Oyuna başladığım kariyerle hâlâ devam ediyorum; 1 tane arkadaşlarla yaptığımız online dışında başka kariyer açmadım. Gerçekte de takımım olan Altınordu ile oynuyorum; Altınordu'nun gerçekte de ilkesi olan "yabancı oynatmama" kuralına olabildiğince sadık kalmaya çalıştım. Yabancı alırsam; 21'den daha yaşlı olan bir oyuncu almıyorum ve A takıma yükselmesi için alt yapımda en az 2 sene oynaması şartını koşuyorum. Böylelikle sözleşme anlaşmalarında kadro durumu için rotasyon, ilk 11 veya kilit oyuncu olma taleplerinde bulunan oyuncuları kadronun uyumunu bozmasın diye getirmiyorum; yabancı gelirse bile genç olarak geliyor ve Altınordu altyapısında tırnak içinde -yetişip- Türkçe konuşabilir bir vaziyette A takıma kazandırılırsa kazandırılıyor ya da gelir için elden çıkartılıyor. Sahada ilk yabancı oyuncumuz olduğunda oyunun 5. sezonundaydım; 10 sezonda A takımımda forma giyebilmiş toplam yabancı futbolcu sayısı ise 6.
Kariyer boyunca elimden geldiğince alt yapıya, Türkler ön planda olmak üzere genç oyunculara, topun kontrolünü elinde tutan bir oyun anlayışına, kulübe bir karakter oturtmaya ve tüm kulvarlarda ses getirebilmeye çalıştım, hâlâ da devam ediyorum. 10 yıllık süreçte Real Madrid, Manchester City, Manchester United, Chelsea, Liverpool, Bayern Münih, Juventus ve Internazionale gibi takımlardan iş görüşmesi teklifi alsam da hepsini reddedip Altınordu'yla yoluma devam ettim.
PTT 1. Lig'deki ilk sezonumuzda 4. olup Play-Off'a kaldık; Adanaspor'a elenerek lig yükselemedik. 2. sezonda şampiyonluğa oynayan bir kadro kurmama rağmen ligi 5. tamamladık ancak Play-Off'tan zaferle çıkarak Süper Lig'in yolunu tuttuk. Süper Lig'deki ilk sezonumuza istediğimiz gibi başlayamasak da, 2. devre müthiş bir performans göstererek ligi tam 6. sırada bitirdik. Sonraki sene daha da iyiydik. Ligi 3. olarak tamamladık. Bir sonraki sene bir tık daha yükselerek ligi 2. bitirdik. 6. sezonumuzda hedef artık şampiyonluktu, ancak ligi yine 2. olarak tamamlasak da Türkiye Kupası'nı müzemize götürerek emeklerimizin ilk somut meyvesini tatmış olduk. 7. sezona TFF Süper Kupa'yı kazanarak "Türkiye'nin en iyisi biziz" mesajını vererek başladık ve sezon sonunda mutlu sona ulaşarak ülkede en yüksek ligin kupasını kazanan 6. takım olarak tarihe geçtik. 8. sezonumuza Devler Ligi'nde mücadele etme heyecanıyla başladık; ve tarihimizde ilk kez katıldığımız bu organizasyonda yıllarca unutulmayacak Barcelona ve Tottenham zaferleri önderliğinde gruptan çıkmayı başarsak da 2. turda Real Madrid'e elendik. 4 kulvarda yarışmanın yorgunluğu bizi lig şampiyonluğunu korumaktan alıkoydu, 2. olduk ancak sezonu TFF Süper Kupa ve Türkiye Kupası ile kapattık. 9. sezonumuzda UEFA grubundan çıkamayarak ufak bir şok yaşasak da, hem ligi hem kupayı müzemize götürerek kendimizi fazlasıyla affettirdik. Şu an 10. sezonumdayım, TFF Süper Kupa 3. kez müzemize girdi. Aynı zamanda geçen sezon Fransa Milli Takımı'nı yönetmeye başladım. Aslında bundan pek keyif almıyorum ancak kadroları çok güçlü; teklif de gelince ben de kariyerime fazladan birkaç kupa ekleyeyim dedim.
Oyuncu satışında FM hayatımda her zaman çok başarısız olsam da ekonomiye çok önem verdim, kadronun finansal dengelerini bozacak oyunculardan her daim uzak durdum. 2 sene öncesine kadar kadromda en yüksek maaş alan oyuncu haftada sadece 10 bin pound alıyordu. Şampiyonlar Ligi'ne 4. torbadan katılan takımlarda bile maaşlar bizim neredeyse 2 katımız seviyedeydi. Şu an bile en çok maaş alan oyuncum haftada 37 bin pound alıyor. Para artık çok fazla biriktiği için harcayayım dedim ve bu sezon 16.5 milyon pound ve 8 milyon pound'a birer oyuncu aldım, onları saymazsak bir oyuncuya verdiğim en yüksek bonservis bedeli 2.9 milyon pound.
Kariyerdeki uzun vadeli hedeflerim lig ve kupaya her sene ambargo koyacak kalitede alternatifli bir kadro olmak, Şampiyonlar Ligi, sonrasında da Kıtalararası Kupa şampiyonluğu; ligin Avrupa'nın büyük liglerine en çok oyuncu ihracatı yapan kulübü olmak ve her yaştan Türk Milli Takımlarına en çok oyuncu gönderen kulüp olmak. Fransa ile de kaldırılabilecek tüm kupaları kaldırmak.
İşte birkaç oyuncum:













Mutlu... Çift forvetli sistemle Süper Lig'e çıkıp fellik fellik forvet ararken, piyasanın rezaletliğinden sistemi tek forvete çevirip yine uygun bir adam bulamazken Grasshoppers altyapısında 17 yaşındaki bu çocuğu buldum. Kiralık listesindeydi, ama henüz yaşını doldurmadığı için ülkeden çıkamıyordu. Bana geleceğinden emin olmamama rağmen transfer dönemimin 1 ayını onun yaşını doldurması için bekledim, ve geldi. 2 yıllığına kiralık olarak gelmişti, o yaşına rağmen çok etkili oldu. Kiralık sözleşmesinin bittiği yıl aynı zamanda Grasshoppers'taki sözleşmesi de bitiyordu. Tüm ekonomik sınırları zorlayıp teklif yaptım, ve artık favori takımları arasına girdiğimiz için kabul etti. Yıllardır tek santrforum. Kulüpte kırmadık rekor bırakmadı. Kariyerde yol arkadaşım oldu resmen. Bizdeki başarılarının yanı sıra, ülkesi İsviçre'yle de Dünya Kupası finalinde gol attı, Avrupa Şampiyonası'nı kazandı vs... FM hayatımda özel bir oyuncu benim için.

Birkaç önemli zaferimiz:






Kulübün durumundan birkaç özet:


"Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil; doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."