıl boyunca bana Türkiye'yi öğreten hocayla tanıştırdı. Hakkını hiç ödeyemem. Ben ona hocam dedim, o bana hocam dedi. Ben ona Avrupa'nın taktik ve futbol yapısını anlattım o bana Türkiye'nin futbol kimliğini anlattı. 2 yıl boyunca yardımcı antrenörlüğüm adı altında bana mentorluk yapacak Mehmet Necip Kulaksızoğlu'yla orda tanıştım.
    Engin, beni Mehmet Hoca'yla tanıştırırken mesleğini söylemedi. Ben de ilk gün telaşesinden adab-ı muaşeret kurallarını bir yana bırakmış olmalıyım ki sormadım. Uzun uzun futbol üzerine konuştuk ve en sonunda bugün yaşadıklarıma geldi konu. "Ben sana yardımcı olurum merak etme." dedi. "Sağolun." dedim. Engin araya girip, "O manada demedi, ben sana yardımcı antrenör olurum, dedi." deyince anladım. Meğer Mehmet Hoca önce beni tanımak, görmek istemiş. Ondan söylememişler mesleğini, geçmişini. Futbol konusundaki fikirlerimi ve yaklaşımımı beğenince Mehmet Hoca bana kariyerinden bahsetti. Daha önce 1 yıl teknik direktörlük yapmış Şekerspor'da. "Ben kulübü tanırım, merak etme. Hallederiz bu işleri." dedi. Bursa'da, Gençlerbirliği'nde teknik direktörlük yapmış. "Hocam neden teknik direktörlük değil de yardımcılık peki?" dedim. "Gençsiniz, kafanızda daha çok yer var sizin. Aile derdin yok, çocuk derdin yok. Teknik direktörlük stresli iş. Ben artık yapmam." dedi.

    2 gün sonra Mehmet Hoca'yla takımın başına geçtik, önceden tanıdığı birkaç antrenörü de getirdi ve birkaç oyuncuyu denemeye alarak 18 kişilik kadromuzu genişletmek istedik.
    Arif Alemdar, Sezer Sülün, Abdülyiğit Değirmenci, Ufuk Cihanyandı, Sercan Çekmen, Anıl Gündoğdu ile anlaştık.
    Anlaşmamız da ayrı bir espriye sahiptir içinde. Mehmet Hoca bana "Hayal kuracaksın ve hayal satacaksın burada. Oyuncuyu böyle alırız." dedi. Sonra da açıkladı, "Oyuncuya verebilecek maaş bütçemiz var mı? Yok. O zaman diyeceksin ki ileride seni bonservisle sattığımda yarısı senin. Oyuncu burda en fazla yıllık 12-13 milyar para kazanır. Ama bonservisiyle satarsak 40-50 milyara satarız. Yarısını alacağı düşüncesiyle atar imzayı. Hem de maçlarda iyi çalışır başka kulüplere gitmek için." Getirdiğimiz her oyuncuyu bu şekilde kattık kulübe. Az maaş, çok hayal ile.

    Mehmet Hocam ve başkanın tanıdıkları vasıtasıyla da hazırlık maçlarını ayarladık. Serdar Gökkaya en güven veren ve en hızlı kanımın ısındığı futbolcu oldu. Hollanda çıkışlı bir oyuncu olması da benzer hislere sahip olmamızı, beni anlamasını sağlıyordu.




    Takımımın yıldızı olacaktı, buna şüphe yok.

    Hazırlık maçları başladı ve gerçekten çok büyük bir adaptasyon sorunu çekiyorduk. Hem ben, hem de takımım.






    Hazırlık maçları bittiğinde ligde aşağı yukarı ne yapabileceğimizi hiç kestiremiyordum.
    İlk resmi maçımız yakındaydı. Müthiş heyecanlıydım. Rakip Güngörenspor'du. Düşme potasındaki rakiplerimizden biriydi. Son dakikada yediğimiz golle 2 puanı geride bıraktık. Kahrolmuştum bu golü yediğimiz için. Bu iki puanı hep arama ihtimalimiz 2 gün boyunca kafamdan çıkmamıştı.


