View Full Version : İlhan'ın Yeri (Yeni makale 9 Mayıs 2007'de eklenmiştir. Yorumlarınız bekleniyor...)
Ilhan
07.Kasım.2006, 02:18
Evet arkadaşlar. Ben sitemizin yöneticilerinden İlhan. Hepimiz forumda bir şeyleri tartışıp paylaşıyoruz. Ben etrafımdaki olaylara bakıp yorum yapabilen bir insanım. Ne solcuyum, ne sağcı. Tabulardan nefret ederim. Herkesin bir görüşü vardır. Beni asla sen şöylesin veya sen böylesin diye eleştirmeyin.
Sizinle yazılarımı paylaşacağım. Kimseden fikir almadım bunları yazarken. Kimseye sormadım.
Siz de benimle yorumlarızı paylaşacaksınız.
Sakın yorumlarınız geçiştirici yorumlar olmasın. Siyasi içeriği yüksek olmasın. Burada amaç, yorum yeteneğimizi geliştirmek.
Saçma ve kırıcı yorumlar silinecektir. İlk yazım birazdan geliyor.
Arkadaşlar, yeni yazı linki aşağıda:
http://forum.turksportal.net/vb/showthread.php?p=635133#post635133
Burdan devam ederek yorumlarınızı yazınız...
Ilhan
07.Kasım.2006, 02:20
Ben ve Yaşlı Teyzeler
Bakıyorum etrafıma. İnsanlar… İnsanlar… Her yer insan kaynıyor. Herkes kendi derdinde. Alışveriş yapanlar. İnsanlar… Onlar da etraflarına bakıyorlardır kesin.
Düşünüyorum… Acaba düşünen var mı benim ülkemde… Herkesin suratı asık… Mutsuzlar insanlar. Yürürken bakıyorum yüzlere. Herkesin suratında genel bir asıklık. Halinden kimse memnun değil. İtiraz edemiyor benim insanım. Yüce devletim ya onu aç ve susuz bırakırsa… Parasızlık, yoksulluk, açlık kol gezerken insanlar niye gülsün ki. Ağlar tabi herkes. Bu genel surat asıklığı ile ilgili bir şey anlatmak istiyorum sizlere.
Ankara’dan Bursa’ya bayram tatili için geliyorum. Şehrin içi artık kazılmaktan, deşilmekten, ancak bir türlü bulunamayan çözümlerden dolayı berbat halde. Eskisi gibi değil benim Bursam. Bakıyorum. Her yer yeraltı treni için kazılmış. Belediye biraz daha emecek kanımızı. Belediye otobüsü ile 10 dakikalık yol için 2 ytl para veriyorsunuz. Binmedim otobüse hiç bu gidişimde. Ancak o son gün. Ankara’ya döneceğim gün. Şehir içi servisleri halkın canını ve kanını biraz daha emmek için kaldırmış olan belediyemiz, terminal otobüsü diye 80 model bir şeyi gezdiriyor. Bizim oradan terminal normal otomobille 10 dakika falan sürerken terminal otobüsü ile tam 1 saat 15 dakika. Otobüsün kapasitesi 40 kişi. Ancak otobüse 130 kişi doluşmuş durumda. Ne oluyor belli değil. Kadının biri diğer bir kadına çarpıyor. Pardon demeyip önüne baksana diyor. Ve söz dalaşına giriyorlar. Tam bir sinir harbi. İçimden koltuğunda rahatça oturan ve ismini bilmediğim belediye başkanına neler diyorum? Biz sana ne yaptık? Bir ben mi diyorum bunu? Otobüste tam 130 kişi var. Benim yanımda başka bir grup daha var. Onlar yaşlı teyzelerim benim. Hayattan bir beklentisi kalmayan, çoğunluğu çocuklarını evlendirip muratlarına erişen, artık ölümü bekleyen teyzeler. Teyzelerden biri artık içi dolduğundan insan alamayan otobüsün içinde bağırır:
“Yeter artık biz de insanız!!!”
Sessiz çığlığım bu benim… Biz insanız. Bunu bilin artık. Bizi emmeyin. Emmeyin. İnsanlar… Sizler, hayattan bir beklentiniz olduğu için sindiriyorsunuz, ama benim gibilerin artık sabredecek gücü kalmadı. Benim de hayattan beklentim var. Ama konuşmazsam, yazmazsam, iletişim olmazsa, ülkem bir yere gelemez ki…
Şu anlık sadece teyzeler ve ben varız… Ama ilerde düşünen insanlar, tabuları olmayan insanlar, artık sorunları söylesinler. Ben ve yaşlı teyzelerim varız şimdilik.
Ben artık yüzü gülen bir toplum istiyorum.
nekop
07.Kasım.2006, 02:28
abi güzel bi yazı olmuş klasik otobüs sorunumuzu ve otobüsteki beni anlatıyor...
Ilhan
07.Kasım.2006, 02:30
abi güzel bi yazı olmuş klasik otobüs sorunumuzu ve otobüsteki beni anlatıyor...
Bu konudaki fikrin nedir peki? Yani sen ne düşünüyorsun?
Maksic
07.Kasım.2006, 02:56
bencede güzel bir yazı fikrimi söyleyim hemen nerde o eski günler diyor yaşlılarımız herkesin saygılı olduğu herkesin yolda birbirini görüp hiç tanışmadığı kişilere selam veriyor şimdi bi adama baksa yan göz adamı öldürüyorlar o kadar değişti belediyeler işini yapmıyor aynısı istanbul da da öyle 100 kişi falan artık gençler bile yaşlılara yer vermiyor belediyeler uyuyor hanginiz görmüşsünüzdür avrupada bi otobüse yüzlerce kişinin akın ettiğini hanginiz görmüşsünüzdür avrupada kazı çalışmalarını asfalt yenilemeyi ve trafiği felç etmeyi herkes işini yapmıyor değişik bir çağda yaşıyoruz bende anlamıyorum...
tosunpasa
07.Kasım.2006, 15:24
abi yazdığın yazıda tamamen haklısın ama bu bi bakış açısı örneğin benim babam kahveci 7gün çalışıyor tatili yok sabah giriyor kahveye gece 11-12 de eve geliyor bu insandan gülmesini bekleyemeyiz.Tabiki babam bi örnekti babam gibi olan milyonlarca kişi var türkiyede
herkesin bi amacı var.bu amaç için uğraşıyolar ve bu amaçlar için zorluklara göğüs geriyorlar ama gülemiyorlar...çünkü hak ettiklerini alamadıklarını düşünüyorlar doğru mudur derseniz doğrudur.artık herkes geçim derdinde ve toplum olarak gülmeyi unutmuş durumdayız.ve yozlaşmaya başlıyoruz kültürümüze yabancılarşıyoruz engel olmak istiyoruz ama olamıyoruz.belediyelerde artık uyuyor bizim burda bi kanalizasyon taştı geçenlerde tam 1 ay biz o kokuda yaşadık çağırıyoruz belediyeyi günde 2 kez telefon ediyoruz ama gelen giden yok ayrıca bizim mahalledeki yollara 6-7 yıldır asfalt dökülmedi ama her yıl 1-2 kez kırıldı ve gittikçe bozuldu yollarımız.sadece yol değil hayat şartlarımızda gittikçe bozuluyor ve suç oranı artıyor ama belediyelerimiz uyuyor...
SYLaR
07.Kasım.2006, 19:33
Yazı dilbilgisi yönünden güzel.Ama eleştiri yönüm fazla akıcı olmamış.Yani yazı biraz uzun olsaydı yarıda bırakacaktım okumayı.Biraz daha akıcı bir dil kullanırsan çok iyi olur:)
Ilhan
08.Kasım.2006, 00:51
Yazı dilbilgisi yönünden güzel.Ama eleştiri yönüm fazla akıcı olmamış.Yani yazı biraz uzun olsaydı yarıda bırakacaktım okumayı.Biraz daha akıcı bir dil kullanırsan çok iyi olur:)
Yazıyı akıcı olması için yazmadım zaten. Edebiyatçı değil makina mühendisiyim.
SYLaR
08.Kasım.2006, 01:48
Evet edebiyatçı olmaya bilirsin ama uzun yazı yazarsan içinde akıcılık olmazsa okunmaz.Benim belirtmek istediğim buydu
Ilhan
08.Kasım.2006, 02:48
Evet edebiyatçı olmaya bilirsin ama uzun yazı yazarsan içinde akıcılık olmazsa okunmaz.Benim belirtmek istediğim buydu
Fikriniz nedir bu konuda?
Ne düşünüyorsunuz?
SYLaR
08.Kasım.2006, 03:45
Burada bence suçlu tek başına belediye,otobüs şöförü değil.Bizde suçluyuz.Bir deyim vardır "Kafasına vur ekmeğini al".Bu deyim bizim toplum yapımızla örtüşen bir deyimdir.Yıllarca bize yapılan haksızlıklara hiçbir şekilde sesimizi çıkarmadık.Sesini çıkaran olmadımı oldu.Peki bunlara ne oldu.Ya millet kaideye almadı yada "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali" kovuldu gitti.Biz yeterince tepkimizi koyamıyoruz.Fransada öğrenciler 26 yaşından küçüklerin gerekçesiz olarak işten çıkarılmasına olanak tanıyan yasayı yok etmek için tam 1 ay için savaştılar.En sonunda dediklerini yaptırdılar.Bu öğrenciler ne için savaştı.Adil bir düzen için.Ama bu yapı maalesef bizim toplumumuza yerleşemedi bir türlü.Herkes "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşayın" diyor başka bir şey demiyor.
Peki bize insan gibi davranmalarını nasıl sağlayabiliriz.Bunun kolay bir cevabı var.Tepki vermek.Şimdi bazılarınız "Hadi be ordan ben tepki versem ne olacak sanki otobus iş mi yapmayacak" laflarını duyar gibi oluyorum.Belki bir kişiyle olmaz bu işler ama kitleler yapılan haksızlıklara DUR derse o zaman bize karşı insan gibi davranmalaını sağlayabiliriz
Ilhan
08.Kasım.2006, 03:48
Burada bence suçlu tek başına belediye,otobüs şöförü değil.Bizde suçluyuz.Bir deyim vardır "Kafasına vur ekmeğini al".Bu deyim bizim toplum yapımızla örtüşen bir deyimdir.Yıllarca bize yapılan haksızlıklara hiçbir şekilde sesimizi çıkarmadık.Sesini çıkaran olmadımı oldu.Peki bunlara ne oldu.Ya millet kaideye almadı yada "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali" kovuldu gitti.Biz yeterince tepkimizi koyamıyoruz.Fransada öğrenciler 26 yaşından küçüklerin gerekçesiz olarak işten çıkarılmasına olanak tanıyan yasayı yok etmek için tam 1 ay için savaştılar.En sonunda dediklerini yaptırdılar.Bu öğrenciler ne için savaştı.Adil bir düzen için.Ama bu yapı maalesef bizim toplumumuza yerleşemedi bir türlü.Herkes "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşayın" diyor başka bir şey demiyor.
Peki bize insan gibi davranmalarını nasıl sağlayabiliriz.Bunun kolay bir cevabı var.Tepki vermek.Şimdi bazılarınız "Hadi be ordan ben tepki versem ne olacak sanki otobus iş mi yapmayacak" laflarını duyar gibi oluyorum.Belki bir kişiyle olmaz bu işler ama kitleler yapılan haksızlıklara DUR derse o zaman bize karşı insan gibi davranmalaını sağlayabiliriz
Tamamen hak verdiğim bir yorum.
Bugün NTV'de bu konu işlendi.
Keşke sesimizi çıkarabilsek...
Krusty
08.Kasım.2006, 17:39
Öncelikle çok güzel bir yazı yazdığını belirtmek istiyorum. Gayet akıcı, severek okudum.
Bizleri hiçbir büyük makam kaide almıyor. Bu tür olaylara artık alıştık. Kimse bizi bu konuda dinlemiyor, değişikliğe gitmiyor. Otobüsün yolcu kapasitesi niye fazla deyince; otobüs şöförü sanki bana git başka otobüse bin diyor. Ben açık sözlüyümdür; bunu hep dile getiriyorumdur. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Bir tarafta yaşanan kargaşalık, bir tarafta ise otobüsün içindeki o kötü koku adeta tiksindiriyor beni. Bunları Türk halkı dile getirse ne olacak? 1 gün, 2 gün normal yolcu seviyesinde olacak fakat sonralarında eskisi gibi. Aynı hamam aynı tas misali.. Bu şey sadece otobüs içinde geçerli değil. Trenler için de, metro için de vs. geçerli. Örneğin ben dün trene bindim. Tren o kadar dolu ki anlatamam sizlere. İnsanlar neredeyse birbirlerinin içlerine girecek. Ama trenin için de bir alanda yazıyor ki; oturacak yolcu sayısı: 32, ayakta duracak yolcu sayısı: 50 (sayıları hatırlamıyorum, kafadan attım.) Ama trende bu rakamların iki katı yolcu var. Aslında bunun tek sorumlusu devlet değildir bana göre. Çünkü bizim ülke cahil bir ülke, hep kendini düşünüyor. Dolmuş, taşmış bir otobüse/trene sen hangi akla dayanarak daha ne diye biniyorsun? Sonra da ne kadar dolu, bu ne böyle, devlet buna çare bulsun diyorsun. Ayrıca ben otobüs şöförlerinin, otobüs tıklım tıklım doluyken, her durakta durup yolcu almalarına sinir oluyorum. Ayakta onlarca insan varken sen daha nasıl yolcu alırsın ki? Dediğim gibi sesimizi çıkarınca ise bizi takmıyorlar. Herşey aynı, eskisi gibi.. Yabancı ülkelerde her şey çok daha güzel, herşeye uyuluyor. Bir de biz Avrupa Birliği'ne girecekmişiz. Bu gidişle çok gireriz..! Kahrolsun cahillik!
