BÖLÜM 3

Kendin İnşa Et
İki hafta sonra evrak işlerim hallolmuş, İngiltere'ye, Manchester'a ayak basmıştım. Bay Dignan beni hava alanında karşılamış ve daha başımı sokacak bir yere yerleşemeden beni Old Trafford'a götürmüştü. Manchester United - Swansea maçı vardı. Ortam kesinlikle bambaşkaydı, içim kıpır kıpır oluyordu. Bay Dignan'a dönüp "Muhteşem" diyebildim sadece. Maç başladıktan sonra sahada oynanan oyunu okumaya çalıştım. Manchester United'in oynayacağı oyunu öngörmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Kesinlikle ManU'nun ne yapacağını kestiremiyordum. Zaten daha 4. dakikada Wesley Sneijder bir tane attı, 24. dakikada da Juan Mata ile skoru 2-0 yaptılar. Yani muhtemelen ManU'yu çözemeyen, ne yapacağını kestiremeyen tek kişi ben değildim. 35. Dakikada Jordi Amat skoru 2-1'e getirse de oyun olarak ManU'ya kesinlikle kafa tutamıyorlardı. Ashley Young 42. dakikada skoru 3-1 yapınca Swansea'da umut da kalmadı, ManU'da oyunu rölantiye aldı. Tam maç böyle bitecek derken Wesley Sneijder çıktı sahneye ve nefis bir golle 87. dakikada skoru 4-1 olarak tayin etti. Ortam ve atmosfer müthiş olmasına rağmen kesinlikle Premier lig seviyesinde olmadığımı anladım. Bay Dignan'a dönüp "Müthiş" diyebildim sadece. Bana stadı işaret ederek "Böyle bir ev istemez misin?" diye sordu. "İsterim tabii ki" diye balıklama atladım önce ama, ManU'nun oyununu okuyamadığımı görünce özgüvenim de biraz sarsılmıştı, "Ama Nasıl?" diye ekledim sonra. Bay Dignan beynimde şimşekleri çaktıran o cümleyi kurdu; "Kendin inşa edeceksin" Tabii ya, direk Premier Lig'e başlayacak değilim ya? Alt liglerden bir takımın başına geçip, hayallerimi inşa etme fikri aşırı mantıklı gelmişti ama... Fazla yüksekten mi uçuyordum acaba?
Bay Dignan'ın evine geçtim, beni burada misafir edeceğini -en azından bir takımla anlaşana kadar- söyledi. Bay Dignan'a "Neden" diye sordum. "Neden benim üstüme bu kadar düşüyorsunuz? Ben kimim ki?" diye sordum. "21 yaşında futbolu senin kadar iyi bilen birisi, Vanarama'da mutlaka kendine yer bulacaktır ki sen güvenilecek bir adamsın" dedi.
M: Peki Bay Dignan, Vanarama'da nasıl olacak bu iş?
D: Aslında çoğu kulübün başkanını tanırım ama eğer istersen AFC Fylde kulübü şu anda menejer arıyor. AFC Fylde'un başkanı da tanışıklıktan öte arkadaşımdır. Diğer kulüplere göre daha kolay bir şekilde kabul ettirebilirsin kendini.
M: Peki 22 yaşıma yeni girdim, yani, yadırgamasınlar?
D: Zaten o seviye bir kulüpte seni yadırgayacak futbol geçmişine sahip bir adam bulamazsın, üst liglere ulaşmayı başarırsan da, yaşından ziyade üst liglere kendi çabanla tırmanmış olmandan dolayı kimse seni yargılayamaz.
M: Peki tırmanabileceğimi nereden biliyorsunuz?
D: Sende yetenek var. Er ya da geç tırmanacaksın. Burada 5 kötü maç sonunda kovulmazsın, 15 sene tek bir takımı yöneten menajerler var.
M: Ben de öyle olabilir miyim sizce?
D: Bu senin elinde.