  9. #9
    Nesil
    2012
    Yer
    Kastamonu
    Yaş
    27
    Mesajlar
    5,256

    Default

    Hikayeler süper zevkle okuyorum gerçekten bir de mesajı ortalarsan daha düzenli olur sanki.

  10. #10
    Nesil
    2006
    Yer
    İzmir
    Yaş
    39
    Mesajlar
    11,339

    Default

    hikaye kısmı çok iyi sıkmıyor takipteyiz

  11. #11

    Default

    Ekran görüntülerini ortaya alacağım arkadaşlar. Hatta tüm yazıları aldım. Böyle daha çok hoşuma gitti. İlginize teşekkürler.


    Şekerspor'un başında idealist bir genç hoca idim. Klişe biraz ama vallahi de öyleydim. Mehmet Hoca, "Oğlum bizi delik deşik ederler bu taktikle değiştirelim, bak çok gol yedik hazırlık maçlarında" dese de, ben beklerin öne çıktığı orta sahanın yay çizgisine yerleştiği rakibi, kısa ve bol paslı, topun kaybedilmesi halinde 11 kişinin de arkasına geçtiği kompakt bir oyun oynamak istiyordum. Mehmet Hoca ise "Defans çizgisini öne kurmamak lazım, bekleri o kadar ileri çıkarmamak lazım, bizimkiler koşmaz bak." dese de ben inadımdan vazgeçmiyordum. "Ko-şu-la-cak." diye başlıyordum idmanlara. "Çalışmayana forma yok."tu. "Takım taktiğe alışacak."tı "Sonra göreceğiz bak skorları"ydı. "35 puana ligde kalırız hocam."

    Hamdım, pişmeye bile başlamamıştım. Benden daha büyük yaşta futbolculara toy bir delikanlı gibi geldiğimi tam anlayamamıştım. Sadece sezebiliyordum. Ama sonuçlar değişince saygıyı kazanırım deyip uzaklaştırıyordum aklımdan bu düşünceyi.





    İçeride yine düşme potasından bir rakibimizle maça çıkacaktık. Maçtan önceki gece 2-3 kere oynadım kafamdan maçı. Amacım ilk 20 dakikada yoğun baskıyla skoru yakalamak ve sonra rölanti futboluna dönmekti. Devre bitimine doğru tekrar bastırırdık gol bulamazsak bile. İlk yarıyı golle bitirmek lazımdı.




    Ben ne dediysem rakip yaptı. Farklı kaybettik. Sonuçlar iç açmıyordu. Evet kadromuz diğer ekiplerin gerisindeydi ama tek sebep bu değildi. Hem sebep bu olsa da bir şekilde işin içinden çıkmak lazımdı. Kupada da Tavşanlı Linyitspor'la eşleşmiştik. Alınacak bir farklı mağlubiyetle birlikte görevime son verilmesi ihtimalini düşünüyordum. Başkan ve yönetimden bu yönde hiçbir davranış yoktu. Taraftardan da. Zaten 500 kişi ancak geliyordu maçı izlemeye. Kuruntu yapıyordum heralde.
    3 gün sonraydı. Doğru düzgün dinlenemeyecekti de takımım. Böyle düşüncelerle hazırlandım Tavşanlı Linyit maçına.



    Maçın Hikayesi:

    Maç başlar başlamaz Tavşanlı bizi sürklase etti. 3 gol buldu. Ama oyuncularım hiç çalışmıyorlar, koşmuyorlardı. Kenarda öfkeden kuduruyordum. Önlerinden salınarak top süren kırmızı-siyahlıların karşısına bile çıkmıyorlardı. İlk yarı Tavşanlı'nın 3-0'lık üstünlüğüyle geçti.