Ilhan
08.Kasım.2006, 18:00
Bahsettiğin cahilliğin olduğuna ben de katılıyorum.
Ancak bu cahillik sadece eğitimsizlik cahilliği değil.
Ama yorumun gerçekten doğru ve sonuna kadar katılıyorum.
Başka yorum yapmak isteyen var mı arkadaşlar?
Krusty
08.Kasım.2006, 22:32
Bence İlhan Abi yararlı bir başlık açmış. Herkes burda konu ile ilgili yorumlarını yazsın arkadaşlar, hem yorum yeteneğimiz de gelişir. Ama bakıyorum da maalesef yorum yazanların sayısı çok az. Daha keyifli konularda onlarca mesaj var. Buraya da yazmanızı öneriyorum.. ;)
Redrum
08.Kasım.2006, 22:41
öncelikle arkadaşım düşünceleriin güzel ifade etmişsin.:) Bende şunu söylemek istioyorum ki aslında herkesin mutsuz olması çok normal htaa bence bu çoğu ülkenin çoğu insanında vardır.Buun sebebi yaşam derdi, geçim sıkıntısı vb. olabilir.zengiin açlık derdi olmaz da, işlerinden sıkılablilr mesela.Bir diğeri aşk hayatından mutuszdur.Yani dünyada tamamen mutlu olan insan ben görmedim mutlaka insanın kafasında bir takım düünceler, sorunlar vardır ve hayat gerçekten sorunsuz değildir.Ben olayı belediyeye bağlamıyorum ama bu otobüş minnüs giib konularda mutsuzluk, huzursuluğun sebebinde belediyenin payı büyüktür.O da inşallah biter onlarda bir düzen kurmaya çalışyor ne diyim Allah herkese kolaylık versin, işini rasgetirsin.
Krusty
08.Kasım.2006, 22:45
Aslında foruma Almanya'dan katılan bir arkadaş vardı; arda_ultraslan diye. Onun da bu konuda fikirlerini alsak çok iyi olur. Almanya'da bu tarz şeyler yaşanıyor mu, bizi bilgilendirsin. Ama ben hiç sanmıyorum yaşanacağını..
Universal
08.Kasım.2006, 22:45
Haftasonu dershaneye gitmek için evden çıktım. Her zamanki gibi bir mininüs bekliyorum ama içimde bir umut var boş gelsede gene her zaman ki ayakta durma problemi veya ayakta dursak bile basamkta sıkış pıkış durmamamak için bekliyorum. Minibüs geldi ve hayallerim suya düştü. Para vermek için beş dakika uğraştım çünkü elimde bir klasörüm var diğer elimde de para çıkarmak için uğraşıyorum ama bu arada tutunacak yer yok ani bir harekette her an başımı bir yerlere çarpabilirim. Para'yı verdikten sonra içerideki havasızlık insanı mahfediyor bir kaç kişi insede içersi ferahlasa diyip duruyorum. Son durağa yaklaşırken bir kaç kişi iniyor. Minibüs ferahlıyor ama inerken şöför ilerki durakta alacağı yolcuları düşünüp duruyor aslında yolcuları değil diğer meslektaşlarının o yolcuları almaması için çabalıyor yetmiş yaşındaki kadından bile hızlı olmasını istiyor.
Kadıköy meydanına geldiğimizde her taraf araba, otobüs ve minibüs doluyor havada oksijen diye bir gaz yok her taraf azot gazı ile doluyor elinde sorumsuzca sigara içenler olduğu için Kadıköy'de nefes almak imkansız hale geliyor. Nefes almak için sahile gidiyorum orayı tinerciler basmış ateş yakarak ısınmaya çalışıyorlar denize bakıyorum bari gözüm rahatlasın diye ama bakmaz olsaydım diyorum sorumsuzca denizi pisleten insanlar on adım ilersindeki çöpe elindeki peçeteyi atacağına yere atıp rüzgarın etkisiyle denize giden peçete yaklaşık yüzelli yılda temizlenebilyor. Her gün bu olaylar daha fazla kişinin aracın artmasıyla daha da kötüye gidiyor.
İstanbul istiyorum denizi temiz olan İstanbul istiyorum havası toprak kokan...
Universal
08.Kasım.2006, 22:49
İlhan yorumumu yukarıda yazdığım yazı ile anlatmak istedim. Açtığın bu konu iyi olmuş düşüncelerini bizlerle paylaşman iyi fikir. ;)
Redrum
08.Kasım.2006, 22:53
Evet batuhan aslında yazdığın yazıdan şu kafama takıldı ki; şu anda İstanbul'un haline bakın, bir de 50 sene sonra noolcak bu İStanbul artan nüfüsla beraber, Dünyanın sonu mu gelcek, gelmesede gelmiş kadar olcak, çünkü yaşanmayacak hale gelcek artık Dünya(En azından Türkiye)...
Sekopej
09.Kasım.2006, 00:02
Burdan Belediyemize teşekkürlerimi gönderiyorum, seçim yaklaşıyor ya bizlere hizmette sınır tanımıyorlar. Toprak havası alalım diye yollar asfalt değil, otobüste bol bol toz kokluyoruz. Neyse konu siyasete dönmesin demiş İlhan ben bu kadar eleştiriyle yetineyim.:)
Okuduğum mesajlarda çok karamsar bir tablo sergilemişsiniz. Yazdıklarınızın hepsine katılıyorum ama hayatta küçük şeylerden mutlu olmayı da bilmek lazım. Çevreme baktığımda ben de birçok olumsuzluk görüyorum, okuduğum bölümle çok alakalı bir durum bu. Derslerde de bu çevre sorunlarını, ekolojik sorunları, daha ferah bir dünya için neler yapılabilir bunları tartıştığımız için çevreyi daima inceler, gözlem yaparım.
Hani derler, burada fabrikalar var hava kirliliği oluyor, burayı ağaçlandıralım karbondioksiti oksijene çevirsin. Evet ağaçlandırma kampanyası başlar, hatta sanayi kuruluşları sponsor bile olur ama aynı kirlilik devam eder. Ayrıca ağacın depo ettiği kardondioksit de 100-150 yıl sonra tekrar doğaya geri verilir. Buradan da anlaşılacağı gibi hava kirliliğini önlemek için daha fazla ağaç dikmek yerine o hava kirliliğini oluşmadan engellesek daha iyi değil mi? (Azıcık ekolojik sorunlardan da bahsetmekte fayda var :) )
Neyse konunun özüne dönersek geçen gün başımdan geçen bir olayı paylaşayım. Okulla ilgili alınacak bazı mataryeller için Kemeraltına gitmiştim. Dönüş için otobüse bindim, fazla kalabalık değildi ama yine de ayakta bayağı yolcu vardı. Alsancak'a kadar sorunsuz geldik ama Alsancakta otobüs bir anda otobüslerin park yerine döndü, herkes gibi ben de şaşırmıştım ne olduğunu anlamaya çalışordum. Şoförle oradaki görevli tartışıyordu, sonradan öğrendim ki aracın yağı değişmesi gerekiyormuş o nedenle otobüs değiştirilecekmiş. Şoför neden daha önceden haber verilmediği için görevliye kızıyordu, yolcularda neden başka otobüse geçiyoruz diye şoföre. Ama herkes oturduğu yerden mırıldanıyordu. Hazırlanan diğer araç da sanırsan belediyenin en eski otobüse, yolda bozulma ihtimali çok çok yüksek. Şoför konuşa konuşa diğer otobüse geçmemiz gerektiğini söyledi kapıları açtı ve aşağı indi. Herkes koyun gibi (ki buna ben de dahilim o gün bayağı yorucu geçmişti) diğer otobüse geçmeye kalkışırken bir otobüs dolusu insandan sadece 1 bayan itiraz etti, inmeyin arkadaşlar böyle birşey yapmalarına hakları yok, koyun gibi her denileni yapmayın dedi. hiçbirimiz inmezse otobüs değişmez dedi. Başlarda pek inen olmadı ama diğer otobüs çalışıp hareket için hazırlanınca koşa koşa gitti millet. Bayan hala konuşuyordu işte bizim yüzümüzden diye.
Evet bizim yüzümüzden ben orada otursaydım ( yorgunum uğraşamam demeseydim), bir başkası eve biraz geç gitsem ne olur ama hakkımı savunayım deseydi, bir diğeri acıktım ama dayanırım böyle birşeye izin vermem deseydi o gün otobüs değişmezdi. Bunu gören görevli bir daha tedbirini önceden alır, böyle bir işe kalkışmazdı. Ama en son tek kalan bayan da otobüse bindi ve hareket ettik. Ben inene kadar otobüs bozulmadı ama son durağa varmadan bozulduğuna eminim.
Harekete geçince şoförden bazıları görevlinin adını öğrendi,(o itiraz eden bayan değil ama laf olsun diye konuşanlar) şikayet edeceklermiş. Şikayet ettiklerini de sanmıyorum ama sana demez mi kardeşim inmeseydin diye. Biz orada indik ya o görevli böyle olayları yapmaya devam edecek, bizler de alıştık artık ne olacak 5 dakikalık iş deyip koyun gibi kafa sallayacağız...
Biraz uzun oldu ama sonuna kadar okuyanlara teşekkür ederim.:)
Universal
09.Kasım.2006, 00:08
Ben teşekkür ederim son harfine kadar okudum yazını aslında hepimizin sorunu aynı yasalarda bir kural var ayakta yolcu alınmaz diye ama bunu gören polis niye izin veriyor veya polisler izin veriyosa bunu gören bakanlar niye bu polislerin çalışmasına izin veriyor bazı kafalar değişmediği sürece bu sorunlar hep devam edecektir.
Ilhan
09.Kasım.2006, 00:15
Bence İlhan Abi yararlı bir başlık açmış. Herkes burda konu ile ilgili yorumlarını yazsın arkadaşlar, hem yorum yeteneğimiz de gelişir. Ama bakıyorum da maalesef yorum yazanların sayısı çok az. Daha keyifli konularda onlarca mesaj var. Buraya da yazmanızı öneriyorum.. ;)
Cancığım yerin adının herhangi bir önemi yok. Önemli olan burada fikirlerimizi hoşgörü ile paylaşmak.
Ben her hafta bu konuya bir makale koyacağım ve tartışacağız. Amacım sizin de fikirlerinizi söyleyebileceğiniz bir ortam oluşturmak. Volkan_baros'a Türkiye ve Dünya gündemine açmak için izin istedim ancak o burada yazmamı, sonra uygun olursa oraya taşıyacağını belirtti. Organize eden ben olduğumdan adı İlhan'ın Yeri. Zaten başlığa baktığınızda sizi bir meyhane havasında içeri davet ediyor:)
Bu konuda Serkan gibi, Aşkın gibi, Batuhan gibi, Can gibi herkes yorum yazsa ne güzel olur diye düşünüyorum, yorum yapan arkadaşlara teşekkür ediyorum, yapmayanlardan da yorum bekliyorum.
nekop
09.Kasım.2006, 01:39
Bu konudaki fikrin nedir peki? Yani sen ne düşünüyorsun?
bu soruna geçen hafta bakırköyden gelirken yaşadıgm olayla cevap verim :)
Bakırköy özgürlük meydanının oradan halkalı minibüsüne bindim ilk binenlerden oldugum için kendime oturcak bi yer bulmuştum ama minibüs tıklım tıklım daha incirlideyken polis aracı durdurdu cezayı yazdı ama bizim söför yoluna yolcu alarak devam etti yine neyse kadir hasın(şirinevler yakınında biyer) oraya geldik bu sefer başka bi polis tekrar durdurdu ve bi ceza daha yedik ondan sonra şöför yanındakiyle konuşmaya başladı sabahtan beri 4.cezayı yemiş ama hala yolcu alıyor bunun sebebi ne bizim cezalarımız caydırıcı degil bence...
Ilhan
09.Kasım.2006, 02:52
Bulunduğun yerde ceza kesiliyormuş. Ancak Ankara'da o bile yok. Her zaman tıklım tıklım. Bursa için de aynı şey geçerli. Buralarda ceza bile yok. Zaten olsa bile dinlenmiyormuş, bunu bize ispatladın.
Teşekkürler.
S-B-Z
09.Kasım.2006, 17:27
Esasında biz millet olarak duygusal bir milletiz.En üstünden tutunda,en alttakine kadar.Bir ceza uygulaması ortaya konulacağında mutlaka halkın herkesimi gözönünde bulunduruluyor,belki oy kaygısı belki başka şeyler yüzünden bazı şeylere bilinçli olarak göz yumuluyor bence.Ceza caydırıcı olmalı evet buna katılıyorum ama şöylede bir durum var;trafikte belli saatlerde bir yoğunlaşma oluyor ve o saatlerdeki araçlar bence ihtiyaca cevap verecek sayıda değil,ama onun haricinde çoğaltılacak araç sayısıda fazla olacak.Açıkçası çok karmaşık bir durum ve bu sorun tüm şehirlerimizde mevcut neredeyse.
