Quote:
Hayat Futbola Fena Halde Benzer
Başlıktaki cümleyi Serdar Akar’ın “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminde duymuştuk.. Filmin sonlarında Suat (Erkan Can), çocuklardan oluşan bir takıma koşu yaptırırken söylüyordu bunu.. “Hayat futbola fena halde benzer. Futbol şahsi beceri gerektirir, değişmezzz.. O da ayrı konu….” diye başlardı tiradı..
Biz bugün, yine futbol konuşulmayan bir derbinin ertesi gününde, bu cümleye masanın diğer tarafından bakalım.. Yani, futbolun hayata ne kadar benzediğine.. Daha da özele inersek, Türkiye’deki futbolun, Türkiye’deki hayata ne kadar benzediğine..
Yol verdin/vermedin, yan baktın, küfür ettin, direndin, isyan ettin gibi sebepler yüzünden her gün onlarca insanin kavga ettiği, yaralandığı ve hatta öldüğü bir toplumun parçalarıyız biz. Amsterdam’da Dam Meydanı’nda yastık savaşı yapılırken bizde Taksim Meydanı’nda can pazarı yaşanıyor genelde.. Dolayısıyla sürekli temiz, kavgasız ve sakin futbol isteyenlerin ya Hollanda, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde yaşaması ya da en azından bu ligleri takip etmesini öneririm.. Türkiye’de yaşayıp, her gününüz kavga ve gerilimle geçiyorsa; sizin “bari en azından temiz, kavgasız futbol izleyelim” demeye pek hakkınız yok.. Çünkü hayat, futbola fena halde benziyor.. Hayatın diğer alanlarında bize benzettiğiniz diğer Akdeniz ülkeleri Italya ve Yunanistan liglerine bakın mesela.. Futbolları da bize ne kadar benziyor..
Türkiye’de yapılması gereken maçın stadyumda başlayıp bitmesini sağlamaktır.. Dünkü maçın bitiş düdüğünden sonra sahada iki takım futbolcularının tokalaşarak ve hatta şakalaşarak sahayı terk etmesi benim gözümde dün akşamki maçın temiz olmasını sağlamıştır (Burada temizden kastım sadece şiddet/kavga anlamındadır. Hakem kararlarını tartışmıyorum). Maç öncesi ve sonrası Istanbul ve diğer şehirlerde olan münferit olayları da engellersek tamamdır. Bunun dışında Aslantepe, Kadıköy, yeni İnönü, Avni Aker, yeni Timsah Arena ve benzerleri tüm futbol statlarında ev sahibinin orayı rakip için kabusa dönüştürmesi (sahadaki futbolcuları “fiziksel” olarak yaralamadan) bu işin asli kuralıdır.
Dün akşamki maçtan sonra da yine 10 yıllık klişeler ortaya döküldü. Melo’yu satın, Emre’yi gönderin, Eboue tahrik etti, Alves kasıtlı vurdu…. Cüneyt Tanman, Oğuz Çetin, Jes Högh, Ergün Penbe, Mehmet Topal gibi adamlardan başka yok.. Hayatımızda da yok böyle güzel adamlar artık.. Açın gazetelere bakın.. 3.sayfaya bakın, siyaset sayfasına bakın, ekonomi sayfasına bakın.. Bu sayfalarda gördüklerinizden sonra gazetenin spor sayfalarında da toz pembe haberler okumayı beklemeyin.
Bugün Melo’nun “acilen” gönderilmesini isteyenler 2 sene önceye kadar “Cesur Yürek Lugano” pankartları taşıyorlardı. Bugün Melo’yu terbiyesizlikle suçlayanlar bu sezonun ilk devresinde Kadıkoy’de oynanan derbinin sonunda Fenerbahçeli futbolcularla birlikte “işte böyle, her sene böyle, Cimbom’a böyle koyarlar aman” tezahüratını yapıyordu. Aynı şekilde, Galatasaray tribünlerinde Emre’ye, Caner’e kızanlar dün maçtan sonra Melo ile birlikte o meşhur dansı yapıyordu. Ve yine aynı şekilde, rakip taraftarların “ama Eboue tahrik etti…” diye başlayan konuşmalarını yarıda kesen biz Galatasaray taraftarları, bizi tahrik etti diye dün akşam Volkan Demirel’in yedi sülalesine sövüyorduk…
Günün sonunda birbirimizden hiç farkımız yok.. Futbolcusuyla, taraftarıyla, yöneticisyle.. Bugün keyifli bir şekilde köşesine çekilen ve rakip taraftarları sinsi sinsi kızdıran Galatasaray taraftarı bir sonraki Fenerbahçe veya Beşiktaş maçından mağlubiyetinden sonra “sanki o günkü maç ilk maçmış gibi” çılgın bir şekilde ülkedeki futbolun ne kadar sevimsiz, şiddet dolu ve çirkin olduğunu konuşmaya başlayacak..
Çünkü günlük hayatta da böyleyiz, malzememiz bu..Kimse kusura bakmasın..
Cem Cömert
üzerine daha da söyleyenecek bir şey yok.