    Maçın devre arasında soyunma odasına tüm oyunculardan önce gittim. Bir köşeye oturdum. Hepsi tek tek girdi kapıdan. Aralarında bir tane bile konuşan yoktu. Herkes sus pustu. Tek tek gelip oturdular tahta banklara. Yere bakan, tavana bakan, temizlemek için çıkardığı ayakkabısına bakan... Ama hiçbiri birbirinin yüzüne bakmıyordu. Ayağa kalkmadan kısık sesle, "Birbirinizin yüzüne bakacak topu oynayın." dedim. Başlar bana döndü. "Ben size yanlış taktik vermiş olabilirim, ben size saçma sapan şeyler söyleyip saçma sapan şeyler yaptırmaya çalışıyor olabilirim." Sesim giderek yükselip sertleşmeye başlamıştı. "Boyu kısa adama havadan pas verdirtiyor olabilirim. Ama hiçbiriniz benim dediğim şeyi hakkını vererek yapmıyorsunuz! Denemiyorsunuz bile! Benim size dediklerimi yapmaya çalışmadığınız için bakamıyorsunuz suratlarınıza! Çünkü çalışsanız dersiniz ki 'Hoca ne dediyse yaptık abi ama elimden gelen bu kadar.' Ama siz biliyorsunuz benim dediklerimi yapmadığınızı. Biliyorsunuz hatalarınızı ki yüzünüzü kaldırıp bakmıyorsunuz takım arkadaşınıza. Şimdi gidin varınızı yoğunuzu verin de takım olmayı kazanın. Çalışın da ben yarın bir gün kovulurken başkana 'Başkanım oyuncularımın suçu yok, boyumdan büyük işlere kalkıştım yapamadım deyip sizi koruyabileyim. Elinizden geleni yapmayacaksanız da hiç çıkmayın sahaya." dedim ve çıkıp gittim soyunma odasından.

    Goller ardı ardına geldi. Oyuncularım gollerden sonra yedek kulübesine gelip sarıldılar. Maçı uzatmaya taşıdık. Uzatmadan önce Sercan ve Halil İbrahim'i oyuna alıp "İnancımı kazandınız arkadaşlar!" dedim. Bir üst tur bizim oldu. İlk resmi galibiyetimdi benim uzatmalarda da olsa. Serdar'ın formasını istedim maçtan sonra. Rakip oyuncuyla değişmiş. "Ben alırım hocam." dedi, "Aman oğlum ne gerek var?" diyene kadar gitti-aldı-geldi formayı. Hâla saklıyorum.


    3 gün içinde Ofspor maçı var. Hazırlıklarımız sürüyor.


  12. #12
    Nesil
    2013
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    31
    Mesajlar
    407

    Default

    Linyit maçı çok güzel olmuş

  13. #13
    Nesil
    2012
    Yer
    Kastamonu
    Yaş
    27
    Mesajlar
    5,256

    Default

    Vay arkadaş ne demişsin öyle

    Süper zevkle okuyorum vallaha güzel galibiyet almışız bu arada.

  14. #14
    Nesil
    2013
    Yer
    Samsun
    Mesajlar
    1,315

    Default

    Şeker gibi kariyer vallaha

  15. #15

    Default

    Ofspor maçı ile birlikte anladım ki orta sahadaki pas hatalarımız ve top kayıplarımız durulmayacak. Oyunculara verdiğim rollerde değişikliklere gitme kararı aldım. Tavşanlı Linyit maçındaki efsane geri dönüşü motivasyon konuşmam getirse de belliydi ki taktiğim eksikti. Hatta çok eksikti.









    Boluspor ligin çok çok güçlü bir ekibi, fazla söze gerek yok. İlk 4 haftayı sadece 1 puanla kapatabildik. Kısacası şimdilik bizi ligin sonunda gören ve şampiyonluğumuza bire 500 veren bahis sitelerini ve medyayı hiç şaşırtmadık.




    Mehmet Hocayla birlikte alternatif dizilişler ve taktikler üzerine konuşmak için sabah akşam baba-oğul gibi geziyor sürekli olarak raporlara bakıyor, yüzdeleri - grafikleri inceliyor sigara üstüne sigara içiyorduk. Bir şeyler yapmamız lazımdı ama ne lazımdı?