El Comandante
09.Kasım.2006, 20:52
Aslında foruma Almanya'dan katılan bir arkadaş vardı; arda_ultraslan diye. Onun da bu konuda fikirlerini alsak çok iyi olur. Almanya'da bu tarz şeyler yaşanıyor mu, bizi bilgilendirsin. Ama ben hiç sanmıyorum yaşanacağını..
benmi?ben soruyu anlamadim,ipucu verebilirmisniz?:D:D
otobüs olayi almanyada yasanmiyor,otobüste kac tane koltuk varsa o kadar kisi giriyor,ama ayakta duranlarda var 3-4 kisi.ama bizim yani ögrencilerin otobüsleri cok fazla doluyor.yani otobüs 30 kisilikse 45 kisi giriyor.ama büyüklerin bindigi otobüslerde ise cok kisi olmuyor.yani almanyada otobüs sorunu yok
Ilhan
09.Kasım.2006, 21:19
İşte.... Orada halk haklarına saygı var. Ama ülkemizde yok. Ne kadar ayıp, ülkemizde insan olarak bir değerimiz yok.
bursa_mc
09.Kasım.2006, 21:51
ilhan abi ilk defa yazıyorumm mekanın hayırlı olsun:)
Ilhan
09.Kasım.2006, 22:10
ilhan abi ilk defa yazıyorumm mekanın hayırlı olsun:)
Sağol Mert Can. Sen de bir Bursa'lı olarak o terminal otobüsü veya yol çilesinden bahsedebilirsin. Tabi çekiyorsan:D
El Comandante
09.Kasım.2006, 22:12
aslinda fikrin iyi ilhan abide,bence baska sorunlarada yönelmelisin,mesela plkemizdeki issizlik sorunu,gecim SIKINTISI vs.böyle konularada yönelirsen bence iyi olur.
Ilhan
09.Kasım.2006, 22:16
aslinda fikrin iyi ilhan abide,bence baska sorunlarada yönelmelisin,mesela plkemizdeki issizlik sorunu,gecim SIKINTISI vs.böyle konularada yönelirsen bence iyi olur.
Her hafta bir makale yazacağım Arda'cığım, tartışacağız.
bursa_mc
09.Kasım.2006, 22:18
Sağol Mert Can. Sen de bir Bursa'lı olarak o terminal otobüsü veya yol çilesinden bahsedebilirsin. Tabi çekiyorsan:D
bende makaleler yazabilirimm
Gangsta_Kral
09.Kasım.2006, 23:04
Abi gerçekten güzel bi yazı
Klasik türk sorunlarını özetlemişsin.Gerçekten bahsettiğin sıkıntıları hepimiz yaşıyoruz.Bu sıkıntıları öğretmeninden tutun öğrencisine kadar herkes yaşıyo
Bizim ülkemizde çözülemeyen bir ton sorun varken kalkmış Avrupa Birliğinden bahsediyorlar.E biz bu sıkıntıları her allahın günü yaşarken doğal olarak bu devlet bizi umursamıyomu diye düşünüyoruz.Bizim ülkemizdeki sorunların ciddi olduğunu hala anlayamayan insanlar var.Peki bu cahiliyetin bir simgesi değil midir?Neyse aslında yazılması gereken çok şey var ama nereye kadar yazcaz.
Gangsta_Kral
09.Kasım.2006, 23:10
Bu arada aklıma geldi de sırf o otobüslerdeki boğucu ortama dayanamayıp yanımda bayılan bi akrabam var dı.Benim zaten otobülere karşı antipatim vardı zaten olaydan iyice nefret ettim
Ilhan
10.Kasım.2006, 12:09
Gangsta_Kral sana değerli yorumun için teşekkür ediyorum. Yakında ben de bayılırırım herhalde bir otobüste.
S-B-Z
10.Kasım.2006, 17:53
Gangsta_Kral sana değerli yorumun için teşekkür ediyorum. Yakında ben de bayılırırım herhalde bir otobüste.
bence bayılmak için en ideal binek aracı minibüsler.:D
tavsiye ederim.Otobüste izdihamda kim vurduya gidebilirsiniz :D
Ilhan
11.Kasım.2006, 16:20
Din
Neden bazı önyargılar bizi sınırlıyor? Düşünmemizi engelliyor? Düşünen bir toplum olamadık hiçbir zaman. O kadar çok sorunumuz var ki…
Yaşadığımız İslam o kadar yanlış ki… Yani bana öyle geliyor. Toplum olarak Müslüman olduğumuzu söylüyoruz, fakat çoğumuz Kuran’ı açıp bir kez okumamış bile. Dinimizin koyduğu kuralları hep başkalarından öğreniyoruz. O başkaları da bu değişmeyen kuralları sömürüyor. Farklı anlatıyor. Çoğumuz mensubu olduğumuz dinden habersiz olarak yaşıyoruz.
Geçenlerde Cuma namazına gittim. Cemaatle kılınması gereken, farz bir namaz. Hocamız Türkçe bir vaaz verir, öncesi ve sonrası hep Arapça cümlelerden oluşur. Oturduk. İmam başladı, okuyor da okuyor, duvar kenarındakiler uyukluyor, birileri bir şeyler düşünüyor, herkes kendi âleminde. Herkes Arapça kısmında dizüstü oturuyor, Türkçe kısımda rahatça bağdaş kurabiliyor. Benim dilimin saygısı yok… Nedir bu? Ne saygısı? Dizüstünde oturunca mı oluyor saygı? Tabular… tabular… tabular…
Hoca Arapça bir şeyler okuyor. Kimse anlamıyor. Herkes sadece bakıyor. Sadece bakıyorlar. Anlamıyorlar. Acaba Hoca ne diyor? Bunun Türkçesi yok mu? Ve bu soruyu sadece ben mi soruyorum? Belki Kuran’dan bir yer okuyor, belki de güzel bir dua ediyor, ama ben Türk’üm. Bunun Türkçesi yok mu? Ben Arapça dua istemiyorum. Arap dua etsin Arapça olarak. İslam evrensel bir din. Namaz başlıyor, her şey yine Arapça. Türkçe söylese insanların kulaklarına yer edecek. Ama kimse bir şey anlamadan namaz bitiyor. Çekip gidiyorsun. Kazanç nedir? Anlamadığın sözler söyleniyor ve sevap mı kazanıyoruz? Bence hayır. Bence Allah bizlere kızıyor.
Teyzem ramazan boyu mukabeleye gitti. Okunan cümleler Arapça, bir şey anlamıyorsun, kazancın nedir ki? Teyzemle bu konu yüzünden tartıştık. Kim haklı sizce? Anlayabildiğim bir din istiyorum, o da mevcut zaten, o zaman bunu uygulamalıyız diyen ben mi? Yoksa tabularının dışına çıkamayan, ana babasının öğrettikleri dışına çıkarsa Allah’ın onu yakacağını düşünen teyzem mi? Namaz Türkçe olsa, Allah’a Türkçe dua etsek, ezan Türkçe olsa, daha faydalı olmaz mı? İyiliği emreden dinim daha anlamlı olmaz mı benim için?
Bugün Kanadalı bir adam ben Müslüman olmak istiyorum dese, mecburen Kuran’ın İngilizcesini okumak zorunda. Ben de Müslüman’ım, Türk’üm ama bir kere açıp da okumadım (genel durumdan bahsediyorum).
Ezan’ın Türkçesi o kadar anlamlı ki… Ezan bir çağrıdır. Gelin, namaz kılın! Ama benim insanım tınlamıyor bile bazen. Çünkü Arapça. Düşünsenize o sözlerin Türkçe söylendiğini… Allah’ım! Ne olur bizleri yakma! Biz dinimizi yaşayamayan bir toplumuz. Sana sevgi beslemek yerine, senin koymadığın kuralları koyan insanlar yüzünden senden sadece korkuyoruz. Ne olur benim ülkem insanına biraz akıl ver Allah’ım! Bizi doğru yola eriştir…
SYLaR
11.Kasım.2006, 16:54
Din konusu bence tabuların en büyüğü.Hepimiz Müslümanız deriz.Ülkemizin %90'ı Müslümandır.Ama Ramazan ayında oruç tutan,namaz kılan,zekat veren,5 vakit namazını kılan neden bu kadar azdır?
Hak Yoldur İslam.Bazılarının yanlış din sahibi olarak gördüğü Yahudilerin,Hristyanların çoğu dinlerine bizden daha fazla saygılı ve sahiptirler.Mesela Yahudilerin kutsal günü Cumartesidir ve o gün Yahudilerin yaşadığı yerlerde elektrik yoktur.Mesela bir otelde kalıyorsunuz.Aşağı inmeniz lazım.Böyle yerlerde asansörler ayarlanıyor.Her katta 5 Dakika durarak yukarı çıkıp,aşağı iniyor.Bu onların inancı.Hristyanların kutsal dini Pazardır.Halkın büyük bir çoğunluğu kiliselerdedir.
Peki biz niye kutsal günümüz olan Cuma günü camileri doldurmuyoruz.Bence bunun çok kolay bir cevabı var.Bunun nedeni İslamiyetin son din olmasından ve hak din olmasından kaynaklanıyor olmasın.Nede olsa biz hak yoldayız.Nede olsa dinimiz tüm dinlerden ileri.Yani kısacası biz onlardan bir adım öndeyiz.Yani rahatız.Bu rahatlıktan dolayı bence biz bu kadar dinimize sahip çıkmıyoruz.
Diğer bir nedeni daha var benim kanımca.Buda çocukluğumuz.Çocukluğumuzda bize dayatılan bazı zorlamalar olmasın.Çocukluğumuzda olum böyle yapma günah,olum şöyle yapma bilmem ne.Bu dine karşı saygısızlığımız nedeni sakın çocukluğumuzdaki dayatmalar olmasın.Bu toplumumuzda çok sık rastlanan bir şey.Bence bu nedenden dolayıda dinimize biraz saygıda kusur yapıyor olabiliriz.
Şimdi ben Müslümanım diyecem ama Kuranı okuyamayacağım.Neden?.Çünkü Arapça bilmiyorum.Yani Müslüman olmam için illa Arapça bilmemmi lazım.Niye ben dinimin bir duasını anlayamayım.Öylesine okuyacağıma neden ne anlama geldiğini bilerek okumayayım.Ne anlama geldiğini bilirsem onu anlamak daha kolay olmayacakmı.
Türkçe olursa ne olacak?İlk başta ne dediğini anlayacağım.Anlayınca ne olacak kendi kendimi o konu hakkında sorgulayabileceğim.Doğru mu yanlış mı olduğunu daha rahat anlayacağım
Ben hayatımda hiç bir akıma hiç bir düşünceye körü körüne bağlanmadım.Okudum öğrendim,sorguladım.Ama İslamiyeti sorgulayamıyorum.Şimdi Türkçe Kuran var al oku sorgula diyebilirsiniz.ama Türkçe Kuranı okumamın ne faydası olacak ki.Okuyup sorgulayacağım ama iş uygulamaya gelince yine Arapça olacak.Niye inandığım bir şeyi anlamayayım ben.Niye onu anlayarak uygulayamayayım?
El Comandante
11.Kasım.2006, 17:14
bence cok iyi bir konuya deginmissin,benim görüslerim:
buraya ilk geldigimde hristiyanlarla müslümanlar arasinda büyük bir farki anladim.
hristiyanlar kendi dinlerinin gerektigi seyleri yerine getiriyorlar,burada pazar günleri kiliseler tiklim tiklim dolu,cünkü milletin dine olan saygisi inanci var.ama türkiyedeki müslümanlar nede olsa müslümanim hiristiyanlardan ve yahudilerden daha üstünüm diyerek cogu insan ne cumaya gider,ne 5 vakit namaz kilar,oruc ayinda bile oruc tutmayanlar var,ama yeri geldiginde ben müslümanim diye sokaklarda dolasmasini biliyor,müslümanlar cennete hiristiyanlar cehenneme gider diyerek baska bir dini hic önemsemiyor ama bu cok yanlis,bünkü bizim nasil bir dinimiz bir kitabimiz varsa onlarinda bir dini bir kitabi var,ama buradaki müslümanlara gelirsek buradakiler türkiyedeki müslümanlardan daha cok dinlerine sahip cikiyor,5 vakit namaz kiliyor,cuma namazina 8 yasinda gidenler bile var,buradaki camiler tiklim tiklim,nedeni ezan sesinden uzak kalmalari ve baska bir dini olan ülkede yasamalari.türkiyede genc nesile bakiyorum hepsi ingilizceyi sart kosuyor ama arapca yi ögren diyincede gülerek banane diyor,sanki öbür dünyada tercüman olacak da ingilizceyi arapcadan daha üstün görüyor.yazacak daha cok seyler biliyorumda fazla uzatmayayim,artik yeni nesil gercekten müslüman degil cünkü ibadetlerini yerine getirmeyenler neden müslüman olsunki.5 vakit namaz kilmayan,oruc tutmayan,cuma namazina gitmeyen,insanlarla alay eden bir nesilde yasiyoruz,ve bu gercekten cok üzücü.
