View Full Version : İşsizlik Maceraları
Ayberk Tuncer
09.Kasım.2013, 13:27
Öncelikle şunu belirteyim, görselden çok yazılı bir kariyer hikayesi olacak. Şu anda 4. sezonumdayım ve kariyere başlarken hikayeyi anlatmak gibi bir niyetim yoktu. Ama çok güzel şeylerle dolu bir kariyer olmaya başladı. Ben de sizlere aktarmaya karar verdim. Günlük tarzında olacak. Okuması zor, "hit"i az olabilir ama ben böyle yapmaya karar verdim şimdilik. İleride değişebilir. Görselleri ise futbolla ilgili sevdiğim görseller yapmak peşindeyim.
http://behance.vo.llnwd.net/profiles20/340727/projects/6828931/hd_2a0ab77a0967e0df903d854384c87b0a.jpg
İsim: Alex Ayberk Tuncer
Yaş: 28
Uyruk: Türk
Geçmiş: Amatör Futbolcu
olarak başladım kariyerime. Hedefim Avrupa'nın alt liglerinden bir takımda çalışmak ve Avrupa'da ünlenmekti. Hollanda, Rusya veya Almanya'nın alt liglerinden bir takım benim için çok iyi olurdu. Her gittiğim arkadaşıma, her gittiğim futbolla ilgili insana teknik direktör olarak işe başlamak istediğimi anlatıyordum. Anlatıyordum ki:
- Ya sana ne diyeceğim?
- De abi.
- Bizim Faulkner var ya Kassel'daki. O görevi bırakıyormuş, geçer misin başına?
diyaloğu yaşansın. Ama henüz hiç kimseden ses seda çıkmıyordu. Ligler başladı, Almanya 2. ligi'ndeki ve Jupiler League'deki bazı maçları tribünden izliyordum.Maç boyunca da kafamdan hamleler yapıp maça nasıl etki edeceğini düşünüyordum. Futbol camiasından kimden telefon gelse heyecanla açıyordum beklediğim haber gelsin diye.
Böyle böyle üç ay geçirdim. Sonra bir gün Fc Dordrecht'in menajerinin kovulduğunu öğrendim. Hemen bir randevu aldım yönetim kurullarından. Telefonu kapattığımda yüreğim ağzımda, ağzım kulaklarımdaydı. Kaparım ben bu işi, diyordum. "Yürürüm ordan." Haberi aldığımda dışardaydım, koştur koştur eve gidip Fc. Dordrecht'le ilgili notlarımı karıştırmaya başladım. Toplantıya 1 hafta vardı ve ben bu 1 haftada yönetimin karşısına çıkıp takımı ne kadar iyi bildiğimi ispatlamalıydım. Tabi bu 1 hafta içinde ne kadar hısım-akraba-tanıdık-dost varsa aradı tebrik etti. Yaparsın'lar edersin'ler, senden iyisini mi bulacaklar'la dolu telefon konuşmalarıyla geçti 1 haftam.
http://www.tencate.com/emea/Images/FC%20Dordrecht28-27407.jpg
Toplantı günü geldi çattı, ben de heyecanlı heyecanlı gittim. Kulüp sekreterleri beni sporcu sandılar en başta. Bu kadar genç bir teknik direktör adayları olacağını düşünememişlerdi heralde. Velhasıl yöneticiler ve görevlilerle dolu bir toplantı başladı. Bana takımı ligde tutmanı bekliyoruz en azından dediler, tutarım dedim, transfer bütçemiz bu deyip "0" euroyı gösterdiler, olur dedim, bu kadar maaş bütçesi veriyoruz dediler, münasiptir dedim. Ne dedilerse he dedim ki işi alayım. Toplantı bittiğinde onlar da keyifliydi ben de. Hatta toplantı bittikten sonra bırakmış olsam da gidip bi' paket sigara aldım. Keyif sigaramı yakıp yürürken düşündüm ve kararımı verdim.
"Toplantının sonucunu Almanya'da değil Hollanda'da bekleyecektim."
Tabii tahmin ettiğiniz gibi oldu, 1 hafta bekledim ve beni almadılar. Yıkılarak döndüm Almanya'ya. Sonra aynı şeyi Emmen'le ve Rusya 1. lig'den Ufa'yla da yaşadım.
Artık umudumu kesmiştim. Mevsim yaza dönmüştü. Teknik direktörlüğün çocukluk hayali olduğunu ve çocukluğumun da geride kaldığını düşünmeye başlamıştım. 1 senedir takımların peşinde değil çocukluğumun hayallerinin peşinde koşmuştum. Ama artık çocuk olmadığıma göre bunları bir kenara bırakıp başka işlere yönelmem gerekiyordu. Frankfurt'taki fuarlara gelen firmalara çevirmenlik yaparak paramı kazanıyordum. Artık tek teknik direktörlüğüm halı saha turnuvalarına katıldığımız takımımız için gerçekleşiyordu.
Sıradan bir gündü, hem de epey sıradan. Sıkıcı pazar öğleden sonraları vardır ya işte tam manasıyla ondandı. Bir telefon aldım. Fuarda tanıştığımız Ankaralı bir arkadaştı. Selamsız sabahsız konuya girdi.