    [youtube="O2Jbryj_tyk"] Ne yapmalı? [/youtube]

  16. #16
    Nesil
    2013
    Yer
    Samsun
    Mesajlar
    1,315

    Default

    Bahis sitelerini şaşırtmadık Düzeleceğiz idmanlarda defans çalıştır.

  17. #17
    Nesil
    2012
    Yer
    Kastamonu
    Yaş
    27
    Mesajlar
    5,256

    Default

    Kötü gidişe dur diyeceğiz elbette.

  18. #18
    Nesil
    2013
    Yer
    İSTANBUL
    Mesajlar
    2,740

    Default

    başarılar hocam

  19. #19
    Nesil
    2011
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    635

    Default

    Başarılar Hikayeli bir kariyer Süpeer

  20. #20
    Nesil
    2013
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    31
    Mesajlar
    407

    Default

    İyi olacağız umarım

  21. #21

    Default

    Linyit maçındaki konuşmayı okuyunca bir an o sahada ben bile olsam o maçı kazanırdık diye düşündüm Okuması çok zevkli bir kariyer oluyor.Başarılar.

  22. #22
    Nesil
    2009
    Yer
    İzmir
    Mesajlar
    4,369

    Default

    Hocam efsane sunuyorsun kariyeri, başarılar diliyorum, takipçinim.

  23. #23

    Default

    Takımı müziklerle motive etmeye başladım. Müzik dinlemeyi yasaklayan hocaları hiç anlayamadım, sevmedim de. Müzik yasal dopingtir benim gözümde. Antremanlarda plyometrics (dayanıklılık-güç) yaptırırken mutlaka müzikle desteklerim. İnsanın gücünün sınırını bir üst noktaya çıkartır. Takım otobüslerinde mutlaka çalarım. O maçtaki taktiğim neyse ona uygun çalmak isterim Rölanti oyunu için daha epik-dinlendirici müzikler tercih ederken gergin geçecek hücum oynayacağımız maçlara ayrıdır. Bazen de rahatlamak ister oyuncu. Bu maçta da rahatlamak isteyecektir dedim ve Fort Minor ile gittik Alanya Stadı'na.
    [YOUTUBE="VDvr08sCPOc"]Fort Minor[/YOUTUBE]




    Gol düellosunu aldık. Ufak pozisyon değişiklikleri işe yaramış gibiydi. Taktiğimi 2-3-2-2-1'e çekip orta alan paslaşmasını artırmak bu maçta kar etmişti. Serdar sakatlandı. Hem de epeyi kötü sakatlandı. İki forvetim vardı elimde, birini sol açığa koyuyordum, birini forvete. Sol açığa kimi geçireyim hiç bilmiyordum.
    Ankara'ya doğru yola çıktık. Aklım Pazarspor maçındaydı yol boyunca. Ne yapıp edip almak lazımdı. Acil 3 puan gerekliydi. İlaç niyetine, sevap niyetine 3 puan lazımdı. Takımın hem özüne hem de teknik direktörüne güveninin gelmesi için, benim güvenimin yerine gelmesi için lazımdı. Ankara'ya kadar gözüme uyku girmedi. Tesislere gidince oyuncuları tebrik edip odama gittim. Laptop'ı açıp Pazarspor maçına çalışmaya başladım.

    Kulüp doktoru Emin Bey uyandırdı. Sırtım, omzum tutulmuştu masabaşında sızdığım için. "Ouu hoca uyandırdım mı? Kusura bakma yahu? Bu Serdar'ın rapor geldi de. 6 hafta yok be hocam." dedi. O "yok be hocam"ı derken resmen acıyarak bakmıştı bana. Gülümsedim. "Sağlık olsun doktorum ya bi masör alsak kulübe aslında. Böyle masabaşında sabahlamaktan boynum sırtım kenetlendi vallahi. " deyip konuyu değiştirdim. Serdar'ın 6 hafta olmaması demek gol yollarının tıkanması demekti. Hem dizilişi hem de yapıyı değiştirmem gerekiyordu. Mehmet Hoca'mı çağırdım. Oturduk tartışık. 1 hafta boyunca taktik antremandan başka bir şey yapmama kararı aldık. Yeni taktiğimizle de Pazarspor karşısına çıktık.




