-
12.Ağustos.2007, 14:57
#1
BİR KAÇ BİLENE DANIŞIN........
Evleneceğiniz kişiyi tabiî ki kendiniz seçeceksiniz ama, fikrine güvendiğiniz kişilere danışmanızın da çok faydasını göreceksiniz.
Hele aşık iseniz (yukarıda değindiğimiz gibi), tarafsız yorum yapamayacağınız için,
olaya üçüncü bir gözle bakan tecrübeli kişilerin yorumlarını da alın mutlaka. Sizi denk ve uyumlu bir çift olarak görüyorlar mı?...
Tecrübe, sandığınızdan (ve benim de gençliğimde sandığımdan) çok daha önemlidir.
Ancak burada da abartıya kaçmamalı, mutlaka son kararı siz vermelisiniz.
Hata yapma korkusu veya kararsızlık sebebiyle evleneceği kişiyi, anne-babasına veya büyüklerine seçtirenlerin şikayete hakkı olmayacaktır ileride..
Sizin yerinize seçim yapacakların da saplantıları olmadığı ne malûm?
Hep söylerim, hayli bağımlı bir toplum olduğumuz ve ilişkilerimiz de özerkliğe pek yer vermediğimiz için,
iki üç arasında salınıp duruyoruz maalesef.
Bir yanda gençlerin kararlarını onların yerine almak, başkalarının hayatını yönetmeye çalışmak, çocuğunu,
vesayete muhtaç bir aciz gibi görmek yanlışına düşen aileler, büyükler olduğu için; diğer yanda ya boyun eğmiş,
sorumluluğunu üstlenmekten korkan ve her işini başkasının aklıyla yapan gençler yer alıyor, ya da bu baskıyı reddedip ipleri tümden koparan,
tamamen kendi başına davranıp kimseye danışmayan isyankârlar. Orta noktayı bulmak çok mu zor sizce?
Burada özellikle sevdiği kişiyle evlenmesine ailesi izin vermeyen (ya da sevmediği biriyle evlenmesi istenen) gençlere de seslenmek isterim.
Aileniz eğer bu dayatmayı, bazı saplantıları doğrultusunda yapıyorsa, bununla onları (usulünce) yüzleştirmeyi deneyin.
"Anne, sen mutsuzluğunu maddî sıkıntına bağladığın için, benim, illa ki o zengin çocukla evlenmemi istiyorsun;
Ama senin esas problemin para değil, babamın seni sevmediğini sanıyorsun. Zaten bak, filanca da zengin, ama hiç de mutlu değil" gibi.
Eğer siz, kendi tercihinizin sizi mutlu edeceğini yeterince ve mantıklı biçim de açıklarsanız neden kabul etmesinler ki?
Kim çocuğunun mutsuz olmasını ister?...
Ha, eğer, "Düşünce biçimleri yanlış, kuşak farkı var, anlamıyorlar", diyorsanız, yeterince konuşmuyorsunuz demektir.
Onlar da sizin gibi genç oldular vaktiyle, siz meramınızı doğru anlatırsanız mutlaka anlayacaklardır.
Bu konu üzerinde çok durmamın sebebi, mutlu bir yuva kuracığım diye, arkanızda harabeler bırakmanızı istemeyişimdir.
O harabe görüntüleri sizin hayalinizde hep yaşar, ne kadar iyi bir evlilik yapsanız da.
Sizin iyiliğiniz için söylüyorum yani, aileniz için değil..
ONUN AİLESİ NASIL PEKI?
"Anasına bak kızını al" sözü boşuna söylenmemiştir.
Hele hele yapı olarak ailesine daha düşkün ve bağlı olan kızların, ailelerinin tarz ve kişiliğinden çok farklı olmaları hayli nadirdir.
O yüzden özellikle bir erkeğin, evleneceği kızın ailesini iyi tanıması gerekir.
Erkeklerin işe ailelerinden biraz uzağa düşebileceklerini de eklememiz lâzım, her ne kadar"Armut dibine düşer" ise de.
Aileyi incelerken kişinin, anne-babasıyla ilişkilerine de çok dikkat etmek gerekir.