- Abi koş gel Ankara'ya.
- Hayırdır Engin ne oldu?
- La oğlum Şekerspor var bizim burda. İkinci ligde. Başkan teknik direktör arıyor. Ben sana haber vermeden konuştum. Randevu da aldım. Başkanla görüşeceksiniz.
- He, ne, iyi, tamam, ne zamana?
Aynı şeyleri yaşamaktan epey çekindim. Ama içimdeki çocuk hala daha "atari"sini kapatmamış olacak ki, 2 gün sonra Ankara'daydım.
Toplantıyı doğrudan ve sadece başkanla gerçekleştirdik, benim için çok şaşırtıcıydı. Birebir konuştuk başkanla. Takımın ligde kalmasını istediğinden ama maddi zorluklardan bahsetti. Sohbet havasındaydı. "Sevdim seni." dedi. "Yarın öğle gel de, imzayı atalım. Sözleşmeyi hazırlattırıyorum."
Türkiye'deki futbol, siyaset işlerinden, altyapı ve tesis kötülüğünden dolayı Türkiye'de çalışmak istememiştim başlarda. Ama önünde sonunda buraya gelmiştim işte. Başkan da hemen imzayı atalım demişti. Kulübü hiç mi hiç tanımıyordum. Oyuncuları bilmiyordum. Ama "Vira Bismillah" dedim, "Altından kalkılır."
Ertesi gün başkanla birlikte attık imzaları. Şekerspor'un başına geçtim.
"Sen Almancısın şimdi belki bilmiyorsundur kulübün tarihiyle ilgili bi text yollatayım sana." dedi başkan. "Bi de yerel gazetelere röportaj verirsin." , sonra da iyi günler diledi gitti. Sekreterliğe gidip "Teknik ekiple tanışmayacak mıyım?" dedim. "Yok ki" dediler. Yok ki mi? İster istemez güldüm. 1 yıllık imzayı atmıştım ve daha teknik ekipleri yoktu. Teknik ekipleri değil, teknik ekibim yoktu! Başkanı aradım öğrenir öğrenmez, "Bulacaz ya, getirecez. 1 hafta önce teknik direktör de yoktu." dedi.
Şekerspor'daydım. İşsizliğim bitmişti ama nasıl bir işin içindeydim hiç anlamamıştım.
sui generis
09.Kasım.2013, 13:29
Başarılar dilerim.
SiLveRLeaD
09.Kasım.2013, 13:30
Güzel başlangıç, güzel hikaye inşallah devamı gelir :)
Hikaye güzel, başarılar dilerim :)
Krios
09.Kasım.2013, 13:42
Başarılar dilerim :)
hakankor
09.Kasım.2013, 13:52
Başarılar takipteyim
Burak Akmanoğlu
09.Kasım.2013, 14:55
Başarılar. :)
Ayberk Tuncer
09.Kasım.2013, 15:05
İyi dilekler için çok teşekkürler.
Başkan öyle deyince beni bu işe getiren arkadaşı aradım. Dedim "Durum bu, yol bilmem-iz bilmem. Beni getirdin buraya ne antrenör var ne bir şey. Yardımcım bile yok. Ne yapacağız?", "Gel." dedi, "Yemekte konuşuruz." ve beni yemekte önümdeki 2 yıl boyunca bana Türkiye'yi öğreten hocayla tanıştırdı. Hakkını hiç ödeyemem. Ben ona hocam dedim, o bana hocam dedi. Ben ona Avrupa'nın taktik ve futbol yapısını anlattım o bana Türkiye'nin futbol kimliğini anlattı. 2 yıl boyunca yardımcı antrenörlüğüm adı altında bana mentorluk yapacak Mehmet Necip Kulaksızoğlu'yla orda tanıştım.
Engin, beni Mehmet Hoca'yla tanıştırırken mesleğini söylemedi. Ben de ilk gün telaşesinden adab-ı muaşeret kurallarını bir yana bırakmış olmalıyım ki sormadım. Uzun uzun futbol üzerine konuştuk ve en sonunda bugün yaşadıklarıma geldi konu. "Ben sana yardımcı olurum merak etme." dedi. "Sağolun." dedim. Engin araya girip, "O manada demedi, ben sana yardımcı antrenör olurum, dedi." deyince anladım. Meğer Mehmet Hoca önce beni tanımak, görmek istemiş. Ondan söylememişler mesleğini, geçmişini. Futbol konusundaki fikirlerimi ve yaklaşımımı beğenince Mehmet Hoca bana kariyerinden bahsetti. Daha önce 1 yıl teknik direktörlük yapmış Şekerspor'da. "Ben kulübü tanırım, merak etme. Hallederiz bu işleri." dedi. Bursa'da, Gençlerbirliği'nde teknik direktörlük yapmış. "Hocam neden teknik direktörlük değil de yardımcılık peki?" dedim. "Gençsiniz, kafanızda daha çok yer var sizin. Aile derdin yok, çocuk derdin yok. Teknik direktörlük stresli iş. Ben artık yapmam." dedi.