Krusty
11.Kasım.2006, 17:49
Evet, Müslüman olduğumuzu dile getiriyoruz ama ben de dahil olmak üzere çoğumuz Kuran okuyamıyoruz. Anlayabileceğim bir din istiyorum. Kuran'ı açıp okumak istiyorum, fakat bilmiyorum. Onu Arapça olarak değil de Türkçe bir biçimde görmek istiyorum. Türkçe olarak okusam belki benim dünyaya bakış açım değişecek. Belki de herkesin.. İslam kurallarını kendi kendime Kuran okuyarak öğrenmek isterim, başkalarından duyduklarımla değil. Ama Arapça bilmeyince de olmuyor işte.. Ezan okunuyor, bir şey anlamıyorum. Fakat o okunan haliyle bile ezanı duyunca duygulanıyorum. Ama ben bunu Türkçe olarak dinlemek istiyorum! Sonuçta bizler Türk'üz. Neden bu tür şeylerin Türkçe olması varken Arapça. Neden?
Bizim kutsal günlerimiz Cuma. Cuma namazlarına gitmiyorum, ama gitmem gerekiyor. Fakat sırf sevap kazanmak için neden oraya gideyim? Hoca Arapça bir şeyler okuyor, ben bunu anlamıyorum. Gidince ne olacak? Orda boş yere hocayı mı dinleyeyim? Ama Türkçe okunsa çoğu kişi camiiye gidip hocayı dinleme arzusu artar. İnsan belki kendine çeki düzen verir. Belki islama yönelir.
Ben TÜRK'üm. O halde her şeyin TÜRKÇE olmasını istiyorum. Ezan okunurken onu anlamak istiyorum, hoca bir şeyler okurken yine onu anlamak istiyorum, Arabistan'da yaşamıyoruz ki Arapça şeylerle karşı karşıya kalalım.
Liseye geldiğim zaman okul arkadaşlarım arasında aynı merakın mevcut olduğunu gördüm. O zaman Diyanet İşleri Başkanlığına beraberce bir mektup yazıp Kuran-ı Kerim'i Türkçe olarak nasıl okuyup anlayabilecegimizi sorduk. Bize verilen cevapta şöyle yazıyordu: "Kuran-ı Kerim'in Türkçe tercümelerini okumak yanlış olur, Kuran-ın tefsirleri vardır. Lakin bu tefsirlerin dili eski Osmanlıcada yazılmıştır. Onun için anlamanız imkansızdır. Bu sebeplerden dolayı Kuran'ı ancak Arapça sesiyle okuyup sevabını Allah'a bırakmanız gerekir. Zaten Kuran anlamak için değil, ancak tapınmak içindir. "Ve bizim gibi öğrenmek isteyen meraklı öğrencileri böylece koyu karanlıklarda bıraktılar.
Arapça okuyacağım, fakat bir şey anlamayacağım. Anlamadıktan sonra neden sırf sevap kazanayım diye okuyayım? Tapmak içinse neye taptığımın farkında olayım. Bir şeyi anlamadan neden ona tapayım?
bursa_mc
11.Kasım.2006, 17:56
Ben TÜRK'üm. O halde her şeyin TÜRKÇE olmasını istiyorum. Ezan okunurken onu anlamak istiyorum, hoca bir şeyler okurken yine onu anlamak istiyorum, Arabistan'da yaşamıyoruz ki Arapça şeylerle karşı karşıya kalalım.
belki haklısın ama artık bu orjinalleşmiş bişey.bunu değiştiremeyızkı.o zaman her millet kendi dilinde okusa ne anlamı kalır bunun.
SYLaR
11.Kasım.2006, 17:59
Zaten Kuran anlamak için değil, ancak tapınmak içindir.
Bu ifadeyi kullanan kişiye sorayım.Madem Kuran sadece tapınmak içindir,o zaman putlara tapanlarla aynı kefeyemi giriyoruz?Onlarda sadece putlara tapıyorlar
Ben anlamadığğım bir şeye neden tapayımki?
Redrum
11.Kasım.2006, 18:01
bende birşeye değinmek istiyorum arkadaşlar.Müslümanlık hristiyanlık gibi deil.Onlar sadece pazar günleri kilisiye gidiyor(ibasdet olarak) oysaki biz her gün belli vakitler arası ibadet yapmak zorundayız.Ama görüyoruz ki, bırakın her günü, bi cuma günleri bile kılmıyoruz belki.
Peluk (adını bişlmiyorum onun için pelşuk dedim yani:D) namazda duaların arapça yerine türkçe okunması onun özünü bozar arkadşım.O camideki uyuklayanlar, türkçesinde bağdaş kuranlar, kendi hassasiyetlerini gösterir, yani ccamiye sadece ayıp olmasın die, laf çıkmasın die,babası-dedesi kızmasın die bile gidebiliyor.Birde neden kolayına gidiyoruz ki?NEden öğrenmesine bakmıyoruz.NEden kur'a öğrenmiyoruz.2 ayda öğrendim takır takır okuyorum.Onu arapça okuması ayrı, illaki anlamını tam olarak anlamak istiyorum falan dersen, meal diye irşey var, ordan gidip oktyabilirisin.Benim düşüncelerim de bu.
Krusty
11.Kasım.2006, 18:01
belki haklısın ama artık bu orjinalleşmiş bişey.bunu değiştiremeyızkı.o zaman her millet kendi dilinde okusa ne anlamı kalır bunun.
En azından herkes anlar. Arapça okunuyor ama çoğu kişi anlamıyor. Böylesi daha mı iyi?
VoLkaN BaROs
11.Kasım.2006, 18:03
Ben ve Yaşlı Teyzeler
Çok güzel yazmışsın İlhancığım ve ayrıca değindiğin konu da çok yerinde olmuş.
Bu konuda hergün neler düşünüyorum ben de bir bilsen. Yazının hangi yönünü ele alıp yorum yapsam bilemiyorum. Her bir yönü için sayfalarca yazarım heralde.
Toplu taşıma araçlarında maalesef heryerde sıkıntı var. Ankara gibi büyük bir şehirde bile hele ki başkentte hergün görmememiz gereken, olmaması gereken onlarca sorunla bizzat karşılaşıyoruz.
Bazen aklımdan geçiriyorum; "acaba otobüs veya dolmuş şöförlerinin mi gözü aç yoksa belediyeler mi yetersiz veya ard niyetli." Çoğunlukla ikisinin de doğru olduğuna kanaat getiriyorum.
Çoğumuzun başına gelmiştir, bir yere gitmek istersiniz, yetişmeniz gereken bir saat vardır yada hava dondurucu soğuktur; kar, yağmur yağıyordur ama gelip geçen otobüs yada dolmuşlar sizi almaz. Öylesine sıkıntıya düşersiniz ki. Dersiniz bunlar beni almayacaksa ne işe yararlar? Ama bir toplu taşıma aracında ayakta kaldığımızda muavinin yada şöförün her gördüğünü almasına isyan eder "yeter! bizim de bir canımız var" deriz.
Toplu taşıma araçlarındaki muavin yada şöförlerin "buranın ağası benim" tavırları da cabası tabi. İnsanların iyi niyetlerini süistimal etmek için özel olarak çabalayanlar da var. Kabadayı mı yoksa topluma hizmet veren biri mi anlayamadıklarımız... Orada yaptığının terbiyesizlik olduğunu belirtmek isteriz daha da nefret kusar, etrafında sağduyulu bilinçli insanlar varsa ne ala, yerine oturur kalır. Ama yoksa birden "neyin kimin hakkını savunuyorum ben" durumuna düşüverirsin.
Buradaki en büyük sıkıntı belediyelerin plansız çalışmasından kaynaklanıyor. Ve onların plansız yaptıkları herşey vatandaşa çile çektirmekten öteye gidemiyor. Düşünün, yolları rezalet, aylarca kazı çalışmalarının bitmemesi yüzünden 45 dakkalık yolun 1 buçuk saatte alındığı, sokak lambalarının yanmadığı bu yüzden hırsızlıkların, serserilerin kazaların arttığı bir belediye başkanı sırf hükmetin partisinden diye tekrar seçiliyor yada ben başkasını bilmem ki diye.
bursa_mc
11.Kasım.2006, 18:04
En azından herkes anlar. Arapça okunuyor ama çoğu kişi anlamıyor. Böylesi daha mı iyi?
misal kuran okumak istiyosun ama okumayı bilmiyosunn.kuran kursları var orda hem kuran oğretıyolar hemde din bilgisi veriyolar.o zaman orda anlarsın neyın ne olduğunu belkii.duaların anlamını öğrenırsınn.
ayrıca kuran ı anlamak istiyosan kuran mealleri var .onlardan al ve oku anla
S-B-Z
11.Kasım.2006, 19:20
Evet, Müslüman olduğumuzu dile getiriyoruz ama ben de dahil olmak üzere çoğumuz Kuran okuyamıyoruz. Anlayabileceğim bir din istiyorum. Kuran'ı açıp okumak istiyorum, fakat bilmiyorum. Onu Arapça olarak değil de Türkçe bir biçimde görmek istiyorum. Türkçe olarak okusam belki benim dünyaya bakış açım değişecek. Belki de herkesin.. İslam kurallarını kendi kendime Kuran okuyarak öğrenmek isterim, başkalarından duyduklarımla değil. Ama Arapça bilmeyince de olmuyor işte.. Ezan okunuyor, bir şey anlamıyorum. Fakat o okunan haliyle bile ezanı duyunca duygulanıyorum. Ama ben bunu Türkçe olarak dinlemek istiyorum! Sonuçta bizler Türk'üz. Neden bu tür şeylerin Türkçe olması varken Arapça. Neden?
Bizim kutsal günlerimiz Cuma. Cuma namazlarına gitmiyorum, ama gitmem gerekiyor. Fakat sırf sevap kazanmak için neden oraya gideyim? Hoca Arapça bir şeyler okuyor, ben bunu anlamıyorum. Gidince ne olacak? Orda boş yere hocayı mı dinleyeyim? Ama Türkçe okunsa çoğu kişi camiiye gidip hocayı dinleme arzusu artar. İnsan belki kendine çeki düzen verir. Belki islama yönelir.
Ben TÜRK'üm. O halde her şeyin TÜRKÇE olmasını istiyorum. Ezan okunurken onu anlamak istiyorum, hoca bir şeyler okurken yine onu anlamak istiyorum, Arabistan'da yaşamıyoruz ki Arapça şeylerle karşı karşıya kalalım.
Arapça okuyacağım, fakat bir şey anlamayacağım. Anlamadıktan sonra neden sırf sevap kazanayım diye okuyayım? Tapmak içinse neye taptığımın farkında olayım. Bir şeyi anlamadan neden ona tapayım?
can bazı konularda bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar yaşıyorsun anladığım kadarıyla.Ve kafandaki soru işaretlerine net cevaplar alamamış olmandan kaynaklanıyor bu.
biraz açıklamaya çalışayım;
Yusuf suresinin, (Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:
Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.
Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiçbirisine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.
Eğer Yunanca olsaydı
Fussilet suresinin, (Eğer biz Kur’an-ı kerimi yabancı bir dilde okunan bir kitap kılsaydık. Diyeceklerdi ki, âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde, Arapça olmayan bir kitap mı geldi) mealindeki 44. âyet-i kerimesinin tefsirlerdeki açıklaması da şöyledir:
Kur’an-ı kerim [İbranice, Yunanca falan değil] sizin lisanınızda, yani Arapça’dır. Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’an-ı kerimin İlahi bir kelam olduğunu anlarsınız. Yoksa, (Siz Arap olduğunuza göre, Kur’anın ahkamını da anlarsınız) denmiyor.
[Tokatlı Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendi, (Biz Arabi’yi az biliriz. Fakat Kur’an-ı kerimi Araplardan daha iyi anlarız) buyuruyor.]
Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik) mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu. (Nahl 44)
bu bu şekilde uzayıp gidecek bir mesele,örnekler çoktur.Senin alıntılayp belirttiğin gibi Diyanet'ten tam manasıyla bahsedilen kişilerin böyle bir cevap aldığını sanmıyorum.Bence kasıt şuydu:Kuran-ı Kerimin neden bahsettiğini öğrenmek istiyorsanız meal yani sadece Türkçeye çevrilmiş halini okuyun hayır anlamak istiyorsanız o halde mutlaka tefsirini okuyun.
Bir diğer mesele Kuran-ı Kerimin Peygamber Efendimizin islamı yaymak için gönderildiği Arabistan ve civarında kullanılan dil'in Arapça olması sebebiyle bu şekilde indirilmesidir.Yoksa ARapların bize yada bizim onlara karşı biz üstünlüğümüz olduğundan değil,bilakis İslam bunu kökten yasaklar zaten.Düz mantık olarak bakacak olursak Peygamber Efendimiz Türkiye ve civarına gönderilmiş olsa idi o zamanda mutlaka Türkçe olacaktı.
önemli olan o dilde veya bu dilde olması değil ve bunu sorgulamak bizim haddimizede değil.Allahü Teala böyle dilemiş ve bu şekilde göndermiştir vahiylerini.Bize düşen görev gönderileni akıl süzgecinden geçirmek ve bizden istenilenleri yapmaktır.
bu konuda daha ayrıntılı bir yazı yazacağım ama bu aralar çok yoğunum.
kafanda hala soru işaretleri varsa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
Universal
11.Kasım.2006, 21:16
İbadet yapıyorsanız ve yaparken aklınıza Allah'ı getirmiyorsanız o ibadet değildir. Adam namaz kılıyor ama soruyorsun kıralarken aklına Allah'ı getirdin mi? Adam hayır diyor bu nasıl ibadet bunu Allah için mi yapıyorsun yoksa öyle spor olsun diye mi?