    Oynamaktan çok oynatmamaya yönelik taktiğimizle maçı aldık. Rotayı Denizli Belediye'ye kırdık. Düşme potasındaki önemli rakiplerimizden birine.



    Rakiplerimizi durduran bu sistem bir şekilde işe yaramıştı. Mehmet Hoca "Ben sana demedim mi oğlum!" demişti takım otobüsüne binerken. "Burası Türkiye, buradakiler cehenneme gittiğinde kazanın başında kimse olmayacak. Biri çıkmaya çalıştı mı tutar indiriveririz aşağı. Bu kadar basit." dedi. Cidden burada işler böyle işliyordu. Top oynamaya, taktiğini yansıtmaya, yaratıcı işler yapmaya bu kadar iştahsız ama rakibi bozmaya, itip kakmaya, oyun oynatmamaya bu kadar ağzının suyu akan insanları başka bir yerde görmemiştim. Türkiye'ye alışıyordum, ona uygun davranmaya başlamıştım. Ama buradaki gibi olmaktan da korkuyordum.



    Serdar geri dönene kadar bu sistemle ilerlemekten başka çaremin olmayışı kendimi arzularımdan uzakta yaşıyor hissetmeme yol açıyordu. Puan almak güzeldi, oyuncularım her puanda küme düşecek dört takımdan uzaklaşmanın keyfini yaşıyordu ama benim yüzüm asıktı. Buna da şükür diyemiyordum. Ayrıca kupada kuralar çekilmişti, rakip Bal-Kes'ti. Rakibi izlemek üzere yola çıkıp bir günlük Ayvalık, Altınoluk, Küçükkuyu tatili de yapmış oldum.




    Sırada Bal-Kes maçı var. Maalesef bu maçla ilgili hiç iyi düşüncelerim yok. İzlediğim Bal-Kes bizi farklı geçebilecek bir takım hem de çok farklı geçebilecek bir takım.

  24. #24
    Nesil
    2012
    Yer
    Kastamonu
    Yaş
    27
    Mesajlar
    5,256

    Default

    Maçlar iyi bence.

  25. #25
    Nesil
    2013
    Yer
    Samsun
    Mesajlar
    1,315

    Default

    Maçlar gayet iyi hocam hikayeyle birlikte çok iyi bir kariyer olur

  26. #26
    Nesil
    2010
    Yer
    Denizli
    Mesajlar
    5,192

    Default

    başarıalr dilemekten çok bol ilhamlar (: senaryo yazması zor olur bilirim

  27. #27
    Nesil
    2011
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    635

    Default

    Maçlar iyi gidiyor

  28. #28
    Nesil
    2013
    Yer
    İstanbul
    Yaş
    31
    Mesajlar
    407

    Default

    Gayet iyi gidiyoruz

  29. #29
    Nesil
    2011
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    1,493

    Default

    İyi gidiyorsun hocam

  30. #30

    Default

    Arkadaşlar bu maç hakkında ne hikaye yazasım var ne bir şey yapasım var, oyun zevkimi de kaçıran bir bugla karşılaştım. Balıkesir'in kalecisi topu ceza alanının içinde tutup sonra dışarı yürüdü. Herkeste rastlanan bir bug ile kazandık. Böyle şeylerden hiç hazzetmiyorum. Ayrıca yorumlar için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.