Zira psIkolojik bir gerçektir ki, kız çocuğunun babasıyla, erkeğinde annesiyle ilişkisi,
evlendiğin de sürdürecegi bir iletişim tarzının temelini atar.
Babasıyla mesafeli büyümüş bir kız, eşiyle de mesafeli olacaktır muhtemelen.
Annesinin şefkatli ev kadını kimliğini benimsemiş bir erkek, çalışan ya da sosyal yönü kuvvetli bir kadına
(sebebini bilemediği halde) tahammül edemez.
Babası kendisine aşırı düşkün bir kızın, eşinden de yüceltilme beklemesi veya annesi basıin bir erkeğin, pasif bir bayanla mutlu olamaması gibi
örnekler de verebiliriz. Tabii, "Ailesine bakın" derken aileler arasında uyumu da değerlendirmek lâzım.
Eşler birbiriyle ne denli uyumlu olursa olsun, ailelerle veya aileler arasında yaşanan sürtüşmeler en azından tatsızlık sebebi olacağından,
bu konuda da denklik aramakta fayda vardır. "Ailelerimiz anlaşabilir mi?.. Ben onun ailesiyle uyuşabilir miyim" diye de sorulmalıdır yani.
DOĞRU ZAMANLAMA....
Yanlış zamanda yanlış karar verilir.
Eğer bir bunalım dönemi yaşıyorsanız kesinlikle hayatınızı bağlayacak önemli bir karar vermeyin.
Zira denize düşen yılana sarılır... Biz, depresyon gibi sıkıntılı dönemlerde ki hastalarımızı mutlaka uyarırız:
"Şu an sağlıklı değerlendirme yapamayabilirsiniz. Kendinizi toparlayana kadar önemli bir karar almayın.
"Öylesi bunalım dönemlerinde öncelikler değişir çünkü ve sağlıklı düşünmek pek mümkün olmaz.
Depresyonda iken yasadığı keyifsizliğin etkisiyle çok hareketli, neşeli birisine aşık olup evlenen bir hastam, düzeldiğinde,
"Ben bu havai, boşboğaz insanla nasıl yaşarım?" demeye başlamıştı.
Evde ki huzursuzluktan kurtulmak için, ilk çıkan kısmete evet diyen kızlarımızın çok yanlış seçimler yaptıkları ve
daha büyük sıkıntılara düştükleri de, yine çok gördüğüm bir örnektir. Yağmurdan kaçan doluya tutulur genellikle.
KAÇ YAŞINDA EVLENMELİ?...
Zaman deyince, uygun evlenme yaşı da çok önemli bir konudur.
Cinslere göre konuşursak, erkek, yapı olarak daha geç olgunlaşır. Bu, fizyolojik olarak da bilinen bir gerçektir.
Bunu bazı şövenist erkekler, "Erkek olmak zor bir iştir" diye yorumlarlar.
Şaka bir yana, erkeğin evlilik sorumluluğunu üstlenecek kıvama gelmesi yirmi beş yaşından önce zordur gerçekten de.
Hele bizim gibi bağımlı özellikleri olan, gençlerin bile muamelesi gördüğü bir toplumda, bu yaşı otuza bile taşıyabiliriz.
Ancak, geç evlenmenin erkekler için bazı hatalara düşme riskini arttırdığını da unutmamak lâzım.
Bayanlar ise çok daha erken dönemlerden itibaren evlilik ve anneliğe hazır gibidirler.
Dolayısıyla günümüzde, genel kabul gören ortalama olan, yirmi yaş civarı mantıklı sayılır.
Tabii bu yaşı eğitim vb sebeplerle biraz ileriye almak da mümkündür, ama kişilik fazla kemikleşmeden evlenmekte de fayda vardır bayanlar için.
Zira, evlilik bir ölçüde elastik olmayı, uzlaşabilmeyi, gereğinde taviz verebilmeyi gerektirir.
Yaş fazla ilerlemiş, yaşama tarzı oturmuş ise, karşısındakine uyum sağlamak güçleşecektir.
"Bunca yıllık huyumu değiştiremem ki!...."İdeal olanı, erkeğin sorumluluk üstlenecek,
gerektiğinde, eşine yol gösterecek bir olgunluğa eriştiği yirmi beş-otuz yaşlarında, bayanın da, kendini ve hayati tanıyıp,
fazla da kişiliği kemikleşmeden, yirmi yaşlarında yapacağı evliliktir.