Ben namaz'ı sadece Bayramda kılarım onun dışında kılanada karışmam ama Ezan okunduğunda veya namaz sırasında arapça dualar okunduğunda ben hiç bir şey anlamıyorum niye bunlar Türkçe okunmuyor dinde öyle bir sure mi var? Musevi veya Hristiyan isen kendi kitabını kendi dilin ile okuyorsun ama bizim kitabımızı Arapça okuyoruz ve okuğumuzu anlamıyoruz.
Bize yıllardır Din derslerinde dua ezberletirler ama Dua'yı ezberledikten sonra anlmanı bilmem o zaman niye ezberliyorum. Bunun gibi sorular çok fazla bence anlamadığımız Dini yapamayız bence her Din insanın kendi dilinde anlaşılır bir şekilde ibadet edilmelidir.
Yukarda Ömer abi bazı sorumlarını yanıtlamış ama benim anlamadığım olay ben bir dua okuyorum ama anlamını bilmiyorum sizce bu sevap kazandırır mı?
Redrum
11.Kasım.2006, 21:20
ben şampiyon abime katılıorum
Ilhan
12.Kasım.2006, 01:43
Evet, Müslüman olduğumuzu dile getiriyoruz ama ben de dahil olmak üzere çoğumuz Kuran okuyamıyoruz. Anlayabileceğim bir din istiyorum. Kuran'ı açıp okumak istiyorum, fakat bilmiyorum. Onu Arapça olarak değil de Türkçe bir biçimde görmek istiyorum. Türkçe olarak okusam belki benim dünyaya bakış açım değişecek. Belki de herkesin.. İslam kurallarını kendi kendime Kuran okuyarak öğrenmek isterim, başkalarından duyduklarımla değil. Ama Arapça bilmeyince de olmuyor işte.. Ezan okunuyor, bir şey anlamıyorum. Fakat o okunan haliyle bile ezanı duyunca duygulanıyorum. Ama ben bunu Türkçe olarak dinlemek istiyorum! Sonuçta bizler Türk'üz. Neden bu tür şeylerin Türkçe olması varken Arapça. Neden?
Bizim kutsal günlerimiz Cuma. Cuma namazlarına gitmiyorum, ama gitmem gerekiyor. Fakat sırf sevap kazanmak için neden oraya gideyim? Hoca Arapça bir şeyler okuyor, ben bunu anlamıyorum. Gidince ne olacak? Orda boş yere hocayı mı dinleyeyim? Ama Türkçe okunsa çoğu kişi camiiye gidip hocayı dinleme arzusu artar. İnsan belki kendine çeki düzen verir. Belki islama yönelir.
Ben TÜRK'üm. O halde her şeyin TÜRKÇE olmasını istiyorum. Ezan okunurken onu anlamak istiyorum, hoca bir şeyler okurken yine onu anlamak istiyorum, Arabistan'da yaşamıyoruz ki Arapça şeylerle karşı karşıya kalalım.
Arapça okuyacağım, fakat bir şey anlamayacağım. Anlamadıktan sonra neden sırf sevap kazanayım diye okuyayım? Tapmak içinse neye taptığımın farkında olayım. Bir şeyi anlamadan neden ona tapayım?
Tamamen doğru bir yazı. Sana hak veriyorum Can. Kuran bir dilde indirildi diye çevirileri olmaz, sadece o dinde okunur dersek, İslam'ın evrenselliğinin bir anlamı kalmaz. Arapça olsun Türkçe olsun, ne olursa olsun, Allah kelamıdır onlar. Öğüttür. Emirdir. Bu emirlerin iyi anlaşılması için günde 5 öğün Arapça yerine Türkçe söylenmelidir.
belki haklısın ama artık bu orjinalleşmiş bişey.bunu değiştiremeyızkı.o zaman her millet kendi dilinde okusa ne anlamı kalır bunun.
Zaten orjinalini değiştirelim demiyoruz, ibadet ederken ve namaza çağırılırken Türkçe çağıralım diyoruz. Bu daha faydalı olacaktır.
bende birşeye değinmek istiyorum arkadaşlar.Müslümanlık hristiyanlık gibi deil.Onlar sadece pazar günleri kilisiye gidiyor(ibasdet olarak) oysaki biz her gün belli vakitler arası ibadet yapmak zorundayız.Ama görüyoruz ki, bırakın her günü, bi cuma günleri bile kılmıyoruz belki.
Peluk (adını bişlmiyorum onun için pelşuk dedim yani:D) namazda duaların arapça yerine türkçe okunması onun özünü bozar arkadşım.O camideki uyuklayanlar, türkçesinde bağdaş kuranlar, kendi hassasiyetlerini gösterir, yani ccamiye sadece ayıp olmasın die, laf çıkmasın die,babası-dedesi kızmasın die bile gidebiliyor.Birde neden kolayına gidiyoruz ki?NEden öğrenmesine bakmıyoruz.NEden kur'a öğrenmiyoruz.2 ayda öğrendim takır takır okuyorum.Onu arapça okuması ayrı, illaki anlamını tam olarak anlamak istiyorum falan dersen, meal diye irşey var, ordan gidip oktyabilirisin.Benim düşüncelerim de bu.
Yazımın tamamını okumamışsın veya anlamamışsın. Arapça kısımda diz kurup, Türkçe kısımda bağdaş kuran bir zihniyet istemiyorum ben.
Ayrıca isteyen mealini okuyor zaten, amaç insanları dinime yakınlaştırmak için kendi diliyle namaz kıldırmak ve namaza çağırmak.
misal kuran okumak istiyosun ama okumayı bilmiyosunn.kuran kursları var orda hem kuran oğretıyolar hemde din bilgisi veriyolar.o zaman orda anlarsın neyın ne olduğunu belkii.duaların anlamını öğrenırsınn.
ayrıca kuran ı anlamak istiyosan kuran mealleri var .onlardan al ve oku anla
Aynı şeyler senin için de geçerli. Arapça okuduğun birşeyi anlamıyorsun, o zaman sana faydası olmaz zaten. Vakit kaybıdır sadece. Anladığın dilde oku ki, bol bol oku ki aklında yer etsin. Biraz düşün bence.
can bazı konularda bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar yaşıyorsun anladığım kadarıyla.Ve kafandaki soru işaretlerine net cevaplar alamamış olmandan kaynaklanıyor bu.
biraz açıklamaya çalışayım;
Yusuf suresinin, (Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:
Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.
Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiçbirisine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.
Eğer Yunanca olsaydı
Fussilet suresinin, (Eğer biz Kur’an-ı kerimi yabancı bir dilde okunan bir kitap kılsaydık. Diyeceklerdi ki, âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde, Arapça olmayan bir kitap mı geldi) mealindeki 44. âyet-i kerimesinin tefsirlerdeki açıklaması da şöyledir:
Kur’an-ı kerim [İbranice, Yunanca falan değil] sizin lisanınızda, yani Arapça’dır. Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’an-ı kerimin İlahi bir kelam olduğunu anlarsınız. Yoksa, (Siz Arap olduğunuza göre, Kur’anın ahkamını da anlarsınız) denmiyor.
[Tokatlı Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendi, (Biz Arabi’yi az biliriz. Fakat Kur’an-ı kerimi Araplardan daha iyi anlarız) buyuruyor.]
Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik) mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu. (Nahl 44)
bu bu şekilde uzayıp gidecek bir mesele,örnekler çoktur.Senin alıntılayp belirttiğin gibi Diyanet'ten tam manasıyla bahsedilen kişilerin böyle bir cevap aldığını sanmıyorum.Bence kasıt şuydu:Kuran-ı Kerimin neden bahsettiğini öğrenmek istiyorsanız meal yani sadece Türkçeye çevrilmiş halini okuyun hayır anlamak istiyorsanız o halde mutlaka tefsirini okuyun.
Bir diğer mesele Kuran-ı Kerimin Peygamber Efendimizin islamı yaymak için gönderildiği Arabistan ve civarında kullanılan dil'in Arapça olması sebebiyle bu şekilde indirilmesidir.Yoksa ARapların bize yada bizim onlara karşı biz üstünlüğümüz olduğundan değil,bilakis İslam bunu kökten yasaklar zaten.Düz mantık olarak bakacak olursak Peygamber Efendimiz Türkiye ve civarına gönderilmiş olsa idi o zamanda mutlaka Türkçe olacaktı.
önemli olan o dilde veya bu dilde olması değil ve bunu sorgulamak bizim haddimizede değil.Allahü Teala böyle dilemiş ve bu şekilde göndermiştir vahiylerini.Bize düşen görev gönderileni akıl süzgecinden geçirmek ve bizden istenilenleri yapmaktır.
bu konuda daha ayrıntılı bir yazı yazacağım ama bu aralar çok yoğunum.
kafanda hala soru işaretleri varsa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
Bence sende de birkaç nokta var abi konuşulması gereken:
1. Bence Kuran başkasının yorumu ile değil, birebir çeviriden okunup bizzat kendi başına yorum yapılmalıdır.
2. Sorgulamak haddimize değil diye birşey yok bence. Birşeyi sorgularsanız ve emin olursanız anlam kazanır. Dünyadaki herşeyin bir sebebi vardır, herşey sorgulanmalıdır, sorgulanmazsa tabu olur zaten.
3. Ben ilahi kelam deme kastına anlam veremiyorum, onlar birer sözdür, öğüttür örnektir, elbette kutsaldır, ancak defalarca okunup, sorgulanıp anlanmak içindir, her dile çevirilmeli, ibadeti o dilde yapılmalıdır. Allah öyle emreder.
İbadet yapıyorsanız ve yaparken aklınıza Allah'ı getirmiyorsanız o ibadet değildir. Adam namaz kılıyor ama soruyorsun kıralarken aklına Allah'ı getirdin mi? Adam hayır diyor bu nasıl ibadet bunu Allah için mi yapıyorsun yoksa öyle spor olsun diye mi?
Ben namaz'ı sadece Bayramda kılarım onun dışında kılanada karışmam ama Ezan okunduğunda veya namaz sırasında arapça dualar okunduğunda ben hiç bir şey anlamıyorum niye bunlar Türkçe okunmuyor dinde öyle bir sure mi var? Musevi veya Hristiyan isen kendi kitabını kendi dilin ile okuyorsun ama bizim kitabımızı Arapça okuyoruz ve okuğumuzu anlamıyoruz.
Bize yıllardır Din derslerinde dua ezberletirler ama Dua'yı ezberledikten sonra anlmanı bilmem o zaman niye ezberliyorum. Bunun gibi sorular çok fazla bence anlamadığımız Dini yapamayız bence her Din insanın kendi dilinde anlaşılır bir şekilde ibadet edilmelidir.
Yukarda Ömer abi bazı sorumlarını yanıtlamış ama benim anlamadığım olay ben bir dua okuyorum ama anlamını bilmiyorum sizce bu sevap kazandırır mı?
Elbette kzandırmaz. Düşünsene. Okuyorsun ama anlamıyorsun. Ve sevap kazanıyorsun. Ben şahsen istemiyorum öyle birşey.
Ilhan
12.Kasım.2006, 01:46
Yorum yapan arkadaşlarımın hepsine teşekkür ediyorum.
Özellikle Ömer abime teşekkür ediyorum ve bana cevabını heyecanla bekliyorum.
SYLaR
12.Kasım.2006, 04:06
can bazı konularda bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar yaşıyorsun anladığım kadarıyla.Ve kafandaki soru işaretlerine net cevaplar alamamış olmandan kaynaklanıyor bu.
biraz açıklamaya çalışayım;
Yusuf suresinin, (Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:
Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.
Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiçbirisine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.
Eğer Yunanca olsaydı
Fussilet suresinin, (Eğer biz Kur’an-ı kerimi yabancı bir dilde okunan bir kitap kılsaydık. Diyeceklerdi ki, âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde, Arapça olmayan bir kitap mı geldi) mealindeki 44. âyet-i kerimesinin tefsirlerdeki açıklaması da şöyledir:
Kur’an-ı kerim [İbranice, Yunanca falan değil] sizin lisanınızda, yani Arapça’dır. Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’an-ı kerimin İlahi bir kelam olduğunu anlarsınız. Yoksa, (Siz Arap olduğunuza göre, Kur’anın ahkamını da anlarsınız) denmiyor.
[Tokatlı Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendi, (Biz Arabi’yi az biliriz. Fakat Kur’an-ı kerimi Araplardan daha iyi anlarız) buyuruyor.]
Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik) mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu. (Nahl 44)
bu bu şekilde uzayıp gidecek bir mesele,örnekler çoktur.Senin alıntılayp belirttiğin gibi Diyanet'ten tam manasıyla bahsedilen kişilerin böyle bir cevap aldığını sanmıyorum.Bence kasıt şuydu:Kuran-ı Kerimin neden bahsettiğini öğrenmek istiyorsanız meal yani sadece Türkçeye çevrilmiş halini okuyun hayır anlamak istiyorsanız o halde mutlaka tefsirini okuyun.
Bir diğer mesele Kuran-ı Kerimin Peygamber Efendimizin islamı yaymak için gönderildiği Arabistan ve civarında kullanılan dil'in Arapça olması sebebiyle bu şekilde indirilmesidir.Yoksa ARapların bize yada bizim onlara karşı biz üstünlüğümüz olduğundan değil,bilakis İslam bunu kökten yasaklar zaten.Düz mantık olarak bakacak olursak Peygamber Efendimiz Türkiye ve civarına gönderilmiş olsa idi o zamanda mutlaka Türkçe olacaktı.