2 gün sonra Mehmet Hoca'yla takımın başına geçtik, önceden tanıdığı birkaç antrenörü de getirdi ve birkaç oyuncuyu denemeye alarak 18 kişilik kadromuzu genişletmek istedik.
Arif Alemdar, Sezer Sülün, Abdülyiğit Değirmenci, Ufuk Cihanyandı, Sercan Çekmen, Anıl Gündoğdu ile anlaştık.
Anlaşmamız da ayrı bir espriye sahiptir içinde. Mehmet Hoca bana "Hayal kuracaksın ve hayal satacaksın burada. Oyuncuyu böyle alırız." dedi. Sonra da açıkladı, "Oyuncuya verebilecek maaş bütçemiz var mı? Yok. O zaman diyeceksin ki ileride seni bonservisle sattığımda yarısı senin. Oyuncu burda en fazla yıllık 12-13 milyar para kazanır. Ama bonservisiyle satarsak 40-50 milyara satarız. Yarısını alacağı düşüncesiyle atar imzayı. Hem de maçlarda iyi çalışır başka kulüplere gitmek için." Getirdiğimiz her oyuncuyu bu şekilde kattık kulübe. Az maaş, çok hayal ile.
Mehmet Hocam ve başkanın tanıdıkları vasıtasıyla da hazırlık maçlarını ayarladık. Serdar Gökkaya en güven veren ve en hızlı kanımın ısındığı futbolcu oldu. Hollanda çıkışlı bir oyuncu olması da benzer hislere sahip olmamızı, beni anlamasını sağlıyordu.
http://oi44.tinypic.com/x3ekag.jpg
Takımımın yıldızı olacaktı, buna şüphe yok.
Hazırlık maçları başladı ve gerçekten çok büyük bir adaptasyon sorunu çekiyorduk. Hem ben, hem de takımım.
http://oi41.tinypic.com/20f5d2o.jpg
Hazırlık maçları bittiğinde ligde aşağı yukarı ne yapabileceğimizi hiç kestiremiyordum.
İlk resmi maçımız yakındaydı. Müthiş heyecanlıydım. Rakip Güngörenspor'du. Düşme potasındaki rakiplerimizden biriydi. Son dakikada yediğimiz golle 2 puanı geride bıraktık. Kahrolmuştum bu golü yediğimiz için. Bu iki puanı hep arama ihtimalimiz 2 gün boyunca kafamdan çıkmamıştı.
http://oi41.tinypic.com/33dihl1.jpg
Burak Akmanoğlu
09.Kasım.2013, 15:12
Hikayeler süper zevkle okuyorum gerçekten :) bir de mesajı ortalarsan daha düzenli olur sanki. :)
sarianet
09.Kasım.2013, 15:43
hikaye kısmı çok iyi sıkmıyor takipteyiz
Ayberk Tuncer
09.Kasım.2013, 17:38
Ekran görüntülerini ortaya alacağım arkadaşlar. Hatta tüm yazıları aldım. Böyle daha çok hoşuma gitti. İlginize teşekkürler.
Şekerspor'un başında idealist bir genç hoca idim. Klişe biraz ama vallahi de öyleydim. Mehmet Hoca, "Oğlum bizi delik deşik ederler bu taktikle değiştirelim, bak çok gol yedik hazırlık maçlarında" dese de, ben beklerin öne çıktığı orta sahanın yay çizgisine yerleştiği rakibi, kısa ve bol paslı, topun kaybedilmesi halinde 11 kişinin de arkasına geçtiği kompakt bir oyun oynamak istiyordum. Mehmet Hoca ise "Defans çizgisini öne kurmamak lazım, bekleri o kadar ileri çıkarmamak lazım, bizimkiler koşmaz bak." dese de ben inadımdan vazgeçmiyordum. "Ko-şu-la-cak." diye başlıyordum idmanlara. "Çalışmayana forma yok."tu. "Takım taktiğe alışacak."tı "Sonra göreceğiz bak skorları"ydı. "35 puana ligde kalırız hocam."
Hamdım, pişmeye bile başlamamıştım. Benden daha büyük yaşta futbolculara toy bir delikanlı gibi geldiğimi tam anlayamamıştım. Sadece sezebiliyordum. Ama sonuçlar değişince saygıyı kazanırım deyip uzaklaştırıyordum aklımdan bu düşünceyi.
http://oi40.tinypic.com/64q7ht.jpg
İçeride yine düşme potasından bir rakibimizle maça çıkacaktık. Maçtan önceki gece 2-3 kere oynadım kafamdan maçı. Amacım ilk 20 dakikada yoğun baskıyla skoru yakalamak ve sonra rölanti futboluna dönmekti. Devre bitimine doğru tekrar bastırırdık gol bulamazsak bile. İlk yarıyı golle bitirmek lazımdı.
http://oi40.tinypic.com/2mcad5e.jpg
Ben ne dediysem rakip yaptı. Farklı kaybettik. Sonuçlar iç açmıyordu. Evet kadromuz diğer ekiplerin gerisindeydi ama tek sebep bu değildi. Hem sebep bu olsa da bir şekilde işin içinden çıkmak lazımdı. Kupada da Tavşanlı Linyitspor'la eşleşmiştik. Alınacak bir farklı mağlubiyetle birlikte görevime son verilmesi ihtimalini düşünüyordum. Başkan ve yönetimden bu yönde hiçbir davranış yoktu. Taraftardan da. Zaten 500 kişi ancak geliyordu maçı izlemeye. Kuruntu yapıyordum heralde.