Arada beş-on yaş fark olması da tavsiye edilir zaten; özellikle ileriki yıllar açısından.
DÖRT DÖRTLÜK OLMALI MI?...
Yukarı da anlattıklarımız iyi bir evlilik yapabilmek için dikkate alınması gereken (bazı) faktörlerdir.
Bu saydıklarımızın hepsinden tam not almak zorunda değilsiniz elbette ama, hepsini dikkate almanız sizin yararınızadır.
Bu dünya cennet olmadığına göre ve bir çok peygamber bile evliliğinde sorunlar yaşadığına göre, mükemmel,
kusursuz bir uyum arzulamak fazla iyimserliktir tabiî ki.
Evlenmek için illa da karşınıza dört dörtlük birisinin, bir masal kahramanının çıkmasını beklemeyin.
"Onun, bu'su eksik, bunun, şu'su fazla", derken sonunda eli böğründe kalıp hiç olmayacak biriyle evlenenler çoktur.
Dört dörtlük uyum deyince şu soruyu sorasım geldi:
"Dünyanın bir yerinde aynı sizin gibi, fiziğiyle, huyuyla tıpa tıp size benzeyen birisi var" desem inanır mısınız?
İnanmazsınız tabiî. Çünkü insanlar, hiç biri diğerinin aynı olmayacak bir çeşitlilikle yaratılmışlardır.
En benzer dediğimiz kişilerin bile, biraz dikkat ettiğimizde pek çok farklılıklarının olduğunu görürüz.
Peki o zaman su soruyu sorayım: "Dünyanın bir yerinde tıpa tıp sizin hayalinize uyan birisi var" desem inanacakmısınız?
Buna da inanmayın. Hayaller, idealler, yıldızlar gibidir. Onlarla yolumuzu buluruz ama, onlara ulaşamayız.
Onların gerçekleşme yeri başka diyardır. Bu dünya da bulabildiğiyle yetinmek de bir fazilettir. İsterseniz formule edelim:
Dört dörtlük beklemeyin, dörtte ikiye de razı olmayın; dörtte üçü hedefleyin...
SÖZLEŞME YAPIN....
Eğer tüm bu muhasebeler sonunda evlenme kararı alınmışsa, bu kararın şartlarını kağıda dökmenizi tavsiye ederim.
(Sadece ben değil, tüm evlilik terapistleri tavsiye eder bunu.)
Evlilikte uyulacak kurallar, hangi konularda kimin nasıl bir fedakârlık yapacağı, kimin neyden sorumlu olacağı, hatta
hangi şehir de yaşanacağı gibi konuların bile yazılı anlaşma hâline getirilmesinde fayda vardır.
Böylece evlilik sırasında olabilecek sürtüşmeler de, "Benim dediğim mi olacak, senin dediğin mi?" tartışmaları yaşamazsınız.
"Burada yazdıklarımız olacak. Ne söz vermiştik?... Bak, altında imzamız bile var.
"Ama bunun faydası sadece evlilik süresince çıkan problemlerin çözümüne yardım da değildir.
Bence esas, çıkabilecek problemleri önceden görmeye ve belki de kötü bir evliliği engellemeye veya
baştan düzeltmeye yarar; doğru karar vermeyi kolaylaştırır.
O heyecanlı dönemin coşkusu içinde size önemsiz gibi gelen ve "anlaşarak hallederiz, bir yolunu buluruz" denilen nice gizli uyumsuzluk
bu esnada açığa çıkabilir....Meselâ ailelerle ilişkinin düzeyi, edinilecek malların nasıl kullanılacağı, çocuk bakım ve eğitiminde eşlerin payları,
özel ilgilere ne kadar zaman ayrılacağı, hatta televizyonda ne seyredileceğine kadar yazın bakalım.
Hiç tahmin etmediğiniz kaytarmalar, itirazlar olabilir. Olmuyor mu?. Hemen evlenin o zaman.
Allah bir yastıkta kocatsın.
Mesaj Yetkileri
- You may not post new threads
- You may not post replies
- You may not post attachments
- You may not edit your posts
-
Forum Rules