önemli olan o dilde veya bu dilde olması değil ve bunu sorgulamak bizim haddimizede değil.Allahü Teala böyle dilemiş ve bu şekilde göndermiştir vahiylerini.Bize düşen görev gönderileni akıl süzgecinden geçirmek ve bizden istenilenleri yapmaktır.
bu konuda daha ayrıntılı bir yazı yazacağım ama bu aralar çok yoğunum.
kafanda hala soru işaretleri varsa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
Ömer Abi iyi güzelde biz neyi yargılayacağız.Hiç bir şeyi yargılamadığımız için şu an bu durumda değilmiyiz.Tabi Kuranı yargılayacağım.Yargılamak insanın özünde olan bir şey.Eğer yargılamadan körü körüne bağlanacaksam ben insan değil robotumdur.Önüme koyulan her şeyi kabul edeceksem Allah niye bana akıl verdi?Niye düşünmemi sağladı?İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik düşünebilmesi değilmidir.E ben düşenmeyeceksem benim diğer şeylerden ne farkım kalır ki?Bu sadece din konusunda değil her konuda böyledir.
S-B-Z
12.Kasım.2006, 18:30
Arkadaşlar ilk olarak şunu belirtmek istiyorumki yazımda vermek istediğim mesajın çoğu kısmı anlaşılmış.Bu beni gerçekten sevindirdi.Ama anlaşılmayan bir kaç husus var onlara değinmek istiyorum.(gerçi şu an vaktim çok dar,bu konuya yine ayrıntılı bir şekilde değineceğim.)
İlk başta ben yargılamayalım yada sorgulamayalım demedim.ama yazdıklarımdan öyle bir mana çıkmış olabilir özür dilerim.Elbette yargılayacağız,ve ahiretimizi ilgilendiren bu konuları elbette sorgulayacağız.Benim kastettiğim;Neden Arapça indirildi şeklindeki yakınmalardır.Yaratıcımız olan Allahü Teala bu şekilde istemiştir ve böyle indirmiştir Kuran-ı.Yargılamayalım derken kastettiğim buydu.Zira bizi yaratan yaratıcımızı yargılamak gibi bir hakkımız ve yetkimiz olamaz zaten.
Bir insan sorgulayarak,kafasındaki soru işaretlerini yenebilir ve o zaman tam manasıyla inanabilir.Lütfen yazdıklarım yanlış anlaşılmasın yada bu şekilde söyleyinki bende hatamı anlayıp düzelteyim.
Bir diğer mesele Ezanın Arapça okunması hususu ki ben Ezan okunurken bambaşka alemlere gidiyorum.Heleki birde güzel okuyorsa okuyan.ve açıkçası türkçe olarak okunduğunda aynı lezzeti ve hazzı alacağımı sanmıyorum.Ezan Tüm ülkelerde tüm müslümanları ibadete çağırmak için kullanılan evrensel bir dildir.Buna arapça yada başka bir dil gözüyle bakmamamız lazım kanaatindeyim.Ve ezanda bahsi geçen sözler esasında her insanın bildiği sözler.yani bugün ezanı duyan bir insan onun kendisini kurtuluşa,namaza çağırdığını bilir ve anlar.Anlamıyorsa bile Türkçesini bir kez okusa o bile yeter.Bundan sonra duyacağı her ezan ona zaten bildiği şeyleri hatırlatmak olacaktır.Normal olarak 4 ezandan farklı sadece sabah namazı ezanında bir ekleme vardır.orada da "es salatü hayrum minennevm" denilirki,buda namaz uykudan daha hayırlıdır demektir.Sonuç olarak bence Ezan türkçe olsun,şu türkçe yapılsın gibi şeylerle uğraşmak yerine bize emredileni yapmaya çalışmak daha hayırlı olur düşüncesindeyim.
pek yakında burada güzel bir makale yazacağım bu konularda var içinde ama daha farklı bir açıdan yaklaşacağım bu konulara.
Diyorumki camiler tüm müslümanlar için.o veya bu sebeplerden dolayı terketmeyelim.kimseninde tekelinde değil.Tipimiz giyinişimiz ne olursa olsun sonuçta biz Allahın bizden istediği bir ibadeti yapacağız,bir nevi borcumuzu ödeyeceğiz.o yüzden özelliklede dünyanın her yanını ateş sarmışken ibadetlerimize daha sıkı sarılalım diyorum.
yorum yapan ve yapacak olan arkadaşlarımada şimdiden teşekkür ediyorum.
Ilhan
12.Kasım.2006, 20:28
Arkadaşlar ilk olarak şunu belirtmek istiyorumki yazımda vermek istediğim mesajın çoğu kısmı anlaşılmış.Bu beni gerçekten sevindirdi.Ama anlaşılmayan bir kaç husus var onlara değinmek istiyorum.(gerçi şu an vaktim çok dar,bu konuya yine ayrıntılı bir şekilde değineceğim.)
İlk başta ben yargılamayalım yada sorgulamayalım demedim.ama yazdıklarımdan öyle bir mana çıkmış olabilir özür dilerim.Elbette yargılayacağız,ve ahiretimizi ilgilendiren bu konuları elbette sorgulayacağız.Benim kastettiğim;Neden Arapça indirildi şeklindeki yakınmalardır.Yaratıcımız olan Allahü Teala bu şekilde istemiştir ve böyle indirmiştir Kuran-ı.Yargılamayalım derken kastettiğim buydu.Zira bizi yaratan yaratıcımızı yargılamak gibi bir hakkımız ve yetkimiz olamaz zaten.
Bir insan sorgulayarak,kafasındaki soru işaretlerini yenebilir ve o zaman tam manasıyla inanabilir.Lütfen yazdıklarım yanlış anlaşılmasın yada bu şekilde söyleyinki bende hatamı anlayıp düzelteyim.
Bir diğer mesele Ezanın Arapça okunması hususu ki ben Ezan okunurken bambaşka alemlere gidiyorum.Heleki birde güzel okuyorsa okuyan.ve açıkçası türkçe olarak okunduğunda aynı lezzeti ve hazzı alacağımı sanmıyorum.Ezan Tüm ülkelerde tüm müslümanları ibadete çağırmak için kullanılan evrensel bir dildir.Buna arapça yada başka bir dil gözüyle bakmamamız lazım kanaatindeyim.Ve ezanda bahsi geçen sözler esasında her insanın bildiği sözler.yani bugün ezanı duyan bir insan onun kendisini kurtuluşa,namaza çağırdığını bilir ve anlar.Anlamıyorsa bile Türkçesini bir kez okusa o bile yeter.Bundan sonra duyacağı her ezan ona zaten bildiği şeyleri hatırlatmak olacaktır.Normal olarak 4 ezandan farklı sadece sabah namazı ezanında bir ekleme vardır.orada da "es salatü hayrum minennevm" denilirki,buda namaz uykudan daha hayırlıdır demektir.Sonuç olarak bence Ezan türkçe olsun,şu türkçe yapılsın gibi şeylerle uğraşmak yerine bize emredileni yapmaya çalışmak daha hayırlı olur düşüncesindeyim.
pek yakında burada güzel bir makale yazacağım bu konularda var içinde ama daha farklı bir açıdan yaklaşacağım bu konulara.
Diyorumki camiler tüm müslümanlar için.o veya bu sebeplerden dolayı terketmeyelim.kimseninde tekelinde değil.Tipimiz giyinişimiz ne olursa olsun sonuçta biz Allahın bizden istediği bir ibadeti yapacağız,bir nevi borcumuzu ödeyeceğiz.o yüzden özelliklede dünyanın her yanını ateş sarmışken ibadetlerimize daha sıkı sarılalım diyorum.
yorum yapan ve yapacak olan arkadaşlarımada şimdiden teşekkür ediyorum.
Ben camilere insan çekmek için diyorum zaten. Sabahleyin uyanın diye çağırsa imam çok daha etkili olur bence. Sen birine Arapça bağırsan birşey anlamaz sonuçta. İbadetimizin Türkçe olması konusundaki görüşlerini merak ediyorum Ömer abi.
Yorumlarımız devam etsin arkadaşlar.
S-B-Z
13.Kasım.2006, 09:58
Ben camilere insan çekmek için diyorum zaten. Sabahleyin uyanın diye çağırsa imam çok daha etkili olur bence. Sen birine Arapça bağırsan birşey anlamaz sonuçta. İbadetimizin Türkçe olması konusundaki görüşlerini merak ediyorum Ömer abi.
Yorumlarımız devam etsin arkadaşlar.
kısa ve öz olarak söylemek gerekirse ben ibadet dilinin türkçe olmasına karşıyım.manevi huzuru bozacağına inanıyorum.
Ilhan
13.Kasım.2006, 13:36
kısa ve öz olarak söylemek gerekirse ben ibadet dilinin türkçe olmasına karşıyım.manevi huzuru bozacağına inanıyorum.
Peki nedir sizi bu düşünceye iten? Yani Kuran'da aksi bir açıklama yok, sonuçta temasa geçtiğimiz varlık bizi yaratan. Neden huzurunuzu bozabilir? Amaç kişisel bir cevap almak değil, sadece fikrinizi merak ettim.
S-B-Z
13.Kasım.2006, 18:37
BU SORUNA dİYANET iŞLERİ BAŞKANLIĞININ 04.12.1997 TARİHLİ YAYINLADIĞI BİLDİRİYLE CEVAP VERMEK İSTİYORUM.
Türkçe İbadet
Son günlerde Türkçe ibadet ve özellikle Kur’an-ı Kerim’in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına dair tartışmaların yoğunluk kazanması üzerine konu Kurulumuzda görüşüldü. Yapılan inceleme ve müzakere sonunda:
Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.) Arabistan’da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, O’nun tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir.
Ancak Yüce Rabbımızın bütün insanlığa son kitabı ve ebedi hitabı olan Kur’an-ı Kerim, sadece Araplar ve Arapça’yı bilenler için değil, bütün insanları sapıklıklardan korumak, onlara Hakkı ve hakikati öğretmek, hidayet ve gerçek saadet yolunu göstermek için indirilmiştir. Bunun gerçekleşebilmesi için de, Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği ilahi gerçek ve öğütlerin herkese, bütün insanlığa tebliğ edilmesi, herkes tarafından öğrenilmesi, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi, kavranması ve kalplere yerleşmesi gerekir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
“Bu Kur’an, bütün insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.” (Al-i İmran, 3/138)
“Ey Peygamber, Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçiliğini yapmamış olursun...” (Maide 5/67)
“Kendilerine, indirileni insanlara açıklayasın diye sana Kur’an’ı indirdik.” (Nahl, 16/44)
“Bu Kur’an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır.” (Sad, 38/29)buyurulmuştur.
İfade edildiği üzere Kur’an-ı Kerim Arapçadır. Cenab-ı Hakk’ın yüce kelamı kutsal kitabımızın dilinin her müslüman tarafından bilinmesi ve anlaşılması, arzu edilen bir durum ise de, âdeten mümkün değildir. O halde Kur’an-ı Kerim’in Arapça bilmeyenlere tebliğ edilebilmesi ve onların da bu Yüce Kitapta bildirilen ilahî gerçek ve öğütleri anlayıp üzerinde düşünebilmeleri ve O’nun hidayetinden yararlanabilmeleri için, başka dillere tercüme edilmesine, kısa ve uzun açıklamalarının yapılmasına kesin ihtiyaç hatta zaruret vardır. Nitekim, İslamın ilk dönemlerinden itibaren buna ihtiyaç duyulmuştur. Ashabın ileri gelenlerinden Selman-ı Farisî’nin İranlı hemşehrilerinin isteği üzerine Fatiha Sûresini Farsçaya çevirip onlara gönderdiği bazı kaynaklarda (bk. Serahsi, el-Mebsut, I, 37, Beyrut, 1398/1978) yer almıştır. Günümüzde Kur’an-ı Kerim, dünyadaki belli başlı hemen bütün dillere çevrilmiş durumdadır. Dilimizde de yüzün üzerinde meal, terceme ve tefsiri bulunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına gelince:
Kur’an-ı Kerim’de “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kur’an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir sahabiye namaz kılmayı tarif ederken “... sonra Kur’an’dan hafızanda bulunanlardan kolayına geleni oku.” (Müslim, Salat, 45) buyurmuştur. Bu itibarla namazda kıraat yani Kur’an okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır.
Bilindiği üzere Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın Hz.Muhammed (s.a,)’e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel’in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resülüllah (s.a.)’in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kur’an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk’ın kelamı değil, mütercimin ondan anladığı yorumdur. Oysa Kur’an kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Nitekim:
“Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu’l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.” (Şuara 26/192-195)
“Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Ta-Ha 20/113)
“Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’an indirdik.” (Zümer, 39/28)
“Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur’an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.” (Fussilet, 41/3) gibi tam on ayrı yerde (Yusuf, 12/2; Ra’d, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3; Ahkaf, 46/12) nazm-ı münzel’in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur’an kavramının içeriğine dahil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tercemesine Kur’an denilemeyeceği ve tercemesinin Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslam bilginleri görüş birliği içindedir.
Bilindiği üzere terceme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebî ve hissî yönü bulunmayan bazı kuru ifadeler dışında, hiçbir terceme aslının yerini tutamaz ve hiçbir terceme de her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlanamaz. O halde, Kur’an-ı Kerim gibi, ilahî belağat ve i’cazı haiz bir kitabın aslı ile tercemesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri Yaratan Yüce Allah’ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı. Hiç böylesi bir tercemenin, Allah kelamının yerine konulması ve aynı hükümde tutulması mümkün olur mu?