3 gün sonraydı. Doğru düzgün dinlenemeyecekti de takımım. Böyle düşüncelerle hazırlandım Tavşanlı Linyit maçına.
http://oi41.tinypic.com/2d7e9no.jpg
Maçın Hikayesi:
Maç başlar başlamaz Tavşanlı bizi sürklase etti. 3 gol buldu. Ama oyuncularım hiç çalışmıyorlar, koşmuyorlardı. Kenarda öfkeden kuduruyordum. Önlerinden salınarak top süren kırmızı-siyahlıların karşısına bile çıkmıyorlardı. İlk yarı Tavşanlı'nın 3-0'lık üstünlüğüyle geçti.
Maçın devre arasında soyunma odasına tüm oyunculardan önce gittim. Bir köşeye oturdum. Hepsi tek tek girdi kapıdan. Aralarında bir tane bile konuşan yoktu. Herkes sus pustu. Tek tek gelip oturdular tahta banklara. Yere bakan, tavana bakan, temizlemek için çıkardığı ayakkabısına bakan... Ama hiçbiri birbirinin yüzüne bakmıyordu. Ayağa kalkmadan kısık sesle, "Birbirinizin yüzüne bakacak topu oynayın." dedim. Başlar bana döndü. "Ben size yanlış taktik vermiş olabilirim, ben size saçma sapan şeyler söyleyip saçma sapan şeyler yaptırmaya çalışıyor olabilirim." Sesim giderek yükselip sertleşmeye başlamıştı. "Boyu kısa adama havadan pas verdirtiyor olabilirim. Ama hiçbiriniz benim dediğim şeyi hakkını vererek yapmıyorsunuz! Denemiyorsunuz bile! Benim size dediklerimi yapmaya çalışmadığınız için bakamıyorsunuz suratlarınıza! Çünkü çalışsanız dersiniz ki 'Hoca ne dediyse yaptık abi ama elimden gelen bu kadar.' Ama siz biliyorsunuz benim dediklerimi yapmadığınızı. Biliyorsunuz hatalarınızı ki yüzünüzü kaldırıp bakmıyorsunuz takım arkadaşınıza. Şimdi gidin varınızı yoğunuzu verin de takım olmayı kazanın. Çalışın da ben yarın bir gün kovulurken başkana 'Başkanım oyuncularımın suçu yok, boyumdan büyük işlere kalkıştım yapamadım deyip sizi koruyabileyim. Elinizden geleni yapmayacaksanız da hiç çıkmayın sahaya." dedim ve çıkıp gittim soyunma odasından.
Goller ardı ardına geldi. Oyuncularım gollerden sonra yedek kulübesine gelip sarıldılar. Maçı uzatmaya taşıdık. Uzatmadan önce Sercan ve Halil İbrahim'i oyuna alıp "İnancımı kazandınız arkadaşlar!" dedim. Bir üst tur bizim oldu. İlk resmi galibiyetimdi benim uzatmalarda da olsa. Serdar'ın formasını istedim maçtan sonra. Rakip oyuncuyla değişmiş. "Ben alırım hocam." dedi, "Aman oğlum ne gerek var?" diyene kadar gitti-aldı-geldi formayı. Hâla saklıyorum.
3 gün içinde Ofspor maçı var. Hazırlıklarımız sürüyor.
Krios
09.Kasım.2013, 17:40
Linyit maçı çok güzel olmuş :)
Burak Akmanoğlu
09.Kasım.2013, 17:44
Vay arkadaş ne demişsin öyle :D :D
Süper zevkle okuyorum vallaha güzel galibiyet almışız bu arada. :)
davidalaba27
09.Kasım.2013, 18:32
Şeker gibi kariyer vallaha :D
Ayberk Tuncer
09.Kasım.2013, 18:51
Ofspor maçı ile birlikte anladım ki orta sahadaki pas hatalarımız ve top kayıplarımız durulmayacak. Oyunculara verdiğim rollerde değişikliklere gitme kararı aldım. Tavşanlı Linyit maçındaki efsane geri dönüşü motivasyon konuşmam getirse de belliydi ki taktiğim eksikti. Hatta çok eksikti.
http://oi44.tinypic.com/etwktd.jpg
http://oi39.tinypic.com/2eyhy7q.jpg
Boluspor ligin çok çok güçlü bir ekibi, fazla söze gerek yok. İlk 4 haftayı sadece 1 puanla kapatabildik. Kısacası şimdilik bizi ligin sonunda gören ve şampiyonluğumuza bire 500 veren bahis sitelerini ve medyayı hiç şaşırtmadık.
http://oi43.tinypic.com/715xlf.jpg
Mehmet Hocayla birlikte alternatif dizilişler ve taktikler üzerine konuşmak için sabah akşam baba-oğul gibi geziyor sürekli olarak raporlara bakıyor, yüzdeleri - grafikleri inceliyor sigara üstüne sigara içiyorduk. Bir şeyler yapmamız lazımdı ama ne lazımdı?
Ne yapmalı?
davidalaba27
09.Kasım.2013, 18:54
Bahis sitelerini şaşırtmadık :D :D Düzeleceğiz idmanlarda defans çalıştır.
Burak Akmanoğlu
09.Kasım.2013, 18:55
Kötü gidişe dur diyeceğiz elbette. :)
egebartu
09.Kasım.2013, 19:08
başarılar hocam
orhuncet
09.Kasım.2013, 20:08
Başarılar Hikayeli bir kariyer Süpeer :)
Krios
09.Kasım.2013, 20:13
İyi olacağız umarım :)
Dennis Bergkamp
09.Kasım.2013, 20:47
Linyit maçındaki konuşmayı okuyunca bir an o sahada ben bile olsam o maçı kazanırdık diye düşündüm :) Okuması çok zevkli bir kariyer oluyor.Başarılar.
Homer J.S
09.Kasım.2013, 22:10
Hocam efsane sunuyorsun kariyeri, başarılar diliyorum, takipçinim.
Ayberk Tuncer
10.Kasım.2013, 03:41
Takımı müziklerle motive etmeye başladım. Müzik dinlemeyi yasaklayan hocaları hiç anlayamadım, sevmedim de. Müzik yasal dopingtir benim gözümde. Antremanlarda plyometrics (dayanıklılık-güç) yaptırırken mutlaka müzikle desteklerim. İnsanın gücünün sınırını bir üst noktaya çıkartır. Takım otobüslerinde mutlaka çalarım. O maçtaki taktiğim neyse ona uygun çalmak isterim Rölanti oyunu için daha epik-dinlendirici müzikler tercih ederken gergin geçecek hücum oynayacağımız maçlara ayrıdır. Bazen de rahatlamak ister oyuncu. Bu maçta da rahatlamak isteyecektir dedim ve Fort Minor ile gittik Alanya Stadı'na.
Fort Minor
http://oi42.tinypic.com/jv2oaw.jpg
Gol düellosunu aldık. Ufak pozisyon değişiklikleri işe yaramış gibiydi. Taktiğimi 2-3-2-2-1'e çekip orta alan paslaşmasını artırmak bu maçta kar etmişti. Serdar sakatlandı. Hem de epeyi kötü sakatlandı. İki forvetim vardı elimde, birini sol açığa koyuyordum, birini forvete. Sol açığa kimi geçireyim hiç bilmiyordum.
Ankara'ya doğru yola çıktık. Aklım Pazarspor maçındaydı yol boyunca. Ne yapıp edip almak lazımdı. Acil 3 puan gerekliydi. İlaç niyetine, sevap niyetine 3 puan lazımdı. Takımın hem özüne hem de teknik direktörüne güveninin gelmesi için, benim güvenimin yerine gelmesi için lazımdı. Ankara'ya kadar gözüme uyku girmedi. Tesislere gidince oyuncuları tebrik edip odama gittim. Laptop'ı açıp Pazarspor maçına çalışmaya başladım.
Kulüp doktoru Emin Bey uyandırdı. Sırtım, omzum tutulmuştu masabaşında sızdığım için. "Ouu hoca uyandırdım mı? Kusura bakma yahu? Bu Serdar'ın rapor geldi de. 6 hafta yok be hocam." dedi. O "yok be hocam"ı derken resmen acıyarak bakmıştı bana. Gülümsedim. "Sağlık olsun doktorum ya bi masör alsak kulübe aslında. Böyle masabaşında sabahlamaktan boynum sırtım kenetlendi vallahi. " deyip konuyu değiştirdim. Serdar'ın 6 hafta olmaması demek gol yollarının tıkanması demekti. Hem dizilişi hem de yapıyı değiştirmem gerekiyordu. Mehmet Hoca'mı çağırdım. Oturduk tartışık. 1 hafta boyunca taktik antremandan başka bir şey yapmama kararı aldık. Yeni taktiğimizle de Pazarspor karşısına çıktık.
http://oi43.tinypic.com/o7pt9s.jpg
Oynamaktan çok oynatmamaya yönelik taktiğimizle maçı aldık. Rotayı Denizli Belediye'ye kırdık. Düşme potasındaki önemli rakiplerimizden birine.
http://oi40.tinypic.com/2cmsmmb.jpg
Rakiplerimizi durduran bu sistem bir şekilde işe yaramıştı. Mehmet Hoca "Ben sana demedim mi oğlum!" demişti takım otobüsüne binerken. "Burası Türkiye, buradakiler cehenneme gittiğinde kazanın başında kimse olmayacak. Biri çıkmaya çalıştı mı tutar indiriveririz aşağı. Bu kadar basit." dedi. Cidden burada işler böyle işliyordu. Top oynamaya, taktiğini yansıtmaya, yaratıcı işler yapmaya bu kadar iştahsız ama rakibi bozmaya, itip kakmaya, oyun oynatmamaya bu kadar ağzının suyu akan insanları başka bir yerde görmemiştim. Türkiye'ye alışıyordum, ona uygun davranmaya başlamıştım. Ama buradaki gibi olmaktan da korkuyordum.
http://oi40.tinypic.com/2wd521i.jpg
Serdar geri dönene kadar bu sistemle ilerlemekten başka çaremin olmayışı kendimi arzularımdan uzakta yaşıyor hissetmeme yol açıyordu. Puan almak güzeldi, oyuncularım her puanda küme düşecek dört takımdan uzaklaşmanın keyfini yaşıyordu ama benim yüzüm asıktı. Buna da şükür diyemiyordum. Ayrıca kupada kuralar çekilmişti, rakip Bal-Kes'ti. Rakibi izlemek üzere yola çıkıp bir günlük Ayvalık, Altınoluk, Küçükkuyu tatili de yapmış oldum.
http://oi44.tinypic.com/2yy592e.jpg
Sırada Bal-Kes maçı var. Maalesef bu maçla ilgili hiç iyi düşüncelerim yok. İzlediğim Bal-Kes bizi farklı geçebilecek bir takım hem de çok farklı geçebilecek bir takım.
Burak Akmanoğlu
10.Kasım.2013, 03:47
Maçlar iyi bence. :)
davidalaba27
10.Kasım.2013, 13:33
Maçlar gayet iyi hocam hikayeyle birlikte çok iyi bir kariyer olur :)
Juan Diaz
10.Kasım.2013, 16:08
başarıalr dilemekten çok bol ilhamlar (: senaryo yazması zor olur bilirim
orhuncet
10.Kasım.2013, 23:42
Maçlar iyi gidiyor :)
Krios
11.Kasım.2013, 00:46
Gayet iyi gidiyoruz
Firat1907
11.Kasım.2013, 01:41
İyi gidiyorsun hocam :)
Ayberk Tuncer
11.Kasım.2013, 14:49
Arkadaşlar bu maç hakkında ne hikaye yazasım var ne bir şey yapasım var, oyun zevkimi de kaçıran bir bugla karşılaştım. Balıkesir'in kalecisi topu ceza alanının içinde tutup sonra dışarı yürüdü. Herkeste rastlanan bir bug ile kazandık. Böyle şeylerden hiç hazzetmiyorum. Ayrıca yorumlar için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
http://oi41.tinypic.com/2rwp2jd.jpg
Bu bug hikaye yazma konusundaki arzumu da birazcık kırdı açıkçası. Urfa maçından önce bir stoperim geriye kalan iki kanat oyuncum da sakatlandı. Orta sahayı kapatan, uzun toparla ileri çıkmaya çalışan bir takım olamazdık, forvetim ayağında top tutamaz, sırtı dönük oynayamazdı. Kanatların yerini alacak bekler yoktu. Orta sahada yoğun pas trafiğiyle topu ayağımızda tutalım desek düz pas atamayan orta sahalarımız vardı. Mehmet Hoca da ben de belki birimizin aklına dahice bir fikir gelir diye bakıştık durduk 3 gün boyunca. En sonunda bol paslı, kalabalık orta sahayı, çakılı bekleri tercih ettik. Sonuç beklediğimiz gibiydi. 7-0'lık hak edilen bir mağlubiyetle Urfasporlulara Anadolu misafirperverliğini göstermiş. 1 dediklerini 2 etmemiş, 1 vurduklarını 2 yemiştik.
http://oi40.tinypic.com/dza6b7.jpg
http://oi40.tinypic.com/1znpgtf.jpg
Doktordan Serdar'ın oynayabileceği raporu gelmişti hafta başında. 7-0'lık mağlubiyetin ardına ikinci bir farklı mağlubiyeti kaldıramazdık. Raporu alır almaz, Serdar'ın yanına gittim. "Bu hafta 11'desin, kaçarın yok. O kadar zamandır yoksun bugün herkesten az, yarın herkes gibi, ertesi günler herkesten çok çalıştıracağım seni maça kadar. Maçtan 1 gün önce tatil. Haberin olsun."
Antreman saati geldi, takımı etrafıma topladım. "Maçlar 0-0 başlar. Ama oyuncular bazen maça 1-0, 2-0 önde veya geride başlarlar. Hocalar da öyle. Ne de olsa yeriz derler veya biz kesin atarız derler.Top oynanmadan kazanılmaz ama oynanmadan kaybedildiği çok maç olmuştur, olacaktır. Biz Urfaspor maçına kaç sıfır geride başladık? Bana kalırsa en azından 3-0 geride başladık kafamızda. Bu davranışı yıkacağız. Ben de yıkacağım, siz de yıkacaksınız. Bu karşılıklı olacak. Ne hoca yenilecek maça başlamadan ne oyuncu ne başkan ne taraftar. Urfaspor maçında 3-0 geride başladıysak eğer bugün fazladan 30 şınav, 30 barfiks, 3 kilometre yüksek tempo koşu, 30 dakika istasyon antremanımız var demektir. Sizinle birlikte ben de çalışacağım."
dedim. Suç sadece onların değildi, Mehmet Hoca da ben de "Yeniliriz." diye çıkmıştık maça. En az futbolcular kadar suçluyduk. En az onlar kadar çalışmalıydık. Takımın giydiği antreman yeleklerinden birini bana, birini Mehmet Hoca'ya uzattlılar ve Bandırmaspor hazırlıkları böyle başladı.
Maçtan 1 gün önce Akın'ın sağ kanatta oynayabileceğini söylemesi ve doktorun da olumlu rapor vermesiyle tama yakın bir kadro ile Bandırma karşısına çıkacaktık. Takım otobüsünde çalan şarkı elbette ki buydu. Maksadım 7-0'lık maçın cezasının çekilip bitildiği, bu maç oynanırken bir önceki maçın düşünülmemesiydi. Burdan 3 puanla ayrılamazsak yeniden düşme potasına girecektik.
Bandıracağız
http://oi41.tinypic.com/24m9e3d.jpg
Epey rahat bir oyunla rakibimizi yendik. Sol açığımız Özcan'ın sakatlanması haricinde yüzlerimiz gülüyordu. Staddan çıktık, otobüse en son ben bindim. "Bandırdık hocam!" diye diye kahkaha ata ata karşıladılar beni. "Herkese çok teşekkürler arkadaşlar. Ama özellikle sakatlıktan çıkar çıkmaz takıma katılan ve iyi oynayan Akın'la Serdar'a teşekkürler. İyi gidiyoruz, iyi." dedim.
Takımın bana olan saygısı artıyordu, oturuş-kalkışlarından, yüzlerinden seslerinin tonundan belliydi. Hocalığım başlamıştı.
orhuncet
11.Kasım.2013, 16:46
Serdar ilaç olmuş valla :D
davidalaba27
11.Kasım.2013, 18:26
Sonunda iyi sonuçlar gelmeye başlamış Urfa maçı çok kötü olmuş :)
Ayberk Tuncer
12.Kasım.2013, 00:41
Serdar ilaç olmuş valla :D
Takımın dişe dokunur tek oyuncusu Serdar. Diğerleri oyuncuların çoğu 2. lig kalitesinde bile değiller.
Sonunda iyi sonuçlar gelmeye başlamış Urfa maçı çok kötü olmuş :)
Sakatlıklar, kadro zaafiyeti ve "Ne de olsa yeniliriz"cilikle 7 tane yedik valla. Adamlar da hiç affetmedi, durulmadı, yerleştirdi :D
Play-off potası için yarışan rakibimize deplasmanda iyi bir darbe vurduk. 12 maçta 16 puan aldık. Ortalamamız hedefimiz olan 35 puanın üzerine çıkabileceğimizi gösteriyor. Mutluyum.
http://oi41.tinypic.com/zldtf9.jpg
Futbol sadece bir oyun değil. Top sadece bir cisim değil. Topun canı, futbolun tanrıları var. İkisi de bizim yenilmemizi istediler bu maç. Yoksa böylesi bir maçta 4 gol yememizin başka bir açıklaması olamaz.
http://oi44.tinypic.com/s33i3a.jpg
Son dakika golüyle 1 puan aldık.
http://oi39.tinypic.com/20gxmpx.jpg
Şaibeli bir şekilde geçtiğimiz turdan sonra kupada rakibimiz Antalyaspor oldu. Devre arasının ve transfer döneminin yaklaşması dolayısıyla başkanla görüşmek için randevu aldım. Kulüp binasına gidip mali yapımızın ne durumda olduğunu sordum. "Çok tutumlu çıktın sen. Nerdeyse hiç para harcamadık. 40 milyarlık kulüp bütçesi şu an 400 milyar. Bu kadar az paraya bu kadar puan çok iyi vallahi. Sen gene çok harcama da, sene başındaki 40 milyarlık bütçeyle transfer yapalım bu devre arasında. Raporunu sunarsın, biz tek tek görüşürüz. Alabileceklerimizi alırız."
"Başkanım." dedim. "Sene başı süper lig takımlarıyla görüşmüştüm. 'Sizin oyuncu kadronuz iyi değil.' deyip reddettiler. Acaba birkaç tanınmış isim alsak, süper lig takımlarından genç kiralayabilir miyiz?" dedim. "40 milyarla birilerini alabileceksek öyle tanınmış, kiralarız." dedi.
Para istemeyeceğimi düşündüğünde bonkör başkan, oyuncu isteyince nankör teknik direktör. Sanırım her kulüpte böyle. "Sol açık, forvet, sağ açık yedeği yok, stoperler patates, sağ bek yedeğim yok. Kadro 20 kişi, yetemiyoruz. En azından 4-5 transfer lazım başkan." dedim. "Doğru adamları alalım da ün mühim değil." diye de geri adım attım. "Sen sun listeyi, hallederiz nasipse." dedi.
İşin içine nasip, kısmet girmişti. Umarım alırdı vereceğim listedeki oyuncuları.
Çok etkili oynadığımız bir maçtı. Özellikle defansif olarak müthiş bir oyun sergiledik ve İstanbulspor'dan sonra Tokatspor'un da play-off potasındaki yerine darbe vurduk.
http://oi42.tinypic.com/2m6llw5.jpg
Bu da Tokatspor'a yarım dahi olsa gol şansı vermeyişimizin resmi.