    Bu bug hikaye yazma konusundaki arzumu da birazcık kırdı açıkçası. Urfa maçından önce bir stoperim geriye kalan iki kanat oyuncum da sakatlandı. Orta sahayı kapatan, uzun toparla ileri çıkmaya çalışan bir takım olamazdık, forvetim ayağında top tutamaz, sırtı dönük oynayamazdı. Kanatların yerini alacak bekler yoktu. Orta sahada yoğun pas trafiğiyle topu ayağımızda tutalım desek düz pas atamayan orta sahalarımız vardı. Mehmet Hoca da ben de belki birimizin aklına dahice bir fikir gelir diye bakıştık durduk 3 gün boyunca. En sonunda bol paslı, kalabalık orta sahayı, çakılı bekleri tercih ettik. Sonuç beklediğimiz gibiydi. 7-0'lık hak edilen bir mağlubiyetle Urfasporlulara Anadolu misafirperverliğini göstermiş. 1 dediklerini 2 etmemiş, 1 vurduklarını 2 yemiştik.






    Doktordan Serdar'ın oynayabileceği raporu gelmişti hafta başında. 7-0'lık mağlubiyetin ardına ikinci bir farklı mağlubiyeti kaldıramazdık. Raporu alır almaz, Serdar'ın yanına gittim. "Bu hafta 11'desin, kaçarın yok. O kadar zamandır yoksun bugün herkesten az, yarın herkes gibi, ertesi günler herkesten çok çalıştıracağım seni maça kadar. Maçtan 1 gün önce tatil. Haberin olsun."
    Antreman saati geldi, takımı etrafıma topladım. "Maçlar 0-0 başlar. Ama oyuncular bazen maça 1-0, 2-0 önde veya geride başlarlar. Hocalar da öyle. Ne de olsa yeriz derler veya biz kesin atarız derler.Top oynanmadan kazanılmaz ama oynanmadan kaybedildiği çok maç olmuştur, olacaktır. Biz Urfaspor maçına kaç sıfır geride başladık? Bana kalırsa en azından 3-0 geride başladık kafamızda. Bu davranışı yıkacağız. Ben de yıkacağım, siz de yıkacaksınız. Bu karşılıklı olacak. Ne hoca yenilecek maça başlamadan ne oyuncu ne başkan ne taraftar. Urfaspor maçında 3-0 geride başladıysak eğer bugün fazladan 30 şınav, 30 barfiks, 3 kilometre yüksek tempo koşu, 30 dakika istasyon antremanımız var demektir. Sizinle birlikte ben de çalışacağım."
    dedim. Suç sadece onların değildi, Mehmet Hoca da ben de "Yeniliriz." diye çıkmıştık maça. En az futbolcular kadar suçluyduk. En az onlar kadar çalışmalıydık. Takımın giydiği antreman yeleklerinden birini bana, birini Mehmet Hoca'ya uzattlılar ve Bandırmaspor hazırlıkları böyle başladı.


    Maçtan 1 gün önce Akın'ın sağ kanatta oynayabileceğini söylemesi ve doktorun da olumlu rapor vermesiyle tama yakın bir kadro ile Bandırma karşısına çıkacaktık. Takım otobüsünde çalan şarkı elbette ki buydu. Maksadım 7-0'lık maçın cezasının çekilip bitildiği, bu maç oynanırken bir önceki maçın düşünülmemesiydi. Burdan 3 puanla ayrılamazsak yeniden düşme potasına girecektik.

    [youtube="9G6Espl8OHw"]Bandıracağız[/youtube]




    Epey rahat bir oyunla rakibimizi yendik. Sol açığımız Özcan'ın sakatlanması haricinde yüzlerimiz gülüyordu. Staddan çıktık, otobüse en son ben bindim. "Bandırdık hocam!" diye diye kahkaha ata ata karşıladılar beni. "Herkese çok teşekkürler arkadaşlar. Ama özellikle sakatlıktan çıkar çıkmaz takıma katılan ve iyi oynayan Akın'la Serdar'a teşekkürler. İyi gidiyoruz, iyi." dedim.
    Takımın bana olan saygısı artıyordu, oturuş-kalkışlarından, yüzlerinden seslerinin tonundan belliydi. Hocalığım başlamıştı.



Sayfa 1 / 2 12 SonSon

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •