Arkadaşlar bu maç hakkında ne hikaye yazasım var ne bir şey yapasım var, oyun zevkimi de kaçıran bir bugla karşılaştım. Balıkesir'in kalecisi topu ceza alanının içinde tutup sonra dışarı yürüdü. Herkeste rastlanan bir bug ile kazandık. Böyle şeylerden hiç hazzetmiyorum. Ayrıca yorumlar için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Bu bug hikaye yazma konusundaki arzumu da birazcık kırdı açıkçası. Urfa maçından önce bir stoperim geriye kalan iki kanat oyuncum da sakatlandı. Orta sahayı kapatan, uzun toparla ileri çıkmaya çalışan bir takım olamazdık, forvetim ayağında top tutamaz, sırtı dönük oynayamazdı. Kanatların yerini alacak bekler yoktu. Orta sahada yoğun pas trafiğiyle topu ayağımızda tutalım desek düz pas atamayan orta sahalarımız vardı. Mehmet Hoca da ben de belki birimizin aklına dahice bir fikir gelir diye bakıştık durduk 3 gün boyunca. En sonunda bol paslı, kalabalık orta sahayı, çakılı bekleri tercih ettik. Sonuç beklediğimiz gibiydi. 7-0'lık hak edilen bir mağlubiyetle Urfasporlulara Anadolu misafirperverliğini göstermiş. 1 dediklerini 2 etmemiş, 1 vurduklarını 2 yemiştik.
Doktordan Serdar'ın oynayabileceği raporu gelmişti hafta başında. 7-0'lık mağlubiyetin ardına ikinci bir farklı mağlubiyeti kaldıramazdık. Raporu alır almaz, Serdar'ın yanına gittim. "Bu hafta 11'desin, kaçarın yok. O kadar zamandır yoksun bugün herkesten az, yarın herkes gibi, ertesi günler herkesten çok çalıştıracağım seni maça kadar. Maçtan 1 gün önce tatil. Haberin olsun."
Antreman saati geldi, takımı etrafıma topladım. "Maçlar 0-0 başlar. Ama oyuncular bazen maça 1-0, 2-0 önde veya geride başlarlar. Hocalar da öyle. Ne de olsa yeriz derler veya biz kesin atarız derler.Top oynanmadan kazanılmaz ama oynanmadan kaybedildiği çok maç olmuştur, olacaktır. Biz Urfaspor maçına kaç sıfır geride başladık? Bana kalırsa en azından 3-0 geride başladık kafamızda. Bu davranışı yıkacağız. Ben de yıkacağım, siz de yıkacaksınız. Bu karşılıklı olacak. Ne hoca yenilecek maça başlamadan ne oyuncu ne başkan ne taraftar. Urfaspor maçında 3-0 geride başladıysak eğer bugün fazladan 30 şınav, 30 barfiks, 3 kilometre yüksek tempo koşu, 30 dakika istasyon antremanımız var demektir. Sizinle birlikte ben de çalışacağım."
dedim. Suç sadece onların değildi, Mehmet Hoca da ben de "Yeniliriz." diye çıkmıştık maça. En az futbolcular kadar suçluyduk. En az onlar kadar çalışmalıydık. Takımın giydiği antreman yeleklerinden birini bana, birini Mehmet Hoca'ya uzattlılar ve Bandırmaspor hazırlıkları böyle başladı.
Maçtan 1 gün önce Akın'ın sağ kanatta oynayabileceğini söylemesi ve doktorun da olumlu rapor vermesiyle tama yakın bir kadro ile Bandırma karşısına çıkacaktık. Takım otobüsünde çalan şarkı elbette ki buydu. Maksadım 7-0'lık maçın cezasının çekilip bitildiği, bu maç oynanırken bir önceki maçın düşünülmemesiydi. Burdan 3 puanla ayrılamazsak yeniden düşme potasına girecektik.
[youtube="9G6Espl8OHw"]Bandıracağız[/youtube]
Epey rahat bir oyunla rakibimizi yendik. Sol açığımız Özcan'ın sakatlanması haricinde yüzlerimiz gülüyordu. Staddan çıktık, otobüse en son ben bindim. "Bandırdık hocam!" diye diye kahkaha ata ata karşıladılar beni. "Herkese çok teşekkürler arkadaşlar. Ama özellikle sakatlıktan çıkar çıkmaz takıma katılan ve iyi oynayan Akın'la Serdar'a teşekkürler. İyi gidiyoruz, iyi." dedim.
Takımın bana olan saygısı artıyordu, oturuş-kalkışlarından, yüzlerinden seslerinin tonundan belliydi. Hocalığım başlamıştı.