Bay Dignan saygı duyulacak bir kişi. Önerdiği AFC Fylde takımını inceledim, 31 maçta 9 galibiyet 11 beraberlik alarak 15. sırada yer edinmişler. Küme düşme hattının 9 puan üstündeler. Hedefleri Play Off'muş ancak olmamış. Menajerleri ile yollarını ayırmışlar. Bu sene için benden sadece takımı küme düşürmemem bekleniyor. Sonraki sene hedef en azından orta sıraların üstünde bitirmekmiş. Makul bir hedef aslında.







BÖLÜM 4
Yarınlara Umutla Bakıyorum
AFC Fylde başkanı Bay Haythornthwaite ile görüşmeye yanımda Bay Dignan'da geldi. Zaten görüşme biraz formaliteden oldu zira Bay Dignan ile Bay Haythornthwaite daha önce benim hakkımda yeterince konuşmuşlar zaten. Bay Haythornthwaite sadece bu sene küme düşürmeden bitirmemin yeterli olacağını ancak önümüzdeki sene sağlam yere basan bir takım görmek istediğini söyledi. Ben de her zaman altı dolu futbol oynamayı, yüksekten uçmamayı yeğlediğim için kısa sürede görüşmeler sonuçlandı ve iş imza aşamasına geldi. İmzayı atarken açıkçası hiç bir tereddütüm yoktu. Futbolun beşiğinde bir ev inşa edecektim kendime...
İşin ilginç yanı, 21 Şubat 2015 saat 15:00'da takımın Hyde ile deplasman maçı vardı ve beni de maça götürmek istediler. Sözleşmeyi bile Hyde şehrinde imzaladık. Her şey biraz apar topar oldu ama 21 Şubat 2015 saat 09:00 da sözleşme imzaladıktan tam 6 saat sonra takımın başında buldum kendimi. Her şeyi asistan menajer hazırlamış aslında, bana sadece maç öncesinde oyuncularla tanışıp, soyunma odasından sahaya çıkmak kaldı. Tabii ne yapacağımı hiç bilmiyorum, sudan çıkmış balık gibi sağa sola bakınıyordum. Ortada tanıdık bir sima bile yok ki, asistan menajerden başka. Maç sırasında oyunda ne yanlışsa, ne yapılması gerekiyorsa ben asistan menajere o da sahaya aktararak maçı bitirdik. 3-2 yenilsek de bu maç benim için ölçü değildi.
Warton'a döndüğümde ev işlerini hallettim, ilk idmanda tüm takımı bir araya topladım. Güzel bir tanışmadan sonra takımı ikiye bölerek bir maç tertipledim. Bu maçı izlerken hangi oyuncunun ne yapabildiğini görmek için güzel bir fırsat olmuştu. Ardından oyuncuları bir araya toplayıp kafamdaki taktiği anlattım. İngiltere'de ön libero ile bu iş yürümezdi. Ortasahayı komple kalabalık tutmak gerekiyordu. Ayrıca kanatları da pas oyununa dahil etmek ve bol paslı bir oyun oynamak gerekiyordu. Bunları uzun uzun anlattım. Ayrıca antrenmanları da bu çevrede gerçekleştirecektik.
28 Şubat 2015'te Tamworth ile maçımız vardı. Gün gelip maçı oynadığımızda sahada istediğim pozisyonları üretemesek de pas oyunu oynamayı, Tamworth'ü şaşırtmayı ve 1-1'lik skorla 1 puanı almayı başardık. Sonraki haftalarda her ne kadar bir türlü istediğimiz sonuçları alamasak da sahada olumlu bir futbol oynuyorduk. Yenilsek bile ezilmeden yeniliyorduk. Neticede sezonu 14. sırada ve küme düşme hattının 9 puan üzerinde bitirdik.
Sezon bitiminde kulüp yönetimi ile toplantı yaptık. Toplantıda takımın saha içinde oynadığı futbolu çok beğendiklerini belirterek önümüzdeki sezon benimle devam etmek istediklerini söylediler. Tamamen kendi kuracağım bir kadro ve taktikle önümüzdeki sezona güzel bir giriş yapmak istiyor ve geleceğe umutla bakıyordum.