:icon_biggrin::icon_biggrin::icon_biggrin::icon_bi ggrin:
http://oi40.tinypic.com/nfha21.jpg
http://fc08.deviantart.net/fs30/f/2008/168/e/f/Football_by_Edek.jpg
Sırada Antalyaspor ile kupa maçımız var. Amacımız maça 0-0 başlamak.
davidalaba27
12.Kasım.2013, 00:44
Hahahaha amacımız maça 0-0 başlamak :D
Juan Diaz
12.Kasım.2013, 11:31
BU oyunun mutlak gol şans ıpolarak değerlendirdiği pozisyonları merak ediyorum benim eleman karşı karşıya kaçırıyor ama mutlak gol şansı olarak yansımıyor :F yarı şans oluyormu ona da dikkat etmedim ama karşı karşıya kaçırıyosa bu nasıl mutlak pozisyon olmuyor anlamıyom o yüzden istatistiklere aldanma :p
19karabulut07
12.Kasım.2013, 13:11
Hocam puan durumu nasıl bu yıl çıkmak zor gibi ayrıca maça 0-0 başlamak çok iyiydi :D
Ayberk Tuncer
14.Kasım.2013, 20:03
Arkadaşlar save ederken elektrik kesildi ve save dosyası bozuldu. Dolayısıyla kariyeri kapattırıyorum. Ama şöyle bir özet geçeyim.
1. sene: Antalya bizi 2-1 ile eledi. Devre arası iyi transferler yaptık. Ligde kalabileceğimizi düşünen oyuncular geldi takıma. Son iki maçta play-offa kaldık. Play-off sonucunda bir üst lige yükseldik. Altyapımdan Ömür Yorulmaz isimli hiç fena olmayan bir DL-WBL regen çıkmıştı.
2. sene: Yine bire 500 veriyorduk. Kesin küme düşeceğimiz söyleniyordu. Play-off potasına sürdürdük ligi. 15. haftada Gençlerbirliği ve Wolfsburg'la görüştüm. İkisi de beni hoca olarak almak istemediler. 23. haftada Ertuğrul Sağlam'dan boşalan Fenerbahçe koltuğuna oturdum. Takım berbat haldeydi. 15 kişilik bir kadrosu vardı. Yönetim benden UEFA'ya kalabilme yarışı vermemi istedi. Bense Uefa'ya kesinlikle kalırız, dedim.
Volkan Demirel
Caner Erkin
Devriş Savaşçı (regen)
Godfrey Oboabona
Enes Olgun (regen)
Bruno Alves
Gökhan Gönül
Mehmet Topal
Özgür Sönmez (regen)
Raul Meireles
Salih Uçan
Alper Potuk
Dirk Kuyt
Miroslav Stoch
Moussa Sow
Emmanuel Emenike
Byrno (regen) ve Edin Visca da vardı ama nedense kayıt edilmemişti.
11 haftada (bu maçlar içinde 3 tane de derbi vardı. Şa) 33 puan alıp ligi 3. bitirdim. Şampiyon Galatasaray'ın 10 puan gerisinde.
3. sene: Bomboş bir kulüp vardı elimde. Öncelikle yerli bir iskelet oturtmalıydım.
Gelenler:
Onur Kıvrak - bedava
Serdar Aziz - 4.6 m €
Kara - 3.5 m €
Agustin Medina - 6 m €
Robin Yalcin - bedava
Ömür Yorulmaz (regen) - 450 k €
Oğuzhan Özyakup - bedava
Jem Karacan - 3.5 m €
Mehmet Ekici - 2.4 m €
Ivan Matlak (regen) - 200 k €
Cenk Tosun - 220 k €
Adnan Januzaj - 2 yıllık kiralık
Lacina Traore - bedava
Samed Yeşil - 900 k €
Gidenler:
Bruno Alves - Nott Forest - 500 k €
Miroslav Stoch - Palermo - 3.1 m €
Emmanuel Emenike - Palermo - 4,6 m €
Salih Uçan - Anji - 22 m €
Meireles - Al Gharrafa - 1 m €
şeklinde oldu transferler.
Yılı Uefa Kupası'nda Lille ve Ajax'ı geçtikten sonra Inter'e 1-1 ve 0-0'lık skorlarla çeyrek finalde elenerek, şampiyonluğu 14 puan farkla alarak tamamladım.
4. sene:
Gidenler:
Mehmet Topal - 1,5 m € - Midtjylland
Dirk Kuyt - 1 m € - West Ham
Kara - 6 m € - Osasuna
Mehmet Ekici - 7,75 m € - Sociedad
Gökhan Gönül - 1,5 m € - Al Sadd
Gelenler:
Ömürcan Kurt (wonderkid regen)
Luduena (wonderkid regen)
Kurt Zouma - bedava
Şeklindeydi. Ama sezon başı save ederken kesilen elektrikten dolayı save'im gitti. İyi bir kariyer oluyordu. Çok değişik bir kariyer oluyordu. Maalesef anlatamadan, tamamlayamadan bitmek zorunda kaldı. Okuyan, takip eden herkese teşekkürler.
Powered by vBulletin® Version 4.2.2 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.