Kaldı ki, İslam dini evrensel bir dindir. Değişik dilleri konuşan bütün müslümanların ibadette ortak bir dili kullanmaları onun evrensel oluşunun bir gereğidir.
Herkesin konuştuğu dil ile ibadet yapmaya kalkışması, Peygamberimizin öğrettiği ve bugüne kadar uygulana gelen şekle ters düşeceği gibi içinden çıkılmaz bir takım tartışmalara da yol açacağı muhakkaktır. Konuya ülkemiz açısından baktığımızda ise böyle bir uygulamanın dışarıda Türkiye aleyhinde, içerde ise Devlet aleyhinde bir malzeme olarak kullanılacağı, vatandaşların birlik ve beraberliğini zedeleyeceği, sonuç olarak bir takım huzursuzluklara sebebiyet vereceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.
Diğer taraftan, yüzleri aşan terceme ve meal arasından din ve vicdan hürriyetini zedelemeden, üzerinde birlik sağlanacak birisinin namazda okunmak üzere seçilmesi ve buna herkesin benimsemesi mümkün görülmemektedir.
Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah’tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.
Diğer taraftan, Kur’an-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri de i’cazdır. Bir benzerinin ortaya konulması konusunda, Kur’an bütün insanlığa meydan okumuştur. Bu i’cazın sadece anlamda olduğu söylenemez. Aksine, “onun Allah katından indirildiğinde şüpheniz varsa, haydi bir benzerini ortaya koyun” anlamındaki tehaddi (meydan okuma) ayetlerinden (Bakara 2/23-24; Yunus, 10/37-38; Hud, 11/13; İsra, 17/88; Tur, 52/33-34) bu özelliğin daha çok lafızla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca bir benzerini ortaya koymak için, insanlar ve cinler bir araya toplanıp birbirlerine destek olsalar bile bunu başaramayacaklarını ifade eden ayet-i kerime (İsra, 17/88) den de, Kur’an’ın bir benzerinin yapılamayacağı ve bu itibarla tercemesinin Kelamullah sayılamayacağı, o hükümde tutulamayacağı ve dolayısıyle namazda tercemesinin okunamayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim, 1926 yılında İstanbul Göztepe Camii İmam-Hatibi Cemal Efendi’nin Cuma namazında Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercemesini okumasıyla ilgili olarak İstanbul Müftülüğü(nün 20 Mart 1926 tarih ve 92-93 sayılı yazısı üzerine, altında Atatürk tarafından göreve getirilen ilk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi’nin imzası bulunan 9 Ramazan 1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey’eti kararında:
“Namazda kıraet-i Kur’an bi’l-icma farz ve Kur’an’ın hangi bir lügat ile tercemesine Kur’an itlakı kezalik bi’l-icma gayr-ı caiz ve namazda kıraet-i Kur’an mahallinde terceme-i Kur’an’ın adem-i cevazı da bi’l-umum mezahib fukahasının icmaı ile sabit olduğundan, hilafına mücaseret, namazı vaz’-ı şer’isinden tağyir ve emr-i dini istihfaf ve mel’abe şekline vaz’ı mutazammın olduğu gibi, beyne’l-müslimin iftirak ve ihtilafa ve memlekette fitne hûdusuna bâis olacağından, fiil-i mezbure mecasereti sabit olan merkum Cemal Efendinin uhdesindeki vezaif-i ilmiye ve diniyenin ref’i, emr-i zaruri halini almış olmakla ol vechile tebligat icrası...” denilmiştir.
Şüphesiz bir müslümanın en azından namazda okuduğu Kur’an-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okuması son derece önemlidir ve bu zor da değildir. Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kur’an-ı Kerim’i terceme etmenin ve bu maksatla meal, terceme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka; bu tercemeleri Kur’an yerine koymanın ve Kur’an hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.
Namazda ve ibadet olarak Kur’an-ı Kerim asli lafızları ile okunur. Yüce Rabbımızın bize olan öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek, onun irşadından yararlanmak maksadıyla ise, terceme, meal ve açıklamaları okunur. Bu maksatla Kur’an-ı Kerim’in terceme, meal ve açıklamalarını okumak ta çok sevaptır ve genel anlamı ile ibadettir.
Ilhan
13.Kasım.2006, 22:27
Manasını bildikten sonra Türkçe'sinin okunması konusunda bir hata yok bence. Sonuçta baki kalan yine Arapça Kuran olacaktır. Bu sadece diyanet yorumudur.
dinaMYt
14.Kasım.2006, 01:16
türkçe ibadet insanların kendilerine bulduğu en basit bahanelerden biri.efendim kuranı arapça anlayamıyorsan türkçe meali var zaten aç oku.okuduğun çeviriyi de anlamıyorsan al bir tefsir kitabı aç oku.onu da anlamıyorsan aç bir ilmihal oku.ama okumak mı?biz türklere çok uzak bir eylem o,bahane üretmek varken neye gerek okumak çaba göstermek.
türkçe ezan konusunda ise bence o 40larda okunan türkçe ezanı bir dinleyin arkasından hangi dilde ezan dinlemek insanı hoşnut ediyor öyle karar verin.yok müezzin "haydin namaza" deyince içinizden namaz kılmanın geçeceğini düşünüyorsanız neye nasıl inandığınızı da bir kere daha düşünün derim.olay müezzinin hangi dili kullandığıyla değil sizin kalbinizden ne geçtiği ile ilgili çünkü.
lafın kısası nasıl ülkelerin kendi anadillleri varsa islamın da anadili arapçadır.boşuna kendimizi paralamanın lüzumu imtihan dünyasında boş bahaneler üretmenin manası yok.
Ilhan
14.Kasım.2006, 03:27
türkçe ibadet insanların kendilerine bulduğu en basit bahanelerden biri.efendim kuranı arapça anlayamıyorsan türkçe meali var zaten aç oku.okuduğun çeviriyi de anlamıyorsan al bir tefsir kitabı aç oku.onu da anlamıyorsan aç bir ilmihal oku.ama okumak mı?biz türklere çok uzak bir eylem o,bahane üretmek varken neye gerek okumak çaba göstermek.
türkçe ezan konusunda ise bence o 40larda okunan türkçe ezanı bir dinleyin arkasından hangi dilde ezan dinlemek insanı hoşnut ediyor öyle karar verin.yok müezzin "haydin namaza" deyince içinizden namaz kılmanın geçeceğini düşünüyorsanız neye nasıl inandığınızı da bir kere daha düşünün derim.olay müezzinin hangi dili kullandığıyla değil sizin kalbinizden ne geçtiği ile ilgili çünkü.
lafın kısası nasıl ülkelerin kendi anadillleri varsa islamın da anadili arapçadır.boşuna kendimizi paralamanın lüzumu imtihan dünyasında boş bahaneler üretmenin manası yok.
Zaten olan şeyi değiştirmek güç görünüyor. Ancak insanlar anlamadıkları şeyi tınlamıyorlar, özellikle yeni gençlik böyle. Anlamadığın şeyler söyleniyor devamlı, hem namazda, hem ezanda, bunlar anladığın şeyler olsa daha etkili olur, çünkü genelde okunan namaz sureleri Allah'ın büyüklüğü ve hikmetinden bahsediyor.
Açıkçası sözünüz makaleyi yazan olan banaysa, benim hayatımın bir bölümü 5 vakit namaz kılarak geçmiştir. ancak sonradan sonraya heves gitti. Ben asla bahane uydurmuyorum. Kuran'ın aslından haberdarım, korunması da gerek bence, ancak namazlarda mealinin okunması, duaların Türkçe olması işin amacını, mantığını değiştirmez, işi zorunluluktan çıkarıp mantıklı bir hale getirir.
Açıklamalar hep yorumdur, ancak bir şeyi düşünün bence. Allah'a secde ederken anlamadığınız kelimeler kullanmak ne kadar mantıklı olur? Namaz kılmanın anlamı nedir? Ben neden namaz kılmalıyım diye sorgularsanız, bence benim fikrime biraz daha yaklaşırsınız.
S-B-Z
15.Kasım.2006, 14:38
İLHAN ZATEN ANLAMADIĞIMIZ KELİMELER DİYE BİRŞEY YOK.
namaz kılan bir insan zaten namazda okuduğu herşeyin manasını bilir.
Ilhan
15.Kasım.2006, 15:13
İLHAN ZATEN ANLAMADIĞIMIZ KELİMELER DİYE BİRŞEY YOK.
namaz kılan bir insan zaten namazda okuduğu herşeyin manasını bilir.
Ancak çoğu insan secdede iken dediği sözün anlamını bilmiyor mesela. Keşke herkes senin kadar duyarlı olsa Ömer abi. Ancak kimse okuduğu sözlerin manasını bilmeden okuyor.
S-B-Z
15.Kasım.2006, 15:26
Ancak çoğu insan secdede iken dediği sözün anlamını bilmiyor mesela. Keşke herkes senin kadar duyarlı olsa Ömer abi. Ancak kimse okuduğu sözlerin manasını bilmeden okuyor.
zaten meselede bu.biz yaptığımız hiçbir işi bilinçli olarak bilincine vararak yapmıyoruz ki.O yüzden başımıza her türlü bela geliyor.O yüzden ne ibadetimizden feyz alabiliyoruz,nede dualarımız makbul oluyor.
aRİf36
16.Kasım.2006, 20:59
merhaba arkadaşlar
topic deki mesajları başından beri okudum ve çok dikkatimi çekti. Öncelikle böylesi bir yazışmayı başlattığınız için özellikle peluk arkadaşa teşşekkür ederim ve böylece toplumun yarası olan konuya temas ettiğinden dolayı tebrik ediyorum. Toplumun yarası derken bir çok insanın kafasında yer eden, bu konu daha doğrusu neden ben dinimi türkçe olarak anlamayayım ve anlayarak yaşamayayım. Yerden göğe kadar haklısınız çünkü din, anlamak ve yaşamak içindir. Anladığım kadarıyla birçok arkadaşında değindiği gibi dinimin bana ne anlattığını eğer ben anlamasam bu din bana göre anlamsız ve değersiz olur, görüşünü sezinliyorum. Eğer böyleyse gelin konulara baştan göz atalım. yazışmayı karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde anlamaya ve anlatmaya çalışalım. Eğer niyetiniz gerçekten araştırıp öğrenmekse? yazımın başında sizlere hem teşekkür etmiş ve hemde tebrik etmiştim. neden? çünkü sizin bu sorunuz inançlı olduğunuzu belirtmektedir. Ama anladığım kadarıyla kafanızı bulandıran anlayamama çelişkisi inancınıza gölge düşürmekte. Eğer bende buna bir nebze açıklık getirebilirsem, ne mutlu banaki sizin gibi düşüncelere takılıp kalanlara yardımcı olabileceğim. Sizi tebrik ediyorum dememdeki gayem bu soru inancın bir gereği olsa diye düşünmemdir. Çünkü kur'an da allahu teala "ey iman edenler, ey akıl sahipleri" diye hitap ediyor bu özelliklere sahip insanları karşısına muhattap alıyor ve bende sizde bu özellikleri gördüğüm için tebrik ediyorum ve bunun muhabbetimize bir sebep olacağını düşünüyorum. Bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum "hiçbir zaman bir hırsız boş eve girmez mutlaka gireceği yerden birşeyler almak ister. İşte inancı olanada şeytan bir düşünce kafasına koymak için uğraşır. Daha sonra bunların doğrultusunda inanan kişinin inancına zarar verir. Sorularınızı ve görüşlerinizi bekliyorum. SAYGILARIMLA
dinaMYt
17.Kasım.2006, 01:29
Zaten olan şeyi değiştirmek güç görünüyor. Ancak insanlar anlamadıkları şeyi tınlamıyorlar, özellikle yeni gençlik böyle. Anlamadığın şeyler söyleniyor devamlı, hem namazda, hem ezanda, bunlar anladığın şeyler olsa daha etkili olur, çünkü genelde okunan namaz sureleri Allah'ın büyüklüğü ve hikmetinden bahsediyor.
Açıkçası sözünüz makaleyi yazan olan banaysa, benim hayatımın bir bölümü 5 vakit namaz kılarak geçmiştir. ancak sonradan sonraya heves gitti. Ben asla bahane uydurmuyorum. Kuran'ın aslından haberdarım, korunması da gerek bence, ancak namazlarda mealinin okunması, duaların Türkçe olması işin amacını, mantığını değiştirmez, işi zorunluluktan çıkarıp mantıklı bir hale getirir.
Açıklamalar hep yorumdur, ancak bir şeyi düşünün bence. Allah'a secde ederken anlamadığınız kelimeler kullanmak ne kadar mantıklı olur? Namaz kılmanın anlamı nedir? Ben neden namaz kılmalıyım diye sorgularsanız, bence benim fikrime biraz daha yaklaşırsınız.
öncelikle yazdıklarımda seni hedef almamıştım,söylediklerim genel çerçeve içindi.
bugün gençlerin özellikle bazı şeyleri anlamadığı için tınlamadığı konusunda sanırım hemfikiriz.ama bu durumun islam dininin kitabının arapça olmasından kaynaklandığını pek sanmıyorum.durum daha çok dinin gençlere anlatılmamasından onlara bu tür olanaklar sunulmamasından alakalı. zaten önüne birşeyler hazır getirilmediğinde aramaya,araştırmaya vakit ayırmayan gençlerin okullarında haftada en fazla 1 saat gördükleri(dersin kalitesi ve içeriği de ayrı tartışılır) din dersiyle islamı öğrenmeleri imkansız.
namazda ezanda okunan dualardan önce islamın felsefesini insan hayatına neler kattığını öğrenmek gerekli.kuru kuruya ben arapça anlamıyorum dinin dili kendi dilim olsun demek bence biraz bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor.zaten inanmanın özü de islamı ve anlattıklarını anlamak değilmi?islama arapça indirilmiş olan kurana inandıktan sonra kalkıp ben bu dediklerimden birşey anlamadımki demek biraz abes kaçıyor.evet namaz dualarının ezanın manalarını bilmek önemli ama türkçe manalarını getirip namazın içine sokmak hem sünnete karşı gelmek hem de islamın kendi özünü orijinalitesini bozmaktır.
işte o islamın özünü anlamak için dinde türkçe çeviri kullanılıyor daha fazlası için değil.bugün hem kuran-ı kerimin hem hadis-i şerif kitaplarının çevirileri ve birçok kaynak kitap elimizin altında.öğrenmek anlamak istedikten sonra bulmak çok zor değildir zaten.
yani diyeceğim şu ki elde zaten anlatılmış açıklanmış halde kaynaklar varken ben hala problemin ezanın türkçe okunması değil varolan türkçe kaynakların bile okunmaması olduğunu düşünüyorum.dine türkçeyi yerleştirme çabası ise yarardan çok zarar verir.
crazysebo
19.Aralık.2006, 17:01
İbadet allah ile kul arasındaki bir şeydir.bunu turkce olmasının arapça olmasınının ne onemi varki.eğer ibadet ederken allaha ne dediginizi bilmek istiyorsanız açarsınız mealleri ve ogrenirsinizi yeter ki içinizden gelsin anlamını ogrenmek istemek.başka bir konuya değinmek istiyorum.
Ataturk un son yapmak istedigi şey turkçe ibadet konusudur.Ben de emeklı subay olan mıllı guvenlık hocamdan ogrenmıstım .Ataturk sanırım 10 -12 yıl ezanı turkce okutturmus ve bu yuzden dolayı ona bazı şahıslar kotu sıfatlar takmıştır.Vefatından sonra,ezan tekrar arapça okunmaya başlanmıştır.
alakasız bir yazı olduysa özur diliyorum.
Ilhan
09.Mayıs.2007, 02:49
Hayat zor. Bu sınav sistemi bize kim bilir ne zorluklar getirdi, koydu önümüze. Robot olduk. Çoktan seçmeli bir hayatımız oldu. Konumuz çoktan seçmeli ve tek olan sınav sisteminin ülkemiz geleceğine getirdiği zararlar, ve üretebileceğimiz çözümler.
OKS ve ÖSS Türkiye’de okuyan bir öğrencinin en önemli iki virajı. Bu virajları kayıp devrilmeden alabilmek için kim bilir kaç öğrenci kaç saat harcıyor. Kaç test kitabı bitiyor, kaç tane deneme sınavına giriliyor, ve daha kaç vs…
Kendi yaşamım çok iyi bir örnek. Daha 4. sınıfa giderken tanıştım dershanelerle. 4. sınıfta ve 5. sınıfta gittim. Sonrasında girdiğim Anadolu Liseleri sınavıyla Bursa Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’ne yerleştim. Tabi bitmedi çoktan seçmeli hayat. 7. ve 8. sınıfta zorlu bir marathon, ve çözülen yaklaşık 50000 test sorusu sonucu girilen OKS sınavı (o zamanlar adı farklıydı) ve kazanılan Bursa Ali Osman Sönmez Fen Lisesi. Biter mi çoktan seçmeli hayat? Sonrasında 9., 10., ve 11. sınıflarda uzun bir dershane maratonu ve çözülen yaklaşık 100000 test sorusu sonucunda kazanılan ODTÜ. Geriye dönüp baktığımda verimli bir eğitim göremiyorum, çünkü öğretilen şeyler genelde aynı hep. Sadece zorlaşıyor yıllar geçtikçe, o kadar. Lise 3. sınıfa giden öğrenciler 2. dönem hiç ders görmüyorlar, gördükleri de ÖSS hazırlık. Neden? Çünkü herşeyi o, aslında çok basit, zeka ölçmeyen sınava dayamışız. Her yıl kim bilir kaç tane okul birincisi barajı aşamıyor sınavda. Bundan büyük bir rezalet mi olur?
Eğitim sistemimiz çökmüş, yanmış, bitmiş… Dünyada ilk 500’e giren bir üniversitemiz yok.
Ne yapabiliriz arkadaşlar, forum kurallarına uygun bir biçimde yorumlarınızı yazın.
El Barto
09.Mayıs.2007, 16:46
Yeni üniversiteler açılıyor bu saydıkların dertler dururken İlhan.Türkiye'de eğitim öğretim diye birşey yok herşey dediğin bu sınavlara bağlı.Bu sınavlarda aldığın dereceler hayatını etkiliyor.Oysaki ne kadar yanlış...Ancak düzeltmek için kimsede bir icraat yok aksine yeni üniversiteler açılıyor sanki olanlarda eğitim çok kaliteliymiş gibi.Bu bir devlet yanlışıdır bence.Yeni üniversite açmakta kullanılan bütçe var olanı iyileştirme yönünde kullanılmalı.Ancak sağ sol şu görüş bu görüş ne olursa olsun bu düzen değişmez gibi geliyor bana.Neden??
Üniversite'yi sadece üniversite'ye gidiyor yada üniversite bitirdi desinler diye okuyan çok tabi bunlardan birşey beklemekte olanaksız.Üniversite demek düşünen kafa yoran insanlar demek olmalıyken maalesef şuanda çoğunda bundan eser yok.Ve birde devlet yöneticileri tabi bir insan ne kadar çok öğrenci kalırsa onlar için iyi çünkü okul bittiğinde bu adam iş ister iyi yaşam koşulları ister.Devletin elinde olsa liseden çıkmış herkesi üniversite okutur bence.Yeni üniversite açılma nedenleride bence tamamen bu.
Biraz düşünmeye çalışan sesi çıkan okuldan uzaklaştırılır hemen.Devlet yöneticileri tekrar söylüyorum görüşleri önemli değil fikir üreten sesi çıkan gençler istemiyor.Hazır yiyen etliye sütlüye karışmayan sinmiş öğrenciler istiyor ve maalesef bunuda başardılar gibi...
TR.CaPTaiN
09.Mayıs.2007, 18:25
Hayat zor. Bu sınav sistemi bize kim bilir ne zorluklar getirdi, koydu önümüze. Robot olduk. Çoktan seçmeli bir hayatımız oldu. Konumuz çoktan seçmeli ve tek olan sınav sisteminin ülkemiz geleceğine getirdiği zararlar, ve üretebileceğimiz çözümler.
OKS ve ÖSS Türkiye’de okuyan bir öğrencinin en önemli iki virajı. Bu virajları kayıp devrilmeden alabilmek için kim bilir kaç öğrenci kaç saat harcıyor. Kaç test kitabı bitiyor, kaç tane deneme sınavına giriliyor, ve daha kaç vs…
Kendi yaşamım çok iyi bir örnek. Daha 4. sınıfa giderken tanıştım dershanelerle. 4. sınıfta ve 5. sınıfta gittim. Sonrasında girdiğim Anadolu Liseleri sınavıyla Bursa Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’ne yerleştim. Tabi bitmedi çoktan seçmeli hayat. 7. ve 8. sınıfta zorlu bir marathon, ve çözülen yaklaşık 50000 test sorusu sonucu girilen OKS sınavı (o zamanlar adı farklıydı) ve kazanılan Bursa Ali Osman Sönmez Fen Lisesi. Biter mi çoktan seçmeli hayat? Sonrasında 9., 10., ve 11. sınıflarda uzun bir dershane maratonu ve çözülen yaklaşık 100000 test sorusu sonucunda kazanılan ODTÜ. Geriye dönüp baktığımda verimli bir eğitim göremiyorum, çünkü öğretilen şeyler genelde aynı hep. Sadece zorlaşıyor yıllar geçtikçe, o kadar. Lise 3. sınıfa giden öğrenciler 2. dönem hiç ders görmüyorlar, gördükleri de ÖSS hazırlık. Neden? Çünkü herşeyi o, aslında çok basit, zeka ölçmeyen sınava dayamışız. Her yıl kim bilir kaç tane okul birincisi barajı aşamıyor sınavda. Bundan büyük bir rezalet mi olur?
Eğitim sistemimiz çökmüş, yanmış, bitmiş… Dünyada ilk 500’e giren bir üniversitemiz yok.
Ne yapabiliriz arkadaşlar, forum kurallarına uygun bir biçimde yorumlarınızı yazın.
Kesinlikle haklısın. En basit örneğinden öğrenciler öğrenmek için değil sınavda çıktığı için bazı konuları ezberliyor veya bazı konulara çalışıyor. En basitinden hoca bu konu ÖSS'de çıkıyor diye başladığı cümleleri herkes çok dikkatli bir şekilde dinlerken, belki en az daha önceki konu kadar önemli ama sınavda çıkmayan bir konu anlatılırken kimse dinlemeyebiliyor. Hayatımız 3 saatlik bir ÖSS sınavına bağlı. Bir insan muhteşem zeki olabilir,o sene çok iyi derste çalışmış olabilir ama o gün hasta olduğunu düşünelim veya kolunun kırıldığını bu insanın 1 senesi buharlaşır. Ama bu sisteme nasıl bir çözüm getirilebilir ülke şartlarında orasıda ayrı bir problem. Sınavlar problem,çözüm getirmekte en az onlar kadar problem.
canavar20
09.Mayıs.2007, 18:31
İlhan abi konuyla alakasız ama şu senin imzana bayıldım
''Türklerin elinde Kur'an olduğu sürece onları yenemezsiniz. Türkleri yenmek için önce Kur'an'ı elinden alacaksınız.''
Ilhan
10.Mayıs.2007, 01:50
Değerli yorumlarınız için sağolun arkadaşlar. Peki ne türde çözümler üretebiliriz?
Mirza
10.Mayıs.2007, 09:16
Dün sabah yorum yazdım tam gönder diyecektim ki elektrikler gitti. Akşam'a gönderirim dedim halı saha maçımız vardı. Kısmet şimdiyeymiş.
Ilhan benim edebiyatçı yanım ağır bastığı için ilk önce dil bilgisi yönünden baktım. Noktalamaları bazı yerler hariç iyi kullanıyorsun. Cümleye hangi sözcük ile başlayacağını çok iyi biliyorsun.
Konu ile ilgili yorumuma gelirsek Ilhancığım.
Ben ÖSS'nin altını üstünü her şeyini bilirim. Şimdi moda yeni üniversiteler açmak oldu. Açsınlar tebrik ederim. Kontenjan artacak ve Türkiye'de üniversite mezunu kişi sayısı artacak; lakin bu mezunlar nerede çalışacak ? Yılda 7500 Tarih mezunu öğrenci veriyorsun MEB Tarih'ten yılda olsa olsa 1500 öğretim görevlisi alıyor belki de bu kadar bile yok. Kalan 6000 mezun ne yapacak tabii ki özel sektöre kayacak. Özel sektör de bunların 2000'i aldı. Kaldı 4000. Her sene 4000 açık verilirse vay bu ülke'de öğretmenlik okuyan vatandaşıma. Bu problem nasıl aşılabilir diyorsanız. Iş olanakları artırılacak. Buna da nasıl diyorsanız ? Devlet kafayı kullanmıyor. Etüt merkezleri açacak. Şu an da dershane sektöründeki en büyük kurumlar Etüt merkezi sistemine kayıyorlar. Devlette büyük şehirler'de bunu yaparak hani hepsini değil ama açıkta kalan 4000 öğretmenin hiç değilse 3000 tanesini yerleştirebilir. Ben kendi açımdan baktım konuya. Buradaki bir öğretmen değil de mühendis olabilir ya da başka meslekler. Benim burada anlatmak istediğim bu ülke'de sorun ÖSS değil, ÖSS'i çalışıp kazanırsın. Bu ülke'de asıl problem mezun olduktan sonra ne yapacağın ?
fmsmyrna
10.Mayıs.2007, 14:43
Bir insanın hayatını belirlemesi için ülkemizde iki sınava girmesi gerekiyor.Eğer o sınavlarda başarılı olamaz ise zaten bu insanın yaşam seviyesi düşüyor.Diyelim kazandı ve üniversiteye girdi mezun oldu.Eee hani iş yok niye yok neden yok?Çünkü plan yok program yok.İstihdam yok,Yeni işalanları yok.Herkes belli hedefler yönünde günümüzde azalsada eskiden beri süregelen iki meslek var aile tarafında baskı yapılan öğretmenlik-doktorluk(hemşirelik).İnsanlar kendi okumak istedikleri dersleri okuyamıyor yada meslek sahibi olamıyor.Resime veya müziğe yeteneği olmayanlar bile bu dersleri görüyor.Gördükleri derste birinde ''Flüt çalmak'' ve hocanın verdiği bi konuyu resme dökmek bu sanatlar bu kadar kolay mı yahu.bu sistemin değişmesi ancak 3 kuşak boyu üniversiteli olunursa anca o zaman değişir
Powered by vBulletin® Version 4.2.2 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.